Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları Son Posta'nın Câvur Mehmet, kadının — hırvatça bildiğine çok sevinmişti. Çünkü; o - munla, şimdi daha çabuk anlaşabile - “cekti. O sevinçle cevap verdi: — — Madaml.. Şimdi, size şahsım bakkında uzun uzadıya malümat ve- z recek zaman değil... Ben, sizi kurtar. — Mmiya memurum. Onun için beni bir — dost bilin.. Ve şu andan itibaren de, artık kendinizi tamamile kurtulmuş addedin... Yalnız, benim işlerimi ko - “laylaştırmak için size soracağım bir — kaç suale cevap verin. — — Sözlerinize tamamen emniyet ve itaat ediyorum. Ne öğrenmek istiyor- sanız, sorunuz efendi. — Sizi buraya kim hapsetti?.. Kadın, derin bir tcessürle içini çek- ti. Önüne bakarak cevap verdi: — O alçak.. O namussuz — âşıkım. — Fernandez. — Âlâ... Fakat, Fernandez, bu işi yalnız yapamaz. Çünkü memleketin | yabancısıdır. Buraları bulması ve sizi — buraya kadar getirip hapsedebilmesi için mutlaka başka yardımcıları olmak hzlm. — Oo .. Şüphesiz.., Onun etra » fında kaç kişi gördüm. “ — Bunlar kim, madam?. — Maalesef, size hiç birinin hüvi - yetini hakiki bir surette söyliyemiye - ceğim. — — İsimleri2. Di Hargla kağale ç tamamil yabancı olan, bir çok isimler... Yalnız, — Bunların içindeki bir Hırvatın ismini t iyi biliyorum. Kaptan... ŞA Mihakoriç.. değli miği — Evet... Çök iyi biliyorsunuz... Bir de, beni burada muhafaza eden ge- — ne bir Hırvat vardı. Yarı akıllı, yarı de- l bir adam. Bunun adı da Petri idi. Fakat bu adam, bir kaç gündür, orta- — dan kayboldu. — — Evet Madam. Onu da biliyorum.. şimdi size başka bi soracağım. — Size, bir kadınım öldürüleceğinden... Ve yahut öldürüldüğünden bahsetmiş- ler. Hattâ, onun başını kesip buraya getirerek, sizi onunla tehdit etmek is- — temişler. D A Siz, her şeyi biliyorsunuz. — Fakat, bilmediğim şeyler de var. İşte, onları da sizden öğrenmek izt — yorum... Bu kadını k'min öldürdüğü- — pü biliyor musunuz? — Onu, bilmiyorum ...Hattâ ben, bunu sadece bir tehdit zannediyor - dum. Demek ki, o zavallı kadın öldü- rüldü, öyle mi?.. — Maalesef öyle madam. ğ B k t Prenses Şimanın bütün sinirleri ge- rildi. Çehresinde, büyük korku eser- leri belirdi. Titriyen bir sesle: —- Ah, Allahım!.. Beni aldatan, bü- tün saaadetimden ve temiz hayatımdan — ayıran o alçak; günün birinde mutla- ka beni de öldürecektir. Diye, söylendi. — Gâvur Mehmet, derhal teminat ver- kdi: — Müsterih olunuz, madam. Ha - yatınız, tamamile emniyet altındadır. — Hattâ; isterseniz, sizi şu anda bile bu- radan çıkarıp götürebilirim. Fakat... — Bakınız.. Fakat; diyorsunuz. Demek ki, sizin de yapamıyacağınız bir takım şeyler var. — Bilâkis madam!.. Yapamıyaca « ğım değil.. Yapmak istediğim bazı şey- ler var. — Ne gibi?.. di, vaktimiz pek az madam.. ü, gece yarısı olmekla beraber, bu Blinların bizdenbiri” gelmeleri: Hü - mali de mevcut... Onun için, en esas- hi şeyler üzerinde, en kısa bir şekilde konuşmalıyız... — Nasıl isterseniz. öyle olsun. — Bir sual daha saracağım... Fer - nandez, size cebren bir kâğıt imza et- tirmek istedi, değil mi?.. — Evet... Zevcimden kaçarken be- GİBALİ ZİNDANLARI zabıta romanı: 70 raber getirdiğim elmas ve paraları kâ- milen aldı. Beni, bir desise ile getirdi, buraya kapadı. Ve sonra, zevcimden para çekmek maksadile, yazdığı bir kâğıdı imza ettirmek için beni tehdide | başladı. — Bu kâğıdı imza ettiniz mi, ma - dam? — Hayır, Etmedim — Demek ki, ellerinizi ayaklarınızı onun için bağladılar?.. — Hayır... Bana muhafızlık eden Petri ortadan kaybolduktan sonra, be- ni bağlamıya başladılar. — Size imza ettirmek istedikleri kâ- ğitta ne yazıyor madam?. Prenses Şima; ellerini yüzüne ka « podi. Büyük bir.hicap ile: — Fena.. Çok fena bir şey... Bunu, nasıl ağzıma alırım?.. Diye mırıldandı. Gâvur Mehmet, ısrar etti: — Zarar yök madam!.. Tahammül ediniz. Bana, söyleyiniz... Çünkü onu öğrenmem çok lâzımdır. Dedi. O zaman prenses Şima, başını bir kat daha önüne eğdi: — Zevcimi, çok fezi bir tehdit kar- şısında bulunduruyorlar... Eğer, iste- nilen parayı göndermezse, benim bu - rada umumhanelere sevkedilerek ismi- min her tarafta teşhir edileceğini söy - Tüyorlar. Diye cevap verdi. Ve bu sözlerin ar- kasından da bir hıçkırık işitildi. Gâvur Mehmedin vücudu ürperdi. Dişlerini sıkarak; — Ne alçaklık?.. Diye söylendi... Bir kaç dakika; o tecesür içinde kaldıktan sonra, ilâve etti: — Ah, madam?.. Bütün kabahat sizde. O alçak herifin tuzağına düş - memeliydiniz. Prenses Şima, hıçkırarak söylendi: — Hakkımız var... Fakat siz, bu a - damın ne dessas bir şeytan olduğunu |bilemezsiniz... Size en son misalini söyleyim... Beni, bu zindana düşür - mek için; sana, eski Bizans eserlerini gezdireyim; diye aldattı.. Buraya ge- tirdi.. Ve sonra... (Arkası var) SON POSTA _ğm Son Fosta'nın siyasi tefrikası * Demesine; Ve.. (Şürayi Ümmet) gazetesinin de: Çlttihat - Terakki cemiiyeti ile bir- leşen (Usulü meşrutiyet - Ademi mer- keziyet - ve Teşebbüsü şahsi) fırka - sının (1) âmal ve matalibatı da, (reis) (2) in verdiği konferanstan is- tinbat olunduğu veçhile taşra hayatı- na (revnak ve faaliyet verecek) ma - kul ve mantıki bir (tevsii mezuniyet) den başka bir şey değildir ki; (bunu kabulde tereddüt edecek kimse ola - maz.) Diye, Sabahaddin Beyin pragramı- na karşı tasvipkâr bir fikir beyan et - mesine Tağmen; prens Sabahaddin Bey, vaziyete kat'iyyen itimat etmi - yor.. Birinci sınıf ittihatçıların kendi - sine diş bilediklerini çok iyi hissedi - yor.. Fakat kuvvetinin pek zayıf ol - duğunu takdir ederek bir müsademe- ye girişmekten çekiniyordu. İttihatçılar; prens Sabahaddin Be- yi, âdeta manevi bir tazyik altına al - mışlardı. Ellerinde, prens Sabahaddin Beyi daima tehdit edebilecek bir silâh vardı. O da, (cehil ve taassub) u tem- sil eden ve memlekette ekseriyeti teş- kil eden (avam) dı, Prens Sabahaddin Bey vaktile çok büyük hata etmiş; memleketin - o ta- rihteki - ruh ve zihniyeti ile telifi im- kân olmiyan bir programla işe giriş » mişti. Öyle bir program ki; onu bir tek sözle: — Ey ümmeti muhammet!.. Görü- yor musunuz. Prens Sabahaddin Bey bu programile memleketi parçalıyor. Sizi, hıristiyanların ayaklarının altına atıyor. Demekle, onu bir anda halkın husu- metine çiğnetmek.. Ve prena Saba - haddin Beyi de sırtüstü devirebilmek, Jişden bile değildi. Prens Sabahaddin Bey arasıra İt - tihat - Terakki merkezi umumisine gi- diyor; müzakerata iştirak - eyliyordu. Fakat burada; bir zümrenin, ellerini sıkarak yüzüne gülmelerine mukabil, diğer bir zümrenin