10 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

10 Eylül 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Yeni harp Sırıf kavgasındarı dogacak! azan: Muhiddin Birgen am! lâlı bugün an, iki büyük orduğâh ha- irmiş bulunuyor. Bir tarâfta, üçüncü enternasyonalin iki seneden - beri her tarafta tatbik ettirdiği yeni taktika - tâbir onlarındır - dan doğan halk cepheleri, yani bütün sol cenah tnsurlarının müttehit hareketleri, di - ğer taralta faşizm, Hitlerizm gibi isim- lerle anılan milli diktatörlükler. İspanyada yüz bin'erce insanm ka - mını döken, dünün bir mâmuresini bu- gün bir harabe haline getiren büyük bağuşma, işte bu iki Fkrin ve iki kuv- vetin çarpışmasından ibarettir. Avrupayı, Bütün Avrupa, İspanyadaki bu — kanlı hâileyi helecan içinde seyredi - — yor. Her tarafta fikisiez ikiye aynl - mış, bir kısım bir taraf: diğer bir kısım da diğer bir tarafı tu'muş, bu korkunç sınıflar mücadelesinin neticesini bek- Hyor. Bu ayrılış ©6 kalar kat'i ve bir tarafın öteki tarafa karşı aldığı vaziyet © kadar keskindir ki bundan umumi bir harp çıkması endisesi, Avrupa dev- letlerini, İspanya — mücadelesine karşı bitaraf durmak hususunda bir karar almaya sevketti. Fakat bitaraflık, ni - hayet resmi ve hattâ kâğıt üstünde ka- lan ölü bir kelimedn ibarettir. Haki - katte her gün birbirlerini — bitaraflığı bozmakla itham eien devletlerin tam bir bitaraflık muhafaza ettikleri çok şüpbeli, gayri mes'ul halk kitlelerinin ve halk teşkilâtının da bitaraf olmadık- ları ve canla başla. tarafdarlarına yar- dim ettikleri muhakkaktır. Her gün telgraflar, bize devl-tleriti bu bitaraflık kararına muhalif hareketlerde bulun - duklarından bahsediyorlar ve yine her gün hükümetler üzerinde tesirleri o - — |lan halk kitlelerinin İspanyada kendi- lerinden saydıkları taraf lehinde hü - kümetleri tazyik ettikleri gi * Hiç şüphe yok, Avrupada iki bü - yük ordugâh halınde karşı karşıya — cephe tutmuş iki büvük fikir, iki bü - — yük ordu, zâten perişanlık içinde bu- — hunan bu zavallı kıt'ayı büsbütün kor- kunç bir karanlığa doğru sürüklüyor. 917 ihtilâlinden ve Spartakus hareke - tindenberi ilk defa olaraktır ki Avru- pada böyle umumi bir sınıf mücadelesi şuurunun sinirlerde yapmış olduğu bir gerginlik havası hissediliyor. Bizzat Fransa da iki muhalit cepheye ayrılmış iki ordunun karşı karşıya ııl&h çatmış, emir bekleme hali var. Bu bakımdan Fransa, Avrupanın — bugünkü gerginliğini gösteren bir tim- sal halindedir. İspanya mücadelesinin alacağı ne - ticenin Fransa üzerinde derhal tesiri görüleceğinde hiç kinısenin şüphe et- tiği yoktur. Bunun için, bu kanlı sı - nıflar mücadelesiri, uzaktan her daki- ka artan bir helecan içinde seyrediyo- ruz. Hani, bir futbo! maçında iki mu- halif takım, bırbirile kapışıp boğuşur- ken, bunların birine veya diğerine ta- rafdar olan seyircilerin nefesleri tutu- larak, heyecanlarından yerledinde du- | gamıyarak, tuttukları tarafı teşci için | bir bağırışları vardır. işte, bütün Av- — yupa, şimdi İspanya denilen büyük stadyomda insan kelleleri ile oynanan bu kanlı futbol karşısında bu halde bu- Tunuyorlar. * Bu halin sonu neye varacak? He - — nüz kat'i bir şey söylemek kabil olma- makla beraber, İspanyada, daha bir müddet devam edecek kanlı bir bo - | guşmadan sonra orada da milli bir dik- | tatörlük fikri galebe çalacak görünüyor Fakat bununla | | sükün hâsıl olsa bile umum? mücade'e daha başka şekillerde devam edip gi - decek. — Sınıflar arasındaki bu kanlı boğuş- — ma cihan harbının mahsu'ü idi. Galiba, ,»:ırlarmakl:ı olan harp da böyle bir Zusmanın çocugu olac&klul lapanyada mevzii bir | | || Kürdistan adında bir memleket mevcut olmadığını ve İs- İSTER İNAN İSTER İNANMA! SÖON POSTA Eykil 10 Resim İi Makale 1 — Bilhassa yaz günleri vapur do -| 2 — Hakikatte eğlenmiye gidenlerin Tusu halkın neş'e içinde eğlenmeye git- bir çoğu eğlenmeyi bilmezler, vakitle- rini rakı masası başında zehirlenmiye hasrederler, çocuklarına fena misal ve- rirler. SÖZ ARASINDA ) mekte olduklarını görürsünüz, gor - çeklen eğleneceklerini sanırsmız, (SÖZ A Bir kâğıdı elli defa AĞT Bükmek tecrübesine Sakın gir.şmeyiniz! Size birisi bu suali sorsa derhalu ta- bit» dersiniz, ne var bükülür? Hele kâ- git ipek kâğıdı olursa iş daha kolay ©- lur, Sakın böyle bir iddiaya ve tecrübe- ye girişmeyiniz, zira kaybedersiniz. Çünkü üç defa büktüğünüz zaman kâ- ğat, kalınlığının sekiz mislini bulmuş olur. Büküntüler arttıkça kulınlık mik- darı da çoğalır, öyle ki 5 inci büküşte 124 defa kalınlaşır. 20 nci büküşte ka- lınlık 30 metre olur. 24 üncü büküşte 450 metreyi bulur. 30 uncu büküşte | stratöslfere yükselir, 39 uncu de(adı kürrei arzın kutrunu bulur. 44 üncü büküşte arzımız ile ayın arasındaki mesafeyi işgpl eder, 5 Süncü büküşte güneşe kadar varırız. Bu kadar katlanmıya tahammül e- decek kâğıdın da bütün Amerikayı kaplıyacak büyüklükte olmasına lü - zum vardır. Madam Ruzveltin müziç misafirleri beklettiği oda Amerika Reisicumhuru Ruzveltin karısını şöylece tanıyan müziç bir kes dın kocasını bir işe yerleştirimek mak- sadile Beyaz saraya gitmiş, kendisini evvelâ küçük bir odada bekletmişler, sonra da Madam Ruzvelt kendisini çağırtmış ve büyük bir odaya aldırt - miş, Görüşüp konuşmuşlar, misafir Ma- dam gideceği zaman Madam Ruz - velt: — Yolu şaşırırsınız size kâtip Te - fakat etsin demiş. Kâtip misafiri götürürken, biraz ev- vel kadının beklediği küçük odaya girmişler, kâtip Beyaz saray hakkın- da izahat vermiye kalkmiış. — Burada ehmmiyetsiz. ve müziç insanları bekletiriz ondan sonra yukarı alırız demiş. Aslan flatları birdenbire yükseldi Habeş - İtalyan harbinin tabil neti- celerinden biri de, arslan - fiatlarının yükselmesidir. Eskiden Habeşistan, hayvanatı vahşiye komisyoncuları ve at canbazhaneleri için iyi bir menba i- yeni oyun di. Bugün Habeşistandan arslan ihraç edilemediği için fiatlar yükselmiştir. İngilterede yeni bir oyun salgın ha- Şimdi ufak bir yavrunun kıymeti | linde moda olacaktır. Bu oyun bir nevi takriben 1500 franktır. Eskiden doıılkuh oyunudur. Yuvarlak tahtalarla | YERGON BİR FIKRA Abdülazizin küfürleri Abdülâzizin Fransayı ziyarelin- de Fuat paşa da kendisine refakat ediyordu. Bir gün bü bir kabul resmi tertip edilmişti. Abdülüziz de bu merasime davetliydi. Ancak sa- rayı kralide bütün hazırlıklar — ik- mal edilip te merasim başlamak ü- zereyken Osmanlı Sultanının görü- nürlerde olmadığı hissedildi. Her- kesi büyük bir telâş kapladı. Fuat paşa bu vaziyet karşısmda derhal Abdülâzizin ikametine tah- sis edilen konağa koştu. Odasma girince onu tavla başmda müsahip- lerinden birjle beş el oynarken gör- dü: — Aman efendim, zatı haşmet- penahilerini Fransa Kralı merasi- me bekliyorlar, Halbuki benüz git- memişsiniz bile', dedi. Abdülâziz birdenbire kızdı. Fran- sa Kralı hakkında ağzına gelen kü- fürü savurmağa başladı. Fual paşa padişahı teskin etmek istedikçe Abdülâziz kral hakkında daha a- ğar kelimeler kullanıyordu. Nihayet favla başından güç hal- le kaldırıldı. Giyinmeğe başlarken Fuat paşa da bir arabaya atlayarak mersim salonuna koştu. Fransa Kralı salonda bir pence- re önünde sırtımı geriye yererck Osmanlı padişahmı bekliyor, sabır- sızlanıyor, Abdülâziz bakkında a- ğıza alınmıyacak küfürler ediyor- du. Fuat paşa bu küfürleri sükünet- le dinlerken kral birdenbire döndü ve paşayı görünce mahçup oldu: — Alfediniz, çok asabiyim. Sul- tanınız. hakkında — sarfettiğim bu yakışıksız sözleri kendisine — söyle- meyiniz, dedi. Fuat paşa ince bir nezaketle: — İmkânı var mı efendimiz, de- di. padişahımın hakkınızda söyle- diklerini gelip size anlalıyor mu- yum? Ku Sekizinci Edvardın öğrendiği 3 — Eğlencenin ertesi günü hastalık, evde matemdir. İstirahat günü, zehir- Tenmiye değil, ciğerlere taze hava,| gözlere yeni manzara, vücuda gençlik doldurmıya hasredilmelidir. Doksan lisan Bı'!ıgı ve konuşan Fransız papazı Her zaman ve her devirde mütcad- dit lisan konuşan adamlara daima tesa- düf edilmiştir. Meselâ bir asır evvel; Kardinal Mezzofanti'nin 65 lisan ko - nuştuğu tarih kitaplarına — geçmiştir. Şimdi, bir asır sonra onun da rekoru kırılmış bulunuyor. Misyoner bir Fran- sız papazı Fransızca, Lâtince, ve İs İpanyolcadan mâdâ seksen yedi İisan 'bilmehediı. Papaz bu lisanları gezerek ve gez - diği yerlerde bir müddet ikamet ederek öğrenmiştir. İddia doğru mudur? Biz inanamad X, Fakat bu haberi veren Pa- ri Suvar gazetesi doğruluğunu temin ediyor. Okuyucular inanmakta ser - besttirler. Milyoner olan işsiz Şikagoda Dik Norvik isminde ieşiz bir mühendis bir kaç sene evvel bir NT LE AY SÖT GRR nin ucuna bir şey dolaşıvermiş. Mü « hendis eğilip bakınca ayağına dolaşan şeyin tıka basa dolar ile dolu bir çan- ta olduğunu hayretle görmüştür. Yer- don alarak tetkik stmoğe başladığı xa man çantanın içinde sahibinin adres ve ismini havi kartviziti görünce iş - sizlik ve parasızlıktan dolayı hayli za- mandanberi çekmekte olduğu sıkıntı- ya rağmen hemen gidip bulduğu çan - tayı sahibine iade etmiştir. Çantanın çok zengin bir fabrikatör olan sahibi mühendisin bu hareketini beğenmiş, işsiz olduğunu — öğrenince kendisini fabrikasına almıştır. Geçen gün fabrikatör hastalanarak ölmüş ve vasiyetnamesi açılınca bü - tün fabrika ve servetini mühendise terkettiği görülmüştür. Vasiyetnamede şu satırlar varmış: «Dünyada tesadüf ettiğim insanla- rTin arasında namuslu olarak yalnız bu mühendisi tanırım ve bunun için ken- dime varis yaptım.» sustur. Kral Dalmaçya sahillerinde bu oyu- nu oynamış ve pek beğenmiştir. Şim- | “Koc di Nahlin yatı İngiltereye binlerce yu- varlak tahta naklediyormuş. yüz franga kadar alınabiliyordu. oynanır ve bilhassa Yugoslavlara mah- —a e —e — | — İSTER İNAN İSTER Gazeteler aynen anlattılar: «— Dün İstanbul sokaklarında üzerinde «Fransa - Kür- distan» ibaresi yazılı garip bir seyyah otomobili dolaş - maıştır. Bu garip otomobil halkın nazarı dikkatini celbet - tiğinden, Beyoğlunda kesif bir halk kalabalığı otomobilin etrafını sarmış ve otomobili idare etmekte olan seyyahtan «Kürdistans kelimesinden ne kasdetmek istediği sorül - muştur. Çok müşkül bir vaziyette kalan yabancı, otamo - bilini Türkiye Turingve Otomobil klübüne götürmüştür. Klübün kapısında da halk toplanmış ve seyyahtan izahat istemiştir. Nihayet Turing klübü meclisi idâre reisi Şük- rü Ali kendisine müracaat eden yabancıyı kabul ederek, mobilin dolaşması den ayrılmıştır. tinde coğrafyanın ey okuyucu, sen: İNANMA! tanbul sokaklarmda «Kürdistane ismini taşıyan bir oto- halk üzerinde iyi tesir burakmıyacağımı anlatmıştır. Yabancı seyyah, bu izahatı büyük bir hüs- nüniyetle dinlemiş ve herhangi bir maksat takip etmedi- ğini, «Kürdistan» kelimesini sildireceğini söyliyerek klüp- Yaptığımız tahkikata göre, coğrafi bilgisi kıt olduğu anlaşılan bu seyyah Beynelmilel Coğrafya cemiyetinin kâtibi umumisi M. Biz bu fıkrayı okuyunca beynelmilel coğrafya cemiye- Mişel Hodenttir!..» pek iyi bilindiğine inanamadık, fakat Sözün Kısası Eşeğin M E. Talu Ç eşmeden bizim gazeteye yazıl- dığına göre, orada, bazılarınca garip görülen bir hâdise olmuş: Yusuf adında birisine öfkelenen bir eşek, a- damcağızın üzerine saldırıp, onu tek- melemiye başlamış. Yusufun arkada« ş1 Remzi buna mâni olmak için hayva- nın üzerine atılınca, bu sefer kendi eşe- w" de işe müdahale ederek, o da Rem: |ziyi tekmelemeğe, ısırmağa koyulmuş. Çeşme muhabirimiz, eşeklerin bu te- sanüdünden hayretle — bahsediyor. Halbuki bana kalırsa, ben bu hâdiseda hiç bir fevkalâdelik görmüyorum. Zi ra, şöyle sathice bir düşünüş, tesanü- — dün seşekçe bir Rareket değil, bilâkiş insanlarca da tatbik edilmesi lâzım ge len bir meziyet, bir fazilet olduğuni tealimi'için Kâfidir Eşeğin öfkelenmesine gelince, bun da da şaşacak bir şey yoktur. İnsanla rın zulüm ve itisafı, zamanımızda öyle bir raddeye gelmiştir ki, kâinatın et sabur, en mütehammil mahlüku olar eşeği dahi çileden çıkarması tabil gö Eşeğin hakir olmasına sebep, sırf in sanların telâkkisidir. Yoksa eşek ablâk iz'an, teenni, tahammül, çalışma itiba rile, mahlükların ön safında gelir. Dikkat edilirse, «eşek» vasfına lâyıli gördüğümüz insanlarda, ©o mübareli hayvanın, saydığım — meziyetlerinden hiç birinin bulunmadığı fark olunur. Onun içindir ki,hakiki eşek, kendin den daha dün mahlüklara, adının bit hakaret maksadile tevcih edilmesint tahammül etmiyebilir ve pek âlâ öfke lenir. Öfkelenince de, saldırmasını ve ırk gayretile, arkadaşının yardımına koş: masını tabif addetmelidir. — Zaten, insanların en büyük iddias eşeğe benzememek değil midir? O halde, bizim kendi aramızda bii türlü gösteremediğimiz tesanüdü, on lar varsın, gösteredursunlar.. Öyle de, böyle de, aramızda benzer lik yoktur! Ne üzülüp duralım?. AA _B_:'_Ii'gor Musunuz? | — Nikaragua Cumhuriyeti nere- dedir ve ne yetiştirir? 2 — Amerika kaç federal Cumhu- riyetten müteşekkildir? 3 — Fâtih'in meşhur şeyhislâmı Zenbilli Ali Efendi İstanbulun nere- — sinde yatar? (Cevapları yarın) * (Dünkü Suallerin Cevapları) 1 — Müslümanların tekbirini bestelemiştir. 2 — Meşhur Fransız romancısı Pi- yer - Lotinin isminin nihayetindeki Lati kelimesinin manâsı eçiçektir». Ve bu kelime Japoncadır. 3 — Büugün dünya faşizminin en bü- yük adamı olan eski Sosyalist Musoli- Amerikanın Boılou şehrinde mi * mar Consonun karısı, kocasının çan * tasını karıştırdığını ileri sürerek aley” hine boşanma davası açmıştır. Bu muhakemede büyük hukukşinat ve haksever bir hâkim olarak tanın * mış olan Stanters riyaset mevküni İf gal etmiştir. Reis, aleyhinde boşanma davası # çılmış olan mimara karısının çımaln' ne maksatla karıştırdığını sormuş, Mi” mar da karısını kıskandığı için değih ancak bir merak saikasile çantayı ka * rıştırmış bulunduğu cevabını vermişti Bunun üzerine reis kadının boşaf' ma talebinin kabul edi!diğini, Ç"“l bir Amerikalı kadının her istediği! çantasına saklıyabileceğini, kocııın" ise buna müdahale etmeğe hakkı madığı kararını tefhim etmiştir. Ttrf — M

Bu sayıdan diğer sayfalar: