Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
' ı 10 Sayfa Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları Son Posta'nın Gâvur Mehmet, kadının hırvatça | bildiğine çok sevinmişti. Çünkü; o - nunla, şimdi daha çabuk anlaşabile - cekti. O sevinçle cevap verdi: - — Madam!.. Şimdi, size şahsim *'hakkında uzun uzadıya malümat ve- |— recek zaman değil... Ben, sizi kurtar- — miya memurum. Onun için beni bir — dost bilin.. Ve şu andan itibaren de, artık kendinizi tamamile kurtulmuş - addedin... Yalnız, benim işlerimi ko - | laylaştırmak için size soracağım bir | kaç suale cevap verin. | | İ | | | | | | | | B ADi Gi - | — Sözlerinize tamamen emniyet ve | İtaat ediyorum. Ne öğrenmek istiyor- — ganız, sorunuz efendi. | — Sizi buraya kim hapsetti?.. ğ Kadın, derin bir teessürle içini çek- — ti. Önüne bakarak cevap verdi: — — O alçak.. O namussuz âşıkım. - Fernandez. î - — Âlâ... Fakat, Fernandez, bu işi yalnız yapamaz. Çünkü —memleketin — yabancısıdır. Buraları bulması ve sizi — buraya kadar getirip hapsedebilmesi ” için mutlaka başka yardımcıları olmak — — Oo .. Şüphesiz... Onun etra - | ğnda kaç kişi gördüm. — Bunlar kim, madam?. — Maalesef, size hiç birinin hüvi - yetini hakiki bir surette söyliyemiye - ceğim. — İsimleri?. — Karma karışık.. Bana, tamamile — yabanci olan, bir çok isimler... Yalnız, bunların içindeki bir Hırvatın ismini — İyi biliyorum. Kaptan... — Mihaloviç.. değil mi?.. | — — Evet... Çok iyi biliyorsunuz... Bir de, beni burada muhafaza eden ge- ne bir Hırvat vardı. Yarı akıllı, yarı de- li bir adam. Bunun adı da Petri idi. D Fakat bu adam, bir kaç gündür, orta- dan kayboldu. — Evet Madam. Onu da biliyorum.. gimdi size başka. bir şey soracağım. Size, bir kadının öldürüleceğinden... Ve yahut öldürüldüğünden bahsetmiş- ler. Hattâ, onun başını kesip buraya getirerek, sizi onunla tehdit etmek is- temişler. ÇUN —ç e— ı — A.. Siz, her şeyi biliyorsunuz. — Fakat, bilmediğim şeyler de var. [şte, onları da sizden öğrenmek isti - yorum... Bu kadını kimin öldürdüğü- pü biliyor musunuz? — Onu, bilmiyorum ...Hattâ ben, bunu sadece bir tehdit zannediyor - dum. Demek ki, o zavallı kadın öldü- rüldü, öyle mi?.. — Maalesef öyle madam. Prenses Şimanın bütün sinirleri ge- rildi. Çehresinde, büyük korku eser- leri belirdi. Titriyen bir sesle: —- Ah, Allahım!.. Beni aldatan, bü- tün saadetimden ve temiz hayatımdan — Aayıran o alçak; günün birinde mutla- | ka beni de öldürecektir. Diye, söylendi. Gâvur Mehmet, derhal teminat ver- di: ç — Müsterih olunuz, madam. Ha - “yatınız, tamamile emniyet altındadır. Hattâ; isterseniz, sizi şu anda bile bu- tadan çıkarıp götürebilirim. Fakat... — — Bakınız. Fakat; diyorsunuz. — Demek ki, sizin de yapamıyacağınız — bir takım şeyler var. — Bilâkis madam!.. Yapamıyaca - — ğım değil.. Yapmak istediğim bazı şey- ler var. — Ne gibi?.. — Şimdi, vaktimiz pek az madam.. — Vakit, gece yarısı olmakla beraber, bu adamlarin birdenbire gelmeleri ihti - mali de mevcut... Onun için, en esas- li şeyler üzerinde, en kısa bir şekilde FT N — konuşmalıyız... < —. Nasıl isterseniz, öyle olsun. © — — Bir sual daha soracağım... Fer - — nandez, size cebren bir kâğıt imza et- — Hirmek istedi, değil mi>.. — — Evet... Zevcimden kaçarken be- .,'î. A Çi GİBALİ ZİNDANLARI |para çekmek maksadile, yazdığı zabıta romanı: 70 raber getirdiğim elmas ve paraları kâ- milen aldı. Beni, bir desise ile getirdi, buraya kapadı. Ve sonra, zevcimden bir kâğıdı imza ettirmek için beni tehdide Böğklü — Bu kâğıdı imza ettiniz mi, ma - dam? — Hayır. Etmedim. — Demek ki, ellerinizi ayaklarınızı onun için bağladılar?.. — Hayır... Bana muhafızlık eden Petri ortadan kaybolduktan sonra, be- ni bağlamıya başladılar. — Size imza ettirmek istedikleri kâ- ğıtta ne yazıyor madam?. Prenses Şima; ellerini yüzüne ka - padı. Büyük bir hicap ile: -— Fena.. Çok fena bir şey... Bunu, nasıl ağzıma alırım?.. Diye mırıldandı. Gâvur Mehmet, ısrar etti: — Zarar yok madam!.. Tahammül ediniz. Bana, söyleyiniz... Çünkü onu öğrenmem çok İâzımdır. Dedi. O zaman prenses Şima, başını bir kat daha önüne eğdi: — Zevcimi, çok fezi bir tehdit kar- şısında bulunduruyorlar... Eğer, iste- nilen parayı göndermezse, benim bu - rada umumhanelere sevkedilerek ismi- min her tarafta teşhir edileceğini söy - lüyorlar, Diye cevap verdi. Ve bu sözlerin ar- kasından da bir hıçkırık işitildi. Gâvur Mehmedin vücudu ürperdi. Dişlerini sıkarak: — Ne alçaklık?.. Diye söylendi... Bir kaç dakika; o teessür içinde kaldıktan sonra, etti: — Ah, madam?.. Bütün kabahat sizde. O alçak herifin tuzağına düş - memeliydiniz. ilâve Prenses Şima, hıçkırarak söylendi: — Hakkınız var... Fakat siz, bu a - damın ne dessas bir şeytan olduğunu bilemezsiniz... Size en son misalini söyleyim... Beni, bu zindana düşür - mek için; sana, eski Bizans eserlerini gezdireyim; diye aldattı.. Buraya ge- tirdi.. Ve sonra... (Arkası var) SON POSTA A Son Fosta'nın siyasi tefrikası * İttihatçılar Devrinde MUHALEFET Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl öldü? —-0 Prens Sabahattin, gün geçtikçe kendisini, biraz daha âciz, biraz daha kuvvetsiz görüyordu. Hertaraftan yükselen haşin ve sert se;ler, prensi fena halde ürkütüyordu V *O ZI K Yazan: Ziya Şakir .« Demesine; Ve.. (Şürayi Ümmet) gazetesinin de: (İttihat - Terakki cemiyeti ile bir- leşen (Usulü meşrutiyet - Ademi mer- keziyet - ve Teşebbüsü şahsi) fırka - sının (1) âmal ve matalibatı da, (reis) (2) in verdiği konferanstan is- tinbat olunduğu veçhile taşra hayatı- na (revnak ve faaliyet verecek) ma - kul ve mantıki bir (tevsii mezuniyet) den başka bir şey değildir ki; (bunu |kabulde tereddüt edecek kimse ola - maz. ) Diye, Sabahaddin Beyin programı- na karşı tasvipkâr bir fikir beyan et - mesine rağmen; prens Sabahaddin Bey, vaziyete kat'iyyen itimat etmi - yor.. Birinci sınıf ittihatçıların kendi - sine diş bilediklerini çok iyi hissedi - yor.. Fakat kuvvetinin pek zayıf ol - duğunu takdir ederek bir müsademe- ye girişmekten çekiniyordu. İttihatçılar; prens Sabahaddin Be- yi, âdeta manevi bir tazyik altına al - mışlardı. Ellerinde, prens Sabahaddin Beyi daima tehdit edebilecek bir silâh vardı. O da, (cehil ve taassub) u tem- sil eden ve memlekette ekseriyeti teş- kil eden (avam) dı. Prens Sabahaddin Bey vaktile çok büyük hata etmiş; memleketin - o ta- rihteki - ruh ve zihniyeti ile telifi im- kân olmıyan bir programla işe giriş - mişti. Öyle bir program ki; onu bir tek sözle: — Ey ümmeti muhammet!.. Görü- 'yor musunuz. Prens Sabahaddin Bey bu programile memleketi parçalıyor. Sizi, hıristiyanların ayaklarının altına atıyor. Demekle, onu bir anda halkın husu- metine çiğnetmek..' Ve prens Saba - haddin Beyi de sırtüstü devirebilmek, işden bile değildi. Prens Sabahaddin. Bey arasıra İt - tihat - Terakki merkezi umumisine gi- diyor; müzakerata iştirak eyliyordu. Fakat burada; bir zümrenin, ellerini sıkarak yüzüne gülmelerine mukabil, diğer bir zümrenin de, arkasından diş gıcırdattıklarını hissediyordu. Artık; bütün orduya, zabıta kuv - vetlerine, hükümet memurlarına kâ - milen (sadakat yemini) ettiren (ce - miyeti muhtereme )nin mağrur, mü - tehakkim ve pervasız erkânile; her biri birer (Zaloğlu Rüstem) kesilen ef - radının arasında, gün geçtikce prens Sabahaddin kendisini biraz daha âciz, biraz daha kuvvetsiz görüyordu! Hele vakit vakit Rumeliden.. Meselâ; (Ma- nastır) ın (neyyiri hakikat) inden.. (Selânik) in silâhından.. Bilemem ne- renin (top) undan, (tüfek) inden, (süngü) sünden, (bomba) sından yük- selen haşin, sert sesler ve nasihatler; gözleri saray köşelerinde açılmış; ve hiç kimse ile yüksek sesle konuşmamış olan bu çelebi ruhlu ve nazik duygulu prensi fena halde ürkütüyordu. — Pekâlâ, amma.. Bu hal, ne kadar devam edecek.. Ve ne şekilde netice- İenecek? —- Bu sual; prens Sabahaddin beyden ziyade, onun (havvarileri) ni sinir - lendiriyordu. Çünkü, meb'usan inti - habı günleri, artık yaklaşıyordu... Bü- tün emeller ve ümitler, yalnız intihap üzerinde temerküz etmişti. Hiç şüp - hesiz ki - başta Rumlar ve Ermeniler olmak üzere - (Osmanlı) camiasına mensup olan (millet) ler; ve, prens Sabahaddin Beyin (akidei siyasiye) sinin lezzetini takdir eden (münev - (1) Sabahaddin Bey, o tarihte he - nüz fırka teşkil etmemişti. (2) Fırkası ölmiyan Sabahaddin Be- ye bu ünvanı vermek, ince bir istih - zadan ibaretti. ver Türkler), bütün reylerini ona ve- recekler.. Altı yüz elli yedi senelik (hanedanı saltanatı Osmaniye) arasın- da ilk defa zuohur eden bu (siyasi prens) i, Osmanlı meclisi meb'usanı- nın riyaset kürsüsüne geçireceklerdi. Geçireceklerdi amma, prens Saba - haddin Beyin de biraz kımıldanması, biraz hareket etmesi.. Sahnei siyaset- te şöylece sağa sola bir iki atlayıp sıç- raması elzemdi. Halbuki şu anda prens Sabahaddin Bey; mukadderatını tama- men ittihatçıların eline terketmişti.. âdeta, mahalle mektebine giderken kalfasının pamuklu hırkasına sımsıkı yapışan bir (tıflı ebcet hâna) benze « mekte idi, * Prens Sabahaddin Bey ile havvari - leri; kendilerine bir hattı hareket ta - yinini düşüne dursunlar, ittihatçılar da, kendilerine engel olmak istiyen şah - siyetlerle birer birer mücadeleye gir « mekten çekinmemektelerdi. İsmi az çok tanınan şahsiyetlerden; Ali Kemal Bey, Murat Bey, miralay Sadık Bey, prens Sabahaddin Bey. sadrâzam Sait Paşa ve saireden son « ra; şimdi çarpışma sırası - sadarel mevkiinde bulunan - Kâmil Paşaya gelmişti. Kâmil Paşanın yaradılışı, aldığı ter: biye, tahsil ve irfan derecesi, ve bil « hassa mesleği; Sait Paşapınkilerden farklı idi. Sait Paşa, tam manasile ka: palı bir kutuya benzerdi. Onun hakik meslek ve meşrebini; - onu en ziyadı tanıyan - Ç(ikinci Abdülhamit) bile öğ renememişti. (Arkası var) RADYO Bu Akşamki Program İSTANBUL Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk mu - sikisi; 12,50: Havadis; 13,05: Plâkla hafif mü- zik;13,25: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı — 18,30: Çay saati; 19,30: Konferans (Dr. Selim Ahmet tarafından ); 20: Rifat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi; 20,30: Mahir ve arkadaşları tara - fından halk şarkıları; 21: Sololar: Adolf Boş, Krayzler ve Aleksandr Kipnis'in plâkları; 21,30: Stüdyo orkestrası: 1 — Morene; Die Sehönen von valencila (Valzer); 2 — Ra - ehmanninoff: Elegie; 3 — Rachmannoff: Se- renade; & — Rubinstein: Bajaderen - Fans (ans - Feramors); 5 — Lehar Zigennerlibe (parçalar); 86 — Mendelsohn: Lied ohne vörte; T — Mendelsohn: Fruhlingslied; 8 — Bizet: Elinleitung zum acet arken.22,30: Ana- dolu Ajansı haberleri. BÜKREŞ 6,30: Sabah neşriyatı; 13,40-15: Orkestra ve haber servisleri; 19: Plâk; 20: Konferans; 20,20; Çift piyano konseri; 20,50: Konlferans; 21,05: Şarkılar; 21,25: Aktüalite; 21,80: Sen- fonik konser; 22,30: Haberler; 22,45: Konse- rin devamı; 23,20: Plâk konseri; 23,45: Fran- sızca haberler. BUDAPEŞTE 19,40: Çiğgan mMmusikisi; 20,10: Ekoönomi; 20,50: Tarihi sahneler; 22: Haberler; 22,20 Trio koönser; 23,10: Radyo salon orkestrası; 24,20: Çigan musikisi. BELGRAT 20: Milli neşriyat; 21,20: Plâk konseri; 23: Haberler; 23,20 Halk şarkıları, : PRAG 18,30: Halk bandosu; 19: Musikili Almanca neşriyat; 19,45: Almanca haberler; 20,10: Ka- rışık şen program şarkı, enstruman, örkestra: 21,15: Radyo piyesi; 22: Orkestra; 23,15; Piya- no konseri; 23,45: İngilizce haberler. VİYANA (494 m., kısa dalga) 18,30: Oda muüsikisi Max Reger; 19: Konuşmalar; 20: Haberler; 20,10: Röportaj; 21: (EBin valzer muss es sein) adlı musiki geçidi; 22,35: Haftanın haber İc- mali; 23: Haberler; 23;10: Keman muslkisi; 24,05: Dans. VARŞOVA | 18: Şumanın eserlerinden plâklar; 18,50: Konuşmalar; 19: Çocuk neşriyatı; — 19,10: Konferans: 20: Senfonik koönser; 21: Verdi- nin Faust operası; 24: Dans plâkları, DEMİ İKTİDAR BEL GEVŞEKLGİ ! DERMANSIZUK VÜCUT. DİMAĞ YORGUNLUKLARI SEKSULİN “KUTÜSU Z00 KURUŞ. - BEŞİR -KEMAL MAHMUT CEVAT SİRKECİ — İSTANBUL * gı GLANDOKRATIN Ademi iktidara, zafiyeti umumi- yeye ve asabi buhranlara karşı, meşhur Prof. Brown Seguard ve Şteinahın keşfidir. Bezanelerde kutusu 200 kuruş. ö L M LN Son Posta İLÂN FİATLARI | — Gazetenin esas yazısile bir vü- iki satırı bir (santim) ECZANEŞİ tunun sayılır. 2 — Sahifesine göre bir santim ilân fiatı şunlardır: Sahife : 1 — 400 kuruş » ı 2.— 250 » » : 3—200 3 b ı? 4—İ00 » Diğer yerler: — 60 » Son sahife — S » 3 — Bir santimde vasati (86) keli- me vardır. 4 — İnce ve kalın yazılar tutacakla- rı yere göre santimle -ölçülür. — Bolu İli Orman Direktörlüğünden: Bolu İlinin Merkez İlçesinde hudutları şartnamede yazılı dimbilt devlet ormanından « bir yıl içinde imal ve ve ölçülmüş gayri mamül 3641 metre ihraç olunmak üzere» numaralanmış mik'ap ve 208 desimetre mik'ap denk 7877adet devrik çam ve 7 metre mik'ap 079 desimetre mik'ap denk & adet devrik köknar ağacı bir ay müddetle nulmuştur. ve kapalı zarf usulile arttırmaya ko- 2— Arttırma 25/9/936 cuma günü saat 15 de Bolu Orman Müdürlü « ğünde yapılacaktır. 3 — Beher gayri mamül metre mik'ap çamın muhammen bedeli 210 kuruş ve köknarın 170 kuruştur. 4 — Muvakkat teminat 575 liradır. 5 — Şartname ve mukavelename projesini görmek istiyenler bu müddet içinde her gün Bolu'da İstanbulda orman müdürlüklerine ve Ankara'da Or- man Umum Müdürlüğüne müracaat edebilirler. «970»