Son Postanın Edebi Tefrikası: 30 — Sen ona iki altın getirdin, ben o- |rıştığı için korktu, utandı. mu kendime ortak yaptım. Onun iste-| — Usta, Memede sevgi ve hayranlıkla diği ne senin iki altının, ne de benim | baktı. bortaklığımdı. O kolunu, dükkânını isti-| — Ahmed ustayı arıyacağız oğlum, d' n dedi. Seni döverdi ama, ne de olsa us- | Yorgancı Selim başını - sallıyarak |tandı. Değil mi? güldü: Ahmedi günlerce aradılar. Selim — Biz Cenabı Hak mıyız ki be us -| meyhane meyhane dolaştı. Bir iki mey- ta, onun omuzbaşında yeniden kol bi-|hanede kavga etti. Fakat Ahmedi bu- — tirelim? Dükkânını da biz yakmadık |lamadılar. ya? Kolunu da kesen biz değiliz.. Ahmedin kayboluşunun ikinci gü - — Kim kesti) nü çırak Memed büyük İngiliz anah - Selim bu apansız sualden şaşkın, us-|tarını aradı. Bulamadı. Ertesi gün bir — taya şöyle bir göz attı. de eğenin kaybolmuş olduğu anlaşıl - — Ne bileyim, dedi, muharebede ke-|dı. Usta ses çıkarmadı. Fakat çırak Me- — silmiş işte... Hem yalnız onunki kesil-|medin aklına gelebilecek şüpheleri sil- miedi ya, ne aslan gibi delikanlılar şe -|mek ve dükkândan bir İngiliz anahta- hit oldular. Harb bu be usta, çelik ço-İrıyla bir eğenin çalındığını kimseye mak oyunu değil.. söylememesi için: KY — Harb niçin olur? — Şimdi aklıma geldi, dedi, onları Selim yine güldü: ben eve götürdüydüm. Güâyvurlar dayatırlar, bizimkiler daya - — tır, bir hırdır çıkar işte.. Gâvur müslü- man kavgası.. Ustanın sustuğunu görünce ısrar et- ti: »— Öyle değil mi hele usta? — Bilmem! — Bilmem de lâf mı be kardeşim. Bir gece yemekten sonra ustanın a- nası oğluna dedi ki: — Çocuk bir aylık oldu. Hâlâ adını koymadınız. Ebe hanım göbeğini ke - serken Memed dedi. Çocuk göbek a - '|dıyla mı kalacak? Ü Sen şeytanın saklandığı deliği bilesin d bunu bilmiyesin.. kaldıkları vakit - çünkü ustanın anası her gece akşam yemeğinden sonra he- men odasına çekiliyordu. - Usta: Usta dalgın: — Gülizar Hanım, dedi, çocuğa bir p. — Vaktiyle bir Kırım muharebesi'ad koymak lâzım. Siz ne dersiniz? olmuş, dedi. K — Siz bilirsiniz efendim. Selim sabırsızlanıyor artık :* B Olmun, ne slscek? — Kırım muharebesinde Moskof - K larla kavga edilmiş ama, İngilizler, Fransızlar da bizden yana olmuşlar. Yani güvurların iki devleti müslüman devletiyle el birliği edip başka bir gâ- wur memleketine karşı asker gönder - mişler. Buna ne dersin? Sonra gâvur güâvurla harbetmiyor mu? Buna ne buyrulur? Selim omuzlarını silkti: — Gâvurların işine akıl ermez ki, dedi, Sen hiç müslümanın müslüman- la harbettiğini duydun mu? B Çokt — Nasıl çok? — Nasılı var mı? Yavuz Sultan Se- lüm Acemlerle muharebe etmemiş mi? — Acemler Şit, kuzlbaş be ustam? — Ya arablarla yaptığı muharebe- BĞ Onlar da Şii değil ya. Sotra Os - manlıların, Karaman oğulları, İsfendi- Usta ısrar etmedi. Biraz düşündü. Vaktiyle, çocuk erkek olursa adını Ce- mal koruz, diye düşünmüştü. Şimdi bunu doğru bulmadı. Aylardır her ge- çen gün, alttan alta, inceden inceye, ustanın yüreği ve kafasındaki Gâvur Cemal âbidesini parça parça yıkmak - taydı. — Adını Ömer koyalım. Ne dersi - niz? — Siz bilirsiniz efendim. Çocuğn adı Ömer kondu. Ve ertesi gün usta işe gitmeden Muhtarı buldu. — Çocuğun adını koyduk, dedi . Şunun muamelesini yapıp — kaydet- tiriver. Benim aklım bu işlere ermez. Masrafı neyse verelim. Muhtar çocuğun ismini