* A SO ” Z N N SY ' | 2 ; Sıyfır — Hergün Ankarada — Cumhuriyet bayramı —COöagzan: Muhitlin Birgen disenin y mümünü kutlulayan bay- ramı ikinci defa olarak Ankarada gö- rüyorum, İlk defa, bundan yedi e evveldi. O zamanki Ankara ile bugün- kü arasında ne kadar f sa, o zamanki bayramla buç sında da o kadar büyük far çarpıyor: O zaman çizgileri henüz belli olmaya başlayan yeni bir şehir ve bu şehir içinde bu şehirle beraber yeni kurulmaya başlayan bir rejimin henüz çizilmeye başlayan siması göze çarpar- ©©. Bugün ise büsbütün başka: Nüfusu yüz elli bine doğru giden yeni bir şehir ve içinde günden güne yerleşen, kökle- şen, teşkilâtlanan yeni bir hayat göze çarpar. Senede bir defa bu hayatı neşe ile, ziya ile çalkalayan yıldönümü bay- ramı da, şehirle beraber genişlemiş, ke- mal bulmuş bir rejimin ruhunu taşı- yor, Her tarafında geniş ve rengârenk bir tenvirat sistemi, bütün sokakların- da ayaklanmış bir neşe gibi hareket e- den insan grupları ve sonra güzel bir gecenin berrak karanlığı içinde rengâ- renk fişenklerle beraber ü doğru yükselen kahkahalar, size göste- riyor ki yeni bir rejim, yeni bir hayat ve yeni bir nesil içindesiniz. Tamam on altı sene evvel tanıdığım eski Ankara, şimdi bir küçük gölge gibi nasıl bir ta- rafa çekilip büzülmüş kalmışsa o eski hayat ta silinip gitmişlir; yeni bir mu- hit, yeni bir hayat; feyiz ile kabarıp gi- den ve her tarafı dolduran bir dalga, burada bir rejim yaratmıştır. * Bu bayram hareketi içinde en ziya- de gözüme çarpan şey, Ankara muhi- tinde yaşayan köylünün Ankaraya ve bayrama karşı gösterdiği alâka oldu. Köylü Ankaraya gelmiş; bayram yapı- yor. Hiç şüphe yok, arada birkaç gün “ yol yürüyerek gelmiş olanlar bile var. Kıyafetlerine göre bunların nerelerden geldiklerini bile anlamak kabildir. Bu köylü halk Ankara sokakları içinde do- laşıyor, herkesle beraber her yere gi- rip çıkıyor, şehri benimsiyor, onun ken disine ait olduğunu hissediyor, sokak- ları yadırgamıyor, harekete yabancı durmüuyor. Yalnız kıyaleti ile ötekiler- den ayrılan bu insan yüzlerce, bin- lerce, her tarafta görülüyor ve kimse de bunlara yabancı gözile bakmiyor. * Büyük geçit resmine iştirak için gel- miş ve yanıbaşlarında kendileri gibi askerce atların üzerine yerleşen kadın- ları ile beraber geçit resmi yapan köy- Küler elbet davet üzerine gelmişlerdir; onlar değil, ötekiler, şu köyden, bu köy- den, alelâde bir köylü, müteyazi bir 'Türk olarak, grup grup buraya gelmiş olan köylülerden bahsediyorum. Bun- ların da kadınları ve çocukları ile be- raber bu şehir içinde itilip sümülme- den, kendilerini bu şehrin sahibi his- sederek bir gezmeleri, dolaşmaları var 'ki insan dünyanın değiştiğini, Türki- yenin başka bir memleket olduğunu ancak bunları görmek sayesinde daha iyi anlayabilir. Eski Osmanlı İstanbul ile yeni Türk Ankara arasındaki bü yük fark, tarih ve rejim farkı da bu- radadır. « * Bu suretle köylüyü kendine doğru çeken, ona kapılarını ve sokaklarını bariz bir misafirseverlik ve hattâ hür- met duygusile açan Ankaranın bu köylülü kitlesi üzerinde yeni bir haya- tin nümunesi olmak itibarile