SON POSTA « Son Poılı » hin zabıta romanı : DORTıLe YEDİFE 10 Sayfa Ş « Son Posja » Nin jşfriKası: ı7 CARLIK ÜLKESİNDE BiR TÜRK ZABİiTi İkinciteşrin 1 aa ———T Cemîl birbirine zıd hisler içinde düşünüyordu. Tam şosenın dirsek teşkil ettiği yerde birdenbire atının gemini çekti dudaklarında mağrur bir tebessümle prensesleri olumden kurtardığı yeri gözden geçirdi Cemil, derhal m.'h açmış; fransızca yazılı olan şu mektubu okumıya baş- lamıştı: N: anof çiftliğinde misafir, Türk Binbaşısı Cemil Beye; Muhterem binmaşı efendi; Sevgili yeğenlerimin mâruz kaldık- lavı kaza karşısında, hayatınızı tehli - keye atmak suretile cidden büyük bir felâketin önüne geçtiğinizden dolayi size nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyo- rum. Bu kahramanlığınızın — hatırası, bütün aile efradımızın kalb ve dimağ-| larında ebediyen mahfuz kalacaktır. Yarın ikindi çayını şatomuzda bi - zimle beraber içmek suretile bize şeref bahşetmenizi rica ediyorum, Bu hu - sus hakkında, Kazak alayı “umanda- nına ve çiftlik müdürüne malümat ve- rilmiştir. Gerek benim, ve gerek aziz yeğenlerimin selâm — ve hürmetlerini kabul etmenizi rica ederim. Kontes Olga Nerimanof Cemilin yanakları, birdenbire kızar- mıştı. Mütebessim gözlerile, Marki Gorçakof'un ve Göspodin Makarof'un yüzüne bakarak: — Canım, hâdiseyi ne kadar müba- lâğalı görüyorlar. Emin olun ki, ben bu sözler karşısında mahcub kalıyo - rum diye mırıldandı. * Ertesi gün, saat dörtte, Anna telâş İle Cemilin odusna girdi: — Her kumandan!.. Sizi şatoya gö- türmek için Kazaklar geldi. Dedi Cemil, birbirine zıd hisler içinde idi. Kalbinde; birbirine uyalıyan bir takım muhakemeler cereyan etmekte idi.. Vâkıa, bu daveti Cemili memnun etmişti. Çünkü, ne zaman - danberi hasret kaldığı kadın ve mace- ra hayatına temas edecekti. Ancak şu var ki, genç kızlarla bile rekabete kal- kışan bü dilber kontesin karşısına (& Gir) sifatile çıkmak, ona çok güç gel * mekte idi. Hattâ, bu düşünceyi zihnin- de büyüten Cemil, bir aralık şatoya gitmek fikrinden vazgeçmek istemiş- ti. Fakat; o kadar sena ettikleri Kontes B Çürmük d kma, galahe ider memiş, bu davete icabet etmeye karar vermişti. Çiftlik dairesinin kapısının önünde, iki Kazak neferi ile yepyeni telâtin e- ğer vurulmuş bir binek atı beklemek- 5b İdizi, -Censil, “kapıda göcünür gü rtünmez, Kazak neferleri Cemili asker- ce selâmlamışlar, ve ©o binek atını, merdivenin önüne çekmişlerdi. Cemil, kendisine gösterilen bu hür- Bir Doktorun Günlük Pazar — | Notlarından — €) Zatürree ayları kontesin Şimdi biz de ba ay' Bu - dilir. birinde bulunuyoruz. rde gündüz ile gece ve nda hararet tebeddülleri çok- ble sür'atle nezle ol - e bu nezleyi ihmal etmekle e yakalanmak pek kolay - ğa çok çıkmalı. eri çıkmak meeburiyeti a ona göre giyini (*) Bu notları kerip saklaymız, ya - but bir albüme yapıştırıp — kolleksiyon yanz. Sıkınti zamanınızda bu notlar ktor gibi imdadınıza yetişebilir, -İJan evvel uzaklaşmak istiyormuş gibi metten büyük bir memnuniyet hisset- mişti. Hafifce gülümsiyerek, içinden: — Âletin gu Ruslara.; " hakikatan nâzik adamlar... Doğrusu şu muame- le, bir esire yapılmaz. Diye söylenmişti. Cemil, önüne çekilen ata atlamıştı. Kazaklar da, atlarına sıçramışlar; der- | hal hayvanlarını mahmuzlıyarak Ce - gili tâkibe başlamışlardı. Dairenin önündeki geniş avludan, İkasabaya giden yola çıkmşılar; |dan da, şatoya mun!ehı olan şoseye sapmışlardı. Yollar, tenha ve sessizdi. Şosenin i- ki tarafındaki yüksek ağaçların arasın- da, göze görünmiyen küçük kuşlar ö - tüşmektelerdi... İrmak, sessizce akıp gidiyor. Çiftliğin geniş parkından tat-| h bir çam kokusile füsunkâr bir hışıltı | geliyordu. Ve, bütün bu sessizlik ve tenhalık içinde, sadece üç atın sert nal sesleri işitiliyordu. Cemil ile Kazaklar böylece ilerliye- tek, artık şatoya çıkan yokuşa gelmiş- | lerdi. Tam şösenin dirsek teşkil ettiği yerde ,o derin uçurumün üstünde Ce- mil birdenbire atının gemini çekmiş; dudaklarında mağrur bir tebessümle Prensesleri ölümden kurtardığı yeri| gözden geçirmişti. Şosenin yanında, arebanm. devrikdiği |bendeğin toprak- ları, henüz karmakarışık bir halde idi. Ve bütün birbirine karışan bu izler a- rasında; parçalanmış tahta kırıntıları, kesilmiş kayış parçaları, olan tekerleklerin enkazı;-ba:korkunç kazanın şâhidi gibi oralara serpilmişti. ora « darmadağın | Cemil, sanki bu meş'üm yerden bir sabırsızlanan atını güçlükle tevkife ça- hışırken, Kazaklar da yanına gelmişler- di. Bu Kazaklardan biri, Cemile hür - metkârâne bir selâm verdikten sonra, oldukca düzgün bir İstanbul lehcesi - le: — Binbaşı Beyt.. Kaza; burada ol- du, değil mi efendim. Dedi. Cemil, hiç ümid etmediği bu hitab karşısında o kadar şaşırdı ki ;birden - bire cevab veremedi. Bir kaç saniye sü- ren bu şaşkınlıktan sonra, bu sunle an- cak bir sual ile mukabele edebildi: — Ey, sen türkce biliyorsun, ha?.. — Evet, Bilirim efendim. — Nerede öğrendin?. — İstanbulda, efendim. — Demek.. sen; İstanbula da gittin, öyle mi?.. — Zaten, İstanbulda doğdum efen- dim... Fatihte.. Çarşambada.. — Adın ne, senin2.. — Ali., Mehmet Ali... |miz, Kerimanof. — Ay.. sen Türk müsün?. — Elbamdülillâh.. Türküm efen - dim. Hâölis sütbesüt Kırgızım, — Hayrett.. Cemil de, Ali de artık kaza hakkın- da konuşmayı unutmuşlardı. Hem gi- diyor, hem de konuşuyorlardı. Aile ismi - | Cemil, sanki her şeyi bir anda' öğ - renmek istiyormuş gibi, — sabırsızlıkla soruyordu: — Pekâlâ.. burada ne geziyorsun?. — Efendim!. Aslımız, buralı... Bü- tün soyum sopum (Akmescid) li. — E.. sen, ne münasebetle İstanbul- İda doğmuşsun?. — Başınızı ağrıtmazsam, — kısaca | anlatayım. Ü Çok memnun olurum. (Arkası var) Yazan ! Hugh Austin ARAJSYINDA İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklıgil Polis Amiri genç kızın gözlerinden bir korku dalgasının geçtiğini gördü Kız sordu: “Yegâne şüpheli ben miyiml!..Madam Merrit'in havuz başından ayrılarak bahçeye, orağap da kameriyeye gı_ltjğını nasıl bilecektim! ,, — Madmazel Patton lütfen! ) ehi bex Kaletii ol Aacftmizi v Şömni nenin iki kenarındaki koltuklardan bi- rine oturdu. Gözlerini kaldırarak bak- tı, Kent mendili ile yüzünü siliyordu. Kocılln. gekaklanadan, « bit. dirale ter damladı. Genç kız içinden: — Bukünla kerikike-37.. 98 yeğnis dan fazla olmıyacaktır, diye di yordu. Polis memurunun gülümsedi- ğini ve kendisine can bir şeye bakıyor- muş gibi lâkaydi ile baktığını gördü. Sorguya çekildiği zaman acaba ce- vab vermiye müuktedir olacak mı idi Ağzı pamuk ile dolu gibi idi. Acaba polis memuru kendişi ne düşünü- yordu, kendisinden ne soracaktı? * Polis memuru bu koyu siyah gözlü Lmoe kara Balayardar Balki. GA xastakl vardı. Ufak tefek, fakat âhenkli vir vücudü vardı. Polis âmiri birdenbire sormıya baş- ladı: kasından oturma odasına geçti. — Madmazel, siz ve Madam Arnold müstesna olmak üzere bu işe karışmış olan herkesin ifadesini aldım. Şimdi sira sizin. Maamafih size soracak bir şeyim de yok, . Bu son cümle, polis âmiri pek iyi biliyordu ki, muayyen bir müdafaa sis- temi hazırlamış olanları şaşırtmak için mükemmel bir silâhtır.. bu silâhı böy- lece kullandıktan sonra Kent devam etti: — Bu dakikaya kadar topladığım malümat bana açık bir fikir vermiye kâfidir. Polis âmiri genç kızın gözlerinden bir korku dalgasının geçtiğini gördü, bununla beraber soğuk kanlılıkla de - vam etti: — Fakat sizi de dinliyeceğim, kim bilir belki fikrimi tashih bir hâdiseden şüncesile.. #dacak yönl bahsedersiniz dü - nasıl rahatsız mısınız? Bir bardak su ister mişiniz? Genç kız kendisini toplamıya ça -| hştı. | — Hayır, teşekkür ederim. Galiba biraz sıcak dokundu.. cevab — verebilecek kadar kuvvetiniz var mı? - Sizin için çok mühim! — Suallerime Genç kız çetin bir sesle, babasının sesile cevab verdi: — Evet, Bay teğmen, sizi dinliyo - rum, Kent: — Pekâlâ, diye başladı. Madam Merrit saat üç ile üç buçuk arasında öl- dürüldü. Bu 30 dakika içinde davetli- lerden ikisi havuz başından ayrılma - mışlardır, binaenaleyh üzerlerinde hiç bir şüphe yoktur. Bu iki kişiden biri cisi Mister Arnold'dur, ikincisi de ba- banızdır. Bir hafifleme genç kızın yüzünü bir- denbire değiştirdi. Memnuniyeti göz - lerinden okunuyordu. Polis âmiri gülümsedi, sorguya de - vam ediyordu: dam Merrit'den babanızı gülünç yap - tığı için nefret ediyordunuz. Mister Lang soğukluk getirmek üzere tenis sabasından ayrıklığı zamaa siz kame« riyeye gidip gelebilecek kadar vakit bu- Habildiniz. Binaenaleyh gidip Madam Mesrit ile konuşmuş ve bir hiddet da- kikasında onu öldürmüş olabilirsinz. Ağır bir süküt çöktü. Boğucu bir sı- cak vardı ve çayır biçme maknesinin töftöfü uzaktan aynı yeknasaklıkla aksedip duruyordu. Kent doğrularak: — Ne cevab vereceksiniz? diye sor- ?|du . Genç kız: — Sadece şunu söyliyeceğim: Ben Madam Merrit'in havuz başından ay- rılarak bahçeye, oradan da kameriyeye gittiğinitmasıl bilecektim? diye sordu. Kent'in dudaklarından hafif bir gü- lümseme geçti. Muhakkak bu çocuk- ta babasının sür'at intikali vardı: — Evet, Mis Patton, dedi. - Benim muhakememin zayıf noktası burada - dir. — Bununla beraber biricik şüpheli ben olsaydım, bu zayıf noktayı kuv - vetlendirmeye çalışırdınız değil mi? — Âğlebi ihiinek — — —O lükis. yaşlne şöpbâl bea mek yim? — Hayır, Madam Arnold dş var - dır. Mösyö Merrit ile konuştuğum za- man bana karısının yaptığı flörtlerden haberdar olduğunu ve Madam Ar « nold'un kıskançlıkla bir hâdise çıkar« masından korktuğunu söylemişti. Siyah gözler hiddetle parladı: — Merrit böyle söyledi ha? — Evet, ne dersiniz? — Kendisinin altı aydanberi kanst- le neden kavga etmekte olduğunu s0- rabilirdiniz. derim. — Yoksa o da kıskançlığa mı tutuk muştu? Cenç kız gö: yere eğerek: — Mösyö Merrit'in ne düşündüğü . nü hakikatte kimse bilmez, dedi. Kim bilir belki de ben bütün bunları söyle- memeli idim.? Vâkıa ben babam he - sabına meraktaydım. Fakat bu merak daha ziyade Merrit'in babama bir fena. hk yapabileceği düşüncesinden ileri geliyordu. * Kent ayağa kalktı: — Bütün bunlar bir farazıyeden i- barettir. Mis Patton size başka bir şu- al sorayım. Mister Lang kadehlerle döndüğü zaman elinde başka bir şey yok mu idi? — Tenis raketini de taşıyordu. Be: nim bardağıma bir ot çöpünün yapış mış olduğunu görmüştüm. Norman bana raketinin iplerini mendili ile si - lebilmek için bardakları yere koymalı mecburiyetinde kaldığını söylemişti. — Başka bir şey taşımıyor muy - du? — Hayır, eminim, #b— Yün caketini? — Hayır. Yün caketini gölgede bek« lerken ben omuzuma almıştım. (Arkası var) Geçen bilmecemizde kazananlar KURŞUN KALEM Büyükdere Kalafat caddesi 121 Leman Türkman, Yeşilköy ilk mektep 14 Ali Kemal, Beylerbeyi Çamlıca 58 de Badiye, - Beyazıt $ inci lix mektep sınıf 4 den 74 Ratıp. e TARAK İstanbul Çarşıkapı Hüseyinağa mahal- lesi Medrese sökak & de Ali Ertürk, Sultan- ahmet Mehmet paşa yokuşu 13 de O, Engin, İstanbul Kız Lisesi 87 Jale, Beşiktaş Ihla- mur deresi 143 Rezan. KÜÇÜK CEP DEFTERİ İstanbul Yerebatan Neş'e apartımanı 6- da İhsan Özturga, Ayvalık OGazi mektebi sınıf 4 den Ümit, İstanbul Brkek Tüsesi A/3- den 1193 Ösman, Gebzede Talât oğlu Galip, İslanbul posta kutusu 135 Ahmet, İzmit U- lu Gazi mektebi A/4 den 672 Ziya, Nişantaşı Vali konak cad. Yavuz apar. 2 de Özen Öz- men, Eskişehir Mili Zafer mektebi 2 den Turgut, DİŞ MACUNU Ankara Hacı Bayram mahallesi Gazlan- tep sokak 88 da Zeki, İstanbul Gelenbevi or- ta mektep C/1 den 124 Sakıp, Kadıköy Mi, sırlı oğlu Meltem sokak M de Öney, Eski- şehir Milli Zafer mektebi 3 den 404 Muallâ, DİŞ FIRÇASI İstanbul Erkek Lisesi 1219 Hâmi Aydın, İstanbul Binbirdirek Piyerloti cad. Dizdari- ye sokak 7 de Nahit Özşahin, Kumkapı orta mektep 2 den 504 İrfan, Nurotmaniye Selvi- H mescit sokak £ de Nihal Özcan. PARA ÇANTASI Portevniyal lisesi C/4 deo 127 Sermed U- kasay, İstanbul Kız Muallim mektebi A/2 den — Evet, dedi. Bunu öğrenmenin höşunuza gideceğini biliyordum. Fa: kat maalesef babanıza karşı beslemek- te olduğunuz. muhabbet beni - sizden şüphelenmiye sevkediyor. Islak mendilini rovelver cebine koy- mak için ileriye doğru eğildi, ve: — Şöyle bir tahmin yapılabilir, di- ye devam etti. Madam Mertit babanız- la flört yapıyordu. Babanız ise bu aşk lâtifesini ciddiye alıyordu. Siz de Ma- 356 Emine, Kadıköy Mısırlı oğlu Meltem a0- kak 24 de Nebahat Cevat, İstanbul Lisesi C/1 den 864 Nejad Özdağ, İstanbul Erkek lisesi F/3 den 405 Asaf. KİTAP Lüleburgaz sulh hâkimi kardeşi Sabri, Ca- Galoğlu Himayel Etfal sokak 1 de Metin, An- kara Erkek Lisesi arkası Kurtuluş mahallesi Altıntaş tokak 11 de M. Tekiner, İstanbul Erkek lisesi 378 Fikri Baysal, Adana Erkek Lisesi A/10 dan 942 Süreyya Ünal, Davut- | paşa orta mektep C/2 den 675 Muammer Deniz, Söleymaniye Kirazlı mescit 17 de Riza, Ankara İküsat Vekületi Zat işleri Mü- dürlüğü Zekiye kızı Günay Aktuğ, Büyüka- da Nevruz mevkil 17 de Mihrinnlsa, İnecik ilk mektebi & den 103 Hüsnü Koşar KART Beylerbeyi Köylücede 17 numarada Zeh- râ, Fatih Kemer sokak 30 da Macide, İstan- bul Bölge Enştitüsü B/1 den 416 Z. Celey, Darüşşefaka laesi 'T de 38 Fikri Yüksel, Be- yazıt 6 mcı İlk meklepte A/2 de 117 Ziya, Biga orta mektep talebesinden M. Ali, İstan- bul 49 uncu llk mektep 32 Süheylâ, Ankara Çankayada 178 numarada Sedat, — Gireson orta mektep 1 de 63 Şükran, Vefa lisesi A/3 den 445 Cemli, İstanbul 54 üncü mektep 316 Mehtnel, Zeyrek yokuşu Âkil sokak 1 de M. Talan, Ayvalık Gümrük caddesi tatlıcı Ali oğlu Recai, İzmir Karataş orta mektep D/1 ahim, Konya Kız Muallim — mektebi e, Erbaa techizat kâtibi Tevfik oğ- lu Coşkun Demirel, Zile Orta mahalle 1 de Nevin, Erenköy Kozyatağı İçel köy yolu 37 de İhsan kizi İhsan, Beylecneyi 27 incl nek- (cp 9 Feyziye Dana, İstanbul — Kıs Muallim Tara, — İstanbul 1290 Kemal Erhan,Çamlıca Kısıklı Hanım- seti sokak 5 de Süreyya Meriç, Kandilli kız Hisesi 462 Sabiha, İzmir Mst. Mv. de ktip Na- zif oğlu Turan Uz, Beyoğlu Rum iik mektebi Anna Anagnestidu, Gazi Osman paşa orta mektep 784 Muzaffer, Cağaloğlu Baş müsa- hip sokak T de Kadri, Beyazıt 6 ıncı mektep A/4 den 212 Sabiha, İsparta iplik fabrikası işletme gefi kızı FPüsun, Konya orta mektep B/2 den 648 A. Tufan, İstanbul 47 inci mek- tep 141 Türkân, Adana 5 Kânunusanl iilk mektep 3 den Nahide, Arnavutköy Birinci cad. 90 da Öoke, Ankara Cebeci Eriç sokak , Tarsus postane karşısı 101 de Ahmet oğlu Abdüsselâm, Konya orta mek- tep B/1 den 205 Sırrı Sandıkçı, Ankara Ulus ilk mektebi E/4 den 432 Mazhar Osman, Akhisar Evlenme memuru — Nüsret kın Cü, ler.