Bi B f :1_ p T ':', | | r. | E. | ! aT ŞFT TER ŞŞT NÇTT GAŞ CifTE Sayfa SON -POSTA Mayıs” 13 aa Hergün Teşkilâtı Esasiye Kanunu değişiyor . 12 yaşında bir âlim — . — u — & Teşkilâtı Esasiye KanunuDeğiş ı temel direğidir. Devletin tayin eder. Bütün dan alır ve ondan mülhem olarak tefsir eşkilât Esasiye kanunu — devletin şeklini © kanunlar kuvvetini on- olunur. 'Türk teşkilâtı Esasiye Kanunu yapıldı- ö zaman Türk devletinin teşekkül devri idi. Daha ana fikirler tamamen — tebellür etmiş değildi. Hâkim olan ruh liberalizm di. Ve teşkilâtı esasiye kanunu yapılırken daha ziyade liberal fikirlerden mülhem o- larak hareket edilmişti Halbuki © vakittenberi dünyada fikir- ler yürüdü. Yeni devlet prensipleri, yeni rejim şekilleri ortaya çıktı. — Liberalizmin iflâs ettiği anlaşıldı Mahiyeti dinamik olan Türk inkılâbı da ©n üç yıldanberi inkişaf etti. Mübhem fi- kirler vüzuh kazandı. Ana prensipler te- bellür etti. Ve devletin günden güne libe- daha zi: ü görüldü. de devlet- çiliğe doğru yörüd Teşkilâtı Esasiye kanunu olduğu yerde durduğu i- ralizmden uzaklı çin, bü yeni fkirleri, bu yeni prensiplesi ve bu yeni düşünüşleri ifade edemez oldu. Bu aykırılığı ortadan kaldırmak, — ve teşkilâtı esasiye kanununu inkılâp re) nin tam bir ifadesi haline koymak İâzın dı. Recep Pekerin bir ders esnasında teş- kilâts esasiyede — değişiklik — yapılacağın- dan bahsetmesi bu zaruretin fi'il haline ge- tirilmesi zamanının geldiğini gösterir. Halk Partisinin altı umdesi yeni teşki- İâtı esasiye kanununun ana hatlarını teşkil edecektir. Memlekette bir fırka vardır, ve hükümet o fırkanın mümessilidir. Devlet teş kilâtı o fırkaya dayanır. Binaenaleyh dev- het nizamının da fırka programına uygun olması tabii ve zarutidir. * 12 Yaşında Bir Âlim eçende yine bu sütunda Sovyet Rusyada genç istidatları naml “tiştirdiklerinden bahsetmiştim. Mektep çocukları boş zamanlarını mü- zelerde, lâboratuarlarda geçiriyorlar. Bu- rada serbesiçe tecrübeler yapar, yeni yeni ihtiralar ortaya çıkarırlar. Bu ihtiralar se- ne sonunda büyük bir sergide teşhir olu- nur. Liyakat gösterenler hükümetin him yesine alınarak hususi surette ler. ye- yetiştirili: Dün Tas ajansı bu suretle yetişen 12 yaşında bir âlim çocuktan bahsediyor. Kiyefte 16 mayısta genç ülümler kon- gresi toplanıyor. Bu kongreye 400 — genç iştirak ediyor. Ve bunlar arasında 12 ya- şında Boris Korenblum isminde bir çocu- ğun adetler nazariyesi hakkında bir tapor okuyacağı bildiriliyor. Bu çocuk, yaşının küçüklüğüne rağmen, bu yıl Kiyef üniversitesini bitirecektir. İş- te genç istidatlar böyle yetiştirilir. ve böy- le yetiştirilince de böyle netice alınır. Özlü sözler: Ormanların ve derelerin Tanrımı! Bi iyi insan yap, dışımızda bulunanları içimi- ze uydur. Akıllı ve samimi olanları hakiki zengin yap ve sana altınlarını dökenleri goğalı. Sokrat Ölüm unutuş ve unutuluştur. R. de Campoamor Evlenmenin aşkı artırması, — şakadan zengin olmağa benzer. William Wycherley Sevgilime gecenin uzun siyah saçlarını verdin. Gözlerine yıldızların yakıcı güzel. liğini koydun, vücuduna ayın masum sol- gunlüğüunü saçtın. Ey Tannı, gökleri du- daklarıma yaklaştırmak istedin değil mi? Mevlânâ Celâleddin Rumi Ölüm yalnız uzak bir sılaya benzer. Samvel Butler Ölüm Allahın emri, ayrılık olmasaydı. | Türk Halk şürlerinden Tutmaz olür tutan eller Çürür şol söyleyen diller Sevip kazandığın mallar Varislere kalır bir gün K Yedi perdelik dram B Dünya bir sahme, Biz aktörleri. Yedi perdelik bir dram oynu- nür. Ve nihayet göçüp gideriz. | yoruz. Sahnede kimimiz rolümüzü muvaffakiyetle başarırız, kimimiz Birinci perde çocukluk devri. Ma'sum, kaygusuz, temiz bir ha- | beceremeyiz. Bazımız baş role çıkar, bazımız figüran olarak sah- yat, İkinci perde mektep devri. Üçüncü perde zençlik. Şakespcarın | nede görü dediği gibi volkan gil yanılan devir. Dördüncü devir — askerlik, ve ideal devri. Beşinci devir olgunluk devri. Ondan sonra düşüş | künse baş role çıkmak, başlar. Altıncı ve yedinci devirde hastalık, zaaf, ihtiyarlık rü- |oynamak hepimizin gaye Haya: sahnesinde rolümüzü muvaffakiyetle yapmak, ve müm- ya biç olmazsa esaslı rollerden - birini olmılıdıv. SÖZ ARASINDA Namus ve şerefinden Hiçbir şey kaybetmeyen Hafif kadın Avusturalyanın doktorları yeni bir gi meşgul olmaktadırlar, genç bir kadın, kesafet * itibariyle sudan ha- YA KF olduğunu iddia elmiş ve ne kadar Uuğraşırsa — uğraşaın, suya batmağa muk- tedir — olmadığını söylemiştir. Pareker isminde olan bu kadın namus ve şerefinden hiç bir şey — kaybetmeden tam manâsiyle hafil bir kadındır, * Seçimde kaybetmek haysiyete dokunmamalıdır! Heryo Fransız intihabatında az daha kaybedecek vaziyete düşmüş ve bu müna- ibe ile sebetle eben bir daha siyasete karışmam, lânet olsuno gibi sözler söylemişti. Meşhur diplomatı teskin etmek için bir — Fransuz gazetesi şu misalleri vermektedir: Makdonald, üç kere, müteveffa Hen- derson yedi defa, Klemanso bir kere, mağ- lâp olmuşlar ve her üçü de eski vaziyetle- rinden daha parlak mevkilere ulaşmışlar- dir. * Parçalanınca satılabilen elmas Jonker namındaki 726 kıratlık meşhur elmas, müşteri bulamayınca, maruf kuyumcusu, Koplan tarafından üce( kesilmiştir. Her bir parça da 12 ye taksim edilerek mücevherin — mecmuu dolara satılacaktır. Koplan bu münasebetlet: — Ameliyatı yaparken çok sinirli idim. ©O kadar yoruldum ki istirahat etmek iç; nehir kıyılarında üç gün balık mecbur oldum, demiştir. * Toprağın 700 metre altında sinema Nevyorkun 2 milyon tutmağa Tüsı Almanyada Ruhr havzasında bir maden | ocağının içinde ve 700 metre derinlikte bir sinema salonu yapılmıştır. Ameleler, karıları, her gece, asansörlerle aşağıya yorlar ve sinemayı seyrettikten sonra da yukarı çıkıyorlarmış. Sinema merakını, zeminin altında 700 metreye kadar indirmenin manasını Fran- m; #z gazeteleri anlamamışlardır. — —— İSTER İN Topkapıda Arpa emini yokuşundaki evlere 15 gündenberi |Türkçesi, hareket. zunluk, söz. 5 - Hısım. 6 - . |Para, uzağı gösterir iz. 8 . Paraya dair, bir Rus kadın iami. 9 - Bayat değil, battal. gu iddia edilen bir masallar şehri. ba, HERGÜN BİR FİKRA | Evde sıkılırmış! Süleyman Nazif Bağdatta vali idi. Bir gün, makamında — otururken, kapıdan içeriye, önü ilikli, mahçup ta- vırl, simasına, acınacak bir şekil ver- miş, olmıyacak bir şey dilemeğe geldi- #i halinden belli bir adam girdi. Odada misafirler vardı. Gelen a aifin yanına kadar sokuldu ve: Efendimize maruzatım var.. de- Buyurun! Hususi suürette arzedeceğim. Beyler yabancı değil, söyliyebi- Birsiniz. — Mümkün değil!. Söylemekten s- kılırım. Nazif, adamcağızın yüzüne dik dik baktı ve: — Öyle ise, dedi, ben de dinlemek- ten sıkılırm ! RULMACA 12345678689 | . Güzel bakışlı bir hayvan, — ilâcın 2 « Ölümler. 4 - U - htikbal 7 - Yukarıdan aşağıya: - Dolaşma. 2 - Terbiye, hıra, 3 - Fi- tinde portakalı ile meşhur bir şehir, v Bahrimuhitte tarihten önce oldu- 8 - Su, ğ 9 * Yemek pişen, kırmızı. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: | - Belgrad. 2 - O, ara, aba. 3 - Hi - az. J. maye. 4 - Viv, fa. $ - Aleyh, kap. 6 - Rı. AN İSTER çöpçü uğramamakta, bu evler çöplerini ister istemez © civardaki| yanmış, o dı boş arsalara ve sokaklara dökmektedirler. Dün nasılsa bu s0- arabasının geçtiği görülmüş, evlerden biri çöp- çüyü yakalayıp çöp vermek istemiş, fakat çöpçü: — Ben buranın arabacısı değilim, almam, nin sızlanışı karşısında da arkadan onbaşı geliyor, ona söyle diye arabasını çekip gitmiştir. İSTER demiş, ev sahibi- | yandırma. 4 - Ödemek, mef'ülü leh. 5 - Şaş| İtalya Başvekilinin Gösterdiği Sabırsızlık Fransız — gazete- lerinin — verdikleri Malümata göre ge- çen salı günü Adi- sababa'nın — alındı- Banı bildiren Mare- sal — Badoglio'nun telgrafı — Musolini- nin eline geçince, Duçe, halkı Vene- dik sarayının önü- me toplamak — için, derhal resmi —ma- kamlara telefon et- meğe başlamıştır. Fakat şayanı hayret bir tesadüf neticesinde kimseyi yerinde bula- mayınca, o sevinçle, derhal sarayın kule- sine çıkmış, ve milleti toplamak için —« velce oraya koydurduğu düdüğün — ipi bizzat kendisi 20 dakika müddetle çekmiş- tir. * Fransada kadınlardan seçilecek Fransada, son seçimi kazanan Mösyö Leon Blum kadınların meb'us seçilmeleri- ne taraftardır. Bu münasebetle kendisile görüşen Feministlerden birine: — Kadınlara siyasi hak vermeğe çalı- şacağım, ve muvaffak olacağımı zannedi- yoruüm., Eğer bunlardan bir tanesini de na- zır yapmak İâzım gelirse, kendisine, sıhhat ve içtimai muavenet sandalyasını vermek münasip olur. Sıhhat işleri kadınların müş- fik ellerine tevdi edilirse muhakkak daha iyi işler! demiştir. nazır * Otomobll kazalarının Inadı Arnerikada bir zencinin bakınız başına neler gelmiş: Bir kadın kendisini bıçakla tehlikeli bir yerinden yaralamış, hastaneye imdadı shhi etomobili ile götürülürken yolda başka bir etomobil ile çarpışmışlar, hastayı derbal ikinci bir otomobile koyup yola çıkarmış- lar, bu sefer de otomobil tutuşmuş, ve ni- bir otomebil adamcağızı hastaneye götürebilmiş. Zenci iyileşmiş ve hastaneden çıkarken kapının önünde bir etemobilin altlında kalarak bu sefer öl - müşlür. hayet Üüçi 7 - Zır. 8 - Kış, kır. 9 - İmi, biçer. Yukarıdan aşağıya: 1 - Bohça, ki. - 2 - Lâzım. 3 - Lâm, işi. 4 - Gravyer. 5 - Rayih. 6 - Ev, ki. 7 - Na, kılıç. 8 - Fa, re. 9 - Kanarya. 