| Ş | B İ Hergün Sürekli bir kavga ve kâh hızlanan, kâh yavaşlıyan bir mü » Bu mü - raplarının kıyamından — bahsediyot eadelenin safhalarını anlatıyor. endele Filistin arapları ile Filistin mandası- m üzerine alan İngiltere devletinin müsel - lâh kuvvetleri arasında vuku buluyor. Mücadelenin tarihi oldukça enteresan - dir. Büyük harp sırasında İngiltere, arapları Osmanlı devletine karşı kışkırlmak ve a- » yaklandırmak lüzumunu hissetmiş ve ma- hut Lâ na muvaffak olmuştu. O zaman — arapları enilerin gayretleri sayesinde bu - aldatmak ve kazanmak Tâzımdi. Bu mak- sada varmak için biç bir cazip vaat esir - genmedi. Araplar müstakil — yaşıyacaklar, birleşik bir varlık teşkil edecekler, araplık eski tarihini canlandıran kuracaktı. Araplar bu pek cazip vaatlere kapilarak İngiltere ile birleştiler ve onun muzaffer olmasına çalıştılar. İngiltere bir taraftan araplara bu cazip waitleri verirken gene harbi kazanmak en- dişesile başka bir kuvvetten de istifade et- mek istedi. Gerek İngiltere, gerek Amerikada ya - hudi unsuru kuvvetli ve zengindi. Yahudi- lerin emeli, millt bir yurt sahibi olmaktı. Aradıkları, eski Romalılar tarafından ko - wuldukları ve yer yüzünde dağılmadan ev - wel sahip oldukları Filisinde milli bir yurt vücuda getirmekti. Bu, yahudilerin 1 bir emeli idi. İngilterenin bu emeli ger - gekleştirmeğe söz vermesi, yer yüzündeki bütün siyonist yahudilerin canlarile, mal « larile İngiltereye yardım etmeleri demek » ti. İngiltere bir taraftan araplara istiklâl, di- ğer taraftan yahudilere milli yurt vaade - derek bu iki unsurun da yardımını temin etti ve harbi kazandı. Yahudilere, Filistinde milli bir yurt te- mini ile arap istiklâlini, arap birliğin ta - mımak brbirine zıt şeylerdi. Bunun için, Fi- Histine yahudi muhacereti başladı başlıyalı iki taraf türlü türlü şekillerde didişiyorlar. Bu didişme nihayet san iki ay zarfında teh- likeli bir boğuşmaya çevrildi. * Harp sonunda Filistindeki bütün yahu- dilerin sayım 50,000 den ibaretti. Bugün 400,000 i geçmiştir. Buna mukabil arapla- zın sayısı 850,000 dir. Evvelki sene Fi - İstine 42,000, geçen sene 61,854 yahu- di muhacir yerleştirildiğine göre yahudilerin bir kaç yıl içinde ekseriyet teş- kil edeceklerini, paralarına güvenerek ara- araplar ziyi ellerinden alacaklarını, ve kendileri - nin yahudiler hesabına yersiz yurdsuz ka- lacaklarını ileri sürüyor, muhaceretin önü- ne geçmek istiyorlar. Buna mukabil İngiltere hükümeti tut - tuğu siyasetten ayrılmıyacağını söyliyerek Filistine asker, tayyare, tank, yığmaktadır. mitralyöz Filistin arapları 850,000 kişiden ibaret oldukları ve Filistin de avuç içi kadar bir memleket olduğu halde orada vuku bulan hüdiselerin bu kadar derin akisler yap - masının sebebi, bu memleketin bin mil « yona yakın insanın mukaddes saydığı ma- kamatı ihtiva etmesi, sonra bir Akdeniz memleketi olmasıdır. Bu Bu iki sebep Filistin hâdiselerinin bü- tün dünya matbuatında pek mühim — bir mevki işgal etmesine sebep olmuştur. - Netice ne olacak? Bugün İngilterede araplar lehinde söz söyliyön, yahudi muhaceretinin hiç olmaz- sa bir sene durdurularak vaziyetin tahkik edilmesini istiyen ve İngilterenin yahudi - lere yürt vadetmeden iki yıl önce araplara hürriyet ve istiklâl vadettiğini ve bunu İn- giltere namına General Henry Me. Ma - honun yaptığını hatırlatanlar vardır. Fa « kat bunun İngiltere tarafından bir siyaset olurak kabul edileceğini gösteren izler gö- ze Çarpmıyor. 'nun içit Filistinde kopan g icadele - bir zaman sürüklenip gideceğini Bi Groek yanlış olmaz. — he YKO b yeni bir devlet | N Re eş altı haftadır telgraflar Filistin a- bir silâhın | İsağ elini gayri ihtiyari havaya kaldırı- simli Makale Meşhur şâir Long: fellow der kiz «Ken- dine saygı — gösteren başkalarından saygısızlık görmez, İn sanın kendi nefsine gösterdiği — saygı, hiç işleyeme- yeceği, bir zırhtır.» İnsanın — kendine saygı göstermesi; ki- bir taslaması, — çalım salması, — kabarması, veya başkalarını hor görmesi değildir. İn- sanın kendine — göste- receği saygının — esası, hakkını ve haddini ta- miması, kendini — bil- mesidir. Böyle- bir a damın başkası tarafın- dan gülünç — sayılma- İ&wwı! | sına, — başkalarının is- | Ghzasile — karşılanmas | sına imkân yoktur. | Başkaları ona dil w zatmağa cür'et ede- cek olsalar dahi bu taarruzları boşa gider, yahut büyük şâirin de- diği gibi, bu taarruz- lar veya istihzalar o- nun kendine — karşı gösterdiği — saygıdan Ördüğü zırha — çarpar | ve şahsiyetine, şöhre- | Hne, vekar ve haysi- yetine zerre kadar İş- lemez. Başkalarından say- g: bekleyen insan ev- velâ kendini saymalı- | dır. Tayyarelere yol Veren işaret memuru İki gün evvel Karaköy meydanın - dayız.. tayyare sesi duyuluyor.. bütün gözler havada, ortada duran işaret me- muru da herkes gibi bakıyor. Tayya - reler yaklaşıyor.. üstümüzden geçe - cekler, işaret memuru beyaz eldivenli yor, ve tayyareye elile: — Geç! İşareti veriyor. ... Edenin takınmak istemediğ sıfat İngilterenin hariciye nazırı Eden - den bahsedenler; ekseriyetle: — İngilterenin genç hariciye nazı - r! Tabirini kullanırlar. Cazeteciler Edenin böyle bir gençlik sıfatile anılmasından memnun olup ol- madığını kendisine sormuşlardır. E - den: — Ne çıkar, demiş, bana İngiltere - nin genç hariciye nazırı deyenler; de- sinler. — Ya yarın ihtiyarlarsanız: — O zaman da İngilterenin ihtiyar | hariciye vekili demelerini isterim. Yal- nız istemediğim bir sıfat var: Bana İngilterenin sabık hariciye vekili de- mesinler de.. Bira içen milletler arasında Almanlar Üçüncü geliyor Yukardaki serlevhayı okur okumaz, | derhal, Almanya diyeceksiniz! Hayır., yanılacaksınız zira, Avrupada bira iç-| mekte Almanları fersah fersah geçen | millet vardır. | Bunların birincisi; Belçikadır. Ve a- dam başına senede 310 duble düşmek- tedir. İngilizler ikinci gelmektedir. Adam | başına 128 duble isabet ediyor. Almanlar ise senede 120 duble ile üçüncülüğü zor muhafaza etmektedir- ler. İSTER olduğu Kadıköy 2 inci mektebe karnesini mara kâğıdını alıp ta smifini iyi derece ile geçtiğini anlayan küçük yaramaz bu sevinci ile evine koşarken Kuşdili çayırında İNAN İSTER Gazetelerde şu garip havadisi okuduk : e— Kınltoprakta Yaver ağa sokağında 3 numaralı oturan Devlet Demiryolları buğday silosu işçilerinden Şükrü- nün 14 yaşındaki oğlu Nail perşembe sabahı devam etmekte (SÖZ ARASINDA | HERGÜN BİR FİKRA | Zamane çocuğu Arkadaşlarımızdan birinin — henüz beş yaşındaki kızı Esin fevkalâde zeki ve zekâm nisbetinde de yaramazdır. Geçende, evlerine bir misalir gel- mişti. Çocuk, odaya gelip de misafiri selâmladıktan sonra yanına — tokuldu — Beni kucağına alsâna! dedi. — Neden, yavrum? Beni pek mi sevdin? — Hayır! Suratından bir şey akı- yourmuş. senin.. ona bakacağım. Misafir hayretle sordu: — Ne imiş 0? Esin: — Bilmem! dedi. Babam her ne za- man senden bahsetse: «Onun yüzün: den aptallık akıyor!'o der de.. BULMACA Soldan sağa: . ! — Orta Avrupa milletlerinden biri, atamak, 2 — Alın, bir çalgı âleti. 3 —— Resmi üniformalara konan san şerit, n- tüsüz. 4 — Oymak. $ — İlâç, ajni. 6 — Su, baskı, bir L ilâvesile bir nevi kayık o- |har. ? — Mezmar, bir a ilâvesile Habeş re- isi olur, beyaz. B — Sız manasına glcir. doktorlar. 9 — Nebat. 10 — And, çok değil. V1 — Tek değil, isim, çirkin hare- ket. Yukarıdan aşağıya: | — Kumhu. 2 — Eşek bağırması. 3 — Geçer, neticelendirme. 4 — Evlerdeki ü- züm ağacı, sız manasına gelir. 5 — Oy - mak, ev bölmesi. 6 — Bir B esile se - vinç olur. 7 — Düzgünlükler. © — Bir ğ ilâvesile iğne olur, mektupların altına a - tlır. 9 — Rezil etmek için bağırılan bir kelime. 10 — Ödemek, çocuk. 11 — İçine sigara konur, su. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağar 1 — Lokanta, kin. 2 — Ecdat, 3 — Meyhane: 4 — Orman, batan. 5 — A » —— Dünyada en çok Peynir yiyen adam İsviçrenin — bir peynir - fabrika - tında, her gün is- tihsal edilen pey- nirlerin — tadına bakmak için tu - tulan bir adam, günde yüz - çe- Şit peynirin — ta - dina bakarmış , elli senedenberi ayni meslekte olan bu adamın şimdi « ye kadar 3000 franklık peynir yediği tahmin edilmektedir. Ağzının tadı bozulmasın diye bu a- damcağız, ömründe alkol kullanmaz, cigara içmez, ve sabahları peynirlerin tadına bakmadan ağzına bir lokma ek- mek bile almazmış. ... Fotoğraflı lstlda Pariste liseyi bitirmiş bir genç kız iş istemek için bir çok yerlere mektup- lar gönderiyor, fakat bu mektuplardan iç birine cevap alamıyor. Genç kız ümitsizliğe kapılıyor; yeniden ilk mektup yazdığı yerlere mektuplar ya- zıyor ve bu sefer hepsinden muvafık a 106 Efendi Babandır! Talu azar günleri ben, sokaklarda Ermel gez- meyi sevmem, Ekseriya,, ya evde oturup kitap okumakla, yazı yazmakla vakit geçirir veyahut ki bir ahbaba misafir Kidip akşamı orada çderim. Dün, nasslsa, şehrin yağmurdan sönra- ki temiz manzarasına ve havanın tatlı se- rinliğine dayanamadım! Fatihe kadar, a- ğır ezgi, fastiki mâkam, bir gezinti yaptım. Bana bu, yürümek için bir fırsattı. Zira İstanbulda vücudun muhtaç bulunduğu bu en basit idmanı yapmak muhaldir. Yüz a- dımlık bir mesafe içerisinde insan - kaza- nın her türlüsüne maruz kalır. Bozuk kal- dırimin üzetinde ayağı burkulmak, — dört yol ağzından geçerken, havalanan toz bu- lutundan gözleri kör olmak, berber dük- |kânından sokağa fırlatılan bir tas dolusu çirkefle baştan aşağı ıslanmak, pencereden atılan yağlı bir kâğıt parçasını suratına ye- mek, çarptıktan sonra: «Varda!» diyen hâ- mâlin sırtındaki küfeye takılıp elbisesi yır- tılmak, öbür yana bakaraktan, gülle gibi kapıdan dışarıya fırlâayan saygısız kahveci çırağı ile çarpışıp yere yuvarlanmak, köh ne bir cumbanın altından geçerken tepesi. ne taş düşmek, İstanbul — kaldırımlarında yaya dolaşmak mecburiyet veya gafletin- de bulunan zavallıların mukadderat — ki- taplarında önemli bir fasıl teşkil eder. İşte ben, dünkü gün bütün bu kötü ih- timalleri göze alarak gezintimi yaptım. Hava cidden Iâtifti. Meğer — İstanbul, temiz tutulursa, ne kadar da güzel oluyor- muş! Etrafıma bakına bakına, âvare da- Taşıp duürürken, şurada, burada, ikişer ü- çer kişilik gruplar halinde hafta — tatilinin zevkini çıkarmağa çalışan halkın da bazan arasına sokuluyor, sözlerine, — Jâtifelerine kulak misafiri oluyordum. Bir aralık, yarısı kahve, yarısı da şer-, betçiye kiralanmış olan bir dükkânın önün- de durmak, soğuk bir limonata içmek iste- dim, Şerbetçi bardağı yıkarken, kahveden çıkan iki kişi ağız dalaşına tutuştular, Bi ötekine haykırdı: — Sana söylüyorum, efendi! Bu hitaba maruz kalan, irkildi ve ce, vap verdi: — Efendi, babandır! — Ne demek istiyorsun? İş vahimleşiyordu. Bereket versin ağır cevaplar alıyor. İçlerinden kendisine en uygun şeraiti teklif eden müesse - seye giriyor. Genç kız işe girdikten sonra ikinci yazdığı mektupların neden böyle te - 1, nişanlısı bir gazeteciye an- latmış, ve gazeteci, bunları gazeteye yazmıştiır. Genç kız fevkalâde güzel — olduğu kadar da fotojeniktir. İkinci yazdığı mektuplara birer fotograf iliştirmiştir. ... Leon Blumun gazeteciye cevabı Leon Blum kabinesini teşkil ettik - ten sonra kendisile konuşan bir gaze- teci: — BSiz, demiş, kabinenizi çok az za- manda teşkil edebildiniz. Leon Blum gazeteciye cevap ver « miş: — Çok az zamanda değil, ben bu kabineyi teşkil edebilmek için doğdu- ça HELİMAE eit Z Z gdapazanı, 6 —- Leke, al. 7 — Âmil, bi. 8 — Me, melâl, 9 — At, ata. 10 — LA, isal, ma, || — Kalabalık. Yukarıdan aşağıya: 1 — Limonlu, al, 2 — Er, tak. 3 — “|Kaymakam. 4 — Hademe, il. 5 — Ana, İsa, 6 — Ten, pil, ab. 7 — aceba, mala. 8 — Azamet. 9 — Kartal, Lâmi, 10 — İt araba, ak. 11 — İki, ilk. İNANMA! başlı, pişkin bir adam olan bizim — şerbet- çi; bu: «Ne demek İstiyorsun?» diye mu- arızının yakasına yapışan herifin kolundan tutlu, Çeki — Öyle yal dedi. Neden öfkeleniyor- sun? Baban efendi idi.. sen ise, bugüne bu- gün «Bayo sın! Bu adamcağız sana — onu demek istedi. Bayıldım mantığal (a Ü Biliyor Musunuz ? |. — Camı ilk olarak kimler icat etmiş- lerdir? 2 — Osmanlı vezirlerinden Hezar Pa Te Ahmet paşaya niçin #Hezar Parey lâ. kabı takılmıştır?. 3 — Apis öküzü nedir? 4 — Roma imparatoru Neron'un ana- sınin ismini bilir misiniz? (Cevapları yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları | — Eâle devrinin meşhur şkiri — Ne- dim İstanbulun Beşiktaş — semtinde Arap iskelesinde orururdu. 2 — Erkeğini öldüren hayvan örüm- cektir. Dişi örümcekler kurdukları — yuva- da bir müddel sonra 'erkeği öldürür ve ba. zan bir eş temin eder. 3 — Amerikanın ismi, Kristof Kolomb» canbaz oynadığını görmüş, merak- etmiş, arkadaşlariyle- bera. || (. D . Ösi Gefa bu yeni dünyaya gi- evde almağa gitmiş.. Nu- İSTER İNAN İSTER İNANMA! ber elinde Karnesi anbazı seyre koşmuş. Canbamn hayret ve || e i AYA Yi anilerülesin lll öcü Ka S e AA Ge tü ÜF DT e n L İK güra karesini kaptırılış ve kalabalık içinden bağınp haylırar y ifi Üü aati b güre karmesini kaplırrmı ve kalabelik içinden bağınıp haykırır || Amerikanın kârifi olarak bu adam tann hhi İçinde kaybalkaptür. Çöeüle: hdi hydenğaramşlüre ce'e izafeten konulmuştur. Uzun — seneler mış, fakat bilâhare Normandların ve Krim taf Kolomb'un yeni kıt'aya ayak — bastığı tesbit edilmiştir. 4 — Amımon eski Misirliların — güneş tanrısıdıe. Teb şehrinde bir mabedde du rurdu. ş