29 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

29 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Sayfa “9 Hikâye İ Zarafet prensi Yazan: Francis de Miomandre Çeviren: Nurullah Ataç Kendine pek güvenir gibi gözükmek is- | umuz #uallere, kibarlar âleminin imtiyazi temesine rağmen biraz ütrediği elindeki| olan ihtiyat ve incelikle ve bu hassas mus defterle kaleme bakılınca hemen anlaşı -| harririn şöhretini temin eden muzip nüks lan delikanlıya: — Buyurun, oturun, monsieur, dedim. Oturun, hele bir cigara yakın. Not alma- ğa hiç lüzum yol ikkat ettim, not alı - nınca İnsan istediği, bildiği gibi söyliye - Oyun oynamak ihtiyacı nasıl doğdu? İnsan hayata gözlerini açtığı zaman çeşit çeşit hayvanlar, kendine benzi - yen bir sürü mahlüklarla karşılaştı. O- nun yaşadığı ilk devir en zaruri ihti - yaçlarını düşünmekle geçti. İnsan bu sırada acıktıkça karnını doyurmayı, fırtınalar koptukça bir yerde barınma- Londra #abıtasına karşı 6 muharrir: 4 1 9 * SKALYONUN ÖLÜM Son Posianın teirikası:34 Yazan: Russell Thomdike (o İnun başıma belâ kesilmesine sebep ol İngilterenin en tanınmış altı 26- Eba bü düdin bali, ibi de bıta romancısı Margery Allington, a ” si Anthony Berkley, Frecman Vills telerle cevap verdi. Biz konuşurken, nasıl sa açık kalmış bir kapıdan renk renk, çe « şid çeşid boyunbağılar gözüküyordu; buna lar, menekşe dalı bir çubuk üzerine sıra « lanmış (evet, bunları görünce insanın has Grofte, Father Ronald Knox, Do- rothy Sayers, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı zabıta Tomant yazıyor ve katillerin keşfi Bi İngilterenin en maruf zabıta mü- fettişi «George Cornish» € bırakı- yorlar. Bunlardan üçünün eserleri- Ri okudunuz. Polis müfettişi de fik- rini anlattı, Şimdi dördüncü mu- vir Russell Thorndikenin eseri lamıştır, iğ Bu eser bitince gene polis müfet- tişinin hatili nasıl tayin ettiğini ken- di ağzından dinleyeceksiniz. A ktabanın bu türlüsünü, Allah *<ye vermesin. Buna akraba değil, yarbelân demek daha doğru olur. Çün- vi musallat olmadığı bir şey yoktur. in müdahaleden korumak istediği- — her şeye, muhakkak pençesini u- tır Ve sizi rahatsız etmek için ne yap- mümkünse yapar. Eviniz, canı- malınız, hürriyetiniz, elhasil hiç #eyinizi bu adamın elinden kurta" ınız. İşi, gücü hep bunlara taar- ederek, bunları istismar (o ederek mamak; ve sizi can evinizden vura bk) hayattan umduğunuz bir dakika- uzur ve istirahatı sizden esirğeye- vk zevkine, sefahatine dalmaktır. yn üzülmeniz, sıkılmanız, ısuraptan asri bunalmanız ona zerre “Car tesir etmez, O, yalnız kendini Üşünür ve kimi nasıl dolandıracağını, Dasıl kafese koyacağını tasarlar, 1 tatbik ederdi. kesi taciz ettikten, herkesin sab- ğ ! tükettikten sonra bana musallât > 48, beni de istismar etmeğe, beni imsafsızça yolmağa başlamıştı. Kendisinde her kusur vardı. ü i, kendine acımayarak içer, iç kça bozulur, bozuldukça âlemi rahat- “Z eder, ve küfrederek, gavga ederek, i na n lı la e akl > : €ndini, isi, anları Tezi ederdi m kendisine uy: hız, bir k İçkiyi nasıl fena içerse kumarı da öy- ardı, Ben vaktile bir sıkıntı geçirmiştim. Bunun tafsilâtını uzun uzadıya anlat- İmağa hacet yok. Çünkü bunların asıl mesele ile alâkası pek mühim de değil dir. Hâdise bir cinayetti. Ne yapacağı- mı şaşırmıştım. Derhal Skalyona koş- tum ve derdimi anlattım, Skalyon me- seleyi öyle evirdi ve çevirdi ki hâdisey- le hiç bir alâkam yokmuş gibi kurtul. dum. Keşki ona gideceğime zeki bir avukata gidip hâlimi anlatsaydım. Çün- kü bu zat, beni bu hâdiseden kurtar- mak için gösterdiği zekâ ve dirayeti aleyhimde Domoklesin kılıcı gibi kul- landı. Onun herhangi bir arzusunu red- detmek bu kılıcın tepeme inmesi de- mekti. Skalyon bana çattıktan sonra evve- 18 keseme musallât oldu. Gerçi vaziye- ti iyileştikçe beni taciz etmiyor ve ij taciz etmekten kendisi de hoşlanmı- yordu. Fakat işleri kötü gittimi vazi- yetim çok feci oluyordu. Ondan kaç- mak için her şeyi yapıyor, fakat bir türlü kurtulamıoyrdum. Meselâ onun kalkıp gittiği ve bir kaç gün gelmediği sıralarda evimi değiştiriyor ve adresi bırakmıyordum. Fakat Skalyon nere- ye gittiğimi kolaylıkla buluyor ve ya- kama sarıldıktan başka beni daha fazla üzmek imkânlarını arttırıyordu. Bir aralık, ne isterse yapmasını söyleyerek başımdan atmayı tasarlamıştım. Fakat cesaret edemedim. Çünkü herkesin in yapmak için bütün kuvvetile çalı- şırdı. Skalyonun ağzını kapamak için şim- isterse yapsın, ne söylerse söylesin, ünkü ben, müstakbel karımla karşı Dz ve bu adam tarafından teşhir olunmayı göze alamamıştım. İnsanlar, aşık kemikleriyle, zar - larla, ve kafa taslariyle oynadıktan sonra koşmak, güreşmek gibi oyunlar- olduklarını anlayarak Kuşlardan daha güzel nağmeler yap - imakla eğlendiler, İnsan daha sonra oyunlar ihtira et - meye başladı. Top, uçurtma, bebek ve la, ses sahibi yı, güneş battıkça emniyetli bir yerde uyumayı düşünüyordu. o Yalnız hay- vandan değil, kendi korkmakta idi. Gitgide yaşadığı muhite alıştı ve kâh bir dişi aslanın yavrulariyle oy » naşmasını, kulaşrın uçuşmasını, may- munların ağaç tepelerine tırmanışları” Dı ve dallara tutunarak £ sallanışlarını, karıncaların alay alay yuvalarına gi - dişlerini seyre vakit buldu. O da hem- cinsi olan insana yaklaşmağa başladı ve böylece insan tabiatten arkadaşlığı öğrendi. Arkadaşlığın başlaması ile © namak lüzumu da doğdu. Yer de bir arada yaşayan ne kadar mahlâk varsa hepsi oyun oynarlar. İnsanlar, ilk önce sedef kabuklariyle, taşlarla, ceviz ve fındıkla ve bunlara benzer şeylerle oynadılar. İptidat insanlar bu çeşit şeylerle oy» narken hayatı da öğrendiler ve haya tın iç yüzüne akıl erdirmeğe başladı - lar. cinsinden VEİ dedikodusuna | tahammülüm yoktu, |büna benzer bir çok şeyler icat etti ve Çünkü Skalyon beni en korkunç 46 bu oyunlara, eğlencelere zekâ eseri kilde teşhir eder ve bana azami fenalı-|olan şekiller verdi. Bu sayede insanın zekâsı inkişaf etti, İnsanlar, bir zamanlar çatal biçi - mindeki ağaç dallariyle oynadılar ve diye kadar bütün arzularını yerine ge-|bunlarla oynaya oynaya sapanı keş- tirdim. Fakat kararımı vermiştim, ne| fettiler. Uçurtmalarla oynayarak bu sayede yelkenleri icat ettiler. Daha kendisine on para vermiyecektim. Tam sonra, gimşeklerle oynadılar ve netice bu sırada talih yine ona yardım etti.| de elektrik kuvvetine hâkim oldular. İnsanlar hava dalgalariyle oynadılar ve nihayet radyoyu keşfettiler, Oyunun insan hayatındaki değeri de oy” miyor, Dinleyin, yeter. Siz bir mülâkat bs- tiyorsunuz, değil mi? Ben daha ileri gidip size hayatımı anlatacak, itiraflarda bulu - nacağım. «Hayret ediyorsunuz, değil mi? Siz za- rafet hususunda hakem diye tanınmış bir dandy'ye danışmağa geldiniz; öyle bir a- damın ihtiyatlı, ketum, kısacası azametli bir insan olması lâzım... Gerçi öyle ama dünyada kimin zaafı yoktur ki? Hem sizin gehreniz. hal ve tavurlarınız bana başka bir delikanlıyı hatırlattı; o delikanlı... An- latâyım. «Yirmi yıl oluyor, © zamanlar müthiş surette toy, bir yığın tatlı hülyaları olan tum. Evet, monsicur, size çok garib gelir, belki de inanmazsanız, bu evin bu daire- de. Ama o zamanlar şimdiki gibi senede yirmi bin değil, iki bin frank verirdim; günkü o zaman pencereden bakınca etraf- ta şimdiki manzarayı her yandan kapatan çirkin, çirkin çimento binalar yok, yabani çiçeklerle dolu arsalar vardı. Ev de boş, bomboştu. «Bir sabah, o aşk ve parasızlık günle- rimin yoldaşı Leonore, koskoca ve tam- takır yatak odamızda bir şilte üzerinde w- rken ben de burada oturmuştum, ama ümdeki masa boyasız, cilâsız bir şeydi; arkada da, beş yüz liraya aldığım bu Fe» İemenk halısı değil, kanadları çıkarılmış bir kapı vardı. Tavana iple asılmış ve doğ- rusu zarafetle sallanan bir de boyunbağı asacağı sallanıyordu; bunların tuhaf ame- rikanca bir ismi var, bir türlü beceremiyo- rum... Arma © zamanlar bu bana, ziynetin son derecesi gibi geliyordu. Zaten evin içinde kıymetli eşya olarak bir bu vardı. «Birdenbire Leonore, arkasında bü » rümcük taklidi gömleği ile, önümden çıl - gınca koşarak, yıldırım gibi geçti; bir ta- raftan da: «Biri var! Sofada bir adam var! Nasıl girmiş?» diye bağırıyordu. Bo- yunbağıların teşkil ettiği perde arkasına girdi. «Tam vaktinde saklanmış. Onun arkası sira içeri, şaşkın ve resmi bir tavur takın - muş, tıpkı size benzer bir delikanlı girdi, önümde hürmetle eğilip şöyle bir nutka başladı: Muhterem üstad, Acadömie Fran- çaise'in ahlâki seviyesi hakkındaki fikrinizi öğrenebilir miyim? Ben Scagnarelle illus- turna böyle menekşe dalı gibi hep esiri şeyler geliyor), Füsunkâr muharririn eme rine intizar ediyorlardı. Genç neslin yetişs ördiği üstadlardan biri olan bu büyük nü harrir, zarafet âleminin de prenslerinden dir. Onun ceket yakalarının eni ve yele « ğin ne kadar açık olması hakkındaki söze leri, bazı muhitlerde son ve kat'i hüküm dis İye karşılanır...» «Böylece devam ediyordu. Bunu oku yunca evvelâ tüylerim ürperdi. Kendimi gülünçlük altında ezilmiş hissettim. Lfonor$ beni teselliye bile çalışmadı. 4— Zavallı yavrum, dedi, artık mali voldun. Sen, düşmanım yok dersin ama »İişte varmış. Bakalım sana neler edecek « leri» «iğonore yanilmiş. Ne yapsın? Paris lilerin kolayca aldanma kabiliyetini, o müt« hiş saflığını hesaba katmamıştı. O coşkun satırların gazetede neşrinden üç gün sonra on iki kadar mektub aldım; bunları ya « zan dostların biraz çimdiklemek istediği belli idi amma hepsi de bunun bir nevj «zafer» olduğunu kabul ediyorlardı. Big mektub da terziden geldi. Üç senedir beni bedava giydirip kuşatan terziden: adam» cağız. benimle hususi görüşmek şerefing nail olmak» istiyordu. «Daima bedbin olan Ldonore bu sefet de: «— Tamam, dedi, alacağını istiyecek..W «Yine yarılmiş. © «Meşhur müşterimiğ dediği adamın karşısında heyecanından tite riyen zavallı terzi, halasının öldüğünü, kendisine üç yüz bin frank miras kaldığı nı, işini büyütmek istediğini anlattı. Bana kendisini ahbablarıma (tavsiye (etmem mukabil yine bedava giydirip kuşatmaği teklif ediyordu. «Ben hiç çekingenlik göstermedim. Aya da altı kat elbise ısmarladım. O, sekiz kağ lerle salonlarda, eğlence yerlerinde dolağı maktan başka bir borcam yoktu. Bütün gazeteci arkadaşlarım da o sanatkârla tas pıştı, hakkında medihkârane fıkralar yazıp giyindiler, benden de Paris'in en şık ada » mı diye bahsettiler, «Üç sene Paris beni pek bayağı buldu ama benim «fırkam» dayandı ve nihayef galebe çaldım. Mondial - Fashion (Dün ya modaları) gazetesi, eski başmuharriğ duc de Basan'ın makalelerini o çürüteceNi yyDardı Ben bu kadını görür görmez sevmiş, | derece mühimdir. trö'den geliyorum. makaleler yazmak üzere beni ayda üç bin Kumurı kazanmak için oynadığından! ona derinden bağlanmıştım. Müstak- (77 “ «Ben, yıkana yıkana rengi atmış mavi| frankla aldı. İhtiyarın gücüne gitmiş, yü « kaybettikçe küfrü basar, kazananlara |bel karıma her şeyimi anlatmış, yalnız KYIM basma pijamamın önünü ilikleyip ciddi -İreğine indi. Metresi de benim metresim ok TA yetle: du; bunun üzerine kıskançlıktan deliye e *z olur, onlarla kavga etmek için Mi 7? bulur, rezaletten korkan a râstgelirse avuçlarında ne Skalyon ile alâkamı saklamıştım. Be- hr yolunda idi. Skalyona bir haylı para yedirmiş ve «— Monsicur, dedim, o kubbenin al- tında en aşağı otuz mütereddi var ki bun- ların da yarım küçük kızlar peşinde ko » dönen Löonore, bütün bu hallere sebebi yet veren odur diye, Scagnarelle illustrd müdürüne revolverle hücum etti. Öldüres Vi bae : ii bol yetis ea, Piri toplar ve defolup gider. zam balde Mv ye SESİ Ü kut sene pi medi ama ba kal, benim şöhretimi temin hı, “iten ko:kmayan adamlarsa kan-İşirdi. Sonra nişanlımın 3002 #Üş çeyrek saat bu minval üzere de »Jetti. Amerika'ya, boyunbağı nasıl bağlanığ üz ücadeleye girişir, sonunda Ya |göre bir iradı vardı. ör rriniii Hm |koşmi sene vam ettim. O delikanlı da yazıyor, hiç dur- | mevzuu üzerinde konferanslar vermeğe das Bözü yarılmış bir halde sokağın) . Skalyon'dan en çe! » , jmadan yazıyordu; o da benim kadar cid-İvet olundum. Şimdi zenginim, bildiğim gis kşçında kalır, yahut karakolun birlsıra buydu. Halbuki bürriyetime en e di idi. Arasıra odada eşya bulunmamasına |bi yaşarım. Bütün bunlar da işte o deli « inde sızarak sabahlar. sahip olmak istediğim pe aylak im CUMA şöyle göz ucu ile bakıyordu ama onu en|kanlının, size bir kardeş gibi benziyen des a ma, - i üser- du. Bu adamın, beni al Giyen m az çok alâkadar eden hiç şüphesiz boyunbağı | likanlının sayesinde oldu. Kapıyı açık bus — ari eline heniz Deki soymasının karım « tarafından | | SABAH |, leyejlMSAK İlasacağı olmuştu. Mülikat bilince, sanki lamayıp da çalaydı ben şüphesiz akılı, al dl AN 8. | D. İl Victor Hugo ile konuşmuş gibi bir heye-|0 eski boyunbağıları kaldırırdım. Astı, ; ovarın sonu gelmezdi. Kedinin ser- m erdim anlaşılmasını kat'iyen mr m“ 6 canı vardı; teşekkür edip gitti, İki gün son- «Size sırrımı söyledim; ifşa edilirse bas lam evvelâ serveti mahvolur, GA İ amman ra Seagnrelle illustre'de koca kocü harfler-|na bir zarar gelmesinden korkmam. Çünkü a evi barkı yıkılır, nihayet Yeni Neşriyat le ismimi, altında da gu satırları okudum: azarsanız kimseyi inan ding, ağa düşer, fakat yine onun | : «Genç üstad bizi, mutad nezaketi ile bir mizah muharriri sas Hü kurtulamazdı. Demesten — Tarihin en büyük hatiplerin | | | 4 karşıladı. Arkasında, rengi tayin edilemi- Ama, kim bilir? Belki bununla ise tanının hürriyeti uğuruna başı ko- 12111116110119/a1f21)£ yecek, fakat tâbir caizse üslübunun rengi» temin edersiniz... iğ çekilmez, yüzüne bakılmez, vermek N bir Adamı. yaraşmaz mel'anet rabe adam bir müddettenberi ak- #okuldu ve beni mah- Yetmez nde b itim 2 başladı. Bir müddet tahammül İaşri SE akaş bi kendisine para yetiştirdi mıştım, Sonra vaziyetim mü- MİL le Ma değildi, Sıra evin eşyasını aşırarak e Verdiz.* Yetiştirmeğe gelmişti. Para Teke idiz ve kendisine baktığıma gö- basılmış ve Kitap halinde çık - den £ ili dursa... Hayır, dünyada 8iz- pa ADAYI — 125 ine sayısı çıktı. İçinde Raya, yoktur. İşi gücü, ırzınızı, Unuzu didiklemekti. i bu , ; Yondu, Ben de demindenbe- düm, Sk olduğunu söyliyen bu a-| aray, E. Henrlet. ri dendir. Va! la altında Yi kaleminden Ç fat tarafından İnkılâp üniversitelerinde aşamıştır, Meşbur Plütark'ın Mil törcümei hâli Haydar Ri- Deliktaş ierimizden Ruhsatinin haya- iirlerini ihtiva etmektedir. Güzel Dr. At Emr, Dr. İzsettin Şa- lu, Russel Ovven, G. H. Pen- Barteleni yazıları vardır k mühendisleri birliği ta- bu mecmuanm 13 üncü ,ail Hakkı, Di Hümü Cınti T. Di. D — Tür rafından çıkanlar ne pek uyan bir ev elbisesi vardı. Sordu - daha buyurmaz mısınız?» yaptı. Buna mukabil benim o güzel elbise« lü min akrabam olduğ iy, rabam olduğunu 1 etmiştir. day 3m: Halbuki bu akrabalık © kam)“ © İzmirde çan bu edebi, terbire- Ni EYİ “de Mzaktir ki onu keseme ( musallât İvi ssyel mecmyanm A v 9 Kai 22 câcme musallât etmesi ber- ete nakıN HAYATI — Meşhur M LİME Yeh LU Yeke, <vime KARI seridir. Nacl Ecer tarafından Eli u, p Fakat budalalığım o yüzünden |yüyük bir Musallât etmesine sh ÜZ göstermiş ve nihayet gr |yetler, ypreiler VAP

Bu sayıdan diğer sayfalar: