Hergün Bir taraflan askeri, Öte taraftan iktısadi Silâhlanma! Muhittin Birgen — B ları tetkik seyahatlerinden sonra, g gösteriyor ki, te iktisadi silâhlanma — işine mle verilmek arzusu hâ mnedersek, büyle bir için en güzel mevsimde bulunuyor Avrupa semaları m İstanbulun kâ- nun ve şubat arının semaları yüklüdür. Bu kadar yüklü ve bir havadan, güler yü doğması, ancak bir mucizenin eserı 0- labilir. Benim bu mucizenin zuhur e- debileceğine dair olan ümidim çok za- yıftır; insanlık namına benim bu işte aldanmış olmamı çok temenni ederim. Fakat, milletce, biz işleri fena tarafın- dan görüp ona göre tedarikle mükellef * bulunduğumuza da kuvvetle kaniim. * Avrupada işlerin bu kadar fena git- tiği zamanda bizim için bir yandan as- keri, öteden de iktisadi bir silâhlan - n: raftan Celâl Bayar ve öte ta- ra An- mava ihtiyaç vardır. Askerf silâhlan- | ma ihtiyacı, bir harp ihtiyacı değil, bir sulh ihtiyacıdır. Türkler, harp mev - danlarında kan akıtma nöbetlerini sav- miş oldukları için Türkiye üzerine harp gelmedikçe Türkiyenin harp ü - zerine gitmesi ihtimali yoktur. Tür - kiyeyi idare edenler, harbin ne nldu - ğunu Avrupada bunu bildiklerini dia edenlerden kat kat daha iyi bilir - ler ve bunun için Türklere her ne o - lursa olsun sulh içinde sükünetle ça - lişmanın nimetlerini kabil olduğu ka- dar uzun müdü tattırmak — i- çin her ne mümkünse onu ya - pacaklardır. Fakat, biz harbe gitmedi. z halde o bize gelecek o - lursa o zaman da onu hudutlarımız - dan içeri sokmamak için kuvvetli ol - mamız lâzımdır. Binaenaleyh asker - likçe silâhlanmıya şu sırada son dere- cede ehemmiyet vermeğe mecburuz. * Harbin bir silâhı da ikti: ldu « ğuna göre bu sahada da silâhlanmak mecburiyeti vardır. Fakat, ben öyle ta- savvur ediyorum ki Avrupada bir harp olursa Türkiyenin sade buna ya- bancı kalması, yahut ta yabancı kala- imaline karşı da haz. değildir; Tür ma sahasında azami derecede istifade etmelidir. Nasıl, Amerikayı bugünkü Amerika yapan cihan harbi cihan harbi Avrupanın bitaraf mem - leketlerinde nsgıl bü bir iktisadi inkişaf i olduysa bir Avrupa har- bi de Türkiye i ticeler verebilir, Vâkı ğildir, amma, geniş bir in mından bakıldığı zaman da bi! insanlara felâket getiren bir e taraflardaki mazsa daha iyi bir hayat te hiç olmazsa bu umumi görüşten bir teselli âmilidir. * Hükümetimizin iktisadi bir silâh - lanma hamlesi yapması, itibarla sevindiriyor. Eğer bir felâket gelecekse bı* bu felâke karşısında her ne şekilde olursa bir vaziyet —alacağız ve — alacağımız, vaziyet hem —askeri, hem de iktisadi — olacaktır. —Askeri — ha . zırlığı münhasıran hükümet — yapar. İktısadi hazırlığa g taraftan yapacak olan hü ve bir taraftân yapacak olan da millettir. Binaenaleyh iktisadi silâhlan işi- ni sade devlet yapacak değil, halk ta yapacaktır. Bu işe halk ta hazırlan - malıdır. tmüzde bir misal var: İs - panya ihtilâli, Türkiyeye üzüm, incir, fındık gibi mahsullerde gayet geniş bir piyasa sahası açtı. İspanya ihracat ya- pamayınca bütün bu mahsullerin fiaf- ları yükseldi. Müstahsil halk ta bundan tifade etti. Yarın bu mücadele bü - daha geniş nisbetler alırsa o za- desa samsnlelamudan ea bn tan İsmet İnönünün yaptık - | ' |k bunu da bir| —— Kesimli Makale Bazı insanlar kendi - liklerinden — kendilerine üs bir İş başarımak- tan âcizdirler. On senede En fazla çocuk Doğuran kadın İngiliz tüccarlarından Vanve Miller gayet zengin bir adam olarak tanın - mış ve onisbette de müzipliği ile şöh- ret kazanmıştı. Bundan on sene evvel ölünce vasi - yetnamesini açan vârisleri şöyle bir şırdılar: Öldüğüm gün saat 9,30 dan itiba- ren metr'iyet mevkine girmek şartile en fazla çocuk doğurmak müsabaka- sırı açıyorum. Ön sene zarfında yani Bİ birinciteşrin 1936 yılının saat do - kuz buçuğunda en: fazla' çocuğu. olan aileye 600,000 İngidiz lirası mükâfat vermeği, — |varislerimle avukatlarımı tevkil ediyorum.» Kanuna ve vasiyete uymak lâzım - dı. Gazetelere ilân verildi. Ön sene - denberi İngiliz kadınları, güçlerinin yettiği kadar çocuk doğurarak bu mü- İkâfatı kazanmak istiyorlarmış, Müsa- |bakaya girenlerden, Madam Ketinin “|16 çocuğu varmış. İddialarına bakılır- sa, 12 si, vasiyet tarihindenberi dün - h- |yaya gelmişlerdir. Madam Klârk müsabıkların en gen- cidir ve tam bir düzine evlâdı vardır. Madam Grazyanonun, Madam Nim- lekin, Nagalin onar çocukları vardır. 47 yaşındaki Madam Varyaconun onun- .-İcu çocuğu, 16 şubatta ölü olarak doğ- e- İmuştur. Lâkin müsabıkların arasında bir de “İmüthiş bir dedikodu almış yürümüş - tür. Buna bakılırsa, Klârk'ın çocuk - ,|larından beşi, meşru çocukları olma - " İyıp, muhtelif babaların mahsulü imiş. i |Bundan fena halde hiddetlenen madam Klârk, evlâdlarının hakiki - nesillerini isbat etmek için oraya buraya başvur- makta imiş, dar hesapsız mahsul çıkarsa Türk hal- da bundan o kadar istifade eder. Bu- nun için Türk müstahsili şimdiden is- r fazla mahsul çıkarabilecek ne hazırlanmalı, kabil © ü bi olmalıdır. Öyle görünüyor ahsilin yüzünün güleceği za - doğru gidiyoruz. Müstahsil Muhiddin Birgen E İSTER hız Önlerine hangi bir arka: ndar madde ve şart karşısında kalınca, $a- | İNAN Bir gazeteci arkadaşımız Sirkeciden geçerken bir yol - cudan bir omuz darbesi yedi. Gözleri havada bir idare- hanenin tabelâsını araştırıyordu, sarsılınca dönüp baktı, geçerken çarpan şüpheli bir adamdı, arkadaşımız nkesici ile çarpıştığına hükmederek yelek cehini , saati yerinde duruyordu. Dönerek şüpheli ada- SON POSTA çıkan — her mi Ale.ıebhıs.n d_ım ardır. SÖZ ARASINDA T | ( HERGÜN BİR FİKRA Şairle kadın Geçenlerde ölen şair Mustafa Re- şit gençliğinde çok çapkındı. Ve kadın avcılığında onun kadar ma - hir az bulunurdu. Bir gün, Beyoğlu caddesinden ge- çerken, güzel ve şık bir. madam gördü. Hemen yanına sokularak: — Madam!, Madamt. Yalvarırım SİZO.. Diye söze başladı. Kadın aldır - mıyor, yoluna devam ediyordu. Mustafa Reşit lâkırdıya devam et - ti: — Merhamet buyurun, madam.. Açım!. Bu sefer kadın döndü ve karşı - sındakini kibar bir dilenci zanne - derek, elindeki çantadan para çı - karmağa davrandı. Bunun üzerine, çapkın şair, sözlerini şu suretle ta - mamladı: — Açım, madam! Ve benimle bir- likte gelip, şurada lütfen yemek ye- menizi rica ediyorum! Kadın güldü. Ve bir kadın gü - Tünce de ekseriya dava halloldu de- mektir. * Rumba dansının Kaldırılmasına Karar verilmiş Bir zamanlar Amerikada çok rağbet gören ve oradan da bütün dünyaya yayılan Rumba dansı İngiliz Kadınlar Birliğinin tavassutu üzerine ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Bu karar dünyanın her taraf na bil- |dirildiği için yakında hiç Rumba dansının edilmiyece; dilmektedir. Bu dansın hocalarından sayılan Re- ne Doray: «Rumba, fenâ yola sapınış'ölan ka- dııılıvın (İ.ınııdılı dtmil!ir Başarıcı bir adam ola - rak yetişmek için çok o- kumak, çok görmek lâ - zımdır.. Miyopları en Bol olan Memleket Ü Yapılan istatistiklere göre İngiltere halkının üçte biri gözlük kullanmakta slar bunu, halkın daha zi- i elektrik ışığile — çalışmak mecburiyetinde olduğuna, çok okudu- ğuna atfediyorlarmış. Ve bunun için | ,> e "tübiler 'Bex yd ökümayı kalışlmela racak ve gözü yormıyacak harfler bul- mıya çalışıyorlarmış. Tecennün eden melekler Amerikada ülühiyet iddia ederek hayli tarafdar topladıktan sonra ölen zencinin tâbileri kendilerini melek zan- netmektedirler.. Son reisictmhur intihabatı müna « sebetile bunlar da reye iştirâk etmek istemişler ve isimlerini listelerde gör- meyince intihap komnitesine müracaat | y etmişlerdir. İsimlerini soran memurla- ra her biri şu cevabı vermiştir: Sükün, vüzuh, adalet, samimi te - bessüm, yuvarlanan taş, teselli ilâh... melekleri. Duvarcılıktan filesofluğa Macarlar iyilik yapmasını çok ee- ven insanlardır. Aşağıdaki hâdise de onların bu meziyetlerini anlatmakta- dır. Elyevm felsefe ve riyaziyeden doktora vermek üzere bulunan — ve bütün hocalarının hayret ve takdirini kazanmış bulunan Martin Kun ismin- de bir genç fakir bir babanın evlâdı i- miş. İlk tahsilini yaptıktan sonra, ba- bası onu bir duvarcının yanına ver-| miş. Martin Kun riyaziyeye fevkalâde meraklı olduğu için, boş kaldığı za- manlarda Budapeştede — belediyenin kütüphanesine gider ve orada hende- seye çalışırmış. Bir ğün — çocuğun bu kabiliyet ve istidadını gören bir adam çocuğu yetiştirmek hevesine düşmüş ve 35 tane ahbalşle Martin Kun'u hi- maye cemiyetini kurmuş. Bunlar se- nelerce çocuğu okutmuşlar, büyütmüş ler, adam etmişler. İşte şimdi feylesof olan genç bu Mamn Kun imiş. den kayboldu. Arkadaşımız matbaaya di ğu zaman mürekkepli kalemii l gördü. Şimdi kalemini kahasını celbettiğine müteessiftir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! İ aef j İSTER İNANMA' — Çarpmak için biraz sersemini bulmalısın, diye ses- lendi, adam da bir kahkaha savurarak yan sokakta göz- te yazı yazmıya oturdu- in yerinde yeller estiğini bett e değil, serserinin kah- Birinciteşrin 26 Sözün Kısas! Bir idealist dönümüdür. Diyarbekirden kalkıp, ilmin H! ©o zaman Türkiyenin kültür me:*€ lan İstanbulda aramağa gelen BĞ ı E. Talu ügün büyük 'Türk müle Ziya Gök Alpin ölümünüü B | ağa muvaffak olduğu meşalesini, günüllere ve ruh eylediği arık duygula maz inancı bugün bir vesile buluyoruz demeklir. Ziya Gök Alp ilmin bir der' elde ettikten sonra onun üzerine ) şip oturan hodgâmlardan veyahiliği ilmi kendi ihtiraslarına v menfâat düşkünlerinden di daha © mak, beynindeki kıvılermlardanı dunu ışığa boğacak bir nur yarâli için bir ömür yıprattı. Sosyoloji ilminin nazariyelerili önce Gök Alpten öğrendik. O vaktif? dar yabancı olan Durkheim'i onun metlerile tanıdık. Türk dilini biz€ ö diren, Osmanlılığın ağdalı lisaniill bancı unsurlardan - temizliyi rın yerine renkli ve canlı Türk kl lerini kullanmak zevkini bize en ÜŞ tattıran da gene odur. ü Ziya Gök Alp bütün bunlardafi ka, muasırlarıma bir feragat ve nümunesi de olmuştur. O, ikbaliti türlüsüne nemzetken, bir mebus'l bile güç kabul eden bu adam, hâ)' h k hazzini millicilik nin tahakkukunda aramıştır. Ben kendisini yakından tanımı$ ğ şeri meziyetlerine hayran ve müfü olmuştum, O kadar bilgisine ve heti 1 ik san'at VÖ s;ı_uı—yış e vardı. Muhataht ", nı, bc]a"nı ve uîa,caııle teshir eCEy O kendini çok tanıtma: tan kaçınmış... Fakat tanıt dirmişti. irlerin çoğu onun aX0 lerden de ona bağ vardı. Erken âlÜğ isinde, ansızın inefl 1 yaptı. Cenazesin st düşünüyor, fakat bu dı. Nihayet, Ziya Gökalpin lay yerine konur bir adam oln da bir kere daha ittifak ettiler. O vakitsiz öldü. Yıllarca L_“" çektiği ve tilmizlerine tebşir ettiği ğ günkü inkılâbı görmeden gitti Asıl acı olan nokta budur ! Biliyor musunuz; 1 — İspanyanın son arap hüâ darı Osman oğullarından hangi kümdardan imdat istemiş ve yar 3 kim gönderilmiştir. 2 — Elisabeth de Boheme Kit 3 — Yer ü teşkil edet kıt'adan en Hüçüğü, fakat en kalti” hğı hangisidir? (Cevapları ı.u'”"A * | — Bulgaristan T! 1878 de Berlinde i kavele ile çıkmıştır. 2— ’x’or'ı ilk defa olarak ı(ınc rat zamanında Turhan Bey isimli hur beylerbeyinin ku daki Türk akıncıları 1 |lâya uğramıştır. inci Mu şı isyat, küçük Mustafadır. Üçü de Osmi nedanındandır.