CHYKÇ Tn SAD dd ai ddi gea . v ll lll y d İi ada Ü A BT M RRE A R DA y B Sayta Körler memleketi Meksikada bir kasaba varmış ki yalnız insanları değil köpekleri, hîttâ çift hayvanları bile körmüş ! Bir şehir tasavvur © kenesi âmadır. Çocuklar kör doğarlar. Hal: ün se-;Bunları artık ku: bunların evlâtlarını hiç değilse torurlarını kın hiç biri güneş nedir, rtenk nedir bilmez. İkurtarmak da vazifemizdir. Uğraşalm. İşte böyle bir diyar vardır. Ve ismi de Til- töpek tir. Ben Tiltepek sakinlerinden Meksikada patlayan bir isyanda tanıdım. Cenubi Meksikada Oxacs şehrinde — idim, Özacs şehri, otelleri üniversiteleri ile güzel bir memlekettir. Meksikanın her tarafında âhtilâller koptuğu bir sırada oraya el uzatmaz, herkesin Oxacs şebrine hususi bir muhabbeti vardır. Gene böyle karışıklık — devrelerinden Birindeydi.. Civar memleketlerden — halk canmı kurtarmak için fevç fevç Öxses ge- Byorlardı, ben de bu acıklı manzarayı sey- yetmek için yola çıkmıştım. Hattâ bu mu- bacirlere yardım etmek için teşekkül eden kimse karşı hey'ete de dahildim. Bunlara ekmek — ve elbise dağıtırken Zapato silesi”iszminde bir nile ile karşılaş- tam. Bu aile beş kişiden mürekkepti. Üçü gocuktu. Biraz ilerleyince bu sefer de Zuvo- laga isminde ikinci bir aile -Bunlar da sekiz ferdden müsekkeptiler ve Bbu on ülç kişilik hey'etin hepsi de âma idi. Alınlarının altında Beyaz iki delikten “Bbaşka bir şey yoktu. Oxncs'a kadar acaba masil gelebilmişlerdi? Çehreleri ölü çehresine benziyordu. Yanlarında eşya olarak masır ekmeğini Msuktevi olan sepetlerden başka — bir şey ,yoktu; © sepetlere de gözleri kör bir köpek Böbelçilik ediyordu. Kendilerine: — Nereden geldiniz? dedim. — Tiltâpek'den! diye cevap verdiler. Tiltâpek'te her şey kördür. Hayvanlar da Ansanlar gibi kör doğarlar. Ben uzun zamandanberi Meksikada o- türuyordum, fakat bu müddet zarfında bu Bbedbaht insanlardan — bahsedildiğini — hiç Buymadım. Körleri merakımı tatmin — et- mek için uzun uzun isticvap ettiğim halde sadre şifa verecek derli toplu bir cevap a- Tamadım. Evlerinden bahsettiler, tarlalarında mı- ar, buğday ektiklerini söylediler. Hayata yabancı değillerdi. Acaba bunlar kimlerdi? Dünya yüzün- de gözleri olmuyan bir ırka mı mensuptu- Tar? İnsanların nya yüzüne beyaz, siyah derili gelmeleri gibi, bunlar da kör olarak ma: geliyorlardı? ile tanıştım. Dünyayı görmemekten hiç şikâyet et- miyorlar ve âmalığın Meksikanın - bir hu- susiyeti olduğunu söylüyorlardı. — Sizin memleketinizde utma, Hindis- tanda kolera yok mu? İşte bizde de bu â- malik var. Bu toprağımızın hastalığıdır. ©O sırada Oxacs'da meşhur göz dokter- larından Warner vardı, gidip kendisini lâ- boratuarmda buldum. Zapato ve Zuolaga- man karılarını da beraber götürdüm, War- mer kadınları muayene etti. Kendilerinin Tiltâpekten geldiğini söylediğim zaman: — Bunu neye daha evvel söylemedin birader? dedi. Hiç muayene etmezdim. Dünyanın en çözülmez ve halledilmez aerarı ile karşılaşmış gibi bakındı durdu, ve #onra: — Daha genç olsaydım bütüm hayatı- anı bunların uğruna feda ederdim, — dedi. iki aileyi |on Bu çok merak ettiğim memlekete, şeh re gitmek istedim ve ihtilâl bitince ben de rla beraber yola çıktım. 'Tiltâpek Bir kasaba... Basık ve çukur bir yerde, evlerin ne penceresi ve me de kapısı vaz. | Yolun kenarında muntazam fasılalarla w sokaklarda evlerin eçil lardı. Onlar da dünyadaki bütün diğer çocuk- Jar gibi koşuyorlar, sanki görüyorlarınış gi- bi oynuyorlardı. Geçtiğimiz yerde bir köpek, kör güzlü bir köpek havladı. Kasabanın nüfusunu merak ettim. 400 ydediler. Bu dört yüz kişinin hepsi de büy Je imiş. Tarlalarında çalıştırdıkları öküzler bi dü. lerinden biri izahat verdi: — Çocukalrımız doğduğu zaman güneşi görüyor, fakat aradan üç dört ay geçmeden ler uzanıp gidiyor. Çocuklar inde oynayıp duru hastahk gözlerini kapatıyor, ve sonra ilk gördüklerini de unutuyorlar Etrafıma baktım, güneş gökte panl pa- ni parlıyordu, çiçekler venk renk lardı, fakat körler onların yalnız kokusunu alıyorlardı. Evlâtlarının yüzlerini göremeyen baba ve anaların köyünde bu elem ve azap di- açmış İyarında fazla duramadım. (Ferdinand Reyna — Paris Soir) Beş otomobil kazası, 1767 numaralı otomobil Karaköy palas önünden geçerken Kadıköyünde oturan Salih kızı Ayşeye çarpmış, mutelif yerlerinden yaralamız, otomo - biğn şoförü Faik yakalanmıştır. * 1940 numaralı otomobil Salkım - söğütten geçerken 825 numaralı E&t- nekapı tramvayına çarpmış, otomobi- lin ön tarafı parçalanmıştır. * 1901 numaralı otemobil Samat- ya caddesinden geçerken Tahtakalede seyyar satıcılık eden Mustalaya çarp - mış, tehlikeli surette yaralamıştır. Şoför kaçmıştır. * Divanyolunda otuarn 65 yaşın * da Sıdıka Türbeden geçerken bir mo- tosiklet kendisine çarpmış, ağırca yara- lamıştır. Motosikleti idare eden Mah mut yakalanmıştır . * 2008 numaralı otomobil Okçu - Musa caddesinden geçerken çivici Ta- hire çarpmış, ağır surette yaralamış - tır. Baykoz nüfus memuru mahküm oldu Dün ağır cezada, sahte nülus cüz - danı verdiğinden dolayı Beykoz nüfus memurü Hüsamettin ile bu işde ona yardım eden Artinin muhakemeleri neticelenmiştir. Hüsamettin 6 sene ağır hapse, Ar - tin de 3 sene ağır hapse mahküm ol - muşlardır. GÖNÜL İSLERİ Karışık Bir gönül ; Meselesi «10 yaşında bir kerım, Üç sene cv » el tesadüfün karşıma çıkardığı bir er kekle tanışım. Önce onu — sevmedim. Fakat aradan © n geçince — çılgınca #evdiğimi anladım. Başlangıçta bana ev Çenmek teklif etti. Ben kimsesiz bir k- Razı oldu. Fakat nodünes evlünmedik. Aradan iş sene geçti. Onda bir değişiklik baş - hadı. Nihayet bir gün bana bir'bap kasile nişanlandığını söyledi. Ben mü- Bir daha da Bir müddet sonra Nişanlısmı zam. Vaziyetimi anlattım. teessir oldum ve ayrıldım keni © beni aradı. sini aramadım. sevmediğini, benintle eskisi gibi dost olmak istedi - Bini söyledi. Fakat artık dik ve bakışı değişmişti. O adam değildi. Şimdi siz- den öğrenmek istediğim nokta şuadur: Bu adam beni çağırırsa — gideyim miğ Başkasile evlensem — mes'ut olur mu - yum?» İzmir: L. Şen Size açıkça fikrimi söylememi ister - seniz konuşalım. Bence bu adam artık size bıkmıştır. Ayrılmak ister. Fakat ee ki dostluğundan istifade ederek arada sırada sizinle buluşmağa meyyaldir. Siz yüz verirseniz ne âlâ, vermezseniz bı - rakır gider, onun için bu çocuğa bel bağ- lamayınız. Başka talibiniz çıkarsa ev - lenmekte tereddüt etmeyin. Davetlerine gitmeyin. Başkasile evlenirse mes'ut ol mamanız için bu sebep kâfi değildir. İzmirde bekliyen kıza: Bir kaz bir erkeğin arkasına bu ka - dar düşmez. Siz ona mektup yazdıkça © size cevap vermemekte — wrar eder. Arkasına düşmeyiniz. Bıralamız o sizi arasın. v ,TEYZE eğ imkân yok, fakatl: SON POSTA Herkes bulur eşini, Mehtaplı gecelerde.. Bırakmaz hiç peşini; Mehtaplı gecelerde.. * Çiftler çıkarlar yola, Hemen hepsi kol kola; Saparlar sağa sola, Mehtaplı gecelerde.. * Samanlık olur saray, Herkese düşer bir pay; Bu işe gülümser ay, Giçlike Şatüei Mehtaplı gecelerde.. söylerken televiryonda — şarlı — İstediğiniz tarıda içerisi bol, dı - şarısı dar ayakkabımız yoktur. Dinledikten sonra — Bu odayı piyanosuz olarak — aylığı, yirmi Braya kiraya veriyoruz. — Ya piyanolu oluma. — O zaman fiat değişir, bir kere pi - yano çalışmızı dinliyelim. Fiatı ondan sen- .”.* Çalışmayı sevmek — Çalışmayı sevmez misiniz? — Bayılıma. 'Bü yüzden her gün öteye — — Sanıdalye günel amma, matesina oturulacağını sorup öğrenmek lâzım. Akla gelmiyen an kadın kocasna söyledi! ana vaadet « beriye gider, çalışanları seyrederim. Evlendizimiz. zaman günün birinde bütün vücudumu el- maslarla, pırlantalarla örteceklin.. — Öyle amma kancığım, senin bu ka- dar çok şişmanbıyacağın hiç aklıma gel - memisti. ... İki defa Mutfağı iki defa yıkamana şehep ne?. t gün bir defa yıkamak Âdetim - — Bo yaz muhakkak kendine bir ni şanlı bulmalısın.. Öyleyse hiç durma Yarın pazar gerzmiye gideceğim yanızmdan mutfağı yıkayamıyacağım. Bugün hem çekil, maki işi, hem bugünkü işi birden gördüm. Ş Ü Uykusu ağırmış Bir karyola alacaktı, karyolaların sağlamını seçti.. — Sağlam olmasını neden bu kadar 1#> rarla istiyorsun? Diye saoranlıra cevap verdi: — Uykum çek ağırdır da. — Balıkçılar balığın altaya geceleri nasık görürler? — Gezeleri oltaya ateş böceği taha ei gelesğini — Dün annem, beni seninle beraber görmüş. — Ne dedi? — Seni kendisi için çok yaşkı buluyo: Niye Karı koca seyaha- te çıkıyorlardı; kadın bavulları saydı: — Kocacığım, de- &i, bavulunu Maalteessüf alamıya - tenin cağım... — Benimkiler tam on iki tane, seninkini de alacak olursak on üç edecek.. Ben on uğursuzluğun - slan korkarım dal — Peşim sıra koşmaktan ne vakit vaz geçeceksiniz. — Doktor vaz geç deyince.. üçün — Dokter vaz geç deyince mi? Çocuğa, sınıf geçti diye mükâfat olarak iki tane kitap verdiler. Çocuk kitapları al Kitaplardan Sus Çocuk daha bir yaşında iken babası öl- müştü. Anast çocuğu büyüttü. Çocuk ikide birz — Hele anne yirmi yaşıma geleyim, se- d babasının yanına dünı birisini babasına verdi: — Baba bu da senin hakkın, biliyor » sun ya, hesap meselelerini hep sen hallet- Kü man anmı miştin! yürüyemez alde idi. Çocuk annesini ar- kasına aldı. Evden çıktı. Sokağın köşesin. de imama rastladı. İmam sordu: — Bu türüyorsun oğul. kadını arkana almış nereye gö- Çocuk anlattı. İmam güldü: — Onu Kübeye gölürecağine bir ko -« caya ver daha büyük sevap olur. — Aman ne diyorsun imam efendi, bu kadın nasıl kocaya varır. Ka oğlunun başına vurdu: S yumurcak, dedi, sen imam e- fendi kadar bilir misin?.. Çalgılı gazincd — Bu kadın kim? — Biraz evvel, asnı söylüyen! di ne bekliyor? — Şarkının cevabını! yakkaplarınızı silin de öyle yukarı çı- kınl *Güzelmiyim — söyle - Bayın şarap başalmıştı. bay uçak| lartndan birini çağır! di: — Bu şişedeki şartp Bi senr mi içtin? — Hayir bay, bet içmedim. gçe — Doğru mu söy* kâyorsun ? « Doğru — söylü * yerum, Hatta — uğrafi zam da şişenin tapasti — Evet, zayıflamam için her gün iki saat hızlı yürümemi tavsiye etti de... Okuma Boceriksiz şair: «Tabiat uyamıyer> Adlı bir şiir yazmıştı; — Aman, dediler, sakın bu çörü tablâ te kargı okuma! — Nedi — Tekra — Çabuk, çabuk bu zarfı sigorta sif” ketine götür, içinde evin sigorta tak” siti var. :