2 Sayfa Hergün Kollektif e;ı;n—ı'yet Ve Mıntakavi paktlar i talya - Habeş harbinin baelı beri, siyaset ülemini Ödeta ( — bir esas vardı. Bunu iki kelime ifade edi- yordu: Kollektif emniyet. Bunun —manâsı, medeni milletlerin elbirliğiyle sulhu koru- toplu olarak sağlamlamalarıdır. halya - Habeş harbi, milletlerin bu esa- #a ne derece bağlı olduklarını denemeyi te- min eden bir fırsattı. İtalya - Habeş harbi nasıl ansızın baş- ııı.ıd.. * Fakat bu harbin başlaması ile en büyük imtihana giren kollektif emniyet esası, he- nüz bu imtihandan çıkmamış ve henüz kat'i numarasını almamış bulunuyor. Yalnız son altı yedi aylık vakayi, bu e- sasın ne yüzden aksadığını, neden dolayı nüfuz ve kudretini kemaliyle — göstereme- diğini anlatmış, esasın doğruluğu ve iyili ği umumiyetle kabul olunduğu bhalde bu e- sasın henüz umulduğu derecede şuurlu bir hareket ilham etmediği de meydana çık- mıştır. Bunun neticesi olarak bu esası sağlam- lamak, bu esası harekete geçirerek canlı bir realite şeklinde yaşatmak için vu- ku bulan ve iktısadi, mali mahiyette zecri tedbirler şeklinde tezahür eden beynelmi- kel faaliyet, 26 haziranda toplanacak olan Milletler Cemiyeti tarafından, — ağlebühti- h- mal, durdurulacak, ve o zaman bu esasın — armulusal bakımdan dağeri hakkında — bir — hüküm verilecektir. Kollektif emniyet, hiç şüphe yok — ki, yüksek ve gerçekleşmesi gerek bir ülkü- dür. Fakat bu emniyeti ancak topluluğun ve elbirliğinin temin ettiği aşikâr olduğuna göre, birbirine düşman saflara ayrılan; bi — biriyle gizli, aşikâr mücadelelere — girişen, anlaşamayan bir Avrupada kollektif em- niyetin kök salamayacağı şüphe götürmez. O halde önümüzdeki günlerde bu esa- sın, yerini daha uygun, ihtiyaca daha mu- tabık bir esasa bırakacağı muhakkaktır. onu maları, bütün dünyanın özlediği emniyeti | y İıdıııı. bir kaç hafta önce ansızın nihayet | SON POSTA Resimli Makale Resme Bakıp ta Merihteki insanların fotografisi zannetme- yiniz. Hayır, bunlar yirminci asır makine medeniyetinin - ço- cuklarıdır. Bir harp başladığı zaman bepimiz bu kıyafete — gi- recek ve insanlar hakikaten tanınmaz bir hal alacaklardır. Bütün dünya silâh fabrikalarının bacaları geceli gündüzlü Avrupa ufuklarına harp bulutları yığıyor. Harp korkusu, veba gibi, kolera gibi, mütemadi bir âfet gibi bütün — Avrupalıların W Yeni dünyanın insanları Bi ruhlarına işlemiş bulunuyor. İnsanlar maalesef zekâ ve zamanlarınım mühim bir kasmını tahrip ve kavga vasıtalarına veriyorlar. Bu yüzden kaybedilen | &* Küzum gördü kuvvetin bududu yoktur. İnsanlar insanlıklarını unulmak için çalışacak yerde onu yükseltecek vasıtalarla meşgul olsalardı, bugünkü rüedeniyet hiç olmazın bir kaş aer daha ileriye Ek debilirdi. (söz 'ARAS_INDAA Zehirli gazlara Karşı maske Yerine böcek yor. Amerikada bir zenci zehirli gazla- HERGÜN - BİR FIKRA Pekte yanlış değil ! Ramazanda, hocanın biri vaaz ediyor- — Ey ümmeti Muhammed! dedi, Tanrı 'Taalâ Hazretleri, üzerinde bu dünyayı top gibi yuvarlak yaratmış - Sonra, onu, etrafında döndürmek için, iki wcunu *Kutub denilen bir mihiverin ürerine geçirmişlerdir.. Ondan sonra da, ey ümmeti Muham- med! Bu mihver paslanmasın diye, geç- tiği deliklerden içeriye bir çok gazyağı Bunun üzerine maşrıktan, mağripten, bir sürü kâfir bu gazyağına musallat ol- kendiği vakitte, insanlar birbirlerine gi- Habeş imparatoru İtalyan Vermutu içiyor! yaşadığımız Maruf bir Alman şairinin yazdığı şirler arasında, «Almanlar Fransız - Jarı sevmezler, fakat şaraplarına bayi- hrlar dediğini hatırlarız. Habeş im- paratoru da İngilterede gazetecileri toplayıp beyanat verdiği zaman, otlara vermut ikram etmiş, kendi de ağzı- na bir kadeh atmış ve bu içtiği vermu- ra karşı müessir bir çare bulunduğunu ilân etmiştir. Bu çare şudur: Zehirli gazların terekküp ettiği mad- Bu yeni esas mıntakavi paktlardır. Ya- ni menfaatleri uygun, münasebetleri — sa; İam, ve müşterek bir harici siyaset yecekler ve İşte 6 zaman kıiyamet köpüa - caktır!. * Anladınız mı? » ne muüktedir olan devletler daha sıkı bağ- — larla bağlanacak ve bu suretle sulhu tehdit — eden tehlikeler bertaraf edilecektir. Halihazırda tutulan yol budur. Bu yol, denkleşmiş kuvvetlerin — karşı karşıya geçmesini ve birbitine ilişmemesi- ni temin eder. ğ Çünkü denkleşmiş kuvvetlerin birbirir — me saldırması kadar tehlikeli bir gey yok- — bur. Birbirinin dengi olan kuvvetler birbi. zini ayni derecede hırpaladığı ve — sarstığı — için birbirine ilişmekten ayni derecede çe- — kinirler. —— Önümüzdeki yıllarda sulhun en kuvver- Ki östinatgâhı da bu korku olacaktır. * * O renemecessce veseserrerünEence erevessesennAnA Dayak yiyen diplomat deleri gıda olarak yiyen, böcekler var- mış. Tehlikeli zamanlarda bunlar gaz- h mıntakaya koyüverildikleri zaman, gazları derhal massederlermiş. Şimdi, zenci bu böcekleri üretiyormuş ve bir harp olduğu zaman erkânıharbiyelere pahalı fiyatlâ satacakmış. BULMACA Böyle bir şeyin aslı olduğuna — biz inanmadık. Okuyucularımız — inanıp inanmamakta serbesttirler, Tansiyonu kırk ikl olan adam Son zamanlarda moda olan bir has- talık var: Tansiyon. Yani damarlar « daki kan tazyiki ve damarların elâsti - kiyetinin ölçüsü. Sıhhati - yerinde in- | — Basforun Türkçesi. 2 — Solııı!ı yakılır, kürkü Mmakbul bir neti hayvan. Harfendazlık. 4 — Yiyecek satan K 'm:ırlığelu ş:ııubî Amerika sefirle *|sanlardâ' bunufi 15 olmüsi lâzım ge- Mcu: d:: rın:mn dahili vaziyetini |lir. Bazı hastalıklı bünyelerde 22 ye, R ,d,ı;:h, etmek için Bulffaloda tertip | 26 ya ve nadir ahvalde ise 32 ye ka- münist mitingine gm İçe-İdar çıktığı görülmüştür. — riye silindir şapka ile giremiyeceğini Kak l bir kasket geçirmiş, Şilide bütün doktorları hayrete sev- /— göğsüne de kırmızı bir çiçek takmış. keden tıbbi bir harika öolmüş, ve 2 k rçuıyc kendisini ıödenntden girdik- | Metre boyunda olan bir adam Baş dön: fen #onra mitinge başla: &ı anda | Mesinden doktora şikâyet ettiği zaman — evvelâ yumruklar sıkılarak selâm vazi-| tansiyonunun 42 olduğu hayretle gö- “yetine girilmiş. Diplamat yumrukla se- | Tülmüştür. du lardır.. d akıtmışlardır.. dular ve çıkarıp satmağa başladılar, Fen ilerledikçe muhteriler de artı-| | " Sid, günün birinde bu gazyağı tü - küçük dükkân, erkek. 5 — Gerinin 'akal, elbise asılır. 6 — Avusturya tahlına we - tirilmek istenen prens Ottomun anasının is- mi, ağa. 7 — Kımnızı, çoban paltosu. & —- Amerikanım şimalindeki memleket. 9 — Yakınlığın arapçası, 10 — Bir erkek ismi, tüfek talimi. Yukarıdan aşağıya: | — Bir Ten ilâvesile sebze ekilen yer olur, mantık. 2 — Ev bölmesi, Fransanın meşhur bir şehri. 3 — Memleketten uzak kalma, rabıt edatı. 4 — Türkiyenin mer tu çok sevdiğinden bahsetmiş. Muzip gazeteciler, dışarı çıkınca ne yapıp yapıp şişeyi bulmuşlar, hayret!. Vermut İtlyana malı imiş, ... Surrenlist resim serglsl Londrada Jean Miro, Surrealist bir resim sergisi açmış, sergi şehirde bü- yük bir alâka uyandırmış, ve herkes ©o sergiden bahsetmeğe başlamışlar, kimisi san'ati takdir ediyor, kimisi a- lay ediyormuş. Birisi de bir oltanın u- cuna çürümüş bir sardalye balığı taka rak tablonun üstüne asmış, o sırada o- daya Jean Miro gelmiş, sergideki a- damlar, bu rezaleti ressama göstermek istememişler, fakat o görünce «tablo bundan daha surrealist olamaz demiş, sakın balığı indirmeyin.»- Balık hafta- larca tablonun önünde asılı kalmış, yarlık. 9 — Rabit, güneşin battığı yer. 10 — Dört kıt'adan biri. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağat: | — Kaymakam, o. 2 — İki, — yılan. 3—- Rakı, rahip. 4 — Aramak. 5 — Ze - nat, tâ. 6 — Rafadan. 7 — Kelebek. 8 — Eter, taf. 9 — Kan, tirit. 10 — Alet, ten, & Yukarıdan aşağıya: | — Kiraz, zekâ. 2 — Akaret, al., 3 — -— Tâm almasını bilmediği için bocalamış, /— şaşırmış, tabil nazarı dikkati de - cel - - betmiş. Biraz sonra hep bir ağızdan İnıemıhonı.l söylemeğe başlamışlar, i ı!ıploııııı bunu hiç bilmiyormuş... Lâlü i qhıı kalınca büsbütün nazarı dikkati — celbetmiş ve şarki bitince bir kasketli — yanına sokulmuş: Ü- — Casus, hafiye, defol dışarı! de - miş ve bir de tokat patlatmış, Diğer — koömünistler de bir hafiyenin dayak |— yemesine bigâne kalamıyacakları için jadamm üzerine çullanıp, bir temiz pa- Vt ışlar, diplomat, gözleri mosmor, k lıı. bacağı kırık. Oradan kı:ndıılnı Bu adamın tansiyonu uzun tedavi - kezi, aptal bir hayvan. 5 — Bir adet, Ce. Yıkan, kene, 4 — İmaret. 5 — Ay, âta- j Sözün Kısası Memlel:cttı olçu Ve tartı derdi Ermel — Talu — ir yıldanberidir bu memlekette otu. ile” ahbabım. Bizlere karşı samimi bir sevgi ile bağlan- miş, hayırhah insanlardır. Geçenlerde evlerine gitmiştim. Kadını #inirli, kocasını kahkaha ile güler buldum. rTan ecnebi bir aile Ben içeriye girdiğim dakikada, — madam,; mösyöye: — Ben bunda gülecek hiç bir şey gör« müyorum! diyordu. Esnaftan hakkımı ara- makla, senin-de menfaatlerini korumuş ©- layorum. Adamcağız o anda bana izahat vermes. — Karım, evimizin salış verişini kendi yapar. Bilhassa, yenecek şeyleri, kapımızın önünden geçen seyyar esnaftan satın al- mak âdetidir. Biz buraya gelirken, bera« berimizde, gayet hassas, damgalı — bir de terazi getirmiştik. Bu. mutfağımızda — du« rürdu; ilk zamanlar, kullanmak bile aklı- mıza gelmedi. Ekseriya yaşlı, başlı, — saçı sakalı ağarmış, saf birer köylü kıyafetinde- ki esnafın hilekârlık edeceğine ihtimal ve- remiyorduk. Lâkin, günün birinde, karım #üphelendi. O sabah, kapıdan satın aldığı bir kilo balığı bizim terazide kontrol ede- ceği tuttu. Artık sözün alt tarafını kendisi« ne bırakıyorum.. © daha iyi anlatır. Kadın, demindenberi göze çarpan asa« biyetiyle, söze devam etti: — Evet: Bir kile gümüş balığı almış- tım. Tabağın içerisinde balık, birdenbire gözüme az göründü. Bir de kendi terazi« me vurdum ki, 230 gram eksik! Ondan sonra, her aldığımı tartmağa — başladım. Hiç bir zaman, bir kilonun bin gram doldurduğuna rastgelmedim. Her esnafın tartısı başka ve hepsininki de eksik. Zerzevatçının ki 912 gram.. Yoğurt. cunünki 860 gram.. — Kasabınki — tahta kalınlığındaki kaba kâğıttan sarfınazar —« 900 gram.. Geçenlerde bir buçuk kilo kis rTaz aldım, benim terazimde 1350 — gimmi — geldi.. fakat, eksik gelen, birbirine uyma- yan, yalnız tartı değil. Maalesef ölçüler de öyle; onlar da bozuk. Geçen gün, geçen bir Yahudiden, hizmetçime önl aldım. Götürüp, tanıdığım bir dükkânda ölçtürdüğüm vakit dört metrede kırk san- tim aldanmış olduğumu gördüm. Şimdi ben bunlara sinirlendikçe, kocami gülüyor. Butada, bu işlerle uğraşacak bit belediye yok mudur? Dediğim vakitte de, hiç cevap vermiyerek, süküt ediyor. — Siz söyleyin bari: Ne yapayım? Ne türlü hare« ket edeyim de, aldanmayayımı? Benim veremiyeceğim cevabı yine alı lahtan kocası verdi: — Alış yeriş edeceğin zaman, terazini koltuklar, kapının önüne öyle inersin. Ben başka çare göremiyorum! dedi. L T Biliyor Musunuz ? ——— ——— 1 — Çok güzel keman çalan ve biz Rum devşirmesi iken Kanuni Süleyman ta« rafından saraya aldırılan ve sadrâzamlığa kadar yükseltilen adam kimdir? 2 — Makas ilk defa hangi millet tara» fından kaçındı asırda kullanılmıştır. » 3 — Födor Alexievitek kimdir? 1 4 — Bizde tercümesi yapılmış Maksim Gorkinin eserlerinden bir kaçını sayabilir misiniz? 5 — Osmanlılar devrinde esirlerin sa » lere rağmen 35 den aşağı indirileme -| riha, 6 — Kandırmanın arapçası, sız ma - miş ve hasta da 35 tansiyon ile hiç bir |nasına gelir. 7 — Sıcaktan hâsıl olan ya - let, 6 — Kırk, Ferit. 7 — Alk, kap, re. | tıldığı Avrat pazarı nerede idi? 8 — Mabhir, derin. 9 — Nil, takat, 10 — rahatsızlık duymamıştır. rık, çoban paltosu. 8 — Bir adet, bahti -| O, plün, ©. Bir gazetede okuduk: Şöyle bir okuyucu mektubu aldık. Olduğu gibi aşağıya geçi- riyoruz: «Dünkü gün Antalya hükümet konağından elleri kelepçeli 16 yaşlarında orta mektep kasketi bulunan bir çocuğun jandar- ma refakatinde ağlıyarak hepishaneye sevkedildiğini görenler hayret içinde kaldılar. Memlekette herkesin hürmet ve muhab- İSTER _INAN İSTER İNAN ISTER İNANMA! ıSTE.R İNANMA! (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: | — Yunanlıların güzellik ilâhı Ve « nüsün sevgilisi Adonistir. 2 — Talleyrand Fransız diplomatları « betini kazanmış fakir bir aileye mensup olan bu çocuğun ne |'nın en ünlüsüdür. 1754 de doğmuş, 1838 gibi bir suç işlediğini herkes birbirine sordu. Tabi okuyucuları- muz da merak etmişlerdir. Meseleyi anlatalım: Belediyenin bisikletle dolaşmayı yasak ettiği bir caddede dolaşmış. Hakkında takibat yapılmış. Ailesinin verecek beş li- npuı(—mün,mwdlı*hmıhnqımh dilmiş..» jtaheler dıyııı Atlantid Ğlılııdn- de ölmüştür. 3 — Bangkok Siyamın merkezi hükü- 4 — Meşhur Avusturyalı kompozitör Sohubert 31 yaşında ölmüştür. 5 — Tarihçilerin iddiasına göre büyük bir tufandan sonta sular altında kalan ef . |