5 İNANMA! Ev sahibi arkadan gelen onbaşıyı yakalamış, derdini ona lüğünüz araba da aşağıdaki mahallenin çöplerini al in muavenet olarak alınmıştır. Arabamız yok.. Buraya aral vermiyorlar. Bütçede 500 lira açık varmış, önu kapamak istiyor- lar, biz ne yapalım? cevabını vermiştir ve çöpler bermutat evler- e ve arsalarda yığılı kalmıştır. İNAN İSTER İNANMA! aA Sözün Kısası Elden çıkan miras E. Ekrem-Talı B undan bir, bir buçuk asır evvel | bu memlekette, bizlerin kıyme- tini bilmediğimiz bir hazine vardı. İstanbulun en büyük - konakların « dan, kenar kasabaların en mütevazl evlerine kadar pay olmuş bu hazine, cehalet, kaytsızlık ve tamah yüzünderi, |gene bu bir, bir buçuk asır içerisinde elimizden çıktı, gitti. Hintten, Çinden, İ randan Avrupaya ulaşan yollar buras dan, bizim ülkemizden geçerdi; ve Os- manlı 'memalikinin büyük şehirlerinde konaklayan o diyar tacirleri metalari« nın en nefislerini burada bize bırakır « lardı. Halıcılık, dökmecilik, oymacılık, dokumacılık, sedefkârlık, billürcululi, — 'hattatlık, tezhip san'ati, nakkaşlık, irte Bir zamanlar, ce doğramacılık gibi san'atlar da vakif vakit bizde hız bulmuş, bedialar, şahe« serler yaratmışlardı. İstanbulda Süleymaniye tezgâhlari dantel gibi mangallar yaptı; Üsktidat meşhur «çatman lariyle'kibar konak « larını, padişah saraylarını döşedi: Beye koz fabrikası «Çeşmi bülbül» leriyle dünyada haklı bir şöhret kazandi hattatlarımızın içerisinde Râkım'lar, Yesari'ler, Recai'ler ve daha da bit çokları milli âbidelerimizin iç ve dış » larını tezyin ettiler; konaklar, köşk » ler, yalılar en mahir Türk san'atkârlar rının oymaları, nakışları, mermer işle. meleri, doğramaları, kavukluklar, be« şikler, gekmeceler, şamdanlar, rahlek ler, ciltler, kitaplar, levhalarla doldu., Bütün bu bedialar, kanaat sahibl san'atkârların elinden yok pahasına satın alındığı için kaymetsiz addedildiy ve gene yok bahasma, sahiplerindeni bedettana, öradan dh Yahuüdi antikak cılar vasıtasiyle Avrupaya ve Ameri- kâya gitti. Dedelerimizin, — bu nankörcesine çarçur ettiğimiz cihan değer mirasıniİ burada alıkoymak hükümetin vazifesi idi. Çünkü bu saydığım eserler tarih& kalbolan bir mazinin, eski bir medeni- yetin, Türklerdeki zevkı selimin — ve san'at inceliğinin gözle görülür, elle tutulur şahitleriydi. Bunların topuna birden karşılık ce- bimize giren parayı şimdi bir tanesina verecek olsak artık geriye alamayız. Bedestan dolaplarında, tozlar ak tında yıllarca çürüterek, nihayet gü « nün birinde bir kaç kuruş mukabili bir Amerikalı seyyaha sattığımız her han- gi bir şey bugün British Museums da ve yahut ki Amerikanın National GCalery'sinde san'at ve tarih perestiş- kârlarına teşhir olunmaktadır. İşte bir buçuk asırdanberi bu kos « koca miras, bu baha biçilmez hazine bu suretle yad illere göçmüş ve bizde, kala kala, bir kaç konağın tavanı, ka- pıları, hücreleri kalmıştır. Şimdi onlar da gidiyormuş... San'at, medeniyet ve memleket na- mmna dilerim: Alâkadar makamlar bu kadarcığını olsun kurtarsınlar! z."z'b....w Biliyor Musunuz ? | — Cremvvell kimdir? 2 — Babilin asma bahçelerini yapmıştır? 3 — Tavus kuşu nerede yaşar? 4 — Verdi kimdir? (Cecapları yarın) (Dünkü suallerin cevapları) | — Lâle İranda çıkmış, Türkiye yor Kle Hollandaya gitmiştir. Şimdi en çok orada yetişmektedir. 2 — Fransız ve İspanyol ordularına kıaşı senelerce mukavemet eden Rif mücahidi Abdülkerimdir. 3 — Göte'nin en meşhur eseri Faust"« tur. kimi