Futbolcüler Berline gönderilmiyorlar! (Baştarafı 1 inci sayfada) — Sen maça gelmiş miydin dün? — Hayır paşam, maalesef bulunama- dım! — İsabet... Ben, bir buçuk saat içinde Yam iki buçuk kilo zayıfladım. Maamafih. daha üç dört maç seyredebilirim. Çünkü sekiz on kilo daha kaybetmeğe ihtiyacım var. Fakat senin eritilecek göbeğin olma- dığı için stadyomun önünden bile geçme... — Demek size çok heyecan veriyor pa- şam ? — Ne söylüyorsunuz? miydi, bir avuç zehir yutmuş gibi rum, Hem bizim — futbolcularımız — sahada, seyredenleri üzecek kadar — yoruluyorlar. Dün bir Yugoslav takımına bir de bizim- kilere baktım. Onların takımı, kürülmüş, — yağlanımış makine gibi tıkır tıkır işliyordu. Halbuki bizim takım, hiç de on bir kı- gımlı bir tek makine manzarası arzedemi- yordu. Fakat teknik yoksulluğundan — doğan bu insicamsızlığa rağmen, — enerjilerini o kadar cömertçe harcıyorlardı ki, galip gel- melerine kıl kaldı. Eğer Yugoslav takımının, yirmişer, ©- tuzar defa milli akipte yer almış profeeyö- nel oyunculardan mürekkep olduğu düşü- nülürse, alınan neticeyle iftihar etmek lâ- Bir gol yedik oluyo: zımdır. Ancak, dün duyulan iftihar, futbolcu- larımızı olimpiyada yollamamıza kâfi de- ğildir. akımda, bir sağ açıkla santrhafın ek- sikliği bilhassa nazarı dikkati celbetmek- tedir. Hem bu ekaikleri tamamlayabilmemiz, hem de takımın teknik kabiliyetini icap & den kıvama ulaştırabilmemiz için, mevcut zaman kâfi değildir. Bu düşüncelerledir ki, olimpiyatlara raki dört sene sonraya tehir etmek mecbu- riyetinde kaldık. Yugoslavyalı futbolcular, gelen bütün misafirlerimizden açık sözlü çıktılar. Ve Taksim stadyomu için: — Burada, dediler, futbol oynayanlar. etten kemikten değil demirden, çelikten olsalar kınlıp dökülürler, Sizin çocuklar futbolcu değil, fedat... Biz, sahanızdan az telefatla — kurtulduğu- muz için, fhıkaralarınıza sadaka verdik. Bir futbol sahası, ya çimenden, ya yu- muşak topraktan yapıldığı için yere yuvare lananlar, sedye ile kaldırılmazlar. - Halbuki, bu stadyomda — yere düşen sodye ile değil ancak tabutla kalkar..» Yugoslavların bu acı fakat haklı sözle- T, bizi, zaten verilmiş olan kararımızı her sşeyden önce tatbika sevkediyor. Sporcularımızı en yakın zamanda mo- dermn bir stadyorna kavuşturacağız. Sonra bizim sporcular, beynelmilel te- maslar için henüz kâfi derecede tecrübeli değildirler. İkinci gayemiz, onların bu hu- sustaki Lecrübesizliklerini gidermektir. Ben spor meydanını bu bakımdan ti- yatro sahnesine benzetirim. Kendi aramızda — yaptığımız — maçlar, sahneye konulan — eserlerin — provalarına benzer. Nasıl provada harikulâde muvaf- fak olan bir san'atkâr, seyirci karşısına çı- kar çıkmaz tutulup — kalırsa, daima yerli sahada ve yerli rakiple oynayan futbolcu da, cenebi sahada ve eenebi takımla kar- glaşınca şaşırıp bucalar. Biz, onları bu âkibetten kurtarmak (- gin, ecnebi takımlarla temasları sklaştıra- cağız. Ve bu temasların daha — ziyade ha- ricte yapılmasına çalışacağız. Bu husustaki diğer bazı tasavvurları- mızi da tatbik sahasına geçirebilirsek, ge- Tecek olimpiyatlarda, dünyayı — şaşırtacak neticeler kazanacağımıza kaniim. Geçen gün hesap ettim: Ecnebi takım- larile 2 sene içinde tam 47 müsabaka yap- maşız. Bu müsabakaların on yedisini kay- betmiş, 18 ini kazanmışız. Ön ikisinde de berabere kalmışız. Bu hesap, futbolcuları- mizın hiç de yabana atılamıyacağını ispata kâfidir sanırım. Bugüne kadar devam edegelen — kötü gartlar içinde bile bu dereceleri kazanabi- len futbolcularımızın, biraz ihtimam ve a- lâka gördükleri takdirde çok büyük işler başarabileceklerinden nasıl şüphelenebili- riz? Bugüne kadar gösterilen'ihmallerin a- ctinı çıkarmak bundan sonrza futbole çok Fazla ehemi t vereceğiz. ait oyuncularımızı ve- neden seneye ve maçlar vesilesile —takım Kararmız, haline gelmekten kurtarmak, ve daimi bir milli ekip bulundurmak. Sonra da, futbolü bütün mem- lekette teşvik etmek. Vükıl futbol, memleketimizde kâfi de- recede, hattâ lüzumundan (fazla mütenm- mimdir. Fakat, bilinmeyen nokta, futbolcünün atletizm sahasından yetişmesi Kizumudur. Biz bunu doğrudan doğruya söylesek, sporcuları, işe atletizmden başlamaya mec- bur etsek, stadyomlar veba salgınına uğ- ramış gibi bomboş kalır. Ve topu, inler cinler oynar. Bu itibarladır ki, bugün cem'i bir spor olduğu için çok sevilen futbolü, bir spor Öksesi gibi kullanacağız. Gençleri: «Size top oynatacağızle diye kandıracağız. Ve evvelâ atletizme çalıştır- diktan sonra futbol sahasına çıkaracağız. Bu lüzumun zamanla anlaşılmasından sonra da bittabi ökseye tuzağa lüzum kal- mıyacak! y Sporcuların yürekten hâmisi o candan samimiyetiyle gülüyor: — Ne yaparmın? Sporcuyu spora bağ- layan tatlı lâftır. Fakat tatlıdan bıktır- mamak için arada bir «tatlı serto olmak da lâzımdır. Yani bir elinizde kamçı, fakat bir avu- cunuzda da kuru üzüm bulunacak! Güldüm: — Emtağfirullah paşam! O da güldü: — Yocol Teşbihte hata olmaz... Mese- lâ siz Son Posta'cılar: «— Futbolcularımız olimpiyada gitme- melidirler!» diye tutturdunuz... Siz habire: — Gitmesinler... Gitmesinler... Gitme- sinler! dediniz. Ben mütemadiyenı — Gidecekler... Gidecekler, gidecek. leri dedim. Bilir misiniz ki, bu muhalelelinizle, spo- ra çok büyük bir hizmette bulundunuz? Eğer siz de diğer gazeteler gibi, olimpiyat- lara iştirakimize taraftar olsaydınız, biz kimseyle münakaşaya girişemiyecektik. Biz kimseyle münakaşaya girişemeyey- dik, futbolcularımız: — Hayır diyen yok... Nasıl olsa gidece- ğiz! deyip yan gelecekler, ve bugünkü formlarını bulmaya — çabalamayacaklardı. Bu itibarladır ki, Yugoslavlara karşı alınan | neticeden duyduğumuz iftiharın mühim bir kısmını da size borçluyoz... Unutup ta soğuttuğu kahvesini bir yu- dumda içen General Ali Hikmet: — Bir de, dedi, antrenör derdi mevzuu bahis. Antrenör denilince, akla derhal Av- rupadan çağrılacak mütekait ve profosyo- nel bir futbolcu geliyor. Vükı, İstanbula, İzmire ve Ankaraya Avrupalı bir antrenör getirtmek elzemdir. Ve bu şehirlerdeki sporcular, Avrupa tek. niğinden istiladeye müstahak — sayılacak kvamı bulmuşlardır. Fakat bence diğer şe- hirler için Avrupadan antrenör getirtmek Tüzumsuzdur. Ben, İstanbulun üttün teknikli futbol- cularına, diğer vilâyetlerimizde —anisenör- lük yaptırmak tasavvurundayım. Bu suret- le, hem istenilen istifade temin edilmiş o- lacak, hem de antrenör maaşı, bir eenebi: nin boğazına gideceğine, cebine girecek. Yalnız bittabi. Anadoludaki vilâyetlere gidecek yerli antrenörleri yetiştirmek için bir «Antrenör kursus açtıracağım. Bunun için icap eden tahsisat da aynıl- muştır. a — Bu hesapça, bu sene — olimpiyatlara yalnız güreşçiler mi gidecekler paşam — Hayır.. güreşçiler, — yelkenciler, ve bisikletçiler iştirak edecekler. İ Yelkenciler dört kişidir. Bunlardan iki- si, zaten beynelmilel müsabakalarda derece alınış sporculardır. Güreşçiler malüm: Bisikletçilere gelin- bir vatandaşın ce-onlardan da çok şeyler beklemekteyiz. Çünkü kronometreler göstermektedir ki, burada, kötü yollarda aldıkları neticeler, Fransız şampiyonlarının rekorlarile müsa- vidir! | Değerli muhâtabım, yüzünün — tedlerini | bilmem kaçıncı defa kuruttuktan sonra: — Bir de, rına süreti kat'iyede yerleştirmek istediği- dedi, sporcularımızın kafala- miz bir zihniyet var: Bilmelerini istiyoruz ki, sporda «hakem» sahanın «papa» sıdır. Ve onun kararları, bilâ kaydü şart katıdu. Futbolcu; top sahanın dışındayken pe- nassı nalktı veren bir hakeme bile itiraz hakkını İkavuşmak ihtiyacıdır ki bende — sporu tep-İtekneden yeni çıkarılmış bir çamaşıra dön- ON POSTA — Spor —| Futbolcülerimiz Ve olimpigdlar Berline gidilmemesi için verilen karar karşısında düşünceler Berlin - Olimpiyadları arifesinde, futbolcülerimizin bu olimpiyadlara iş- tirak edip etmiyeceklerini tesbit ede - bilmek için yapılan yabancı ekiplerle temas tecrübeleri, beklendiği gibi, menfi netice vermiştir. Bu temasların sonuncusunu teşkil eden ve (3- 3) berabere biten Türk - Yugoslav Millt maçından sonradır ki Türk Spor Ku - rumu Başkanlığı bu kararı vermek mecburiyetinde kalmıştır. Bu mütale- ada, ayni zamanda Futbol Federasyo - nu da müşterektir. Gerek Futbol Federasyonunun ve gerk onun üstünde Spor Kurumu Baş- kanlığını bu karara sevkeden âmil, öte- denberi Türk futbolünde göze çarpan ittıratsızlık ve sistemsizliktir. Bu ıttırat- sızlık, bilhassa, bir maçda çok yi randman veren bir oyuncunun, bir di- ğer maçda, gayet berbat bir oyun gös- termek. suretiyle kendi kıymet ve ka- biliyeti hakkında edinilmiş olan fikir- leri tamamen alt, üst eylemesidir. Türk futbol ekibinin Olimpiyadlara iştirak etmemesi demek, bu vadide yeni yeni teşebbüslere girişilmiyecek demek de- gildir. Bilâk Türk futbolcüleri, iki, temsilt ekip halinde Sovyet Rusyaya gidecekler, önümüzdeki sene içinde bir çok yabancı takımlarla temas etti - rilecekler ve böylece, noksan görülen formasyonlarının ikmaline çalışılacak- tır. “Bugünkü şekliyle, Türk sporcu- lüğunun 1936 Olimpiyadlarına müce- sir bir surette iştirak ettirilemiyeceğini ötedenberi iddia eden SON POSTA, Türk Spor Kurumu Başkanlığının fut- bolcüler hakkında verdiği bu kararla, bir çak muhalif iddialara rağmen, ken- di noktai nazarının teeyyüt etmiş ol- duğunu görüyor. Fakat bu gibi ahvalde ve bilhassa temsili müsabakalarda Türk renkleri- nin eksiksiz olarak hazır bulunmasını can ve gönülden dinleyen SON POS- TA, çok arzu ederdi ki, Türk futbol e- kipi de 1936 arsıulusal futbol turnuva- sında isbatı vücut etsin. Bugün bu, böy- le olmuyorsa, bunun mes'uliyeti, Türk sporunu münhasıran klüpçülük zihni- yetiyle idare etmekde ısrar gösterenler den temenni ederiz ki, yakın bir âti, Türk sporunun bu gibilerle olan alâ - kasını kessin ve bundan feyz ve hız alacak olan Türk idmancılığı, ayağını köstekleyen engellerden kurtularak, her sahada zaferden zafere koşsun. Geheral Plâstras " (Baştarafı 1 inci sayfada) harekâtını idare etmek istediği halde Yunanistana giremeyen Plâstras, ge- lecek ağustosun 6 sında Yunanistana dönecektir. Plâstrasın 300 bin muhacirin başı - na geçerek bir fırka kuracağı ve yeni bir harekete teşebbüs edeceği söylen- mektedir. —— Si T4iy M En İ hüiz değildir. Ve eğer bakem kabahatliyac, bu, oyunun bitişinden sonra — halledilecek bir keyfiyettir, Spor bahsinin açıldığı anda, sade dost- larını, sade kahvesini değil, — muhatabının bir gazeteci olduğunu bile unutan muhata- bıma, cevabım sizin de merak edeceğinizi sandığım bir sual sordum: — Bu sevgi.. bu spor aşkı, sizde evvelâ ne zaman, nasıl başlamıştı paşam ? O: — Ben, dedi, bundan otuz. yıl önce, neferlere, tipki yangın kulesinin zirvesine bakar gibi bakardım. Hepil dev gibi. dağ gibi yiğitlerdi. Sonraları, onları kısalmış, ufalmış gör- mek bana âdeta dert oldu. Bunun sebebini düşündüm, ve buldum: Nesli bodurlaştıran: kumanda eti gitmesin, diye güneş galışıydı! İşte, Türke aşağıdan bakmak zevkine derecede bi Bğlaran (Baştarafı 1 inci sayfada) ğ J 2 — Montröde bir anlaşma elde edilince, mukavelenin tatbikinifi sel olması, 3 — Türkiyenin, müstakbel Montrö mukavelesi prensipleri çer$i iresinde, istiyeceği memleketlerle mümasil anlaşmalar akdine bulunması. (Havas) Konferansta dünkü müzakereler —a Montrö, 13 Konferansın bugünkü toplantısında harp ——"' ruruna ait madde konuşulurken Tevfik Rüştü Aras kürsüye gelet yanatta bulunmuştur: «— Teknik komitede Romanya delegesi, hazırlamakta olduğun nelmilel nizama müteallik imza ve iltihak usulleri hakkında Türk J bazı sualler sormuştur. Mesai arkadaşım ve dostum Menemenci oğlu, bu sarih - süallet vermek keyfiyetini Türk heyeti murahhasa reisine bırakmak istediğ? lemekle beraber farklı muamele meselesi hakkındaki noktai naza dirmiştir. Romanya delegesine cevap vermek için her şeyden evvel hükü zan müzakerelerine iştirak etmiş olan devletlere ahval ve şeraite ve nin emniyeti icaplarına daha uygun bir Boğazlar rejiminin tatbikimi! notayı verdiği andan itibaren ittihaz oetmiş olduğu hattı hareketi hi mem İâzımdır. Konferansta, daha açılış celsesinde de söylemekle mübahi oldu; hile, iki asırdanberi harp ve onun netayici zaviyesinden mütalea e bu geçidi bu konferansta medeni milletler arasında iyi geçinme b sulh rabıtası haline koymağı candan dilemektedir. Boğazlar için ebedi bir rejim derpiş etmek mevzuu bahis olamıy# bi bayrak tefrik olunmaksızın bütün gemilere tatbik edilebilecek b lel bir nizam münhasıran şu veya bu koanferansta toplanmış olan © rin menafiine müstenit bir rejim de tesis olunamaz. Menemenci oğlunun cumartesi günü teknik komitede uzun uzadıy” tığı delillere tekrar rücu etmek istemiyorum, Ancak sizden, 19 uncu asrın ortalarından beri Ürfüâdete, ve bu zaman ayni devletleri temsil etmiyen mumziler tarafından, ahval göre tadili, itmam veya tamamiyle tebdil edilmiş bir nevi kan ren muhtelif beynelmilel ahkâmı mütalea etmenizi rica ederim. b Burada kurmak istediğimiz nizamı diğer devltelerin İmza veya ilt$ na açık bırakmağa mahal olmadığı mütaleasındayım. Bu nizamın yavaş yavaş istimalden sakit olan diğerleri kadar edeceği ümidindeyiz. Diğerleri fi'len mer'iyette kaldıklari müdd kadar yolunda olmuşlarsa bu da o kadar yolunda olacaktır. Lozan mukavelesi aktolunmuşsa kuvve müessir olmaktan çıktığı mütaleasiyle yapılmıştır. Bugün de 1923 mukavelesinin ihtimal 1871 muahedesinin ar? tatbik edilemez olduğunu dü ; ruz. Ve yeni ahval ve şeraite uygun yeni bir nizam koyuyoruz. Cüf ünü ü legesinin diğer her hangi bir devlete bizzat hazırl faugîlın ;:Fkkatuâbina fırkğlı bir muamele bahşetmek imkânsızlığın! da teyit etmekle beraber, şunu beyan ederim ki Türkiye, hazırlanm lan vesika ahkâmının cihan şümullüğüne binaen bu bapta iki tarı malar aktine hiç de lüzüm görmemektedir. Binaenaleyh bu anlaşmaları akde hiçbir sebep görmiyen ve bunu arzu etmiyen hükümetin, bununla beraber, mer'iyette olacak nizafi çevesi dahilinde olmak üzerı stediği memleketlerle mümasil anlaşı za edebilmek hususurida Türkiyenin hukuku hükümranisinden mü haklarını muhafaza edecektir.» Kabul edilen maddeler —a Konferans bundan sonra tahrir leri tetkik etmiş ve müukaddemenin deki emniyeti» kaydının ilâvesiyle Romanya delegesi, bu förmülün reisinin kat'i kabulüne talik etmiştir. komitesi tarafından hazırlanantt metnini «sahil devletlerin Ka tasvip eylemiştir. kabulünü Romanya murahhaf ;( 1 inci madde geriye bırakılmış, eskiden 3 üncü madde olan 2 nci teknik komiteye havale olunmuştur. Eskiden 4 üncü maddeyi teşkil eden 3 üncü madde, teferrüatta bt lâtla kabul olunmuştur. Eskiden 5 inci maddeyi teşkil eden 4 üncü madde müuvakkaten dil, iş ve teknik komiteye havale olunmu: ştur. 5 inci ve G ncı maddeler tasvip edilmiştir. 6 mcı madde münasebetiyle konferansta harp esnasında bazı müdafaa UC techiz edilmiş ticaret gemileri urahhas hey'etinin, şimdiye meseleti mevzuubahsolmuştur. kadar tasvip edilen tarifelerin ipkası hakkıff raz kaydı ile teknik komiteye havale olunmuştur. Konferans, buglün öğleden sonra ikinci bir içtiima aktedememiştir. 16 da yeniden toplanılacaktır. Umumi Celse bugüne talik edildi Konferansın öğleden sonra Bu meselâr e bu toplantıya, Montrö müzakerelerinin mukadderatını ta bir ehemmiyet atfolunma ktadır. çalışmasının başlıca iki sebebi vardır: Yi yin | — Bugün öğleden sonmm Nand Kantonu reisinin delegelere şerefine toda büyük bir kabul resmi yapması. 2 — Hükümetlerinden yeni taliımat alan bazı murahhasların bu talint nüz tetkike vakit bulmamaları. Maamafih yarın dörde kadar dilecektir. Tarihi şatoda yapılan kabul resmi Montrö, 13 (Sureti mahsusada giden arkadaşımızdan) — Nand Kant? i Siyan şatosunda yapılan kabul resmi € asırdan kalan şato, misafirlere gezdirili tarafından delegeler gerefine 1 bir hava içinde geçmiştir. 13 ü hakkında malümat verilmiştir. z vik arzusunu uyandırmıştır. -İgün bende tedavi olunmaz bir hastalık ha- Tni almıştır. Ve böylece başlayan spor sevgisi bu- | ilüve ettiz General AR Hikmet — bilâ — mübalâga Ben de güldüm: müş mendilinin terlerini sıktı — Çok terlettiniz benil mürahhaslar arasında hususl temaslara © çe —- Bir maç kadar değil Plf"_ Naci H k| 4 : T