h K - dığım için bir gazete kâğıdının < Sayfa | h MT * - -Hergün Yedi başlı Bir ejderha: İkti'âl Yazan: Muhittin Birgen amamıma m çpanyada kan gövdeyi götürüyor, Şe- hirler harabe halini altyor; yüz bin- lerce insan muhacir oluyor, analar ço - cuksuz, çocuklar babasız kalıyorlar, tarlalar yangın, ticarethaneler harman yeri oluyor, memleketin altı üstüne ge- liyor... Bütün bunlar bir takımı kelimeler - dir; bu kelimelerin tasvir etmek iste - dikleri faciayı siz hayalinizde canları - dırabilir misiniz? Hayır, bunu görmek lâzımdır. Bu son faciayı ben de görmedim, fakat bu- na benzer başka bir facianım son ser - pintilerine uzaktan temaşager oldum. * Büyük muharebeyi takip eden ilk yıllarda ihtilâl ateşi içinde kavrulmuş bir memleketten geçiyorum.. Âlev sön- müştü, üzerinden de dört yıîlık bir za- man - geçmişti, buna rağimen manzara fecaatini elân muhafaza ediyordu. Gör- düklerimin bir kısmını anlatayım: Harpten evvel üç günde yapılan bir seyahati © tarihte tren on, bazan da on iki, hattâ on üç günde yapıyordu. Her istasyonun etrafında muhaceret dönüşünün fecaatini gösterir bir sefa- let ordugâhı vardı: Günlerce sokaklar- da, meydanlarda yatarak tren bekliyen insanlar, ekseriya anneler ve çocuklar, aşç. çıplak, sefil bir kitle. Trenlere binip yurtlarına dönen, ya- hut tesadüfi bir iş avına çıkan biçare - lerden bir kısmının oturdukları yerler vagonların üstleri, yahut ta altlarında | *dingilleri, muhtelif cihazlarının ara - lıkları idi. Bunlardan bir kısmı vollarda trenden düşerler ve ölürlerdi. Hatbo - yunca böyle bir kaç düzüne ceset gör- düm. * Günlerden bir gün büyük bir şehre gelmiştim.. Burası memleketin büyük bir ticaret ve sanayi merkezi idi.. Mu- azzam binalar, muazzam caddeler, ma- Bazalar, oteller, ara yerde parklar... Nüfusu bir milyona yaklaşan bu şe- hirde bir tek insan görmedim ki aya - gında çorap ve ayakkabı olsun! Bu şeh- rin istasyonunda bir sabah yumurta yemiştim. Yüzlerinde kan eseri görül- miyen bir sürü çocuk benim yumurta yediğimi görünce vagonun etrafını ku- şattılar, yumurtanın kabuklarını iste - diler. Önce ne yapacaklarını anlama- içine kabukları doldurdum. İki tane de çü- yük yumurta ilâve ederek attım. Ço - cuklar bu kabukları kemirdiler, kok - müş yumurta için de dövüştüler. * Gene o şehirde eskiden büyük bir bakkaliye olduğu levhasından anlaşı - lan büyük bir mağazanın boş, tozlu, topraklı camekânlarının önünden ge- çerken garip bir şey gördüm. Koskoca bir kaç fare camekânın içinde otur - muşlar, sokaktan gelip geçen insanla- rı seyrediyorlardı. v Memleketin merkezine geldiğim za - man insanlar biraz yiyecek bir şey bul- mıiya başlamışlardı, fakat geceleri so - kakta yatanlar pek çoktu, ikametgâh; insanlara ev, apartıman, yahut oda o- larak değil metre murabbai hesabile veriliyordu. Bu hükümet merkezinde mübalâgasız söylüyorum, üzerinde kur- şun yarası olmıyan tek bir bina gör - medim. İşte bugün İspanyadaki ihtilâlin de neticeleşi böyle şeyler olacak. Dahâa iyi bir istikbal yapmak maksadile ayakla- nan insanlar, karşı karşıya gelip iki harp cephesi vücuda getiriyorlar, ve birbirine giriyorlar, öyle bir girişme ki neticede meydana sefaletten başka bir şey getirmiyor. Hangi taraf galip gelir- ' se gelsin İspanyanın bir kaç nesli 1z - tırap çekecek. Hiç bir zaman bir harp, böyle iki içti- | mai sınıfı birbirine katan bir ihtilâl ka- dar haşin olmuyor. Harbi bir ejdarha- ya benzetmek lâzım gelirse ihtilâli ye- | di başlı bir ejderha olarak . tasavvur e- * debiliriz. Öyle bir ejderha ki bir türlü SÖON POSTA-: —— Resimli Makale Sonbahar tavsiyeleri B Deniz banyosu çok fay - dalıdır, vücuda kış için mu- kavemet kuvveti verir, fa - kat yüzmek bilmiyenin bo - ğulmasını, zayıfın üşüyerek ölmesini mucip olabilir. SÖZ Güneş banyosu çok fayda verir. Vücudun derisini ya- kar, kanı tahrik eder, genç- lik verir, fakat küçük bir güneş almasının doguıacagı tehlike ölümdür. dir ; Zekânın derecesi Beynin ağırlığı ile Anlaşılabilir mi? Bir zamanlar beyinin ağırlığı ile ze- kânın ölçüleceği kanaati hâkimdi. Fa- kat şimdi bu kanaatin yanlış olduğu anlaşılmiştır. Bazı beyinlerin ağırlığını bildirmek bu sözü ispat için kâfidir. Lord Bayron'un beyni 2238, Krom- velin beyni 2281, Şillerin beyni 1785, | Gambetanın beyni 1294 grammış. Ka_dınlarm beyni daima erkekler - den daha hafif geliyormuş. Aynı zamanda hastalanan ikizler Mancisterde iki ikiz kardeş arasında pek ender tesadüf edilen fevkalâde bir müşabehet vardır. Wilyam ve Tomas isminde olan bu kardeşleri birbirinden tefrik €etmek müşküldür. Bugün sekiz yaşında olan bu iki kardeş her vakıt otomatik suret- te ayni işleri yapmaktadırlar. Birisi koşarsa diğeri de koşar. Uyursa diğe- ri de uyur. Birisi vücudünün herhangi bir tarafında ağrı sızı hissederse diğe- ri de ayni uzvunda rahatsızlık hisset- mektedir. Ve birisinin tutulduğu bir hastalığa hemen diğeri de tutuluyor. Geçenlerde bir gün ikizlerden To- mas arkadaşları ile oynarken düşerek gözünden ehemmiyetli bir yara almış- tı. Bunun üzerine çocuk hemen hasta- neye nakledilerek ameliyat yapılmış.. Fakat az sonra Wilyamın durup durur- ken gözünde bir yara peyda olmuş ve hâstaneye nakline zarüret hasıl olmuş- tur. Doktorlar bu hâdisenin mahiyeti- ni öğrenmek için uğraşmaktadırlar. Bir pirenin arkasından dökülen göz yaşları Bir Fransız muharriri anlatıyor. «Connes şehrinin bir kaç kilometre ötesinde güzel bir yazlık köy vardır. Orada akşamları toplanılıyor ve eğlen- celer tertip ediliyordu. Bir hafta evvel bu toplantılara yeni bir sima katıldı. Bu zat Pire terbiyecisi ve mütehassısı idi. Terbiye ettiği pirelere emirler ve- riyor, onları istediği gibi oynatıyordu. Bir aralık marifetlerini yaparken, Ro- mulus ismini verdiği erkek pire şişman bir Bayanın boynuna sıçradı oradan kaçtı gitti. Adam servetim mahvoldu diye dö- nihayet, herkes pireyi aramak için yan- ğgünmiye başladı. Okadar çırpındı ki, | KEKGUN | bBİR FIKRA Doktor ve köy Romancılarımızdan biri maarif müfettişliği vazifesile Toros köyle- rini geziyordu. Kızılalan isimli bir | köye gitti ve bir kaç saat orada mü- la verdi. Köyün havası, suyu mü- kemmeldi. Dört taraf yeniyeşildi. Romancı müfettiş ağzında sigarası köyü hayran hayran seyrediyordu. Bir aralık yanmdah köylülerden | birine sordu: — Sizin köy mükemmel.. hava sağlam, tabiat sağlam, suyu sağ- lam.. bittabi bütün köy halkı sıh- hat içindedir değil mi?.. Köylü mazlüm mazlüm başını salladı: — Evet, bir hafta evveline ka- dar hep öyle idik. Amma, bir haf- ta evvel köye bir doktor geldi. Şim- di herkes doktora gidiyor!.. * Ki Yüzücülükten artistliğe Berlir Olimpiyadlarında yüzme ya- rışlarında Amerikayı temsil etmek ü- zere seçilen, fakat yolda, bir kadeh şampanya içerek disiplini bozduğun - dan dolayı takımdan çıkarılan, meşhur kadın yüzücülerinden Madam Jarret, sahne hayatına atılmıştır. Resimde, kocasının kendisine ma- daki odaya girip soyunup dökünmiye başladılar, Nihayet genç bir kız elinde nâzikâne bir surette tuttuğu pire ile geldi ve hayvanı mütehassısa verdi. O pireye baktı. — Heyhat Matmazel dedi, bu Ro- mulus değil. Ve sonra da Romulus! Romulus diye döğünmiye başladı. O sırada garip bir vak'a oldu. Ne - reden çıktığı belli olmıyan bir pire geldi ve mütehassısın eline kondu.. Adamın gözleri parladı. — Romulus, Romulus, sevgili Ro- mulusciğım diye sevinç yaşları dök - (m»wn m”); H Uzun — yürüyüşler yap- mak çok sıhhidir, leri kuvvetlendirir, iştihayı açar, vücuda zindeği verir. Fakat bir terlemeden sonra üşümenin sonu (düm olabi- Yaz mevsiminin verdiği itiyatları yavaş yavaş bırak- mak zamanı gelmiştir, bir şeye girişmeden evvel ken - dinizi yoklayınız, bilenin fikrini alınız! adale - ARASINDA I *| Ayağını tromvay Çiğneyen dilenci Dava edemez mi? Belçikada bir tek bacaklı bir dilencinin — diğer ayağını da tram- , Yay kesmiş, di - |) / ye müracaat ede- tek kumpanya a- leyhinde zarar ve ziyan — talebinde bulunmuş. Mah- keme dilencinin talebini reddetmiş ve şu esbabı muci- beyi ileri sürmüş. «Davacının hiçbir mesleği olmayıp dilencilik ile hayatını temin ettiği sabit olduğundan, ve iki ayağından mah - rum olması kazancını arttıracağından davacı hiç bir zarar görmemiştir. Bu sebepten davasını reddediyoruz.» En yüksek Ücret alan tenör Bir tabrika, bülbül sesinin plâğa alın- ması için bir teklif yapmış, plâk fab- rikası bu teklifi memnuniyetle karş- lamış ve bu sipariş için 1000 dolar is- temiş. Kumpanya adamları, altın sesli şak- dolaşmış, haftalarca gezmiş ve niha- yet maksatlarına muvaffak olmuşlar. Bu ses de kendilerine 47000 dolara mal olmuş fabrika şimdiye kadar hiç bir tenöre bu kadar yüksek para ver- memiş imiş, Amerikadakl amcaları bulmak için yapılan cemlyet Geçen asırlarda dünyanın dört kö- şesinden hicret eden ve orada zengin olanların Avrupada kalan ahfadı, bun- ların ölmesiyle hayli zengin olmuş - larıdır. Şimdi Romanyada bulunan ve ai - leleri efradı arasında Amerikaya git - miş kimseler bulunan Romanyalılar aralarında bir cemiyet kurarak, bu makta imişler, bu işi halletmek için bir avukat daha şimdiden Amerikaya git- miş. Dempseyin oğlu olmuyor Eski Dünya boks şampiyonu Dem- psey muhakkak bir erkek evlât isti - yor. Ringden çekildikten sonra ismi unutulmıya başlıyan meşhur dünya şampiyonu, evlenince kendisini İstih- lâf edecek bir hayrülhalefin dünya yü- züne gelmesini istemişti. Fakat evve- lâ bir kızı dünyaya geldi. Dempseyin canı sıkıldı. Sonra tesellisini buldu: — İkinci evlâdım de oğlan doğar dedi. Fakat allah gönlüne göre vermedi ve bu sefer de bir kız doğdu. kaza neticesinde ! mahkeme- rak bülbülü aramak için ormanlarda | muhtemel serveti elde etmiye uğraş -| oldureımyorsunuz. > KST İSTER İNAN Sıhhat Bakanlığı ilâç fiyatlarını bizzat tesbit etmeye karar verdi. Bakanlığın bin bir işi arasında bir de bu mesele ile uğraşmaya karar vermesinin sebebi, bu işi ba- şarmak üzere bilfiil eczacılık edenlerden mürekkep ola- İSTER: İNAN İSTER İNANMA! İSTER rak yapılan komisyonun şimdikinden daha pahalı bir ta- rife yapmış olmasıdır. Biz buna bakarak eczacıların şimdiki kazançlarını da kâli gördüklerine inanamıyoruz, fakat ey okuyucu sen: İNANMA! ga Sözün Kısan | Gayri milli edebiyat İsmet Hulüsi ünlük gazetelerin birinde bir an- ket var. Anketin suali şu: «Milli bir edebiyat yaratabilir mi - yiz?ı Anket muharriri memleketin deağil, fakat İstanbulun en tanınmış yazıcı * larile konuşmuş ve bu suali sormuş; verilen cevaplardan bazılarını oku « dum, Bu cevapların hiç biri düşünüle « tek, ve bir kanaate bağlı olarak veril- miş değil, tek anket muharririni ce « vapsız bırakmamak için bir kaç yerli, yersiz söz söylemişler, hepsi bundan ibaret. * Bir millet içinde yetişen her ferdin yarattığı edebiyat muhakkak ki milli edebiyattır. Dün yetişen Türk yazıcıi da, yarın yetişecek yazıcı kadar milli idi. Ve dünden kalan edebiyat cserleri- nin her biri birer milli eserdir. Eskilerin lisanları bizim lisanımıza benzemezdi, görüşleri görüşlerimizden ayrıydı. Fakat onlar yaşadıkları dev « rin insanlarıydılar. O devre göre gör « müş, o devre göre yazı yazmuışlardı. Nİ- tekim bugün yetişecek edip te bu dev- re göre görecek ve bu devre göre yazı yazacaktır. Bunların her ikisini de ayni derecede milli addedeceğiz. «Milli bir edebiyat yaratabilir mi « yiz?» Sualini soranlar şu iki sual karşı « sında kalsalardı acaba ne cevap verir « lerdi: — Milli edebiyat nedir? — Gayri milli edebiyat nedir? Muhakkak ki susacaklar, ve milli e- debiyatla, gayri milli edebiyatın birer tarifini yapamıyacaklardı. Sözün kısası: Edebiyat vardır fakat — edebiyatın milli ve gayri milli diye ayrılmış iki cephesi yoktur ve olamaz. Biliyor Musunuz? | — Eskülâp kimdir? 2 — Dalilâ kimdir? Ve meşhur me- salı kısaca nasıldır? 3 — Fransız meşhur kadın kahra - manı Jan Dark kaç senesinde nerede yakılmıştır?. Fransızlar onun için han- gi ay ve hangi gün bayram yaparlar? (Cevapları Yarın) * | — Portekiz kongosu denilen veE Afrikada bulunan müstemlekenin asıl ismi ÂAngoladır. 2 — Radyoda feding hâdisesi bilhas- sa kısa dalgalarda görülür. Ses birden- - bire alçalır ve yavaş yavaş kaybolur. Az zaman zarfında yeniden avdet eder- 3 — Leblebici Horhor Çuhacıyanln eseridir. Çuhacıyan Türkiyede yetiş * miş küvvetli bir bestekârdır. 4 — Hayatının yarısını meyhaneler- de, yarısını hapishanelerde — geçireli kuvvetli Fransız şairi Prosper Meri “ medir. | — Çinliler ve telefon San Fransiskoda Çinlilerin hususi bif mahalleleri vardır. Burada oturan Çin” liler aralarında bir telefon servisi ih * das etmişlerdir. Bu servisin 16 bin â“ bonesi vardır. İstanbulda on altı bin abonenif mevcut olmadığını zannediyoruz. Abonelerin azlığından dolayı numâ” ra kullanılmamaktadır. | Çinliler biribirlerini santraldan isinl' leriyle çağırırlar, ve biribirlerini de | çabuk bulurlannış, santraldaki da Çinli imiş ve isimleri unutmam için, ailece o işi görürlerken annesi yük kızına, büyük kız da, kucug“n Üi İlbu mesleği bırakır... Ve böylece de * Ç x_ vam edip gidermiş, e