Horgün Mısırlılar İstanbula Niçin Gelmiyorlar? e Olimpiyatlar ve Propaganda * Mısırlılar İstanbula Niçin Gelmiyorlar? Yu- M nanistana, battâ Remanyaya ve Bul- garistana gidiyor, fakat İstanbula — gelmi- yorlar. Bu hafta İstanbulu ziyaret eden Mizir liniversite talebeleriyle birlikte — şehrimize gelen Mısır gazetecilerinden birine bunun sebebini sorduk: — İki sebeple, dedi. Birincisi, diğer memleketler Mı: propaganda yapıyorlar, siz yapmıyorsunuz. Misirda ilkbaharda herkes yazı netede geçireceğini düşünüp plân hazırlar. Diğer derhal karar vermekte imda- rengl- itır zenginleri yazın Kıbrısa, a çok memleketler dınıza yelişirler. Hergün kapınıza renk ilânlar bırakırlar. Siz: deki sayfiye yerlerini, hayat şartlarını, göre ceğiniz kolaylıkları anlatırlar. Zenginler bu memleketli propagandanın tesiri altında bu — memle- ketlerden birine gitmeğe karar verirler. Siz- ler hiç propaganda yapmadığınız için İs- tanbula gelmeği düşünen bile olmaz. İkinci sebep de İstanbulun pahalılığıdır. kstanbulda bir ayda Yunanistan, Romanya bütün bir mevsimi geçirmek mümkündür.» Söyliyecek söz bulamadım ve bahsi ka- sarfedilecek para ile ve Bulgâristanda padım. * ÖOlimpiyatlar ve Prapaganda Bniyıl oyunlarına Türk sporcuları da gidiyorlar. Almanlar, olimpiyatları Berlin- de yapmakla zamanımızın en büyük pro- pagandacı milleti olduklarını ispat ettiler. Alman propaganda nezareti bütün teş- kilâtını bu hususta seferber etmiştir. Ber- lin olimpiyatları Alman propagandası için bir ület olarak kullanılacaktır. Propagandanın en kuvvetli silâh oldu- ikunu Almanlar kadar hiç bir millet iyi an- lamamıştır. Cihan harbinde kuvveti anla- gılan propagandayı Almanlar şimdi — sulh içinde davalarını kazanmak hususunda kullanıyorlar. Almanlar propaganda sayesinde Ren havzasının işgalinden dolayı büyük itiraz- lara uğramadılar. Gene propaganda yüzünden Avustur- ya ile anlaşmış olmaları beynelmilel — bir mesele haline sokulamadı. Yarın propaganda sayesinde Danzig'i alacak, Memel'i işgal edecek, ve belki de Versay müahedesinin bütün haksızlıklarını ılıp ıupuıecekleıd.ır iyor Musnnın K 1 — Penicles kimdir? 2 — Peru devleti nerededir ve nüfusu e kadardır? 3 — Meslılarda kral nâibine ne isim vwerirler?> 4 — Kanguri denilen hayvanların husu- siyeti nedir? (Cevapları yarın) * Dünkü suallerin cevapları: 1 — Tatu kemirici hayvanlardan biridir. Derisi pul pul bir kabuktan ibarettir. Ce- mubi Amerikadan başka hiç bir yerde gö- 2 — Cenubi Amerika devletlerinden bi- ri olan Bolivya bu ismi Bolivar isimli A - merikalı bir general ve devlet adamından almıştır. 1819 da Kolombiyaya karşı dur- müuş ve 1824 de Cuhmuriyeti tesis etmiş- dr. 3 — E«ski Hintliler tarafından tesis e - dilmiş olan Brahmen dininin — Allahı üç Başlı, tek vücutlü dört kollu olarak ve çö- melmiş bir halde, ellerinde anahtar, ayna, zincir ve desti bulunarak canlandırılmış - bır. 4 — Brezilya 47 senelik bir devlettir. Wi4 Yemmuzda evlendim ,, Fransada bekâr bir adama: —Evli misin? Diye sordukları zaman, dam: — On dört temmuzda evlendim. Cevabını vermiş. Bunun sebebi de Fransanın Cüm - huriyet bayramına tesadüf eden 14 temmuzda hiç bir evlenme merasimi- nin yapılmadığı, Fransız olup da Fran- sada evlenenler arasında 14 temmuzda evlenmiş bir tek kişi bulunmamasıy - erlinde yapılacak beynelmilel olim- bekâr a- Resimli Makale En iptidai ve en vahşi hayvanlar bile insanlar kadar vahşi de- &ildir. Çünkü bu hayvanlar başka hayvanları veya nebatları yi- yerek yaşar, fakat hiçbir zaman kendi cinslerini yiyip imha et mezler. Halbuki insanlar birbirlerini yiyip mahvetmek için mü- temadiyen silâhlanmak ve hazırlanmakla meşguldürler. Yarın bir harp çıktığı zaman, yer yüzünde belki de insan kalmaya- ahtır. Tahrip vasıtaları o kadar cehennemi bir şekil almıştır ' SON POSTA K Zasanlar ve hayvanlar B ki, ne cephede, ne lâmet yoktur. Birbirlerini yiyen, en vahşi hayvanlar derecesinde bile medeniyete ermiş sayıla- mazlar, Fen, teknik, makine ne kadar ileri giderse gitsin, her şeyden evvel insanların insan olması lâzımdır ve buraya var- madıkça kurtuluş yoktur. cephe arkasında bulunan insanlar için se- öldüren, imhaya çalışan insanlar, hâlâ WRAS—ME Amerikada Bir kadın Köpek doğurdu Amerikanın Georgie — eyale- tinde bir kadın, köpek — doğur - muştur. Hâdise Amerikada fev « kalâde alâka u- yandırmıştır. Ka- h A dın köpeği görür görmez boğmak istemişse de kocası buna müsaade ct- memiştir. Amerikan gazeteleri bu hâdise hak- kında şu haberi vermektedirler: «Doğan bir acubei hilkat değildir. Tamtamına bir köpektir, yapılan tıbbi tetkikler, hiçbir netice vermemiş, ve | İbu işin aslı anlaşılamamıştır. Kadın ile Kö-|', kocası bu yüzden darılmışlardır. pek 3 ay kadar yaşadıktan soyra öl - müştür .» ... Güzelleşmenin tehlikeleri Fransız - güzellik akademilerinden biri, kadın ve erkek vücutlarını güzel- leştirmek için yeni bir usul bulmuş - tur, Vücudun çökük, yıkık yerlerine, eritilmiş balmumu İnjection gibi yapıl- maktaymış, Bu usulü tatbik ettiren bir kadın gerçi güzelleşmiş, fakat canı fevkalâ- de yanmış olacak ki gazetelere şu mektubu göndermiştir: «Güzelleşmek için sıhhatini bozan, eziyetlere katlanan insanların aklına şaşarım. Benim de aklıma siz şaşın..» Şimdi müessese ile davalı olmuslar- mış.. ... lııp muayenesi Leningradın bir çok otobüs ve tram- vaylarına zelzeleleri tesbit eden mograf âletleri yerleştirilmiştir. Bu &letler ayni zamanda arabaların sarsın- tılarını tesbit edecek ve bu suretle bu sarsıntıların cümlei âsabiye üzerindeki tesiri tetkik edilecektir. İSTER İNAN İSTER Belediye yeni çöp arabaları getirtmiş. dan çöpleri toplayacak, ve istenilen Doğrusu sevindim ve bizim mahalleye de bunlardan — bir Filvaki bizim semtte de (Kadıköyde) çöplerimizi - bazan araba ile, bazan kamyonla kaldırıyorlar. Fukat çöpçüler ne a- İSTER İNAN (" HERGON N BİR HERGÜN — BİR FIKRA Teşbihte hata olmaz! Eski gazeteci arkadaşlarımızdan biri, bir tarihte, bekârlıktarı usanarak, gü - zelce bir kadınla evlenmişti. Bu arkadaşın kötü bir huyu — vardı: Her akşam, işten çıkınca, Sirkeci mey- hanelerinden birine uğrar, yüz dirhem- lik bir şişe rakıyı yuvarlar, evine öyle giderdi. Bir akşam, karısı onun bu baline kar- gı isyan etti. — Ne bu, arlık? Tanrının gecesi fitil gibi geliyorsun.. üstelik de, evin içini leş gibi rakı kokutuyorsun! Midem bulanı- yor, vallnhi!. Diye çıkışınca, bizim arkadaş, soğuk- kanlılıkla: — Acsip! dedi. Rakı kokusu bu ka- dar fena mı?. Ben senin lavantana itiraz ediyor muyum, hiç?! BULMACA & 9. 10 ni a A F b B DıE -— | — Okunan şey, böreğin eşi. 2 — Ab- gdal, çil yavrusu gibi — dağılmak tarifinin Frenkcesi. 3 — Havaiyat ile uğraşılan yer. 4 — Durgun. 5 — Azatlamaktan emrihâ- za. 6 — İlbay, sütle pişirilen scak sabah içeceği. 7 — Haya, yemekten emrihâzır, bir erkek ismi. & — Bir bas ilâvesile elbise olur, genişlik, bir kumar oyunu. 9 — Ölü- |lere okuduğumuz. 10 — Üçüncü şahıs, be- |lediye reisi. Yukarıdan aşağıya: | — Ecnebilerin yıllık eğlenceleri, üçün- cü şahıa. 2 — İlâhirinin kısaltılmışı, zara- Açmadan, kapama- yere götürüp bo- ı Lokantalarda yemekten Sonra uyumak İçin yataklar Havalar sıcak olduğu zaman - larda öğle yeme - ginden sonra, şöyle bir kestir - mek herkes - için büyük bir zevk - tir. Yalnız dışarı - da çalışıp, yemek için eylerine dö- nemeyenler, bu zevkten mahrumdur- ilar. Sımsıkı ve kapalı - olbizeleri içinde terleye terleye yemek yedikten sonra, |işlerine de bakmağa mecbur olurlar. | —Alman lokantacılarından bir tanesi ıbu işe bir çare bulmuş, lokantasının üst katını, yatakhane haline ifrağ et- miş ve yatakları birbirinden perdeler- le ayırmıştır. Şı'mdı. iş güç sahipleri de lokantada yemeklerini — yedikten sonra yukarı çıkıp şöyle bir kestirebi- Kiyorlarmış. Lokanta çok rağbet ka- zanmış. fetli. 3 — Sükütu anlatmak için kullandı- ğımız bir kelime, kırmızı, mah. 4 — Az - lıklar. 5 — Yokuşun zıddı.. 6 — Demir pisliği, nasıl manasına kullanılan kaba bir kelime. 7 — Amerikada meşhur bir kanal, geceleri dans edilip eğlenilen yer. B — Süt veren hayvan, cemi edatı. 9 — Köylülerin «söyle» manasına kullandıkları bir kelime, bir Rum kadın ismi. 10 — Mezruat, ba - basız çocuk. j Dünkü bulmacanın halli: Soldan sağa: | — Davar, dadı. 2 — Avukat, süz. 3 — Rukiye, akl. 4 — İç. biber. 5 — Ehem. 6 — Ma, taşıma. 7 — Ana, irat. B — Kunmtar, ril. 9 — Tain, sula. O, zan, Mâal. Yukarıdan aşağıya: 1 — Danlmak, o. 2 —- Avuç, anut. 3 — Tayuk, ara. 4 — Âkabet, tiz. 5 — Rayiha, ana. 6 — Tebşir. 7 — Emir, ma- rul 9 — Dük, Attilâ. 10 — Islak, fal, İNANMA! rabanın, ne de kamyonun kapaklarını kapamağa lüzum gör- müyorlar. Bilhassa kamyonun açık kapaklarla etrafa pislik, ko- ku, ve sinek yayarak bir geçişi var ki, gördüğünüz zaman has- talık neşreden bir vasıtanın geçtiğini zanmedersiniz, Şehir içinde güpegündüz açık çöp kamyonu — koş'urulur mu? Koşturulmaz, onum için siz de bu dediklerime belki inan- mazsınız amma, ben hakikati yazıyorum. İSTER İNANMA! Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu için Bugün Konamadı Türk - İngılız Dostluğu (Baştarafı 1 inci sayfada) Bu sözler sadece bir dost cemilesi de- Bi bir hakikattır. Hakikat olduğunu ispat, jeden bir çok vâkıâlar içerisinde, İngiltera gibi, samimiyetini bezletmemekle şöhret al- mış bir devletin bize karşı bir zamandır ta* kip eylemekte bulunduğu dostane politika- dır. İngiterenin kadim siyaset prensiplerine vâkıf olanlar için, onun politikasındaki bu tebeddülün manâsı pek büyüktür. Daha, beş an sene evvelisize gelinceya kadar, İngiliz cfk umumiyesi bize karşi büsbütün hasmane değilse bile antipatik bir nazarla bakmaktaydı. İngiliz milletinin nazarında, Türkiye Hindistan yo tika- yan, ve kaldırılması lâzim gelen bir engel di. O yoldan bu engelin behemi mlmasını, İngiliz hariciye nazırlar t etmiş ve bu vasiyet, İngilter tici siyasetinin bir asırdan ziyade temcli ol- . vasi; muştu. İşte bugün, bu vaziyet ğişmiş, Atatürkün, milli hudutlarımızı aşa- olduğu tamamiyle de- rak cihane nefhetmeğe muvaffak barış havası İngiltere ile bizim aramızdaki bulutları tamamiyle dağıtmıştır. Bu türlü belirmeğe ve bir çok vesileler- le tezahür etmeğe başlayan İngiliz dostlu. gunu biz. de Memnuniyetle karşılıyoruz. Metkezi Avrupanın garbında bulunmakla beraber muazzam bir Akdeniz devleti olan Büyük Britanya, gene Akdenizde diğer bir muazzam devlet olan Türkiye ile elele ve» sulh ve emniyet bakımından kıymeti, ölçülemi- yecek kadar büyüktür. Sulhu tehdit eden bütün menfi emelle- ti de durduracak olan bu samimi dostluk iki memleket arasındaki ekonomik müna- sebetleri de sıklaştıracak, zaman icabı dur- gunlaşan tcari mübadelemizin — inkişafına da hizmet eyliyecektir. Ancak bu dostluğun manevi kıymeli, bence maddi kıymetinden aşağı değil, bek ki de birincisi, diğerine hâkimdir. Zira Türk dostluğu da, İngiliz dostlu: ia da güç kazamılır şeylerdir. Fakat bir ke re de kazanıldı mı, her ikisine de her za man güvenilir olduğu da inkâr edilemeyen hakikatlerdendir. e Ve Adisababa muhasara i altında mı ? (Baştarafı 1 inci sayfada) sine kadar zindanda yatan Ras Hailu- ye bırakmış, © da İtalyanın Habeşis- tanı ilerleteceğini ve zenginleştireceği- ni, onun için İtalyaya itaat lâzımgeldi. ğini söylemiştir. Bu Da Başka Bir Şayia Roma, 24 (A.A.) — Adisababa-! dan bildirildiğine — göre İtalyanlar, Chosi'da tathir barekâtına — başlamışe lardır. İtalyanlar, Adisababanın — yüz elli kilemetre enubunda Habeş yağmacı- larından mürkkep çeteleri yakalamış- lar ve dağıtmışlardır. İtalyan kuvvete lerinin geçtikleri her yerde Habeşlerin dahalet etmekte oldukları haber veril- mektedir. rince, hasıl olacak kuvvetin, umumi Dansöz Argentina neden ölmüş? Geçenlerde ölen dansöz Argentina bâtıl itikatlara çok inanırdı. Bir gün Pariste kendi icadettiği bir dansın pro- valarını öperada seyrediyordu. Bale « ideki artistleri çok beğendi. O sırada tiyatronun müdiresi ken- disine uğur getirir diye bir Tavşan ayağı verdi. — Onu kaybetme, uğursuzluk ge lir diye de ayrıca tenbih etti. Fakat zavallı Arjantina ayağını kaybetti. Ölümünden bir iki saat evvel. etrar fındaki müteessir çehrelere baktıktafi sonra: — Âkıbet mukadderdi, dedi. Tavşat? ayağını kaybettim, öleceğim. tavşan