İshak reis cevap verdi: — Doğru söylersin, Lâkin bu gidiş-|du. le sonumuz selâmet değildir. Leventle- ti yok yere kırdırmak günahtır. Erza- kımız bitmek üzere, suyumuz pek a - zaldı, hele arap atlıları arasında boz - gunlük baş gösteriyor. Kaç tanesini kaçarken yakaladık. Düşmanı yarıp gitmemiz gerektir. Uzun uzun konuşuldu ve üç gün sonraki gece sabaha üç dört saat kal- dığı sırada düşmanın daha az bulundu- Bu dağ kapısından çıkmaya karar ve - rildi. * —i # anin "BIR KAHRAMANLIK ÖRNEĞİ... Kalede ateşli bir hazırlık — vardı. Tüfekler ve piştovlar yağlanıyor; kı - hıçlar, palalar, yatağanlar bileniyordu. Herkese üç dört günlük yiyecek verili- yor, nasıl yürüyüş yapılacağı, nereler- den gidileceği ayrı ayrı anlatılıyordu. Bundan başka asker üç kısma ayrılmış- tı: En önde İskender reis çoktarndır harp görmemiş olan kendi askerlerile yürüyecek, onun arkasından Mustafa reis ve daha sonra palabıyık Ömer iki yüz ellişer kişi ile gideceklerdi. Bu iki kol kaleden çıkar çıkmaz birincisi bi- rinci kolun sağına diğeri de soluna ge- çecek, arap atlıları da yanlarından düş- mana karşı koyacaktı. İshak reis her tarafa kumandasını yetiştirebilmek i- çin hepsinin orta yerinde ve Mustafa reisle beraber bulunacaktı. Çıkış o gece yapılacaktı. Bu savaş şüphesiz pek çetin olacak, eğer başarabilirlerse sıkı bir yürüyüş yapacakları için günlerce uykusuz ka- lacaklardı. Her ihtimale karşı birbir - lerile helâllaşanlar da çoktu. Ortalıkta buranın bir harp yeri ol- duğunu gösteren hiç bir ü yok- tu. Akşama doğru geçici bir yağmur yağdığı için yerler ıslanmış, karakol gezen düşman atlılarının da nal ses - leri duyulmaz olmuştu. Bütün asker avluda tonlanmış kale duvarları üstündeki nöbetçiler azaltıl- mıştı. İnce ve beyaz bulutlar öbek öbek geçiyorlar, yıldızların belli belirsiz ay- dınlığını da kesiyorlardı. Bu sırada dağ kapısınin üstündeki kuleye çıkan daracık merdivenden bir karaltı yavaş yavaş yukarı çıkıyor, iki- de bir kenara sinerek ortalığı dinledik- ten sonra gene yoluna devam ediyor - du. Merdiveni çıktı. Şimdi dar bir kori- dora varmıştı. Orayı da duvarlara ya- pışacakmış gibi sürtünerek geçti. İkinci bir merdiven çıkınca gökyüzünü gör- dü. Ayni zamanda geriye çekilerek merdivenin karanlığına sindi. Çünkü nöbetçi onun bulunduğu yere doğru geliyordu. Nöbetçi tam onun ilersinde durdu. Kale mazgalları boyunca:, — Heeeceyyyt... Diye seslendi. * Kırk elli adım ötede başka biri ayni sesi tekrarladı. Bu ses başka başka a- gızlardan çıkarak bütün kalenin maz- bir olmanın cezasını çekecektir. Bal ve kulelerini çepeçevre dolaştı. Yeniden ortalığı sessizlik kapladı. |yırken Münzer bağırıyordu: Nöbetçi daha ileriye doğru yürüyerek SON POSTA. Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera | KORSANIN Son Posta'nın tarihi tefrikası KIZI Numara : 6 — Çabuk buraya getirini Demişti. Sultan İbni Hamun o gece de İs - panyol kumandanı Marki dö Gomar ile beraber çalgı çaldırıyor, kıvrak vü- cutlu Cezayir kızlarının oyunlarını sey- rediyordu. İki kumandan şimdi çalgı bırakmışlardı. Telemsan sultanı kaçak delikanlıyı görür görmez üstüne yürümüş: (Arkası var) Bakırköy icra memurluğundan: İspiro ile Panayot ve sairenin Yanide alacakları olan 185 liranın maa masarif tahsili zımnında ipotekli Cevizlikde yeni yol sokağında 7 No. bodrum katında bir bodrum bir mutfak ve bir mikdar bahçe Nöbetçi bir dakika kadar sessiz dur- Sahiden bir gürültü, bir ayak sesi duyup duymadığını henüz kestireme- mişti. Aldandığını sandı ve gezinme- sine devam etti. Şimdi meçhul karaltı belinden çöz- düğü uzun bir ipin ilmiğini mazgalın tepesine iliştirmiş, ucunu da aşağıya sarkıtmıştı. Nöbetçi geriye dönüp te önünden geçesiye kadar her şeyi bitir- mek istiyor, bunun için acele ediyor- du. İpin ilmik tarafını tuttu. Mazgalın içinden dışarıya doğru sıyrıldı. İpe tu- tundu. Alu yedi adam boyunda olan duvarların derinliğince yavaş yavaş kaydı. Karaltı yere ayak basar basmaz bir K iki dakika böylece durdu. Etrafı dinle- bir hela, ve üst katda bir sofa ve iki oda- di, yukarıya, sağa, sola ve ileriye bak- , bir odası camenkânla bölünerek iki tı. Sonra ayaklarının ucuna basarak, |1, gekli” verilmiş 700 'lira kıymeti ana - fakat hızlı adımlarla hendeğin içine in-|kammeneli bir bap hanenin yarısının pa- di. O gün yağan yağmur burasını bir| ya çevrilmesine karar verilmiş ve 3/8/ batak haline getirmişti. Dizlerine kadar | 936 tarihine tesadüf eden pazartesi günü çamura gömülerek karşıya geçti. Hâlâ ikide bir geriye ve karanlıkta gökle birleşir gibi yükselen kaleye bakıyor, sonra daha hızlı koşuyordu. İki Arap atlısı onun ayak sesini duymuşlardı. Döndüler ve atlarını sürdüler: — Duwurt... Kimsin sen... Karaltı durmuştu. — Ben... Ben yabancı değilim... Beni sultan İbni Hamun'a götürün. Ona söyleyeceklerim var... Çabuk... Çünkü vakit geçiyor. Zaten onu orada uzun zaman tuta- cak değillerdi. İki atlı onun iki tarafına geçtiler ve birisi kılıcının tersile dürterek: , — Yürül. Dedi, Büyücek bir çadırın önünde durdu. kapısında mızraklı, kalkanlı ve kılıçlı, uzun boylu iki arap bekliyordu. Şeyh Ebulhamud'a haber verdiler. Şeyh o taraftaki fırkanın kumandanı ve sultanın büyük kızının kocasıydı. Kaçak içeriye sokulduğu zaman sol- gün işikta bunun yirmi üç yirmi dört yaşlarında yakışıklı ve orta boylu bir genç olduğu görüldü . Şeyh onun üzerine yürüdü: — Sen misin Münzer? Nereden çıktın? 4 Münzer ona cevap vereceği halde çadırdan fırlamak istiyor: — Beni sultana götürün; ona söy- liyeceklerim var. Yoksa bütün emekle- tiniz boşa gider... — Sultan seni görürse boynunu vurdurur. Ne haberi getirdin? — Kaledeki Türkler hakkında.., Sultan beni affedecek? — Onlara imdat mı geliyor? — Hayır... Kaçacaklar... h güldü: ş—zyN::denî Kuşlar gibi havadan, köstebekler gibi yerin altından mı kaça- Bir kahkaha attı: — Bu muydu söyliyeceğin? Şeyh emir vermişti: —Bunu zencire vurun. Türklerle ve oyunu , kuyu orta sant 15 den (6 ya kadar birinci arttırması icra kılımacak ve kıymeti muhammenenin ©e 75 ni bulduğu takdirde ihalesi yapıla- cak ve bulmadığı takdirde son pey sahibi üzerinde bırakılmak üözere 18/8/936 a « tihinde tesadüf eden salı günü yine saat 15 den 16 ya kadar 2 nmci arttıması icra kı- lmacağından talep olanların kiymeti mu- hammenesi olan 96 7.5 nisbetinde pey ak- çesi ve 935/94 dosya numarasile müra - caat eylemesi ve dairede açık bulunan şart- nameyi her gün görebilecekleri ilân olu - VA h !4444 /2 VAA DAN L mur, İLÂN Tasfiyesine karar verilmiş olan Gelata'da Karaköy'de Topçular cad- desinde 28 numarada vaki EKSELS- YOR K. Plakas ve J. Herşkoviçi ve Şki kollektif Şirketi.İktisat Vekâletin- €e müseccel vye müstakil ünvanı clan EKSELSYOR unvanı ticarisi açık arlırma ile satı- lacaktır. Satış 9 Temmuz 1996 saat 10 da Şirketin yukarda yazılı ikamet- gâhında icra kılınacaktır. Caat etmeleri ilân olunur, Haoli tasfiyede BKSELSYOR Kol- lektif Şirketi K. Piakas ve J. Herşkoviçi ve Şki tasfiye ; İki asker onu yaka paça dışarı çıka- — Beni sultana götürün! Bırakın be- katda iki oda bir sofa, mazgallardan aşağı bakıyor, duvarla- İni... O nerede? Ben bulurum onu... rın diplerini, daha ötelerini gözden ge-| — Münzer'in bağıra bağıra söylediği tiriyordu, sözler ağızdan ağıza geçerek az zaman- Merdivenin karanlığına sinen ka -|da sultanın kulağına kadar gitmiş, o raltı yeniden yukarı çıktı. Dört ayaklı|da adamlar göndererek : bir hayvan gibi, bir kedinin çeviklik ve sessizliğile mazgalların dibine koştu. Nöbetçi durdu: Tatil . devamınca 20 Dinledi. 8 Türk İirasile 8 Etrafına bakındı, fakat göremedi. , Çönkü ea sden L B ERLİT Z7 de larından daha dışarıya doğru yapılmış bu müddet için elan kule mazgallarının köşesini geç- miş, oraya sinmişti. Beline bağlı bir ipi - gözüyordu. K Allelere ve talebelere llân zamanları KAYDA BAŞLANILMIŞTIR İstanbul Ankara Üa 373, İstiklâl caddesi ganammmmmıs Konya caddesi memurları : Avukat İ. Agâh Akkan Avukat Hikmet Süleyman Güvenç eylüle kadar Her lisan için kurslar : ae damla sakin M v S A «Blasco - İbanez» den Pepe evinin kapısını açacağı zaman a« nahtar deliğinde bir kâğıt buldu. Kâğıdı çıkarıp okumağa başladı.. bir tehdit mek- tubu.. Ondan kırk altın istiyorlar.. Bu pa- rayı gece, evinin karşısındaki fırının taşlığı- na bırakacak., Bir çete çoktandır köyü böylece teh « dit etmekte idi. İstediklerini vermiyenlerin ekinlerini söküyor; toplanmış mahsullerini gçalıyor; bazan da, içindekilere kaçmak hır- satını vermeden evleri yakıyordu. Köyün en cesür ve kuvvetli delikanlısı Gafarro, çeteyi yakalamıya — ahdetmişti. Geceleri, elinde tüfek, köyün etrafında, ka- rzanlık ve dar sokaklarda dolaşmağa baş- ladı. Fakat delikanlının bu meydan okuyuşu çok sürmedi. Bir sabah bir su kanalında köylüler ölüsünü buldular. O halde ki, kar- n delik deşik; kafatası parça parça idi. Katil bir türlü bulunmadı. Valence gazeteleri bu cinayetten ve bu facialardan uzun uzun bahsettiler. Nafi- le.. Tabil bir netice çıkmadı.. Şimdi köyde artık, karanlık bazmağa başlar başlamaz, herkes evinin kapısinı gü zelce kapamağa başlıyordu. Kendi sağlık- larından başka bir gey — düşünmüyorlar. Kaomşularının başına gelen işle kat'iyyen alâkadar olmuyorlardı. Baptiste baba, nahiyenin «Alkade 1 (1) kendisine bu hâdiseleri soran — kasabanın büyük memurlarına kızıyor; bununla bera- ber pek yakında sadık muavini Sigroyla bu cinayetlerin önüne geçeceğini temin edi - yordu.. Pepe Alkada gitmeyi düşünmedi hile.. onun palavralarına