10 Sayfa SÖON POSTA UMMANGASI “Son Posta ,, nın tefrikası: 104 Yazan A, R. Cemil, firarının akibinde feci bir pusuya düşürülmüş bulunuyordu — Bu gece bizim arkadaşlara ne ol- | muş?. Sanki, hopsinin üzerine birer &- — vuç öÖlü toprağı serpilmiş. Seyyidinâ — Nâsır Mebhüt; eğer bu hali görse, hiç Şüphesiz ki hepsinin kafalarını kesti - — rir; derilerini yüzdürür... Ne ise.. Bu hal bizim için talihin bir lütfüdür. Ar - “tik şüphe etmiyorum ki, defineyi yer- den çıkararak taksim edeceğiz... Rem- mal efendi!.. Demek ki bu defineyi 'sen, elinle koymuş gibi biliyorsun, — Cemil, âdeta hiç bir şey duymuyor; — hiç bir şey görmüyor gibi idi. Şimdi onun bütün düşüncesi, tek nokta üzerinde temerküz etmişti. bir O da, Melihayı bir an evvel görmek - — ten ibaretti. Kaleden çıkıp ta buraya gelinciye — kadar ihtiyatlı davranmış; Rızaya bir — şey sormak istememişti. Fakat şimdi — Rızaniın ona bir defineden bahsetme - Pa N, nazarı dikkatini celbetmişti. Bir pot — kırmamak için kısaca cevap vermiş - K t — — Evet. Tabit... ğ Rızanın yürüyüşüne biraz daha iş- — tiha gelmişti. Kısa ve kıvırcık sakalın: — kaşıyarak sözüne devam etti. - — O kızın sözlerine zaten kanaat — getirmiştim. Fakat şimdi bu kanaatim — daha ziyade arttı... Vay canına.. Bizim — Salih, öyle bir saadete nail olmuş ki... Herkese nasip olmaz. Kız, güzel mi, — güzel.. Zengin mi zengin... Beş adet — altın bileziği kolundan çıkarır verir - ken, bir damla bile göz yaşı dökmedi... — Sonra.. Bu defineden bahsederken de öyle ehemmiyetsiz bir surette söyledi — ki., Eğer bentim ısrarım olmasaydı... Cemil, #abredememişti. — Salih, bu kızla beraber mi?.. — Ay.. demek ki sen, Salihi de ta- niyorsun, ha?.. Beraber olmaz mı, — hiç?.. Kızı alıp kaçırdıktan sonra, ay- mlıp ta nereye gidecek?.. Öyle bir kız, senin eline de geçse, bir dakika bile ya- — mından ayrılmazsın. Cemil, Malihanın bir zekâ oyunu | — yaptığına hükmetmişti. Meseleyi kur- calıyarak, Rızanın şüphesini celbet - — memek için bu bahsi terketmişti: — Daha uzaktalar mı?.. $ — Eh... Bir kaç kurşun menzili da- ha gideceğiz. Eğer şuradan kestirime yollara saparsak... — Rıza, sözünü ikmal edememişti. Bir- denbire on beş, yirmi silâhlı yola atıl- p: bunların ellerindeki tüfekler, R- aa ile Cemilin üzerlerine çevrilmişti. Ayni zamanda sert bir ses yükselmiş - — Kıpırdamayın, teslim olun. Cemil, olduğu yerde durmuş, etra - — laylı bir zabit, Cemile doğru ilerlemiş- $ yen. ti. Elini onun omzuna koyarak dik dik yüzüne baktıktan sonra aralarında şu — konuşma geçmişti: D el tü öKLARlAF, — Cemil. — Mülâzim Cemil, değil mi?.. * — Evet, — Yani.. San'a kalesinden firar e - den. — Evet.. San'a kalesinden firar e - den.. Fakat, niçin firar ettiği bilinmi - — Arkadaş!.. Senin San'a kalesin - den niçin firar ettiğini, beşikteki ço - cuklar bile öğrendi, Kendini temize çı- karayım diye uğraşmaya niyetin varsa, hiç zahmet etme.. y Dedi. Ve sonra, bir adım geri çeki - © lerek askerlere: — — Bağlayın şunları!.. Diye emir verdi. * Cemil; kuvvetli bir muhafaza altın-. da, Zımaraya getirilmişti. Oradaki mevki kumandanı, derhal San'adaki anı ile telgraf muhabere- . Ordu kumandanından gelen ön son telgraf, şu kısa emirden ibaretti: (Her ne kadar kuvvetli muhafaza altında da olsa, merkum Cemilin ora- dan buraya kadar gönderilmesi mah - zurdan salim olmadığı olhetla, divanı- harp tarafından verilen ve iradei seni- yeye iktiran ederek kat'iyet kesbeden emrin orada derhal tatbiki ile netice - sinin bildirilmesi tavsiye olunur.- Artık Cemil için, feci bir akibet baş göstermişti. Bütün asker kışla ve ka - rakollarında, Cemilin bir gün sonra ;uuuuı dizileceğinden bahsedilmekte 1 Camil de, kendisine mukadder olan acı akibetin pek yaklaşmış olduğunu hissediyordu. Sıcak bir temmuz güne- şi altında yanıp kavrulan Zimaranın askeri hapishanesinin bir höcresinde, şakır şakır ecel terleri dökerken, göz- lerinin önünde bütün mazisi canlanı - yor; o parlak ve şerefli gençlik, o tatlı hatıralarına mukabil bugün içine yu - varlandığı bu felâketin ıztırabi altin - da bunalıyor: — Zavallı hayatım!.. Nasıl başladı.. Nasıl sönüyor. Diye; için için ağlıyordu. Dışarıda, borular çalınıyor; silâh şa- kırtıları, kışla duvarlarında sert akis - ler yapıyordu... Vakit akşama yaklar - şıyordu. Nizamiye kapısındaki bora - zan, (akşam yoklaması) borusunu ça- hyordu. Uzunca bir sükütu mütcakip, derinden kumanda sesleri geliyordu. — Kıit'aaaa.. dur?.. — Rahaaat.. dur!.. — Hazırol!.. — Sağ baştan.. Tek çift sayyyl.. Ve sonra, birleşen boruların selâm havası çaldıkları işitiliyor.. Bütün kıt'a- ların hep bir ağızdan haykırdıkları bir dua cümlesi, bu sakin temmuz akşa « mınin rüküdeti içinde, uzaklara doğru sürükleniyordu. Cemil, ellerile penceredeki kalın de - mirleri kavramış; gözlerini kapamış; başmımı yumruklarının üzerine daya - mıştı.., Gözlerinden sızan yaşlar, ya- naklarından aşağı yuvarlanıyor; artık iyice büyüyen siyah ve kıvırcık sakalı arasında kayboluyordu. Yumulu gözlerinin kapakları arka- sında; Manastırdaki, Razlıktaki ha - yatı canlanıyor; o Manastırın ve Raz- lığın genç ve güzel mülâzimi Cemili; tığ gibi vücudile, akşamın son güneş ziyalarile parlıyan kalıcı ile kıt'asınin başında görür gibi oluyor; ve sonra, avuçlarının içindeki demir parmaklık- ların soğukluklarından ürkerek: — Ne felâket!, Ne akibet Yarabbi!.. Diye, insan tahammülünün kâfi ge- lemiyeceği şu ıztırap altında inim inim inliyordu. Gece, hiç uyumamıştı. Dalğın bir hayal içinde, hep sevgililerile uğraş - mışti Annesinin, Cenanın, Melihanın hayalleri; birer birer karşısına sıralan- mıştı. — Melihat.. Fedakâr kızl.. Beni kurtarmak için oraya kadar gelsin?.. Fakat beni, bir lâhze bile göremesin? Bu, ne fecaat Yarabbil.. (Arkası var) BULMACA Soldan sağa: | — Bir hastalığın sirayetine meydan vermemek için alıman tedbir. 2 — Köle, hayret edatı. 3 — Yerde sürünen, sada. 4 — Tanımak. 5 — Küçük, korkmaz. 6 — Vücut hastalıklarında sarkan et, ne soğuk, na sıcak. 7 — Koltuğun eşi, grup. B — Temiz, söyleyip yazdırma. 9 — Eşi - ğin arapçası. 10 — Arının yaptığı, yağla içinde balık — kızartılır, su. 11 — Adaleli olan, İhsan. Yukandan aşağıya: | — Bir çocuk hastalığı, çoban palto- su, 2 — Şark komşumuz, isim. 3 — Borç için bırakılan şey, burnumuzun çok aktığı zaman hissettiğimiz hastalık. 4 — Sinirli- lik. 5 — Kavga halinde olmak, istikbal. 6 — Tersine okunursta kasavet olur, eski Arap harflerinden biri, uzağı gösterir. 7 — Kraliçe, ilâç - çare. & — Sız manâsına ge- lir, düzenlilik. 9 — Ekşi bir şey. 10 — Ye- Tmekten emri hazır, unutmaktan emri hazır, mah. || — Eskiden kilim yerine kullamı- hr samandan şey, bir renk. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: car, tayin. 2 — Nahiye, ud. 3 — Sırma, rabat. 4 — Riayet. 5 — Em, eşit. 6 — Ma' tabı, sol 7 — Ekin, rah, ak. 8 — Na, etibba. 9 — Ot, 10 — Ahıt, az. (| — Aç, ad, ayıp. Yukarıdan aşağıya: | — Emekli. 2 — Onarmak. 3 — Carl, intaç, 4 — Asma, na, 5 — Riayet, oda. 6 — Beşaret. 7 — Tertibat. B — Tığ, im- za, 9 Yuha. 10 — İta, haber. l1 — Tabaka, âb. “İstanbul İkinci İrlâa Memur- luğundan 1 Müflis Mehmed Kadriye aid ve Gümrükte mevcut 173 Bağ 4925 kilo mikdarındaki sapsız kazma açık art- tırma suretile satılacaktır. İsteyenlerin 12-6-986 Cuma günü saat onda Adliye İkinci İflâs dairesinde Mütflisin masa memurluğuna müracaat edilmesi ilân olunur. (23609) DOYÇE ORİENT BANK Drosdner Bank Şubosi Merkesi: Berlin Türkiyedeki şubeleri: Galata - istanbul - izmir Doposu: İsik. Tütün Gümrüğü * Her türlü banka işl * Züyl ve itlibardan düşmüş pasaport İranın Hoy şehrinden ita kılınan Ahmed oğlu Muhsin namına ait olan 17112 umumi nuümaralı ve 10 Ağustos 1926 tarihli pasaport başka bir kim- senin elinde görülücek olursa kanuni takibat lcra olunacaktır. (650) İstanbul İkinci İflâs Memur- luğundanı Müflis Mehmed Kadriye ait olu; Gümrükle bulunan 175 Bağ ve 5538 kilo mikdarındaki sapsız kazma talep üzerine pazarlıkla sulılacaktır. İste- yenlerin 12-6-936 Cuma günü sant onda Adliye İkinci İflâs dairesinde Müflisin masa memurluğuna müracat etmeleri ilân olunur. (23610) İstanbul Sihhî müesseseler satınalma komisyonundan: Bakırköy Akliye ve Asabiye hastahanesi için 1500 takım hâki yazlık el- bise olbaptaki şartname ve nümunesi veçhile açık eksiltmeye konmuştur.. 1 — Eksiltme: 24 Haziran 936 Çarşamba günü saat 14,30 da Cağaloğ - lunda Sıhhat Müdürlüğü binasındaki Komisyonda yapılacaktır. 2 — Tahmini fiat beher takımı 320 3 — Muvakkat garanti 360 liradır. kuruştur. 4 — Şartname ve nümuneler komisyonda görülebilir. 5 — Eksiltmeye gireceklerin cari seneye ait Ticaret Odası vesikasile 2490 sayılı kantında yazılı belge ve bu işe yeter muvakkat garanti makbuz veya banka mektuplarile belli saatte komisyona gelmeleri. NEKETR E.CRİP VE NETİ C 43103» —— AAA ?' VURİ HALAMDA Y YUSUF —— Eğer vaziyet böyle bir şekil almış olsaydı, derhal hükümet bunu nazarı dikkate alır; ona göre hareket ederdi... Hattâ, kat'iyetle şuna hükmedebiliriz ki; hükümet, veliahta isnat edilen cin« nete, kat'iyyen kani değildi. Eğer bu- na kani olmuş olsaydı; — efen - |dinin — refakatine — bir de — (em - razı akliye) —mütehassısi — verilir - di. Halbuki, Yusuf İzzeddin efen - dinin maiyyetine memur olan dört ta- bipten biri operatör, diğeri dahiliyeci, bir diğeri tıbbı adli mütehassısı dör- düncüsü - olan Hilmi Kadri bey de - sinir doktoru idi. Sadece, sinir dokto - ru. Akliyeci, değil... Şunu da nazarı dikkate almak lâzım gelir ki; doktor Hilmi Kadri bey veli- ahta hiç bir zaman (cinnet) teşhisi koy- mamış; fevkalâde tedbirler tavsiyesin- de bulunmamıştı . Efendinin maiyetinde — bulunanlar- dan bazıları, bir takım ustura hikâye- lerinden bahsediyorlar; ve apdestha- neye bile giren veliahtı, kapi delikle - rinden gözetlediklerini söylüyorlar... Biz, bu rivayetlerde de büyük bir mü- balâğa olduğunu iddia ediyoruz. Ve buna delil olmak üzere de, - vaktinin pek uzun zamanını ve bâhusus koskoca gecelerini harem dairesinde yalnız ba- şına geçiren - veliahtın, orada da şid- detle kontrol edilmesi hakkında, ha - rem dairesine hiç bir emir verilmemiş olduğunu ileri sürüyoruz. Harem — dairesinde bulunanların müttefikan şahadetlerile —sabittir ki; ustura vakası, sadece bir defa vukua gelmiş; veliaht, vefat ettiği güne ka- dar (cinnet) e atfedilecek hiç bir hâ - diseye sebebiyet vermemişti. Ancak, günler geçtikçe, — sinirliliği ve titizliği artmakta idi. Veliaht bunun sebebini herkesten evvel keşfetmiş; ha- rem dairesinde kaç kereler: — Ah bu hınzır Vahdeddin, beni vakitsiz öldürecek ,..Bu mel'un arap ta ondan ne işitilirse bana yetiştiriyor. Beni âdeta damla damla zehirliyor . Demişti. Evet... Vahdeddin, veliahtı vakit - siz öldürmek istiyor; ve onu Beşir a- gaya damla damla zehirletiyordu. Be- şir ağa, Vahdeddin tarafından sureti mahsusada Viyanadan getirtilen mayi halindeki kokainle veliahtın sinirlerini harap etmekte devam ediyor; artık si- nir buhranları da arttıkça artıyordu. Son zamanlarda Yusuf İzzeddin e - fendide garip bir itiyat hüsule gelmiş- ti. Daima susuyor; uzun uzun düşü - nüyor; sağ elinin parmaklarile müte - madiyen bıyıklarını Fakat buna mukabil, ne sözlerinde ve ne de tavurlarında en küçük bir gayri tabillik görülmüyordu. Enver paşa tarafından kendisine gönderilen harp raporlarını büyük bir dikkatle takip ediyor; bazen sofrada » mütadı vechile - saray erkânı ile ye- mek yerken; bazen de yaverlerile o- tomobille gezerken, bu raporların münderecatı etrafında görüşüyordu. 1331 senesi kânunuevvelinin 26 . 27 inci günleri düşman kuvvetlerinin Çanakkaleden firar etmesi, veliahtı pek sevindirmişti. Hattâ, derhal harem da- iresine geçerek bu zaferi kadınlara müjdelemiş; asker ve zabitlere uzun uzadıya dua etmişti. Hattâ, padişaha hitaben kendi elile bir tebrik mektubu yazmış, göndermişti. Ayni zamanda, Enver paşayı da Dolmabahçe sarayının veliaht daire - sine davet ederek ordunun kazandığı bu muvaffakiyetten dolayı tebrik ettik- ten sonra, aralarında şöyle bir muha- vere geçmişti: Veliaht — Merhum pederim, Rus - ları saver;-va Rua viyazeti takip eder di. Ben ise, İngilizleri severim. İngil - ldü mü, ö'dürüldü mü? Eski Osmanlı Veliahtı katledilmiştir.” Yazan: Ziya Şakir N Huıı-D tere hükümeti ile hükümetimiz, şim « diye kadar hiç harp etmemişti. Keşke bu sefer de harp etmese idik. Fakat, o- lan oldu; geçen geçti. Bana kalırsa, İngilizler de bu harpten memnun de - gildirler. Şimdi, bu muvaffakiyetsiz - liklerinden her halde mütecesirdirler. Bari bu fırsattan istifade etsek. Onlar- la münferit bir sulh teşebbüsüne gi « rişsek. Enver paşa — Buna, imkân yok « tur; efendim. Çünkü İngilizler, inatçi bir millettir. Bu muvaffakiyetsizliğin intikamını almadıkça, mümkün değil sulha yanaşmazlar, Bu muhavere, bir hayli devam et « miş; hattâ bu mülâkattan sonra, muh: telif vesilelerle görüşüldüğü esnada da bu mesele hakkında veliaht bazı fikir: ler dermeyan eylemişti. Tabildir ki Enver paşa, bunların hiç birine kulak vermemişti. Ancak şu var ki, veliah. tın, (münferit bir sulh) a taraftar oldu: ğuna, Enver paşanın ise buna muarığ bulunduğuna; ve hattâ bu meseleden dolayı aralarında gürültülü bazı hâdi: seler vuku bulduğuna dair halk ara « sında bazı şayialar zuhur etmişti. * İşte tam bu sirada, Envar paşa ile İt- tihat - Terakki merkezi umumisinin a- rası açılmıştı. Bilhassa Talât bey ile Enver paşa arasında gizli bir mücadele başlamıştı. Enver paşa, bazı ihtimalleri nazari dikkate alarak İstanbul muhafızlığı kuvvetini takviye etmek i.. her kıtadan üçer beşer açık göz nefer seçi- lerek harbiye nezaretinde husust bir tabür teşkil edilmişti. Ve bu taburun efradına da ayrı ayrı şöylece bir yemin ettirilmişti: (Başkumandan vekili ve harbiye nazıri olan Enver paşaya, tam bir sa « dakat göstereceğime.. Enver paşa tara- fından verilecek olan emre, bilik kaydü şert itaat edeceğime.. hattâ, babamı öl- dürmeyi emretse bile, bilâtereddüit bu emre itaat eyliyeceğime, Vallahi...) (Arkası var) RADYO Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Sahne musikisi (plâk), 19: Haber- ler, 19,15: Muhtelif plâklar veya setrans- karıştırıyordu... | misyon, 20: Keman solo: Stüdyo sanat - kârları tarafından, 20,30: Stüdye erkes « fraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadelu ajansının gazetelere mahsus havadis servlsi verile « cektir. ANKARA . 12,30: Plâk yayımı ve ajans haberleri, ,19,30: Oda musikisi, 19,50: Dr. konuşu - (yor, 20,10: Karışık müzik, 20,30: Ajans (haberleri, 20,40: Dans musiklsi. BÜKREŞ 18: Hafif musiki, 19,20: Konserin de - vamı, 20,20: Şarkılar, 20,40: Plâk, 21,30: Senfonik konser, 23,20: Plâk. BUDAPEŞTE 20,30: Verdi' «MASKELİ BALOx 24: Edebi ve artistik neştiyat. PRAG 18,20: Halk şarkıları, muhtelif, 20,30: Operadan nakil: Verdi'nin TO» operası (4 perde), VİYANA 21: Holzer'in idatesinde Viyana musiki- si, 22,35: Haftalık haber femali, 23: Ha- berler, 23,10: Polonya oda” musikisi, 10 Haziran Çarşamba İSTANBUL 18: Hafif münsiki (plâk), 19: Haber « Muhtelif — orkestra — eserleri 1 Türkçe filim ve operet mu- Jâk), 20,30: Stüdyo orkestraları, .21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir.