5 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YA ğ YA TAİEEEİ “ Tarihitefrika ,, âu, Bu küçük çekişmeler çok geçme- den Venediklileri kızdırmıştı. Bir İspanyol askeri kendisine çar- pan bir Venedikliye tüfeğin nam - lusile dürttü. Venedikli gemici İs - -panyola sövdü. “ İspanyol yumruk vurdu, Venedikli ondan aşağı kal- madı ve iki taraf birbirine karıştı... Küfür, tokat ve yumrukla başlı - yan kavga az zamanda silâhlı bir boğuşma oldu. İspanyol tüfekçileri dipciklerle Venediklilerin kafalarını kırıyor - lar ve yere seriyorlardı. Venedikli - ler bıçaklarını sıyırmışlar, İspanyol- ların karınlarına saplıyorlar, bar - saklarını geminin katranlı güverte- sine döküyorlardı. Bağıranlar, inliyenler, küfür sa - vuranlar gittikçe çoğalıyor, Vene - — dik ve İspanyol kanları yere dökü - |— Terek birbirine karışıyordu. : Bu kanlı boğuşmalardan hoşla - nanlar kürek mahkümlarıydı. Ken- dilerini vakitli vakitsiz kırbaçlıyan ve hattâ öldüren askerlerin şimdi birbirlerini boğazlamalarına gülü - yorlar, yahut iki taraftan birini di- geri üzerine kışkırtıyorlardı. Bu, onlar için bulunmaz bir eğ - lence idi. Bundan başka donanmanın da - gilmasile geriye dönecekler, bir harpte gemi ile birlikte ona zin - cirli olarak denize gömülmekten bir müddet daha kurtulacaklardı. Kadirga kaptanı Andre Kalerji çok dürüst ve doğruyu gözeten bir adam değildi. İspanyol tüfekçileri - nin kumandanı Müzyo ise sinirli, idaresiz bir zabitti. Kendi askerle- rini yatıştıracağı halde onlardan ya- na çıkarak Venediklilere saldırma- larına meydan veriyordu. Hattâ o- nun bu idaresizliği yüzünden Ka - lerjinin de bütün emekleri boşa gi - - diyor, bir türlü kimseye söz dinle - — . temiyordu. — Kalerjinin kadirgasında bir - —© birlerini öldürüyorlar! Diye bağıran sesler az zamanda Venedik amiralının gemisine ulaş - 'tı. Venyero güverteye fırladı. Donanmada böyle kargaşalıkları yatıştıran ve suçluları yakalıyan, 1_fî)fıaları idare eden gardiyanlar bulunur ve bunlar hep iri yarı, zor- lu kimselerden seçilirdi. Gardiyan- “ların kumandanlarına .dı Amîral_yn derlerdi. Venyeronun gemisindeki Amiral- yo hemen bir kayığa atlamış, en belli başlı dört gardiyanla birlikte karışıklık olan Venedik gemisine _ doğru uzaklaşmıştı. -— Amiralyo arkadaşlarile - birlikte iki tarafı yatıştırmağa, ayırmağa ça- |lıştı. Asilerden bir kaçını tevkif et- ti. Ortalık yatışmıştı. Fakat kuman- “dan Müzyo kendisinin de tutulup / götürüleceğini -— bir arkebüzle Amiraloya ateş etti anlaymca — hemen ve onu omuzundan yaraladı. Bun - dan cesaret alan İspanyol askerleri 'de yeniden hücum ederek iki gar- Kürek mahkümları arasında . es - kisinden daha yüksek kahkahalar ve büyük bir sevinç görüldü. Çünkü kargaşalık daha çok bü - yüyor ve kan daha çok dökülüyor - odu. “Amiral Venyero bunları karşıdan — gördü ve fena halde kızdı, - Gemisinin küpeştesine dayana -| ___' rak biraz ötede duran bir Venedik — galerine doğru bağırdı: — Fransisko Dandolo, çabuk o - | W $ n | ( e E VN ee eee #L CK 7 ÇA 54 Tağmrlr AM çe N hADIKCAN Kaflı YAZAN: İraya aborda ol ve âsilerin bastırıl- ması için Kalerjiye yardım et! Fransisko Dandolo, Danzellâ a - dındaki galerini hemen gösterilen tarafa yürüttü. Fakat İspanyollar bu sefer arke- büzlerini Danzellâya çevirdiler ve ateş ettiler. Venedik amiralının kızgınlığı son dereceye varmıştı. — Demir al!... Diye haykırdı ve koca amiral ge- misi demirini alarak asilerin bu - lundukları gemiye doğru provasımı Kargaşalık az zamanda etrafa duyulmuştu. Bütün donanma he - yecan içinde bulunuyordu. Her ta- rafta İspanyollarla Venediklilerin boğaz boğaza gelmeleri için küçük bir işaret bekleniyordu. Bir İspanyol galeri Venedik ami- ralının kapitanesine yaklaştı. Bu gemide İspanyol alayımnın kuman - danı miralay Pavlo Sforça vardı. Gemisinin küpeştesine dayana - rak Venyeroya doğru seslendi: — Âmiral, bu işi bana bırak. As- kerlerimi yatıştırmak için ben ken- dim gidiyorum. Venyeronun kızgınliğı gittikçe artıyordu ve artık bu işi kendisi bi - tirmeğe karar vermişti. Sforçaya sert bir sesle cevap verdi: — Yerinizden kımıldanmayınız, Sforça! İsanın kanı için yemin ede- rim ki eğer kımıldanırsanız - sizin geminizi, siz ve askerlerinizle birlik- te batırırım. Sforçanın da canı sıkılmıştı. Ken- di kumandasındaki İspanyol asker- lerinin Venedik kılıçları ve bıçak- ları altında can vermelerine, Vene- dik amiralı tarafından asılmalarına razı olamıyordu. Ayni derecede sert bir sesle ce - vap verdi: — Peki... Bunu başkumandan - dan istemeğe gidiyorum. Eğer o da göndermezse o zaman yerimden kı- mıldanmam. (Arkası var) (Askeri Muharririmiz yazıyor) (Baştarafı 7 nci sayfamızda vetin İngiliz Somalisinde silâhtan tec- rit edilmesi siyasi teamül ve hukuku düvel icabıdır. Fakat eğer İngiltere ve Milletler Cemiyeti İtalyanlar aleyhinde fi'li ha- rekâta geçmek gibi bir karara vasıl o- lurlarsa bu kuvveti kolayca, eskisinden daha mükemmel ve modern bir şekil- de techiz ve teslih etmek pekâlâ müm- kündür. Hattâ böyle bir karara inti - tarzında talim ve terbiyesine - teslih ve techizinden evvel de- başlamak ka- Bu kuvvet, şimdi daha çok - siyasi sahada devam edecek olan, İtalyan - Habeş davasının-- Habeş cephesi için- istinat edilecek kozlarından birini teş- kil edebilir.. -Bugün İtalyan - Habeş harbi hak - kında söyleyeceğimiz son söz şudur: — Henüz yapılacak çok şey varken (Negüs) ün yurdunu terkedip gitme-| si bu işi, Habeşler hesabma, bir çık - maza doğru götürmüştür. — Buna rağmen kudretli bir el Habeş davasını hâlâ güdebilir, Habeş istiklâlini hâlâ kurtarabilir. Fakat bunun için asker- likten ve siyasetten anlayan, Habeş halkının sevgisine ve itimadına lâyık, irade enerjisi kudretli bir başa, hülâ - sa, hakikt bir (şef) e ihtiyac vardır. C. D. Serseri mayn Dün, İnebolu açıklarında serseri bir mayn görülmüş ve bunun imhast için £ - SS Ca r X ea ü CA R l bir müfreze gönderilmiştir. n " d zaren bu kuvvetin Avrupa orduları| üüüi di I Spor Galatasaraylılar Ankaradan geldiler Ankarada Gençler Birliği ve Anka- ra güciyle iki maç yapan Galatasaray takımı dün şehrimize gelmiştir. Gala - tasaraylılar Ankarada futbolün iyi oynandığını ve İstanbul ile sık sık ya- pılacak temasların daya iyi bir netice vereceğini söylemişlerdir. Ankara takımlarından bir kaçının en müsait tarihlerde İstanbula çağrı - lacağı ümit edilmektedir. Atletizm hâkem kursu imtihanı bu akşam yapılacak İstanbul mıntakası atletizm heyeti tarafından açılan hâkem kursu için bu akşam mıntaka merkezinde bir imti - han yapılacaktır. Atletizm federasyonu tarafımdan gönderilen beş sual umum?t mahiyette hazırlanmıştır. İmtihan notlarını İs- tanbul atletizm heyeti tetkik edecek, atletizm federasyonu İisans vermek ü- zere bunları tasdik eyleyecektir. Gayri federe klüpler şampiyonası Cayrifedere klüpler futbol şampiyo- nası talimatnamesi ve oyunlar Fiküstü- Halkevi binasında toplanacak - olan spor kolu ve klüp murahhasları tara- fından hazırlanacaktır. Bu toplantıya iştirak etmeyen klüpler, şampiyonaya girmek hakkını kaybedeceklerdir. RADYO Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Oda musikisi (plâk), 19: Haber- ler, 19,15: Muhtelif plâklar veya retrans- misyon, 20: Gitar (plâk), 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. BÜKREŞ 13-15,10: Orkestra ve haberler, 18: yano musikisi, 21,25: List'in eserlerinden büyük konser, 23,45: Konserin devamı, BUDAPEŞTE 19: Salon orkestrası, 20,15: Leh musi - kisi, 21,10: «Parma Menekşesi» isimli ope- ret, 24,05: Salon orkestrası. MOSKOVA 18.30: Öpera piyesini nakil, 22: Ya - bancı dillerle sözler. PRAG 17,10: Hafif musiki, 18,20: Viyolonsel piyano sonatları, 19,20: Cenup Alman şar- kıları, 19,45: Muhtelif, 20,30: Romanya- daki Çekler için neşriyat, 21,15: Napolyon zamanında çalınanı marşlar, 22: Radyo or- kestrası, 23,15: Plâk. VARŞOVA 16,30: Oda müsikisi, 18,15: Oda musi- kisi, 19: Musikili »neşriyat « muhtelif, 21,10: Senfonik konser — (Corelli, Gluk, Haydn, Mozart, Beethoven), 23,30: Plâk, 24,05: Plâk. ; BERLİN 19: Eğlenceli konser, 20,15: Ev müsi « kisi, 21,10: «Vaffensehmied» adlı Lort « zingin operası, 23,30: Şrammel ve akor- deon ile eğlenceli gece musikisi, VİYANA 18,35: Konser - muhtelif, 20: Haber - ler, 21: Orkestra (Ziller, Milöker, Offen- bah), 22,35: Haftanın haber icmali, 23,10: Plâk, 24: Max Reger'den varyasyonlar, 21,45: Hafif musiki. 6 Mayıs Çarşamba İSTANBUL 18: Ses musikisi (Plâk), 19: Haberler, 19,15: Öperet musikisi (plâk), 20: Muh- telif sololar (plâk), 20,30: Stüdyo orkes- traları. Saat 22 den sonra ÂAnadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile- Yumurta ve incir ihracatı gunluk göstermektedir. Bundan 2 haf- ta evvel İspanyaya 6000 sandık yu - murta gönderilmiştir. Tüccarlar — yen talepler beklemektedirler. İncir ihra - catı da son günler zarfında pek azalmış- rü bugün saat 17 de Cağaloğlundaki | Plâk, 20,15: Şarkılar, 20,45: Modern pi-| idi ağzı açık kalmıştı. Kafası yukarıda Yumurta ihracatımız pek fazla dur- Son Postanın Tefrikası: — Eğlence değil, seninle şaka yapı- yorum kız! — Biz Arnavutlar şaka bilmeyiz, biz doğruca konuşuruz insanlarla... — Eh, öyle ise ben de seninle artık hiç şakalaşmam! Hasan susup yalandan kıza darıl - mış gibi başını öteye döndü. Kız bir âıüddet sessiz onu seyretti. Sonra sor- u: — Ne o darıldın mı şimdi bana? — Ne yapayım, sen şaka kaldırmı - yorsun ki! — Peki... Madem öyledir, şimdi ben — Hasanl — Bre Hasan! — Efendim!.. : — Sakın olmryasın sen Debreli san ? — Bre nedir senin böyle tasan! — Tasamı hiç sorma elmascığım! — Niye, ne var, ne oldu, söyle ba- na bakayım; yoksa sizin bahçedeki zerzevatlara danaburnu mu üştü? — Ha şunu bilse idin kız! — Sen merak etme, ben gelir o da- naburunlarının hepsini taşla ezerim|! — Niçin sustun yal söylesenel — Ne söyliyeyim? Gülerek: — Türkü söylel Hasan makamla hafif mırıldanır: — At martini, Debreli Hasan... — Yok, yok, istemez onu! Bırak şimdi sen Debreyi, İlbasanı da söyle| her hangi bir İstanbul türküsü bana! — İstanbul türkülerinden hangisini istiyorsun, bilmem kil Düşünerek: — Hani şey vardı bir tane: «Seni görünce titriyor yüreğiml» onu söyle- sene| — Onu sen nereden biliyorsun? — Bu yaz zamanı bazı akşamlar bu- raya gelirlerdi bir takım delikanlılar buralara, çok söylerlerdi bu türküyü, onlardan işitmişim ben bunu! Uzaktan kart bir ses, kızı arnavutça çağırdı: — Hoy Elmas, ayde kıtu işpeyt, ba- bayte theretl (Hadi Elmas, çabuk gel, baban çağırıyor!) Kız yerinden fırladı, uzaklardaki fa- sulya sırıkları yığınına doğru koştu. Neden sonra kızın hâlâ gelmediğini gören Hasan da kalktı; incirlerin arka- yordu. Arka taraftan birdenbire kalın kalın, acı acı bir havlama duydu; ge- riye dönünce kara burunlu iri bir bos- ğunu gördü. Önce şaşırır gibi oldu. parladı, yanıbaşındaki büyük incir - lerden birine atıldı, bir canbaz gibi he- men yüksek dallara zıpladı. Ağacın al- tına yıldırım gibi yetişen köpeğin şim- havlıyarak olduğu yerde terter tepini- yordu. Her gün bahçıvanların otur - dukları taştan yer odalarının önünde zincirle sımsıkı bağlı duran bu azgın hayvanı bu 'akşam böyle vakitsiz kim salıvermişti?. Delikanlı ağacın üzerin- de kâh köpeği, kâh etrafı süzerek, kö- pek aşağıda havlamasına, tepinmesine devam ederek bir iki dakika bekleşti- ler. Nihayet manzarayı uzaktan gör - müş olan kız koşup geldi, köpeği bir iki azarladıktan sonra ona yalandan bir kaç tokat indirdi. Sonra koca kö - peğin üzerine tıpkı bir eşeğe biner gibi bacaklarını atarak Hasana seslendi: — Haydi, in aşağı artık, korkma' bir 34. tan köpeğinin kendine doğru koştu -| Fakat bir iki saniye içinde kendini to- | Yazan: Osman Cemal yapmaz hiç bir şey! Hasan usul usul ağaçtan indi. benim üzerime acaba? tır mutlak! — Sebep ? Kızdı, ona sebep yaptı bu işil — Desene bize burada da rahat yok! , — Amma sen meraklanma hiç, ben yavaş evine, amma göreceksin bak, o- bah buradan! — Haydi tinya tinyata Elmaes kız! — Haydi aşındoş, haydi ulemar Ha« san Bey! (İ'İıîdiıüleul'iıe. uğurlar olsun). ç ' — 11 — ; Ali Beybabanın, ne karısının, ne kı - zının yüzlerini görmüştü. Onlar ken- disini merak ediyorlardı. Bostana da- * ilk taşı Zehra attı: rusu bu vefakârlığına diyecek yok! Hasan karşilık vermeden Fatma a - tıldı: sun, uğrar da bunlar öldüler mi, kaldı- lar mı, ne oldular? diye bir sorar. Ali Beybaba: — Gençtir, delikanlıdır. Onun ku - suruna bakılmaz! ettim; biraz işlerim çıktı da... Zehra: — Ne işlerin çıktı bakayım? — Malüm a.. Bugün yarın mektep- ler açılıyor; biraz derslerimle filân meşgul oldum! | - « Ali Beybaba: — Öyle ise memnun oldum evlâ- dım; aferin, işte böyle olmalı! Ha « yatta insana her şey lâzım... Hele mek- tep dersi, vazife, iş, güç; bunlar hep sinden daha lâzım! Zehra oraya yaktığı küçük bir ocak- ta mufassal bir ikindi çayı hazırlıyor - du. Hasanın çayı sevdiğini bildiği için: : — Geleceğin, dedi, gönlüme doğdu /da onun için evden gelirken semave - İrimizi, çay takımlarımızı da birlikte ge- (Arkası var) ” Bir Doktorun Günlük Salı Notlarından — €) Aybaşılarını göremiyen Dalaklı bir hasta | On doküz yaşında bir genç kız, beş se- nedenberi bir dela a nı görmüş ve onu müteakip aylarda bu âdeti ke - silmiş, burnu kanıyor. — Arada sırada ateş geliyor. Ayakları ve yüzü şişiyor. | Başında uğultu. duyuyormuş. Muayene ettim. Bu kız Selâniklidir. Çok sıtma çekmiş, dalağı çok büyü - müş ve sertleşmiş. Aybaşılarına mâni olan bu dalağı ve esi sıtması olduğu - | nu tesbit ettim. Seromlarla ve (fosfarkol) kuvvet ilâ- cile dalak küçüldü ve kayboldu. Ayba- şılarmı gördü ve bütün ârızaları geçti ve iyileşti. . (*) Bu notları kesip saklayınız, ya- hut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapımız. Sıkmtı zamanınızda bu notlar şey yapmaz, ben varken|! — Ya gene saldırırsa? » — Sebep ne sorarsın! Gördü bizi bu Bo dandığının beşinci günü öğle ile ikin- | di arasında onları mahut kır kahvesi « nin arkasında ağaçlıkta buldu. Hasanâ ŞRİ Ayol, insan bir kere kapıdan ol: — Affedersiniz, bu hususta kusur ” — Korkma derim sana, ben varken — Kim saldırdı, bu hayvanı böyle — Bizim var bir yanaşma, genç bir — çocuk, yeni geldi buraya, o saldırmış- —— ona göstereceğim.. Sen şimdi git yavaş — a| — Aşkolsun, aşkolsun sanaf Doğ-

Bu sayıdan diğer sayfalar: