vt “ Tarihitotrika ,, No. Harp safının önüne geçmiş olan al- ti Galeas ile diğer amiral gemileri de bu büyüklüğe yakındı. Sol cenahın ö- nüne geçmiş olan ve Magosa kuman - danı Bragadino'nun oğlu Ambroçyo i- le yeğeni Antanyo'nun kendi parala- rile yaptırdıkları iki büyük galeas, îd"" yanların ancak yarıst kadardı. Asker- ee de Hiristiyanların sayıları çoktu. ÇK T yi Barut dumanları arasında... Don Jan, yanındaki zabitlerle ve ce- nahların filo kumandanları vasıtasile askere bol bol yiyecek ve şarap ver - dirmiş, harbın nasıl yapılacağı hakkın- daki son nasihatlarını bildirmişti: — Toplar düşmana yakından ve hep birden ateş edilecek, arkebüzlerin yaylım ateşi için hattâ üç dört adım yaklaşılması beklenecek. Düşman ge- milerinin güvertelerine ve bordalarına nişan alınacak. Saflar sıkı tutulacak ve her safın gerisinde, açılacak boş - |lukları kemen kapamak üzere ihtiyat asker bulundurulacak. ... ... ... Don Jan şimdi küçük ve hızlı bir ge- miye binmişti. Merkez ve sağ cenahı teftiş ediyordu. Bu sırada bir elinde bir haç tutuyor, hep birden harbe girilme- sini söylüyor, zaferin kendilerinde o - Tacağını, papanın bu harbe girenlerin bütün günahlarını affettiğini bildiri - yordu. Kastil büyük komanotörü olan - Don Lui dö Rekezens de baş kuman - dan namına sol cenahı gözden geçir - l baş direğinde kırmızı atlas üzerine Zül. (*) 216 ayak uzunluğunda otuz — altı çilt kürekli, içinde tekiz yüz kadar asker kürekçi bulunan ve Türk — donanmasının en büyük gemisi olup kaptan paşalarla ve- zirlerin binmelerine mahsustu. Venedikli- lerin (Ba'ardiz) kelimesinden bozmadır. e iceli 44 fikâr (**) işlenmiş olan bir bayrak dalgalanıyordu. Kıç taraftaki sancak gönderinde ise gene kırmızı ipek üze- rine müselles halinde üç beyaz hilâl Bu ay Baro mecmuaamda neşrolunan |henim rahmetli asıl babam bize ana, gö kş A ü l KOŞ avukatlık kanunu projesi hakkında her a- baba, karı, koca evlât, kardeş yürekle- DENİZ YAZAN: KADIRCAN Kaflı du. Pertev paşanın ayni renkteki bayra- Bında bir sıra da üç hilâl vardı. Uluç Ali paşanın gemisindeki bayrak yeşil- di ve üzerinde bazi ayetlerle beyaz pençe bulunuyordu. Diğer Türk ge - Rüzgâr durmuştu ve Patras körtezi |bir göl kadar durgundu. Güneş yük - seldikçe denizin maviliği artıyor, hava - (na kısmet blmryan bir saadet olduğunu söylüyorlardı. Dinliyenler bu uğurda ölüme hazır bulunduklaşımı yeminle bildiriyorlar- dı. Don Jan gemisine mukaddes ittifak bayrağını çektiği zaman Ali paşa da baştardasının bütün toplarile kuru sıkı ateş ederek beyaz ipek üzerine sırma ile âyetler yazılı olan büyük bir bay - | yaklaşmağa başladı. -| Saat on birde rüzgâr büsbütün ke- 'sildi. Kaptan Paşa yelkenlerin sarıl - masını ve kürekle gidilmesini emretti. |Donanma bu kumandanı büyük bir dikkat ve hızla yaptı. Bu saatte hıristi- yan donanmasının ihtiyat filosu olup Marki Santa Krüz kumandasında bu « de hunan otuz galer henüz Skrofa burnu - nun ardından meydana çıkmıştı. Mer- kezin önündeki dört galcas yerlerine geçmişse de sağ cenahın önüne geçe- cek olan diğer iki galeas bir lürlü ile - riye gelemiyordu. Türk cephesi beş bin ve hiristiyan cephesi dört bin metre uzunluğunda idi. Bu yüzden bütün cephelerde bir - den harp başlıyamadı. Zaten asıl harbin başlaması için düşman cenahlarile merkezinin şöyle böyle birer mil (****) kadar önünde olan altı galeasi geçmek gerekti. Güneş tepeye gelmişti. Türk donanması ileri atıldı. | — Kaptan Paşanın baştardası hepsinin 'önünde gidiyordu. Don Janın gemisinde ve diğer ge - |milerde de trampetler, borular çalını- yordu. Hıristiyan donanması ilerliyor- du, fakat acele etmiyordu. Ali Paşanın gemisi Fransisko Düo- 'donun kumandasındaki galeasın hiza- sına geldiği zaman Venedik — gemisi provasındaki otuzar libre gülle atan üç topuna birden ateş verdi. Bu sıra- da diğer galeaslar da ateşe başlamışlar ve yüz yirmi top birden ortalığı kor - kunç bir gümbürtüye boğarak Türk safları arasına gülle yağdırdı. Düodonun attığı güllelerden birin - el ee İakaln.: Tozündüki büyük ve süslü feneri uçurdu. İkincisi onun arkasındaki bir kadirganmn bor - dasını parçaladı. Üçüncü gülle ise baş- ka bir kadirgaya çııııu. (Arkası var) (**) Hazreti Alinin iki tarafh ve iki ça- tallı kılıcıdır. (***) Polşak bu bayrağın Mekkeden getirilen ve vaktile peygamberin kullandı- ği sancak olduğunu yazar. O bayrağın mu- kaddes emanetler arasında daima — saklı |kaldığımı bilmediği anlaşılıyor. Bahsedilen *|bayrak Üüzerinde (Sürei feth) ve kelimci şahadet ile kelimei tevhit bulunan eski a- lay sancaklarından birisidir. (4***) 1752 metre, — Cild ve zühreviye Hastalıkları mütehassısı Dr. IPRUYT Beyoğlu, Rus hanesi sırasında Posta sokağı köşesinde Meymenet apartımam. Telelen : 48353 SON POSTA A vukatlık kanunu projesinin mahzurlu tarafları Avukat İrf'a; Emîn kendi noktai nazarını anlatıyor vukat kendi noktai nazarını yazarak baro- ya verecek ve baro da bu mütaleaları Va. kâlete gönderecektir. Bu yeni kanun lâyihası hakkında avu - kat irsan Emin kendi likirlerini şöyle an - latmaktadır: ' — Bu kanün Alman kanunlarından a- hamıştır. Muhakkak ki aslına faiktir. Fa- kat Alman zihniyetinin tamamile silinmiş olduğunu iddia edemeyiz. Bu kanunda be- nüm görüşüme “göre fazla mikyasta kışla kokusu vardır. Bu kanun başlı başına di- siplindir. Avukatların haklarını tanzim “e- den beş, on maddenin ötesi hemen hemen denilebilir ki baştan başa disiplin madde- leridir. Kanundaki bu esasa göre avukatı mürakabe etmiyen hiç bir kimse yoktur. Müekkiller, hasımlar, hâkimler, baro — ve müstakil bir mevzuu olmak üzere baronun dekanı ve nihayet Adliye Vekili. Adliye Vekili deyip geçmiyelim, çünkü , Vekâlet nam Ve hesabına bütün adliye erkânını he- saba katmak lâzımdır. Gerçi, meslek ve ah- Tâk inzibatı hesabına gayet titir davranmak hepimizin üumdesi ve nakıdır. Fakat haddi- ni aşan her şey zıddiına münkalip olabilir. Ve avukat iğn-i * kımıldanamaz bir hale gelir. Hele Adliye :ı;in işe karışması başlı başına bir tehlike- Çünkü iş bir defm teftiş vadisine dökül- dü mü, dosyalarımızdaki kâğıtların tel, tel okunacağından şüphe etmemelidir. Hele iş biraz