1 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Herg ün Merkezi Avrupada Neler oluyor? 4 erkezi Avrupada dikkate şayan bir hareket var: İngiliz diplomatı Chamberlain Avus - turya ve Macaristanda siyasi mülâkatlar yapmakla meşgul. Yugoslavyanın Macaristana — meylettiği rivayet olunuyor. Polonya Macaristanla anlaşmak arzu - ları gösteriyor. Ve nihayet Almanya ile Avustura ara- sında hudut meseleleri baş göstermiş bu- lunuyor. İki hükümet te hududa asker sev- kediyorlar. Ne oluyor? Bü sualin cevabını bir Alman diploma » tının şu sözlerinde bulabiliriz: «Emri vaki siyaseti ufukta hudutsuz im. kânlara yol açmıştır. Bizim harici siyase - timizin esası bir safhadan —öteki safhaya tedricen atlamak ve bu atlama esnasında ipin ucunu elden kaçırmamaktır. Bu adım- lar o suretle atılacaktır ki, muhasımlarımız muayyen hududun haricine — çıkamıyarak emri vakii kabule mecbur olacaklardır. uİşte bu cümleden olarak gelecek aylar içinde Avusturya meselesi ortaya — çıka- caktır. Bu nasıl olacaktır. Basit. Biz A - vusturya nasyonal -' sosyalistlerinin hükü- met üzerinde tazyik yapmalarına mâni o- lamayız. Gene Avustuürya nasyonal - soös- yalistleri daha ileri gitmek isterlerse on- ları bizi menedemeyiz. Farzedelim ki A - vusturya milleti, şu veya bu şekilde, Al - manyaya iltihak etmek arzusunu izhar et- miştir. Böyle bir vaziyette biz onların is- teklerini nazarı dikkate almağa mecbu - ruz. Muhasımlarımız böyle bir emri vaki karşısında kaldıkları zaman şüphesiz mem. nun olmadıklarını söyliyeceklerdir. Mat - buat Almanyayı dürüst hareket etmemekle itham edeceklerdir. Fakat bütün bunlar va- ziyette hiç bir değişiklik vücuda getirmi- yecektir. Ne İngiltere, ne Fransa, ne de İtalya Avusturya yüzünden bir cihan har- binin çıkmasını istemiyeceklerdir. beple tedricen her şey düzelecek ve emri vaki tahakkuk edecektir.» «Âvusturya Almanyaya iltihak edince bizim merkezi Avrupa ve Balkanlardaki vaziyetimiz kuvvetlenecektir. O vakit Ma- caristanın yardımını temin etmek güç ol- miyacaktır. Yugoslavya ve belki Roman- ya da yeni kararlar almağa mecbur ola - caklardır. Bu takdirde Çekoslovakya her taraftan sarılmış bir halde yapyalmız ka- lacaktır. Bundan sonra bizim için Çekos - lovak meselesinin halli gelecektir.» * Alman — diplomatının bu sözlerine, İtal- yanın merkezi Avrupadaki yeni vaziye- tini ilâve etmek lâzımdır. İtalya Avusturyamın bekçiliğini yapı - yordu. Şimdiki Avusturya hükümeti — de İtalyaya güvenerek Almanyaya karşı ka- fa tutuyordu. Halbuki İtalya . Habeş har- bi dolayısile artık bu bekçiliğini yapamı - yacak hale gelmiştir. Avusturya hüküme- ti bu vaziyeti iyi bildiği için St. Germain muahedesini bozarak mecburi — askerlik hizmetini tesise mecbur olmuştur. Fakat dahilden ve hariçten gelecek bir nasyonal sosyalizm tazyiki karşısında A- vusturya ordusu ne dereceye kadar iş gö- rebilir? Burası şüphelidir. Almanya er geç bu vaziyetten istifade etmek arzusuna dü- şecek, ve Alman diplomatının dediği ta- hakkuk edecektir. İşte Avusturya - Alman hududundaki askeri hareketleri bu bakımdan tetkik et- Bu se- tiğimiz zaman işin çok ciddi olduğuna hük- | metmek lâzım gelir. Klod Farere göre kllap bayileri fena adamlardır Klod Farer Japonyada yazdığı bir ki- tabı Paristeki kitapçılara yolladığı zaman, eseri hiç biri basmamış, «bu kitabı kim o- kur» demişler, nihayet Farerin şahsi dost- larından biri işe müdahale etmiş ve kitabı bastırmış, eser kısa zamanda yalnız halkın alâkasını celbetmekle kalmamış, ayni za- manda 1905 yılında Göncürt müsabaka - sını da kazanmış. Ve gene o kitap Klod Farerin, akademiye girmesinde âmil ol - muş. Geçenlerde kendisine bu hikâyeyi ha- tırlattıkları zaman Farer sakalıni sıvazla- mış: — Kitapçılar fena adamlardır, demiş, esere değil, eserin imzasına bakarlar, ve yeni kabiliyetlerin yetişmesine de bu hod- gamlıkları yüzünden mâni olurlar, Resimli Makale si buhranlar başgösterdi. Bu buhranlardan kurtulmak için herkes kendisine göre bir yol arıyor. Kimi sosyalizrme, kimi faşizme, kimi demokrasiye sarılıyor. Her millet kurtuluşunu bu utopilerden birine bağlan- Bütün dünya büyük bir buhran içinde. Beş altı senedenberi milletleri kasıp kavuran iktisadi buhran yanında şimdi de siya- makta buluyor. Bu siyasi ve iktisadi karışıklık milletlerin hayatında bir ka. rarsızlık, bir korku, bir tereddüt husule getirmiştir. Onlar da tıpkı kararsız ve korkak insanlar gibi bocalayıp duruyorlar. Ne- reye gideceklerini, ne yapacaklarını bilmiyorlar. İşte bugün insanlığın bulunduğu vaziyet budur. Dünya daha Bir milyar insanı Barındırabilirmiş Bir taraftan milletler fazla — nüfustan şikâyet ederlerken, diğer taraftan bir riya- ziye mütehassısı, dünyanın daha tamam bir milyar on altı milyon insan istiap ede- bileceğini hesaplamıştır. Filhakika, son istatistiklere — nazaran 300 milyorf? nüfusu besleyebilecek Brezil- yada 31 milyon insan vardır. Arjantin 150 milyon insanı doyurabilecekken, do- kuz milyon kişiye rızık temin etmektedir. Bundan başka, bugün 6 milyon olan Avusturalya — haydi , haydi 120 milyo- na çıikabileceği gibi, Şimalt Amerika da 118 milyon yerine 220 milyon insan ba- rındırabilir. * & £ Fransızlar siyeseti tiyatrodan fazla sevlyorlar Fransada yeni meb'us namzetlerinden Mösyö Jean Fabry, Parisin büyük bir ti - yatrosunda, üstüste iki defa toplantı ter - tip ederek konferans vermiş, ve her iki defasında da tiyatro hincahınç dolduk - tan başka bir o kadar halk da kapının ö- İnünde kalmış. Ayni tiyatroda piyes oynadığı halde bu kalabalığı göremiyen bir müellif mütees- sir olmuş: — Fransızlar siyaseti tiyatrodan fazla seviyorlar demiş, fakat biraz daha düşün- dükten sonra sözünü geri alarak: — Bizimkisi paralı tiyatro, bunlarınkisi bedava. Elbet halk rağbet ederl diyerek müteselli olmuş. * * & $& Heryo eskimiş! Lyon belediye riyasetinin ba tapu mu- tasarrıfı olan Heryo intihabatta ilk devre- de lâzım geldiği kadar tey alamadığı için, ikinci devreye kalmış. Halbuki — fırkanın içindeki muhalifi, Daladier, derhal seçil - miş. Bu vaziyet karşısında Heryo teessü- rünü gizlememiş : — Yazık Lyon ahalisine! demiş, beni mahçup ettiler.| Arkadaşı: — Halk yenilik istiyor. Sen eskidin ce- vabını vermiş. Heryo: — Halbuki daima yeni kalmak için, Fransa devlet ricalinin içinde en fazla ça- hşan ve tahavvül eden benim! demiş. HERGÜN BİR FIKRA Müstesna bir eşek arıyormuş! Âyandan, mahkemei temyiz baş - müddeiumumisi sabık Lebip Efendinin (Müstazraf) adında bir kitabı vardır. Bu kitapta bir çok, güzel fıkralar top- ludur. Bunlardan bir tanesini aşağıya naklediyoruz. Mısırın eski ileri gelenlerinden biri, bir gün İskenderiyeye gelmiş. Orada rastgeldiği bir tellâla demiş ki: — Bana bir eşek lâzım. Fakat öyle bir eşek istiyorum ki düz ve tenha yol- da rahvan, kalabalık ve yokuşta ağır gitsin. Ben üzerine bindiğim zaman kı- mıldamasın, yabancılar binecek olursa çifte atıp bindirmesin. Yem verirsem şükredip yesin, vermediğim zamanlar zırlamasın. Büyük adamların eşeklerine rastgeldiğinde yol versin, — diğerlerini mutlaka geçsin... Tellâl, adamın sözünü kesip: — Böyle eşeği burada bulmak zor- dur! demiş; fakat isterseniz, bizim Ka- dıefendi yakında tekaüt olacak, mer - kep diye maiyetinize onu verelim! (SÖZ ARASINDA x RULMACA ’99456789 :_T wmqmmauwı » ! L Soldan sağa: | — Baş, portakalı meşhur bir Filistin şehri. 2 — Yapmak, içmek. 3 — Bir mey- va, meşhur Türk hükümdarı. 4 — Tü- fekle hayvan vurmak. 5 — Gürültü. 6 — Beyaz, su. 7 — Gemi ipi, mesafe ölçüsü. 8 — Bir erkek ismi, bağlılık. 9 — Akıllı değil, duadan sonra denir. Yukarıdan aşağıya: | — Kızlar parmaklarına koyarlar, bi- rinci. 2 — Kör, duvarla çevrili yer. 3 — A İktisadi buhrana En iyi çare Çok içki içmeli! İktisadi buhranın şiddetle hüküm sür- mesi münasebetile İtalyalı bir sosyoloğ şu çareyi bulmuş: — Bu kafalarla beşeriyet ıslah edile - mez. Binaenaleyh, insanları içkiye alışti - rarak, ve alkolu tamim ettirerek, dünya- nın idaresini, kendi haline bırakmalı! İş yoluna girdikten sonra, belki meseleler ko- layca halledilir. *& & & Almanyada yeril malı savaşı Berlinde Terziler Birliği tarafından tertip edilen bir sergide kadınlar, hep da. hili ve sun'i maddelerden yapılan şapka- lar giymişlerdir. Bu münasebetle bir söylev veren baş- kan, «bize yakışacak şapkadan ziyade Al- manyada yapılmış şapka lâzımdır» — de- miştir. *& * * Tatelbahirin mucldi Bundan tam yüz sene evvel 1836 yı- lında doktor Mulh — isminde bir doktar «insanları suyun altında nasıl — yaşatmalı ismi altında bir eser yazarak», suyun al- tında bir kayık ve dalgıç tasavvur etmiş, fakat, havanın nasıl değiştirilmesi — lâzım geldiği meselesiyle, kayığı yürütmek işini bir türlü halledemediğini de yazmıştır. *& * £ Fil Paçası Tabir kulağa tuhaf geliyor? Kuzu, ko-| yun, sığır paçaları olur da niçin, fil paçası olmasın ? Kapstat denilen bir yerde, fil — paçası satmak ve bunun lezzetini halka anlatmak için bir cemiyet kurulmuştur. Rivayete na- zaran fil paçasından bir kere yiyen, bir da- ha başkasını yemek istemezmiş. Süprüntü toplar, meşhur bir Fransız şehri. 4 — Kırmızı, bir muharririmizin ilk ismi. 5 — Uzağı gösteririz. 6 — Yemek, nota. 7? — Birdenbire, bütün. 8& — Bir çiçek, bir adet. 9 — Eski bir vergi, 'meydan. Soldan sağa: | — Caba, imlâ. 2 — Âkibet. 3 — Ki, dragon. 4 — Adres. 5 — Salya, 6 — Ebe. 7 — Taab. 8 — Nebatat. 9 — Âlet, tâli. Yukarıdan aşağıya: | — Caka, itfa. 2 — Akide çe Bi, hane. 4 — Abdes, bet. 5 — İrsam. 6 — İta, yat. 7 — Gaye, tâ. 8 — Ab, al. 9 —| Ayna, elti. —H A pış tarzı çok fena.. İSTER İNAN İzmir Akhisarından bir arkadaşımız yazıyor: Belediye bugünlerde şehrin yollarını yaptırmıya ve yeniden yollar açtırmıya başlamıştır. Yol yapmak iyi bir şey; fakat ya- Yeni açılan yolların birinde bazı çukurlar vardır. Yol yapı- labilmesi için bu çukurların da dolması lâzımdır. Belediye çu- kurları doldurmak için bir çare bulmuştur. İSTER yet bulmamıştır.» Çöp arabalarının İNAN İSTER İNANMA! evlerden topladıkları çöpleri bu çukurlara attırmaktadır. Çöplerin pis kokusu civardaki evleri oturulmaz bir hale ge- tirmiştir. Bir türlü çukurlar dolamamış ve çöp dökülmesi niha- Bir şehrin imarı ne kadar lüzumluysa umumi sıh - hati ondan bir kat daha lüzumludur. Yol yapmak için şehrin ör. tasına çöp dökenlerin bunu düşünmüş olduklarina, İSTER İNANMA! L Sözün Kısası Kafese i Kapatılan ı Kaynana E. Ekram-Talus — * izim Son Postanın Söz Arasın- da başlığı ile neşrettiği fıkrala- ri okuyor musunuz? Bunları seçen ya- zı arkadaşım bazı hoş şeyler buluy --. Ve ben bunların üzerinde zevkle tevakkuf ediyorum. Dün orada şöyle bir fıkra vardı: Belgratta bir evde, zabıta ihbar üzeri- ne araştırma yapmış. Bir de ne görsün- ler? Evin bodrumunda altmışlık bir kadın, bir kafesin içerisine kapatılmış, oturuyor. — Burada ne arıyorsun? diye sor- muşlar. O da: — Damadım benden bıktı da, yıldır beni buraya kapattı! vermiş. Bizdeki gelin kaynana davası;, baş- ka yerlerde damat - kaynana arasın - da da caridir. Buü ezeli «vazgeçtin nin sır ve hikmetini şahsan denemedim, bilmem. Ve belki de onun için izahın- ekseriya üç cevabını |dan da âciz bulunuyorum. Fakat bu Belgrattaki vak'anın ben- ce mahiyeti büsbütün başkadır. Bun- da, basit bir damat - kaynana geçim - sizliğinden ziyade bir mukabele bilmi- sil maksadı hissolunuyor. Damat, kaynanasını böyle kıskıv - rak edip de bodruma kapatmakla: — Sen nasıl ki beni, kızın olacak yellozla evlendirip kafese koydunsa, ben de şimdi seni kafese koyayım da gör! Demeğe getirmiş gibi anladım. Maamafih, insanların ekseriyetle ıçınden pazarlıklı olduklarına göre bu tahtında müstetir hüvesini ancak Cenabıhak bilir! h . Biliyor Musunuz? | — Paristeki Eyfel kulesinin yüksekli- ği kaç metredir? 2 — Garibaldi kimdir? 3 — İstanbula gelen üçüncü Napal- yonun karısı kimdir? (Cevapları yarın) *k $ Dünkü Suallerin Cevapları: 1 — Güzelcehisarı Yıldırım Beyazıt yaptırmıştır. 2 — Yavuz zırhlısının eski adı Go « bendir. 3 — Türkiyede tiyatro hakkında ilk ya- zı yazmış adam yirmi sekiz Mehmet Çe- lebidir. 4 — Jökondu Leonard de Vinci yap- mıştir. - SS ; Dlnyınııı en ıııBtlılş oburu Şu yazacağımız fıkrada ismi geçen a « dam sahiden yaşamıştır. Kendisi Almandır ve Münihte ölmüştür. Bir. kaç gün 'sonra bütün Münih lokantacıları bu Ketzler isimli oburun ölümünün yüzüncü senei devriye- — sini anacaklardır. Ketzler komisyonucu olduğu — halde daima kazandığı bahislerle geçinirmiş. Yi- yebildiği yemek miktarı da şu imiş: — İki saatte 100 kangal suçuk, yiyerek bir gün yüz mark almış, bir başka gün, 20 ta- bak işkembe çorbası, ile on tabak lâhanayı karıştırdıktan sonra üzerine bir litre bira dökmüşler, onu da yiyerek 2000 marklık bir ev sahibi olmuş. Bir oturuşta iki yüz elma, iki kızarmış ördek yemiş, ve bin kiloluk koca bir ökü- zü de 21 günde tamamlamış. Münihte bir lokantada vatandaşlarının alkışları arasında 18 okka samanı iki saat- te bitirmiş. İşin garip tarafı Ketzler herkesin tahmin edebileceği gibi mide fesadından ölme * miş, alelâde bir soğukalgınlığı kendisini, dünyadan uzaklaştırmış. ik koi Görülmemiş bir seçim propogandaıı Paris sokaklarının en kalabalık bir zas manında, yol ortasında bir tabanca patlar miş, halk derhal vak'a mahalline birik * miş, müthiş bir kalabalık hâsil olunca, ikâ delikanlı ceplerinden birer tomar kâfğıt çI* kararak toplananlara dağıtmağa ha lamıfş” lar. Dağıtılan kâğıtlar, seçim propaganfı' ilânları imiş.

Bu sayıdan diğer sayfalar: