SON POSTA Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera Mansurun aklına birdenbire yeni bir $y gelmişti. Sultana yaklaştı ve ya -|da Vaş sesle şunları söyledi: , — Bu idamı hemen ve sessizce yap- gerektir. Marki dö Gomar bek lı_em ki engel olur. Gene doğru söylüyordu. Son Posta'nın tarihi tefrikası Diyor, bazan tehdit ediyor, bazan yalvarıyordu. Fakat onu dinliyen yoktu. Üçüncü bir adam onun boynuna bî.r ent geçirdi. İleriye doğru çekti. Şimdi Münzerin kollarile başı birer ta- rafa çekilince gövdesi havaya kalka - Münzer, İshak reisle arkadaşlarının |cak gibiydi. u'“"' geçmelerine sebep olmakla a- p 7 iyor, n ramllr a yrasın mlumuinı:': :ım bile ileri veya geri gidemiyordu. Sok, İspanyollara hizmet etmiş b Büyordu. Bunun için Marki dö Gömar 9nâ bol mükâfat vermiş, ayni zaman- gözetmeğe başlamıştı. bükHamud'a söyle! Mansur ç.a..?am çıktı ve bir iki da- kika sonra döndü. Sultan bu sırada Sekineyi nasıl ya- Pp ta ele geçireceğini düşünüyor, he- veremi: Şeyh E- ağızlı ağır ve keskin Bacaklarını rastgele sallıyor, çırpı -| tu. lâkin bulunduğu yerden bir a - Cellât onün başı ucunda, yalın kı- hç bekliyordu. : Mansur uzaklaşırken cellâdın geniş kılıcı - kımıldadı. Önce yukarıya, s#onra aşağıya doğru birer parlak kavis çizdikten sonra Mün- zerin ensesine indi. Srn Sanki bir ustura bir kilı kecmıf(ı. Casusun başı, bu kadar kısa bir za- manda ve bu kadar kolaylıkla, gövde- sinden ayrılmıştı. O gideli sekiz on sant ohnn!hl-H._ Boynundan olkuk gibi kan fışkırdı. — Acaba Abdurrahmanla İbni ün — heyecamı eksilmemişti. iklerini yaptırdıkça u.oareu d-*_m Şok artıyordu. Pek candan görünmeğe ak : * — İzin verirseniz hemen İlyasın ar- l_.llıd.n gitmeliyiz. Bu işi de bana ve- n?hı Onlara yetişeceğime şüphe et - TüuM, | k*uklınn ardına başkalarını düşü- Tüp te onların cle geçmelerini önlemek iyordu. Kumandasındaki askerleri Onların geçecekleri yollardan başka bir farafa çevirmeyi şimdiden tasarlamış- h. Sultan mırıldandı: — Çak geç kaldık... Çok geç haber — Olsun... Bundan ne çıkar? İc::p *derse Sitti Seki;ı;ğixl&uıwnk. ü f: " irin içÇi yin konağı ı—ly::f:mmilyu onu her halde'ora- Ya götürecektir. Hızır Beye bol para Verirsek, yahut buradaki Türk esirle- Tinden bir veya bir kaçını geri yollar - ızı bize verir. — Arada İlyas olmasaydı! — Bence Hyas kızı değil, krznllyın_ı t uştır. İlyasın bakışları, nuz_le'l'_l. halde Sitti Sekineye karşı bir gönül H]'I'İ' olmadığını gösteriyordu. Haı: b ©nun kızı yolda bırakarak gitmesi bile mebilir... Sultan İbni Hamun gittikçe daha çok 'Or, fakat kızgınlığını gizlemeye Uvaffak olabiliyordu. 'ansura doğru yürüdü. ini onun omuzuna koydu: KaT Haydi oğlum, yanına yüz atlı al_ B?'“"’Cn yola çık... Eğer kızımı geri Betirebilirsen sana dilediğin kadar altın bi Bu edepsiz kız benim namusumu q'—' Darahk etti. Onun cezasını kendi m::'e Vvereceğim ve kendi elimle he - © mu seçtiğim adamın cline teslim #deceğim h.:'d_""-r dimdik oldu. Gitmek - için - Yalnız son defa sordu: kağı, 'Sap ederse Cezayirc, Hızır Beye " gideyim mi? — c". K — Ofaya kadar gitmek icap ederse elçili Yalnız iki atlı yeter. Çünkü bu bıl. aX olur. Diğerlerini yarı yoldan geri N"nı_. Ne buyurursunuz? — — Mal, D')'diüîn gibi yap... Haydi, dur- ğ*"’“' dışarı fırladı. lşgü':""" önüne çıktığı zaman orada Bu Bir kalabalık gördü. Olu; anlar bir halka halinde toplanmış ©, Puhafız askerlerdi. Mug'ların ortalarında Şeyh Ebül Ha - 'S;_l_“_l"nUyordu. Onun iki adım ile- ise iki kuvvetli adam don — ve Oraya getirilmiş olan Mün - arından iki tarafa çekerek tutmuşlardı. Münzer: 'l—î_ ni — öldürmeyinl. Nlle ::i" koll, 'Tozlu yerlerde önce büyücek göller, sonra kanlı çamurlar görülmeğe baş- ladı. Onu tutanlar hemen bınkınıqlazdı GCövdesiz başla başsız gövde birbi- rinden bir adım aralıkla kımıldanıyor, titriyor, yerlerinden hoplamağa çalışı- lardı. b yml;ılanıur bu korkünç ve îğnııç. ı.öm- nüş karşısında bir an için gözlerini ka- pıyarak yüzünü buruşturmaktan dini alamadı. KIZI Numara : 29 Fakat bu, haksız değildi. İshak reisle birlikte kancıkça öldü - rülen yüzlerce Türkün öcü alınmış o- luyordu. Kendi çadırına doğru koştu: — Atım?.. Çabuk atımı getirinl.. Diye bağırdı. Seyis hemen atı getirmek için koş Mansur şimdi sağa sola emirler ve - riyordu ve muhafız askerlerden yüz kişilik bBir müfreze hemen hazırlanı - yordu. Bir kaç dakika sonra başta Mansur olduğu halde yüz arap atlısı dolam - baçlı yolda bir toz bulutu kaldıriyor, sert bir rüzgârın önüne düşen beyaz bir bulut gibi bütün hızile Cezayir yo- lunda uzaklaşıyordu. Bu sırada Cezayir limanında bir Türk kadirgası da bütün yol hazırlık- larını bitirmiş bulunuyordu. Hızır Beyle bir kaç arkadaşı kadir- ganın hazırlıklarile meşgul olmuşlar - di. Kadirga kaptanı Hasan reis, kürek. çileri, yelkencileri, gardiyanları, levent- leri ve topçuları birer birer gözden ge- çirmiş, hepsinin dilediğinden daha iyi ve yerli yerinde olduklarını görmüştü. Bu kadirganın kıç kasarasından am- bara giden daracık merdiveninden ini« ken-|lince oldukça geniş bir boşluk vardı. (Arkası var) el ç S OL M ge di I Nafia Vekâletinden: 1/8/936 Salı günü saat on beşte Ankarada Nafia Vekâleti Denııiryollın inşaat dairesindeki münakasa komisyonu odasında Aydın Demiryolunun 67 - 200,274 -- 000,390 ** 450 ve 435 4 600 üncü kilometrelerindeki taş öcaklarmın her birinden on beşer bin metre mikap balastın ihzar, nakil ve vagonlara yüklenmesi işleri kapalı zarf usuliyle ayrı ayrı 1. — Bunlardan münakasaya çıkarılmıştır. 67 * 200, 274 4 000 ve 390 4 450 inci kilo i 21750 lira etrelerden çıkarılacak balastıların muhammen bedelleri 2 :ılııp muvakkat teminatı 1631 lira 25 kuruştur. 2. — 435 * 600 üncü kilometredeki taş ocağından çıkarılacak balastm muhammen bedeli 23250 lira ve muvakkat teminatı 1743 lira 75 mürekkep birjtakım m kilometreden kabilide .ı;:am!ıum 4 - eksiltmi cibince ibrazına mecbur nlduklı ve 3297 numaralı resmi ceridede Nafia Vekâletinden almış saat üüü on n :'ıliresinc tevdi etmeleri lâzımdır. Heybeliada D_z. Bu yıl Deniz Lisesinin taşıyan okurlar almacaktırı 2. — Orta Okul tercih olunur. F anlar ahmmnnz) d basmamış bulunmak. çıkarlacak balastın inşaat dairesinden verilmektedir. girmek isteyenler, 2490 numaralı kanun mu- ı evrak ve vesikalarla 7/5/936 tarih projesi ile baymdırlık işleri Genel şartnamesinden GAT TT nnıkı-evn’l:üvcyılm—m * 600 üncü münakasa evrakı 58 kuruş mu- ilân edilen talimatname mucibince oldukları müteahbitlik vesikası ve teklif mezkür kanunun tarifatı dıiıa'ııdı. hınıhyırık l'llB!Im dörde kadar makbuz mukabilinde demiryollar inşaat (28) Lisesi Müdürlüğünden: 9 ve 10 cu sınıflarına aşağıdaki şartları umhuriyeti tabaası olmak L f a mezunu olmak. Çok iyi ve iyi derecede olanlar (İkmale kalanlar alımmaz) Vücudu zinde ve sıhhati yerinde olmak (Dilde rekaketi sınıf için 15 - 17 yaşı arasında olmak ve 18 yaşına Lise 10 sınıf 16-19 yaşı arasında olmak ve 20 yaşma basmış bulunmak. — Yapılacak sıhhi mua, zanmış olmak. — Okul gece y yiyim, giyim, n p yenede ve müsabaka imtihanında ka- atılh ve meccanidir. Mektebe girdikten sonra kitap okul tarafından parasız temin olunur. Getirilmesi mecburi olan kâgıtlar: — Nüfus cüzdamı tasdiknamesi. T aç kapıı 5, — Altı adet & < BAA İŞ yel Kayıt m! bitecek vt Mektep şahadetnamesi veya sınıf geçme derecesini gösterir skerlik öğretmeninin mahrem raporu esika fotografı. c buna mümasil diğer kâğıtlar okul tarafından Ir. mamelesi 1 'Temmuz da başlanarak 1 Ağustos 1936 tarihinde bundan sonra müracaat edenlerin kâğıtları alımmıyacaktır. (53) Süyfa * 9 Fakir bir delikanlının hikâyesi Yazanı Ragıp Şevki Profesör Konrad dalgın dalgın yüzüme |şünmeğe hacet yok, tanıyamazsınız. Çüti bakarak: kü beni hiç görmediniz. Çünkü ben buras — Demek Haydelbergden ayrılıyorsu-"ya geleli henüz iki gün oldu. Dinleyin be- nuz öyle mi? dedi. ni, siz İstanbula mı gidiyorsunuz?.. İçim yanarak ve 'kesik kesik mürlda -| — Evet enima... ı narak: — Başka ne yapabilirim hocam, dedim. Kız kardeşimin hayatı için tahsilimi feda etmem İâzım geliyor. Hem biliyor musunuz ki, biz — şarklılar kız kardeşlerimizi sevgililerimiz kadat se- veriz. — Daha bir sene, daha bir sene bekli - yemez misiniz?, Bir sene sonra doktora - nızi alacaksınız. z BK — İmkân yok hocam. Biz fakir bir ai-| VC Bezya ae amlert e dene v Gine leyiz. Annemin aldığı dul maaşile bir dük-| Ti di — Sözümü kesmeyin kuzum, Bakın d. zinle ne kadâr müşfik konuşuyorum, Be « nim kim olduğumu, ne olduğumu araştır. mıyacaksınız. Belki size iyi bir kardeş, belhk ki bir abla, belki de bir arkadaş olabili « rim, Benim dostluğumu ister misiniz?, — Sizi tanımıyorum ki.. Nasıl diye « yim?.. — Hayır, tanımak dostluğa kâfi gel « gelebilir?.. Artık hayata atılmam, en aşa- ğ 60 liralık bir memur olmam lâzım geli-| — Evet... Ediyorum., Çok güzel sesi « yor. Böylece, belki de zeytin ekmek yiye-|niz var.. Suf bunun için ediyorum. Fakal rek elimize geçen paranın dörtte Üçünü kız | kuzum siz benim bu akşam Haydelbegden kardeşim için sarfedeceğim. hareke tedeceğimi de biliyorsunuz bitla « Hocam ellerini pantalon ceplerine &o -| bi... karak göbeğini şişirdi, yüzüme baktı: 'Telefonda çok kısa bir süküt oldu. Son- — Sen kuvveti bir adamsın Adnan, de- |ra emreden, tahakküm eden, yalvaran, ağ- di. Böyle panayır aktörleri gibi boyun bü- | lıyan bir sesle: kerek facia rolü oynaman, seni gülünç gös-| — — Siz İstanbula gitmiyeceksiniz, dedi. teriyor. Haydi, Allah selâmet versin koca| — Güldüm: Türküm. Meyus olmak budalalara mahsus- | — — Siz galiba küçücük ve masum bir tur. Sen mektep sıralarında olduğu gibi, | kuşsunuz. Niçin, hangi sebeple gittiğimi bil. hayatta da muvaffak olursun, dedi. Taiyorsunuz. Eğilerek elini tuttum ve öptüm. Bu âhti-| — Kıtık bir sesle: ' yar, belki benden ziyade Şarkı seven in -| — Biliyorum, dedi. Her şeyi biliyg « sandı. Elini öptürürken kısık bir sesle: rTum, Arkadaşlarınızdan duydum. Her ge- u Rünt ae ea bola Tüdle. Ber yi, amma bütün teferrüatına kadar bili « i çok arıyacağım koca Türk., HLA a SŞ ni kendine bağlamasını bildin2. Seni, oğ -|'OTUM- Ve gimdi sizden ne istiyorum bf « İmü nti deka gikaymcikak elak Ti masunuz?, İstanbula gitmiyeceksinli, ERTİNEĞERİ geniyücetmiş gibi) , orada kalacaksınız. Bir yıl daha burada msretle, içim yanarak arıyacağım.. Haydi, dökt lactile yolun açık oleanl.. dedi. ŞUĞ n alacakaiz — Siz deli misiniz kuzum?. Hem her şeyimi bildiğinizi söylüyorsunuz, hem dö egitmele diyorunuz. — Biliyorum ve bunun için de sizden şunü rica ediyorum: Size ve ailenize het ay muayyen bir para göndereceğim, ha « yır, bağırmayınız, itiyaz etmeyiniz. Bunlari Sokak başları kasketli, gri pardösülü ta- | size borç olanak veriyorum. Sonra, ka a lebelerle doluydu. İkide birde yolum üstüne | yanmağa başladığınız bir gün ben ken « tanıdık arkadaşlar çıkıyor, hocamın bana | dimi size tanıtacağım.. O zaman ödersiniz. Uzun ve loş koridordan aşağı büyük mermer taşlığa kadar sürüklenir gibi in » dim. Dışarı çıkıp ta Haydelbergin, bu tale- be şehrinin neşeli gürültüsünü işitmesey - dim, koskoca delikanlı alduğum halde ağ- hyacaktım. koyduğu isimle: — Hayır, dedim. Ben bir kadından pas — Keca Türk, ra kabul edemem, gidiyormuşsun di - — İsterseniz et « ye duyduk?.. Ya - hu, srası mi?, Bir senen kaldı? Yok- sa İstanbulda gü - zel bir nişanlı için mi bu tahtı devir- din?. diye bağırı - yorlardı. Bilmiyorlardı ki, benim sevdiğim, kız kardeşimdi ve yalnız onun için tahtı de - viriyordum. Yarınki nushamızda meyin. Biraz son « Ta size bir adam; ihtöyar bir adam bir zarf içinde bu parayı getirirse, n4 yapacaksınız? So « kağa mi atacaksı « nız? Polise mi vereceksiniz?., İşte © za « man sizin zeki bir Türk değil, budala bir 'Türk melezi olduğunuza inanacağım, Haydi dostum, öorevuar.. Beni sormayi * nız, beni aramayınız.. beni merak etme - Pansiyona geldiğim zaman, ihtiyar pan- yiniz. Arasıra size telefon eder, sıhhatiniz! siyoner odanın kapısından başını uzallı: — | soranım. Orevuarl. Deliye âşık Yazan: Faik Bercmen — Sizi telefonla bir kadın aradı. Ya - rım saat sonra yeniden arıyacak. Bekle - menhizi rica etti, dedi. * Bu güzel sesli kadın kimdi?. Bilmiyö « Tum. Nereden telefon ediyordu? Bilmiyo- rum. Nasıl bir kadındı?. — Bilmiyorum. Genç kız mi, güzel mi, çirkin mi?, Hasta mı). Hiç bir şey bilmiyorum. Yalnız sesi harikulâde idi. Onu sık nk arıyordum, içimde tütüyordu. Nasal kizgin bir güneşin çarptığı durm gün bir gölde, buğu buğu buharlar yük « selir de kıyıdaki yeşil ağaç kümelerinin içi ne girerse, bu dişi ses te içime öyle soku. luyordu. Gün aşırı telelon etmeğe başladı. Artık her ay bir zarf içinde ondan 70 kra ahyorum. Bir hafta sonra İstanbuldan gelen bir mektupta annem: — Bana Haydelbegden yüz lira geldi. Bunu sen mi gönderdin oğlum? Nereden buldun?. Yoksa artık tahaili bırakıp bir işe mi girdin?. Fakat biliyor musun?. Bu yila lira beni nasıl mes'ut erti, Seniye yündi hu- Bizim pansiyonun — telelon odası, etrafı | **i bir hastanecie.. Sevincinden ( »iabaylm buzlu camlarla kaph, küçücük, zarif bir İPENİ cok seviyorin diye her gün elerini urada sanilerce kal « | #"Parak ağlıyor.. Görsen ne kadar mes'ut. yi * Benim meçhul kızıma veya kadımmıa af tık her gön bir mektup yazıyorum. Şimdi ğ © da benimle mektır m. Şimdi de bu telelon edenin benim sa « Benden kendisi .dîh;î:ç. bar velem is « mışın ve küçük Sorelim olduğunu sandım. İ vedi. Ona «Cö diye hitap ettmn. Hem Fakat ses kulağıma çarpjınca, birdenbire|türkçe bir inim.. Gönül.. O kaca, hoşuna yüreğimde bir şey kımıldı. Güzel, çok güzel, gidiyot ki... Artık mekteplarımır he dost su gibi berrak “ve temiz bir kadın sesi: ktubundan çıkt, şimdi iki sevgili gibl — Alooo, siz misiniz?, dedi, sevisiyoruz. Ve onra benim cevap vermeme meydan | — Nihayet bir gün bana son mektübunu bırakmadan kıvrak ve neseli bir sesle:' gönderdi: — Siz beni tanır mmmsz?. Hayır, dü -l (Lütfen sayfayı çeviriniz) Bavullarımı birbiri östüne kapı önüne yığdım. Duvarlara astığım tesimlere uzun tzun baktıktan sonta hepsini camlarından çıkardım, bir gazete ile sararak küçük va- lize yerleştirdim. Odanım boşluğu, soğuk- lağu ve kasveti içinde Allah Bilir ki, bir ö- Tüden farkazdım. Tâ uzaklardan gelen almanca bir mek- tep şarkısına kendimi kaptırmış, ayağımla hafif hafil tempo tutarak başımı sallıyor - dum. İçimde kırılmış bir şey vardı. Ölüme hazırlanan bir insan gibi gözlerimi kapı - yor, yavaş yavaş mavi sularım, minarelerin, kurşuni kubbelerin jçinde akoyp kalmış bir şehri bulmağa çalışyordum. Birdenbire kapıdan Madam Agenbergin sesini duydum: — Sizi telefondan istiyorlar!.. höcredir. Ekseriya dığım, bizim haşanı ve şimarık — kızlarla, zengin mektep arkadaşlarile uzun uzun ko- | nuştağum olurdu.