müfredatla düşünülürse avukatın işi- ne karışılmıyacak bir nokta kalamaz. Hal buki kanun avukata tevdi edilen sırları her geyden üstün tutmuştur. Gerek hukuk ve gerekse ceza muhakeme üsülüne ait olan kanunla avukatı meslek kısmına taallük e- den hususatta şahadetlen imtina — hakkile techiz ettiği gibi, yeni projede de bu cihet ehemmiyetli bir surette yer almıştır. Hal- buki şahadet meseleai işin yalnız bir tara- fıdır. Ayukat dosyasında öyle sırlar bulu- mabilir ki; bunları şahadet çerçevesinden çok geniş mikyasta düşünmek isap cder kannatindeyim. Böyle önemli bir waziyette müfettişin değil, hattâ hâkimin de avukat dosyasına el sürmesi asla kabul edilmeme- lidir. Şu hale göre müfettiş neyi teftiş ede- cek, kendi Büromda misalirlerime kahve Son Postanin Tefrikâsı: Zehra ağlıyarak: * — Haşa haşa, ben insan evlâdıyım, rinin ne demek olduğunu iyice anlat- mıştı. Bizim aslımız neslimiz Anado- hanun tertemiz saf yaylalarından gel-|demek istediğini tamamile dım.» miş insanlardır. Benim anam süt be-|Allah göstermesin ya, eğet o zam süt bir yürük kızıdır. Anamın dedesi|gelir de Hasan benden bıkar, ve ninesi kaynanalarının her akşam derhal beni bıraksın, istediği genç kız'| dizlerini öpüp onun dualarını alan in-|la evlensin; eğer ben buna o zamafi| sanlarmşı,.. Biz ailenin, hısımlığın, riz. Okumamız, yazmamız yok ama so- yumuzdan sopumuzdan bu yolları er- Hasanımın anası şimdi kalksada beni |çaklığı yapıp evlâdını ondan bıçakla keser gibi ayırmağa kalkmam! Hâşâ efendi babacığım, hâşâ, biz o çeşit in- sanlardan değiliz. Vâkıa anamın adı Aygar Fatma, benim adım Darbukacı ehra amma bizim yüreklerimiz ne bir aygır yüreği, ne bir — darbukacı kalbi... Anama Aygır lâkabını takan- lar onun tam bir gürbüz Anadolu yay- JA kadını gibi iri, kemikli güçlü, kuv- belki de o iki serserinin elinde..... Ömer efendi: gün olur, Allah iyi yapar! Zehra: fena gözle bakması... O ise ki biz on- metli üvey babam olan Ali bey baba, Hasanı, vaktile... Daha çocuk dene - cek yaşta iken içkiye alıştırmışmış... |danberi ilk defa olarak gönül rahatlı Sonra anam daha Ahmedin sağlığın -|içinde bir gece geçirdiler. Zehra geci da evde kendi elile Hasana mezeler ha- | yarısına yakın evine gittiği zaman zırlar, sofralar kurarmış ...Aman Al- lahım bunlar ne #aman birer iftira... Benim rahmetli üvey babam vâkıa çok kalender, hovarda meşrep bir adamdı; fakat mert, namuslu bir adamdı. Ha- kemede münevver ve gayri münevver bü -JSan onun — sağlığında ağzına - içkinin tün vatandaşlar huzurunda daimi bir im-|damlasını koymazdı. Hasan içkiye ha- tihan geçirir. Her hâdise onun şiarı hak - pisten çıktıktan sonra ve bizden ha - kında yeni, yeni hükümler verdirir. Bu ka-| bersiz, nerede alışmış ise alışmış... An- dar geniş bir dekor ortasında müfettişlere | nemin ona kendi elile mezeler, sofralar yer ayırmanın manası ne olabilir? hazırladığı da martavalın maftavalı! Şüphe yoktur ki, Adliye Vekili devle - tin bir uzvu sıfarile tabil bir mürakabe hak- kını hâizdir. Fakat bunu kanun içine koy- Annem ona genç yaşında bü zıkkıma nasıl alıştın? Hay seni buna alıştıran Allahtan bulsun! diye ne kadar söy - duğumuz dakikada iş değişecek ve hudut. |/ at suz müdahalelerin kapısı açılacaktır. Ö - "":l" i mun için bu maddenin kanımdan kayıl MeSEVEL BKOU ikini ve şartsız çıkarılması teyindeyim, —— | — İyi kızim, âlâ, Allah ikinize de Kollektif sigorta teşebbüsü ümit veren |dirlik, düzenlik versin; — yalnız bizim hayırlı bir adımdır. Ancak biz İstanbul ba- | başımızı ağrıtmayın da ne haliniz var- Yosunun hazırladığı tekaütlük projesini da-|sa götün! ğ ba ziyade hale uygun bulmaktayız. — Ne haliniz varsa görün diyeceği- Mevcut avukatlık kanunu meslekimizeİne anacığım, şöyle güler yüzle ikiniz vücat vermekle beraber mnalesef çok ip- bir yastıkta kocayın! Desene! tidaidir, Size küçük bir misal: Sıdıka banım (Hasanın annesinin Bir avukatın hayatı şimdiki kanuna gö-|adı) daha ciddi, fakat onlara acır gibi re baro inzibat meclisile ağır ceza mahke- |bir tavurla: mesi arasında sallantı bir vaziyette idi. Her| — Diyeyim amma kızım, bu benim de- bangi bir suçundan dolayı meslekten çı- memle olmaz ki... kacılma gibi idama benzer bir karar için| — Gmer Efendi ile Zehra: ancak ağır ceza mahkemesine yazı ile mü- Olkur inşallah! racnat etmek hakkı vazdı. — Peki, ben de dun edeyim de ol Bu heyet hâdiseyi sade kâğıt üzerinde tetkik eder ve avukatı çqğım.d.nuîümh_ sun... Olsun amma. Hasanla aranızda rar verirdi ki bu karar kat'idir. Meslek ica- | bayli yaş farkı olmakla beraber sen de ba, sağı, solu ister istemez kıran bir avukat |daha genççe sayılırsın. . ;_lî_ı_hıı bıf:_ı bir meslek adamı için bu ne büyük bir teh-İyiz işlerinde avakatlarla hâkimleri ayni va- likedir. Fakat yeni kanun projesi bu kor-İziyette tutmak, ve yüz temyiz talebinde el- kumuzu, ortadan yok etti. işte kanunun iyi|li bir tanesi reddedilen, avukatı iki senc müddetle temyiz hakkından mahrum et « Vekili nam ve hesabına ailiye müfettişle- içirip içirmediğimi mi? . Avukat her an teltiş altındadır. Mah - Iğunu şiddetle takip etmektedir. Bunun biz|hatadır. Çünkü temyiz içtihadına rağmen avukatlarca çok büyük bir ehemmiyeti var- |avukatın bir içtihadı vardır. Ve bir avukat dir. Birişinin davası oldu mu hemen ko -| bileğine güvenerek yeni — bir — içtihat ka- açmak — teşebbüsünde — bulunabi - misyoncular harekete geçerler ve gu avu- pisi Bir avukatı bu mübâarezeden u - kat cahildir, bu şerefsizdir, öteki acemi -|lir. akrabalığın ne demek olduğunu bili -|man ölüsünü öpeyim... ları öğrenmişizdir. Onun için benim | sın, haydi kalk, hanimın boynuna sa" |buradân tokatla koğsa ben yine o al-|tık kızım desin! vetli gövdesini çekemiyenlerdir. A -|met böyle ise böyle olsun, çöp ça nam ve ben ara sıra şurada şunu bunu | böyle çattı ise biz ne yapalım? Haydi pataklıyorsak fena mı yapıyoruz san-|bakalım, göreyim sizi, ele güne karfi ki> Bundan üç yıl önce anam yetişme- | yüzümüzü kara çıkarmayın; karı kocâ . se idi Hasan o akşam Allahın kırında|olduktan sonra da gene böyle geçi — Ne ise, uzatma kızım, uzatma, |ikinizin de gönlünüz olsun; artık bi — Ona amenna! Lâkin benim gücü- | kiyi birak, içkiyi bırakmazsan sonunu! me giden hanım validemizin bize hâlâliyi gelmez! dan böyle fena göz değil, merhamet, |bir iki gün daha müsaade, bir iki g şefkat, analık bekliyoruz. Benim rah-|sonrâ işe başladığım zaman onu da bi Yazan: Osman Cemal zaman geçip te sen biraz daha yı nınca ne olacak? — Ne gibi? — Ne gibisi var mı, Hasanın gümrah bir zamanında sen ona... — Anladım anacığım, anladım; ağzımı açıp ta bir şey söylersem ana ÖmerEİux_ii: — Kızam, sen melek gibi bir kız rıl, yanaklarından öp te o da sana ar Zehra Sıdıkanın boynuna sarılırke Hasan uyku sersemliği ve gecelik em tarisi ile odadan girdi. | Ömer Efendi oğluna: Haydi oğlum, sen de annenin bo nın gözlerinden yaşlar boşandı. di bir oğlunu, bir Zehrayi kokluyor: — Ne yapalım, diyordu, kader nin! Ana baba sözü dinleyin; şunu bunun sözüne bakmayın; haydi artık riniz oğlum, biriniz kızımsınız. (So ra oğluna dönerek) sen de artık bu iç” — Bırakacağım anneciğim... Banaâ rakıyorum... O gece Zehra ile Hasan, ne zaman lerek kendi annesinin boynuna sarıl dı: — Anneciğim, oldu, her şey oldu. bitti. Sıdıka Hanım Hasanın benim evlenmesine razı oldu. * KM0 Ret Hasanın bir iki gün sonra bula bulaâ © bulduğu iş ne idi biliyor musunuz: Tiyatro amatörlüğü... Hürriyetin ilânından — sonra İstan buldaki okur yazar gençlerin bir kıt mi tiyatroya, tiyatroculuğa — atılmış; || her tarafta çeşit çeşit amatör heyetleri | meydana çıkmışlı ...Şehrin bir yerlerinde müsamereler, nutuklar, mo” | noloğlar, temnsiller gırla gidiyordu. le Şehzadebaşındaki kıraathaneler, ti * || yatrolar bütün günler ve bütün gece“ ler amatörlerle dolup dolup boşanı yordu. Hoş, İstanbulun başka semtle ri de Şehzadebaşından pek aşağı kab © miyordu. Bu arada Hasanların sem * © tinde de bir amatör takımı peyda ol muştu. Bu takıma o semtin okur yazaf gençlerinin çoğu dahildi. Hapisten çı İ da Zehra ile evlenmesine annesi razi || olduktan sonra tuttu, semtlerindeki bu amatör takımına girdi. Ooh artık de* likanlı kendisine en uygun işi bulmu tu! Artık gece gündüz varsa tiyatror || yoksa tiyatro... Bugün Şehzadeba yarın Be , öbür gün Kadıköy, di ha öbür gün Beşiktaş, Ortaköy boyu na gezmeğe başladı. Arkadaşları aralarına yeni giren sanı çok beğeniyorlardı. Çünkü o, ken” disine verilen rolleri henüz yeniliği rağmen çok iyi becerebiliyordu. Hele f| bazı taklitli rollerde, monoloğlarda, s0* V lo numaralarda Hasan pek muvaffak dir filân diye ellerindeki on karayı -İzaklaştırmak —adalet —hesabına — yazıkloluyordu. Hasanın bilhassa temsiller- | katların alamâ süşmekten çekinmezlerdi. İolur. Çünkü müvekkil temyiz talebinde - |den önce sahnede tek başına Ulah t: Yevi kanun bu gibi mütevassıt kimseleri| rar ederse ne yapmalıdır. Adli evrakı yaz-||idi ile yaptığı canbaz kızı numa ı hapiz cezasile tenkil etmektedir. tarafı. Sonra yeni kanln avukat komisyoncu -İmektir. Bence bu mülâhaza başlı başma bir Bu kanun mahzurlarından birisi de teme | tidir, mak avukatların imtiyaz ve mükellefiye- | Dek beğeniliyordu. (Arkası var) j