He '. ün W Dünyayı keşfedenler E bidir, insanlar, yer yüzünün en karanlık, L aa Sözün Kısası B talya hükümetinin Montrö < F konleransı hakkında — Türkiye B Fimiciye Vekillime. göndermiş ' ol - — duğu — mektubun — hülâsasını — janslar — kümeti, bu mektupta, kendisini, kon- — Geransı başka bir zamana geciktirmek — teklifinde bulunmağa sevkeden sebep- — leri hatırlatmakta ve vaziyet, muhtelif — cephelerde aydınlanır. aydınlanmaz konferansa mümesssil göndereceğini — bildirmektedir. Tevfik Rüştü Aras, — konferansta beyanatta bulunarak, bu — mektubün İtalya'nın Montrö toplan- tılarma pek yakında iştirak edebilece- — gini anlatmakta olduğunu ve konfe- ransta, bir an evvel İtalyan murah - — haslarını görmekle Türkiyenin bahti-| £ yarlık hissedeceğini bildirmiştir. Fakat aynı günde 23 tarihli Roma — telgrafları Giornale d'İtalia gazetesinin | — — bir yazısım hülâsa etmekte idi. Bu ya- — zıya göre: Türk istekleri Akdenizde sini bir sömürge davası telâkki ettiğini — ,ve bunun bir Avrupa meselesi haline — geçmesine mani olacağını bir çok de. — falar tekrar etmişti. Bu itibarla Türki- — yenin ileri sürdüğü sebeplerden bir ta- “nesi bile doğru değildir. İta!yanın vazi- — yeti, kendisi Montrö'de mevcut olma- — gdan verilecek het türlü kararı kabul — edemiyeceği hakkında bir nevi ihtar gibi telâkki olunmalıdır. — İtalyan gazetelerinin ve bilhassa D Giresle & İtala'nın, bele diş politika hakkındaki yazılarında, asla husust — Mmütalealar olmadığını bilmiyen yok - tuür. — Zaten örtesi gün yan resmi Stefani — ajansı, Giornale d'İtalia'nın makalesi- — mi,kendi diplomatik muharririnin bir — tebliğe benziyen yazısiyle tamamla- — muştı. Bu yazı, gazetelerinin — tenkidlerinden ve İtalya hükümetinin — telkinlerinden bahsettikten sonra, bü- — tün bunlara rağmen konferansın İtak- — yasız müzakereye devam ctmesinin — Bayri tabit okduğunu kaydetmiştir. — Anadolu Ajansının bu telgrafın al- tında intişar eden notundan son cüm- bildirmiştir. “Roma hü- hayvanlarla, tabistle mücadele ederek bir Üzerinde insan yaşamıyan bütün toprakları karış karış keşf ve fethetmişlerdir, On sekizinci ve on dokuzuncu asır bu Resımlı Makale Dünyanın meçhul tarafı kalmamış gi - — | Konferans ve İtalya I:aı., ..m.'l,'î'.'î:'.ı':'ı... Te ; Yazan: Falih Rika Atay ( sürü kurbanlar verjnlşler, fakat nühayet, R ç ÜN __|u,iı.ııı.ıı-ı...—u—.ı.ı..ı.. lıî:!ııı.Bııksıin-'-çıiıyıM—ı- yün inkişafına, hem sanayici — devletlerin yayılmasına yardım etmüşlerdir. Bugünkü müstemlekelerin ilk kurucuları onlardır. Yirminci asır kâşifleri de kutupları keş- !ı'mııkcvıhııııdlıyıyiıindıh—- madık yer bırakmamışlardır. Biz hâlâ memleketin ücra köşelerine so- kulmayı, memleket dahilinde tetkikat yap- mayı bile külfet addediyoruz. Memleke - SÖZ ARASINDA Habeş İmparatoru Londrada yapılan Davetleri niçin Kabul etmedi? Becket kendisini İskoçyada ava çağır- mıştır. Haile Selâsiye bu deveti kabul ıdemeııııç ve şu mazereti ileri sürmüş- gazetecilerden korkuyorum. Eğer &- Timde tüfekle bir hedefe doğru nişan akdlığımı fotoğrafla tesbit ederlerse, İtalyanlar, insanları kurşuna dizdiğimi işa'a ederler ve hödise de Cenevrede fena akisler yapar. * Gorki ile Lenin Maksim Gorkinin ölümü münase - betiyle gazeteler bir sürü fıkralar an- latıp durmaktadırlar. Gorki «Anne» ismindeki kitabının neşredilmesini Lenine medyunmuş . Zira Gorki yazdığı eseri beğenmemiş, — leyi alahm: «— Çok teessüf olunur ki | yırtmak istemiş, o sıralarda alelâde bir — diğer milletlerin hayati işlerini İtal -|adam olan ve Lenin ismini yeni takı- yıınııı muvafık göreceği zamanlara isa-|nan Ulianov «olmaz» demiş ve kitabı et ettirmek mümkün değildir. bastırnış. Boğazlar konferansı karşısında İtal-| — Lenin ile Corki birbirlerini çok sev- — yan meşriyatının her tarafından zayıf -olduğunu anlamak için uzun tahlillerde — bulunmaya hacet yoktur. Türkiye Bo- / gazları silâhlamak teşebbüsüne, Akde- “nizde yakın bir hücuma uğramak teh- didi altında bulunduğunu — bissederek — girişmiş değildir. Türkiye muahede ga- — Tantilerinin millt emniyetleri müdafaa etmiye ve fiili taarruzları msenetmeğe muktedir olmadığı inkâr edilmez hâ - - diselerle sabit olduktan sonra, alâka - dar devletlere notasını vermiştir. Kon- Fferansa iştirak eden ve etmiyen hiçbir — devlet, Lozan muahedesinin boğazlar — hakkındaki hükümlerinin Türkiye mü- — dafaasını emniyette bulundurmakta — olduğunu iddia edemez, Bunun için - — dir ki, gerek notamıza cevap veren dıvlula gerek Montrö'ye gelen dele- — geler Türk isteklerinin haklı olduğu hu- susunda ittifak halindedirler. Boğaz - hr hakkındaki notamiza vaktile İtal- — yadan aldığımız cevap dahi, Turkıye— ıü&uğuılıqıleuıı yerinde olma- nı kaydetmiş değildir. ti İup olmamasında değil, her- Üke Mir tabeple böğurlür zorkaldıği E (Devamı 8 inci sayfada) melerine rağmen — anlaşamadıkları moktalar da varmış. Bir gün Lenin, Gorkiden bahseder: ken acevvelâ isimlerimiz anlaşamadı» | demiş. O kacın mânasıma gelen Gorki kelimesini kabul etti. Ben ise, rahat rahat akan ve uslu akan Lenin nehri- nin ismini aldım.» * Milyoner mahbuslar Kosta - Riko hapishanerinde mah - kümların birdenhire — zenginleştikleri, para, pul sahibi oldukları görülmüş, kumar oynamağa, birbirleriyle kavga etmeğe başlamışlar. Dışarıdan müba- yaa keyfiyeti artmış ve hapishane mü- dürlüğünü de bir telâştır almış. Aca - ba mahkiimlar parayı nereden bulu - yarlar? 'Tahkikata — girişmişler, neticede mahkümlardan birinin para basarak dağıttığını anlamışlardır. Kalpezan: — Bu işi can sıkıntısından yaptım! | — İSTER İNAN İSTER İNANMA! Deemdide ieesler Bd lenlerin yekünu 202 dir. Yani imtihana girenlerin ancak yarısı muvaffak olmuştur. mm—mmnm——m&: -İSTER İNAN İSTER İNANMA! HERGÜN — BİR FIKAA | Evliliğe dair Tubaflardan bir şeyh Cemal var - dı. Nafinda mühim bir mevki işgal eder- di Bir gün, eeki dostlarından biri, şeyh Cemale geldi ve onunla dertleşerek: — Artık ihtiyarladım.. dedi; günden Azerbaycanda Vahşi hayvanlar Bir şehri işgal ettiler Sovyet Rusyadan bildirildiğine gö- re geçen ay zarfında Azerbaycanı sel- ler basmış, yağmurlar haftalarca de - vam edince, dağlardaki çakallar, sırt- lan ve ayılar şehirlere inmişler, halka İkücum etmeğe başlamışlar. Şehirler - güne çöküyorum. Ve bekârlık ta bana İden birinde halk korkudan evlerinden artık giran geliyor. Onun için evlen - meğe karar verdim. Böylece, son de - mimde, hiç olmazsa, gözlerimi kapıya- cak biri bulunur, Şeyh Cemal başını salladı ver — Onun arasını pek büemem dodi.. Ben iki defa evlendim: İkisinde de gözlerim açıldı! BULMACA Soldan sağa: | —El avuç, ötekinden beri » kinden — sadaka istiyen, — dış — değil Z2 — Sevdalh, aptal. 3 — On dökuzdan #onra gelen adet, mota, 4 — Utanmaktan yemri hazır, bilirmek. 5 — Yaztık. 6 — Yanık yıkık. 7 — Tren dizisi, bir ay. & — Bir adet, yağı makbul Suriye şehirlerinden biri. 9 — Yikık, okuyucu. 10 — Ahmet isminin muhaffefi, üçüncü şahız. "içinde ka- va üzüm taneleri bulunan bir mevi pandiss panya. Yukarıdan aşağıya: 1 — Ramazanlarda çalnan şey, kuyu- dan su çekilik 2 — Memi, bayan. 3 — Bir iş üzerinde hakkile emek sarfeden, bir F ilâvesile Fasta bir yer olur. 4 — Tarla mahsulü, sıkıntının aksi. $ — Taranmak - tan emri hazır. 6 — Namaz kılınan ma - bet, üçüncü şahıs. ? — Ceketi düğmele - mek. B — Nota, bembeyazın türkçesi, 9 — Misafiri ağırlamak, nota. 10 — Şimdi evlerimizde yanan cereyanlı ışık, Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: dışarıya çıkamamış. Hükümet, halka silâh ve kurşun tevzi edecek olmuş. Fakat jandarma vahşi hayvanların saf- larını yararak evlere kadar sokulama- mışlar. Halk evlerinde aç beklemiş. müstevliler de dışarıda aç dolaşmış - lar, Sonra insanlardan hayır- görme- diklerini anlayınca gene dönüp dağa çıkınışlar. Şehrin vahşi hayvanlar ta- rafından işgal tam bir hafta sürmüş. * -Kadın mantığı Fransız Emniyeti Umumiye — me- amurlarından biri başından geçen şu garip vak'ayı anlatıyor: «Bir gün meşhur sabıkahlardan An- toine telâşla yanıma geldi- — Üııladım. dedi. Hapishaneye iki buçuk sene evvel sayenizde — girdim. Evvelki gün çıktım ve doğru evime gittim. Bir de ne göreyim, karımın ku- cağında bir çocuk var. — Bu kimin çocuğu diye sordum. Karım: — Benim dedi. — Nasıl olur, diye hayretle yüzüne bakarken ilâve etti: — Eğer namuslu bir adam olup ta Kapishanelerde seselemce yatmıyaydin senin de olurdu... Ne yapalım, namus- suzlağunun cezasımı çek! Şimdi söyleyin üstadım, hangimiz haklıyız?» * Düvyada İlk reçete Dünyada ilk reçete çok eski zaman bardla yazıknmtır. Hülilde teş üzerine hâkkedilen bu reçete Milâttan 3700 se- ne evvele aittir. Ecek, iki. 4 — Vam, Arafat. $ —Ad, ki. 6 — Sevda, an. 7 — Er, eniş, ni. 8 — Mâç, atf. 9 — İbre, karın. 10 — Vida Yukarıdan aşağıya: w, seyin, 2 — Ticaret. 3 — E- ren, iri. 4 — Şal, adale. 5 — Adana. 6 — Sair, içki. 7 — Arkadaş, ad. © — Raif, l— P — Ateş, şarap. 2 — Lira, arazi. 3 —'&râ. 9 — Az, akıntı. 10 — Pinmti, ifna, Edebiyat Fakültesinde imtihana giren 67 talebeden ancak beşi, Tıp Fakültesinde 159 talebeden 113 ü, Hukukta 142 den 97 si, eski Darülfünun talebeleri arasında imtihana giren 58 kişiden 16 &ı muvaffak olmuştur. Dil derslerinde iki kurdan imtihana giren 261! O talebeden 1984 ü muvaffak olmuşlur. Devle cüce. Ermel Talu G:uıni. bitap ezınmakta olduğum döşeğimin içinde, bermütad ken « dimden geçivermiştim. Rüya iklimini sık tık ziyaretten hâz du- yan dimağım yine o âlerke dalmış, kim bi: lir nerelere gitmişti. Birden, dalgın gözlerimin önünde bi insan şekli belirdi. Ak sakallı, hasta yüz. lü, omuzlari biraz çökük, fakat bütün bun: lara rağmen bakışları tanlı ve imanlı idi. Bu gekil, gittikçe büyüdü.. bir dev hey: beti aldı. Ve, sırtındaki tunçtan zirhi ile, oradaki yüksek bir dağ duruğunun üzeri « ne gidip, oturdu. Derken, yerdeki bir delikten zuhur e « den küçücük bir mahlük, koltuğunda, tap« makta zorluk çektiği, kalem biçiminde bir kargı ile meydana geldi. Yürüdü. Dev gibi adanim yanına sokuldu. Karşısına dikildi. — Sen Bir sfır'sın! diye haykırdı. Onun bu cıhz sesine, şâhikanın üzerinde, oluran devin ağzından şu karşılık çıktı: «Tam, demiştim: azıcık — yaslanayım, dinleneyim.. «Biri tkaırdı tâ karşımda.: acaib, bu da kim?'e' Cüce hiddetlendi; ve koltuğunda kısılı, kalem biçimindeki kargıyı, tunç zırhın ğ zerine #ddçtle havale etti. «Tmale diye bir ses çıktı. Bu ses yükseldi.. Ve bir beyit halinde etrafa yayıldı: * «Gömclim gel, seni lıricl Desem, sığ. mazsınla «Hercü merc ettiğin edvara da yelmez, © kitaplı Cüce, bir daha saldırdı.. Bu sefer, mımralar, zengin bir kaynak. tan fışkırır gibi, birbiri ardınca tevali et « tavan, Yedi kandilli süreyyayı uzatsam oradan; mına, U-i-.ı—ı:ıı—uıh.uiıııyıı- Türbedarm gibi tâ r—.hdıbdıh sem; Gündüzün fecrile &vizeni İdbrir eisena; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam ya. rana,,, Yine bir şey yapabildim, diyemem hâ. tıranal,» Ve bu mısralar, etraftaki cidarlara çar. parak, dağları sarsarak, denizleri coştura- rak, fırtınaları kudurtarak, yayılıp durü « yörken, öteden bir Ses yükseldi. Cüceye hitap ediyordu: — Bizler, Çanakkâale, Filistin, Kafkas, İnönü, Dumlupınar, Sakarya şebitletiyir! Kızıl ve tertemiz kanlarımızı yurdumuz uğruna akıtarak — ebediyete — kavuştuğu « muz gündenberi, bu mısralardan başka, bis zim hakkımızda hangi Türk gairi bir des « tan yazmıştır? Bizim himasetimiz, feragatimiz. şahadee timiz senin neslinden hangi dâhi'yi caşture du, &y cüceP! Bogün ahlâkı, seciyesi, yurd sevgisi, de- hü'sı şüphe götürmiyen, hasta bir adama karşı denediğin kalem biçimindeki kargınıç bizim lehimizde niçin denemedin? Mevzu çok mu azametli idi> O azamet senin kud- retinden çok mu üstündü? Yurdundan, on bir yal uzakta kalıp, hisli kalbine gürbet acısının zehri işlemiş, bus gün can atarak döndüğü vatara hasta vü. cudile, temiz duygularından başka bir gey getirmemiş olan bir zavallıya, durup du « rürken dil uzatmayı kimden — öğrendin 3 Hangi ahlâk kitabında, okudun? | Sus! O hastayı rahat birak! Ona kalent biçimindeki kargınla indireceğin her darı be, bizi, Harbiamuminin ve İstiklâl harbi. nin «tertemiz ahn'ı..» Şehidlerini rabatmğ 'i 5 | |