“ Tarihitefrika , Bu küçük çekişmeler çok geçim den Venediklileri kızdırmıştı. Bir İspanyol dskeri kendisine çar- pan bir Venedikliye tüfeğin nam - lusile dürttü. Venedikli gemici İs - panyola sövdü. İspanyol yumruk vurdu, Venedikli ondan aşağı kalb- madı ve iki taraf birbirine karıştı... Küfür, tokat ve yumrükla başlı - yan kavga az zamanda silâhlı bir boğuşma “oldu. İspanyol tüfekçileri dipciklerle Venediklilerin kafalarını kırıyor - lar ve yere seriyorlardı. Venedikli - ler bıçaklarını sıyırmışlar, İspanyol- ların karınlarına saplıyorlar, bar - saklarını geminin katranlı güverte- sine döküyorlardı. Bağıranlar, inliyenler, küfür sa - wuranlar gittikçe çoğalıyor, Vene - dik ve İspanyol kanları yere dökü - terek birbirine karışıyordu. Bu kanlı boğuşmalardan hoşla - nanlar kürek mahkümlarıydi. Ken- itli vakitsiz kırbaçlıyan ldüren askerlerin — şimdi birbirlerini boğazlamalarına gülü - yorlar, yahut iki taraftan birini di- ğeri üzerine kışkırtıyorlardı. Bu, onlar için bulunmaz bir eğ - lence idi. Bundan başka donanmanın da - gılmasile geriye dönecekler, bir harpte gemi ile birlikte ona zin - cirli olarak denize gömülmekten bir müddet daha kurtulacaklardı. Kadirga kaptanı Andre Kalerji çok dürüst ve doğruyu gözeten bir adam değildi. İspanyol tüfekçileri - nin kumandanı Müzyo ise - sinirli, idaresiz bir zabitti. Kendi askerle- rini yatıştıracağı halde onlardan ya- na çıkarak Venediklilere saldırma- larına meydan veriyordu. Hattâ o- nun bu idaresizliği yüzünden Ka - lerjinin de bütün emekleri boşa gi - diyor, bir türlü kimseye söz dinle - temiyordu. — Kalerjinin kadirgasında bir . birlerini öldürüyorlar! Diye bağıran sesler az zamanda Venedik amiralının gemisine ulaş - tı. Venyero güverteye fırladı, Donanmada böyle kargaşalıkları yatışlıran ve suçluları yakalıyan, forsaları idare eden gardiyanlar bulunur ve bunlar hep iri yarı, zor- Tu kimselerden seçilirdi. Gardiyan- ların kumandanlarına da Amiralyo derlerdi. Venyeronun gemisindeki Amiral- yo hemen bir kayığa atlamış, en belli başlı dört gardiyanla birlikte karışıklık olan Venedik gemisine doğru uzaklaşmıştı. Amiralyo arkadaşlarile birlikte iki tarafı yatıştırmağa, ayırmağa ça- lıştı. Asilerden bir kaçını tevkif et-| ti. Ortalık yatışmıştı. Fakat kuman- dan Müzyo kendisinin de — tutulup götürüleceğini anlayınca hemen bir arkebüzle Amiraloya ateş etti ve onu omuzundan yaraladı. Bun dan cesaret alan İspanyol askerleri de yeniden hücum ederek iki gar- diyanı öldürdüler. Kürek mahkümları arasında es - kisinden daha yüksek kahkahalar ve b bir sevinç görüldü. Çünkü kargaşalık daha çok bü -« yüyor ve kan daha çok dökülüyor - du. Amiral Venyero bunları karşıdan gördü ve fena halde kızdı. sinin küpeştesine dayana - biraz ötede duran bir Venedik galerine doğru bağırdı: — Fransisko Dandolo, çabuk o - rak . Henüz #J KADIKCAN Kaflı aya aborda ol ve âsilerin bastırıl- kn ası için Kalerjiye yardım et! Fransisko Dandolo, Danzellâ a - dındaki galerini hemen gösterilen tarafa yürüttü. Fakat İspanyollar bu sefer arke- |büzlerini Danzellâya çevirdiler ve ateş ettiler. Venedik amiralının kızgınlığı son dereceye varmıştı. — Demir al!... | Diye haykırdı ve koca amiral ge- misi demirini alarak asilerin bu - lundukları gemiye doğru provasını çevirdi. Kargaşalık az zamanda etrafa duyulmuştu. Bütün donanma he - yecan içinde bulunuyordu. Her ta- rafta İspanyollarla Venediklilerin boğaz boğaza gelmeleri için küçük |bir işaret bekleniyordu. Bir İspanyol galeri Venedik ami- ralının kapitanesine yaklaştı. Bu gemide İspanyol alayının kuman - damı miralay Pavlo Sforça vardı. Gemisinin küpeştesine dayana - rak Venyeroya doğru seslendi: — Admiral, bu işi bana bırak. Az- kerlerimi yatıştırmak için ben ken- dim gidiyorum. Venyeronun - kızgınliğı — gittikçe artıyordu ve artık bu işi kendisi bi - tirmeğe karar vermişti. Sforçaya sert bir sesle cevap verdi: - Yerinizden kımıldanmayınız, Sforça! İsanın kanı için yemin ede- İrim ki eğer kımıldanırsanız | sizin geminizi, siz ve askerlerinizle birlik- te batırırım. Sforçanın da canı sıkılmıştı. Ken- di kumandasındaki İspanyol asker- 'lerinin Venedik kılıçları ve bıçak- ları altında can vermelerine, Vene- |dik amiralı tarafından asılmalarına İrazı olamıyordu. | —Ayni derecede sert bir sesle ce - vap verdi: — Peki... Bunu başkumandan - | dan istemeğe gidiyorum. Eğer o da |göndermezse © zaman yerimden kı- | mıldanmam. (Arkası var) (Askeri Muharririmiz yazıyor) (Baştarafı 7 nci sayfamızda vetin İngiliz Somalisinde silâhtan tec- rit edilmesi siyasi teamül ve hukuku düvel icabıdır. Fakat eğer İngiltere ve Milletler Cemiyeti İtalyanlar aleyhinde fi'li ha- 'i"'kâ" geçmek gibi bir karara vasıl o- lurlarsa bu kuvveti kolayca, cakisinden daha mükemmel ve modern bir şekil- de techiz ve teslih etmek pekâlâ müm- kündür. Hattâ böyle bir karara inti - İzaren bu kuvvetin Avrupa: orduları tarzında talim ve terbiyesine - teslih İve techizinden evvel de- başlamak ka- |bildir. Bu kuvvet, şimdi daha çok - siyasi sahada devam edecek olan, İtalyan - Fabeş deramüü'i Vabej ceptsü'iha: Jistinat edilecek kozlarından birini teş- |kil edebilir.. Bugün İtalyan - Habeş harbi ha kında söyleyeceğimiz son söz şudur: yapılacak çok şey — varken İ(Negüs) ün yurdunu terkedip gitme- İsi'bu ifi, Haböpler hesabena, bir “çık < götürmüştür. rağmen kudretli bir el Habeş maza doğru Buna davasını |hâlâ güdebilir, Habeş istiklâlini hâlâ |kurtarabilir. Fakat bunun için asker- etten anlayan, Habeş inin sevgisine ve itimadına lâyık, *,l:klen ve siy b enerjisi kudretli bir başa, bülâ - irade sa, hakikt bir (şef) e ihtiyac vardır. C.D. Serseri mayn Dün, İnebolu açıklarında serseri bir mayn görülmüş ve bunun imhası için bir müfreze gönderilmiştir. SON POSTA Spor |Galatasaraylılar Ankaradan geldiler Ankarada Gençler Bir ra güciyle iki maç yapan takımı dün şehrimi | £ |tasaray futbolün iyi Joynandığını ve İstanbul ile sık sık ya- pılacak temasların daya iyi bir netice vereceğini söylemişlerdir. Ankara takımlarından bir en müsait tarihlerde İstanbula çağrı - kaçınlk İlacağı ümit edilmektedir. Atletizm hâkem kursu imtihanı bu akşam yapılacak tarafından açılan hâkem kursu için bu akşam mıntaka merkezinde bir imti - han yapılacaktır. Atletizm tarafından gönderilen beş sual üumum? mahiyette federasyonü hazırlanmıştır. İmtihan — notlarını İs- tanbul atletizm heyeti tetkik atletizm federasyonu İisans vermek ü- zere bunları tasdik eyleyecektir. Gayti federe klüpler şampiyonası Gayrifedere klüpler futbol şampiyo- bası talimatnamesi ve oyunlar Fiküstü- rü bugün saat 17 de Cağaloğlundaki |Halkevi binasında toplanacak — olan İspor kolu ve klüp murahhasları tara- |fından hazırlanacaktır. Bu toplantıya İiştirak etmeyen klüpler, şampiyonaya girmek hakkı edecek, Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Oda musikisi (plâk), 19: Haber ler, 19,15: Muhtelik plâklar veya retrans- misyon, 20: Gitar (plâk), 20,30: Seüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadola ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. BÜKREŞ Örkestra ve haberler, Plâk, 20,15: Şarkılar, 20,45: Modem pi> yano musikisi, 21.2 Ast'in eserlerinden büyük konser, 23,45: Konserin devamı. BUDAPEŞTE 19: Salon örkestrası, 20,15: Leh musi - (kisi, 21,10: «Parma Menekşesis isimli ope- İret, 24,05: Salon orkestrası. MOSKOVA 18.30: Opera piyesini nakil, 22: Ya - bancı dillerle sözler. PRAG 17,10: Hafif musiki, 18,20: Viyolonsel piyano sonatları, 19,20: Cenup Alman şar- kıları, 19,45: Muhtelif, 20,30: Romanya- daki Çekler için neşriyat, 21,15: Napolyon zamanında çalınah marşlar, 22: Radyo or- kestrası, 23,15: Plâk. VARŞOVA 16,30: Oda musikisi, 18,15: Oda musi- kisi, 19: Musikili meştiyat » muhtelif, 21.10: Senfonik konser — (Corelli, Gluk, Haydn, Mozart, Beethoven), 23,30: Plâk, 24,05: Plâk. 13-15,10: BERLİN 19: Eğlenceli konser, 20,15: Ev müsi « kisi, 21,10: «Vaffensehmiedi adlı Lort -« zingin operası, 23,30: Şrammel ve akor- deon ile eğlenceli gece musikisi. VİYANA 18,35: Konser - muhtelif, 20: Haber - ler, 21: Orkestra (Ziller, Milöker, Offen. bah), 22,35: Haftanın haber iemali, 23,10: Plâk, 24: Max Reget'den 21,45: Hafif musikâ 6 Mayıs Çarşamba İSTANBUL 18: Ses müsikisi (Plâk), 19: Haberler, 19,15: Öperet müsikisi (plâk), 20: Muh- telif sololar (plâk), 20,30: Stüdyo orkes- traları, varyasyonlar, Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile- Şeektir. | B | Yumurta ve incir ihracatı Yumurta ihracatımız pek fazla dur- ir. Bundan 2 hafl- gunlük göstermekte | 6000 ta evvel İsp: sandık. yu - |murta 8 Tüccarlar yen talepler beklemektedirler. İncir ihra - catı da son günler zarfında pek azalmış- ılıl'. İstanbul mintakası atletizmi heyeti | 18:| Son Postanın Tefrikası: — Eğlence değil, seninle şaka yapı ;|yorum kız! — Öiz Arnavutlai şaka bilüeğiz., biz doğruca konuşuruz insanlarla... — Eh, öyle ise ben de seninle artık hiç şakalaşmam| Hasan susup yalandan kıza daril * mış gibi başını öteye döndü. Kız bir müddet sessiz onu seyretti. Sanra sor- |du: |— —'Na a danldım mes gümdi bana? — Ne yapayımı, sen şaka kaldırmı « yorsun ki! — Peki... Madem öyledir, şimdi ben de seninle şaka yapacağım, razı mısın? — Razıyım! — Öyle ise söyle bakayım bana, se- nın adın ne idi? — Hasan! — Bre Hasan! — Efendim!.. — Sakın olmıyasın sen Debreli Ha- san? — Ne münasebet... Ben İstanbullu Hasan ! — Bre İstanbullu Hasan! — Efendim! — Bre nedir senin böyle tasan! — Tasamı hiç sorma elmascığım! — Niye, ne var, ne oldu, söyle ba- na bakayım; yoksa sizin bahçedeki zerzevatlara danaburnu mu üştü? — Ha şunu bilee idin kız! — Haa sözük ea brm gel der naburunlarının hepsini taşla ezerim! — Niçin sustun yal — Ne söyliyeyim? Gülerek — Türkü söylel afif mırıldanır: Debreli Hasan... Bırak rakamla — Ât marti — Yok, yok, istemez onul İher hangi bir İstanbul türküsü banal — İstanbul türkülerinden hangisini Jistiyorsun, bilmem kil Düşünerek: — Hani şey vardı bir tane: «Seni görünce titriyor yüreğim!n onu söyle- senel — Onu sen nereden biliyorsun? — Bu yaz zamanı bazı akşamlar bu- raya gelirlerdi bir takım delikanlılar buralara, çok söylerlerdi bu türküyü, onlardan işitmişim ben bunu! Uzaktan kart bir ses, kızı arnavutça çağırdı: — Hoy Elmas, ayde kıtu işpeyt, ba- bayte theretl (Hadi Elmas, çabuk gel, baban çağırıyor!) Kız yerinden fırladı, uzaklardaki fa- İsulya sırıkları yığınına doğru koştu. Neden sonra kızın hâlâ gelmediğini İgören Hasan da kalktı; incirlerin arka- sındaki ince yoldan bostan sınırinı aşı” yordu. Arka taraftan birdenbire kalın kalın, acı acı bir havlama duydu; ge- tan köpeğinin kendine doğru koştu - ğunu gördü. Önce şaşırır gibi oldu. Fakat bir iki saniye içinde kendini