öğrendik - ten sonra: — İcabma bakarız, dedi. Velâkin.. Muhtar «ve lâkini» ölye bir edayla söylemişti ki usta anladı. Duraladı. Sonra: — Ve lâkini filân da me oluyor? r Balaıyla. merin babası, merhum kamacı üstası sengn:':::kim? Ramizin oğlu Nuri ustadır. Bunu da — e böylece kaydedersiniz. Anasının adı Gülizar Hanım. Buyur bir mecidiye de peşin vereyim. dedi. Usta, Selime elinden geldiği kadar — İsfendiyar oğullarıyla Karaman oğul- Alarını anlatmağa çalıştı.. Ustayla Selimin konuşmalarını ke - * İnkleri açarak dinliyen çırak Memed 'i lenbire söze karıştı: — Şimdi Ahmed usta ne olacak? irdenbire söze başladığı gibi bir - üre sustu. Sorulmadan söze ka - A Usta o gece Ömeri ilk defa kucağına aldı. Uzun uzun baktı. Ömerin minimini - bir burnu - var. Gözleri çivit mavisi, Halbuki Güliza - tın gözleri siyah. (Arkası var) Maliye Vekili tay&a—r;ile Ankaraya döndü KO 'SON FÜBEA — Topçu Atış Mektebinde dünkü manevralar Bir tayyare topumuz faaliyette Dün Topçu Atış Mektebinde, açı- Ki lan kursun nihayete ermiş olması mü- nasebetiyle büyük manevralar yapıl - maştir. Harekâtta Orgeneral Fahreddin ile İstanbul Komutanı general Halis bu- kunmuşlar ve manevraları dikkat ve a- lâka ile takip etmişlerdir. Manevralara mühbim piyade kuv- Kai öiklöyine * Gülükela ” velçez vetlerimiz de iştirak etmiş ve hakiki |topçu ateşi altında piyade ilerleme ha- reketi yapılmıştır. Manevralara bir Tugay (Liva) ka- dar topçu kuvveti de iştirak etmiştir. Harekât sabah saat on buçukta baş- |lamış ve iki saat kadar devam ettikten sonra nihayete ermiştir. Topçu ve piyadelerimiz manevra - larda kendilerinden beklenen muvaf - fakıyeti fazlasiyle göstermişlerdir. Bursad; Atletizm Riza Maksut 5000 metre Türkiye rekorunu kırdı Bursa, 29 (Husust) — Atletizm fe- derasyonunun tertip ettiği büyük A - nadolu propaganda turmnesinin ilk uğ- rak yeri olan Bursada müsabakalara başlanmıştır. Burada yapılan atletizm - birincilik müsabakaları ümit edildiği kadar fay- dalı olmuştur . Bursa şampiyonasına İstanbul at - letleri de iştirak etmişlerdir. Müsaba - Ö- kalarda İstanbul atletleri yarış kazan- maktan ziyade öğretici vaziyette kal- |mışlardır. | Bu suüretle yapılan yarışlar, müsa - İbıklar ve halk üzerine çok iyi bir tesir İbırakmıştır. İstanbulda bile ender görülür bir kalabalık önünde büyük bir alâka ile takip edilen müsabekalarda Burşa at- letleri, kendi rekorlarından bir kaçmi da yenilemişlerdir. Bu m&yanda Riza Maksut iki halta evvel tesis ettiği 6000 metre Türkiye rekorunu da kırmıştır. Atletizm federasyonu reisi Vildan Ayşirin biztat başında bulunduğu pto - paganda-seyahatinin menileket dahi - linde büyük bir atletizm hareketi do - guracağına hiç şüphe yoktur. ğ Fransa - Almanya bisiklet şampiyonluğu Hanover, 29 (A A .) — Fransa-AL manya bisiklet şampiyonluğu müsa » bakası, 17 galibiyete karşı 25 galibi - yetle Almanlar tarafından kazanılmış- ur. İstanbul Altıncı Tera Memurluğun- dan : Bir borçtanğ dolayı mahcuz bu kere satılmasına karar verilen muh- telif ev eşyasının 2/7/936 tarihine müsadif Perşenbe günü saat 9 ilâ 11 e kadar Üsküdar Bağlarbaşında İcadiye mahallı e Draman sokük 3 numaralı evde ilk açık arttırma suretile satıla- cağından teliplerin yevmü mezkürde mahallinde bulunacak memuruna mü- racatları ilân olunur. (665) 1 Seec—lenb_ğri- Haziran 30 bütün bir milleti bir tek adam