Sıyfı_ SON- POSTA Yazan : Orhan Selim KAN KONUŞMAZ! Soan Postanın Edebi Tefrikası: 22 Uşak, Nuri ustaya sordu: — Beyefendininki de öyle mi olacak efendim? Ömründe ilk defa ustaya hem beye- fendi diyorlar, hem de bir suali doğ- rudan doğruya değil, terbiye icabı, aşırtma usulle soruyorlardı. Ustanın içinden gülmek geldi. Boz- madı: — Benimki de az dedi. Uşak çekildi. şekerli -olsun, — Nasılsın ustam?> Usta: — Vallahi hocam, dedi. Bu bahçeyi, Bu odayı yadırgamadım dersem yalan söylerim. Hani kendimi kadın çarşafı giymiş te sokağa çıkmış sanıyorum. Sı- kıldiım senin anhyacağın, Gâvur Cemal bastı kahkahayı: — Amma yaptın haf — Amma yaptını var mı Baksana, bu yaylı Kanapede iğne üztün de oturur gibiyim. Yerleşmiyorum ki.. Atlas kumaşı altımdan kaçacak gibi geliyor. Şu Şam işi, sedefli masacıkla- ra bak be hacam. Bunlar cigara masası değil mi? Üstlerinde duran tablalarda cigaramı nasıl söndürürüm? — Sanra büranın öyle tuhaf, kumaşçı dükkân- ları gibi bir kokusu var ki.. Ne bileyim; belki bütün bu eşyalar; olmaz ya; cska- za bizim evde, yahut Yorgancı Selimin evinde olsa . Elbette eşyaların ayrı ayrı kabahati yok. Ama burda, hepsi bir arada, Şemsi Paşanın — oğlu Tevfik Şemsi Beyin selâmlık odasm- da düşman gibi, alay eder gibi bakıyor- lar bana.. Bilmem derdimi anlatabil- dim mi? — Anlattın.. Açık pencereden içeriye Bir arı gir- di. Odanın havasında vın vin vınlıya - rak dönüp dolaştıktan sonra Nuri us- tanın üstüne saldırdı. Usta arıyı kov- mak için ayağa kalktı. Arı, yardıma ge- len gâvur Cemalin de himmetiyle gel- diği yere, bahçeye defedildi. Usta soluk ahp gülerek: — Gördün ya hocam, dedi, şa anı bile, bizim bahçede olsa bana bal ya- par, burda sokmak için üstüme saldır- dı. hocam. Gövur Cemal yine yerine oturmuş- tu. Usta hâlâ ayaktaydı. Gözüne du - lmış, büyük, oyma ve yaldız görçeveli iki fotokraf dişti. — Bunlar kimin resimleri Bocam? —Sağı sakallı, birinci Osmant nişanı ülisini tapıyanı, Şemsi aki, şu sivri poşa. Bizim Tevfiğin babası. Soldaki | pos bıyıklı, üstü altı bir fesli, dik kolal | yakalısı ise meşhur ademi merkeziyet- çi prens Sabahattin. Abdülmecidin kı- zı ve Abdülhamidin ablası olan Seniha Sultanla damad Mahmud paşanın oğ - lu. Usta: — Vay anasını, dedi. Ama sülâlesi, varmış hocam. Peki bir de bir şeyci de- din — Ademi merkeziyetçi.. — Ha, evet, ademi merkeziyetçi yani.. anlamadım. — Vallahi usta bizim zıpır Tevfik te prensin tilmizlerindendir, ademi mer- keziyetçidir. Bana da boyuna mlatır durur amma, işin iç yüzünü ben de pek anlamış değilim.. yalmız birdiğim şu ki... Hoca sözünü kesti. Odaya, önde Tevfik Şemsi, arkada kahve tepsisiyle mşak girdiler." Tevfik bağırarak konuşuyor: — Vay Cemal, bü'ne sürpriz böyle. Beklettim. Affedersin. Gâvur Cemal, uşağın uzattığı tep- siden gümüş zarflı, 'yeşilimtrak Sağ -| furâ kahve fincanımı alırken: — İşte biz böyle apansız baskım ya- parız, dedi. Sana en iyi, en yakın dos- tumu da getirdim, Nuri usta... — Ne orijinal dostların vardır Ce-, mal.. Tevfik Şemsi bey, Nuri ustanın eli- ni sıkmak için kolunu uzatırken, usta tepsiden kehveyi almış bulunuyor - du. Usta paşırdı. Tevfik Şemsinin uzanan kolu böy- kece bir müddet boşlukta kaldı. Usta, kahveyi masanın üstüne te - Tâşla koydu. Gümüş zarfın daracık, işlemeli kaidesi müvazenesini kaybetti ve fincan devrildi. yok beyim. Rica ederima. imedi yar Salih, şu fin- canı kaldır. Uşak, fincanı aldı. Tevfik Şemsi beyle Nuri usta el sı- kıştılar. Şemsi paşanın oğlu, ustanın elini bırakmadan yüzüne baktı ve bir |nutka başlar gibi: — Ne kuvvetli, ne «for» bir eliniz var, dedi. Tam yarınki sanayi kahra - manının eli, Bilir misiniz ki bütün An- glo - Sakson milyonerleri böyle sizin (gibi ustalıktan, işçilikten yetişmiş in - sanlardır. Biraz kendi aleyhinme de ol- İsa itirafa mecburum ki son asırda İn - giliz asaleti bu aşağıdan gelen kuvvetli |endividü'lerin karşısında ya boyun eğ- İmiş ya onların bazılarına —da lordluk payesini verip kendi içine almış, yahut kendisi onlara uymuştur. Tebrik ede- rim sizi Nuri usta. Bize sizin gibi te - ebbüsü şahef sahibi, tuttuğunu kopa- rır, yumrukları sağlam elemanlar İâ- zıra. Tebrik ederim sizil.. Ustanın bu lâkırda kalabalığı içinde |başı dönmeğe başlamıştı. Hele Tevfik beyin ketndisini niçin tebrik ettiğini bir. türlü anlarmıyordu. Şemsi paşanın oğlu gâvur Cemale döndü: — Ne iyi ettin de geldin monşer, de di. Üç gündür çıldıracak gibiyim. Biz adam. olmayız azizim. Saklamakta mâ- jnâ vazmı devri Hamidide bi » le — teşebbüsü — şahsi bu — kadar öldürülmüyordu — Şu paça - Baba - |mın maden imtiyazı işini bilirsin. Üç | gün evvel yine Nafia Nazırını gördüm. Hem kerata paşa babamın maiyetinde yetişmişti, HRIR, bilmem ne Beyetinii İ|mütalâasını bekliyorum demesin mi? Düşün monşer. Biz, haydi Bu manda arabası zihniyetiha alışkınız diyelim. (Arkası var) | İ Bir Doktorun | Günlük Notlarından || Gizli sıtmadan Ileri gelen Vücut ağrıları Muayeme ettiğim hanta: On senedenberi amuz. başlurında, Mafaallarında, Buşında, Ayaklarında gelen ve zaman zaman İdıh—ı ağrılardan şikâyet ediyor- Bir defa bekoğukluğu geçirmiş, mun- Bunun taribi eski, an altı sane evvel, sonra da stmaya yakalanmış, tedavi e- dilmiş, fakat tedaviden sanra da bu ağrılar baş göstermiş. Soruyorum. — Uykunuza mani oluyor mu?) — Çok fazla, eksesi geceler uyuya « Pazar ©) | mam. Banyolar, kaplicalar tedaviler tesir et - meyince teessibe kapılmış, gizli firen giden korkuyor. Nevropatin verdim. Bu tedavi t yaptı. Şimdi denize giriyor, yürüyor, geziyor, eğleniyor, hastalıktan eser yok- tur. (*) Bu notlar — kesip saklayınız, yar but Bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu nollar bir doktor gibi imdadinıza yetişebilir. Geçen Bilmecemizde Kazananlar (Dünkü müshadan *kalan kısım)» MÜREKKEPLİ KALEM İstanbull erkek lisesi 1/€ den 85 Mu - harrem, İstanbul erkek Hsesi 385 Ekrem. LÂSTİK TOP İstanbul biriaci mektep 416 Alü Mahir, İstanbul 44 üncü mektep 367 Nermin, MUHTIRA DEFTERİ Letanbul' 44 üncü mektep 419 Semahat, Ankarır İ V. denie nakliyatı umum mül - dürlğünde Ulviye kardeşi Behzat;. İstam « bul F inek maktep 3/A dan Gi Şavki, Bile İatiklâl mektebi 20 Turgut Soydam,, Af- yon nafia müdürü Fehmi Tokay kazı Esin, Beyoğlu Senpulyeri Fransız kız mektebi Şefika Ateşoğlu. LOSYON' Beyoğlu 15 inci mektep 51 4.Cikat, Hüye darpaşar Yeldeğirmeni — Karakol! emdklesi 130 No, Eliz Koen, — İstanbul: Endüstri mektebi T/D dan 416 Z. Son Ekley. BOYA KALEMİ İstanbul 44 ünet? mektep 164 Hikmet, Kozlu P. N. N. müdürü Hakkı oğlu- Yal- maz Çetin, Samsun tüttün. fabrilkasıncdih. tar- || nacı Ahmet kızı Melâhat, İstanbul Vela er- kek İisesi 245 Tarık Eiman. BÜYÜK SULU BOYA Boğaziçi lisesi 6 mer sınıf 195 Şehime Kamal, Ankara Çanlaya binbaşı Zeki oğ- la Muammer, Samsun: Çazşazaba: Yeşilir - mak. ilk: mektebi 4 üncü: sınıf 68 Nevzat; Lstanbul 49 uncr mektep 40 Sevim. KÜÇÜK SULU BOYA Samsun. Çarşamba ilk mektep: 289 Ah. met, Ankara erkek lisesi arkası Kurtuluş, mahallesi Altıntaş sokak 1L de Najat Te- | kir, Kızıltoprak Şehirkâhya sokak 24 de Melike Dalan, Nuruasmaniye Şeref solkak 4 de Azmi; Şişli Halâskârgazi end. 375 de Lâtife, ALBÜM Alaşehir tahrizat kâtibi oğlu Samim: As, İstanbul 60 mcı mektep: 144 Kemal, Yal - vaç malmüdürü. oğlu Ömer Nahit, Ca Baloğtu Selvilimesçit sokak Nerimam Öz- can, Ankara İnkılâp mahallesi Arık sokak 52-54 de Melâhat oğlu Sadi, İstanbul. 49 üncu mektep Sükeylâ, Samsun lisesi 153 den Cemil Ceogiz KART Heyhbeli sanatoryom. 2 inci bina Sahri. Erkan, Giresun kasap Osman oğlu Hikmet Ergün, Bursa Atatürk caddesi 51 numa- ra Nihat Çağman, İnecik, İnecik okulu 4| üncü sımıf 103 numaralı Hüsnü' Koşar; Şeliremini pazarı Takkeci sokak 19 nu - marada isim yak, Çorlu. telgraf —memuru Fetit oğlu Rıza Güven, Eskişehir — Paşa mahallasi Kökü sokağı 2 numarada Y vuz kızı Güldane, Gerede Misakı Milif ilk okulu 5- inci sınıftan 186 Sülih Avar, Sam- sun Çarşambada Mehmet Güneşdağdu oğ- lu Mustafa, Beyoğlu 4 üncü.okul 2 inci snıf 230 Saime Muhiddin, İstanbul Çapa kizı öğretmen okulu orta 2/A dan 345 nu - maralı Malike, İstanbul 49 uncu ilk okul S2 numaralı Şerafeddin. Eştürk, İstanbul L incü ilk mektaptem h37 Yaşam. Beyoğlu L7 inci ilk mektep S. 2/A. dan 631 nu - maralı İhsan Bekir, İstanbul 44 üncü ekul 436 (Sedad), İstanbul 44 üncü okul 416 ( Necdet, İstanbul Vefa İisesi 469 numaralı Sabahaddin, Beyoğlu Rum ilk okulu 3' den Anne Anugnastidu, Beyarıt 5 inci ilk ouk 39 numarali Sükeylâ İnâll Çatalca | inci ilk okul sınıf 5 den 146 numaralı Sakt A. | tetı Korklareli şark şirnandiferleri fen me- el oğlu Eremet Lebut, Kırklareli Yaylâ caddesi 62 numarada F. Suna, Ankara Ce- / beci postahanesi yanında 4 numaralı evde Jenstitü talebesinden Perihan, Eskişehir Ül- kü ilk akul karşısında 7 numarali evde Sü. ,veyda, Kaşen kahveci Hüsnü Hlüseyin kal- (fama çızağı Hüsnü, Ankara Atıfbey ma - hallesi 193 numarali kanedir Bayan Sü - heylâ Tuna, Ankara Ulcatlarda Nâzimley mahallesinden Ergençkaa sokağında 24 'numarada Ali Acar, Ankara Cebeci Eriç 'sokak 26 numarada: Ridwan Nâzım, Kay- seti Kar. Biğ Ecz. V. H K, ağlu Necdet Kaplan, Amasya defterdarının kızı Mh - zaffer Şar, Çarlu tecimen Müustafa oğlu Os- |man Cangiz, İzenir Karşıyaka Mafharet s0- kağı numara 18 İsmet, Ankarmı Vehbi Koç (ticaret evi işyarı Nureddin oğlu, Beyoğlu Cihangir Kumrulu apartıman 3 numarada Ayşe Güler,; İstanbul Süteymaniye Kirazlı- mesçit sokak 17 numarada M. C. E, Ki zltoprak ©& iner ilk olkul 235 Nbclk Ahü: mer, İstanbul erkelt lisesi Vodut Ömer, Fa- 50 ancu ille olluk 332 Ferlinm Seymen, Ka- lecik nülm işyazı elile Bayan — Muzallrı,| Haziran 21 ARTIK YAZABİLİRİM! — Baba Tahir ve Şürekâsı Yazan: Ermel Talu ( Ercümend Ekrem ) | | | | “Demiş, O zaman, Tahiri babam tutmuş. Misırgarşısında tanıdığı bir tüccarın yanır na: gırak olarak vermiş, Bir zaman sonra, bu adam, bit yerde babamla karşılaşınca: — Beyefendi! demiş. Sizin o verdiğiniz çocuk, benim yanımda - bir hafta- kadar durduktam sonra kaçta. Malümatınız ol - sun. — Kaçtı m? — Evet. Çekmecenin içinde duran e- manet bir çift küpeyi da beraber götürdül. * Bu hâdiseden sonra, on, on beş sane Tahirin yüzünü bile gören olmamış. Sütnine ölmüş. Kımı gelinlik çağa gel miş, Bir koca Bulup varmış. Tahir hakkın- da muhtelif şeyler rivayet edilmiş: Buzr - leketi olun Süleymaniyeys gittiğimi söyle- mişlen Fakat bu sövayetlerden. hiç bizi tah- kik edilmemiş. Gel zaman,, git zaman.. bir gün, babam, © vakitler aza bulunduğu Şürayi Daxlet'te içtimada bulunurkan, içeriye giren dilsiz, bir takım: işaratlerle, dışarıda bir ziyaret - çinin kendisini beklemekta olduğunu ha- ber vermiş. Babam teneffüs odasına çıkmış. Orada başı temiz, yakışıklı Bür delikanlı Ve karşılaşmış. — Bendeniz, Tahit! — Ya?l Zavallı babacığım, anız bu kıyafatta gö- rünce, adam oldu diye sevinmiş, iltifat et- meğe hazırlamırken, sormuş: — Na iş görüyorsum. bakalım, Tahir? — Zaptiye kapısındayım. — Memur mu eldun? — Öyle bir şey, efendim. — Öyle Bir şey « Ne demek oluyor? — Mühbirlik ediyorum. —Yadı — Buma muavenet etmenizi ricaya gel- dim. Oradan, arada bir aldığım para bana yetmiyor da.. — Peki, Tabirl Al şu lirayı.. her zaman sana bu muaveneti yapamam, Anladim mı, oğlum? Bu istiskâl, maişetini ancak Kafiye - likle temin yolunu Bulmuş olan Bu deli - |kanlıye fazla mütecasir etmemiş. Liraya alk diğı gibi tamannayı Basmış ve gekilip, git- miş. Bundan ötesi yine bir müddet için ka- ,yanlık bir esraz perdesi ile özülüdür. Bu müddet zarfında, Tahir ne yapınış? Na iş görmüş? Kimlerlk — nerelerde — düşmile, kalkmış? Kimlerin Kasib emellerine âlet olmuş? Buraları malâm değildir. Yalnız. günün, birinde, matbuatr dabi - liye müdürünün karşısına, altın gözlüklü, ablak yüzlü, etine dolgun biri dikiliyor ve jimtiyaz talebini havi Bir arzuhal sondu. Bundüa; türkçe (Servet) ve (Mhlümat) adlarile, biri yevmi, öteki de Kaftalık, iki Bözeteniğ, üntiyazları, Süleaymaniye Eş - raf ve haneadanından(l) Bahan. zade(l) Mehmet Tahir bey namına — istenilmekta idi. Matbunt müdürü Hifa bey sordu: Beylerbeyi: Çamlıca caddesi 58. numamda Sadiye,, Antalya aşevi tallı yani, şef garsa- Mustafa Esmergül, Tarsus Misakı Millt han Dilmaç, Yalvaç tapu işyarı Kemal Bil- Giç. larr öldüğünü, bazıları da babasının mem- | Fakat. | başka vakit sakın bana gelme, Zira ben| — Müntet'i siz. misiniz? — Evet. — Sizin mömuriyetiniz. san'atırız nedir? — Bendekâmı hazreti şehriyaridenin! — Öyle mi? Mabeyni hümayunda, ki- min kapısına müdavime bukmuyormamuz? Müdür fazla oluyordu. Ba kadar ince deyip, sık dokumağa — ne hakkı vardı? Tahir, adeta beteldir —. — Ne olucak? Ben size şu istidayı aleb usul muamelesini yaplızm diye gelirdim. İşte © kadarl Müdür şaşalamıştı. Ve kendi kendineş — Bu adam nefsine güvenmemiş olsa bu derece yüksekten atmaz.. Tlet halde ar» zusunu is'af etmek gerektir.. Diye düşündü. Ertesi hafta, nereden gekliği belli ol « mayan bir. ehemmiyetlice sermaye — ile, Babıâli caddesinde, şimdi Hakkı Tazık, Asım ve Rasim Ua kardeşlerin malları bu>- lunan Orhan hey hanında, aklaftalık. Mu- savvar Malümate macmuası intişara başle yordu. Ayni zamanda «Setvet» gazetesinin de Fransızca nüshası ortaya çıktı. Bunun da imtiyazı, Nikolaidis adında bir rumun uhdesinde idi. Fakat bu gazete. Bakikatte Tahir beyin mah idi ve onun ida- resinde, onun — Sirektilleriyle neşredili - yordu Tahirin bu memlekete çok büyük ve |değerli Tical yetiştirmiş, aralarında hksmail |Hakkı gihi, Naim gibi yüksek fikir adam> lamı Zihni Paşa gibi idareciler bulunan a İsil (Babanzade) lerle uzaktan, yakından, Pbiç bir alâkası yoktu. Yalnız, Süleymaniyeli idi; ve orada, fmmenin hürmet ve muhabbetine mazhar olmuş BaBanzadelerin Bbu vi tinden istifade etmek sevdasma düş; ı Mabaynde, bazı kodamanlara çatkın- lık peyda etmiş, eşirra sırasına geçmiş ol duğu için, bu sahte ünvanı, onun — hakikt sahiplerinden kat'iyyen perva etmeksizin kullanıyozdu. İşin iç yüzünü bilenler: — ©, baban Fahir değik. Baba Tahir. dir! Demişlerdi. Ve bu lâkap artık ana mal olup, kalmışh. Baba Tahir, kıpkızı! cehline rağmen gazeteciliğe sülük etmeyi nezedan aklına İgetirmişti? İşüm aslı şudur. Abdülhamit müzika takımında, Leh veyahut ki Maenr; Vandita Bey namında bir kemancı vardı. San'atinin — fevkalâde ehli, cülden artist ruhlu, hassas bir adam» di. Kemanının üzerinde Barikalar yaratı. yordu. Eâkin Ber büyük san'atkâr — içkiye san derece müptelâ, sefahate fena — halde Vondra'nın bir de güzel ve hazis - kız kardeşi vardu. Baba Tahir, bir gün — tesa- n karşısına çıkan. hu kıza göz koydu. Kendi de yakışıklıydı. Kız da onun kara yağız güzelliğine bigüne kakmadı. Seviy tiler. Sık sık, Vondrm'nz evine devuma bap layan Boba Tahir, orada, a vakitki Beayoğ Tunün bazı sörgeri ve zinceraperest simada- riyle taniştı. Bunlar, kendisinin ne kıratta bir adam olduğunu farkeder etmez, etrafınt alkılar. 'tih Atpazanm Sinema mahallesi turşucu Ha- | okul! 4 üncü semf T26 Vecihe Şenil, Şişli | Cür'etkür ve hatt& mütecasir kimseler işin Ki sokak & mumaradıa Fatma, Çenberliteş | Anadelir apartımanı 35/6 numarada İ) - | gazeteciliğin bir zenginlik kaynağı — olabir llnöni ona izah etlsler, ÇArkası var)