30 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“dan bir hayli teşekkür et... — meğini; büyük salonda yiyeceğim. O Şrdüu. 10 Sıyfı &5 Soıı Posta » İin tefrıKası 15 ! BiR TÜRK ZABİTi Mülâzım — Camil'in Gükıbeti â A.R. Şatodan inen yokuştan aşağı tek atlı bir araba bütün sür'atile iniyordu. Arabanın içinde, iki kadın feryat ediyordu. Cemilin yanındaki Kazak neferi - Eyvah mahvoldular!... dedi — O, cepheye gitmez; Her kuman- dan. Çünkü, Kremlin sarayının mu - hafız zabitlerindendir. — O000?. — Na zannettiniz, ya?.. Daha mek- tebden çıkar çıkmaz, bizim bu çiftli - ğin ve şatonun sahibi olan Madam la Kontes Olga Nerimanof tarafından Çar hazretlerine arzedilmiş; hâssa topcu alayına tâyin ettirilmiştir. — Her halde, Gospodin Makarof"- un hatırı için olacak. — Eh.. biraz öyle,, biraz-da başka sebebler var. — Ne gibi?.. — Bizim Kontes, genç ve yakışıklı | zabitleri çok sever. — Yaaaa?.. — Evet. — Bu sizin Kontes, kaç yaşlarında kadar vardır?.. — Eh.. elli, elli beş.. — Hem kadın, ve hem de kontes ol- duğu için; on yaş da benim tarafımdan ilâve et. — Bu sözleriniz, çok doğru olabilir, Her kumandan. Lâkin Kontesi görse- niz, hayrette kalırsınız. — Niçin2... — Otuz beşden yukarı çıkarmazsı- nız da onun için... Yeğenleri vardır. İki genç kız. Prenses Emma.. Prenses Olga... Onlar da güzeldir. Fakat, Kon- tesin yanında ,solda sıfir kalirlar. — Yok canıim. — Eh.. düğünde görürsünüz. Onlar da geleceklerdir. : — Demek düğün, iyi bir şey ola - cak. — A,. ne söylüyorsunuz... Bir haf- tadanberi, (Kajoka) köyünü süslüyor- lar. Büyük meydanın etrafına kerevet- ler yapıyorlar... Bir çok müsabakalar yapaçaklar. At koşuları, nişan talim - leri, pehlivan güreşleri. Hele, kaz ya- rışlarına bayılacaksınız. — Şu halde, senden bir ricada bu- lunacağım, Anna... Bu davetnameyi, Gospodin Makarof gönderdi; değil mi?.. — Evet, — Lütfen, git. Kendisine, tarafım- Akşam ye- zaman, bizzat ben de teşekkür ede - rTim, * Çiftlikte, düğün havadislerinden başka, hiç bir söz işitilmemekte idi. Herkes, hummalı bir hazırlığa giriş - mişti. Hattâ, matmazel Anna bile, Cemil ile köşe kapmaca oyununu gev- şetmiş; bütün vaktini, kendisine milli bir düğün elbisesi dikmeğe hasretmiş- Ü Cemil, sabah gezintilerine devam etmekte idi... Düğünden iki gün ev- vel de, alay kumandanı Marki Gorça- — kof'un gönderdiği bir Kazak muhafız neferini yanına alarak, çiftliğin cesim parkına gitmişti. Park, derin bir sükünet içinde idi. Yüzlerce senelik kayın ağaçlarının a- rasından çimenlerin üzerine mahmür sabah güneşinin sisli ışıkları süzülü - yor; kuşların cıvıltıları, küçük ve taş- lhık bir tepenin üstünde bulunan şato - nun yüksek duvarlarına kadar uzıya- rak orada tatlı akisler husule getiriyor- Psrkın ağaçları arasından, şatoya doğru yükselen yol görünüyor; bu yo- lun dibindeki uçurumdan da, - Oral — nehrinin bir ayağını teşkil eden? Kek- | şiirmak, sessizce akıp gidiyordu. Cemil, ağaçlardan çimenler üzerine — dökiülmüş olan yaprakları ve tırtılları Fr FÇ SEŞE <B LEbdt. çıtırdata çıtırdata yola doğru ilerliyor- du. Ve daha hâlâ; zihninde dönüp do- laşan: — Böylece sırtüstü yatmak olmaz. Bir şey yapmalıyım... malıyım? Fakat, ne yap- İişıyordu. Parkı, geçmişti. Hendeği atlamıştı. Şatoya giden yolun dirsek yerinden u- çuruma doğru ilerlemeye başlamıştı. Her sabahki gibi, o uçurumun kayala- M üzerinde oturacak, ırlmağın sessiz sadasız akışını seyrederek düşünce - lerine dalacaktı. Fakat tam, yolun dirsek yerine ge- lince; uzaktan gelen tuhaf bir gürültü kulağına çarpmıştı. Derhal durmuş, et- rafına kulak kabartmıştı. Kendisinden yirmi adım geride bulunan Kazak nefe- Tİ: — Araba.. bir araba.. yukarıdan ge- liyor. Diye bağırmıştı. Gürültü gittikce artıyor; ve bu gü- rültüye, bir takım kadın çığlıkları da karışıyordu. Cemilin gözleri, Kazağın işaret ettiği tarafa kaymıştı. O zaman Cemil, hayretten donakalmıştı. Şatodan inen yokuştan aşağı tek at- h bir araba bütün sür'atile iniyor, ara- banın içinde bulunan iki kadın, feryad ediyordu... Kadınların biri bütün kuv- vetile dizginlere asılıyordu. Fakat, ge- mi azıya almış olan hayvanı zaptede - miyordu. Başını tamamile sırtına da -| yamış olan iri vücutlü bir katana, ön ayaklarını çılgınca havanın boşlukla- rında savuruyor; arabayı uçuruma doğru sürüklüyordu. (Arkası var) Yazan : Hugh Austin ARAJ'NDA İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklıgil Takip hızla devam ediyor! Sonra fundalıkta bir aşağı bir yukarı dolaşmakta 'olan sivil polise doğru yü- rüdü. Sordu: — Dik sen yüzmek bilir misin? — Evet efendim! — O halde, haydi bakalım; Adamın gözlerinde bir ışık parladı. — Yani.. Elile havuzun berrak suyunu gös - teriyordu. Kent: — Evet, dedi. Soyun ve atla. Fun - dalıkta aradığın şeyi havuzun dibinde arıyacaksın! — Oh... Şık! Oh pardon teğmen efendi.. hemen! — Kumları araştırmayı da unutma! Kent topuklarının üzerine dönerek Arnold'a seslendi: — Hazırladığınız zaman beni - ça- girirsiniz. Arnold başı ile evet işareti yaparak tekrar şişelerinin üzerine eğildi. * Hendriks çavuş bayırdan aşağı ini - yordu. Caketini çıkarmıştı. Gomlegı- nin kollarını da - dirseklerinin ü - zerine sıvamıştı. Pantalonunun diz - lerinin üzeri — toprakla — lekelen - 'mişti, yüzünde hafif bir kaç tırtık var- dı, Ter gömleğini sırtına yapıştırmış - tı. Suyun kenarında durarak (Kent) e, sonra da portatif içki takı « evvelâ | - Kent, başını salladı: “Hayır dedi, mühim olan nokta bahçenin, tenis sahasının ve havuzun yekdiğerinden ağaçlıklarla ayrılmış olması ve bunların birinden diğerine görünmeksizin gidilebileceğidir. ,, mınin önünde çömelmiş olan Arnold'- a baktı: — Beni mi çağırttınız2, diye sordu. Gözleri şişelerdeydi. Kent: — Evet, dedi .Bir koşu yapmak lâ- zım, Biliyorum hava sıcak amma, ça- resiz, 1 — Buradan âdi yürüyüşle kame- riyeye gideceksin, koşar adım geri ge- leceksin. Bu, Merrit'in rolüdür. 2 — Buradan çiçek camekânlığına giden yolu tâkib edeceksin, kameri - yeye kadar, burada beklediği farzedi- len bir gözcüye görünmemiye çalışa - rak koşar adımla gideceksin, sonra çi- çek camekânına çok hızlı döneceksin, tenis sahasında yarım dakika duracak- sın; oradan buraya âdi yürüyüşle ge- leceksin. Bu da madam Arnold'un ro- lüdür. 