24 Eylül Harbiye bu (Baştarafı 1 inci sayfada) Bu tarihi ayrılış merasiminde, biz amandanlar, birçok yük - ve binlerce halk lıulumjyor— du. Vaktin erken olmasına Trağmen mektebin civarı, şimdiye kadar görül - memiş bir kalabalıkla çevzilmişti Genç| kızlar, genç kadınlar, talebeler, ih yar- lar, hattâ çocuklar, aslan Harbiyelileri- mize veda selâmını verebilmek için, da- ha saat altıda sokakları doldurmuşlar- dı. Şanlı sancağın getirilişinden sonra, | alay kumandanı, harekete hazır bulu- di. Talebeler, 102 yıllık ocaklarının ö - nünden geçerlerken, bomboş kalan mek teplerine başlarile veda selâmını *gön- deriyorlardı: «— Bak ! emrini alır almaz, başlarını çeviren talebelerin gözleri nemleniyor- du. 102 yıllık şerefli bir tarihi yaşa - yan ve yaşatan Harbiyenin taş binası bile, bu veda selâmının yüksek heye- canı altın eğilmiş, bükülmüş gibi idi. Ayrılışın en müessir sahnesini teş- kil eden bu sonuncu selâm, hemen bü- tün gözleri yaşla doldurmuştu. Taksim âbidesine. varıldığı zaman saat dokuzu geçiyordu. bölüklerin âbi- de etrafında yer alışını, İstiklâl marşı- nın çalınmasını, âbideye muazzam çe- Yengin konuluşunu, mütsakıp, Harbiye talebelerinden birisi, bu merasimi gör- meye gelenlerin gözlerini bir daha ya- şartan şu sözleri söyledi : — Sevgili İstanbul... Seni Türkün e- bedi malı yapan tarihten emir aldık... Senden ayrılıyoruz. O, tarihten de çok eski, ve o, tarihten de büyük olan ulu- besine gidiyoruz. Z. Ayrılan toprak, olan Cumhuriyet Senden ayrılıyor taş, et ve kandır. ve her Türkünsün! Senin ve bizim göz- lerimizde yaşlar var. Bu yaşlar hazin türkün yanına gidiyoruz. maya gidiyoruz. Güzel İstanbul... Yüz yıldır biz Har- biyeli çocuklarına ana oldun. Ayrilirken seni kalbimizde beraber | götürüyoruz. Sana da bir âbide bırakıyoruz: Her parçası tarihin bir zaferi olan bir gra- nit âbide. O âbide, İstanbula kanat uçan, © ta- rihi bina, yani Harbiyedir. Orada, tarihlerden büyük Atatür - kün yeri var. Dershanesi var. O binada şehitlerin arı var. O binada, Çanakkale şehitlerinin mermerleşen gövdeleri var. Ve o binadaki bu ulu, bu soylu hâ- tıralar sana, ey asil İstanbul. sana en büyük sa' zdir.e Genç Harbiyeli bundan sonra da İs- tanbullulara hitap etmiş, ve ezcimle demiştir ki : — Şefaktli kucağınızda bir asırdır büyüttüğünüz Harbiyenizi, bu yeni yo- lun kâbesine uğurlarken, gözlerinizden, sözlerinizden aldığımız taşkın hevecan- lar ve ümitler, ruhlarımızı ayrıca dol- duruyor. ı inanm bize ki, Ulus uğurunda kanımızın son kızıl damlası, yurdun aydın ufuklarında da- ima yakut bir zafer güneşi gibi yükse- lecektir. Ey bü Uzun uzün alkışlanan bu nutükten sonra hep bir ağızdan İstiklâ. marşı o- kunmuştur. Aslan Harbiyelilerimiz, şu anda, Tak timden Tophancye doğru ilerlemekte- dirler. Halk, yol güzergâhında,, sevgi- li Harbiyelileri, çoşkun hevecanlarla se lâmlamaktadır. Harbiyelilerimiz,. Tophane rıhtım: - na inecekler, ve orad, Şirketi Hayri- yenin hazırladığı vapurla Kadıköyüne geçeceklerdir. Kadıköyünden, rıhtim yolunu taki - ben Haydarpaş; gideceklerdir. Ora- da, bütün askeri devairi, mi kıtaatı, vilâyeti, Halk Parti: ye heyetlerini temsil eden zev: mektedir. Askeri mektepler zar kişilik birer kıt'a göndermişlerdir. Orada, mürettep bir piyade taburu, bando çalarak, Harbiyelilerimizin önün ük ulusum: Güven hize ! . » YOT F nan talebeleri son bir teftişten geçirdi. |varlarına hakedilmiş bulunan isimleri Ve bu teftişi müteakıp, yürüyüşe geçil-İ|de bittabi kaldırılmıyacaktır. sumun yeni tarihine baş olan, kaynak N Biz seniniz... Nasıl ki sen de bizim,| Semti 't Geğil. Kalbini yokla: Sevinçtir. Çünkü|Kocamustafapaşa — Eskicami biz, senin bağrında doğan Harbiyenin Canbaziye. yarattığı bir ebediyet nurunun, Ata -| Ayvansaray, Ko- Kuyu. rucumehmet çelebi. İleri tarih için, nur almaya, feyiz al- Aksaray, Babaha - Cami. ŞTT TTTT T d akşam Ankaraya gidiyor den geçecektir. ŞT A SON POSTA - bile, Maçkadaki fen tatbikat mektebi Bunu müteakıp ta istasyona girilip bek | yerleştirilecektir. leyen husus! trene yerleşilecektir. Tren 15,15 de hareket edecektir. Haydarpaşayla Ankara arasındaki! istasyonlarda, bütün garnizon ve mev- Fen tatbikat mektebi, dünden itiba- ben yeni yerine taşınmaya başlamıştır. * Harbiyenin ilk sınıfı ki kumandanları, aslan Harbiyelilerimi| Dün Ankaraya giden 1030 a yakın zi uğurlayacaklardır. * Harbiye mektebinde Atatürkün oku- dukları dershane aynen muhafaza olu- nacaktır. » Çanakkale şehitlerinin köridor du - Boşalan binaya, İhtiyat zabit mekte- talebeler, Harbiyenin son sınıfında bu- lunanlardır. Birinci sınıf talebeleri ise, 25 Teşri- nievvelde, stajda bulundukları kıt'a - larından ayrılarak, Ankaraya gidecek- ler, arkadaşlarına iltihak edeceklerdir. Gidecek olan zabitanın bina sıkıntı- sı çekmemeleri için Ankarada tertibat alınmıştır. Yedinci Balkan oyunlarına iştirak e K Atletlerimiz Atinaya gittiler Ca Atinaya hareket eden atletler decek olan atletlerimiz dün sabuh va - purla Atinaya hareket etmişlerdir. Sporcular Galata rıhtımında hararetli bir uğurlanmışlardır. urette I İstanbul iflar Direktörlüğü İlânları î Cadde ve Muhammen kirası 8 — Çanbaz Mustafa mescidi 5 1 Fevkani Korucu Mehmet- çelebi camii, 5 00 » — Cami içinde solda büyük sanalemi, oda, 2 00 Çelebioğlu Alâed - Yenicami Dükkân 3 00 din. avlusunda, 53-89 » » 49-94 Dükkânın nısıf hissesi. 2 00 Yukarıda yazılı mahaller 937-senesi Mayıs nihayetine kadar pazarlıkla kiraya verileceğinden istekliler muhammen kirasının 96 7,5 - gu nisbetinde pey akçelerile birlikte 3-Eylâl-936 Çarşamba günü saat 15 e kadar Çem berlitaşta İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünde Akarat kalemine gelme - leri. — (1579) HEMORRON Ameliyatsız basurları tedavi eder tesiri Muzadı taaffün ve de- riyi takviye hassalarına malikiyeti Erem Perte- vin bugünkü şühret ve şümulünün — bariz lilidir. de- GÜŞT LÖT Tepebaşı Tiyatrosunda Dram Kısmı 1 Birinci Teşrin Perşembe akşamı asat 20 de MAKBET Yazan : W. Shakespeare 'Türkçeye çeviren ; M. Şükrü Erdem Fransız Tiyatrcsunda Öperet Kısmı DULAKLARIN Yazan: Yvesmirande Müzik: «Maurice Yvaine Türkçeye çeviren: Ekrem Reşit Çocuk kısmı FATMACIK Yazan: Afif obay, Müzik : Fehmi Ege | KAYIPLAR | Ticaret Lisesinden almış olduğum tasdik- nameyi kaybettim, yenisini çıkartacağımdan - Leskisinin hükmü yoktur. T31 Kadıköy Ziver Bey 15 numarada Tarık Patih Askerlik Şubesinden almiş olduğum terhis tezkeremi züyi' ettim, yenksini çıka - katidir. Kadıköyde Askerlik Yoklaması Biti Kadıköy Askerlik şubesinden : Şube- mize kayıtlı 332 doğumlu ve bu doğum Jularla muameleye tâbi diğer doğumlu- lardan yerli ve yabancıların askerlik yoklamaları Kadıköy hükümet bina - sındaki Askerlik meclisinde her gün ya pılmakta olduğu evvelce ilân edilmişti. Bu yoklamanın Eylül 936 sonunda bit- imiş olacağından çabuk müracaat edil- mesi gerektir. racağımdan eskisi hükümsüzdür. 132 Şerif Faik AD ü BT ALr eti aei FÜi ü a SİLC o d AÖ aa SRğe « eeei Çeviren: Faik Berçmen bi boğuk bir sesle: — Afleder: Mösyö, dedi, Pren - ses İllirisi gördünüz mü? Z — Prenseş mi?.. g Evet müsyö.. Bir haftadır bu o g_ telde misafir*bulunan Prenses - İllirisi tanımıyor muüsunuz? 4 — Henüz bu şerefe nail olamadım. Hem şunu ilâve edeyim ki ben bu âakx şam buraya geldim. Nikeze hitap eden meçhul! adam de vam etti: — Ah bilseniz mösyö, bttti ne kadar telâşlandırıyor ve korkutuyor. Ben prensesin mürebbisiyim. Odasından ana sızın kayboldu.. 4 — Bir şey değil.. Her halde bahçe « (de bir gece gezintisi yapmak istemiş « tir. — İşte asıl beni korkutan da budur ya, Bakın mösyö, ketumiyetinize gü - | venerek size şu sırrı tevdi edeceğim: Prenses öyle bir illete sahiptir ki MD-; ta «sairüfilmenam» lar gibi apartıma- - — Harikulâde güzelsin!. dedi. nında odadan odaya gezinmeği itiyat — | Kadın bir kaç adım atarak ışığın al- edinmiştir. Kendi evinde olsa bir şey tına geldi. Bol ışığın altında dolgun vü- | değil.. Fakat burada yabancıların ari cudunun bütün hatları göründü. Bu| sında.. Düşün ne rezalet.. manzara karşısında fabrikatör, kadı -| Nikez «demek bu gece nın hakikaten güzel olduğunu * iyice|bir prenses gördü.. Oda sessiz ve karanlık. Fakat bu sü- kün içinde kopan bir gürültü, meşhür sanayicilerden Nikezi derin uykusun- dan uyandırdı. Gözlerini açmağa ça - hışarak bir iki defa esnedikten sonra fosforlu saatine baktı ve: — Sabahın biri, diye mırıldandı. Treni kaçırmış ve geceyi burada, Plâj otelinin 13 numaralı odasında ge- çirmeğe mecbur kalmıştı. Sağa, sola döndü ve tekrar uyumağa çalıştı. Fa - kat dalacağı sırada gene bir gürültü oldu, Hemen yanıbaşındaki — elekti düğmesine bastı. Korkaktı: gördü; manzara az daha aklını başından ala - caktı. Fakat derhal kendini toplıya - tTak telâş etmemek lâzım geldiğini an- lıyarak karşısındakine bağırdı: — Eller yukarı!. Köşede siyah mayolu bir kadın du- ruyor ve ona korkak bir nazarla bakı- yordu. Bu otel hırsızının silâhi yoktu. Her halde san'atının acemisi olmah.. Nikez ona: â ziyaretçisi: | har diye düşündü. Haki - | katen duruşunda ve harekâtında yük- Fakat şüphesini yenemiyerek komo-|sek terbiye görmüş bir insanın ha « | dinin üstünde duran telefonu açacağı|li var. Tahminim gibi eğer hakikaten - sırada meçhul kadın atılarak: bir otel hırsızı olsaydı böyle vormaz. — — Rica ederim Mösyö, dedi. Beni ele dlr ] vermeyiniz. Kadının duruşundan korktuğu anla. |ne dünerek: gılıyordu. Göğsü heyecandan sık sık kalkıyordu.. Nikez: — Fakat şunu itiraf etmelisiniz ki si- zi ele vermeğe hakkım vardır, diye ce- vap verdi. Buraya bu şekilde girmeniz biraz şüphelidir zannediyorum. — Mösyö nazik ve iyi bir adamsı - nız.. Nikez ayağa kalkarak pijamasının buruşukluklarını düzeltmeğe — uğraştı. Kadın da ona boyuna yaklaşıyor ve yal- varıyordu. Kadının ona yaklaşmasile|yarın gündüz vücudunun hararetini daha fazla duy- mağa başladı; ve bir lâhze titredi. — Doğrusu fena bir san'at seçmişsi - niz, dedi. İnsanın böyle güzel bir vü - cudu ve bilhassa böyle güzel gözleri o- — Fakat beni ve şahsiyetimi ta- nımıyorsu- nuz, mösyö.. Eğer benim kim oldu - ğumu öğrenirse - niz bana bu şekil- Yazan : de hitap etmezsi - |Henry de Forge niz — zannediyo - rum, » — Beni tuzağa düşürmek istiyor - sunuz?. Şimdi kadına pek yaklaşmıştı. Meç- hul ve güzel kadın kanapeye oturarak manikürlü tırnaklarımı bukleli sarı saç- larına sokmuştu. Nikez kendini tutamıyarak — kadinı kucaklamak istedi; oysa kurtulmağa ça- hışarak acıklı ve istirhamkârane bir ses- le yalvardı: — Hayır, hayır, beni bırakın. Görü- yi yorsunuz, kaçmak arzusunda değilim. Katı yürekli olmayın. Sizden yegâne ricam polis getirtmemektir. Sizden yal- nız 16 numaralı odama gidip elbisele - rimi getirmenizi istiyeceğim. y Nikez bir dakika durakladı. Bir ka- dma, bir de açık pencereden görünen aydınlık parka baktı. Onun bu tered - düdünü gören kadın: — Tereddüt etmeyiniz, dedi. Sizi şe- refimle temin ederim, ki kaçmağa uğ: raşmıyacağım. Hem bu kıyafetle nere- ye gidebilirim, ki.. — Pekâlâ burada oturun.. Hakikati söylemek lâzım gelirse Ni- kez yapacağı hareketi bir türlü tayin edememişti. Şu hâdise onun sakin ve temiz ha- yatını sarsıyordu âdeta.. Bunun için ka- dını polise teslimden vaz geçti. Hem bu kadar güzel ve nefis bir kadının kar - şısında insan öyle bir şeye teşebbüs e- der mi?. Bu düşünceyle gidip kadının elbiselerini almağa karar verdi. 16 numaralı oda koridorun sonun - daydı, Nikez oraya doğru yürürken karşıdan gelen ve çok telâşlı bulunan birini gördü. Ansızın meydana çıkan bü adam ona yaklaşarak ağlıyacak gi- zi hd el ai müösyö? Öyleyse oraya gideyim. Çok: Yarınki nushamızda : Müruru zaman Bunun üzerine prensesin mürebbisi. — Zannediyorum, ki dedi, paxh'ı doğru gitmelisiniz. Biraz evvel odadan çıkarken bahçede bir kadının gezindi. fi ğini görür gibi olmuştum. : — Parkta mı? Bundan emin misiniz — 3 teşekkür ederim mösyö.. : Mürebbi aradan ayrılınca Nikez der-«, hal 16 numaraya daldı. Bulduğu bit | sürü kadın elbiselerini sırtlıyarak oda- dan çıktı. ! Nazik ve centilmen olduğunu pren » sese göstermekle onunla tanışmak ve bu tanışmaktan istifade ederek prensesle görüşmek saadetini | bulmak, anun için ne büyük bir şeref olacaktı. f Odaya döndü. Getirmiş olduğu elbi- seleri bırakarak prensesin önünde na- zikâne ve hürmetkârane eğildi ve: K — Dairemde, a. partımanı- . daymışsınız gi- bi hareket edebi- lirsiniz, dedi, İşte tuvalet odası bu - Çeviren : rasıdır. buyurun. Nurullah Ataç Prenses teşek. kür makamında başını hafifçe sallıyarak odaya girdi ve kapıyı sürgüledi. Kapıyı kilitlemesi Ni- kezi güldürdü, t Prenses odadan çıktı. Bütün güzel « liğini meydana çıkaran bir tuvalet giy- mişti. Çıkarmış olduğu mayoyu bir pa- ket yaparak elinde tutuyordu. Nikeze dönerek: R — Şimdi hazırım, dedi, Haydi beni is- tedi z yere gÖL 4 Yikez güldü; ve kapı eşiğine kadar yerek mahrem bir sırrı biliyormüş gibi prensesin elini öptü ve: ğ — Serbestsiniz madam, dedi. —Ben | hiç bir zaman size adi bir hırsız naza « Tile bakmadım. Ve siz ki hâşü böyle bir insan olamazsınız.. 4 — Doğru mu söylüyorsunuz, yoksa beni tuzağa mı düşürmek istiyorsu - nuz? . — Estağfurullah madam, ne demek? Şerefim üzerine söylüyorum. — Oh.. Size nasıl teşekkür etmeliyim, Ne kadar nazik ve iyisiniz mösyö.. ... — Bana bilâhare teşekkür edersiniz madam. j Prenses koridorda uzaklaşırken Ni « kez onu gözlerile takip etti. Sonra içe- | ri girerek kapısını kapadı ve içini çek « ti. Parka bakan pencereye alnını da « yıyarak, orada beyhüde yere prensesi aramakta olan mürebbiyi düşündü. Bir aralık kendi kendine: | — Ne kadar cazip ve güzel prenseş, | dedi. Bundan daha güzel ve nefis bir| hazine olur mu? Yatağa girmeden önce prensesin kos« | kusile dolu bulunan kanapeye uzandıi ve: Bütün bu hâdiselere rağmen u - yuyabilecek miyim? diye ü