de, arkasından diş gıcırdattıklarını hissediyordu. Artık; bütün orduya, zabıta kuv - vetlerine, hükümet memurlarına kâ milen (sadakat yemini) ettiren (ce - miyeti muhtereme )nin mağrur, mü - tehakkim ve pervasız erkânile; her biri birer (Zaloğlu Rüstem) kesilen ef - radının arasında, gün geçtikçe prens Sabahaddin kendisini biraz daha âciz, biraz daha kuvvetsiz görüyordu!. Hele vakit vakit Rumeliden.. Meselâ; (Ma- nastır) ın (neyyiri hakikat) inden.. (Selânik) in silâhından.. Bilemem ne- renin (top) undan, (tüfek) inden, (süngü) sünden, (bomba) sından yük- selen haşin, sert sesler ve nasihatler; gözleri saray köşelerinde açılmış; ve hiç kimse ile yüksek sesle konuşmamış olan bu çelebi ruhlu ve nazik duygulu prensi fena halde ürkütüyordu. — Pekâiâ, amma.. Bu hal, ne kadar devam edecek.. Ve ne şekilde netice- lenecek? Bu sual; prens Sabahaddin beyden ziyade, onun (havvarileri) ni sinir - lendiriyordu. Çünkü, meb'usan inti - habı günleri, artık yaklaşıyordu... Bü- tün emeller ve ümitler, yalnız intihap üzerinde temerküz etmişti. Hiç şüp - hesiz ki - başta Rumlar ve Ermeniler olmak üzere - (Osmanlı) camiasına mensup olan (millet) ler; ve, prens Sabahaddin Beyin (akidei siyasiye) sinin lezzetini takdir eden (münev - (1) Sabahaddin Bey, o tarihte he - nüz fırka teşkil etmemişti. (2) Fırkası olmuyan Sabahaddin Be- yebuüuvınıv:mık.îıcohixiıtih- zadan ibaretti. İttihatçılar Devrinde UHALEFET Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl -— ğ Prens Sabahattin, gün geçtikçe kendisini, bîn_z daha âciz, biraz daha kuvvetsiz görüyordu. Hertaraftan yüselçn İmih ve sert sesler, prensi fena halde ürkütüyordu ver Türkler), bütün reylerini ona ve- recekler.. Altı yüz elli yedi senelik (hanedanı saltanatı Osmaniye) arasın- da ilk defa zuhur eden bu (siyast prens) i, Osmanlı meclisi meb'usanı- nan riyaset kürsüsüne geçireceklerdi. Geçireceklerdi amma, prens Saba - haddin Beyin de biraz kımıldanması, biraz hareket etmesi.. Sahnei siyaset- te şöylece sağa sola bir iki atlayıp sıç» raması elzemdi. Halbuki şu anda prens Sabahaddin Bey; mukadderatını tama- men ittihatçıların eline terketmişti.. âdeta, mahalle mektebine giderken kalfasının pamuklu hırkasına sımsıki yapışan bir (tıflı ebcet hâna) benze « mekte idi. * Prens Sabahaddin Bey ile havvari - leri; kendilerine bir hattı hareket ta - — Bu Akşamki Program İSTANBUL Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk müu - gikisi; 12,80: Havadis; 13,05: Plâkla hafif mü- Zik;13,28: Muhtelif plâük neşriyatı. Akşam neşriyatı — 18,30: Çay saati; 19,30: |Konferans (Dr. Selim Ahmet tarafından ); |20: Rifat ve urkadaşları tarafından Türk |musikisi; 20,30: Mahir ve arkadaşları tara - fından halk şarkıları; 21: Bololar: Adolf Böş, Krayzler ve Aleksandr Kipnis'in plükları; 21,80: Stüdyo orkestrası: 1 — Morene: Die Sehönen. von valenela (Valzet); 2 — Ra - ehmanninoff: Elegle; $ — Rachmannoftf: Se- renade; 4 — Rublüstein: Bajaderen - Fans (ans - Feramors); 5 — Lehar Zigennerlibe (parçalar); € — Mendelsohn: Lisd ohne voörte; T — Mendelsohn: Fruhlingslled; & — Bizet: Elinleltung zum acet arken 22,10: Ana- dölu Ajansı haberleri. BÜKREŞ 630: Babah neşriyatı; 13,40-15: Orkestra ve habor servisleri; 19: Plâk; 20; Konferans; | 20,20: Çift piyano konseri; 20,860; Konlerana; 21,05: Şarkılar; 21,25: Aktünlite; 21,30: Sen- fonik konser; 22,30: Haberler; 42/4$: Konse- rin devami; 23,20: Plâk konseri; 23,45: Fran- sızca haberler. BUDAPEŞTE 19,40: Çigan musikisi; 20,10: Ekonomi; 20,50: Tarihi sahneler; 22: Haberler; 22,20 'Trio konser; 23,10: Radyo salon örkestrası; 24,20: Çigan musikisi, BELGRAT 20: Milli neşriyat; 21,20: Plâk konseri; 293: Haberler; 23,20 Halk şarkıları. FPRAG 18,30: Halk bandosu; 10! Musikili Almanca neşriyat; 1045: Almanca haberler; 20,10: Ka- Tişık şen program şarkı, enstruman, örkestra! 21,15: Radyo piyesi; 22: Orkestra; 23.15; Piya- no könseri; 23,446; İngilizce haberler, YİYANA 494 m. kısa dalga) 1880: Oda musikisi Max Reger; 19: Konuşmalar; 20: Haberler; 20,10: Röportaj; 21: (Bin valzer muss e& sein) adlı musiki geçidi; 22,35: Haftanın haber t0- mali; 23: Haberler; 23;10: Keman muslkisi; 24,05: Dans. VARŞOVA 18: Şumanın eserlerinden plâklar; 18,50: Konuşmalar; 19: Çocuk — neşriyatı; — 19,10: Konferans: 20: Senfonik könser; 21; Verdi- nin Faust operası; 24: Dans plâkları. Eylöl 15 Yazanı Ziya Şakir <« yinini düşüne dursunlar, ittihatçılar da, kendilerine engel olmak istiyen şah « siyetlerle birer birer mücadeleye gir « mekten çekinmemektelerdi. İsmi az çok tanınan şahsiyetlerden; Ali Kemal Bey, Murat Bey, miralay Sadık Bey, prens Sabahaddin Bey sadrâzam Sait Paşa ve saireden son « ra; şimdi çarpışma sırası - sadarel mevkiinde bulunan - Kâmil Paşaya gelmişti. Kâmil Paşanın yaradılışı, aldığı ter: biye, tahsil ve irfan derecesi, ve bil « hassa mesleği; Sait Paşapınkilerden farklı idi. Sgit Paşa, tam manasile ka- palı bir kutuya benzerdi. Onun hakik meslek ve meşrebini; * onu en ziyade tanıyan - (ikinci Abdülhamit) bile öğ renememişti. (Arkası var) DEMİ İKTİDAR AAA YA DERMANSIZUK VUCUTE DİMAĞ YORGUNLUKLARI SEKSULİN KUTUSUZ00 KURUŞ BEŞİR KEMAL MAHMUT CEVAT SİRKECİ —İSTANBUL ÜSS D gee LA A | GLANDOKRATİN Ademi iktidara, zafiyeti umuml- yeye ve asabi buhranlara karşı, meşhur Prof. Brown Seguard ve Şteinahın keşfidir. Eeczanelerde kutusu 200 kuruş. Son Posta İLÂN FİATLARI 1 — Gazetenin esas yazısile bir sü- tuünün — iki satır bir (santim) sayılır. 2 — Sahifesina göre bir santim ilân Hati şunlardır: » : —10 Diğer yerler ; — 60 Son sahife : —» 3 — Bir santimde vasati (8B) keli- me vardır. 4 — İnce ve kalın yazılar tutacakla- rı yere göre santimle ölçülür. “Bolu İli Orman Direktörlüğünden: Bolu İlinin Merkez İlçesinde hudutları şartnamede yazılı dimbilt devlet ormanından « bir yıl içinde imal ve ve ölçülmüş gayri mamül 3641 metre ihraç olunmak üzere» numaralanmış mik'ap ve 208 desimetre mik'ap denk 7877adet devrik çam ve 7 metre mik'ap 079 desimetre mik'ap denk 3 adet devrik köknar ağacı bir ay müddetle nulmuştur. 2— Arttı ğünde yapılacaktır. 3—Beher gayri mamül metre mik'ap ve köknarın 170 kuruştur. ve kapalı zarf usulile arttırmaya ko- ırma 25/9/936 cuma günü saat 15 de Bolu Orman Müdürlü * çamın muhammen bedeli 210 kuruş 4 — Muvakkat teminat 575 liradır. 5— ve mukavelename içinde her gün man Umum Müdürlüğüne müracaat projesini görmek istiyenler bu müddet Bolu'da İstanbulda orman müdürlüklerine ve Ankara'da Or- edebilirler. — «970»