yaptığı tesirin ne kadar büyük olacağını düşü- nüyorum. Karısını, onun köydeki me- rasim kıyafetile at ÜZerine alarak onun- la yanyana ve tıpkı bir asker gibi, ge- çit resmine iştirak eden köylü bu mem- leketteki inkılâbin en canlı Ümsâlidir. Onun gibi, Ankara sokaklarında, An- kara halkının yürüyüşüne ayak uydu- rarak dolaşan ve bu cumhuriyelçi nes- lin her hareketini taklit etmek için itina h bir dikkat sarfettiği çok bariz olarak öze çarpan bu köylü tipi, köyüne dön- zaman oraya Ankaradan yeni bir n duvgi Şüphe, hayatı zehirler. Karşılaştı- &ı her hâdisenin mutlaka kendi aley- hine müteveccih olmasından kuşku- lanan insan ölünceye kadar rahat et- memeye mahkümdur. İtimat insanı mütemadiyen aldan- maya sevkeder, kendisine yapılan her teklifi hüsnü niyetle makrun sa- nan adam, mütemadiyen hayal suku- tuna uğramaya mahkümdur. r vi Sözün Kısası Bedavaya rağbet olmaz E. Talı edava sirke baldan tatlıdır, der- ler a, sakın inanmayın! Bu belki pek eski zamanlarda doğru imiş, fakat şimdiki insanlar o kadar içten pazar « liklı, o derece müvesvis oldular ki, ken- dilerine bir şey arzedildi de, karşılıği istenmedi mi o sant pirelenirler. Buna misal, Fransadaki hayırper- ver sinema sahibinin başından geçen ve dünkü Son Postada hikâye edilen maceradır: Adamcağız, mektep çocuk- larına bir hayır işleyim demiş; iki bin Ne herşeyden şüpheleniniz, ne de herşseyi itimatla karşılayınız, hayatta tedirgin olmamak ve hayal sukutu- na uğramamak için yegâne çare bu- dur. " ——— HERGÜN BİR FİKRA Mulıırrir; kafası Muharrir C.. N mütemadi baş ağrılarından şikâyet ediyordu. Dok- torlar, beyninda bir ur olmasiından şüpbelendiler. Bunun büyle olup ol- madığını kestirmek - için de rönt . gen'le bakmak lâzım geldi. Bu muayeneden sonra, Süleyman Nazif önüne gelene, sureti haktan görünerek şu müjdeyi veriyordu: — C.. N.. in kafasını röntgen'le de muayene etmişler, içinde hiç bir şey bulamamışlar. Bana bizzat doktor Kız iken erkek Olan Çek atleti Evleniyor söyledi! UÜ & İZhiz kız kardeşler, G İkiz olan kocalarından Okuyucularımız kadınlar arasındı | Ayrıldılar atletik kabiliyeti ile temayüz etmişken elimpiyad müsabakalarından bir müd- det evvel erkek olan atleti Zden- ka Zubka'yı tanırlar. İşte bu Zdenka Zubka erkek olduktan sönra sporu bi- rakmış ve Amerikada kendini teşhir lerek para kazanmağa başlamıştı Son günlerde güzel bir kızla tanışan Zd ka Zubka bu kıza fşık olarak kendisi- le nişanlanmıştır. Düğünleri bir ay sonra olacakmış. |Resim Zubka'nın erkek olduktan son- |ra tıraş oluşunu göstermektledir. Klüp ve sinema olan kiliseler Komünist rejimi Rusyada kurulma - ldın evvel çok mütaassıb ve sofu olan |Rusların 120 bin kiliseleri varmış. Şim- diye kadar bu kiliselerin 60 bin tanesi E İklüb, mağaza, sinema olmuş. Tarihi almışlardır. Yalnız ortada bir mesele İve bedit kıymeti olan binalar muha - varmış:ıîk.iz kardeşler iki aydanberi de |faza edilmiştir. Şimdi elde mevcud 60 hâmile imişler.... bin kilisenin de fazla geldiğini gören W ı".şanı' dlarân hükümet, bunların da lüzumsuzluğu- Kt K nu anladığı için yeni bir plân yaparak | — iAtiyarlar evleniyorlar Londralı Mis Hantington, bundan 60 bin kilisenin 80 binini de klüp ha- line ifrağ etmeğe karar vermiştir. kırk sene evvel bir mekteb arkadaşile ””” İsevişmiş, ve ailelerinden habersiz ni- şanlanmıştır. Araya giren bazı güç - lüklerden dolayı evlenemiyen kız, ni- pAnkaranın bu kaynaşması, bu sarmaş şanlısı ile mektuplaşmış, ’"'"_"'ı" dol. dolaşı, bu mânevi alış verişi oldu. Ge- duracak kadar aşk "fş'_deı’." yazmış, lecek senelerde, Ankara şehir teşkilâtı |ve şimdi de 13,000 millik bir seyahat- itibarile daha fazla kalabalıklara ta-|ten sonra Vellingtona gelmiştir. Ni - |hammül edebilir. bir hale geldiği za-|şanlısını rıhtımda bekliyen ihtiyar ni- man her türlü kolaylıklar gösterilip|şanlı, sevgilisini görünce kızarmış bo- köylüyü bayramda Ankaraya daha çok |zarmış ve toy bir delikanlı gibi sıkda, getirmeği düşünmeliyiz. Önkaırîdı Sör-sıkıla nişanlısının alnından öpmüştür. düğü nümuneyi çok Peg_en_dıgml! hu Yakında evleneceklerinden bugün için defa Yök yuzuh ile gnrduğl:m koyhf_ hazırlıklara başlamışlardır. nün ruhunda bu ziyaretlerin yapacağı CA MRAD t tesirlerin kuvveti hesap edilemez de- Sönmez aşka bir misal teşkil eden recede büyük olacaktır. bu kırk senelik nişanlıları İngilizler ib- g Muhittin Birgen — İretle anmaktadırlar. İSTER İNAN Gazetelerin verdikleri haberlere bakılırsa yakıhda ka- sap dükkânlarında bir teftiş yapılacak, talimatnameye göre et satılan yerlerin çini ile döşeli olup olmadığına ba- kılacakmış. Bu sıhhat ve temizlik bakımından fayda ve- İSTER Amerikalı iki kız kardeşlerden, Lu- iz jile Sebring Loiz bundan iki yıl önce Nevyorkta, bahriye zabitlerinden ikiz! Roy ve Rey ile evlenmişlerdi. Bal ayları geçip te, ayni evde otu- ran çifte ikizler, birbirlerinin dengi ol- madıklarını anlayınca, mahkemeye müracaat etmişler ve ayrılma kararını Cumhuriyet bayramını Ankarada görmek hoş birşey. Fakat, bunun için- de en çok hoşuma giden şey, köylü Ile nakli işinin henüz (SÖZ ARASINDA ) *| Meryem Anaya |: İSTER İNANMA! recek bir düşüncedir. Fakat biz etin mezbahadan şehre yat tefavütünün önü alınmamış olduğunu düşünüyor, ve yapılacak işin bu teftiş ile bitmiş olacağına inanmıyoruz, fakat ey okuyucu sen İNAN İSTER İNANMA! kişi alan salonunu muayyen günlerde talebeye bilâ ücret tahsis etmiş te ge- len olmamış! Anlaşılıyor ki bu sinemacı asrının zihniyetinden tamamile bihaber bulu- nuyormuş. Bugün herkes değilse bile, insanların yüzde pek mühim bir kısmı: «Ucuzdur, vardır illeti.. Pahalıdır, var- dır hikmeti» darbı meselinin münasını genişleterek, hele bedavaya kat'iyyen yanaşmaz oldular, Bir gün, terzi bir ahbabımla hasbi- hal ediyorduk. Söz arasında: — Şu kümaşları görüyor musun? de-' di. Bunlar yerlidir ve pek mükemmel kumaşlardır. metrosu bana üç buçuk, dört liraya maldır, En temiz işciliği ile beraber bir kostümü otuz beş liraya çı- kar, ve ben de kâr ederim. Fakat müş- teriye kat'iyyen bu fiyatı söylemek işi- ,me gelmez: En aşağı elli beş, altmış li- radan dem vururum. Bu, belki de fâ- hiş bir ihtikârdır. Lâkin ben böyle yap- Mmasam: «Bu terzi ucuzcu.. Herhalde malları tapondur da ondan..» der, ve En çok benzeyen Kadı ! görmek istersen, pahalıya satacaK$i Adın lükse çıkacak. İyi mal getirtti; ne, İngiliz kumaşı kullandığına, ele- meğinin yüksekliğine hükmedilecek. Bu zamanın müşteri psikolojisi budur, azizim. Filhakika, ben de dikkat ettim: Ba- zan, postahânenin arkasındaki yayma« cıların içerisinde, pekâlâ işe yarayacak, kelepir eşya satanlar bulunur. Birçok kimseler bunlardan alış veriş etmek hususunda mütereddittirler. Neden?., Ucuzdur da ondan. İtibar görmek isteyen adamların da kendilerini dirhem dirhem satmaları bu sebeptendir. Bedava, iptizal, halkın pek hoşlan4 madığı şeylerdir. ZDK aa e re e ae eee Hai Biliyor musunuz? 1 — Mirgapur şelri nerededir? Hangi ne- hir üzerindedir? 2 — Napolyon Miısiri İşgal ettiği zaman kendisine tarufdar olan Memlük kimdi? 3 — Misir Memlüklerinin son sultanı kime di?. Nasıl ölmüştür? (Cevabları yarıh) * (Dünkü suallerin cevabları) Meşhur bir İtalyan ressamı, yeni yapılan bir kilisenin duvarlarını süs- lemek üzere yapacağı Meryem Ana resimleri için model aramış ve gazete- ye verdiği bir ilân üzerine bin tane kız müracaat etmiştir. Ressam bu kızlar- da klâsik güzellik ve klâsik endam a- ramaktaymış. Ressam nihayet bin ta- ne müsabık arasından resmini yukar- da gördüğünüz Sinyora Lilly Paçelli yi seçmiştir. Ressam bu kadının gö lerinde «anne sevgisininn ifadelerini bulmuştur. Tiyatroda kendisini kaybeden aktris Melinda Hornay Viyanalı bir aktris- tir. 18 yaşındadır. Mesleğinin o kadar aşığıdır ki, hayatında rastladığı Sişıkla- ra ehemmiyet bile vermez, ve nerede mühim bir piyes oynansa, iki eli kan- ğ ” 1 — İspanyada eski Endülüs devletinin en da bile olsa, gider, seyreder. mmfîmvorm_ı_d" bERal ei İşte, geçenlerde Viyanada, Viyana'san yaşar. Müslüman devleti burada 1235'e tiyatrosunda Şekspir'in Venedik Ta- ciri oynanıyormuş. Bu fırsatı kaçırmı- yan genç aktris, locasında piyesi seyre- derken o derece heyecanlanmış ki ©- yuncuları daha iyi ve kuvvetle alkış- hyabilmek için ayağa kalkmış, zâhir fazla öne eğilmiş olmalı ki, müvazene- sini kaybederek seyircilerin korkunç çığlıkları arasında yere düşmüş, Şimdi hastanede yatmaktadır. Ken- disini ziyaret edenlere : — Sahne beni çarptı!. diyormuş. olmuştur. 2 — Elam'lar Güldaniler samanında yaşa- miş, Güldanilerin komşusu bir devlettir. Payitahtı Süsye şehridir. Bu yüzden Elam'- lara Büsye'liler ismi de verilir. $ — Danaüz, mitölojiye göre eski Misır kralıdır . Tenis toplarının sür'ati Meşhur tenis oyuncularının — usta- lıkları için yeni bir miyar bulunmuş- tur. Bu yeni miyar, topların — sür'ati- dir. En sür'atli top sevkeden tenisçi- lerin kim olduğunu merak — eden bir meraklı topların sür'atini hesaplamak merakına düşmüş ve topların seyrini filme alarak bu sür'ati hesaplamağa muvaffak olmuştur. Dünyada en süre atli top sevkeden meşhur Tilden'dir ve saatte 240 kilometre hızla vuruş yap- maktadir.. İkinciliği Stocffen 214 ki- |İlometre ve üçüncülüğü de Vines 206 kilometre ile kazanmışlardır. * bitmemiş, kasap dükkânlarında da fi- başka terziye gider. Piyasada rağbet den 1492 ye kadar yani 257 sene hükümran —