Fd 10 Sayfa OLUM MANGASI *“ Son Posta ,, nin tefrik — Bu adam, bir şimşektir. Hiç ü - mit edilmediği bir zaman, zulmetler İcinde kzzal bir alev gibi'parlar.: Bu &- dam, bir yıldırımdır. Düştüğü yeri der- hal yakar, Onun zulmünden, Cenabı Hak cümlemizi muhafaza buyursun... Kalesinde tam kırk dokuz şeyh ve Sey- yidin evlâdı, rehinedir. Bu zavallı ma- sum yavrular, boyunlarında takılı olan zincirlerle onun zindanlaifında inle - mektedir... İşte ancak bu vasıta ile - dir ki; bir çok kabileleri elinde tutup onların kuvvetlerinden istifadle edebil- mektedir. Biz, onun ismini bile ağzı- mıza almaktan çekiniriz. Hattâ, onun için kalbimizden geçecek bir şeyi bile, derhal onun duyacağını zannederiz. Sana 'da hülisane tavsiye ederim; Cemil Efendi.. Sakın bu adamın is - mini ağzına alma. Cemilin vücudu, halifçe titremişti. Bir anda, içine bir korku girmişti. kat bu korku Nâsır Mebhüttan deği ondan bu kadar yılmış olan bu adam - ların içinde, bir — muvaffakiyetsizlik karşısında kalmak endişesinden iba - retti. Fakat Cemil, bu endişesini Seyit Tühâya sezdirmedi. Bilâkis, daha saf ve lâkayt davranarak suallerine devam etti: — Garip şey... Mademki bu adam- dan bu kadar korkuyorsunuz; şu halde birbirinizle ittifak ederek bu adamın füzerine hücum etmeli; bu tehlikeli a. 'damın vücudunu ortadan kaldırıver - melisiniz?.. Seyit Tâhâ, biraz daha Cemile eğil- di ve cevap verdi: — Zımar kalesine hücum edilemez. — Niçin?.. — Çünkü öyle bir tarzda yapılmış- tır ki.. Ona yaklaşmak, onun duvar - larını aşmak mümkün değildir. — Tuhaf şey. — Evet... Evvelâ, kalenin duvar - ları, gayet yüksektir.. Sonra, etrafı ga- yet derin bir hendekle çevrilmi: Daha sonra... İçinde tam üç yüz adet gayet mahir nişancılardan mürekkep bir muhafaza kuvveti vardır. — Canım, bir baskın... — Jar açık kalmıştı. Süleyman Paşa bağırdı: — Kimdir bu yiğit!.. Getirin banat.. Sipahiler onu getirmek — için koştular. Fakat meçhul sipahi içinden çıktığı kala- balığa karıştı ve kayboldu. Şimdi ok atıyorlardı. Nişan yeti o kadar uzaktı ki nişancıla- rin hiç biri oraya yetiştiremiyorlardı. Süleyman Puşa oğullarına döndü: — Haydi, göreyim sizi!.. z Onlar gitmek için kalktılar. Lâkin ayni dakikada deminki meçhul sipahi gene ka- habalığın arasından fırladı. Yayını gerdi, pkunu altı ve nişan yerinin ötesine düşür- dü. Sipahi ağası paşaya sordu: — Onu tutup getirelim mi? Paşa, yüzünde büyük bir takdirle ce « yap verdi: — Bırak, gücünü görelim. : Meçhul sipahi şimdi meydanı dolduran yüz kadar atlının ortasında kendisine doğ- ru fırlayıp gelen ciritlerden güçlükle sakı- miyor, fakat kendisi de her doğruluşun - da birisini attan düşürüyordu. O küçük ve sıska atın, bazan karnında, /bazan boynunda, bazan yanlarında veya sağnsında görülüyor; sağından, dolundan; üstünden geçen cirit irer ol enilayişile havada yakalıyordu. Bir aralık kalabalığın arasından fırladı ve kenara çıktı. Sonra de- mindenberi topladığı ciritleri sipahilerin şa- kaklarına, omuzlarına veya âtlarının sağ- mlarına vurmağa başladı. Şurada üç: dört sipahi birbirinin ardından yıkılıyor. ötede iki at can acısile şaha kalkarak üstlerin - dekileri yere yuvarlıyordu. Meydan gittikçe böşalıyor “ve ortada yültüz meçhul sipahi kakyordu. Şimdi her- kes onu alkışlıyordu. O, her dakika bir veya iki kişiyi yere vönlikce yakut mardandan dışarı attikisi Cemil, Remmallik edecek, Salih ile Eminenin yıldızlarına bakacaktı.. Yazan A, R. n mümkün değildir. ân?,. — Şunun için ki.. Kaleye bir saat mesafeden itibaren her tarafta bir ta- kım küçük karakol mevkileri vardır. Bunlar, üzerlerinden şüpheli bir kuş| uçsa.. Yanlarından şüpheli — bir keçi geçse, derhal kaleyi haberdar ederler. Cemil, bir kaç dakika süküt etmi ti Elini, buz gibi terliyen alnında gez- dirmişti. — © halde.. Geçenlerde bu tarafa gönderilen Yanya taburları, bu ada - ma hiç bir şey yapamaz. — Tabit yapamaz... Nitekim, ya - pamıyacaklarını anladıkları için, bir türlü küleye sokulamıyorlar: Buraya, dört bep #at mesafödeki köylerde do- laşıp duruyorlar. Cemil, Seyit Tâhânın içine bir şüp- he vermek istemedi. Onun için daha iskkydana dağranıcaki — Nâsır Mebhüttan niçin bu kadar korktuklarının sebebini şimdi anla - n (A Banderk hanlascür Böeasek VA üstüme vazife değil.. Şu halde, şimdi ben 'de size bir tavsiyedü” bulunayıla, BErtaç b ödamla Böş gi mallakniz. Seyit Tâhâ, Cemili tasdik etti: — Ona, ne şüphe.. Zaten, biz de öyle yapıyoruz. Daima onun yüzüne gülüyoruz... Meselâ,.. Bu hafta için- de, büyük ağlum sünnet olacak. Bu - rada bazı eğlenceler yapılacak. Onun için Zımar kalesine de davetçi gönder- dik. Birdenbire Cemilin içi titredi. Kal - SON POSTA Biga icra memurluğundanı Bigada Şükrü karısı Fatmaya 90 lira ve masraf borcu Biganın Çakırlı kö - yünden Hüseyin oğlu Mehmedin tapu- nun 24/3/936 tarih ve 90/8 Nosunda kayıtlı Gazi Kemal Paşa mahallesinde Sagı müezzin Ahmet hanesi solu hafız Hayrı arsası arkası aşçı Kâmil çavuşun hanesi bahçesi önü yol ile mahdut 13 metre genişliğinde dokuz metr€ enli - Hiğinde bir arsanın tamamı açık arttır- ma ile satılmasına karar verilerek 15/ 6/936 Pazartesi günü saat 14 de Biga icra dairesinde satılacaktır satış bedeli yüzde yetmiş beşini bulmazsa satış on beş gün daha temdid 30/6/936 salı günü ayni saatta en fazla aritırana — satı- Tacaktır satışta icra iflâs kanunun 123 den 137 inci maddeye kadar nazara alı- nır satış peşin para iledir. Satıştan mü- tevellit bilumum masarif ve ücreti del- lâliye müşteriye aittir. Lüzumunda icra memuru teminat isteyebilir bu suretle talip olanların kıymetinin 100 de yedi buçuk pey akçaları ile Biga icra daire- sine ve dellâl Yusufa müracaat etme - leri ilân olunur, MUSiki SEVENLER mdelin, kaman, kitar, muhtelif boyda er, merod veasir . ihtiyaçlarınızı EHİR: Ahenk mucidi S. Suattan Tamam — isteyiii. İsnanbul —Asliye Altıncı dalresiuden : Mahkememizden verilmiş olup ga- zetenizin 2- ) tarikinde ilân edilmiş olan hülüsal hükümde: ( evleneme- mesine ) yazılacak yerde sehven (ev - lenmesine) yazılmıştır. Düzeltilmesi için yazıdır. Düzeltme: — 6-6-36 tarihli nüsha- mızda çıkan Çorlu asliye hukuk mah- kemesine ait ilânda ilâm tarihi 14-5-986 olacak iken yanlışlıkla 14-5-936 yazıl- mıştır. düzeltiriz. Hukuk Gayıp : — Eminönü Malmüdürlü- bine büyük bir ümit girdi: — Nâsır Mebhüta mı? — Evet. — Demek ki, o buraya gelecek. — Ne mümkün.. Hiç o, tenezzül & der de gelir mi?.. — Belki adamlarından bir iki kişi gönderir. Bizim için, bu da bir şeref - tir, Bir iş için Seyit Tâhâyı çağırmaları, »|bu bahse hitam vermişti. * Cemil; Seyit Tâhâ gittikten sonra, uzun saatlerini düşünce ile geçirmiş - ti. (Arkası var) —— — z — Yaşat.. Sesleri birer uğultu halinde duyulüyor- du. Süleyman Paşa da bu çalımsız atlının ustalıklarırf sonsuz bir takdirle seyredi- yordu. Hayatında bu kadar iyi eğlendiğini hiç hatırlıyamıyor, insanın görünüşe baka- rak bu kadar aldanabileceğini bir türlü ka- fasına sığdıramıyordu. Buna rağmen oğullarına baktı. Boşa- lan meydamı gösterdi. İki delikanlı ileriye atıldılar. Fakat meçhul sipahi olduğu yerde dur- du. Elini iki dalikanlıya doğru kaldırarak: — Durunt., Dedi. Sonra Süleyman Paşanın önüne yürüdü: — Karşıma başkalarını çıkarın! Bun - larla dövüşmek istemem. Belki — elimden bir kaza çıkar! — Zararı yok. Seni suçlu saymam! — Olsun!.. Dövüşemem, — Korkuyor musun? — Hayır! Fakat.. Doğru değili.. Süleyman Paşa iki oğluna bakarak gu- rurla cevap verdi: — Anlaşıldı, onlarla baş edemiyecek- sin! Haydi seni bağışlıyorum. Dile benden ne dilersin! — Yalnız bir şey dileyorum: Sana lâyık bir oğul olduğumu kabul eti Süleyman Paşanın dili tutulmuş ve baka kalmıştı. Çünkü meçhul sipahi yüzünün örtüsünü açmış, kendisini göstermişti. * Süleyman Paşa o gece ikinci karısını kollarının arasına alırken hayatının en bü- Yük sevinç ve gururile şöyle diyordu: — Zaten biliyor ve bir türlü inanamı - yordum. Neredeyse benim oğlum olduğun- dan şüphelenecektiml.. Sonbaharını yaşıyan annenin yüzünü de bir bahar rengi bürümüştü. günden verilmiş olan 935-326 numaralı üç aylık maaş cüzdanımı kaybettim, Yenisini alacağımdan hükmü yoklur, (626) Zeynep Leman —— Doktor Hafız Cemal Dahiliye — mütehansısı Pazardan manda hergün 87 8 Divanyolu (118) No. Telefon: 22398 Bu meselede Rafet Bey ne gibi bir netice elde etmiştir?.. Bunu bilmiyo « ruz... Fakat o aralık Adanada vali o - lân Cemal Bey; Hindistan ve Mısırı dolaşarak, Adana Ermeni kitalinin ü - zerine mahallinde tetkikata gelen bir Âmerikalı gazete muhbiri ile mülâkat letmiş; ve bu muhbir, Cemal Paşaya - aşağı, yukarı - şu sözleri söylemişti: — Görüyorum ki; Adana kitali, mevzii bir şeydir. Bunun önüne geçi - İlebilir. Fakat sizi daha büyük bir teh - like tehdit ediyor. O da, yakında bazı Osmanlı prensleti tarafından halife a- leyhine bir kıyara hazırlanması ve bu yüzden de bütün memleketinizde da - kilt bir harp başlamasıdır... Hindistan ve Mısır gazeteleri, bu tehlikeyi haber almışlardır. Hilâfet makamına, Vah - deddin isminde bir prensin lâyık oldu- ğu iddiasında bulunmaktadırlar. Fakat gazeteler, aksi tesir yapmaktan ve ya- hut vaktinden evvel isim söyliyerek o ismin sahibini tehlikeye koymaktan iç- tinap ediyorlar şimdilik sadece hilâ - fet makamında bir tasfiye lüzumuna dair neşriyatta bulunuyorlar. Demişti. — * Cemal Paşa Amerikalı. gazetecinin bu sözlerine çok ehemmiyet vermiş; (zata mahsus) bir şifre ile derhal (da- hiliye nazırı Talât Bey) e bildirerek (bu bapta esaslı tahkikata girişilerek, muhtemel bir tehlikenin önüne geçil- mesi )ni tavsiye eylemişti. Fakat'o aralık hükümet (dahili ah- val ve hâdisat) ile o kadar meşgul ve bunalmış bir halde idi ki; - hiç bir e- nerjiye malik olmıyan Osmanlı şehza- delerinden, böyle bir hareketin zuhu - runa ihtimal verilmediği için - bu mese- leye de lüzumundan fazla ehemmiyet verilmemiş.. Hattâ bu meselenin kur - a— ——— —— ——— tanbul Değeri Pey Parasi Lira K. Lira K. 300 76 — 2255 Kadirga 2877 50 215 80 — Babiâli 1139 40 — 85 50 — Karagümrük Yukarda yazılı Mallar satılmak lar Direktörlüğü Şehsuvarbey Mahallesinde Bostan So. da 15/17 No.lu ve 326 metre terbiindeki arsanın tamamı. 5495 Nallı Mescit mahallesinde Acı musluk sokağında 247,50 metre murabbar sahasında bulunan İb- rahimpaşa camii arsasının 71,40 metre murabbaı kısmı üzerine mebni kadro harici cami ile be- raber tamamı. 249 Hırkaişerif'de Eski Ali paşa cad- desinde 21 No, lu 159 metro apar- di muslahiddin namı diğer Tahta minare Mescidi ve müştemilâtı. (1127) üzere on beş gün müddetle açık arttırmaya çıkarılmıftır. İhalesi 20/5/936 Çarşamba günü saat 15 de Komisyonda yapılacaktır. İsteklilerin Çenberlitaşta Vakıflar Başmü- dürlüğü Mahlülât kalemine gelmeleri. (2410) Satılıl; * arsa: Beyazıdın en Şerefli Değeri Pey parası , Lira K. LiraK. 4171 10 yerinde 312 85 Bayezid Tavaşantaşı mahallesinde Dibekli camii sokağında Tramvay caddesinde yarım dakikalık mesafede ve köşebaşında eski (6),. yeni (8-10) No.lu ve 286, 28 metre murabbamdaki arsanın tamamına istekli çıkmadıhından açık arttırması 19/5/936 Salı pılacaktır. İsteklilerin Çenberlitaşta günü saat onbeşte komisyonda ya- Va- kıflar Başmüdürlüğü Mahlülât kalemine gelmeleri, *2561,, YUSUF İZZE Öldü mü, ö!dürüldü mü? Eski Osmanlı Veliahtı katledilmiştir Yazan: Ziya Şakir calanması, saltanat hanedanı arasın - da bir emniyetsizlik husule getireceği düşünülerek Cemal Paşanın ihbarı sü- küt ile geçiştirilmişti.. Ancak şu var İki; diğer bir takım sebep ve mülâha- zalara intizam eden bu ihbar üzerine, hanedanı — saltanatı daha - yakından kontrol edebilmek için cemiyetin genç ve mümtaz bir kaç zatını (damatlık) la hanedan arasına sokmıya gizlice ka- rar verilmişti. Hind ve Mısır gazetelerinin neşri - yatında en ziyade nazarı dikkati cel « beden nokta; (bu prensin de tıpkı pe> deri gibi dimağan malül olup, bu itl- bar ile bir müddet sonra pedert gibi in- tihar etmesi) nin çok mümkün ve muhtemel gösterilmesi idi. Aradan beşi sene geçtikten sonra, bu ihtimalin ta- hakkuk etmesi ne kadar garip ise; o tası rihe kadar sönük ve silik bir şahsiyete malik olan Vahdeddin Efendinin bazi' Hind ve Mısır gazetelerini - isminin mektum kalması şartile - meşgul ede-' cek bir şahıs halini alması; bu işin iç! yüzünü bilenlere pek garip gelmişti...: |Fakat şunu da ilâve etmek lâzımdır ki,' hayal nazarile bakılan bu mesele, Ce «4 mal Paşanın dimağından başka - bir' yerde, o kadar kuvvetli bir tesir husu- le getirmemişti. Çünkü; bir kaç kere Cemal Paşanın bu meseleyi pek mahr rem dostlarına söylemesinden başka, diğer zevatın şurada ve burada böylea bir şeyden bahsettikleri işitilmemişti. 2 — Aradan, kısa bir müddet geç « tikten sonra, tuhaf bir hâdise cereyan' etmiş; İstanbulda mühim bir dediko » dunun zuhuruna sebebiyet vermişti. Vak'a, şundan ibaretti: - Beşiktaş: taki (Hasanpaşa) karakolunun bod « rumları temizlenirken, meşin bir mah- faza içinde bir insan kafası kemiği bur lunmuştu. Ve bu kafa kemiği ortaya çıkar çıkmaz: — Hah, işte... Şehidi hürriyet, Mit- hat Paşanın başı... Abdülhamit, Mithat Paşayı Taif zindanında boğdurduktan' sonra onun boğulduğuna İnanmamış. Gözü ile görmek ve öldürüldüğüne kar nast getirmek için kafasını kestirmiş, Istanbula getirtmiş. Bunu görüp te emin olduktan sonra, denize atmasi için Hacı Hasan Paşaya teslim etmiş. Fakat Hacı Hasan Paşa da her nasılsa bunu unutarak bir köşeye atıvermiş. İstanbul dedikodu içinde çalkanmışı Abdülhamide ağızlar dolusu küfürler; yağdırılmıştı. Hattâ şurada burada bas zı kimseler: — Bu katil herif niçin mahkemeye fası kesilmiyor? Diye bağırıp çağırılmıştı. Tam bu heyecan arasında (Balbak yan) isminde bir dişçi müddelamumi- ye müracaat etmiş: — Hele şu kafayı bir de ben göre“ yim, Demiş... Ve daha mahfazayı uzak « tan görür görmez: — Tanıdım, efendim; tanıdım... Bu baş benimdir. Ben bunu vaktile teşrih- haneden almıştım. Müşterilere caka olsun diye, camekânımda teşhir edi « yordum, Beş sene evvel siyasf bir me- seleden dolayı muayenehanem basıl - dı. Yazıhanemdeki bütün evrak bir çu" yala dolduruldu. O arada, bu baş ta kaybolmuştu. Demek ki, onu da al * mış, buraya getirmişler... Çene kemik* lerindeki altın rabıtalara bakın. Oo ları ben kendi elimle yapmıştım, Sözlerini ilâve etmişti. Toplanan bir heyet, bağı tekrar mua”* yeneden geçirmiş; tabit bir insan ka * fası üzerinde böyle altın işlemeler ol mıyacağına karar vermiş; bu kafa i# keleti de sahibine iade edilmişti.. (Arkamsı var) verilmiyor?. Niçin 16 mcı Lüi gibi ka- ğ