7 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

7 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ğ 18 —— ——— LA Her insanın kafasında türlü akıl varmış — .—— L SA ir Amerikalı âlimin iddiaları üç ! Bir zenginin hırsızlık yapm hareketlerde bulunması, na! birinde mücrim olması ası, bir ihtiyarın çoc_ı.ıksı muslu bir adamın günün hep bu yüzdenmiş âlim insanın katlı bir Aklı takım adam - n arad ae kandlilerinden umül- Tiyacak şeyler yapmaları, meselâ zen- tin bir adamın ufak tefek hırsızlıklara tenezzül etmesi, yaşlı başlı kadınların Socuk gibi davranmaları, hayatların! Dezahet içinde geçirmiş kimselerin takım ağır suçları irtikâp etmeleri Beden ileri geliyor? 'nsanların arasıra göze çarpan tuha kri sayılmakla bitmez. Bütün bunlara sebep ne? İlim adamları da bunu me * Tak etmekte ve sebebini ınkmıâ! Çar lar, Bu meyanda Kolombiya üniversitesi Jai ai ol Jerinden Bu üç fesör Razran bunlardan her Tuhiyat — enstitüsü profesör Gregory Razran da ayni işle vüra$ < Maktadır. Profesörün - bu - tetkikleri #imdiden mühim neticeler vermiştir. Profesöre göre, her insanın - beyni Üç katlı bir bina gibidir. Bunun birin- Sİ katında insanın hayvanlığı — yaşar: Bu hayvanlığı bir maymuna temsil et- f|dır. ri, çocukça, hattl delice hareket- || binaya — benzetiyor --- ark yal tâbi olduğu bir itiyadı bir :ı':iık bırı);ııhilıyor. Sebebi daha yülf- sek seviyeden olan aklının hıre?eıi._îııî Profesör Razran bu nazafiyesini hayattan alınmış bir çok misallerle is- bat etmektedir. fnsanların hareketle - rini, hangi a ıllarile yıp(ıklıîını" ölç- mek daima mümkündür. Çuııku her insanın kafasında bu üç çeşit akıl var- insanın asıl düşünen ve mu- aklım çocuk aklının te- ül etmiş şekli saymak doğru değil- dîu:ıı:ıldıki çocukluk tabakasi oldu- “çibi kaliyor ve yaşın İlerlemesiyle dini gösteriyor. nn ıhknıl biribirinden © kadar ay- Fakat hakeme eden m ki profesör | T birinin faaliyetine ai! bilmiştir. gel NN L dimağın düşündüğü i iş bulunduğu başka bir faaliyette : :ı:î;n elektrik mevcelerini keşfe saik t mevceleri seze- Mek mümkündür. Fakat maymun de|olmasA L biribirinden ayırt İNsanın şuuruna tâbidir. edilmekte Ve bu sayede kafanın — ne Beynin ikinci katında bir çocuk Ya- Lgılmıkrıdır. ima- | düşündüğü an n aç tar ve üçüncüsünde insanın asıl dima du;::?;gr (Razran) a göre bu dııang bulunur. 4 bulmesösli biıil'ıîrind"" fnrklıd;'ı'. I ıî İnsanın kafası içinde yaşayan fark insanın üç çeşit aklından hangisi- 'ayvanlık, çocukluk ve olgunluk S- bulunduğunu — göster- SON - POSTA — Deniz harp mektebine giderlerken ... e$ mayış 1936 taril on Posta - nın ilk yaprağında sağlı sollu iki ya- zt Kırk iki Türk çocuğu deniz lisesini bi « ürdiler: Diplomaları dağıtildi. bellerine meçleri takıldı ve deniz harp - mektebine geçtiler. Bu münasebetle yapılan mera - simde amiral güzel bir nutuk söyledi, genç. leri tebrik etti. Ve bu yazının karşısında iri harflerle okuyoruz: #Habeş davası bitti, Akdeniz davası başlıyor!e N Dün meç — takan ziz çocuklar, — Türkiye bir —Akdeniz memleketidir; ve bu Akdeniz davasında en ağır yüklerden biri senin genç omuz- larına yüklenecektir; ve hiç bir zaman u- nutma kir «muhtaç olduğun kuyvet da « )marlarındaki asil kanda mevcuttur!» Gel seninle şuracıkta, Türk deniz tari - İbigin şahlanmış dalgalar gibi kükreyip kö- İpüren yapraklarını çevirelim: Burak reisi mi okuyalım, Barbaros ile Turgutcayı mı analım, Kılıç Ali Paşa ve Piyale Paşa ile sefere mi çıkalım, yoksa Seydi Ali reisle mi dolaşalım?.. «Vaktidir ey gazi Hayreddin Paşa yel- ken açlı Barbaros ile Akdeniz bir Türk denizi olmuştu. Akdenizdeki Türk hâkimiyeti on yedir sır ortalarına kadar bütün şan ve şerefile devam etti. Ve on yedinci asır baş- larında, büyük deniz keşiflerinin netice - sinde şark ticaret yolları, Akdenizden At- las Okyanusuna geçtiği zaman, Türk ge - micileri de Septe boğazından Atlas deni » zine çıktılar. Yıllarca, İspanya ve İngiltere sahilleri Türk gemicilerinin korkusu ile tit- redi. Bilhassa Cezayir Türk gemicileri Ka « narya adalarını vurdular, İngiltere sahille- rini dolaştılar, İrlandaya çıktılar, ve hattâ İzlandaya hadar giderek yüzlerce esir alx dılar. Bu kahtaman ' gemicilerin içinde bir tanesi, Koca Murat reis daha ileriye vardı, İzlandayı geride bırakarak şimali Amerika sularına girdi, Murat reisin gemileri Ter * Növ enhillerinden göründü. , Bugün elimizde, Murat reisin Atlas de- nizi seferlerini terennüm eden bir Ceza - yir Türküsü vardır. Bu türküde, Ter - Növ sahillerini gören Türk gemicilerinin hayatı ne hazin anlatılmıştır: Murat reisin gemileri seksten direkli, İçinde tayfalar, ağalar arılan yürekli. Enginden bir kuş geldi kandu aman se- rene, Beş Muir hazinesi vereyim karayı gö- rene. Murat reisin gemileri çamdır dayanmaz, İçinde tayfalar ağlar uyur uyanmaz! Aylarca süren uzun deniz seferlerinde bellerine - t yrl- İnin faaliyette karaya (pürame: beş Mosr hazineni vürücek Viyeleri biribirinden tamamiyle ayr. ka4 ş P | Tiş bir halde değildirler. Bilü:aıh;: d':_" m”ğf,eîqma insanların .hııllerıııde.l::::m "Cwıre':"”". “"Mî:;:n ':»: a in daima biribiriyle hf!'g_ü'_ ©-| görülen tuhaflıkları izah emkı"dı bzî e dd kalya l 'T ve içlerinde hllf_ld 5':! insan ö-|bir demagoğun akı "b,'ı':i""ı NULN için — yapıl - un sözü ve hükmü yü! fertleri niçin sürükleyebildiğini bar S bafif gemiler, Atlas Okyanusunun dal- a göre yapacağını yapar . — DD L D a vaneve gocük gibi ha v ananı arasında pürçalandı. Öpel K Profesör Pavlov'un tbik ettiği veulü & de tatbik eden profesör Razran bu ne” işledi- kafasının nasıl işi Üini anlamağa çalışmış, bu çalı Reticesinde bir nazariya kurmustur-. Bu nazariyeye göre l""vf"h:übe insanların hareketleri geçmiş t0T lere tâbidir. Meselâ l”“l" eeti a _lwhrlu ve ateşi gÖ ı“' y başin istirap hissederler. Bunun için SizAr ndilerini tehdit etmesite, . Yakmasına lüzum yoktur. SYA üzerin de |rekete ınvkeı—lîği.ni' de anlatıyor. e erirescana LETNDE Yataklı otomobiller Yandırdığı his, oıoınıüh_i" tir. y Bir çok ilim adamları "md'î; kş:: nazariyeyi kabul dmıyo'rll dl- bun- fesör Razran'ın vardığı netice nnit ları teyit ediyor. Profesöre ':: tü fası hep ayni şekilde hare an ka - mekte ve insan kafası ile hı)"h"ı“" ğ fası arasında bir çok farklar Maktadır. İnsan kafası kâh - hayv eğmektedi: kâh tecrübelerine boyun Çünkü ix- Fakat Bu bir kaide degildir. anlaşmakta, |- ö ir. y h vağon gibi, Oromdbileri a a ae a a Da L ahlar, avcil, €n rahat otel gibi İmuştüur. için otomobilin arka- <a olmuştur. n istilade ediliyor da yolcu almak, yahut ba- Iı::ı kullamlan bu yere doğ- yatak 180 santim Akdeniz davası başlıyor diyorlar. Dün meç takan deniz lisesi mezunları, emuhtaç olduğun kuvvet damarlarındaki asil kan. da mevcuttur.» Reşad Ekrem Koçu İçki tezkereleri müddeti bittyor İçki satıcılığı tezkerelerinin. müd - deti bu ayın nihayetinde - bitecektir, Binaenaleyh yeni tezkere almayanlar hazirandan itibaren satış yapamıya - caklardır. Beyoğlu mıntakasında satıcılık ya - panlar 15 ile 22 mayıs, diğer mınta - kalar satıcıları da 22 ile 30 mayıs ara- sında yeni tezkerelerini alabilecekler- dir. boyunda olduğu için rahat rahat yatmağa kâfidir. Geceleri, bagajı ön tarala yerleş- tirmek mümkündür. Yatak kaldırıldığı za- mian, ârabanın yatak olarak kullanıldığını hattâ | gösterecek bir iz kalmıyor. Bu yeni mo- , balıkcılar için son İderece faydalıdır. Çünkü insanı — bir çok lmmıflııdaıı. çadır — vesaire — taşımaklan |kurtarıyor. Bilhassa otel bulunmadığı yer- lerde bu arabalardan çok istifade — edil mektedir. de -|. Ç' öken Boğaziçi: TO Yağmurlu Bir gazino sahibi “Boğazı lâzım, Boğaz, emin olun, on senede fazlasiyle öder,, diyor bir günde (Çubukluda neler gördüm * * * diriltmek için fedakârlık buraya dökülecek parayı Çubukludan bir manzara Sert bir rüzgür esiyor ve şiddetli bir yağmur yağıyor. Arkadağlarım benimle beraber Çubukluda dolaşmak istemiyorlar. Hakları var yas. — Sırsıklam — kesildik şemsiyesiziz... Fakat her ne olursa olsun ben kendi hesabıma tâ buraya kadar gel- dikten sonra Çubukluyu görmeden ve bir Çubuklulu ile görüşmeden geri dönmeğe hiç niyetim yok... Sandaldan çıkıp, koşarak iskeleye gir- dik. Şimdi yine bizi koşa koşa iskeleye ka- çıran bu yağmurun altında dolaşmak için epey cesaret İüzım, Maamafih ben bu cesareti kendimde buluyorum. — Arkadaşlarımdan — ayrılarak sokağa çıkıyorum. Sokak tenha, kızil tüylü bir sokak kö- peği bir ağacın altına büzülmüş yağımurun dinmesini bekliyor. Ben Çubuklunun kim« sesiz sokaklarında dolaşıyorum... — Bir iki gdükkân tek ve tenha kapıları örtülü... Bo. ğazın bu sahilinde her bir tarafta metruk köylerin kasveti var... Acaba Rumeli sa- hilinde de bu yalnızlık içinde mi dolaşaca- DA İskeleye dönüyorum. Kimse - ile ko- nuşmak imkânı yok galiba... — Birdenbire gözüme bir ilân ilişiyor «#Çubuklu bahçe- sir. Radyo yağmur damlalarının âhengine pek ziyade uyan bir hava çahyor... Gazinonun bir mabed avlusu gibi göl- geli ve loş bahçesine giriyorum. Tarasaya doğru çıkıyorum. Bahçe bomboş... Ve bi tarasaya doğru çıktığımı görünce yanıma reon benim yaklaşıyor: — Ne isliyorsunuz?.. — Bir kahve istiyorum. Bir de gazino- nun sahibiyle görüşmek... Acaba kendisi burada mı?.. — Evet efendim. *.. Biraz sonra onunla karşı karşıyayız... Bir gazeteci ile görüşmekten çok mem- nun: < x » — Burasi Boğazın her tarafı gibi güzel çok güzel... Göztepe maden suyü bu - rada çıkar. Çubuklunun bülbülleri hurdur. İnsan bülbül sesinden bıkar mı?. Eğer siz Çubukluda oturursanız bülbül ve- sinden bile bıkarsınız... Zaten yeryüzünün cehneti yüzde yüz Boğaziçidir. Boğariçi- nin güzelliği, onun manzarası onun havası- nan İetafeti hiç bir yerde yoktur, Bu yalı lanın bulunduğu yerler, Şirketi Hayriye işe başlamazdan evvel bostanmış... — Zevkini meş- Hayatta Gördüklerimiz düşünenler kayıklarla buralara — gelerek bülbül dinlerlermiş... Sonradan ©o bosta» nin yerinde Rifat paşa zade Rauf paşa ve kardeşleri yalılar yapmışlar. Hele Hidivin tepedeki köşkünü gördünüz mü?.. Köşk değil orası bir şatodur... Bu şatoyu yaptır- mak için Abbas Hilmi paşa yüz elli bin li. va sarfetmiş... Onun her tarafı billür mer- mer ve camlarla müzeyyendir. Sedlerden çıkılır, bahçeleri parkları bir cennettir. — Geçen sene gazinonuz kalabalık ol du mu? —Biz çok fedakârlık yaptık çokta ilân yaptık epey kalabalık celbedebildik. Bo- ğazı ihya etmek ve buraya para ve rağbet celbetmek için evvelâ biraz fedakârlık lâzım. Sermaye dökülmedikçe Boğaz bil şeye benzemez. Eğer Boğaza para döl de güzel oteller, iyi eğlence yerleri falan yapılır ve seyyah celbi için buna da iyi bir propaganda ilâve olunursa Boğaz on sene- da kendisine harcedilen parayı geri verir. Şehrin yeni plünında herhalde Bağaz- çine çok ehemmiyet verilecektir. ... Kahvemi bitirdim, yavaş yavaş yerime den kalkıyorum. Radyo şimdi içerde bir Macar tapsodisi çalıyor. Omuzlarımı kaldırıyorum — ve gazino- dan çıkıp koşa koşa iskeleye gidiyorum. Suat Derviş Hallâç dükkânı açmak yasak Belediye daimi encümeni, caddeler« » |de ve meskenlerin sık bulunduğu s0- kaklarda yeniden hallâç dükkânı aç - tırılmamasına karar vermiştir. Bu ka- rar dün Sıhhat işleri müdürlüğü tara- fından alâkadarlara bildirilmiştir. Ka- rar mucibince bu gibi yerlerde hallâç dükkânı açtırılmıyacaktır. Nişan atma şampiyonları Bir, müsabaka esnasında Moskovalı ni- şancılardan Sorokin, beynelmilel tipte kü- çük Çapta bir tülekle 40 kurşun nişan at imış ve en fazla 400 puvandan 399 puvan yapmıştır. Bu suretle Fransız nişancısı Durand'a ait bulunan beynelmilel farkla kırılmıştır. Gene Moskovalı Minin de ayni tarzda elli metreden 40 kurşunla 400 puvandan 398 puvan yaparak ayni beynelmilel re- koru geçmiştir. rekor 2 puvan (Tass) Şapka ve şemsiye hırsızı Bir adam vaaz dinlemek için camie gidiyor. Vaaz bittikten sonra çıkarken kapının yanından yeni bir şapka ile ye- ni bir şemsiye alıp yürüyor. Fakat şap- ka ile şemsiyenin bakik? sahibi bunü gö- rüyor. Adamın arkasından koşup elin- den alıyor. Cami kapısında duran bir polis, va- ziyeti teebit ettiğinden onu karakola gö- türüyor, oradan mahkemeye veriyorlar. Dinlenen iki, üç şahit de suçu teyit ettiler. . Suçludan ne diyeceği soruldu: Sakin bir sexle cevap verdi: — Orası biraz loşdu, gözlerim — iyi görmez, benim şapkam şemsiyem zan- Hettim de aldım. i Fakat şahitler bu makul mazereti al) Üst ettiler; oraya gelirken; şapkası ve gemsiyesi yokmuş. Hâkim tekrarladı: — Buna ne diyeceksin? » Düşündü inkârın faydasız olduğunu anlamıştı galiba.. — Her camie gidişde şapka — giyer, şemsiye alırsam sonra iki şapka ve iki gemsiye ilç nasıl çıkabilirim?. dedi. Muazzez FAİK i $ j

Bu sayıdan diğer sayfalar: