ÇTŞENETE TT TU AŞT AYT € “Sayfa Haydut oğlunu takibe çıkan polis hafızesı baba Vak'a Amerikada oldu, komiser takip ettiği caninin oğlu olduğunu bilmiyordu, fakat yakaladıktan sonra öğrenincede onu mahkemeye teslimde tereddüt etmedi Amerikanın Kentu- ki ülkesinde harsızlık ederken silâh kullan- manın — cezmasi| ya Ö- lümdür, ya müebbet hapistir. Günün birin- de Kentuki — zabitası bu cürmü irtikâp e- den iki genci - takibe memur edildi ve ko- miser Leland bu işi ü- zerine aldı. — Araşlır- malar neticesinde iki gencin — izi bulunmuş. bir yolun kenarında » Birakılar — ötomobik den gençlerin Murfild bankasını — soyguktan sonra öotomobille bu- raya kadar kaçtıkları ve otömebili - daha fazla — idare — edemiyeceklerini yak — biraktıkları — anlaşılmıştı. B İki gencin hâdise esnasında kullandık- ları tabancalar da arabanın içinde idi. Ko- miser Leland gençlerin izi üzerinde ilerle- di ve bir ormana dalarak iki genci bir akaç anlaya- damdı, Şimdiye kadar türlü türlü katilleris, hırsızlarla karşılaşmış, hepsini yakalayıp a- dalete teslim etmişti. Kendi — oğlu — ve arkadaşının oğlu ile — karşıllşınca — bir lâhza dü- şündü. Çocukların kolları daha yukanda, dütüğünün Üüzerine oturmuş gördü. İki|kendi tabancası çocukların göğsüne doğru geneç yüz yarda kadar mestafede - idiler. | çevrilmişti. Gözlerine inanmak — istemedi. Sartları kendi tarafına doğru idi. Dili tutulmuş gibiydi. Kalbi fena çar- Komiser durdu ve tüfeğini — çocuklara ” doğru kaldırarak usul usul ilerledi. Ken- disi bankayı soyanları ve veznedar ile mu- hasebeciyi yaralıyan iki caniyi yakaladığı- na inanıyordu. Hele bu iki genci tek ba - şına yakalamış olmak ona ayrı bir zevk vermekte idi. Gerçi bu gibi işlere yalnız başına çıkmak doğru değildi. Fakat ban- kadan imdat istendiği zaman, kendisinden buşka bu işe koşacak bir kimse yoktu. Ban- kaya vardığı zaman caniler otomobile at - Tamışlar, arkalarından atılan silâhlar boşa gitmişti. Leland durup dinlenmeden canileri ta - kip etmiş, bütün gün sokakları dolaşmış, bu yüzden yüzlerce kilometre yürümüştü. Fa- kat nihayet yorgunluğu boşa gitmemiş, iki cür'etkâr caniyi ele geçirmişti. Bağırdı: — Kımıldamayın! İkiniz de mevkuf4 sunuz! İki genç neye uğradıklarını bilmiyerek, yıldırım. süratile sıçradılar, döndüler, el- lerindeki parayı bıraktılar ve kollarını kal- dırdılar. Fakat komiser Leland bu anda birden- bire sarardı, fenalaştı. gözlerine inanam- yordu Çünkü yakaladığı — iki gencin biri kendi öz oğlu, öteki de en aziz arkadaşla- yından ve eski komşularından birinin oğ- Tuydu. Komiser Leland namuslu, dürüst bir a- pıyordu. Diğer taraftan, Kentuki ülkesi - nin kanunu kulağında çınlıyordu. Bu ka- nuna göre hırsızlık ederken tabanca kul - lananların cezası ya ölüm, veya mücbbet hapinti. Arkadaşının — oğlu ile karşılaşmasaydı, kendi oğlunu kulağından çeker: — Bu yaptığın ne? Diye bağırırdı. Fakat öteki gencin önünde zaafa uğra- mak istemiyordu. Bir kaç lâhze düşündük- ten sonra emretti: © — Paraları toplayın? Sonra tekrar emretti: — Yürüyün! Yürüdüler. Ve retgeldikleri ilk araba-| ya bindiler. Bir tek söz konuşmamışlardı. | Komiser iki genci doğrudan doğruya mer- keze götürerek tevkif etti. Ve bir yere ka. padı. Sonra haber verdi: — Bankayı soyanları yakaladım! Kim oldukları sorulunca kekeliye keke- Hye anlattı. Herkes hayret etmişti. Komiserin âmiri sordu: — Ya kaçmağa teşebbüs etselerdi, ne yapardın? İkisini de vurur ve vazifemi yapmış olurdum. Komistle Yazilepörveiği Haai Mey | ret içinde bırakmıştı. Evlenmek İstiyen Dul «On sene evvel kocamdan ayrıldım Resmen boşanma olmadı. Hâlâ onun nikâhı altındayım. Fakat on senedir biribirimizi gördüğümüz yok. Şimdi bir Başkasiyle evlenmek istiyorum. — Fakat onunla nikâhimın buna mani olduğunu # ' zannediyorum. Siz ne dersiniz? Atiye * Filvaki mahkeme ayrılmanıza ka- rar vermedikçe başkasiyle evlenemezsi- niz. Fakat on sene sizi hiç aramaması boşanmak için en kuvvetli sebeplerden biri sayılır. Mahkemeye müracaat e- dip boşanma talebinde bulununuz, mah- keme boşanma kararı vermekte güçlük çekmez, * «Beş senelik evliyim. Mes'udum. “Bir çocuğum var. Bekârken bherkes gibi ben de sevmiş, Fakat © gençlik maceralarını maziye gömmüş- tüm. Geçen gün eski sevgililerden biri sevilmiştim. adresime bir mektup göndererek benim- le görüşmek gösterdi. Bu mektup karımın ebine geçti. Çok müş- kül vaziyete düştüm. O günden beri Brrusunu — <eyde huzurum kalmadı. Kanma dert an- — katamıyorum. O kizla hiç bir kalbi a- GÖNÜL İSLERİ F Nevzad Karınıza vaziyeti olduğu gibi anla. tımız. Onun şüphelerini — gidermek için ne İâzımsa yıvnıüııı çekinmeyiniz. naat getirecek ve mesele ancak o vakit halledilmiş olacaktır. * «22 yaşında bir kızım. Şimdiye ka - dar kimseyi sevemedim. Adeta sevme kabiliyetimden şüphe ediyorum. Ben kimseyi sevemiyecek miyim ? » Nadire Bazı kızlar çok erkenden sevmeğe başlar, ve kendilerini birçok maceralara atarlar. Sizin şimdiye kadar kimseyi sevmemiş olmanız sizi birçok tehlike - den kurtarmıştır. Fakat şimdiye kadar sevmemiş ol- manız, şimden sonra — sevmiyeceğinize delâlet etmez. Demek ki benüz sevebi- leceğliiz tipe rasgelmemişsiniz. Yoksa beğendiğiniz bir tiple karşılaştığınız gün sevmekten kurtulamazsınız. Yalnız çok hodgüm ve müşkülpesend olabilirsiniz. Bu takdirde güç seversiniz, fakat se - vince de kuvve'le seversiniz, * Beşiktaşta Halük: Nişan yüzüğünün mutlaka porlantalı olması şart değildir. Bilâkis nişan yü - züğünün sade olması daha makbuldür, 20N: POSTA - Çok garip bir izdivaç oyunu * * * Genç milyoner kıyafetini değiş- tirerek sevgilisini kaçırdı, sonra onu kurtardı ve sevgisini kazan- dı. Fakat bu sevgi pek az de- vam etti. Amerikadan yazılıyor: ker milyoner Soperin kızı Munt So - Amerika milyonerlerinden Çim Ba- peri çıldırasıya seviyor, fakat bu kız sâdece sporu düşünüyor, sevmekten sevilmekten anlamıyor, ailesinin ev- lenme tekliflerini de reddediyordu. Kızın ihtiyar babasının yegâne emeli hayata gözlerini yummadan evvel kı- zının mürüvvetini görmekti, Milyoner Çim Bakerin aşkını biliyor, kızımı da ona vermek istiyor, fakat muvaffak olamıyordu. Nihayet genç milyonerle bir tuzak kurdular. Bu tuzaktan iki- sinden başka hiç kimse haberdar de- ğildi. Tuzak muvaffakiyetle neticele- nirse Munt behemehal evlenmiye razı olacaktı. * Bir akşam Soper ailesi yemekte iken koridorda bir gürültü oldu ve yemek Munt Soper İsalonuna yüzü demir maskeli bir a - dam girdi. Tabancasiyle tehdit ede - İrek : — Eller yukarı diye haykırdı! " Sonra da milyoner Sopere: Ü Bugün bankadan aldığınız pa- raların üzerinizde olduğunu biliyorum, 'hu; itiraz etmeden bunları bana veri- niz. Dedi. | Kimsede kımıldayacak takat yok- tu, ihtiyar milyoner cebinden cüzda- ninı çıkardı ve demir maskeli adama uzattı. Aile yemek yerken bir Gangsterin baskınına — uğramış — bulunuyordu. Gangsterin de paraları aldıktan sonra gideceği sanılıyordu. Halbuki öyle ol- Cim Baker madı. Cangster paraları aldıktan son- ra korkudan titreyen Munt'un yanına sokuldu. — Adın nc? Diye sordu. — Munt cevabını alınca: — Hiç itiraz etmeden beni takip ediniz, bağırıp çağırmıya kalkmayınız, bütün hizmetçiler sımsıkı bağlanmış- | |Baker vardı. Mağara kan içindeydi. lardır dedi. Matmazel için yapılacak başka bir şey yoktu, ağlaya ağlaya Gangaterin önüne düştü, köşkün — kapısına indi. Kapıda muhteşem bir ommobıl duıu—'kunuldunuı. Babanız - felâketi bana|mahkemededir. / STT YT TTTT TTTT aa 9A ——— .—a Bir davanın ortaya çıkardığı ilmt mesele Balıklar başka hayvanlar gibi ıztırap duyarlar mı? Bir Alman balıkçısı belıklan bıçakla öldürdüğü için mahkemeye verildi, mahkeme suçluyu tecziye etti, fakat mesele Göğünlürde' / BB iğli den biri mühim bir sual ile karşılaştı: GA A TT GAŞ a ÇA Mesele şu yüzden çıkmıştı: Balıkçının biri dükkânına aldığı ba- lıkları, bıçaklıyarak öldürüyor, bun- dan sonra parçalıyordu. Meğer Al - manyada balıkların bir sopa ile kafa -| larına vurulmak suretiyle öldürülme -| lerini emreden bir kanun varmış. Bu kanunu bilenlerden biri -balık - çının — balıkları — biıçaklıyarak — öldür- düğünü haber verdi, bu yüzden ba - bkçı yakalanıp mahkemeye götürül - dü, İsticvap edildiği zaman — balıkların istirap duymadıklari noktası üzerin - de israr ederek mevcut kanunun yer - siz ve mânasız olduğunu söyledi, fa- kat mahkeme bu itirazı dinlemiyerek balıkçıyı para cezasına mahküm etti. Gerçi balıkçının mahküm edilme - siyle kanunun hükmü yerine getiril - miş oldu, fakat balıkların istirap du - yup duymadıkları meselesi olduğu gi- bi kaldı ve herkes bu mesele ile meş - gul olarak hakikati merak etmeğe baş- ladı, Dünyanın en büyük balık bahçele - rinden biri Nevyorktadır. Burada dün- yanın her çeşit balığı bulunur. Ve ba- lıkların biri hastalandı mı, balık mü - tehassısları tarafından — tedavi — edilir. Balıklara ilâç verildikten başka üzer - lerinde cerraht ameliyeler yapıldığı da olmaktadır. Bu müessesenin reisi Mis- ter C. W, Coates balıkların bütün sır- larına vakıf olan en selâhiyetli şahsi - yettir. Balıklara ait sualler bu zata da 80- rulmuş, o da şu cevabı vermiştir: «Balıklar, en müthiş, insan için öldürücü olan yaralara tahammül e- derler. En ağır ameliyatı, balıklar üze- rinde yapıyoruz, hialerini iptale lü - zum görmüyoruz. Ayni ameliyatı in- sa nüzerinde yapmış olsaydık, istirap- tan öldürdü. Balıklar olta ile yaka landıklari zaman, oltalar, - balıkların çenesinde bazan derin yaralar açarlar. Fakat balık tekrar suya atılacak olur - sa hiç bir yara almamış gibi tekrar yü- zer ve yarasına bakmıyarak yem arar, ve bulur. İnsanın ayni hale uğradığını farze- diniz, yaralı ciğer ile bir şey yapamaz. «Bir çok insanlarar balığı yakala - dıktan sonra, sandal içinde iseler san- dala atarlar ve onun kıvranarak boğul- masını beklerler. Bir balık sudan çe - kildimi, havadan sarhoş olur. İnsan nasıl suyun içinde boğulursa balık da havada boğulur. Balık, cüz't? oksijen ile iktifa eder. Açık havadaki bol oksijen onu sar- hoş eder ve hareketleri ağır sarhoşla - hallolunamadi rın hareketine benzer. Bununla bera « ber bu vaziyette olan balık, fazla oksi- jen almak yüzünden haz içindedir.» Ayni mütehassis balıkların zanne - dildiği kadar aptal olmadıklarını an - lattıktan sonra sıcak kanlı hayvanlar dercepsinde vevk düymalıklarımı” da ilâve etmektedir. Mister Coatese göre Alman âlimle- rinden biri ıslık, yahut zil çalarak ba- lığı yeme gelmeğe alıştırmıştı. Şika - go üniversitesi âlimleri, balıkların ar- kadaşlıktan anladıklarını, bazı balık - larım yavrularına büyük bir itina gös. terdiklerini uzun tetkikler neticesin :« de anlamışlardır. Balıkların tatdan anladıkları, tikleri, gördükleri, dokundukları mumiyetle kabul olunuyorsa da bun- lar isbat edilemiyor. Nevyorklu mütehassıs Mister Coa- tes sözünün sonunda diyor ki: « Balıkların, his sistemi ne mahi - yette olursa olsun, haz ile elemi tef - rik ettiklerini bilmiyoruz. İlim — bu yolda bir şey söylemiyor. O halde ba- lıkları bıçakla öldüren Alman balıkçi- sına bir diyeceğim yoktur.» Türk kodeksi komisyonu Türk kodeksi mesaisine devam etmiştir. Komisyonun dünkü — toplantısında işit w komisyonu dün de -İvazife taksimatı yapılmıştır. Tali afyon kısmında (Farmakok « nozi) ve afyon tahlilleri için iki ko « misyon teşkil edilmiştir. Bu komis - yonlar 24 nisana kâdar hazırladıklari işleri 24 nisanda umumi komisyona bildireceklerdir. Kız kaçıran Yusuf tevkif edildi Küçükpazarda Cami sokağında otu- ran 15 yaşındaki Zekiyeyi kaçırmak- tan suçlu Yusuf tevkif edilmiş 7 inci müstantikliğe — verilmiştir. -— Zekiye kendi rizasiyle Yusufa kaçtığını söy - lemektedir . Fakat kız 15 yaşında ol - duğu, ailesi de davacı vaziyetinde bu- Tunduğu için hâkim, Yusuf hakkında tevkif kararı vermiştir. yordu, buna binildi ve baş döndürücü bir sür'atle karanlıklar içinde yol al- mıiya başlandı. Otomobil müthiş bir kayalığın — al- tında korkunç bir mağaranın önünde durmuş, Munt bu mağaraya — sokul - muştu. Mütemadiyen — hiçkıriyor, ağ- hyordu. Demir maskeli adam — haşin bir tavırla bağırdı: N — Sus artık. Zırlama. Geber, yat, uyul! Munt ağladı, ağladı, ağladı, ve ni - hayet mecalsiz kaldı, uyudu. Muntu uyandıran silâh sesleri oldu. Gözlerini açtığı zaman karşısında Çim Genç ve zarif milyoner büyük bir 'tevazula matmazelin önünde eğildi. — Korkmayınız Matmazel dedi, ber verdi. Haydudun otomobilinin takip ettim, mağarayı buldum. Herifle bir hayli mücadele ettim, bir kaç yerinden de yaraladim, Fakat ka- çırdım hain herifi, gimdi artık tehlike kalmadı, gidebiliriz. Munt'un mukavemet arzusu kırıl - mıştı. Minnetle elini genç milyonere uzattı. köşke döndüler, o hafta evlen- diler ve mes'ut bir çift halinde yaşa- - mıya başladılar, Fakat bir gün genç milyonerin esra- rına vâkıf uşağı boşboğazlık etti. O vak'anın mürettep ve masakeli adamın genç milyoner olduğunu söyledi, Munt ta bunu duyunca kocasından — nefret etti ve babasının evine döndü. Mah-, kemeye düştüler. Şımdı bu — meşele