SON ' POSTA Rir pürüz daha ayıklandı İş ve işçi buhranı * Bir Pürüz Daha Ayıklandı rupayı da sevindirmelidir. Çünkü Avrupa, ontrö müzakerelerinin müsbet — ne- tce vermesi, bizi olduğu kadar, Av- devletleri biribirine. katabilecek bir. mese- | leden daha kurtuldu. Bugünkü Avrupa, ortalığı ateşe veya kana boyayacak bir sürü meselelerle karşı karşıyadır. Bu mesele bir gün Habeşistandı, ertesi gün Renin işgali oldu, bir diğer gün Akde niz' müvazenesi Avrupayı barp — tehlikesi karşısında bulundurdu. Devletler bu mese- leleri sulh içinde birer birer ballatikçe Av- rupa daha geniş nefes alacak ve rahat e- debilecektir. Avrupanın halletmeğe mecbar olduğu daha bir çok meseleler vardır: Danzig me- selesi, Avusturya * Almanya ittifakı mese- lesi, Macaristanın arazi iddiası — meselesi, Almanyanın müstemleke davası meselesi vesâire vesaire... Bötün bu meseleler Türklerin göster- diği sulh ve konuşma yolile halledilebilir. Montrö bu itibarla iyi bir misal olmaştur. ve diğer milletlere örnek vazilesini gö: müştür. Bu yolda yürüyerek — halledilec meseleler Avrupada sükünun avdetini te- min edecektir. * İş Ve İşçi Buhranı H Demiryollarında çalıştırılacak — işçileri edarik etmek hayli güçleşmiş. Fabrikalar aradıkları işçileri güçlükle — bulabiliyorlar- er yerde işsizlik var, bizde işçi bu- lanamıyormuş . Bunların muhtelif sebepleri var: Sanayi hayatı sür'atle inkişaf ediyor, iş haemi ge- nişliyor, işçi ihtiyacı artıyor. Halbuki biz- de bir işçi «ınıfı olmadığı için bu ihtiyaca cevap verecek unsurları çiftçiler arasından tedarik mecburiyeti vardır. Halbuki bu yıl Anadoluda fazla mahsul vardır ve çiftçiler tarlalarında meşguldür. Bu vaziyet ortaya bir işçi karmıştır. İşci ile iş sahibi arasında bir buluşma yasıtası olmaması bu buhranı arttırıyor. Şüphesiz ki bir çok kimseler var ki iş arıyor ve bulamıyorlar. Şu halde işçiyi iş sahibine ve iş sahibini işçiye ulaştıracak vasttaya ihtiyaç vardır. İş kanunu da ba'ihtiyacı tamımış ve bu vazifeyi görecek teşekküller ihdasını mec- buri kılmıştır. Fakat bugün ortalıkta henüz bu işi gö- ren bir müecssese yoktur. buhranı çı- Bizce bugün için de yarın için de bu iş ticaret ve sanayi odalarma verilebilir. Tür- kiyenin her tarafında, odaların — teşkilâtı vardır. İş sahipleriyle en yakından temas eden müesseseler de onlardır. Ticaret oda- ları bu işi görmek Üzere birer büro ihdas edebilir, ve işçi ile iş sahibini biribirine w- laştıran yolu kurabilirler. Hükümet şimdiden bu vaziyeti tetkik edip tcaret odalarını bu vazife ile tavzilf etse, büyük bir ihtiyacın önünü almış olur. Çok ince kadınmış! Fransız meb'uslarından biri, dairci intihabiyesinde dolaştıktan sonra mer- keze gelmiş ve bir gazete muhabirine şu beyanatta bulunmuş: — Garp taraflarında dolaşıyordum. Bir köylü kadın yanına irili ufaklı 13 gocuk taktığı halde yanıma geldi, ve mükâfat istediğini söyledi. Ben: ç — Kocan ne iş yapar,* diye sordum. — Kocam yok, evli değilim, fakat çocuklarımın babasiyle daima münase- bet halindeyim, dedi. Hayret ettim ve sordum; — Ona, 13 çocuk yaptıktan sonra sizi nikâhlamaktan hâlâ istinkâf mı e- diyor? — İş ona kalsaydı, hemen evlenir - dik. Ben onu meşru zeve olarak istiyo- rum. Kusurları ve kabahatleri çok ©- Tan bir adam... Kendisiyle konuşul - maz, herh'mgı bir meselede anlaştığı- sa hiçikatırlamıyorum, ve - bilhassa 1ce kadın ruhundan anlamaz! v Kuvveti ekseriyetle yumruk şeklinde hakkın ancak yumrukla temin edilebileceği kanaatinin ifadesi- dir. Yumruğu kuvvetli olmıyan zayıf kalmağa hakkını kaybetmeğe mahkümdur. Onun içindir ki bütün dev- letler bir taraftan silâhlanıyor, bir taraftan yumruklarını gös- tererek haklarını müdafaaya çalışıyorlar, Fakat yuınnık her vakit hakkı temine temsil ederler. Bu, ve ekseriya 18 .. Temmuz K Hak ve yumruk B hak yumruktan daha kuvvetlidir. İşte bu defa Montrö konfe- ransında hakkımızın yumruğa galebesi bunun bir misalidir. Maamafih hakkımızın tanımnmasında muzun kuüvvetli oluşunun tesiri yok değildir. Binaenaleyh hak- kınızı tanıtmak isterseniz evvelâ kuvvetleniniz, kuvvetli olanın biraz da yuraruğu- hakkı kaybolmaz. Zayıfın hakkı teslim edilebilir, fakat red ve kâfi değildir. Bazan inkâr da oluııbıb. (SÖZ ARASINDA Danzig âyan reisi ve İran şahı Ahmet Kaçar Fransız gazeteleri Milletler szıye—' tinde dünya diplomatlarına karşı elini burnuna götürüp (nanik) diyen Dan- Zzig âyan reisi Greiserden bahsederler- ken, şu fıkrayı anlatmaktadırlar: «Sakit İran şahı Ahmet Kaçar, İn- gilterenin bir şehrinde yanında şehrin belediye reisi bulunduğu halde dola - şıyormuş. Bir mahalle çocuğunun biri şahı görünce terbiyesizliği tutmuş — ve ona (nanik) yapmış. Belediye reisi yerin dibine girmiş. Fakat Şah Ahmet hiç sesini çıkarmamış. Akşam üstü şah trene binip gidiyormuş. Tren kal- karken bu şefer şah, mahalle çocuğu - nun kendisine İngiliz usulü selâm ver- diğini zannederek pencereden halka (nanik) yapmış.» *.. Ayrılmadıkları halde ikinci dofa evlenen karı koca Nevyork'ta bir karı koca evlendik - lerinin ellinci seneidevriyesini orijinal bir tarzda tesit etmişler ve nikâhlarını bir kere daha kıydırarak, artık ölünce- ye kadar ayrılmamağa karar vermişler- dir. Gazeteciler merak etmişler ve: — Evlenirken ölünceye kadar bir - birinize sadık kalmağa söz vermemiş mi idiniz? diye sormuşlar. Kocanın cevabı şu olmuş: —Biz gerçi nikâhımız — kıyılırken papasa öyle demiştik amma ne olur ne olmaz diye de elli senelik muvakkat bir ! tecrübe devresi koymuştuk. Birbirimi- zi yokladık, memnun olduk. Şimdi e- bedi evlenme kararını verdik. **& Balıklar ve radyo Amerikada balıkçılar radyodan isti- | fade etmeği düşünmüşler ve bir sürü tecrübelerden sonra, süyun dibine in- dirdikleri cıhızlırlı_ l)alı'ıhrm haııgı HERGÜN — BİR FİKRA Koca ile öküz Fakılar köyünden, Çakırın Emine fe- na halde sıkıntıda idi. Harman kalk - tıktan sonra kocası Aliş mahiyeli meç- hul bir bastalığa tutulup kafayı yere vurmuş, ayni zamanda, çift öküzlerinin en zorlusu da hasta düşmüşt Tesadüfen köye uğrayan hükümet doktorundan her ikisi birer ilâ teyen Emine, reçeteleri yaplırmak için kalktı, kasabaya gitti. İlâçları alacağı srada, eczacıya dedi — Bana bak, eczacıbaşı! Hangisi er- keğimin, hangisi öküzün, şişelerin üs - tüne iyicene, okunaklı yaz ki yanılma- yım. Erkeğim için bir şey demem ama, öküze bir zarar gelecek olursa sonra, alimallah yakana yapışır, senden dava- c olurum! w Fransada garsonlara Aylık bağlandı: Ayda 125 lira M. Blumun Fransa - başvekilliğine gelmesinden sonra, Fransadaki garson- lar müşterilerden bahşiş almak usulü- nün ilgasını ve kendilerine sabit bir Ücretin bağlanmasını istediler. Bu ha- reket muvaffakıyet kazanmış bulunu- yor. Fransada garsonlara tayin olunan ay lık ücret, bizim paramızla 80 liradan başlar ve 125 Hiraya kadar yükselir. Oteller, Jokantalar, gazinolar ve garson kullanan sair müesseseler, bu ücretleri müşterilerden tahsil için fa - turalara yerine göre yüzde 15 veya yüzde 12 zam yaptıkları halde ücret- leri çıkarmadıklarını iddia ediyorlarsa | da bunları ödüyorlar. Bu münasebetle Londra gazetele - rinden biri de şu malümatı veriyor: Londra 'otellerinde, odalara bakan hizmetçilerin aylığı 54 liradan seksen, doksan Hraya kadar varıyor. Garson - ların aylığı ise 65 liradan başlamakta ve * 140 lımy.ı lmd._r varmaktadır. ikamette - yüzdüklerini, — yaptıkları gürültüden hangi balık olduklarını, ve kaç metre derinlikte bulunduklarını İtesbit etmişlerdir. Siyasi bir proje İçin en korkulacak Akıbet nedir ? $ l Il , SA Milletler Cemiyetinin şöhretlerini dünyaya yaydığı simalardan biri de İs- panya murahhası Madariagadır. Ken- disi Milletler Cemiyetinin, — rivayete göre, 13 rakamının şe'ameti yüzünden hiç bir işe yaramıyan On Üçler Komi- tesinin reisi idi. Geçenlerde bu komi - tenin reisliğinden istifa eden bu zat, şakayı sever, ve nükteli leriyle her- kesi güldürür ve düşündürür. Meşhur nüktelerinden biri şudur: Sovyet Birliği Hariciye Komiseri Litvinof'un, Silâhları Azaltma konfe- ransında silâhları büsbütün terketmek | ....... için bir proje verdiği günlerdeymiş. Lit- vinof, Madariagaya bu projesinden bahsederken: — Galiba, demiş, konferans benim projemi zerre kadar kale almıyacak! Madariaga cevap vermiş: — Hayır! Projeniz, daha beter bir muamele ile karşılanacak.. Litvinof merakla sormuş: — Ne gibi? Ve şu cevabı almış: — Projenizi azami dikkat ve itina ile tetkik etmeyi vaadedecekler! ... Hazer denizi nekadar alçaldı ? Sovyet Rusyada bu yıl içinde, Hazer denizi sathının son bir asır zarfında en ziyade ne zaman alçalmış olduğu he- sap edilmektedir. Profesör Kovalevski'nin şimdiye kadar yaptığı besaplara göre, Hazer denizinin sathı, vasati olarak, bir asır içinde 9 santimetre daha aşağı inmiş ve bu suretle diğer denizler ve Okya- nus sathından 26 metre 33 santimetre alçaklığa varmıştır. Ço - a T ; nn a J İSTER Avrupadan şehir mütehassısı getir.tik, yaptırıyoruz. Dün, vaktiyle şehir plânlarını tetkik için teşkil edilen hey- ete dahil bir zat ile bu mevzu üzerinde konuşuyorduk. Bize dedi ki: — Şehir mütehassısı, şehir plâmı bunlar bep lâfü güzaf, Hayretle sorduk : — Niçin? — Çünkü, dedi. Her gelen mütehassısa İSTER İNAN ae İNAN İ İstanbulun plânlarımı STER İNANMA! wel şu üç şartı ileri sürüyoruz: 1 — Köprülere dokunmıyacaksın. (Halbuki şehri körleşti- ren bu köprülerdir. Ve bu köprülere dokunmadıkça şehri kur- tarmak mümkün değildir. ) 2 — İstasyonların yerlerini değiştirmiyeceksin. 3 — Bizim bü'çemiz dardır. Yeni yollar açamayız. Biz bu şartları ileri sürdükten sonra bu mütehaşsısların ih- işe başlamadan cv- tiyaca cevap veren bir plân yapabileceklerine artık, İSTER İNANMA! e) ——— — Sozun Kısası Köylerde saglık Propagandası E — Talu ıhhat Vekâleti Amerikadan, o tamobil motörü ile veyahut | aki kinesi getirtiyormuş. törle işliyecek bir sinema mi Bu makine il beraber ilmi, sıhhi, içtimai ve ahlâk mevzulara ait yüz tane de filim satı almış. Bundan maksadı, memleket içeri sinde, bilhasea köylerimizde «:bhat pro pagandası yapmaktır. Bundan iyi bir şey tasavvur edile mez. Halk, kara yazı ve kuru Jâftar ziyade, göze hitap eden şekilleri anla ve muhakeme eder , Fıkra malümdur : Eski zamanda, köylerin birinde aha K çocuklarını okutmak için bir mektep açmışlar ve bu mektebe bir hoca arar: larmış. Bunu duyan iki kişi, köy heyeti ih tiyariyesine baş vurmuşlar. Ümmi bir adam olan muhtar ikisini de baştan a- şağı süzmüş; sonra da sorguya çek « miş: — Siz, yazı yazmasını da bilir misi- niz? — Biliriz. — #&Öküzn yazın, göreyim! Heriflerden biri, basbayağı, kelime« yi yazmış. Muhtar almış. bakmış, başi: nı sallamış. — Olmadı! Senin yazın okunmu , yor! Öteki herif bunu işitince işi sezmiş, Hemen kâğıdı alıp, üzerine dört a « yaklı, kuyruklu, boynuzlu bir hayvan şekli çizmiş. Bu sefer muhtar: Hah! demiş. İşte öküz böyle yaş ııılırl Hıfzıssıhha propagandası - da işte Böytle, Sıhhat Vekâletinin bu defa dü- sündüğü gibi olur. Yoksa, köylüye, isx tediğiniz kadar: karhai efrenciyeden, da'ülküulden, iltihabı kebetten ve a « mipli dizanteri'den bahsedin. Bir kulağından girip, ötekinden çi- kacağı bile şüphelidir. B rlıyor Mu:uııuz ? 1 — Yüzlerce yıl evvel yaşamış olan Mamut'lar hangi kıt'alarda bulunurlar « di? 2 — «Hiç bir şey yaratılmaz, hiç bâ, şey kaybolmaz!» Düsturunu vazeden kim« dir? 3 — Louvre müzesi merededir, eskiden ne olarak kullanılırdı? 4 — San asırda telsiz telgraf üzerinde ex çok çalışan adam kimdir? 5 — Mahmut — Gaznevi nerede hü « kümdarzlık etmiş, nerede doğmuş, kaç ya- şında ölmüştür? (Cevapları yarın) * Dünkü suallerin cevapları: 1 — Osmanlılarda samur ve kürk 1Meci nun» isenile amlan Sultan İbrahim zamanın: da çok rağbet görmüştür. 2 — Erkeğini öldürüp yiyen hayvan di gi örümcektir. 3 — Yeni Zelland adaları Büyük Ok yanustadır, iki adadan ibarettir, — mesahal sathiyesi — 268.264 — kilometre, —nüfusu 1.218.000 dir. 4 — Yokohama meşhur bir şehridir. 5 — Yugoslavya arması tek kanatların artalla pötikare'li ve haçlı ik! Japonyanın Himanile | açmış Ü zaü baret müstatilden ibarettir. eee eee Amerikada iptidat ziraat Amerika, sanayi ve makine memle ketidir. Fakat dünyanın hiç bir tara « fında büyük makinelerle, fakru zaru « ret bir arada, bu kadar bariz bir suret: te görülmemiştir . Yapılan ıshtı—lıHPre nazaran Âme rikadaki çiftlikl ) sında ;hâlâ. manda ve bey ft sörük |düğü halde ancak y makineler mevcuttur. TİN