l a. t E t E p t z | , T hş 6 — Sayfa BİRAZ DA ŞAKA: Eski Şiir, Yeni Şiir Yazan : Osman Cemal Kaygılı Benim babam yerinde, yaşlı, müte- kait bir adam vardır. Bu ihtiyar adam galiba vaktile benim kâtiplik ettiğim dairedeki Allahlık mümeyyizlerden bi- rinin dostu idi, O zamanlar arasıra, yo- lu düştükçe kaleme gelir, orada bi - zim mümeyyizin, boş kalıp dertleşe - cek bir adam aradığı sıralarda kendi - Bile (Sünbülzade Vehbi) den, (Süru - ri) den filân şiirler okuyarak edebi fel- sefi tasavvufi (!) mübahaselerde bu- hunurlardı. Dün bu adam beni Beya - Zittaki kahvelerden birinde yakaladı ve ne gariptir ki birdenbire ben onu tanıyamadığım halde o yaşta, o beni ta- nıdi, yanıma sokuldu, kendisini bana tanıtıp benimle biraz hoş beşten son - Ta: — İşitiyorum ki dedi, biz görmiyeli Biz erbabı kalemden olmuşsunuz, Bir takım gazete ve mecmualarda kâtiba- ne, münşiyane, edibane makaleleriniz intişar ediyormuş... Vallahi doğrusu buna çok memnun oldum. Zaten sizin rahmetli mümeyyiziniz (...) bey de o zaman söylerdi, bu çocuğun kalemi kuvyetli, ileride iyi bir kâtip, iyi bir münşi, iyi bir edip olacağar benziyor derdi. Öyledir efendim, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Adamcağız, kendi şive ve lehçesile bizi biraz daha pohpohladıktan sonra Jâfı tuttu, kendi genç oğluna getirdi: — Sizden iyi olmasın, bizim mahdum bendeniz de dedi edebiyata, şilre pek meraklı; hattâ arasıra edibane, şalra - ne bazı şeyler de karalıyor. Fakat o - nunkisi pek yeni usul, yeni tarz şeyler... Bunları ben beğenmiyorum amma, kendisi ve arkadaşları çok beğeniyorlar. Belki de siz kendisini tanımazsanız da adını işitmişsinizdir. — Belki... Acaba yazıları bir yerde intişar ediyor mu? — Bir yerde intişar edip etmediğini pek bilmem amma, arkadaşları arasında sevile sevile ağızdan ağıza dolaşıyor - muş... Hattâ isterseniz en son yazmış ol- duğu şiirlerden birisi yanımdadır. Size göstereyim de bir bakın, nasıl bula - caksınız? Doğrusu fakiriniz bu tarzda geylerden pek bir şey anlamıyor, onları üdeta ve serapa saçma buluyorum. — Estağfurullah! — Cidden öyle! (Cebinden çıkardığı bir kâğıdı uzatarak): Bakmız, şuns bir de siz göz gezdi - riniz! Adamcağızın uzattığı kâğıdı aldım. Şimdi isterseniz ey okuyucularım, ona bep birlikte gözgezdirelim: Bu şiir böyle doğdu! İçim, dışımdan uzak; dışım içimden Ayrı; İkisinin de bana zerre kadar yok hayrı... Kendime başka benlik aramalıyım gayri! * İhtiyar adama döndüm: — Galiba, dedim, sizin bay mahdum bu ilk parçanın ilhamını Ağaoğlu üs - ftadımızın son yazdığı (Ben neyim?) isimli yazılardan almış olmalı! Adam boynurnlu büktü: — Vallahi bilmem, nereden ilham al- dığını! Şiirin alt tarafına göz gezdirelim: Aşkta hem seven pişman, he de se- vilen piıınıı_ı.’ * Adam sordu: — Burası nasıl? — Hiç fena değil... Hattâ bir çok em- sülinden bile hboş! : Ne soldayım, ne sağda; sağırı solum belirsiz, belirsiz, Hem gencim, hem ihtiyar, asıl çağım Kanım, etim, kemiğim, dırüı.yıiımıı belirsiz! | * Gene adam atıldı: — Bizim oğlan genç yaşmda bunua - yor mu dersiniz? — Hayır bay baba, oğlunuz çok de » runi düşünüyor, çok deruni! duyuyor ve çok deruni yazıyor. — Bilmem, bana pek saçma geliy(ıı'ı bunlar Hele müsaade buyurun, alt tarafına bakalım: Yerde miyim, gökte mi? değilim pek farkında, Yer, gök benim hülyanım elli Bu şiir böyle doğdu: Dün Gülhane " parkında! Adam kahkahayı salrverirken bu se- fer ben atıldım: — İlk parçalar ne ise amnma, son par- ça biraz dediğiniz gibi! İhtiyar, bu mevzu üzerinde bir hay- li söylendikten ve eski tarz giirleri bir hayli medh ve sena ettikten sonra bu defa da en son olarak ve aruz veznile () Kendi yazmış olduğu bir giir (!) çıkarıp bana uzattı: — Bir de şuna bir göz at bakalım ev- lât, bunu nasıl bulacaksın? Vüktâ biz- de sermaye kalmadı amma, ne de olsa yenilerin bu çocukça saçma'arına biz- de bir şeyler vardır hâlâ!. Haydi bakalım, şimdi de ihtiyarın son şgülrini okuyalım: Dermnt dilde bitmez, Yztırabım var, Ezelden nuşedilmiş aşkanvari şara - bun var, Cağaloğlunda, Taksimde apartıman- dan nasibim yok. Ve Jâkin Aksaray semtinde hanci ha- rabım var. Ne gülşende gülüm kaldı, ne tez - gâhta mülüm kaldı, Yegâne bir tesellim se muhabbetten serabım var, Ne bülbülde gözüm vardır, ne bıl - diremda bir arzum, Fakat şükreylerim şimdi hoşavaz bir gürabım var, | Çorapsızlar düşünsün nabemevsim bastıran kışı, Geçen kıştan müdevver tastamam on çift çorahım var! r]Ad.m gene bir kahkaha atarak sor- u: — Nasıl evlât, gu bizim oğlanın ciddi olarak yazdığı şiirde mi mana var, yoksa benim şu yarı mizahi şiirde mi? Biraz düşündükten sonra: — Vallahi dedim, bay babacığım, siz bunların ikisini de götürüp Nurullah Ataca gösterin, hükmü o versin! Çünkü bugünün edebiyat münekkidi odur. — Ben kendisini tanımıyorum kil — Öyle ise bana ver, ikisini de ben Cismim ruhuma dııım,_ ruhum cis-| (Son Posta) da neşredeyim, sonra ten- mime Beynim kalbimden zayıf, nimden şişman... —— 010— —— GONÜL İŞLERİ' Güreş Meraklısı . Bir adam... İki ihtimalden biri: Ya Bayan Şe- fika alaycı bir kadındır, yahut ta kocası pek garip bir adam.. Filhakika bu okuyucumamn — bana anlattıklarına bakınız: «Yeni evlendik, kocam müthiş Rüreş meraklısı bir adam çıktı. Zen- gin olsak antreman için klübe de- düşman, | kit ü L kalkbe bepi m!ılerlni de ayni gazetede gene o yaz Osman Cemal Kaygılı yam edecek, yahut ta eve her gün bir antrenör, getirtecek. Halbuki zengin değiliz. Benden yardım iste- di. Şimdi ona antremanlarını tıp - kı bir güreşçi gibi befi yaptırtıyo - rurn. Fakat artık tahammül kuvve - tim kalmadı, ne yapayım?» diyor. Ne yapacak, gayot basit, kocasına urtık güreş öğrendiğini ve âleni mü- sabakalar yapmak - istediğini, Cim Londos ile güreşeceğini söyliyebilir. Kocası tabil buna razı olmıyacak ve karısında yeni başlıyan güreş me « rakını tadile çalışacaktır. TEYZE | mil | şarkında... | b tükenmez | Ka a 3 SON POSTA Önümüzdeki Pazara Romanyalı İdöve döve bayıltması, spor meraklıla- rını hayli endişelendirmi: Çünkü Ramanyalı böksör, önümüz- İdeki pazar günü, Melihle de, yani bir Türk boksörü ile de karşılaşacaktır. Sporcuları düşündüren de, Melihin, Yunanlı boksör Kiryakosun #kıbetine uğraması ihtimalidir. Bir çok kimseler: — Böyle olacağı belliydi... dı_vnr)nr_l Çünkü bizde boks, üç beş amatörün fa- aliyetime inhisar etmiş butunuyar. -Ne bir çalışma var, ne de ciddi mü—i sabakalar yapılıyor. di| Bu şerait içinde, koca Smeling'i İs- ! tanbula getirseniz, âltı ay sonra dör-! düncü sınıf bir Avrupa boksöründen| dayak yer, Halbuki, Teodoreski, profesyonel | kabiliyeti, buradaki amatör boksörler- le mukayese bile edilemez. Binaenaleyh, Melihi de, balı silker gibi dövmekte hiç güçtük çekmiye- cektir. Maamafi spor merak! bunun tamamile aksini de var. Onlar bilâkis, Metih'e çok gü- veniyorlar, ve: « — Göreceksiniz, diyorlar, Romanyalıyı, romanı yazılacak İsokacaktır.» Ben dün Romanyali boksörle de, Me- Hhle de görüştüm. Melih: — Ben, diyor, on iki senelik boksö- rüm. Ön iki senedir, armut devşirmiyo- rum, yumruk sallıyorum. Ciğerlerim, bir insana bir hafta yetecek kadar ha- vayı içine alabilecek kadar geniştir. Bu itibarla, benim için ringde kesil- mek, yorulmak ihtimali mevzuu bahs değildir. Eğer benim yenileceğimi söyleyen- ler, yumruklarımın kuvvetinden şüp- heleniyorlarsa, gelirler, kendilerine bil- fiil aksini ispat ederim. Söylediklerine göre, Romanyalı pro- fesyonelmiş, ve boksu meslek — haline getirmişmiş: Olabilir. Boksu, o meslek baline getirmişse ben de san'at haline getirdim. Üstelik, unutmayın ki, o para için dövüşür, ben şeref için. Melih hale yapılocak boks maçı boksör mü, Melih mi kazanacak? Roörhanyali boksör Teodoreski'nin,İhırsile atılan bir yumruktan kırk defa evvelisi gün Yünanlı rakibi Kiryakosu |kuvvetli olur. Olimpiyad Tetkikleri Zenci Ovens niçin bu kadar büyük alâka uyandırdı ? Dünya yüz metre şampiyonunun insanı şaşırtan şeyi sür'ati değildi, bunu farkedemiyorduk. — Bizim hayretimizi mucip olan arkasından Yazan: Ömer Bes'm Her olimpiyad yeni bir yıldızı mey” dana çıkarır; parlıyan bir şöhret te u- | züun müddet dünyayı meşgul eder du- rur.. Finlandiyanın Alio şehrinden küs pıp koyuverdiği Pavo Nürmi 1920 An- Bu sözlerimle, Romanyalı boksörü|vers olimpiyadında meydana — çıkmı$: istihfaf ettiğimi sanmayın. O da çok iyi| 1924, 1928 olimpiyadlarında bu isim bir boksör, Tekniği çok kuvvetli. Ring-|bir yangın kıvılcımı gibi bütün dün * | te sokak kavgası yapar gibi körükörü- ne dövüşmüyor. Çok seri ve çevik. Fakat büna rağmen, pazar günü| yayı birden sarıvermişti. Sıra ile birçok dünya rökorlarını e“ line geçiren Nürmi, bugün birçok rö: korlarını kaybettiği halde yaycığı bü* Kiryakosa attığı yumrukları, kendisi-|yük isim altında hâlâ dillere destan ©- ne faizile jade edebileceğime. kaniim. | Çünkü benim en güvendiğim avan- taj, onu seyretmiş bulunmamdır. lan şöhretini muhafaza etmektedir. A“ lelümum sporlar için nankör denil Bunun ne dereceye kadar doğrü oldu* Onun benim hakkımda hiç bir fikri ğunü bilmiyorum. yak. Fakat ben onu, iliklerime kadar| “Berlinde Palu Salu diye bir mevzü dikkat kesilerek tam on ravund seyret- tim. Ve yumruğa değil, fiskeye bile da- yanamıyacak kadar zayıl — taraflarını gördüm. Oralarına, yumruğumu indirebilir- sem, Romanyalı alacağı paraları dok- bir boksördür. Tecrübesi, ve müsabaka torlara yedirecek demektir. * Romanyalı boksör de: — Tâ, diyor, Romanyadan — buraya kadar bittabi dayak yemeğe gelmedim. — Ya burada yenilirseniz? — Hiç zannetmiyorum. Vâkıa, kar- gılaşacağım boksörün dövüşünü gör- medim. Fakat kendi sikletimde birisi- ne yenilmiyeceğime kaniim. — Fakat rakibiniz sizi dikkatle sey- retmiş, ve gözüne iyice kestiriyor? Nefsinden hayli“emin görünen Ro- manyalı gülüyor: — Olabilir... Fakât unutmasın ki, pa- zar günü karşısına çıkacak olan bok-. sör, geçen gün seyrettiği boksör değil- dir. Çünkü ben, Yunanlının karşısında kendimi göstermiş değilimdir. Onu kolaylıkla yenebileceğimi, da- ha ilk yumrukta anlamıştım. Ondan sonra, işi on ravund sürdürdüysem, bu, idmanımı artırmak içindi. Canlı ve mükemmel bir punçingbol bulmuşken, budala gibi elimden çabu- cak bırakacak değildim ya? , Fakat eğer isteseydim, onu ilk ra- vundda nakavut edebilirdim. Bunu yapabilecek kabiliyette oldu- ğumu da, pazar günü bilfiil ispat ede- ceğim .» ceğim. Bakalım, pazar günkü müsabakanım neticesi, hemen hemen ayni iddialarda Milli bir şereft kazanmak imanile|bulunan iki rakipten hangisinin yüzü- sallanan bir yumrük, para kazanmakİnü kızartacak? Selim Tevfik e Sâcukmmz dün Sovyet Rusyaya gittiler Kafile rıhtımda vapura binmeden evvel KY y Sovyet Rusyanın muhtelif şehirle-|Cenap, eskrim işlerine de Fuat Balkan rinde futbol, eskrim, güreş ve bisiklet | bakmaktadırlar. müsabakaları yapacak olan sporcular- mız dün Sovyet vapuriyle Odesaya hareket etmişlerdir. Sporcularımıza Sinop Saylavı Cev- Sporcularımız Moskova, Leningrat, Kiyef ve Odesada müsabaka yapacak- lardır. Futbol maçları için hakemlik hakkında yazı yazsam, birçok kimse * ler Berlinden ve yahud Olimpiyad kör yünden 'bahsedeceğimi sanırlar, bir “ çokları yenir mi, yenmez mi diye bif takım düşüncelere bile saplanıp kala* bilirler. Halbuki Palu Salu Estonya “ hların Berlin olimpiyadında serbest vd Grekorumen güreşlerde ağır — mklef dünya birinciliğini kazanan yegând sporcularıdır. Olimpiyadlarda bu kabil şampiyon luk kazanmış nekadar çok sporcu var” dır ki onların isimlerini yarın unut işten bile değildir. Bir zâmanlar Finlandiyalı Nürmiylı Amerikalı Padoku tanıtan olimpiyad * lar, bugün de Amerikalı zenci Ovensi dillerde en çok dölaşan bir isim olarakk ortaya atıverdi. Övens sürat koşularının kendin€ mahsus olan — bütün nazariyelerini altüst eden yogâne atlettir. Göğüs gö ğüse yarış, yarım göğüs farkile müsa” baka kazandı, hakemler neticeyi hal * ledemedikleri için fotoğraf ve - film€ müracaat ettiler, şeklindeki seneler * denberi kökleşmiş olan bütün tabirlef onun akılları durduran sürati karşı * sında kardan daha çabuk eridi. Norveç takımının soliçi kimdir vt nasıl oynar bilmiyorum. Olimpiyaddi futbol birinciliğini kazanan İtalyan ta” kımının en meşhur oyuncusunu Ber * line giden futbolcularımız tanırlar nt — bilemem, Olimpiyad köyünde müsabakalardali evvel yapılan idmanlarda futbolcula * — rımızın hiçbiri Amerika atletlerinili idmanlarını kaçırmıyor, fırsat —bulalkı işi biçimine getiren mutlaka ya vensle ve yahud Consonla resim çı * karmak suretile atletizme karşı içle * rinde uyanmağa başlıyan ateşi mütü" madiyen körükleyip duruyorlardı. Futbolcularımızın pek hakh - olar oı.' gösterdikleri bu alâka karşısında hay* : ret etmemek lâzımdır. Aroerikalı atletlerin Berlin olimpi * yadının kasıp kavuran muvaffakiyet * | leri, her zaman görülebilen müsabakâ” lardan ibaret değildir. Her müsabakası 100 bin insanın nü” fesini kesecek kadar ortalığı sükünü boğan, stadı dolduran insanları heye * candan hayacımıa şoldü “Övene İ metrodaki büyük muvaffakiyetten sof” ra 200 metroyu da ayni kolaylıkla Kü" zandı. Ovens ne sürat itibarile ve ne df stil itibarile bizi şaşırtmadı. O nerkef” le beraber hareket hattını terkediyö” herkes gibi muntazam koşuyor, hard * ket hattını nasıl terkediyorsa, ip€ © kadar tabii olarak göğüs veriyordu. Ovenste fevkalâde olan bir fazlalık vardı. Müsabaka başladıktan pek sonra bütün rakibleri geride onu * valarken, o büyük bir kolaylıkla iP” herkesten evvel varıyordu. İnsanı şaşırtan onun sürati değil, *r: kasında gelenlerin çırpınmaları idi A_ sıl hayret edilen ve hâlâ da halledil? miyen cihet te budur. Kim ne derse desin 1936 Berlin ” det Kerim İncedayı riyâset etmekte -|Yapmak üzere Galatasaraydan Suphi, |limpiyadı daima Ovensi mevzuu Bi dir. Futbol işlerini Kemal Halim, gü-|Beykozdan Şazi de kafile ile beraber teş işlerine Ahmet Fetgeri Kai ee ee ve Seyfi|Ruayaya gitmişlerdir. setti, onun ismi etrafında heyecan &' dü, hatta Ovensin tesiri altında kapt” di. n Ömer Be oPrrRoRp P eroarsas o re G p - Grpv ç çEpepr e e. / gn f