gibi coşturan marş (Baştarafı Zinci saylada) Halkı Yerinden Oynatacak Şarkı Ve hep beraber sofraya — oturuldü. Mevzu çok dağılıyot ve neticede yine ker zaman dönüp dolaşıp harp sözüne intikal ediyordu. Frederich: — Generalım dedi, yarın bir müsabaka açacağım, ve bizi zafere ulaştıracak şarkı- yı yazıp bestleyene bir hediye vereceğim. Halkı yerinden oynatacak bir şarkı istiyo- rTum, Ve sonra Rouget de Lisle'ye döndü: — Sen de bir tecrübe eti. dedi. Gece yarısına doğru herkes dağılmış, Rouget de Lisle Mesange'deki evine — git- raişti. Acayip bir hâleti ruhiye nefesini tı- kıyor, Gerçi açık hava ona biraz Ferahlık veriyor amma... Odasına giriyor, şapkasını ceketini atıyor ve eline kemanını geçiriyor. Kâğıtların üzerine kurşun kalemiyle karışık bir iki nota döküyor, pesten bir şeyler mı- rıldanıyor, kemanının yayını karışık karı- şık çekiyor. Saat 12 yi vuruyor, Rouget de Lisle kan ter içinde uğraşıyor. Silâh başına arkadaşlar, — alaylarınızı teşkil ediniz! Ve sonra kumanda veriyor: Yürüyelim!.. Yayını kemanını- fırlatıp atıyor, kendi- si de anlamadığı bir ihtilâcın kurbanı ola- rak karyolasına baygın düşüyor. Ren Ordularının Harp Şarkısı Ertesi sabah elindeki kâğıtlarla — bele. diye reisine geliyor. O mütehayyir — soru: yoti — Ne oldu? — Ren ordularının harp şarkısnı ge- ürdim. Frederich derhal karısını çağrıyot. Be- raberce piyanolu odaya gidiyorlar. Rouget de Lisle, şarkıyı okuyor. Hayretle dinleyen belediye reisi şarkı bittiği zaman kansına: — Bu akşam bütün ahbapları davet et! —- ıdiyor. ... İ O gece yani 26 nisan 1792 de sofraya oturuldu. Davetlilere hiç bir şey söylenme- mişti Yemekten sonra salona geçildiği za- man belediye reisi karısiyle yeğenlerini pi- yanoya oturttu ve kendisi de tenor sesile bütün dünyaya ihülâli hatırlatan şarkıyı o- kudu: Haydi, bu vatanın evlâtları yürüyelim zafer günü geldi. Dinleyiciler, kuvvetli bir cezbeye tu- tulmuş gibi, sarardılar, şarkı tekrar tekrar söylendi, ertesi akşam şarkı bütün Straze burg'un ağzında idi. Resmi geçillerde hando © şarkıyı ça- kyor, askerler kışlalarında bu şarkıyı çağ- rıyorlardı. Rouget de Lisle saçma bulduğu harbe iştirak etmediği için ordudan kovuldu, sırtında bir torba Strazburg'u terketti. De- Te ve tepe Parise doağru giderkan hayli yol aldıktan sonra, ufak bir köylü çocuğa rast- geldi. Oğlan dişlerinin arasında onun şar: kısının havalarını — mirildaniıyordu. — Dar« durdu: — Bu şarkıyı nereden öğrendin küçü- ğüm?, dedi. — Pariste, babamla gitmiştik, oraya da Marsilyadan gelmiş, — Nasıl olur? — Şarkının ismi Marmseyyezi.. — Bu şarkı Ren orduları için Straz- burg'da yapıldı . — Hadi hadi, bana mı anlatıyorsün, şarkı Marsilyalıların. Rouget de Lisle'nin kalbi tokrar vare mağa başladı, şarkısının nasıl olup ta Mer- silyaya kadar gittiğini oradan Parise gel- diğini bir türlü anlamamıştı... O Paris yo- lanu tuttuğu sıralarda da Marseyyaz — gö- hüllerde yanan hürriyet ihtirasını alevleye. zek yayılıyordu. —— Japonya, İtalyasız yeni mukavele imzalamıyacakmış (Baştarafı 1 inci sayfada) etini beklemektedir. Tabil şerait için - de İtalya ile İngilterenin Akdenizde - ki menafii çarpışmamaktadır. Fakat İtalyanlar İngilizlerden fazla Boğaz - ların tahkimine, bilhassa Tenedos ile Mondros adalarının tahkimine — itiraz edeceklerdir. Çünkü Türklerin ellerin- deki kuvvetli tahkimat, İtalyanın on iki adadaki tahkimatını altüst eder. Yunan Gazetelerinin Neşriyatı Atinada — çıkan Ellinikon Mellon gazetesi Montröden haber altyor: «Boğazlar konferansının ilk safhası- nn hitam bulduğu bugünkü celsede Japonya murahhası İtalyanın mesaisi- ne iştirak etmediği konleransta Bo - gazların vaziyeti hakkında beynelmi - lel hiç bir taahhüde girememek mev - künde bulunduğunu esefle bildirmiş- tır.n SON POSTA — Bu haber diğer membalardan gelen haberlerle teeyyüt etmediğine göre aslı çıkmayan bir şa- yiadan ibaret olsa gerektir. Yugoslavya Matbuatının Neşriyatı Belgratta intiğar eden Samoprave gazetesinin başmuharriti Mösyö Javo- noviç Boğazlar meselesi hakkında şa- yanı dikkat bir makale yazmıştır. Mumaileyh bu makalesinde — şunları söylemektedir: «Bir harp patladığı takdirde, her hangi bir devlet birdenbire gemilerini Boğazlara sokabilir, bu suretle gerek Çanakköle ve gerek Karadeniz Boğanı Türkiyeyi müttefiklerinden kat'i su - rette ayırabilir. Bundan başka Türkiye arazisi birbiriyle muvasalesini kaybe- den iki kısma ayrılabileceği gibi, Türk- ler için İstanbulu kaybetmek ihtimali de vardır. Böyle bir vaziyet gerek Türkiyenin menfaatlerini ve gerekse iktısadi bağları itibariyle Boğazların açık bir transit yolu olmasını isteyen diğer devletlerin menfaatlerini rahne- dar edebilir. Boğazlar meselesi dünyada nev'i şahsaıma münhasır bir meseledir. Ülke- sinin içinden geçen denizlere -hâkim olmayan yegâne devlet Türkiyedir. Ve şu vaziyete nazaran 1923 Lozan muahedesinin bu hükümleri artık mevk'i mer'iyette kalamaz. Türkiyenin muahedeyi te'sen — tadil e- decek kadar kuvvetli olduğuna işaret eden Samoprave, makalesine şöylece devam et- mektedir: «Muhterem dostumuz kıiymetli diplo- mat Tevfik Rüştü Aras kıymetli bir sulh müdafiidir, beynelmilel hukük censlarma, ve müşterek mesaiye çok kıymet bir kimsedir. Yugoslavyanın bu mesele mü- yacehesindeki Vaziyeti sarihtir.. Biz de bü- tün kalbimizle Türkiyeye — müzahiriz. ve Türkiyenin hem kendisi ve hem de Bal- kan sulhu için kuvvetlenmesini istiyoruz.» tahkim — edilmemesi, Balkan devletleri ve Avrupa için bir tehlikedir.b r_———i——_ Bir Doktorun Günlük veren Salı Yaz sporları Deniz banyosu, Tam mevsimindeyiz. Bir çok romatiz « malılar var ki — vücutları üşümesin diye fanilâlar içinde bu sıcakta butam buram ter dökerler. Ben onlârai tik, omuz ağrıları, muannit kabiz çe - kenler, iştihasızlara, ay başısımı iyi gö- remiyen kadın ve genç kızlara, — sinir buhranlarından binbir ilâç — kullanmış hastalara gena: — Deniz banyosu yapınız. Diye söylerim. Bu deniz banyoları şampiyonluk mü - sabakası için hazırlanan, denizde saat- lerce yüzen ve su içinde kalanlar gibi yapılmaz. Hastalarda #porun müddeti pek kısa olur. Azami beş dakika de- nizde kuhrlar. Ve biraz hareket yapar- lar, Fakat bu zamanda dikkat edecek- leri yey başı islatmamaktır. -Denize biraz kahvaltı yaptıktan bir saat Bonra girmelidir. Aç kamına, çok yörgun, fazla terli olduğumuz zaman deniz bir, ze fayda yerine mazarrat verir. Deniz serinliği, içindeki kıymetli mad « deleri, Tadyo aktivitesi itibarile an mükemmel bir gençlik ve tazelik ilâcı- dır. Denizi herkese tavsiye ederim, (*) Ba notları kesip saklayımız, ya- but bir albüme yapıştırıp kolleksiyoo yapımız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar h'ıdııthııı.lhih'ıdıd.ı-ıııı—th&l—W h.