SBSON POSTA I Spor I İzmirde Heyecanlı ö Tarihi teirika , Buîaç Hırıstiyan donanmasının çekilip gittiği! İzmir Futbol Şampiyonu Türkler tarafından haber alınmıştı Bi Fişİta' Aşlağlıyar: Hi a YAZAN: KADIRCAN Kaflı No0.10 18 Gene, haziran #onrlarının olgun ekin|doğru süzülmiye başladı. Biraz sonra kokulu akşamlarından biriydi. Hasan, kızlar onu görmüşlerdi; — fakat o kız- İzmir (Son Posta) — İzmir stadyomu-|Siçekleri yeni solmıya başlıyan top bir! ları görmemezlikten geliyor; hiç o ta- nun sahne olduğu uğultulu ve sürprizli birlat kestamesinin altında kendini oldu-|rafa bakmıyor; gözleri kitapta bosta- Son Postanın Tefrikası: Yazan: Osman Cemal Zanne kızdı: — Türkleri ezmek biricik gaye - larımı haber almıştı. Arkalarından | maç... «İğne #tsan yere düşmiyecekı ta- İ ğu gibi küçük, âşikane bir Mztüz B LARENE gitti. Fakat Rodos acıklarında ya -|birine hak dedirten bir. kalabalık... Tri misti, x£ fomana ver r ucuna doğru yürüyordu. mizdir. Bunun faydaları hepimize aittir. Zafer kimsenin malı olamaz. : - Fakat şunu da unutmıyalım ki Pa. « İı K " " palık donanması Venedik tarafın - dan yapılmıştır. Benim gemilerim burada çokluktur. Dorya hızla ayağa kalktı. İspan - yol generalı ve Santa - Krüz mar - kisi Don Alyarez dö Bazene baka- rak bağırdı: — Bu adamlar bu zavallı gemile- rile ne yapmak istiyorlar? Don Alvarez sustu. Dorya bu se- fer Sicilya amiralı Don Jan Kar - danaya döndü: ' — Yarı yarıya silâhsız ve asker- siz kalan gemilerile bu adamlar ne yapacaklar? Hastalıktan askerin bü- yük bir kısmı kırılmış bulunuyor. Arsipelde ne iş göreceğiz onlarla?.. Benim efendim olan ikinci Filip be- ni Lefkoşeye yardım için gönder - di. Orası şimdi Türklerin elindedir.! Kral bana filoyu birinci teşrinden önce Sicilyaya götürmemi emretti. Zanne onun sözünü kesti: — Ne diyorsunuz? Sicilyaya mm? Magosanın henüz düşmediğini unu- tuyor musunuz? Eminim ki Praga - dino bütün kış dayanacaktır. Ba - harda ona yardıma gitmeliyiz. Hal- bui Sicilya düşmandan çok uzaktır. İspanya donanması Kıbrısın son ka- “lesini de düşmana mı bırakacak?.. Mark Antuvan Kolona ayağa kalktı: — İspanya filosu Magosayı tes - lim ederse bu pek acıdır. Demek ki a bizim birliğimizi bozuyor. Çok iyi bir katolik olan kral bunu emrede - mez. Düşmana yakın olmak için Kandiyede kalmalıyız. Eminim ki silâhlarımızın zaferi için beni din- Tiyeceksiniz! aü Jan Andre Dorya: — Sizin dediklerinizi yapmak mı? Siz bana kumanda edemezsi - niz. Ancak Don Jan Dotriş kuman- da eder, Dedi. İspanyol zabitleri de kızmışlardı. Onlar Şarlkenin piçi ve kral ikinci Filibin kardeşi Don Jan Dotrişin kumandasında zaferler kazanmış - lardı. Şimdi Kolonanın emrine gi - rerler miydi? Her zaman İspanyol- lara karşı harbeden şu İtalyanların kumandasına girmek ha?.. Sarlkenin vaftiz çocuğu olan Mon- tesarşiyo prensi Şarl Davalos yerin- den fırladı: — Ben generalımdan başka kim- seyi dinlememek için emir aldım. - Kolona alaylı alaylı güldü: — Ben sizden daha değerli a - damlara kumanda ettim. Avalos elini kılıca attı ve haykır- P. di: — Yanılıyorsun!.. Dorya mevzuun pek dağıldığını anlarnıştı. İş daha ileri giderse İspanya kralı onun idaresizliğine | hüküm verecekti: ş : — Prens, ben sizin kumandanı - nızım ve geri çekilmenizi emrediyo- rum. Kolona biraz yatısmıştı; Doryaya döndü: - — General, Sicilyaya giden yol Kandiyadan geçer Oraya kadar ay- — rılmamaktan bizi kim alakor? Türk- — dere rastlarsak baraber bulunalım. Yola çıktilar. ça aa7 z - ünler ile K man bir fırtuı: bı:lıdı. Bunun üzc- ::::k?';“’ ';m(::î: ,;'..";Iıılz:i— Hasanın altında aturduğu bu ağaç, rine Kıbrısa dondu. Ş SöetüSüçüalepadi” tkekdtireŞaşilei AAt bir geniş bostan duvarının dış tarafın- Fırtına huıristiyan donanmasını ve Altınordu birbirile oynarken ful takım-|da idi. Bu duvarın içi hem — bostan, fena bastırmıştı. Jan Andre Dorya: hem dutluktu. Duvarın boyu bir buçuk metre var, yoktu. Hasan Beyazıttaki ihtiyar kitapçıdan daha iki saat önce almış olduğu bir küçük âşikane rama- mı nen tatlı yerinde kendinden geç - mişken duvarın iç tarafındaki dutların altından kulağına fisıltıya — benziyen 'bir takım ince sesler geldi. O, önce buna aldırış etmedi; fakat © sesler fısıltı şeklinden çıkıp ta âdeta bir konuşma halini alınca kitabı yere bıirakıp kulağırtı a tarafa verdi. See sin biri ona çok garip geliyordu. Bu ses her halde kendisine pek yedi kat yabancı bir ses değildi. Konuşmayı biraz dinledikten sonra rengi attı. Bu ses, şurada byrada bir kaç kereler işit- Hği, torba'sakallı, filozof kılıklı ihti- yarın ortanca kızının sesine ne kadar benziyordu. Bir kaç dakika sonra du- varın ardındaki konuşma şu şekli al - dı: — Yolda kargılaştıkça sade birbi - rimize gülüşüyoruz. — Hiç bir şey konuşmuyor musu - nuz) " —A kardeş... Ben kızım, o oğlan.. 1O dururken bana mi düşer konusşmak? Ben ilk defa, o, bana bir şey söylesin diye gözünün içine öyle bakıyorum $ — Ey söylemiyor mu? — Bu gidişle söyliyeceği de yok galiba! — Bari akıl etse de mektup yazsa! — Yazsa şimdiye kadar — yazmaz mıydı? İki aydan Fazladır bisbirimize — Bu havada iki yüz gemi bir a- rada gider mi? Diye bağırarak filosunu ayırdı ve Suda limanına girdi. Diğerleri ondan dört gün sonra vardılar. Bir Venedik gemisi batmış, on üç tane- si kaybolmuştu. Papa filosundan iki gemi de işe yaramıyacak hale gel - mişti. İspanyol filosu Sicilyaya gitti. Giritte Venedik ve Papa donan - malarını besliyecek erzak yoktu. Onlar da Korfoya gitiler. Yalnız Mark Antuvan Kirini kumandasın- da küçük bir filo bıraktılar Venedik senatosu amiralını değiş- tirdi. Yerine Sebastiyen Venyeroyu tayin etti. Hiristiyan donanması uzaklaştı - ğı günlerde Magosa önünde korkunç bir kaza oldu: Sadrâzam Sokullu Mehmet Paşaya ait ve Kıbrıstan alı- nan kıymetli esirlerle kıymetli eşya doldurulmuş olan bir kalyonun cep- hancliği patladı. Yangın diğer iki kalyona da geçti. Sekiz yüz cariye ile yüzlerce esir ve sipahi öldü. Pek| yetten kurtularak 3-4 galip vaziyete giri- çok altın ve gümüş ve bir çok toplar da gemilerle birlikte battı. Hıristiyan donanmasının çekilin gittiği Türkler tarafından habet a- lındı. Kış ta gelmek üzere olduğun- dan Piyale Paşa Kıbrıs sularında yalnız kırk kadirga bırakarak İstan- bula döndü. Bu filoya İskenderiye beyi Şoluk Mehmet ile Rodos beyi Bâli kumanda ediyordu. Vazifesi| Kıbrısa Venedikliler tarafından im- dat gönderilmesine engel olmaktı. Bu maksatla Rodos ve Meyis adala- rı arasında dolaşmağa başladı. Fa- İarını cıkarıyorlar. Hakem İzmirspardan Sabri... Oyun iki (taralı iltizam eden seyircilerin — teçvikleri ve uğultuları içinde başlıyor. Daha ilk da- kikalarda okada> seri bir cereyan — takip ediyor ki topun seyrini takip etmek — bile müşkül... Sanki gu dakikada sahada sey- Tettiğimiz Altay ve Altımordu, bu — yıl İlk maçlarında en zayıf takımlar — karşısında bocalıyan ekipler değilmiş gibi.. Altay, İstanbuldaki acıklı — mağlibiyet meticelerinden soma hakiksten yüksek bir oyun çıkaratak mukabil taral kalesini akı bir çember içine ahyor ve sıra le iki gol çıkarıyor. İlk devre 2.0 Altay lehine bili- yor. İkinci devrede ayun ayni cerayan havaya uyarak Altayın hakimiyelindedir. Siyah-Bayaz formük çocuklar dökuzuncu dakikada üçüncü gallerini de yapıyorlar. Bu üçüncü gol Altayın galibiyetini patçin- Plerken Altınordu takımı, ötedenbeti tanm nan eşapeli oyununu söktürmeye başlıyor. Şin stadyomda sanki iki profesyonel takım oyauyormuş gibi muntazam, hâtasız bir oyun seyrediyoruz. Altınotdüu — takımı yirmi dakika içinde, hakikaten bir sisteme istinat eden oyunu sayesinde Üç gol çıkan- ve mesine beş dakika kala, Altınordanun teh- likeli bir hücumu sırasında Altay kalesine ceza vuruşundan dördüncü gol giriyor. Bu suretle Altınordu takıma 0.3 mağlüp vazi- yor ve ayun bitiyor, Bu netice Altayı şampiyonluktan tama” men uzaklaştırmıştır. Haftaya seyredeceği- miz Altenordu - K. 8. K. macında Altınor: du galip gelirse İzmir 936 şampiyanu ala- çaktır. Beraberlik neticesi K.S.K. takımını yüme piyon yapar. Bir amele yapıdan düştü Sarıyerde Yazmacılar Cemiyeti re - isi Yahyanın yapısında çalışan ame - Teden Mehmet oğlu Mehmet dün yapı iskelesindeki çivileri sökerken muvaze- nesini kaybederek dört metre irtifam- yor. Vaziyet 3-3 beraberedir. Oyunun hit- İgütüşmeğe başlıyakı! Duvarın ardındaki bu gizli konuş- ma Hasan için ne bulunmaz, ne güzel bir firsattı. Şimdi onun için yapılacak biricik şey; hemen orada karalayacağı kısa bir mektubu duvarın — üstünden ş#essizce öbür tarafa fırlatmaktan iba- da yere düşmüş ve sağ hbacağı kalça - kat Venedik amiralının Girit sula -| sından kırılınıştır. Amele hastaneye rında bıraktığı Antuvan Kirini çok| kaldırılmıştır. — Piyale Paşa onların nerede olduk-| Çi we <h iyi silâhlandırılmış olan on altı ga- ——— lerle açıklardan dolaştı. Türk filo- suna görünmeden 1571 yılı — ikinci kânunun on üçüncü günü Kıbrıs su- larma geldi. Magosa kalesine 1600 asker ile erzak ve cephane çıkardı. Ayrıca asker taşımıya mahsus Türk kalyonlarından on iki tanesini ba - tırdı Askarin maaşını getirmekte olan bir kalyonu da zaptetti. Rodos beyi Bâli, idaresizlikten gemideki asker ve kürekçilerin da- gılmalarına sebep olmuştu. Şoluk Mehmedin gemilerinde ise hastalık çıkmıştı. Lâla Mustafa Paşa Mago- sanın açlıkla teslim olacağını um- duğu için hücumlar yapmamız, yal- ntz top ateşine devam etmişti. Fakat dışarıdan yardım gelince artık Ma- gosayı da zorla almak lâüzım geldi - gini anlamıştı. Bunun için İstanbula haber göndererek altmış büyük kır- kı orta çapta yüz top, yirmi bin kan- tar barut, erzak, silâh, asker ve do- nanma istedi. Diğer taraftan Magosa kumanda- nı Mark Antuvan Bragadino büyük bir ümide düşmüştü. Zabit ve asker- lerin çoluk ve cocuklarını Kirininin gemilerile Giride yolladı. Kalede eli silâh tutmıyan yerli ahaliden 8000 kişiyi dışarı çıkardı. Lâla Mus- tafa Paşa bu halkı civar - köylere yerleştirdi. * ( Arkası var ) Bir Doktorun Günlük aai Notlarından Diş Etlerindeki Şiddetli Ağrıların Tedavisi Gelen hastam — çenesini — bağlamış çektiği ağudan' görleri” yaşarmış bir halde. — Üç gündür uyku uyuyamiyorum. Dişlerim ve başımda şiddetli ağıılar var birçok müsekkin ilâçlardan bir te- sir alamadım. Çenemi — açamıyorum. 'Yemek yiyemiyorum müşkülütla konu- şuyorum. v Müsyone ettini. Bu hasta bir. gp entani geçiriyordu. Derecesi 38,5 di, Buğnuda ve bavuzdâki mesle gıip vaik- roplarının toksinleri diş etlerini şişir- baştaki küçük — sinirleri de mütectsir etmişti. Bir müshil verdim. Diş etlerine (rezor semplu, koka- inli) gargaralar yaptırdım . Bir mik- tar kinin kullandı. İhlâmur içinde gün- de üç defa birer tatlı kaşığı (öropatin) içti. Ağzını ve yüzünü sık sık soğuk u ile yıkadı alnına soğuk su bezleri yer- leştirdi. Bir miktar konyak aldı. Ve o gece rahat uyudu. Üç günde bütün hastalığını unuttu ve iyileşti. (*) Bu notları kesip saklayımız, ya- hut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkmtı zamanınızda bu notlar retti. Fakat öyle yapmadı. Elindeki ki- tabı kapattı; biraz düşündü ve iç ta- raftaki konuşmalar ayni mevzu üze- rinde devam ederken kalktı, olduğu yerden usul usul yürüyerek yüz, yüz elli metre kadar sola ilerledi. Sonra bostan duvarının yıkık bir yetinden çekine çekine içeriye daldı; sanki ora- da oturan kızlardan hiç haberi yok- muş gibi yine kitebını açıp ona yâlan- dan göz gezdirerek bostanın ortalarına tırma ve eksiltme kanununda yazılı encümende bulunmalıdır. * telif hediyeler verilecektir. Zaika heyecanla arkadaşına sordu: — Bizi şimdi burada böyle görmüş olsaydı acaba ne yapardı, yine sadece gülüp geçer miydi, yoksa — yanımıza gelip bize bir şeyler söyler miydi? — Nasıl? — Ben hızh güleyim, yahut öksü- reyim de dönsün bu tarafa, bizi gör- sün bakalım! — Tuhaf olmaz mı? —— — Ne için tuhaf olsun? Bunu söylemesile birlikte Zaikanın arkadaşı bızlıca bir öksürdü. Hasan önce bu öksürüğü sanki arka taraftan geliyor sanmış gibi yalandar arkaya döndü. Zaika onun bu yapmacık dal- gınlığını sahiden sanarak kıs kıs güler: ken arkadaşt yüksek perdeden bir kahr kaha savurdu. Zaika bu kahkahaya hiç razı değildi amma, artık olan ol- muş ve Hasan kahkahanın geldiği ta- rala döümüş, onları görmüşlü. Cör- müştü amma o tarafa dönmesile be- raber yüzü kıpkırmızı kesilen Hasan şimdi neyapacaktı? Onlara karşı se- lâm mi verecek, gülecek mi, yoksa doğrudan doğruya dümeni anlara doğru kırıp yanlarına mı gidecekti? Bunları tayinden ve hemen kararını vermekten âciz olan Hasan şimdi bik seniz ne kadar güç bir mevkide kal- mıştı. Bâri hiç olmazsa Zaika ile ara sıra yollarda karşılaştığı zaman ona karşı gülümsemesini beceren ve on- dan ayni suretle karşılık alarak yüreği biraz ferahlıyan delikanl şimdi yine öyle yapabilse idil Fakat, ne gezer, şimdi öteki yabancı kıza karşı çok sı- kılıyor, uzaktan bunu bile yapamıyor; yan gözle onları süzerek yine yürü; düğü istikamete yollanıyordu. Bn hal karşısında Zaikanın arkadası büsbü- |tün paşırdı: — Ayeol, dedi, bu ne tuhaf çocuk, seni de gördüğü halde bize hiç aldır- madı bile... Zaika: — Yoksa uzaktan bizi ferketmedi mi? Arkadaşı bir daha öksürdü ve Ha- san tekrar dönüp onlara baktı. Bu se- fer Zaika Hasandan önce davranıp ona uzaktan gülümsedi. O zaman Ha- san da ona uzaktan ayni hafif, belir- bostanın kuytu ağaçlıkları arasma bir hayalet gibi daldı, gitti. ( Arkast var ) Ha Keşif bedeli 1172 lira olan Çubukluda yapılacak — gaz depolarına — istinat duvarı açiık eksiltmeye konulmuştur. Keşif evrakı ve şartnamesi levazımı müdürlüğünde görülür. Eksiltmeye girmek isteyenler 2490 numaralı —art- vesika ve belediye fen işleri inşant şubesinden alacaklar) ehliyet vesikası ve 88 Hralık muvakkat te'minat mak- buz veya mektubiyle beraber 10 nisan 936 Cuma günü saat 15 de daimi (B.) * (1584) Düşkünler evi için lüzumu olan 7000 metre amerikan bezi pazarlığa ko- nulmuştur. Bu bezlerin hepsine 2100 lira fiat tahmin olunmuştur. Nümunc ve şartnamesi levazımı müdürlüğünde görülür. Pazarlığa girmek isteyen * ler 2490 mumaralı artırma ve eksiltme kanununda yazılı vesaika vi 157,5 liralık muvakkat teminat makbuz veya 936 cuma günü saat 15 de daimi encümende bulunmalıdır. ... ( Gölmarmara Belediyesinden : Manisa - Akhisar -Gölmarmara yatı mektebi menfaatına 23/Nisan/936 Perşenbe günü Marmarada pehlivan güreşi vandır. Başa 100 ortaya 5S0 ayağa 20 lira diğer bütün güreşenlere bahşişlerden başka kıymetli - muh- mektubile beraber 1014/ 1610 «1787n Dr. HORHORUNİ (Berksoy) <St Muayene hergün akşama kadar Kıninomü Velde kıraathavesi yanırnca < ü