Yazan : Kadircan Kaflı Son Posta'nın tarihi tefrikası Dünkü ve evvelki günkü kısımların hülâ Akdenizde Türk denizcilerine karşı İspanyollar ve Araplar tarafından bü- yük bir harp hazırlanıyor. Bu arada Kal'a - TülKalâ denilen bir kalede (100) Türk levendinin başında — bulu- nan Mustafa Reis Arapların kaleyi bas- mak için fırsat beklediklerini ve kuvvet topladıkdarını haber elıyor ve Oruç Rer ise İlyas ve Mansur isminde iki genç gönderiyor. Bir kaç saat sonra Oruç Re- isten bir mektup geliyor. Ve düşmana karşı dayanmalarını, Mansurla — İlyası Cezayire yardımcı kuvvetler getirtmeğe gönderdiğini söylüyor. Bu sırada İlyas Cezayire Hısır Reke warıyor. Şehirdeki Türk balkı ayaklanı yor, herkes bu murabhası görmeğe ko- Şuyor. Kal'a - Tül - Kalâ'da Mustafa Reisle bulunan Pala bıyık Ömerin karısı Rüküş ve sekiz yaşındaki kızı Ayşe de Ceza- yirdedir. Levent Ömer bir oğlu olmadı- ih için çok müteessirdir. Hattâ yeni bir karı almak niyetindedir. Küçük — Ayşe de erkek olmadığına mütcessirdir. Küçük Ayşe çocukluğuna ve kız ol- Masına Tağmen Cezayiri — seviyordu. Burada sinirler her an gergin, insan- lar her an uyanıktı. Şehirde bile (A- da kale) deki İspanyolların attıkları toplar gürlüyor, tüfekler patlıyor ve güllelerle kurşunlar kıyıya yakın so - kaklardan ve rıhtımdan geçenleri öl - dürüyordu. Küçük Ayşe babasından haber al - ::k İlyası görmek için can atıyor - Konağa gidenler geri dönüyorlar, ©- raya gi!mi!'C_"l_"B haber veriyorlardı: — Hepsi iyilermiş... Vurulan, ölen yokmuşl.. Küçük Ayte seviniyordu. Annesinin boynuna sarılıyor: — Hepsi iyilermiş... Ölen vurulan uşl.. Diye haberi tekrarlıyordu. Karanlık ağır ağır Cezayirin küçük pencereli basık ve daracık evlerinden başlıyarak d" Ve Yokuşlu — sokakları, kırları ve denizi kaplıyordu. " Sevinçli bir akşam... 'Türk evlerinin içi gülümsüyordu. Fakat yarın ne olacak) Orasını kimse bilmiyordu ve bile - Mezdi... — Mektupta ne yazıyarmuş? İspan- yollar neler YaPMışlar daha?.. : Etraflı düşünenler birbirlerine bun- ları soruyorlar, l.lkın hiç bir cevap bu - lamıyorlardı. Çünkü Hızır reise gön- - SON POSTA Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera - KORSANIN KıIZI Numara : 3 annesile karşı karşıya geldi. Genç ka- dın bu sözleri duymuş, kapıya çıkmış Ve cevap vermişti: — Bir eksiğim yoktur. Sağlıkla dö- nün!.. — Elbet sağlıkla döneceğiz. Hem de çok uzak değil o günler... Küçük Ay- şeye savaştan bir top sırmalı Venedik kadifesi getireceğiz. Bol bol giyinip kuşansın!.. Levent İlyas sonra: — Hoşça kahn! Diye haykırdı ve âtıni sürdü. Onun gibi bir çok atlılar şimdi el - lerinde meşalelerle Cezayir sokakla - rında evden eve dolaşıyorlar, civardaki köy ve kasabalara gidiyorlardı. Cezayirde, bu gece karanlığında sessiz bir kaynaşma seziliyordu Evlerde her geceden daha çok ışık- lar yanıyordu. Analar oğullarının, ka- dınlar erlerinin çamaşırlarını dikiyor - lar, yiyeceklerini hazırlıyorlar, bey - beleri ve torbaları dolduruyorlardı. Erkekler piştovlarını dolduruyorlar; hançer, kılıç ve palalarını biliyorlar - dı. Ortalıkta sinsi bir harp havası, bir harp heyecanı çalkanıyordu. Güneşle beraber sokaklar dolmağa başlamıştı. Yüzlerce atlı Hızır reisin konağının önünde ve civarında toplanmıştı. An- cak © zaman işin aslı anlaşıldı: Hızır reis, büyük kardeşi İshak reis ile kâh- yası İskender reis kumandasında iki bin altı yüz kişilik bir kuvveti Telem- sanın imdadına gönderiyordu. Bu as - bunları - söyledikten derilen mektupta neler yazılı olduğu |kerlerin altı yüzü Türk leventlerinden, henüz belli değildi. Yalnız başlıca kap- |iki bini de. yerli arap atlılarındandı. tanlar ve reisler konağa çağırılmış ve| Cezayirin yerli ve Türk bütün halkı bir toplantı yapılmıştı. Bir saat kadat #Onra Cezayirin da - yacık ve yokuşlu #okaklarında meşa - ayaklanmıştı. Alay yola çıktı. En önde içlerinde İlyasın da bulun- ların ardından Hızir ve İshak reisler :ı dolaşıyor, nal sesleri duyuluyor -|duğu dört atlı yalın kılıç yürüyor, on- Küçük Ayşe kapinın önüne koştu. |geliyordu. Büyük bir meşalenin aydınlığında | — Hızır reis kınalı gibi bir renkte o - doru bir ata binmiş tırmanıyordu. Küçük rünce yüzünde Onunla konuşabilserdi! .—;u!lıyokuşuhnıüf_klh.hhuuxumhıyıl- Ğ"—-ıö-ı.n.kakinh—hşl-unhıuı...ıuık T sevinç dal-|ilk bakışta insana saygı veren bir a - damdı. Başına kavuk biçiminde büyü- cek bir sarık sarmış, sırtına — kısa bir Onunla konuşabilmek bu küçük kız İkaftan giymişti. Kuşağının arasından ek bu kü ymişti. Kuşağının içid yalnız bir zevk değil, ayni zaman- mpm;,lı. bir hançerin altım kakmalı da sanki bir ihtiyaçtı. niçindi? MA Beçip gidi. Fakat ansızın bir şey bi âtının gemlerini kastı. Âyşenin dur. ü“kıpıyıdönuekdeahf — Anana söyle, Palabıyık Ömerin yanından geldim ben.- Sağdır, iyidir, pek iyi geçiniyor ve ., - |kü kardeşine l hatirlamiş gi- |İki yıl önceye kadar bütün hayatını Mi- || işti. İki gemisi vardı, on- | sapları görünüyor, eğri ve geniş ağızlı bir kılıç sol tarafında sallanıyordu. İehak 7eis ondan büyük olduğa hal- İ ğgru başını uzatarak ©- dikkatle dinliyordu. Çün- göre henüz tecrübesizdi. Hmanlara gönderi - yor, mal götürüp getirtiyordu. Böylece kardeşlerinin yıl- lardı. Bu sırada meşhur Kemal reisin kız kardeşinin oğlu Muhiddin rcisi Fransızlardan alınan bir kadirga ve bir çok hediyelerle İstanbula göndermiş - ler, padişahın yardımını istemişlerdi. Yavuz Sultan Selim © zamanlarda Kahirede bulunuyordu. Muhiddin reis oraya kadar giderek Cezayir ve Tu - nusta yaptıkları savaşları anlatmış, pa- dişahın hoşuna gitmişti. İstanbulda iki büyük ve güzel kadirga yapılarak, le- ventler ve hediyelerle birlikte Tunusa yollanmıştı. İshak reis te bu iki kadir- ga ile birlikte ve kendi gemisile yola çıkmış, kardeşlerini alıp dönmeyi ta- sarlamıştı. Fakat o da kardeşlerini sa- ran hummaya tutulmuş, şan ve geref meydanında dövüşmeyi rahat döşe - ginde yatmaktan daha zevkli bulmuş- tu. Hızır rcis şimdi onu Oruç reisin yar- dımıma yolluyordu. (Arkası var) Soldan sağa: | — Osmanlıların aleybinde yapılan bir muahedesile meşhur bir yer. 2 — Ağa, mef'ulüleh, bir yerin derinliği. 3 — İki mücssesenin karzşilıklı birbirile Hat yarışı yapmaları. 4 — Yanm, kucak. 5 — Ça - virme, baş. 6 — YVak vak diye bağıran bir hayvan. 7 — ağa. © — Düşman- lığın arapçası, 9 — Halk tabakası, talih kader meleği. 10 — Demiryolu mezar. Yukarıdan aşağıya: 1 — Bir kış sebzesi. 2 — Kaideler, kuş- Jarın çalı çırpıdan yaptıkları evleri. 3 — Ateşlemek, çalışma. 4 — Bir mevi vergi. $ — Kahraman manasına gelen bir keli - me, erkek. 6 — Ciğerler, İzmirin — dağlı külhanbeyi. 7 — Deniz vesaiti nakliyele - rinden biri, çabuk. & — İsim, kuşun ağzı, mota. 9 — Küçücük, erkek. 10 — Gene- ralın eski telâffuz şekli, sevda. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: 1 — Çelik, riya. 2 — Isın, nalın. 3 — Hikâye «Blasco - İbanez» den Rabosa dedenin torunlarile, dul Cas- porra'nın çocukları, çiltliğin yolunda — ve- ya Conpanor sokaklarında karşılaştıkça herkes irkilirdi. Çünkü bu iki aile birbirini yemiş bitirmişti. Faik Bercmen ye bağırıyordu. Beyhude çırpınıyor.. dedesini kurtanır cak bir kahraman yok.. Birden herkes şaşırdı.. Casporraların üç delikanlısı yanan vevia Yekdiğerlerine, her rasigeldikçe, kinli |içine dalıyorlar. Ateşe bir kertenkele gğ kinli bakarlar. Ve birbirlerine her tesadüf edişte kasabada bir vukuat çıkarırlar.. en (bi atılıyorlardı.. Biraz sonra, omuzlarının üstünde, İs büyük mülkiye memuru, —Alkad. eştah | parta koltuğuna oturmuş, Rabosa dedeyi toplar ve bu iki düşman aileye, — barışmas | deşarı çıkardılar.. Halk ulkışlıyordu.. Jları için nasihatler eder. Kasabanın papazı bile kin ve kovgalârın unutulmasını yalva- rir, ve mütemadiyen evden eve gider ge- Birdi. Bu iş otuz yıldır böyle idi.. iki aile bir- birlerine kargı besledikleri bu kin kasaba- yı altüst ediyordu. Halbuki burası ne ka- dar girin ve güzel bir yerdi.. işte bu güzel yerde bu vahşi mahlüklar deve kini güde- ztek kavgalarını yenilemekte idiler. Onlar, vektiyle sıkı fik dosttular. Ev« lerini ayıran alçak bir duvardan başka bir şey yoktu. Bir gece, tarlayı sulamak yüzünden Casporra'lardan biri tarlada — ölü olarak bulundu. Rabosalardan birisi onu çiftey - le vurmuştu. İşte, çıngar bundan sonra bü- yüdü Casporraların en büyük oğlu bir ay uğraştıktan ve düşmanı iyice gözetledik - ten eğara katilin kafasına bir kurşun “ak - n.:ıâııım oldu. O zamandanberi her iki aile ekin ekmekten ziyade birbirlerini öldürmekle vakit geçirdiler. Sokaklarda ellerinde tüfek, dinamit ve sair - silâhlarla dolaşırlar; su kanallarında, ağıl gölgele - rinde veya bir tepenin arkasında pusu ku- tTarlardı. Her defasında, mezara giden bir Cuw- porra veya bir Rabosa bulunurdu. Bu su- retle kinlerinin söneceği yerde intikam his- leri alevlenirdi. Kasabadakiler onlar için şuma söylerlerdi: «Çocukları, —analarının karsından çıkmadan bile ellerine tüfek a- hp düşman komşularını öldürmeğe gidi - yorlar.» Böylece otuz yıllık bir mücadeleden sonra Casporralardan üç çocuklu bir dul- dan başka kimse kalmamıştı.. Bu üç deli- kanlı kasabanın, en iri yarı en güçlü kuv- vetlisiydiler.., Onları herkes bir kaleye benzetirdi. Rabosalara gelince, bir Rabosa, dede, bir de iki torunu vardı. Dede seksenlik bir ihtiyar.. mütemadiyen, İsparta işi bir kol- tukta kımıldamadan otururdu.. intikamdan buruşmuş bir heykel gibi kupkuruydu. İki küçük torun bu heykel kargıtında ailenin intikamını ve şerefini muhafaza edecek - lerine dair ant içmişlerdi.. Fakat şimdi zaman eskisi gibi değildi. Ne berikilerine, ne de ötekilerine birbirle- tini öldürmek kısmet olmuyordu.. Jan - darmalar onları gözden kaçırmıyor. Kom- şular da öyle.. bu iki düşman sileden bi - risinin bir köşede, yahut kuytu bir yerde durduğunu gören halk hemen oraya yak- laşıyor, onları sükünete davet ediyordu. İşte bu alâka sayesinde düşmanlık ya « waş yavaş yatışmağa başladı Ve zaman geldi ki iki aile eİradı tesadüfen birbirleri- ne rasgelseler bile yekdiğerini görmemeğe çalışırlardı. Birbirlerinden sakınmak için ar: daki duvarı pek alçak görüyorlardı. Ta - wvukları duvarı aşıyor. başakları didikli - yorlar. Bu vaziyet karşısında iki evin ka- dınları birbirlerini tahkir ediyorlardı.. Annelerinin nasihati üzerine Caspor - zalar duvarı bir metre yükselttiler. Kom- gular geti durur mu?. Onlar da ayni — işi yaptılar.. derken duvar mütemadiyen yük- seldi ve © hale geldi. ki her iki evin ne pııcuı—'ııdıpuııâıiniııuı.'l'a— vuklar bu koca duvarın gölgesinde muh- zun mahzun geziniyorlar.. kin ve düş - manlık neticesinde ölenlerin kan ve ke - miklerinden yoğrulmuş gibi görünen bu duvanın etrafında dedikodu —yapar gibi bağrışıyorlardı. * Bir öğleden sonraydı.. kilisenin ça - M acı acı çalarak bir felâket haberini ba- ğırdı... Ortalıkta siyah bir duman yükse - liyordu.. Rabosa Dedenin evi yanıyor. Hay aksi şeytan hay.. Torunları tarladaydılar. Gelin de dere kenarında çamaşır yıkıyor. Rivayet, kan. 4 — Pırasa, iman. 5 — İm,| — Ihtiyar koltuğunda.. bu cehennemi man- rabit. 6 — Cambaz. 7 — İki, mestan. © —| zarayı hareketsiz seyretmektedir. Küçük Delikanlılar, ihtiyarın yüzüne baknia dan onu bir kenara bıraktılar; ve takray girdiler eve. Bunun üzerine oradakiler bağrıştılari — Girmeyin artılı. vaz geçin.. kurlanıe lacak can yok içeride. Fakat üç delikanlı aldı masilan, gl gene ateşe doğru atıldılar. Eşyayı da küre tarmak İâzım. Hem belki de evde dalilr insan da vardır. Bir kimseyi — bulamayınca — mobilyaları ; Çikarmağa başladılar. Alevin arasındı milil temadiyen girip çıkıyorlardı. Fakat biraz sonra, öç delikanlı iki rak göründüler. Küçük kardeşleri kı larında. anaları bunu görünce avazı çr'| tığı kadar haykırmağa koyuldu.. küçi” bacağı yıkılan bir tahta parçasının a. da kalarak kırılmıştı.. — Sandalye.. bir sandalye bulun.. Halk, telâşla Rabosa dedenin altındal koltuğu çektiler. Ve yaralıyı oturttular.. Delikanlının saçları yanmış. Yüzü di mandan kapkara.. ıztırabını saklıyarak g. küyor. Bu sırada ellerini, titrek bir avucun içih: de hissetti.. bu Rabosa dedenin avucuydı ihtiyar sürüne sürüne yaklaşmıştı onâ.. Oğlum, yavrum.. teşekkür ederirr diyordu.. l Hem böyle söylüyor, hem de gencin # elini öpüyor.. Göz yaşları da çocuğun Meraklanmasın. Gene onun Yanına gi- 1 danberi Akdenizin yakın ve - uzak diyorum, Bir diliyeceği, bir eksiği var- |( kıyılarında sonsuz bir maceraya atıl - Sa söylesin şimdi... : malarını hoş gölmü)'"d“' Küçük Ayşe bütün bunları dikkatle Üç yıl önce Oruç ve Hızır reisler dinlemi ine tekrar için 'Tunusta yerleşmiş bulunuyorlar, Ce- zayiri ele geçirmek için hazırlanıyor - Amâ, ki. 9 — Oya, zede, 10 — Tazı, |kız torunu da ayangına ben sebep oldum a ten. diyerek saçım başını yoluyor. Yukandan aşağıya: Halk sokağa doldu. İçlerinden bir kaçı | — Çırpıcı, ot. 2 — İsırmak, ya, 3 — |kapıyı açmağa teşebbüs ettiler. Fakat ku- Liva, niyaz. 4 — Enas 5 — Yaramaz. İpı açılınca yüzlerine çarpami siyah ve kız- 6 — Ne, azamet, 7 — Ratıp, sade. 8& — |gın bir duman onları geri irttü.. İk, mi, en. 9 — Yıkanmak. 10 — An'a-| — Küçük kız haykırıyor bir taraftan: ne, niza. — Dedem, dedeciğim... Nerdesin? di lerini ıslatıyordu bir taraftan.. Ev tamamile yandı. Başka bir ev yap & mak için mimar çağırıldı. Siyah enkaz mizlenecek.. Bu işten evvel Rabosa dedenin t ları, bir kale gibi her iki evi ayıran © Büursuz duvarı yıkmak için ilk kazmayı kı dileri indirdiler. Bu Akşamki Program - İSTANBUL 18: Senfonik musiki (plâk), 19: Ha « berler, 19.15: Muhtelif plâklar, 20: Sala | stüdyo sanatkârları — tarafından, 20,301 4' Stüdyo orkestraları, 21,30: San haberler | Saat 22 den sonra Anadolu ajansınız 41 gazetelere mahsus havadis servisi verile * cektir. ’ 12,30: Plâk yayımı ve ajans haberleri, 19,30: Oda musikisi (plâk), 20: Dokir konuşuyor, 20,20: Karışık müzik (plâk), 20,30: Ajans haberleri, 20,40: Dans kisi, İ ANKARA BÜKREŞ İ 18,15: Plâk, 19: Haberler, 19,15: Plâk 20: Konlerans, 20.20: Viyana —musil (Şrammel — kuarteti), — 21,05: 21,30: Senfonik konser, 23,20: Plük, BUDAPEŞTE 20,45: Radyo salon orkestrası, 21.1/ Konferans, 22,10: Huberler, 22,30: Op ra orkestraları, 23,45: Almanca konferat 24: Çigan musikisi. MOSKOVA 17,20: Rus halk şarkıları, 18.30: Kor konseri, 22: Yabancı dillerle peşriyat - PRAG 20,15: Karışık örkestra kenseri, 2171 , — Aktüalite, 21,45: Janacek'in «JENUFA» | operasını Torino operasından nakil, 24.05; İngilizce haberler. BELGRAT 20,30: Radyo orkestrası, 21,20: Bayaı Bahriye Nuri Haçiç tarafından epera ha- vaları, 21,50: Radyo piyesi, 22,30: Halk — şarkıları, 23: Haberler; plâk. ADEMi iKTiDAR Belgevşekliğine karşı HORMOBİN İt Tabletleri 4 rerisne ü D B