3 — Tenis sahasından buraya âdi yürüyüşle geleceksin, sonra çiçek ca- mekânından buraya gelmek için sar- fettiği vakti hariç tutmak şartile, ma- dam Arnold'un tâkib ettiği yolu tâkib edeceksin. Bu da-Lang'ın rolüdür. 4 — Tenis sahasından paviyona ko- şarak gideceksin, sonra aynı şekilde geri geleceksin ,fakat bu işde bir genç kızın. kolaylıkla sıçrıyabileceği - bir köprüyü seçeceksin. Bu da Mis Pat - ton'un rolüdür. Ve... Arnold'un çömeldiği yerden kalktı- ğını görünce kol saatine baktı. Arnold a A LA -" /fk _. * h dij j“xı*!tKİİİ fmvnrmw Çrzm Jfııl İ ;l H"ı T KUMBARA TARLADIR X&Wx Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxw*“w&xxx XXX* Sablitcen ” YA —— BİRE. lamş'a SN | X** N bu iki Tom Collins içkisini hazırla - mak için beş dakika sarfetmişti. De - mek aynı içkiyi Norman Lang için de aynı müddet zarfında hazırlamış ola - caktı. Kent devam etti: Ş — Biz Arnold ile şu içkileri içip bu- radan ayrıldıktan sonra portatif takı- mın içini arıyacaksın. Buzluğu altüst et, yalnız şişelere dokunmiyacaksın. O kısmı ben de yapabilirim. e 18 — RAKİB ( Saat 5 dakika 13 - aat 5 dakika 17 | Kent eline aldığı Tom Collins içki- sini mükemmel buldu. Arnold'u sor- guya çekmek için hissettiği sabırsızlı- ğı yenmiye çalışarak yavaş yavaş içi- yordu. Sözü evvelâ Arnold açtı. Hiç müteheyyic görünmüyordu. Lâkayd bir sesle sordu: — Görmek istediğiniz başka yer var mı? Kent başını salladı. — Hayır: Mühim olan nokta bah - çenin, tenis sahasının, havuzun yek- diğerinden ağaçlıklarla ayrılmış olma- sı ve bunların birinden diğerine görün- meksizin gidilebileceğidir. Arnold polis âmirinin sözlerini din- ler gibi görünüyordu. Fakat Kent bu adamın hakikatte başka şey düşünmek- te olduğgna emindi. Acaba rehberliğe devam etmeyi, mümkün olduğu kadar fazla malümat toplıyabilmek için mi istiyordu. Hayır, yüzünde merak eseri yoktu. Bilâkis güya polis âmirine yeni malümat ver- mek istiyormuş gibi bir düşünce sezi- liyordu. Uzun bir süküttan sonra tereddüd ile sordu: — Cinayetin aramızdan biri tara - fından işlenmiş olduğunu mu sanı « yorsunuz? Ve sualinin cevabını beklemeksizin birdenbire hiddetle coştu: — Pis herifler! diye bağırdı. Tahmi- niniz doğru çıkarsa hiç şaşmam| (Arkası var) ( . Bir Doktorun Günlük Notlarından Sağırlığın Sebepleri Sık sık kulağı ağrıyıp da akanlarda, se- bebi burunda aramak lâzımdır. Kulak il- tihabları mutlaka burun ve burunun ar- kasındaki yollardan ileri gelir. Mütema- di nezle dolayısile burun gişâyi muha , tileri şiş kalan ve yahud doğuştanberi sui teşekkül sebebile iç burun kemik - leri büyümüş olanlarda vakitsiz sağırlık başlar. Maalesef sağırlık da — ekseriyetle güyri | kabili şifadır. Bu vaziyete düşmeden bu- run nezlelerinin müzmin iltihablarının ve yahud sui teşeküllerinin derhal teda- vilerine koşmalıdır. —CüMa ae (*) Bu notları kesip saklayınız, ya - hut bir albüme yapıştırıp - kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar

Bu sayıdan diğer sayfalar: