YAK DENİZ SON POSTA lacıni ltelrika » Vıenediklîler, Doç a YAZAN 2 Sar. KADIİRCAN Kaflı ayına Giderek : “Donanma Nerede?,, Diye Soruyorlardı Venedik yolu açık bulunuyordu. Venedikteki telâş son dereceyi bulmuştu. Halk yükte hafif, pahada ağır ne varsa sırtına alarak akın akın içe- rilere kaçıyor, kiliselerin çanları silâh tutan herkesi şehrin müdafa: sına çağırıyordu. Halkın büyük bir kısmı Senato ö- nünde toplanıyor; Venedik doçası Luiçi Mocenikonun sarayını kuşa- tarak haykırıyordu: — Donanma nerede?.. — Alçaklar, Türkler geliyorlar, siz hâlâ uyuyorsunuz!, — Sebastiyen Venyerayu asma- | hi.. Türk donanmasını nasıl oluyor da Adriyatik denizine bırakıyor? Bu ne rezalettir? Hükümet kuvvetleri bu karga 5İ şalığı güçlükle bastırıyordu. Diğer taraftan kıyılara siperler kazılıyor, toplar konuluyordu. Ka - lelerdeki eksikler tamamlanmakla beraber yeniden asker toplanıyor, halk silâhlandırılıyor, kanalların a- ğgızlarında gemiler batırılarak kapa- tılıyordu. Bu, tam manasile bir panikti. Limanda bulunan bir kaç gemi de çarçabuk hazırlandırılıyor, keşfe | gönderiliyordu. Bu kargaşalık çok sürmedi. Uluç Ali Paşanın cenuba döndüğü haber alınınca ortalık yatıştı ve o zama- nin bu en kalabalık ve en büyük şehri geniş bir nefes aldı. Kataro muhasarası uzayıp gidi yordu. Diğer taraftan müttefik fi - loların da Mesinada toplanmakta oldukları öğrenilmişti. Bunun için, karaya çıkarılmış olan askerler ge - milere alındı. Daha şimalden gel- miş olan Uluç Ali Paşa ile de birle- şilerek bütün donanma birden ce - nuba inildi. Donanma ve asker Avlonyada bir kaç gün dinlendi. Eksikler tamam- landı, su ve erzak alındı. Yeniden Korfuya doğru yola çıkıldı. Derya kaptanı Ali Paşa bu sırada Uluç Ali Paşanın çevik ve hafif ka- dirgalarından sekiz tanesini Mesi- naya, beş tanesini de on beş kalita ile — birlikte —Kalabriya — kıyılarına gönderdi. Bunların vazifeleri düşmanların ne yaptıklarını, ne kuvvette olduk- larını öğrenmekti. Asıl donanma ise Butrento lima - nında yeniden su aldı. Sonra Korfu üzerine gidildi. * idüem Donanma toplanıyor... Romanın iskelesi olan ve zorlu bir kalesi bulunan Çivita Vekyada bü- yük bir kaynaşma vardı. Burada on beş büyük galer toplanmıştı. Asker- Teri, kürekçileri ve kaptanları hep seçilmişti. Yelken, kürek ve ları da büyük bir dikkatle yapılmış- tı. Hepsi de amiralın ilk emrile de - nize açılmak ve Mesinaya doğru yelken açmak için hazır bulunuyor- lardı. ç Bu gemilerin on iki tanesi Toska- na dükası olan Kozmo dö Mediçi tarafından zamanın en büyük usta- larıma yaptırılmıştı. Diğer üç tane - si de Cenevizler tarafından gönde- rilmişt'. Hepsi birden Papa amiralı Mark Antuvan Kolonanın kuman - dasına verilmişti, Papa amirah gemileri gezdi. Her şeyin tamam olduğunu gördükten iLEEİEiiriyE ll 'ıonrı pek şatafatlı bir araba içinde İve arkasında da kaptanlara bir müf- |reze asker olduğu halde Romaya “doğru uzaklaştı. İ Papa beşinci Pi o gün her zaman- dan daha zayıf ve hasta idi. Mesa- İnesindeki taşlar onu korkunç ağrı -| |larla kıvrandırıyordu. Buna rağmen /boymuna asılmış olan hacı dudakla- rından ayırmaksızın dualar mırıl - |danıyor, hıristiyan donanmasının | Türklere karşı zafer kazanmasını |Allaha yalvarmaktan bir an geri |kalmıyordu. — Amiral Kolona geldi. Dedikleri zaman hemen doğrul - idu: | — Onu büyük salona alınız!.. Dedi. Amiralı salonun kapısında karşı- ladı. Amiral Papanın önünde diz çöktü | ve haç yaptı. Papa gerek onu ve gerek yanın- | |daki kumandanları takdis ettikten | sonra Kolonaya dönerek yavaş ya-. vaş şunları söyledi: — Oğlum, seni tekrar takdis e -| derim. Her şeyden önce şunu bil - melisin ki zafer bütün adamlarını - zın dine bağlı olmasına bağlıdır. | |Kalbintde en küçük bir şüphe sezi - |len hiç bir adamı yanımda tutma... | |Gemilerinde eğer kalbi ve imanı bozuk, sarhoş ve bozguncu adamlar varsa hemen çıkar. Tecrübesiz ve| !bırlıi görmemiş olan gençleri de al- ma, Hele Tirenyen denizi kıyıların- daki ahaliden (1) hiç kimseyi bu - lundurma, Size Mesinada toplana- cak olan gemilerin sayısınca papaz göndereceğim. Yolunuz açık olsun. Zafer sizindir. Bunu şimdiden ha- ber veriyorum. Temmuzun yirmi üçüncü günü Venedik amiralı Sebastiyen Ven - yero Mesinaya geldi. Henüz müttefiklerden hiç biri o- raya gelmiş değildi. Venedik donanması beklemeğe baş- hadı. Dört gün sonra idi. Ufukta Papanın donanması gö ründü. Şehri ve limandaki Vene diklileri top atarak selâmladı. Li mana girdi, Daha sonra Don Kişot ismindeki meşhur mizah romanını yazmış o - lan ve kardinal Akkavanın iç oğ - lanı bulunan İspanyalı Mişel Ser - vantes te bu gemilerden birinde idi. | Bir yıl önce gönüllü yazılarak do - nanmaya girdiği halde harbetmek kısmet olmamıştı. Şimdi yeniden gidiyordu. | Müttefik donanmaların Mesina - ;da toplanması kararı pek doğru idi. |Çünkü bu liman çok muhafazalı ve ikalesi de kuvvetliydi. Buraya sığı- İnan bir donanmanın dışarıdan an - İsızın bir tecavüze uğraması hemen |hemen mümkün değildi. wı Müttefik donanma Korfuda da toplanabilirdi, çünkü oranın da ge- rek limanı ve gerek kalesi elverişli ve kuvvetliydi. Fakat Türk kıyıla- |rına yakındı. Birer ikişer gelecek o- lan donanma orada Türkler tarafın- dan yapılacak hücumlar karşısında |bir felâkete uğrıyabilirdi. Artık filolar birbirinin ardından Mesinaya giriyorlardı ( Arkası 'var ) (©) Bu halk Türk denizcilerinden çok yılgın oldukları için güvenemiyordu. Viyananın birinci sınıf profesyonel Spor- « <i Hakova Takımı Geliyor Hakova maçları tertip heyetinden: 1 futbol takımlarından Hakova 22 nisan sa- bahı saat onu yirmi iki geçe Sirkeci garına vösil olacaktır. Z Hakova takımı ilk maçını Milli eden 23 nisan günü saat ön altı buçukta Taksim stadında Fo. nerbahçeyle yapacaktır. bayramımıza tesadüf 3— Hakova - Fenerbahçe maçının ha- kemi Adil Giraydır. 4 — Hakova - Fenerbahçe maçından evvel tertip olunan hususi bir maç ayrıca bildirilecektir. 5. — Stad balkonundaki yerler numa- | l Yeni Neşriyat ' Tam Bir Hafta — Mecmuncılık âlemi- mizde bir yeniliktir. Şimdiye kadar İstan- bulda görülmeyen bir şekilde — çıkmıştır. kıt'asında — olan Tam Bir Haftav her sınıf halkın okuma ihtiyacına cevap verecek münderecatı ihtiva etmek- tedir. Gittikçe tekâmül edeceğine de şüp- he yoktur. Bu yeni meslekdaşa muvaffa- kiyetler dileriz. ; Havacılık ve Spor — Türk Hava Ku- rumu tarafından on beş günde bir çıkan- lan bu mecmuanın 165 inci sayısı — intişar Yevmi gazete etmiştir. Poliklinik — Bu aylık Tıb mecmuam- nin nisan sayısı çıkmıştır. Bir Doktorun Günlük Notlarından L Deniz Havasının Sinivlı'lue_— Pek Çok Faydası Vardır Goçen yaz başlangıcında idi. Bir has - taya çağırıldun. Fatih civarında oturu- yorlardı.. Yirmi iki yaşında bir gen$ kızdı. Lise tahsilini bitirmişti. Bakalor- ya için çok yorulmuş ve hastalanmıştı.. | — Başında bir ağırlıktan, 2 — Vücudunda müthiş uyuşukluk ve gevgeklikten, 3 — Mütemadi dalgın fazla uyku ih- tiyacından, 4 — Ve neşesizlikten müştekiydi. Sak 5 — İştihası hiç yoktu. Muayene et- tim Bu genç kızda bir dimağ yorgunluğu bBaşlamak üzere idi. Şiddetli bir sinir buhranı geçiriyordu.. Ailesine Bostan- cıya ve yahut mümkün ise Adaya nak- letmelerini tavsiye ettim. Kıza da, her gün: | — Sabah akşam deniz banyosu, (de- nizde $ dakika kalmasını). 2 — Her gün bir saat kürek çekmesini. 3 — Akşam yemeklerini ve sabah kah- valtılarını sahilde yemesini, deniz hava- sından azami derecede istilade etme. sini ve bu yazı hep sahilde geçirme - sini, kitap okumamasını tenbih et - tim. İlâç vermedim. Deniz havası, kü- vek sporu ve istirahat bu genç kızın hayatmı kurtarmış oldu. (*) Bu motları kesip saklayınız, ya- yapımız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. Zehra: — Bunların evleri nerede ise bana tarif edin, ben gidip haber vereyim, merak etmesinler! Bu teklif Hasana biraz mülâyim ge- lir gibi oldu amma, darbukacı Zehranın anası Aygır Fatma buna razı olmadı: — Olmaz, kızım, dedi. Münasebet almaz; çünkü sen bir yabancısın... Banlar erkel çozuk öleü, haydi nöyse amma, kız oldukları için belki anne- leri razı olmaz. Ona sebep çocuklar ye- mişlerini de yesinler, artık yavaş ya - vaş evlerine gitsinler. Ali Beybaba: — Bunların neresi çocuk? Baksa - na... Maşallah üçü de çocukluktan çoktan çıkmış, gençliğin ateşli devrine girmişler, Fatma yarı hiddetle: — Senin de ne söylediğini kulağın işitiyor mu bunak? — Gençlik fena mı yahul Keşki şimdi ben de onlar gibi bir genç ol - saydım! — BSen gençliğinde de böyle mıy - mıntının biri imişsin yal.. — Nereden bildin benim gençli - ğimde mıymıntı olduğu mu? — Canım uzatma işte! — Ah Fatma ah, ne olurdu, sen benim gençlik zamanıma rastlamalıy- dın da görmeliydin. Ali Beybaba ne imiş? Hoş şimdi de altmışa yaklaştığım halde alimallah taş. sıksam suyunu çı- İkarırım yal Fatma gülerek: — Atma, atma! Camlar beyliktir! Ali Beybaba çocuklara: — Yarın siz:de benim.yaşıma gele- |cek olursanız anlarsınız hanyayı, kon- İyayıt Önün-için evlirlarım gençliği - nizin kadrini bilin! Gençliğinizi yok - |yere ziyan, zebil etmeyin! Hayatta ge- İçeceğiniz yol yalnız gençlik yolundan ibaret değildir. Hızınızı, gücünüzü, ne- şenizi, kanınızı, canınızı biraz da ih - tiyarlığa saklayın!.. Bakınız bende yaş elli sekiz... Amma kim der ki ben şimdi elli sekiz yaşımdayım? Dedim ya, Jalimallah şu halde kalksam taşı sık - sam... Karısı tekrar alay etti: — Atma, atma dedik, ya! Camlar beyliktir! — Canım efendim, onu atma, bu- nu atma, artık bıktım bel (Elini ne - vale sepetine sokup koca bir şişe rakı ile bir kadeh çıkararak- sana inat, ata- cağım işte! Karısı, elinden şişe ile kadehi kapa- rak: — Deli mi oldun sen, bırak baka- yım onları, çocukların yanında hiç üy- 'lle şey olur mu? Hasan ayağa kalkarak: ı — Artık bize izin veriniz, biz ka - çahm! Efendi amca da bizim yüzü - İmüzden rahatsız olmasın! Şirketi Hayriyeden: Nisanın 22 nci Çarşamba gün ü saat 13 den itibaren başlıyan Hâkimiyeti Milliye bayramımız münasebetile ; o Köprüden Köprüden Köprüden gün Cumartesi saat saat saat günlerine mahsusı 13,20 de Vaniköyüne kadar 68 13,25 de Kavaklara 13,27 de Beykoza kadar kadar 70 T4 seferlerle Köprüden saat 13,30 da Harem ve Salacağa olan postalar fazla olarak yapılacaktır. 66 numerolu sefer yapılmıyacak, 105 numerolu sefer fazla ola- rak Kandilliye uğrıyacak ve 125 ren yapılacaktır. numerolu sefer Beykozdan itiba- 23 Nisan 936 Perşembe gününe müsadif Bayram günüı;ııüıde de saat 18,32 de Anadolu Kavağından ve saat 19,25 de Beykozdan Köprüye 297, 299 ve Köprüden saat 21,10 da Beykoza kadar ve 21,15 de Kavaklara kadar olan 306 ve 308 numerolu seferler fazla olarak yapılacaktır. 23 Yazan: Osman Cemul Aygır Fatma güler yüzle: — Peki yavrularım, — siz bilirsiniti Amma, bunu saymayız, sizi gene B rada bekleriz. Biz ekser günler bufi ya glir, öğle, akşam yemeklerimizi bf rada yeriz. Siz de arasıra uğrayın Gene görüşelim. Hem ne d annelerinizi filân tanımazsam da © lara da çok selüm söyleyiniz; n.nlıı da buraya buyursunlar, taniştf lm, görüşelim! Hasanla arkadaşları Fatma la Aali Beybabanın ellerini öperlerkt damat Ahmet te kalkmış, ayakta ©' pençe duruyordu. Biraz ötedeki artif dun altında akşam salatası hazırlal ta olan Zehra bu manzarayı soğanlı, domatesli ellerini acele luya silerek koştu: | — A.. Kaçıyor musunuz ciciler; ”| îm ız::uııuz yavrular! Durun, ©7 ise, de sizi şu i dul kadar selâmetleyim! Nİ Kafile yola düzülürken Fatma nım onlara teminat verdi: — O kopuklara bugün verdiğim dest artık kıyamete kadar yeter. lar artık size sataşmak değil, bir d7 buralarda bile görünemezler, Eğer ların ayakdaşlarından başkaları yo da, şurada burada size yan lurlarsa bana söyleyin kâfidir. Yolda darbukacı abla, onlara asıl ÖF basının on yedi yıl önce öldüğünü * şimdi anasının on yıldır İstanbulun © ki kabadayılarından Uzunçarşılı 4 Beybaba ile evli olduğunu söyledi. V onlara yaz ortalarının keskin kokt? kır çiçeklerinden, kır otlarından metler yapıp ellerine tutuşturdu. Zehra dutlukta kendilerinden rıldıktan sonra Mediha ile arkadaşi M sana: — Amanaan, dediler, ne yaman dın... Az kalsın, herifleri öldürecekti — Hasan da onlara şu cevabı verdi" — — Aygır Fatmanın adını işitir© kendisini bugün ilk defa gördüm: nun bir gece kendi mahallelerindeki dul kadımın evine taarruz eden &? beş külhanbeyini süpürge sapı lt nüne katıp döve döve yerlere serdi” anlatırlar ki olur şey değildir! * İşte Zaikanın, Çamlıcadan g sonra kaç gündür kendisine mek' | göndermeyişine, yahut gözükme ne Hasanın pek aldırış etmemesinitt” bebi bu idi. n Hasan, ilk çocukluk göz ağrısi şekilde buluştuktan sonra i kendisine yan çizmesini fazla di mezdi. Fakat Zaika Çamlıcadan dikten sonra Hasanla buluşmıya can attığı halde zavallı fırsat bü mıştı, Kendi evlerinin atkasında, pencerelerinin dibinde Hasan dan Çapraz Salâhaddine atılan 1? lef dayak mahallede bir hayli defi du uyandırmış ve Zaikalar bu d dunun önünü almak için on bet f kadar Çamlıcaya gitmişlerdi. ÖTT geldikten sonra ise annesi ile a de, ve sokakta onu sıkı bir göz ne almışlardı. | —9— Hasanın başının etraında ne YD g |tir bir takım vartalar dolaşıyof Öi |hep bunları birer teaadüfle İh;. j “du. Fakat şimdi onun çevresinir © den pek öyle kolay kölay çıkılmifl İi İni bir varta sarıyordu: Fena bir Üğür jkodu vartası... Kaca semt kaç ',ı" dedikoduların çeşitlisi, daniskast TPi kökiyekde. Plia Hağanlarlk j sinde, hem de civar mahâülleletdi Zeynel ile Topuz Süleymanın —& Fatmadan yedikleri o dört bat', mur dayakları duymıyan kalit j ( Arkast b K L | | göl | 9” a8 , | *