Hındlı bır Bdi çok garip tecrübeleri Tek elini bir sırığa dayayarak rak vücudunu ufki şekilde muallakta Fakirin ön | Hindistan fakirlerinden biri son güne| V3 kollarımn ve bacaklarımın mafsallarını (ile ve âfiyet niyetile yuttuğu hapların fayda | lerde Hind şehirlerinden birinde bir takım || aklın almayacağı teerübeler yapmaktadır. Fotograflar — tecrübeye şahit elan M. D. T. Plunket a- knmış bulunuyor. Kendisi bu tecrübeler- den şu şekilde bahsetmektedir: «Hintli fakirin yaptığı tecrübeleri — iki defa görmüş, fakat fotograf almamıştım. Tecrübeleri fotograf ile tevsik ederek i- nanmayanların gözü önüne koymak iste- dim. Vakit öğle zamanı idi. Güneş tepe- mizdeydi. Yani bu tecröbede gölge oyun- larının zerre kadar tesiri yok, Tecrübe bir Meydanın dört direğe istinad eden — bir gölgelikten başka bir şey yoktu. Tecrübeyi yapan Subbayah Pullavar bu gölgeliğin ortasında dürüyordu. Kendisi omuzlarından — dökü. len uzun saçlara maliktir. Gözlerinin bakı- #, vahşicedir. Kendisiyle bir müddet ko- senedenberi bizzat tarafından meydanda yapıldı. ortasında nuştuk. Bu tecrübeyi yirmi tekrar ettiğini, ailesine mensup bir çok kimselerin daha önce de bu tecrübeyi yap- tıklarını söyledi. Tecrübenin fotograflarını almak için müssade istedik, Kabul — etk Böylece hâdisenin hipaotizm eseri — olma- tutan adam Jııım redenler, yüz kişiden fazlaydı. Subbayah tecrübeye başlamadan yere bir miktar su döktü. Ondan sonra resim- (lerde görülen hareketleri yaptı. Biz de bü- tün bu hareketlerin resimlerini aldık. Subbayah beze sarılı bir sopaya daya» narak, bütün vücudunu havaya kaldırıyor ve havanın ortasında tutuyordu. Hepimiz de onun buşka bir şeye dayanmadığını gördük. Kendisi sopaya dayanarak — dört hdakika kadar durdu. Sonra yavaş yavaı fakat ufki vaziyetini değiştirmeden — yere indi, Ve yere inmesi beş dakika devam et- ti. Kendisi bütün tecrübe sırasında istiğrak halinde idi.. kendisini taşıyarak Idıiı tahakkuk etmiş oldu. Tecrübeyi sey- || Yere inmesi üzerine adamları yanımıza — getirdiler. bükmeyi denememizi söylediler, Denedik. Hattâ dört kişi bir araya ge- lerek fakirin kolunu bükmek istedik fakat ,bükemedik. Ancak beş dakika devam &- den masajdan sonta fakir tabii hale geldi. Bütün bu tecrübe normal bir tecrübe- dir ve fevkattabii hiç bir âmilin müdaha- lesiyle vuku bulmamaktadır. Bütün Hin- İdistanı gezip dolaşan bir dostumuz bu hâ- |diseyi izah ederek bunların yıllarca devam eden ve bir gayeyi gözeten tecrübelerden sonra bedenlerine hâkim olduklarını, me- kselâ bunlar içinde bir kısmımın nefes al- | İmak işiyle meşgul olduklarını ve istedik- leri zaman nefeslerini kestiklerini — anlattı. Hindistanda bu fakirlere Yogi'ler — derler. Bunların gayeleri, dimağ ile bedene — hâ- kim olarak, dünyayı tamamiyle — terkedip ruhani işlerle meşgul olmakı Yogism'in ilk dersi, tam bir sıhhat sahibi olmak, on- dan sonra bütün bedeni ve matldi kuvvet- lere hâkim olarak dünyevi her seyle alü- kayı kesmek imkân ve kabiliyetini elde et- mektir. Bu meslek Hindistanda bir kaç bin se- melik mâziye sahiptir. 0 En kârlı ticaret: Sıhhat ticareti Bir Fransız mecmuasının inanılmaz ifşaatı *** Frengisiz hastaya - «Frengilisin!» diyen bakteriyolaglar, 20 santimlik ilâcı 20 franga satan spesiyalistler, rontken lâboratuyarına «hastanın belkemiğini çatlak gösterin » #&mrini veren doktorlar, Pariste çıkan Vu mecmuası yazıyor: «Eczacılar şimdi eski sanatlarını yapa - madıklarından ve dört senede seksen bin şeşitten, yüz elli bin çeşide çıkan hazır ilâç- | ların, artık mesleği bakkallık derekesine indirdiğinden şikâyet etmektedirler. Sipes- yalite denilen hazır ilâçların faydaları inkâr edilemez. Fakat, doktorların hastaların has- talığına göre tertip ettikleri lâçlar kadar da faydalı oldukları iddia edilemez. Fransada spesyalite ilâç satan mağaza - lazın miktarı 12,000 dir. Her hangi bir ha- zır ilâç yaparak bu ilâer piyasada tuttur - ıııl zot değildir. Yapılacak ilk iş o ilâca tedavi edeceği hastalıkla alâkadar güzel bir isim bulmaktır, ikinci yapılacak gey iyi bir ressam elinden manidar bir etiket ç- kartmak ve güzel bir kutu hazırlamaktır. 20 fıanga satılan bir ilâcın kutusu bir bu- suk franktır ve içindeki ilâcin da kıymeti lli santimi geçmez. Fakat buna mukabil iki franklık bir sermaye, yüzde iki bin te- Mhettü getirir. Daha geçanlerde Paristeki firmalardan bir tanesi vilâyetlerde bulunan bütün dok- torları kendi hesabına Parise, açtığı ser * Giye getirtti, onları izaz etti, ceplerine kıy- jetli dolma kalemler, defterler yerleştirdi, we © firmanın iatil itı da bu seyahatten sonra yüzde 1750 arttı. Mesleklerinin doktorluk elduğunu unu- darek işi tüccarlığa dökenler de — vardır. Kendlileri bir sipesyalite yaparlar, ve te - gavi ettikleri hastalara boyuna kendi ilâç Jarımı yazarlar, bunun daha geniş miktarda bir misaline Pariste rastgelinmiştir. Parisin | givarında bir yerde mütekabil yardım na- n altında doktorlardan mürekkep bir gir- ket teşkil edilmiş, ve kimya lâboratuvarla- gından birine kendi formüllerini kabul et. Hirerek, İâboratuvarın sürümünü kendi re- getelerile temine çalışacaklarını taahhüt et- Bolşler, ve İkboratuvardan da satış üzerine .yüzde yirmi beş komisyon almağı karar - Taştırmışlardır. Sipeayalitelerin çıkması en ebemmiyet- siz bir hastalığın pahalı bir surette tedavi edilmesine sebep olmuştur. Eskiden doktorlar, İâzım olduğu mik - tarda ilâç yazıp giderken bugün © kadar kullansanız da, kullanmasanız da — elinize koca bir şişe getirip vermektedirler. Fran- sada yapılan istatistiklere nazaran pahalılı- ğını muhafaza eden ticaret, sıhhat ticare- İtidir, ve bir hastalıkta sarfı lâzım gelen /masrafların yüzde seksen beşi eczacının ce- bine atmaktadır, Hastalıkları istiamar eden kötü kalbli eczamların insanlara yaptıklan zarar da İipek müthiştir. İlâçlarda esasen iyi kâr ol- İdoğu halde eczacıların bazıları, — maliyet fiatını azaltmak ve kân yükseltmek için teçetslerin gösterdiği iliçların ikladi ve & çöncü kalitelerini kullanmak, veya bayat - lamış yatkın malları ileri sürmek gibi bir (ıkmı işler yaparlar, hasta kemali safiyet |vermediğini görür. İlâçtan bütün samimi- 'yılle medet uman hüsta ve ona bağlı in - İsanlar, bu süretle alçakça dolandırılmış 9- (lurlar. Şimdiye kadar saydığımız istismar şek- Li belki kabili af ve belki de kabili müda- Jandır. Fakat şimdi anlatacağımız vaziyet. ler karşısında beşeriyet utanınalıdır. Bazı kimya müesseseleri komisyoncular vasıtasile, dışarılarda ve vilüâyetlerdeki dok- torlara müracaat ederek müşterek çalış - mak teklifinde bulunmaktadırlar ve tabii buna mukabil doktorlara hisselerine dü - 'şen komisyon verilmektedir. Hâdisenin büs yaya kadar olan kismı ticarf bir mahiyet arzeder, fakat bundan sonra işler değişir ve haydutluk şekline bürünür, Doktor, bir hastada firengi ârüzı görür kanını muayene ettirmek için hastasını boratuvara yollar. Telefonu da açarak lâ- boratuvar sahibine şunu söyler: — Sana bir hasta gönderiyorum, fazla HeReRKeRedERASANeEAREmANAEKEN bAReseKEEEEKREKBESASesAerENEENA Artık yazabilirim ! Bugün 8 inci sayfamızda Mektebe gitmeyen çocuklar göründüğü için şu sunli tertip ettik: — Çocuklarımızın - yüzde yirmisinin mektepsiz kalmasına sizce sebep nedir? Mektep kıtlığı mı, yoksuzluk ma? Yoksa evlât sırtından geçinen ebeveynin çoklu- fu mu? Ve bunun önüne geçmek için ne Mukarririmiz bu sualle halkımızm fikri Garson Bay Yusuf: — İstanbul çocuklarıntn yüzde yirmisi mektebe git- meyorsa buna sebep mu- hakkak ki sefalettir. Mak- tep masrafı güç — geliyor. Çocuklarını tahsilsiz bıra- kıyorlar. Bazıları da ken- dileri çalışmayıp mini, mi- ni yavrularını — dilendire- rek yaşıyorlar, Tahsll ça- fındaki çocuklar iyi bir kontrole tabi — tutulmaz- larsa cehalettan kurtulma- larına imkân yoktur. — Çocukların moktebe gitmeyişi — yoksuzluktan (- leri geliyor. Mektep çok ve meccanen amma., İş bununla bitmiyor ki, mek- tebe giden çocuğa osvap ister, kalem ister, öğle ü tü mektebe gidecek ye- mek ister. Çocuğun dere okurken açlıktan gözü ka- rarmış.. ben bu tahsilden bir şey anlamam. — İçte kendim ortada misal, Ben Diyanbekirde kapıcı idim. İşsi zkaldım, — İstanbula geldim, tam on sekiz ye- te istida verdim iş bula- miyorum. — İki çocuğum var, ikisi de —mektepsiz. Vakılâ mektep kilık — ki- yafet istemiyor amma ço- cuğun haysiyeti yok mu?. | için | ririm) Bunun önüne geç-| beveyni de bulup ortaya Bunun önüne geçmek evvelâ — sefaletin geçmeli. Tütün alişverişi İstanbul piyasasında, satımlarına devam edilmektedir. sa, Düzce ve İzmitte son günlerde ha- raretli işler olmaktadır. Geçen yıl mah- sulünden Haziran sonuna önüne|mek için işsizliği yapmalı7.. Bay Refik: — Maarifin kadrini bil- memezlikten ileri — geliyor. Halbuki mektepler çok ve hem gok iyi. Mektebe g- den gocuktan ücret maz, kılık, — kiyafet — aran. maz. Onlaşdan yalnız oku- maları istenilir. Ben de ev- Mt babasıyım. Ben - çocuk- larımı ekutuyorum. Her ba- ba an büyük vazifesinin ço- guğunu okutmak olduğunu Macuncu Mehmet: — Befaletten bayanım vefaletten... Benim de ço- cuklarım mektepte idi, yok (suzluk yüzünden — gidemi- yorlar. Üstte yok, başta yok mektepler elbisesi cs- ki ve çıplak ayak çocuk da alırlar amma, çocuk — eşi, akramj amsında — Bayram paşa çıplağı gibi nasıl do- hapır?.. İçli olup ölmez mi?. Bazan mektepteki çocukla- ra esvap veriyorlar. Bazan da yemek... Fakat bu tıpkı bir piyango gibi. Aç çıplak çocuk diyelim bin, esvap yirmi beş... Ben kırk para, kırk para macun — satıp t nasıl okumuş evlür yetişti- erladan kaldırmak lâzım, Balık Dün saat raat Bankası tütün alım Bur- ye tarafında: kadar satıl - Geçenlerde gazetemiz yazdı İstanbul çocuklarının yüzde yirmisi ilk tahsil gör- müyormuş. Bize bu yekün ber İstanbul hemşerisini ürkütecek — bir ehemmiyette sordu, cevaplar aşağıdadırı Marangoz Bay C: mil: —İstanbulda kâfi dere- cede mektep vardır. Bu- nun için çocukların — tuh- sileiz. kalmalarına — sebep mektepsizlik olamaz. Bun- dan mes'ul olan ana, ve babalardır. Bunlardan bir kasmu çocuklarını kendi is- tifadeleri için çalıştımyor- lar, bir kismı da — mektep masrahndan — kaçıyorlar. Bu bir nevi kanun kaçak- hldır. Sıkı bir kontrol ile bunun önüne geçmek Vâ- Bay Kemal: — İdtanbul — çocukları- mın yüzde yirmisi — tahsil #iz kahyorsa buna sebep yoksuzluktur. Demek yüz- de seksen aile tahsil ettirmenin bir vazi- fe olduğunu müdrik ve bu- nu yapıyor. Geri — kalan yüzde yirmi yoksul — ise belki cehaletten, belki se- faletten bu işi beceremi- yor. O halde İstanbul şeh- zi kültür. direktörlüğü İs- tanbul çocuklarının de tahsilinin kontrolünü kendi üzerine almak. Ve onları açıkta ve cahil bırakmamak için teş: kilât yapmalıdır. Bu t onları giydirmeli, kitap vermeli ve kud- reti varken yollamayan e- çocuğunu yüze yirmisinin teş- on- çıkararak tecziye ettirme- İlidir. pazarında yangın 15 de Balıkpazarında Zi - 1 ardiyelerinden yangın çıkmış, kısmen yandıktan sonra itfai- n yetişilerek söndürülmüş- Yangının Liyon fabrikasının ba « mıiş tütün kalmıyacağı anlaşılmakta -| casından sıçrayan kıvılcımlardan çık « tığı anlaşılmıştır. dir. evhamh, para çıkacak gibi, kan tahkili müs- bet netice versin! İşin gayanı hayret tarafı hastanın hiç bir Kâberotuwurın | fizengilidir şeklinde rapor vermesidir. İşeyi yokken, Bu lâboratuvarlar, doktorun teşhisi hilâ. | fında hiç bir zaman rapor vermezler, dok- bir delikanlının amudu tor müayene ettii fıkarisinde çatlak vardır, demişse, rönt - gen çatlaklığın mevcut olmadığını göster - se bile, gencin eline amudu fıkarisini çatlak gösteren bir filim verilir. a— - Zavallı bir du: #bu adam hesi görmüye sında şaştım sonradan öğm larak bana «— Kanımı bet netice verdi, ssen firengilisin » genç bize şu şikâyette bulun. da Wasserman teamulü müt- kendimde firengi şüp * Başka bir yerde kas ordüum. mamı bir daha tahlil ettirdim. Bu sefer tah« KI menfi netice verdi. Bu vaziyet karşı - kaldım. İşi tahkik ettim ve endim ki, ilk defa kanımı ae dedikleri yer- de, tahlil ettikleri kana Serom Syphilitigwe katıştırmışlar.