inanan takımdan de - Eildi. Ona müracaat beyhude olduğunu biliyordu. Ortada ehemmiyetli ve hakiki bir şey varsa, o da kendisinden kırk altın iste - dikleridir.. ve eğer bu parayı bu akşam karşısın: fırmın taşlığına koymazsa e- vi kül olacak. Kolay iş miydi bu? O, bu evcezini daha doğrusu bu kulübesini ço - cuğu gibi seviyordu.. duvarları beyaz., ta- van sarı; samandan yapılınış. pencerelerin kanatları mavi. Kapının önünde asma çar- dağı.. asmanın yapıakları arasından sızan günedsin altın ışıkları.. bahçeyi — süsliyen tarhlar.. yaşlı incir ağacının yanında, bir Adrika karımcalığı gibi duran tuğla ocağı.. Bütün bu teferüatı gözünün önüne ge- tiriyordu.. onun bütün serveti burada.. Yuvasm, karısı, üç küçük çocuğu ve © - mektar atı; ve her sabah köyün yollarında boynunda asılt çan seslerile halkı uyandı. ran ve günde «ltı okka süt veren, pembe ve sütten şiş memeli beyaz ineği.. Bundan başka gece gündüz, — silesinin bütün efradile birlikte ter dökerek yatağı- mın altında gömülü para küpünü toplıya - bilmişti. Durup dururken kirk tane çil al- tın kaybeder mi hiç? Pepe iyi bir adamdı. Ve köyde de iyili- ğile tanınmıştı. Hiç bir zaman su kavgası çıkarmamıştı. Ta ve kabadayılık satmak için tüfek taş- diğini kimse görmemişti... O, karsını ve üç çocuğunu yaşatmak için çalışıyor. Baş- ka hiç bir şeyle uğraşlığı yoktu. Fakat mademki parasını çalmak isli - yenler var; o da kendisini müdafaa ede - cekti elbet. Bu sakin adam birden, soyu- lacakları vakit aslan kesilen arap tacirle- rine dönmüştü. Gece eve geldiğinde bir karar vermemişli daha, İhtiyar komşusuna danışmak Üzere evi- ne gitti. Bu ihtiyar komşu gençliğinde çok kabadayıyınış. Ve bütün rakiplerini öbür dünyaya yollarmış. Şimdi biç bir iş yap - miyor, İhtiyar, titrek ellerile sardığı sigarasına bakarak Pepe'yi dinledi. Komşusu para - sını kaptırmamak istiyor. Haklı., eğer mert. çesine karşısına çıksalardı... O zaman iş değişir... Ocağının muhafazası ve emniyeti Pe - pe'ye nitti. O vazifesini yapacak ve ço - cuklarının ekmeğini kurtaracak kadar güçe Kü olduğunu isbat edecekti. Mukaddes bir hatıranın merasimi yapı» hr gibi, ihtiyar kapının arkasında, en kiye metli eşyasından saydığı eski bir tüfek Çi kardı.. çürümüş ve kurtlanmış dipçiği say- giyle okşadı. Sıkıyı kendisi — dolduracak, Titrek elleri sertleşmişti âdeta.. evdekilere bağırdı: — Çabuk barut getirin.. bir avuç dolu- su olsun.. Hparta ipinden bir tıpa yaptı. Üstüne (1) Alkadı Arapça elkadı kelimesin - den alınmadır. İspanyada kullanılan bir ke- na gelir, Kabareye gitmez.. palav- | Bu mülâhaza onu ürküttü. Soğuk bir tef | aslattı alnını.. eğer birini öldürürse öbürü nün karşısında silâhsız bulunacak. Çi Bir Sıkı.. Faik Beremen beş altı kurşun.. sonra bir kalın saçma tas bakası. Hepsinin üstüne de sağlam bir ti pa.. ağzına kadar doldurulan tüfek düş « manları öldürmezse bu mucize sayılmali doğrusu.. Pepe evdekilere sulama sırasını beklei meğe gideceğini söyledi. Kapıyı iyice ka pıyarak. çıktı. Gökte ay yok.. yıldızların verdiği ışık yordamile incir ağacının altını da bekliyen ihtiyar komşusunu gördü. Tük fek elinde, Pepe'ye son talimatı vermeli üzere hazırlanmış duruyor.. İ İhtiyarın yanına yaklaştı. O, izahat ve « riyor: — Fırının ağzına iyi nişan almak 1â « zım. Soğukkanlı olacaksin. Parayı almali için geldikleri zaman ateş.. bundan basifi bir şey yok. Bir çocuk bile bu işi başarız.a İhtiyarın talimatı mucibince, Pepe, evie nin yanındaki iki tepecik arasına uzan « dı. Tüfeğin namlusunu kargıların kena « vına yerleştirdi. Hedef fırın.. İhtiyar hâlâ orada, izahatına devam B diyor: — Çeok sakin bir şekilde hareket edes ceksin. Tetiği zamanında çekeceksin haş Şimdi ben gidiyorum. Senin yalnız buluns. man daha iyi. * İhtiyar sık sık arkasına, iki yanına bas karak karanlıklarda kayboldu. Şimdi Pes pe yalnızdı. Tüfeği tutan elleri ttriyor.. namlu sal . lanmakta, Ayaklarını duvara dayadı. Kas fasında kâtısı ve çocukları.. bu düşünce 04 nu dikleştirdi ve sertleştirdi.. aj Ovayı bir ses kapladı.. - kilisenin — çasl, dokuzu çalıyordu. Uzaklarda bir araba gx cırtım.. köpekler acı acı bağtıyorlar. Kura bağaların gürültüsü.. suya atılırken çıkar « dıkları hişirti düyüldü. Pepeyi hareketsizlik uyuşturuyordu.. | Kilisenin çanı tekrar çaldı. Saat on birş artık gelmezler, diye düşünüyor, belki lah kalblerine merhamet ilham etti.. Tam bu sırada kurbağalar seslerini kese | tiler.. Pepe gözlerini karanlığa çevirdi.. yol . da iki gölge.. eğilerek yürüyorlar ve fıf| iki köpeği andırıyorlardı.. j Mınldandı: 3 — İşte geliyorlar.. mutlaka onlar.. İ Pepe'nin çenesi titriyordu. İki adam bir pusudan korkar gibi et » raflarına bakındılar. Kargı duvarı yokla « dılar. Sonra eve yaklaşarak — kulaklarını deliğe koydular.. j Bu manevralar sırasında Pepe'nin ya « nından iki defa geçtiler. Fakat ıöıem:dqu onu.. yüzlerinde maskeler var, Pelerinlerle nin altından tüfeklerinin dipçikleri görüne mektedir. Pepe cesaretlendi. Gofarro'yg öldürenler bunlardı muhakkak.. ölmemek için onları öldürmek lâzım.. e Her iki gölge fırına doğru ilerliyor. Bi Ti iğildi ve fırının taşlığına elini — uzattı.ş. tam ateş menziline girmişti. Sıkıyı | gık demeden geberecek.. fakat diğeri sağl.| kalacaktı. $ sıkı bir tane. Hem biliyordu ki onlar boş düönerlerse mutlaka ondan İntikam a ; hrlar, evini yakarlardı.. Bu sırada etrah gözetliyen, arkadaşık mın miskinliğinden —sabırsızlanarak — on yaklaştı. Şimdi her ikisi bir hizaya ııhh'ı: lerdi. Bir tek insan olmuşlardı âdeta., | «Fırsat bu fırsat.. hadi Pepe, davranla , * Yıldırım düşmüş gibi ortalık Fırının önüne bakınca orada da hiç karaltı bulamadı. Kaçmışlardı galiba.. al kıp gideceği vakit evinin kapısı açıldı birı den. Karısı gürültüyü duymuş, — kocasıi merak ederek fırlamış dışarı. Elinde bir ner. Fenerin titrek ışıkları fırının ağı kadar yayılıyor. Bu bafif ışık vasıtasile üstüste yatan cesedi gördüler, Sanki bir çiviyle birbü gçakılmışlardı. Her taraflarından kan vz « miş.. hareketsiz uzanmaktadırlar. Sıkı hos defi bulmuştu. İkisi birden boylamıştı hennemi, FCİ Pepe ve karısı ölenl aet * öğrenmek Üüzere ıa%nhıı tat- tular.. ikisinde de bir $ ma oldu... Haydutlar, nahiyenin Alkadı babayla muavini Sigroydular. Şimdi nahiye başsız kalmıştı. — Fakaf her tarafta sükün ve emniyet vacdı.. — bir