10 Eylül ea —— —— Kahramanlık, aşk, heyecan ve | KORSANIN Sn Posta'nın tarihi tefrikası Amiral Portonda büyük bir sevinç|temiş ve henüz Türklerle çatışmıyan İçindeydi. Fakat Aydın Reisin koca -|bir İspanyol gemisi Jan Portondonun Man gemisi de hiç yabana atılır şey de-|imdadına koşmuştu. Bildi. Bununla beraber yılmadı: İspanyol gemisinin geldiğini gören Borda nizamında ve atbaşı gelen İs- İlyas Reis bir taraftan borda toplari- Panyol filosu top menziline girme -|le ateşe hazırlanıyor, diğar taraftan da den önce birdenbire yelkenleri indirdi| Jan Portondonun gemisini ele geçir - Ve bir kaç dakika durdu. Amiral Por-| mek üzere olan leventlerini geriye ça- ftondo diğer kaptanlarla son defa ve| ğırmak istiyordu. Çünkü - asıl kendi saca konuştu. Gene harbe karar ver-| gemileri battıktan, yahut büyük - za - ; rarlara uğradıktan sonra bir İspanyol İspanyol gemilerindeki zırhlı as -|gemisini zaptetmekten ne fayda var- lerin elbiseleri, uzun ve sivri kılıç-|dı. Harpte arzu edilen şey büyük za - » topuzlar, mızraklar ve topların a- / fer kazanmaktı amma, bunun müm- SON POSTA Tramvaya arka sahanlıktan binmiş- macera ——-l tim. Arka sıranın tam arkasında a - Numara : 68 yakta duruyordum. Önümdeki sırada Portondonun gemisine fırlatmışlardı. | Teğil, onun önündeki sırada; ufak te - Çünkü İlyas Reisin oradaki leventleri | '©!S Sıtı pıtı bir bayan oturuyordu. Sa- geri çağırıldığını göstermişlerdi. rı kıvir kivir saçları vardı. Bu ıîı.n îi!; Yangın kumbaralarından birisi gü - ş:nm îîıblmeı h::nbo e:h ; ğ“ KA dü'fnü’ üstündeki tabaka par- | 1 klar nar çiçeği renginde, ve gözler çalanınca birdenbire büyük bir alev ördek başı yeşili! yükselmişti. Bayanın sol bileğinde bir saat var - Fakat askerler hemen. alevin üs-|dı. İkide bir saatine bakıyordu. O saa- tüne üç dört torba kum dökmüşler, |tine baktıkça ben de sâaatime bakıyor- söndürmüşlerdi, Diğer kumbara ise ge-|dum. Saatile saatimin, dakikaları gös- minin bordasına çarparak denize yu -|teren ibreleri tıpatıptı. Fakat saati gös- arlanmiş, bir şeye yaromamıştı. Fa -|teren kuquk ibre unu_nki;ıde benimkin- kat Küçük Alinin kumbarası belki bir dğn tam bir saat geri Çunmîa ü tesadülten, belki de dikkatli atmış ol - (tifM yanlış olamazdı. ü iğım fi güneşin ilk ışıklarile parlıyor - O zamana kadar Türk gemileri he- Büz atbaşı olamamışlardı. Aydın Reis lJemedi. Diğer gemilerin onu taklit &deceklerine şüphesi yoktu. Dosdoğru an amiral gemisine saldırdı. Önce toplar gürledi ve güllelerden ikisi kürekçilerden yirmi kadarını kır- &. Sonra el kumbaraları atıldı, ge - Minin küpeştesinin ardına dizilmiş o- hn leventler hep birden ateş — ettiler. oî yüz kadar tüfek kurşunu İspanyol Maflarını gene karıştırmıştı. — Aborda... Kanca at... Bağlal.. Aydın Reisin gemisi amiral Porton- tn gemisine boyden boya yanaştı. i leventler tüfekleri bırakmışlar; Balaları ve kılıçları sıyırmışlar, güver- İtye fırlamışlardı. İki taraf arasında yaman bir dövüş ı'.Oİımışn, Türk safları düşman ge - Misinin güvertesinde çelikten bir kale i ilerliyor, önüne geleni yıkıyordu. hamlede düşman askerlerinin ya « Tısı karılmıştı. Aydın Reis amiral gemisine abor - da ölürken İlyas Reis de onun yanı ba- ' tnda olan Jan Portondonun gemisine VaT M A L we eu T TwT A e e -wvwxvwn tildirmişti. Prova toplarının üçünü de Uka arkaya ateş ettikten sonra düş - Manla kendisi arasında on beş yirmi Wdim kalınca tüfeklerile nişan almış ©-| leventlere: — At... eşşi Kumandasını vermişti. Yüz elli tüfek birden patlamıştı. f yol gemisinin güllelerinden hiri forsa mangalarının ortasına düş- Müş, oradaki sekiz kişiden dördünü sermişti. Fakat leventler arasın - & Zarar yoktu, İlyas Reisin leventleri tüfek ateşin- den #onra hemen palalarını ve kılıçla- Ti şıyırmışlar, kanca attıktan sonra l gemisinin güvertesine fırla - Ruşlardı. Uzun Veli en öndeydi. Uzun — kih- her sallayışta bir düşmanı devi - &n Tiyor & &. Çopur İsmail ise Uzun Velinin ar- bırakmıyordu. Bu sırada Küçük Ali ile Parmaksı- wMMehmet ve Koca Ahmedin Resul Şöeklere çıkmışlar, ellerindeki yangın y nbaralarını atmak için fırsat bekli- Yorlardı. ıı!!ıı Reis onlara şöyle söylemişti: j L.* Biz eğer düşman gemisinde iler- Ve onu ele geçirecek gibi olursak N'Y' acaksınız. Fakat gemiyi boşalta- kün olduğu kadar az zararla olması da şarttı.. İmdada gelen İspanyol — gemisinin toplarile Türk topları ayni anda ateş ettiler. Her iki geminin de bordaları beyaz bir dumanla kuşatılmıştı. İspanyol gemisinin güvertesinde bir kargaşalık görüldü. 'Türk gemisinin ortasında ise kor - kunç bir çatırtı oldu. Grandi direği kı- rildi ve sancak başomuzluğundan de- nize fırladı. Üç yeni levent kimisi başaşağı, ki » misi yusyuvarlak bir halde direkle beraber denize yuvarlandılar. Fakat düşman güllesi direğe çarp - tığı sırada genç leventlerin üçü de el lerindeki yangın kumbaralarını — Jan masından dolayı başkasaradan amba- Ta inen merdivene çarpmış, bir anda o- rayı alevler sarmıştı., İspanyol askerleri yangını söndür - meğe koştular, fakat buna muvaffak o- lamıyorlardı. Alevler çoğalıyor ve iler- liyordu. Jan Portando Türklerin ellerinden kurtulduğunu sanırken daha belâhsına çatmıştı. Neredeyse ateş, barut — fiçi- larına gidecek, bütün gemiyi olduğu gibi uçuracaktı. İlyas Reis yardıma gelen İspanyol gemisinin hücumlarına karşı koyu - yor, ayni zamanda Jan Portondonun gemisinde kalan leventlerin çabuk çe- kilmelerini emrediyordu. (Arkası var) Akşehir elektriğe kavuştu (Baştarafı 5 inci sayfada) plâklarla örtülerek kışın suyun don- maması için bir metreden aşağı olma- mak üzere toprakla örtülmüş ve bu kanalın geçmesi için Teke köyü karşı- sındaki dağa yüz metre ayrıca tünel yapılmıştır. Şehrin tam karşısına isa- bet eden «1316> rakımlı noktaya «200>» metre mik'ablık betonarmeden bir su hazinesi yapılarak buradan «600>» met- re çelik boru ile «1050» rakımdaki Ça- tır Patır mevkiinde yapılan santralda- ki turbinlere su verilmişlir. Bu su ha- zinesinden «su kulesinden» — santrala kadar uzanan «600» metrelik bu taz- yik hattında Türkiyede misli olmıyan «263» metre gibi amudi sukut mevcut olup bu boruların istinatları için «123» tane büyük ve küçük beton ve betonar- me ayak yapılmıştır. Çatır Patır mev- kiinde bulunan santral binasının her türlü tehlikelerden masun kalması i- çin Çatır Patır mevkiindeki dağ yarıl- miş ve fabrika oraya sokularak beton- arme ile üzeri kapatılmışüır. mentonun dağa araba ile nakli imkânı ne gönderilmiştir. Altı ay bu suretle merkeplerle dağ başlarına kum, çakıl taşıtılmıştır. Fabrikada — türbinlerden çıkan su şehir bahçe ve tarlalarının su- lanmasına çok yardım etmektedir, Hiç bir zayiata uğramadan şehirde bulu- nan fabrikanın türbinlerinden — çıkan bu suyun şehir sokaklarından geçmesi . Kasabanın duruşuna nazaran fabri- ka yeri merkezi bir vaziyette olduğun- dan yüksek voltaja hacet kalmaksızın doğrudan doğruya fabrikadan itibaren beş ana hatla ayrılan şehir şebekesine 220/380 volt üzerirden cereyan veri- lerek transformatör zaylatmdan da ay- rıca istifade edilmiştir. Şimdilik 800 abone mevcut olup ki- lovatı 12,5 kuruştan sekiz kuruşa ka- dar ve sanayie de 60 paradan veril- mekteyse de istihsal edilen kuvvetle- rin dörtte üçü gene boşa gitmektedir. Belediyeye ait ve on dört sene evvel yapılan belediyenin eski elektrik fab- rikası Dizel motörlerile ve mazotla iş- |lediği için belediye kilovatını 30 ku- gündenberi bir saat değil, dakika bile şaşmamıştı. Her halde onun saati yan- hıştı İçimde bir arzu - uyandı; kendi kendime: — Gidip söyliyeyim, saatini âyar et- sin! Dedim, sonra gene kendi kendime! — Sakın ha, dedim. Gideyim, deme. “Yüzü belki tasavvur ettiğin gibi güzel değildir. Sukutu hayale uğrarsın. — Ya tasavvur ettiğim gibi ise... — Ya değilse.. — Atlledersiniz bayan!. Yüzüme bak - tı, yüzüne bak- tım: Bayan haya- limde yarattığım bayandı. Aklıma geldiği kadar güzel, aklıma geldiği kadar cana yakındı. — Affedersiniz bayan, ikide bir saa- tinize baktığınız nazarı dikkatimi cel- betti de... Bütün kadınların seslerinden daha tatlı bir sesle cevap verdi: — Evet acele bir işim vardı da.. — — Evet amma saatiniz bir saat geri. — Bir saat geri mi? — Evet tam bir saat. — Eyvah yetişemedim. Nereye yetişeceğini sormadım, me - rak etmedimdi ki sorayım; yalnız bu saat meselesi üzerinde konuşmamız iyi olmuştu. Tramvaydan birlikte indik, birlikte biraz yürüdük. Ben ondan çok hâzzetmiştim. Olur ya, © da benden hâzzetmişti. — Bizinle görüşebilsek.. — Hay, hay. Ertesi gün için saat dörtte randevu- laştık. Yarınki nushamızda : TALİH Yazan: Ciaude Ariguet Çeviren: Nurullah Ataç Yazan: İsmet Hulüsi İMSET fakat saatinde değil, çünkü saat beş! Güldü, güldüm, gülüştük. O gün bir- birimize daha yaklaşmışlık. Ayrılır « ken: ' — Benimle evlenmek ister misiniz? Dedim. Düşünmedi, fazla tereddüt etmedi: — İsterim, Dedi, Bu isterim, sözünü söyledikten tam on beş gün sonra Beyoğlu beledi- yesinde saat ikide kıyılacağını ilân ete tiğimiz nikâhımız tam saat üçte kıyıla dı.. Çünkü saati gene bir saat geri kale mıştı. Belediyeye ikide gelmesi icap & derken üçte gelmişti. T Evlendik; güzel geçiniyorduk.. Ben ona: —- Gözünün üstünde kaşın var! Demiyordum, o bana: — Burnunun altında bıyığın var! Demiyordu, demiyordu amma bu saat meselesi işimizi bozuyordu. Daima bir saat geri idik, nereye gidecek ol « sak bir saat geç kalıyor, ne yapacak ol sak bir saat gecikiyorduk. — Saatini değiştir! Dedim. « — Olmaz; Dedi, yalvar dim razı olmadı! Kızdım, o da Adı ve saat yü: den kazılca kıya « — Ayrılırız. Mahkemeye müracaat ettik, mahke « me saati on bir olarak tesbit edildi, m on birde orada idim; mübaşir bağı — Bay falan; bayan fişmekân! Ben hazırdım. Fakat o yoktu. Va mahkememiz görülemedi. O tam saat on ikide geldi. — Gene geç kaldın. Bana baktı: — On bir değil mi? — Ne gezer, on iki! Kızdı, saatini kolundan çıkardı. Ad liye koridorunun taşları üzerine attı. ' Saat tuzla buz olmuştu. Güldüm: — Artık, dedim, mahkemeye lüzuııj kalmadı. — Niye? — Saat kırıldıktan sonra aramızdak£) ihtilâf ta halledilmiş oldu. O da güldü: — Sahi! Adliyeden kolkola çıktık, kolkolal * Z K0 ruştan aşağıya idare ettiremiyordu. Bu| pandevu yerine saat tam beşte gel -| yürüdük, Bir saatçi dükkânının önün < yüzden sanayie cereyan verilemediği gibi bir çok ev ve müessesat ta elektrik alamıyordu. Maalesef vaktile bu tabil kuvvetlerden istifade çareleri düşünü- lemediğinden dolayı belediye mazot ve yağ bedeli olarak on dört sene di. — Tam saatinde geldim değil mi? — Evet tam dakikasında geldiniz; otomatik çeşmeler konmuştur. Âyrıca istasyona üç kilometre boru döşenerek de durdum ve karıma bir saat aldım. Bu saat ne bir dakika ileri gidiyordu; 'ne de bir dakika geri kalıyordu. Sermayesinin yüzde doksanı Akşe« 'hlrhlerin olan Akşehir bankası bu iki içerisinde şimdiki yeni vücuda gelen|Devlet Demiryollarına bu sudan ve-îesen' meydana getirmekle kasabaya «Ben, su kanalı, tünel, su kulesi, | tesisatın umum bedeli kadar para ver-İyijmiş olup iki senedir makineler Şar- (unutulmaz bir hizmet yapmış, bundark çelik borular için yapılan ayaklar» in- | Miş ve ayrıca kasaba da bu yüzdenljak suyundan almakta ve bunun için|banka 30 bin lira sarfile asri bir sinex şaatı için icap eden çakıl, kum ve çi-|Daddeten ve manen zarar görmüştür. |pankaya metre mik'âap başına yapılan Yeni yapılan bu tabit kuvvetin boşa getirmeyi düşünmekte ve bunun için büyüklerimizin — yardımlarını bekle- mektedir. Bu tesisat için banka ve be- lediyedeki alâkadar zevat — elbirliğile çalışarak bu eseri meydana lerdir. Akşehir bankası elektrik tesisatın- dan maada 160,000 lira sarfile mükavelename mucibince para ver- ve yol açıyordu. Mansur, Kırlı olmadığından kum ü - |gitmemesi için bankası ir İ 100 l u , çakıl şehirde yap- | & için Akşehir mem-İmektedir. İstasyonda su tazyiki M“F- Aydınlı Durmuş ve Koca Ali l tırıldıktan sonra küçük kum torbaları | lekete nafi olacak ve bankaya menfaat|yetre ve şehirde vasatf olarak 60 met- rer mangaya kumanda ediyorlar -| içerisinde merkeplerle inşaat ızahalli-|temin edecek müesseseler meydana | yedir, Aboönelere metre mik'abı 12,5 ku- ruştan su verilmekte müessesat ve ha- mamlar için ayrı tarife tatbik edilmek- tedir. Bu su şehre geldikten sonra banka ile belediye arasındaki mukavele mu- cibince belediye eski içme sularını ve çeşmelerini tamamen kesmiş bu suret- için banka fabrikadan itibaren şehrin | f€tni ve sıhhi «Şarlak içme — suyunu» le kasabanın sıhhati umumiyesine bü- muhtelif semtlerine ayrıca beton ka- nallar yaptırmıştır. İrva ve İska için kullanılan bu su çok temiz olup vakti- getirerek kasabanın hayatını kurtar- mıştır. Dere içerisinde ve kasabaya 3400 9z zaman düşman askerlerinin ge-|le İstanbulda muayene ettirilmiş «içi-|metre uzaklıkta 1325 rakımında bulu- ühe veya ortalarına, mümkün ol - kadar ambara düşürecek şekilde tacaksınız. k::çük Ali asağıdaki kavgayı dik - gözden geçiriyordu. Türkler ilerliyorlardı. Knııli bu kumbaraları kullanmak hiç k t olmiyacaktı. h “Fat henüz diğer Türk gemileri İl- *;G Aydın Reislerin gemilerine ye- bir kısmı serbest bulunuyor - kwjdikı"i için düşman gemilerinin | *, 'l"' Portondo isin kötüye vardığını “Nce en yakın gemilerden imdat is- lir ve her şeyde kullanılır» diye rapor verilmiştir. Yapılan elektrik fabrikasında «500> beygir kuvvetinde iki tane Pelton sis- temi su türbinleri ve otomatik reklâj- ları, âni arizalara karşı ihtiyat bir Di- zel matörü, üç dinamo, beş tablo istas- yon için «6300» voltluk bit transfor motör vardır. Yirmi altı kilemetreden ibaret olan şehir şebekesinde 620 adet sokakların tenviratı için ana hatlara 70 mumluk kablo ve ayrıca istasyon i- çin fabrikadan itibaren — istasyondaki transformatör binasına 3400 metre 6300 voltluk yeraltı kablosu döşenmiş ve kasabanın muhtelif yerlerine 90 ta- ne siperi saika konulmuştur. nan Şarlak pınarından alman bu suyun mikyası ma'derecesi eski sulara naza- ran yarı yarıya az ve taamı çok leziz ve temizdir. Bu su membada yapılan kapalı betonarme kaptajdan alınmış, 3400 metrelik font borularla 1095 ra- kımında bulunan şehrin Topyeri mev- kündeki yapılan 800 metre — mik'ap hacminde ve gene sırf betonarmeden yapılmış su hazinesi içerisine dökülür. Bu isale hattında su tazyikinin kı- rılması için hattın üzerine dört tane betondan maslak yapılmıştır. Su hazi- nesinden kasabanın en hücra sokakla- rına kadar muntazaman font boru dö- şenmiş şehrin muhtelif yerlerine 140 yangın musluğu ve halkın ihtiyacı için ll şük bir iyilik yapılmıştır. Şehirde ev- velce akan memba sularının en iyisi- nin 19 derece olması ve su mecrala- rında toprak borular bulunması dola- yısile tasallübü şerayin, mide hastalı- iı, ve bilhassa solucan hastalığı pek fazla idi. Şarlak içme suyu gelip te bu eski sular kesildikten sonra bu hastalıklar- dan eser bile kalmamıştır. Eczaneler- de sarfedilen öon santonin yerine şimdi biri bile sarfedilmemektedir. Şehirde bu sıhhi ve fenni içme suyundan maa- da belediye eski sulardan hiç birisinin akmasına müsaade etmemekte ve hal- ka içirttirmemektedir. Şimdi Akşehir bol bol mükemmel Bular ve elektrikler içerisindedir. Her evin en üst katında bile herkes burma- sını açmakta ve mükemmel — tazyikli içme süuyunu sarfetmektedir. n üüü ma yapmıştır. Ayni zamanda sermayes sini de sağlam temellere istinad ettire- rek korumuştur. Su ve elektrik Nasrattin hocanın tas rihi kasabâsına âdeta yeni bir Akşehizi daha ilâve etmiştir. Her iki tesisat ima tiyaz müddetinin hitamında yani «3lm sene sonra şehir belediyesine — in! edecek ve belediye için de daimi biz membat varidat olacaktır. beneanasener b serkasen d seneenisaneRA nn sesenenEnAeRencenAnEE, Yeni Neşriyat — Muharrir arkadaşlarımıza dan Feridun Osman ve Fethi Varal'ın Cume huriyet gazetesinde tefrika ettikleri Genç, Rus Kızı Arian romanını kitap halinde bas-, tarmışlardır. Eser mârüf romancı Claude A« net'indir ve lisanımıza güzel bir üslüpla çeve rilmiştir. Holivut İstanbul Magzarin — Bu mecmua- nn 10 Eylül tarihli nüshası çok zengin ya- mlar ve güzel resimlerle çıkmıştır. Dünya Nimetleri — Andreğ Gide'in bu eserii dilimize çevrilmiş ve kitap halinde cıkmıştımr. Pratik Doktor — Bu aylık Tıp razetesinin B inci sayısı çıkmıştır. Biyasal Bügiler «Mülkiyee — Hor ay muna tazamen intişar etmekte olan Siyasal Bilgi« ler «Mülkiye» mecmuasının 62 inci sayısı da, çıkmıştır. Sosyal, Siyasal, Ekonomik — mevzularda kiymetli etütlerle ayın slyasası ve kronolo- Psi bulunan bu mecmua okunacak değer «