to- parladı, yanıbaşındaki büyük incir - lerden birine atıldı, bir canbaz gibi he- men yüksek dallara zıpladı. Ağacın ah tına yıldırım gibi yetişen köpeğin şim- di ağzı açık kalmıştı. Kafası yukarıda havlıyarak olduğu yerde terter tepini- yordu. Her gün bahçıvanların otur - dukları taştan yer odalarının önünde zincirle sımsıkı bağlı duran bu azgın hayvanı bu akşam böyle vakitsiz kim sahvermişti? Delikanlı ağacın üzeri de kâh köpeği, kâh etralı süzerek, kö- pek aşağıda havlamasına, tepinmesine devam ederek bir iki dakika bekleşti- ler. Nihayet manzarayı uzaktan gör - müş olan kız koşup geldi, köpeği bir iki azarladıktan sonra ona yalandan bir kaç tokat indirdi. Sonra koca kö in üzerine tıpkı bir eşeğe biner gibi acaklarını atarak Hasana seslendi: — Haydi, in aşağı artık, korkma'bir şey yapmaz, ben varken! — Ya gene saldırırsa? İşimdi sen Debreyi, İlbasanı da söyle| riye dönünce kara burunlu iri bir bos- | Yazan: Osman Cemal — Korkma derim sana, ben varken | yapmaz hiç bir şeyl Hasan usül usul ağaçtan indi. —- Kim saldırdı. bü hayvamı böylü benim üzerime acaba? — Bizim var bir yanaşma, genç bit çocuk, yeni gekli büraya, o saldırmış: tır mutlak! — Sebep 3 — Sebep ne sorarsın! Gördü bizi bu akşam burada konuşurken beraber... Kızdı, ona sebep yaptı bu işil — Desene bize burada da yok! — Amma sen meraklanma hiç, ben ona göstereceğim.. Sen şimdi git yavaş yavaş evine, amma göreceksin bak, o- nü bün.nasıl kovduracağım; yarın ver bah buradan! — Haydi tinya tinyata Elmas kız! — Haydi aşındoş, haydi ulemar Har san Bey! (Haydi güle güle, uğurlar olsun). * Hasan, bir baftaya yaklaşmış, ne Ali Beybabanın, ne karısının, ne kı - zının yüzlerini görmüştü. Onlar ken- disini merak ediyorlardı. Bostana da- dandığımı beşinci günü öğle ile ikine |di arasında onları mahut kır kahvesi » nin arkasında ağaçlıkta buldu. Hasanâ ilk taşı Zehra attı: — Aşkolsun, aşkolsün sanal Doğ- rucu bu vefakârlığına diyecek yok! Hasan karşılık vermeden Fatma a - tıldı: — Ayol, insan bir kere kapıdan ol sun, uğrar da bunlar öldüler mi, kaldı- lar mı, ne oldular? diye bir sorar. Ali Beybaba: — Gençtir, delikanlıdır. Onun ku « suruna bakılmaz! Hasan: rahat / ersiniz, bu hususta kusur ettim; biraz işlerim çıktı da... Zehra: — Ne işlerin çıktı bakayım? — Malüm a.. Bugün yarın mektep- ler açılıyor; biraz derslerimle - filân meşgul oldum! « Ali Beybaba: — Öyle ise memnun oldum evlâ- dim; aferin, işte böyle olmalı! Ha « yatta insana her şey lâzım... Hele mek: tep dersi, vazife, iş, güç; bunlar hep sinden daha lâzım! Zehra oraya yaktığı küçük bir ocak- ta muflassal bir ikindi çayı hazırlıyor - İdu. Hasanın çayı sevdiğini bildiği için: — Geleceğin, dedi, gönlüme doğdu da onun için evden gelirken semave - rimizi, çay takımlarımızı da birlikte ge- tirdik! (Arkası var) Bir Doktorun Günlük Sih Notlarından — (*) Aybaşılarını göremiyen Dalaklı bir hasta On dokuz yaşında bir genç kız, beş se- nedenberi bir defa aybaşısını görmüş we onu müteakip aylarda bu âdeti ke - silmiş burnu kanıyor. Başı ağrıyor. Arada sırada ateş geliyor. Ayakları ve yüzü şişiyor İ| Başında uğultu duyuyormuş. Muayene ettim. Bu kaz Selâniklidir. Çok sıtma çekmiş, dalağı çok büyü « müş ve sertleşmiş. Aybaşılarına mâni olan bu dalağı ve esi sıtması olduğu - nu tesbit ettim Seromlarla ve (fosfarkol) kuvvet ilâ- cile dalak küçüldü ve kayboldu. Ayba- şılarını gördü ve bütün ârızaları geçti ve iyileşli. Nayeraaanüşkr y eee l dti (*) Bu notları kesip saklayınız, ya- but bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. | | | İ | |