e | B Ki Co ö 67 Sıyîı — SON POSTA BİRAZ DA ŞAKA: Eski Şiir, Yeni Şiir Yazan : Osman Cemal Kaygılı Benim babam yerinde, yaşlı, müte- kait bir adam vardır. Bu ihtiyar adam galiba vaktile benim kâtiplik ettiğim dairedeki Allahlık mümeyyizlerden bi- “rinin dostu idi. O zamanlar arasıra, yo- lu düştükçe kaleme gelir, orada bi - zim mümeyyizin, boöş kalıp dertleşe - cek bir adam aradığı sıralarda kendi - sile (Sünbülzade Vehbi) den, (Süru - ri) den filân şiirler okuyarak edebi fel- sefi tasavvufi (!) mübahaselerde bu- lunurlardı. Dün bu adam beni Beya - zittaki kahvelerden birinde — yakaladı ve ne gariptir ki birdenbire ben onu tanıyamadığım halde o yaşta, o beni ta- nıdı, yanıma sokuldu, kendisini bana tanıtıp benimle biraz hoş beşten sori - ra: — İşitiyorum ki dedi, biz görmiyeli siz erbabı kalemden olmuşsunuz. Bir takım gazete ve mecmualarda kâtiba- ne, münşiyane, edibane makaleleriniz intişar ediyormuş... Vallahi doğrusu -buna çok memnun oldum. Zaten sizin rahmetli mümeyyiziniz (...) bey de o zaman söylerdi, bu çocuğun kalemi kuvvetli, ileride iyi bir kâtip, iyi bir münşi, iyi bir edip olacağar benziyor derdi. Öyledir efendim, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Adamcağız, kendi şive ve lehçesile bizi biraz daha pohpohladıktan sonra lâfı tuttu, kendi genç oğluna getirdi: — Sizden iyi olmasın, bizim mahdum bendeniz de dedi edebiyata, şiire pek meraklı; hattâ arasıra edibane, şaira - ne bazı şeyler de karalıyor. Fakat o - nunkisi pek yeni usul, yeni tarz şeyler... Bunları ben beğenmiyorum amma, kendisi ve arkadaşları çok beğeniyorlar. Belki de siz kendisini tanımazsanız da adını işitmişsinizdir. — Belki... Acaba yazıları bir yerde İntişar ediyor mu? — Bir yerde intişar edip etmiediğini pek bilmem amma, arkadaşları arasında sevile sevile ağızdan ağıza dolaşıyor - muş... Hattâ isterseniz en son yazmış ol- duğu şiirlerden birisi yanımdadır. Size göstereyim de bir bakın, nasıl bula - caksınız? Doğrusu fakiriniz bu tarzda şeylerden pek bir şey anlamıyor, onları âdeta ve serapa saçma buluyorum. — Estağfurullah! — Cidden öyle! (Cebinden çıkardığı bir kâğıdı uzatarak): Bakınız, şuna bir de siz göz gezdi - riniz! Adamcağızın uzattığı kâğıdı aldım. Şimdi isterseniz ey okuyucularım, ona bep birlikte gözgezdirelim: Bu şiir böyle doağdu! İçim, dışımdan uzak; dışım içimden ayrı; İkisinin de bana zerre kadar yok hayrı... Kendime başka benlik aramalıyım gayri! İhtiyar adama döndüm: — Galiba, dedim, sizin bay mahdum bu ilk parçanın ilhamını Ağaoğlu üs - tadımızın son yazdığı (Ben neyim?) isimli yazılardan almış olmalı! Adam boynunu büktü: — Vallahi bilmem, nereden ilham al- dığını! Şiirin alt tarafına göz gezdirelim: Cismim ruhuma dargın, ruhum cis- mime düşman, Beynim kalbimden zayıf, kalbim bey- nimden şişman... Aşkta hem seven pişman, hem de se- vilen piş_mag! * J Adam sordu: — Bürası nasıl? sâlinden bile hoş! Ne soldayım, ne sağda; sağını solum belirsiz, belirsiz, belirsiz! * Gene adam atıldı: — Bizim oğlan genç yaşında buna - yor mu dersiniz? ; — Hayır bay baba, oğlunuz çok de - runi düşünüyor, çok deruni duyuyor ve çok deruni yazıyor. — Bilmem, bana pek saçrmrma geliyor bunlar Hele müsaade buyurun, alt tarafına bakalım: Yerde miyim, gökte mi? değilim pek - farkında, Yer, gök benim hülyanın elli ı_'ıül şarkında... Bu şiir böyle doğdu: Dün Gülhane Adam kahkahayı salıverirken bu se- fer ben atıldım: — İlk parçalar ne ise amma, son par- ça biraz dediğiniz gibi! İhtiyar, bu mevzu üzerinde bir hay- li söylendikten ve eski tarz şiirleri bir hayli medh ve sena ettikten sonra bu defa da en son olarak ve aruz veznile ()) Kendi yazmış olduğu bir şiir (!) çıkarıp bana uzattı: — Bir de şuna bir göz at bakalım ev- lât, bunu nasıl bulacaksın? Vâkıâ biz- de sermaye kalmadı amma, ne de olsa yenilerin bu çocukça saçma'arına biz- de bir şeyler vardır hâlâ!.. Haydi bakalım, şimdi de ihtiyarın son şiirini okuyalım: Dermuni dilde bitmez, — tükenmez ıztırabım var, Ezelden nuşedilmiş aşkanvari şara - bım var, Cağaloğlunda, Taksimde apartıman- dan nasibim yok. Ve lâkin Aksaray semtinde hanci ha- rabım var. Ne gülşende gülüm kaldı, ne tez - gâhta mülüm kaldı, Yegâne bir tesellim se muhabbetten serabım var, Ne bülbülde gözüm vardır, ne bıl - dırcında bir arzum, Fakat şükreylerim şimdi hoşavaz bir gurabım var, Çorapsızlar düşünsün nabemevsim bastıran kışı, Geçen kıştan müdevver tastamam on çift çorabım var! £ Adam gene bir kahkaha atarak sor- u: — Nasıl evlât, şu bizim oğlanın ciddi olarak yazdığı şiirde mi mana var, yoksa benim şu yarı mizahi şiirde mi? Biraz düşündükten sonra: — Vallahi dedim, bay babacığım, siz bunların ikisini de götürüp Nurullah Ataca gösterin, hükmü o versin! Çünkü bugünün edebiyat münekkidi odur, — Ben kendisini tanımıyorum ki! — Öyle ise bana ver, ikisini de ben (Son Posta) da neşredeyim, sonra ten- kitlerini de ayni gazetede gene o yaz - lsın! Osman Cemal Kaygılı _—..———..ı—. GONÜL İŞLERİ Güreş Meraklısı Bir adam... İki ihtimalden biri: Ya Bayan Şe- fika alaycı bir kadındır, yahut ta kocası pek garip bir adam.. Filhakika bu okuyucumun bana anlattıklarına bakınız: «Yeni evlendik, kocam — müthiş güreş meraklısı bir adam çıktı. Zen- gin olsak antreman için klübe de- vam edecek, yahut ta eve her gün bir antrenör, getirtecek. Halbuki zengin değiliz. Benden yardım iste- di. Şimdi ona antremanlarını tıp - kı bir güreşçi gibi befi yaptırtiyo - rum. Fakat artık tahammül kuvve - tim kalmadı, ne yapayım?» diyor. Ne yapacak, gayet basit, kocasına artık güreş öğrendiğini ve âleni mü- sabakalar yapmak istediğini, Cim Londos ile güreşeceğini söyliyebilir. Kocası tabit buna razı olmıyacak ve karısmda yeni başlıyan güreş me - rakını tadile çalışacaktır. TEYZE - İ| - ,V.' — Hiç fena değil... Hattâ bir çok em- ? Kanım, etim, kemiğim, derim, yağım - Hem gencim, hem ihtiyar, asıl çağım | Önümüzdeki Paz.ara yapılocak boks maçı -Romanyalı boksör mü, — Melih mi kazanacak? Römhatiyalı. boksör Teodoreski'nin, evvelisi gün Yunanlı rakibi Kiryakosu döve döve bayıltması, spor merakhla— rını hayli endişelendirmiştir. a | Çünkü Romanyalı böksör, önümüz- deki pazar günü, Melihle de, yani bir Türk boksörü ile de karşılaşacaktır. Sporcuları düşündüren de, Melihin, Yunanlı boksör Kiryakosun âkıbetine uğraması ihtimalidir. Bir çok kimseler: — Böyle olacaği belliydi... diyorlar... Çünkü bizde boks, üç beş amatörün fa- aliyetine inhisar etmiş bulunuyor. Ne esaslı bir çalışma var, ne de ciddi mü- sabakalar yapilıyor. ı Bu şerait içinde, koca SŞmeling'i .İs- tanbula getirseniz, altı ay sonra dör- düncü sinıf bir Avrupa boksöründen dayak yer. Halbuki, Teodoreski, — profesyonel bir boksördür. Tecritbesi, ve müsabaka kabiliyeti, buradaki amatör boksörler- le mukayese bile edilemez. Binaenaleyh, Melihi de, halı silker gibi dövmekte hiç güçlük çekmiye- cektir. Maamafi spor meraklıları arasında, bunun tamamile aksini iddia edenler de var. Onlar bilâkis, Melih'e çok gü- veniyorlar, ve: « — Göreceksiniz, diyorlar, AMelih Romanyalıyı, romanı yazılacak — hâale sokacaktır.» Ben dün Romanyali boksörle de, Me- lihle de görüştüm. Melih: — Ben, diyor, on iki senelik boksü- rüm. Ön iki senedir, armut devşirmiyo- rum, yumruk sallıyorum. Ciğerlerim, bir insana bir hafta yetecek kadar ha- vayı içine alabilecek kadar geniştir. Bu itibarla, benim için ringde kesil- mek, yorulmak ihtimali mevzuu bahs değildir. Eğer benim yenileceğimi söyleyen- ler, yumruklarımın kuvvetinden şüp- heleniyorlarsa, gelirler, kendilerine bil- fiil aksini ispat ederim. Söylediklerine göre, Romanyalı pro- fesyonelmiş, ve boksu meslek haline getirmişmiş: Olabilir. Boksu, o meslek haline getirmişse ben de san'at haline getirdim. Üstelik, unutmayın ki, o para için dövüşür, ben şeref için. Milli bir şeref kazanmak imanile | t sallanan birwyumruk, para kazanmak hırsile atılan bir yumruktan kırk defa kuvvetli olur. Bu sözlerimle, Romanyalı boksörü istihfaf ettiğimi sanmayın. O da çok iyi bir boksör, Tekniği çok kuvvetli. Ring- te sokak kavgası yapar gibi körükörü- ne dövüşmüyor. Çok seri ve çevik. Fakat buna rağmen, pazar günü Kiryakosa attığı yumrukları, kendisi- ne faizile iade edebileceğime . kaniim. Çünkü benim en güvendiğim avan- taj, onu seyretmiş bulunmamdır. - Onun benim hakkımda hiç bir fikri yok. Fakat ben onu, iliklerime kadar dikkat kesilerek tam on ravund seyret- tim, Ve yumruğa değil, fiskeye bile da- yanamıyacak kadar zayıf — taraflarını gördüm. Oralarına, yumruğumu indirebilir- sem, Romanyalı alacağı paraları dok- torlara yedirecek demektir. * Romanyalı boksör de: — Tâ, diyor, Romanyadan buraya kadar bittabi dayak yemeğe gelmedim. — Ya burada yenilirseniz? — Hiç zannetmiyorum. Vâkıa, kar- şılaşacağım boksörün dövüşünü — gör- medim. Fakat kendi sikletimde birisi- ne yenilmiyeceğime kaniim. : — Fakat rakibiniz sizi dikkatle sey- retmiş, ve gözüne iyice kestiriyor? Nefsinden hayli emin görünen Ro- manyalı gülüyor: : — Olabilir... Fakat unütmasın ki, pa- zar günü karşısına çıkacak olan bok- sör, geçen gün seyrettiği boksör değil- dir. Çünkü ben, Yunanlının karşısında kendimi göstermiş değilimdir. Onu kolaylıkla yenebileceğimi, da- ha ilk yumrukta anlamıştım. Ondan sonra, işi on ravund sürdürdüysem, bu, idmanımı artırmak içindi. Canlı ve mükemmel bir punçingbol bulmuşken, budala gibi elimden çabu- cak bırakacak değildim ya? , Fakat eğer isteseydim, onu ilk ra- vundda nakavut edebilirdim. Bunu yapabilecek kabiliyette oldu- ğumu da, pazar günü bilfiil ispat ede- ceğim.» ceğim, Bakalım, pazar günkü müsabakanın neticesi, hemen hemen ayni iddialarda bulunan iki rakipten hangisinin yüzü- nü kızartacak? Selim Tevfik Sovyet Rusyanın muhtelif şehirle- rinde futbol, eskrim, güreş ve bisiklet müsabakaları yapacak olan sporcuları- mız dün Sovyet vapuriyle (Odesaya hareket etmişlerdir. Sporcularımıza Sinop Saylavı Cev- det Kerim İncedayı riyaset etmekte - dir. Futbol işlerini Kemal Halim, gü- ğ Spğrculıı; dün Soet Rysyaya giler Kafile rıhtımda vapura binmeden evvel İyeş işlerine Ahmet Fetgeri ve Seyfi İ aai 4 P A KÜ e — A eei ği İN Rusyaya gitmişlerdir, Cenap, eskrim işlerine de Fuat Balkan bakmaktadırlar. Sporcularımız Moskova, Leningrat, Kiyef ve Odesada müsabaka yapacak- lardır. Futbol maçları için hakemlik yapmak. üzere Galatasaraydan Suphi, Beykozdan Şazi de kafile ile beraber |dü, hatta Ovensin tesiri altında ka Olimpiyad Tetkikleri Zenci Ovens niçin bu kadar büyük alâka uyandırdı ? Dünya yüz metre şampiyonunun insanı şaşırtan şeyi sür'ati değildi, bunu farkedemiyorduk. Bizim hayretimizi mucip olan arkasından Yazan: Ömer Bes'm Her olimpiyad yeni bir yıldızı mey” zun müddet dünyayı meşgul eder du- yayı birden sarıvermişti. Sıra ile birçok dünya rökorlarımı e“ line geçiren Nürmi, bugün birçok rö* |korlarını kaybettiği halde yaydığı bü* yük isim altında hâlâ dillere destâan 0* lelümüm sporlar için nankör Bunun ne deretöye kadar doğrü oldu“ ğunü bilmiyorum. hakkında yazı yazsam, birçok kimse * ler Berlinden ve yahud Olimpiyad kö” yünden bahsedeceğimi sanırlar, bir “ çokları yenir mi, yenmez mi diye bil takım düşüncelere bile saplanıp kala* bilirler. Halbuki Palü Salu Estonya * hların Berlin olimpiyadında serbest vd Grekorümen güreşlerde ağır — siklet dünya birinciliğini kazanan yegând sporcularıdır. Olimpiyadlarda bu kabil şampiyon* luk kazanmış nekadar çok sporcu var“ dır ki onların isimlerini yarın unutmak işten bile değildir. Bir zâmanlar Finlandiyalı Nürmiyflı | Amerikalı Padoku tanıtan olimpiyad * lar, bugün de Amerikalı zenci Ovensi dillerde en çok dolaşan bir isim olarak ortaya atıverdi. OÖvens sürat koşularının kendinü mahsus olan — bütün nazariyeleri altüst eden yegâne atlettir. Göğüs gö“ ğüse yarış, yarım göğüs farkile müsa“ baka kazandı, hakemler neticeyi hal “ ledemedikleri için fotoğraf ve film€ müracaat ettiler, şeklindeki seneler * denberi kökleşmiş olan bütün tabirlef onun akılları durduran sürati karşı * sında kardan daha çabuk eridi. Norveç takımının soliçi kimdir vü nasıl oynar bilmiyorum. Olimpiyaddâ futbol birinciliğini kazanan İtalyan ta* bilemem, Olimpiyad köyünde müsabakalardali evvel yapılan idmanlarda futbolcula * rımızın hiçbiri. Amerika atletlerinil idmanlarını kaçırmıyor, fırsat bulallı işi biçimine getiren mutlaka ya vensle ve yahud Consonla resim çı * karmak suretile atletizme karşı içle " rinde uyanmağa başlıyan ateşi müte” madiyen körükleyip duruyorlardı. Futbolcularımızın pek haklı - olaraf gösterdikleri bu alâka karşısında hay” ret etmemek lâzımdır. ı Amerikalı atletlerin Berlin olimpi * leri, her zaman görülebilen müsabakâ” lardan ibaret değildir. Her müsabakası 100 bin insanm n€“ fesini kesecek kadar ortalığı sükünü candan heyecana sokan - Övens 100 metrodaki büyük muvaffakiyetten soli” ra 200 metroyu da ayni kolaylıkla kâ” zandı. ç Ovens ne sürat itibarile ve ne d? stil itibarile bizi şaşırtmadı. O nerkes” İle beraber hareket hattını terkediy?” herkes gibi muntazam koşuyor, har? * ket hattını nasıl.terkediyorsa, ipe o kadar tabii olarak göğüs veriyordu" Ovenste fevkalâde olan bir fazla vardı. Müsabaka başladıktan pek sonra bütün rakibleri geride onu F? valarken, o büyük bir kolaylıkla ! herkesten evvel varıyordu. j İnsanı şaşırtan onun sürati değil, *’f_ kasında gelenlerin çırpınmaları idi. * sıl hayret edilen ve hâlâ da halledil€ miyen cihet te budur. j Kim ne derse desin 1936 Berlin 0' limpiyadı daima Ovensi mevzuu b?,h, setti, onun ismi etrafında heyecan. e rür.. Finlandiyanın Alio şehrinden ka- pıp koyuverdiği Pavo Nürmi 1920 An- vers olimpiyadında meydana çıkmış, 1924, 1928 olimpiyadlarında bu isim bir yangın kıvılcımı gibi bütün dün * | 'lan şöhretini muhafaza etmektedir. A“- denire Berlinde' Palu Salüi diye bir mevzül kımının en meşhur oyuncusunu Ber * line giden futbolcularımız tanırlar ni — Oi. yadının kasıp kavuran muvaffakiyet * — boğan, stadı dolduran insanları heye ” — ' Eylöl *15 ! —| dana çıkarır, parlıyan bir şöhret te U4 ) er , naBa ö 5 prra EğEEPEGEF ©: o y —i e GKS —p>pymkm