Gâvur Mohmedin Yeni Maceraları GİBAL i ZİNDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 25 Âliş, başını bir tarafa eğmiş.. par- maklarının arasındaki küçük türpüyü mütemadiyen demire sürtüyor.. ayni amanda derin derin düşünüyordu. Gâvur Mehmet te; kapının yanında, arkasını duvara dayamış olarak duru- yor; gözlerini Âlişin çehresinden ayır- miyor, zihninden şunlar geçiyordu: — Şimdiye kadar, hiç tesadüf etme- Siğim bir sima... Herhalde, işe yeni mealini © Gelini göre bei naz. Benden şüphelenmediği halde, yine ihtiyat gösterdi. Niçin yakalandı- ğını doğru olarak söylemedi, Cürmünü, hafif göstermek istedi... Bundan da an- Jaşılıyor ki, Âliş ağa, kurnaz geçinen abdallardan biri, Yahut da, bu işlerde henüz daha pek sesmi... Eğer burada.. ilk ifadesini tekrar etseydi, her halde Bönil Bİ: şüpheye sevkedecekli.;..” Bü yalanı söylemesi gösteriyor ki; oÂliş, cinayet meselesile tamamen alâkadar- dır.... Asıl hatası, derhal kaçmayı ka- bul etmesinde.. âdi bir zembil hırsızı, hiç bir zaman bu kadar büyük bir teh- likeyi göze almaz.. ve kaçmaya çalış maz. Eğer aldanmıyorsam; tuttum, demektir. Âliş, beni istediğim yola götürecektir... Ah Allahım!.. Bir kere şu izin üzerine bassam dan sonrası kolay.. Eğer Lüna ş Gö gelen şu Felikolin benle rene mezsem.. bunca sı didin- n ucunu Gâvur Mehinedin kalbindeki yaraya, Banki insaf bir parmak şiddetle basıyor. O ıztıraptan gözleri yaşarıyordu. ... — Hana. — Nasıl.. kolayladı mı?.. — Eh.. çok bir şey kalmadı. — Yoruldunsa, sana yardım yim. — Yok canım.. iki demir kesmekle adam yorulur mu?.. Eğer bu kadar şeyden yorulursak sonra aç kalırız. — Âlişt.. ede- — Hü e len mii — Eh. — Bazı büyük işlere de girer misin? — EK.. işi bilir. “Eğe bir ikili belki iyi bir iş var. Seninle şu işi görelim. PE NAR nir 0) olursa kazanırım. — Bir mağaza soyulacak.. bir kasa kırılacak. — Söyguna gelirim. Amma kıramam. — Amma, bak.. demiri sun, Bu işde; epeyce pişkinsin: — Demir kesmek başka.. kasa kır mak başka, mr kasa kesiyor- — Yarın akşam Karolin gazinosuna gel... Orada maskeli bir balo var... Beni gözlerimde kırmızı bir maske, üzerimde kırmızı geniş bir manto ile bulacaksın.» di- yordu Gece renkli fenerler, ışıklar, şakrak se8- ler araınra Karolin gazinosuna girdim. Kalbim o kadar çok çarpıyor ki... Yürür - ken düşmemek için ikide birde masalara tutunuyorum. Renkli suların fışkırdığı ha- vuzun kenarına gelince, onu kızıl kırmızı geniş mantosu, kızıl kırmızı maskesile ba- na bakar gördüm. Ayaklarım dolanarak koştum ve — Gönül. diye bağırdım. Bu isme alışkanlığım beni böyle garip bir hataya da düşürmüştü. Ellerine sarı - lnca kısık bir sesle: e çok heyecanlanıyozsunuz, dedi. Kollarınızı veriniz, beraber yürüyel » ne kadar güzeldi. Dud gibi kırmızı ve islaktı, “Kızıl de gözlerinin yeşilliklerini gö- ları rüyordum. Kaç dela avucum içine aldığım elini s- karak: dedim. Bir aralık tarhlard nndan hafif hafif palyaçolarına doğru Seni seviyorum, eni seviyoruml.. avuz kenarla - gazinonun gidiyorduk. © Kalın, gür, neşeli bir sesi — Bulamaz mısın, öyle bir iki arka- daş). — Bulurum amma,.. — Ammasi ne oluyor?.. — Kırılacak kasa nerede? — Galatada.. Mumhanede, — Şarapçı Yaninin kasası rnı?.. — Hayır. — Ya kimin?.. — Papaviçin... Hani şu zengin Hır- vat bakkal yok mu?., Âliş, derhal işini bıraktı. Başını çevir- di; Gâvur Mehmede baktı. Ve sonra kaşlarını çatarak: — Uskumru Emin!.. Galiba senin canın, tavada kızarmak istiyor. — Neden?.. — Sen Papaviçle oyun mu yorsun — Niçin canım?.. — Onun malı, balık kılçığıdır. Kim- eps boğukndan geçme, — Yok be yalmız). — Eh, bunu bir tecrübe et... Kasa- sını kırmaya hacet yok... Bir gün alış-| veriş için dükkânına git.. orada, şöyle bir biçimine getir de, bir avuç fasulye! al; cebine koy... | — Ne olur?.. oynu- — Ne olacağını o zaman görürsün. — Allah, Allah.. — Allah, Allah; yaaa... Geçen sene, bir iki sersem böyle bir işe girişmek is- tediler. Fakat, Ayvansaray zindanında da Allahın emrini çektiler. İ ünsaray zindaninda mi?.. | vet, — Ne demek o, Ayvansaray zin- danı?.. — £h.. onun orasını Allah bilir. Gâvur Mehmet, kalbinde büyük bir sevinç hissetti, Fakat, Âlişi şüphelen- dirmemek için, daha fazla bir şey söy-| lemek istemedi. Ve derhal sözü değiş tirdi. — Vay canına.. ben bu herifi şöyle uzaktan görür de, bir şeye benzete- mezdim. Demek ki Papaviç, bayağı zorlu bir adam mış, haaa... — Ne söylüyorsun, arkadaş... Eğer Papaviç istemezse, Galatada bir sinek|* bile kanadını kımıldatamaz... Herif, her tarafa ağını germiş. Kendisi de geç- miş, o ağın ortasına yerleşmiş::. Hele haddin varsa, kımılda, Hemen, cup diye o ağın içine düşersin. — Tuhaf şey. — Tuhaf olan, o değil. senin gibi bir deniz hırsızının, bunları bilmeme: si... Kaç senedir bu işi yapıyorsun?.. — Eh.. bir buçuk, iki sene var. — Yatağın var mı?.. Çaldıklarını ne yapıyorsun): — Azapkapıda bir yahudi vardır. Ona verir sattırırım. (Arkası var) ön - — Heyyyy, koca Türki, Buraya bura - yal.. diye haykırdı. Hızla döndüm: Profesöı Konrad... Etrafını alan beş altı kişi arasında aya - ğa kalkmış, ellerini kollarını, göbeğini sal lıyarak beni çağırıyordu. «Gönüle ile beraber profesöre doğru yürüdük. İhtiyar hocam, elimi acıtırcasına siktir — Maşallah, dedi. Böyle piliç gi lün gibi. bir içim su, Venüs kadar dilber, selvi böylu aşifte ile ne yapıyorsun sen ba- kalım?. Kıpkırmızı oldum. Kan beynime sıçra - dı. Profesörün bu terbiyesizliğine, küstah- lığına ve edebsizliğine karşı cevap vermeğe hazırlanırken, hocam elini masaya vurdu — Ha, söyle bukayım?. Sen benim kı- zımı nereden tanıyorsun ?. Birdenbire hızla «Gönüle e döndüm. Hayret!.. Maskesini çekiniş, tatlı, müşfik bir bakışla yüzüme bakıyor, gülüyordu... Ben hayretten sallanırken, Gönül kolu- İma girdi İ — Haydi artık, geli. Ben senden sevil mek istiyorum!, dedi. ! * İ Karımın drshomasından ayırarak ver » İ diği borcu aşkımla ödemiye. çalışıyorum. Fakat o benim için müslüman olduğu hal- de, benim onun için hiristiyan olmama ra- İn değil, SON POSTA İttihatçılar Divrik e ) Zİ MUHALEFET © Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl. öldü? Son Posta'nın siyasi tefrikası 3 11 Yazan: Ziya Şakir Ahmet Rıza Bey, lüzumsuz ataklığını cezasının acı acı çekmiş, muhaliflerini tehdide çalışırken, siyasi varlığı, müessir bir şekilde darbelenmişti Abdullah Cevdet Beyin rivayetine nazaran, kendisi Abdülhamide bu tel- grafı çekerken; sefaret başkâtibi Asım Bey (1) de sefire yol göstermiş, onu teşci etmiş; Avusturya hariciye neza - retine göndermişti. Sefir Mahmut Nedim Bey, hüngür hüngür ağlıyarak, Avusturya « Maca- ristan hariciye nazırı Kort Golohofes- kinin yanına gitmiş., gelen vak'ayı anlatarak: — Şerefli mevkiimin haysiyetini muhafaza etmek için, Abdullah Cev - det Beyin derhal hudutlardan dışarı çı- karılmasını istirham ederim. Başına Demişti. Ve.. gene rivayete nazaran, Abdül - hamide şöylece bir telgraf çekm — Mehezimizden, aynen — (Sureti telgraf) Atebei felek mertebei hazreti velinimeti âzamiye Jon Türklerden dayak yedim. Tal - tifimi isterim. Padişahım, çok yaşa, Abdi memlükleri Viyana sefiri kebiri Mahmut Nedim Abdullah Cevdet Bey etkâ - rane telgrafı karşısında pek çocukça ve imiyane bir linâti ile yazılmış olan bü telgraf, Abdüll de gidedursun; Vi- yana polis müdürü Abdullah Cevdet Beyi polis nezaretine celbetmiş.. Nâ- zikâne ve yarı resmi bir lisan ile: — Bazı esbabı siyasiyeden dolayı; zatıâlinizin Avusturya hudutları da « hilinde bulunması, mahzurdan salim olmıyacağı sefiriniz tarafından bildiri- iyor. Hariciye nezaretinden “aldığım emre ittibaen, derhal Avusturya - Ma- caristan hudutları haricine çıkmanızı rica ederim, Diyor. Abdullah Cevdet Bey, bu nezaketi timal etmiyor. Ve derhal Viya - nayı terkederek hudut haricine çıkı - yor, Ve.. (Viyana sefaretinde vukua gelen skandal) sahnesi de burada ka- panıyor. celi Muhterem karilerimizden bazıları; arzettiğimiz şu hakiki h mal ki sadedimizden hariç bulmuşlar- dır, Bu karilerimizin cidden hakları vardır: Ancak şunu arzedölim ki; oki sım karilerimizin sabırlarını sujistimal cesaretinde bulunmaktan maksadımız, büsbütün boş ve manasız bir cür'etten ibaret değildir. O devrin haleti ruhiye- sini, zihniyetlerini, karakterlerini, şah- siyetlerini ortaya koymak itibarile çek.. Hem de pek çok şayanı dikkattir. İşte; Ahmet Rıza Beyin tahrif ede - rek, - en mühim muhaliflerinden olan - Abdullah Cevdet Bey aleyhinde bir si- lâh gibi kullanmak istediği hâdisenin hakikati, bundan ibaretti. Ve, görülü- yor ki; bu hâdisenin cereyanında da Akdullalı Cevdet Beyi küçük düşüre- cek hiç bir şey mevcut değildi. Ahmet Rıza Bey, bu lüzumsuz atak- lığının cezasını, gene acı acı çekmişti. O, muhaliflerini karınca iğnesile teh - dide çalışırken; muhalifleri de derhal karşısına dikilmişler; » Kobra yılanla- rinin: #ahirli dişlerinden daha müessir olan dişlerile - onun siyasi | varlığım dişleyivermişlerdi. Evvelâ, Dayak yiyen sefir Mahmut Nedim Bey ile Ahmet Rıza Bey ara - sındaki münasebeti ortaya döküver » mişlerdi. Ve bunun için de Viyana - nın en büyük gazetelerinden birinde, (Samarlanmış sefir) başlığı altında ya» zılmış olan bir yazıyı ileri sürmüşler - di. Sonra.. (Şürayi Ümmet) gazetesin- de çıkan: İngiltere, hükümeti seniye - ti mülkiyesini muhafaza eyi, ibti - nin tamamiy (1) Sabık Hariciye mazırlarından, A- sım bey. etmek taahhüdü mukabilinde, Kıbrıs ceziresini bizden aldı. Halbuki Mısırı istilâ etmek suretile, (2) hükümeti se- niyenin tamamiyeti mülkiyesine evvel taarruz eden; gene İngiltere ok du) diye yazılınış olan bir yazıyı par- maklarına dolamışlar.. Ahmet Rıza Beyi tarihe ve hâdiseye vukufsuzluk, ehliyetsizlik, liyakatsizlik, - hattâ bu sebeplerden dolayı « ankasdin İngiltere hükümetinin husumetine kapı açarak memleketine ihanetle itbama başla - mişlardı, Daha sonra ( Şârayi Ümmet )ga- zetesinin son nüshalarında çıkan, (Po- lonya ormanında bir Rum ile muha - vere) yazısını ileri sürmüşler.. (İştel.. Ahmet Rıza Bey, memleketimize ec » nebi müdahalesini teşvik ediyor) diye tenkide girişmişlerdi. Ve daha'sonra.. (Ahmet Rıza Bey!, Siz, gezetelerinize yazılacak yazıları « en nüsveddelerini evvelâ alıp sefir r Beye götürüyorsunuz.. Göste - unuz. Onunla mutabık kaldık - sonra, neşrediyorsunuz... Bunun mahasi, nedir?..) demişler; ve Ahmet Rıza B n cevap-beklemişlerdi. Ve en zü döndürüp dolaş- trip, Ahmet Rıza Beyin . (İstanbul matbuatı) nı tenkit etmesine getire - rek: (Ey Ahmet Rıza Beyl.. Siz, (Pa - ris) ten kovulmak korkusile, şiddetli makaleleri (Meşveret) gazetesine koy- mıya razı olmuyordunuz... Avrupa - nin kalbgâhı hürriyetinde yaşıyan si - ni, Abdülhamit Hanın) hüküm ve t8 biiyeti altında çürüyen fıkara ve cüh& lâdan ne neşriyatı filiye bekliyebilir * dik?..7 ( (Paris) te oturup: « Ey ahalil Padişah, şöyledir, böyledir... diye yağ mak.. ve sonra onu da ahaliye değil kendimize okutmak (3) ile, böyle bil adama (yani, zalim ve müstebit Ab © dülhamide) ne yapabiliriz?.. (Fil) & vücüda getiren (kavil) dir..* Fina lar, hürriyet ve cumhuriyetlerini, ga * zetelerle kazanmadılar.. Amerikalılaf Amerikayı lâfla yapmadılar... İşte şii di bizden ayrılan (Girit) liler de, işle rini sözle görmüyorlar... Henüz ort da yumurta yok iken, gıtgıdaklarile of”! talığı velveleye veren tavuk şarlatan” ğı göstermiyorlar. Hal böyle iken memleketteki inkılâbı sizin gazetenif mi, yapacak?.. Burada bir köşeye çek iniz tafrafuruşluklar mi biçare halkımıza hürriyeti aldıracak?) Diyorlar; ve sonra da: ISiz, tekmil memur olanlari gülüni bir tahkire uğrattıktan sonrat İ — Abdülhamit, Avrupanın islâm © lara karşı olan bu'zu adavetini bili yor. Hattâ, ıslahat namına teklif olu nan şeyleri yapmamasi; ve böyle ley tüllâalde bırakması; islâmların huku kunu müdafaa arzusundan ileri gelme bir tedbir imiş.) lerek gösterdi (Arkas var) (3) Paris, Cenove, Mısırda intişar edef bu gazete, mecmua ve #3irenin karileri zin gibi bir zat böyle cibanet rirse; bir emirle beş yüz bin süngüyü tüfeklere taktıran bir hükümdarın (ya- ———— (2) Berlin muahedesinden sonra, larda bulunan Jön Türklere münhasır gifi! idi. Bunlardan pek az! Osmanlı badutifi rından içeri girerdi. Muhalifler, bu sözle rinde çok haklıdır. ——— —ğ—— Kadıköy Vi Kadıköyünde Ferit bey sokağında Üsküdarda Rum Mehmetpaşa İcadiye caddesinde 94/1 sayılı Üsküdarda Selimiye hamam sokağı 48/sayılı arsa Yukarda mevki ve numaraları yazılı Vakıf yerler 31/5/936 ar Direktörlüğü il 19 sayılı ev ; dilldcân. biti dk i dar kiraya verilmek üzere açık arttırmaya konulmuştur. i İhaleleri 5/8/936 Çarşanba günü saat 15 dedir. İsteklilerin Kadıköy V! kıflar Müdürlüğüne müracaatları (4248) Devlet Basımevi Direktörlüğünden: Kültür Bakanlığı yayınlarının genel satıcılığını üç yıl süre ile mış bulunan «Vakit» ideresile yapılmış olan mukavelenamenin Temmuz/ 936 günü sona ermektedir, Bundan sonra Kültür Bakanlığı yayınlarının satışı yalnız kitapçılar yapılacaktır. Bu yayınların satışını üstüne " dl .. — almak istiyen kitapçıların ya bul yerin Kültür Direktörlüğüne veya Devlet Basımevi Direktörlüğüne rarak satış şartlarını öğrenmeleri ilân Ankara Yüksek Rektörlüğünden: 21 — Yüksek Enstitü ihtiyacı olan mevcut nümunesine göre battaniye açık eksiltmeye konulmuştur. , 2. — Eksiltme Yüksek Enstitü Rektörlük binasında toplanan ihale komisyonu tarafından yapılacaktır. 3. — İhale günü 7/8/936 tarihine rastlayan Cuma günü saat edilecektir. olunur. (41) Ziraat Enstitüsü se elli idare 16 dei 4, — Muhammen bedel beheri (1650) kuruş hesabile (825) liradır. 5. — Muvakkat teminat (62) liradır. 6. — Parasiz şartnamesini almak ve nümunesini görmek isteyenler Dsir* Müdürlüğüne müracaatları, (12) ekle Türk Maarif Cemiyeti Resmi ilân İşleri Bürosu Yeni Postahane karşısında dairede. 20 Temmuz tarihinden darların resmi ilânları bu adrese Erzurum hanında 2 inci kattaki itibaren işe başlamıştır. göndermeleri. Tek: 21101. Resmi İlânlar Türk Limitet şirketiyle alâkası yoktur.