“Son Posta,, nın Tefrikası: 49 SON POSTA Yazan : A, R. Musikinin canlı ve heyecanlı ahengi, bu âlemi yeni gören Cemili zevkten zevke atıyor, mestediyordu Burası, hakikaten büyücek bir kah- ye ve yahut gazinoya benziyordu. He- vüz ikindi vakti olduğu halde, bütün pencereler sımsıkı kapalı olduğu için her taraf tavandan sarkan bir kaç kü- çük petrol lâmbasile aydmlanıyardu. Ortada, beyaz taştan küçük bir ha - vuz bulunuyor; iki karış kadar yük- sek bir fıskiyeden, hafif bir &u şırıltısı Â rdu. Gene beyaz taş döşeli ze- min üzerinden üç taraflı hir sedir yük- seliyordu. Bu sedirin üzerindeki Yen- görenk, şiltelerin Üzerirle uzanı lan beş altı kişi, buram buram terli - yoedı. Bu adamlar, mütemadiyen sakız gi- bi bir şey çiğniyorlar.. Ellerindeki nar- ış O - gilenin marpucundan derin derin ne-| fesler çekiyorlar.. İkide birde, yanla- | rındaki çanağın içine tükürüyorlar.. Ve sonra, yanlarındaki renk renk bo- Salardan 'nakişlar- yepilkiiç toptak bir su kabını dudaklarına götürerek bir yu- dum su içiyorlar.. Ve daha sonra, mest ve malımur bir eda ile başlarını me- şin yastıklara dayıyorlardı. Ortada dolaşan yaşlıca bir adam, iki- ide birde ellerini birbirine çarparak yük- se ksesle kölelere emirler veriyordu. Köleler, kapının dibindeki — tezgâh Bgibi bir yere mütemadiyen gidip geli- yorlar; oradan alıp getirdikleri şeyle- ri, Cemil ile Seyit İbrahimin şilteleri yanına diziyorlardı. İyi partlatılmış bakır tepsiler içinde, « sanki bir sevgiliye takdim edilen bu- ket gibi itinalarla ve zıt renkli yaprak- larla sarılmış - bir kaç demet ot.. Üze- vi renkli nakışlarla süslenmiş şürbe - ler (1).. Billür şişesi içinde miniminicik renkli toplar görünen nargileler.. Gene, renkli bir çanağa benziyen tükürme kapları... Bütün bunlar, köleler tara- fından giltelerin kenarlarına sıralanır- ken, Seyit İbrahim Cemile izahat ve- riyordu: — İşte, azizim Cemil Bey.. Katha- ne, buraya derler... Yemenin her ye- rinde olduğu gibi, şehrimizde de böyle yüzlerce kathane vardır. Nasıl, sizin birahanelerinizi andırmıyor mu?.. Cemil de gülerek mukabele ediyor- du: — Her halde.. Arada epeyce fark war. Galiba, siz bizim birahanelere hiç uğramamışsınız? — Canım efendim, uğramaz olur muyum, hiç?... Benim iddia ettiğim müşabehet, şekil itibarile değil.. Mak- gat itibariledir... Meselâ.. Siz oraya, zevk için, eğlenmek için gidersiniz, de: gil mi? — Şüphesiz, — İşte.. Bizim kathaneler de ayni işi görürler... Siz, masalarda oturuyorsu- nuz; kadehler içinde rakılar, biralar, şaraplar içiyorsunuz. Biz de burada, (1) Su kabı âlâ ve rahat ipek şilteler üzerine uza - niyoruz.. Kat çiğniyoruz... Yalnız ara- da bazı farklar vardır. — Meselâ ... — Meselâ.. Sizde; meyhaneye, bi- | rahaneye istiyen gider. İstemiyen, e- vinde oturur içer. Bizde, böyle değil- dir. Kat zamani geldi mi, hemen he- men herkesin işini gücünü bırakıp kat- hanelere koşması, senelerdenberi kök- leşmiş bir âdettir. — Tuhaf şey. — Evet... Katlana sulku, günde iki defa icra edilir. Biri, öğle vaktinden ikindiye kadardır. Ba eanada, bütün dükkânlar kapanır... İkindi vakti dük- kânlar tekrar açılır. Yatst zamanına kadar alış veriş edilir. Yatsi vakti, ar- tık dükkânlar büsbütün kapanır. Halk, |tekrar kathanelere dağılır. — E.. Bu, ne zamana kadar sürer. | — Gece yarısına.. Bazan da sabaha kadar. — Pekâlâ.. Bu halk, evlerine gidip rahat etmezler mi?.. — Şöyle böyle.. Bir iki saat... — Azizim, Seyit İbrahim Efendi!. Şu halde Yemen kadınları; ya, gayet mes'ut ve bahtiyardır.. Ve yahut - ta, gayet müteessir ve bedbahttır. — Niçin?.. — Niçin olacak?.. Kocalarının yü; mi kathanelerdir. Bunlar, avam takı- mına mahsustur. Adi peykeler üzeri- ne hasırlar serilmiştir. Halk kendi kat- larını oralara bizzat getirir. — Demek ki gelirken yolda herke- sin elinde gördüğümüz, o küçük zen- biller... — Evet.. İşte onlar, avam halkının kat zembilleridir... Fakat bir de böyle husust kathaneler vardır. Oraya, mu- ayyen olan zevattan başka kimse gi- remez. Bir de, bunların hürmete lâyık olan dostları... — Aman, İbrahim Efendi. Boğa - zım kupkuru kesildi. — Bir yudum su içiniz. kır da terliyorum. ya.. Vücudünüzün zehiri çı- kar... Zaten bunun zevkı, budur. - Ç Arkası var ) Belediye Cevap Veriyor “ Hesabıkat'i Müzakere- sinde Muhasebenin Şiddetle Tenkit Edildiği Asılsızdır,, İstanbul belediy en bildiriliyor: İstanbul belediyesile vilâyet idarci hu - İ susiyesini ihtiva eden İstanbul umumi mec« lis bütçesinin 933 senesine ait hesabı kat'i- nin umum? mecliste münakaşa — ve — gid - detle tenkit edileceğine dair bir kaç gün- denlberi bazı gazetelerde çıkan havadisle umumi meclisin 6 nisan' 936 tarihli top » lantısına ait olarak yapılan meşriyat ara - sında hesabı kat'inin müzakeresi sırasında muhasebenin şiddetle tenkit edildiğine dair yazılan yazılar külliyen hakikate ve cere - yan eden müzakerelere aykırıdır. Bahsolu- nan hesabı kat'ide mütareke ve ondan ev- velki senelere ait tahakkukat — bakayasile bazı hususatın daha iyi yapılmasını arzu mahiyetinde mütalealar serdedilmiş olmak- a beraber heyeti umumiyesi itibarile mu- hasebemizin takdir edildiği tab ve tevzi edilmiş olan tetkiki hesap encümeni rapo- runun birinci sahifesinin yirmi birinci sa - tırından başlıyan (muhasebe teşkilâtımı - zın çok çalışkan ve vazife ve mes'uliyetini çok iyi idrak etmiş bir unsur olduğunu tak- dirle söylemek bir vicdan borcudur... Mu- hasebe kuyudatının bugün en müşkül he- sapları mükemmelen meydana çıkaracak bir hali intizama konulduğu, evrakı müs- bitenin pek mazbut bir şekilde tanzimi te- min olunduğu ve tahsilâtta da son zaman- larda büyük faaliyetler gösterildiği kabili inkâr değildir). Fıkralarından açık ve kat'i sürette anlaşılmakta olduğu gibi gene he- sabı kat'inin hâtime başlığı allındaki son fikrasında (gerek tahsilât ve gerek sarfi- yat hesabatında muhasebenin vezaifi mev« duasını kanuna ve üsüle muvafık şekilde hüsnü ifa ettiği görülmekle muhasibi mes'u« lün beraatinin tahtı karara alınmasını teklif ederiz) cümlesile bu takdirat teyit ve te- kit olunmuştur. Raporun müzakeresi sıra- sında yukarıda bahsedildiği veçhile baka- yaya kalan varidat ile daha iyi yapılması arzu olunan hususatın neden mütevellit ol- lerini pek az görüyorlar da, onun j: Müşterek bir gülüşmeyi müteakip, Seyit İbrahim cevap vermişti. — Bunda, çok hakkınız var. Biz, evlerimizi pek o kadar sevmeyiz. Hat- tâ, burada gördüğünüz şu kölelerin hizmetlerinden daha ziyade haz ede- riz... Onun için ben de sizin fikrinize iştirak ederim. Kocaları iyi ahlâklhı o- lan kadınların bu vaziyetten mütces - si rolduklarına; bilâkis fena - tabiatli erkeklerin karılarının da - kocalarının yokluklarından her halde bir memnu- niyet duyduklarına hükmedebilirim. İbrahim Efendi, yanındaki bakır tepsiye uzanmış, eline bir demet ot al- mış; bunun uçlarını kopararak ağzına atmış; çiğnemiye başlamıştı. — Siz de böyle yapınız. Götecek- siniz,.. Ne kadar tatlı bir zevk duya - caksınız. Cemil de bir demet ot koparmış, çiğ- nemiye başlamıştı... Bu ot, evvelâ ağ- zına bir burukluk vermişti. Ve sonra, ağzının içinden, midesine doğru yayı- lan bir serinlik hissetmişti. Köleler; üzerlerinde hafif tömbeki dumanları tüten nargile başlıklarını ge- tirmişler; billür şişeler üzerine yerleş- tirmişlerdi. İbrahim Efendi, hem marpucu çe - kiştiriyor; hem de sözlerine devam e- diyordu. — Amma.. burayı görüp te,her kat- haneyi burası gibi zannetmeyiniz. Bu kathaneler de iki kısımdır., Birisi, umu- ——— — —— «Sonra ne oldu?.. Müşterek bir hatanın bütün mes'uliyet ve azabını erkek yük - İendi. Çocuğunu beş sene yalnız uzaktan — gördü, uzaktan sevdi... Çocuk hastalandı. Giuseppe de hastalandı. Çocuk bir yaz Floridaya halasının yanına tebdil hava için gönderildi; babası, asıl babası ne ye- di, ne içti. Nihayet bir gün köşkün bahçe kapısı önünde çocuğunu görebilmek ü - midile kendisini göstermeden dolaşırken küçüğün şövesterinden bir tokat yedi, Ve “hemen ©o gece çocuğu kaçırmıya karar ver- di.r * Avukat susalı iki saat olmuştu. Jüri a- Zzasi tekrar salona girip yerlerine oturdular. Karar okunuyordu. Ben Gdeta sersem bir halde idim. Cevapsız kalan yığınla sualle- — Hü kafam artık almaz olmuştu. Yalnız son İ L_ben:t!:ı iki kelimeyi duyabildim: «... Ekseriyetle fırladığım zaman alkiş sesleri Sokağa duğu ve bunların pek çok seneler evveli- ne ait olup alâkadarların himmet ve gay- retile günden güne tasliye ve tekâmüle doğ- ru gittiği ve © sane kamunla kaldırılan du- huliye resminden dolayı kaybedilen vari- dat, evvelce tahmin edilen miktardan dü- şüldükten sonra umum tahsilâtın umuml! muhamınenata nazaran belediye kısmın - da 9o 96 ve idarei hususiye kısmında Go 98 ze baliğ olduğu ve heyeti hesabi- yemizin cidden takdire lâyık bulunduğu Kakkında tarafımdan verilmiş olan tafsilât ve izahat üzerine mazbatada yazılı takdi- rTat encümen namına heyeti umumiyede bir daha tekrarlanmak suretile müzakere kâfi görülerek mazbatartın varidala ait kısmı okunmuş ve bu süretle celseye — nihayet kesilmemişti. * Şimdi aradan on sene geçti. Tahsil ha- yatımın son devresini geçirdiğim Ameri - kada yakından yaşadığım bu facia yuka » tki satırlarlay bitmiyordu. Evrakımın ara- sında sakladığım bazı gazeteleri karıştırı- yorum: «Giuseppe Konti serbest bırakıldı.» «Doktor Makgir talâk davası açmış - tır. n sSabık Madam Makgir bulunmuştur. » «Dün gece, çocuk kaçakçısı Konti, a- wukatı Fred Morşinsonu tabanca ile öl - dürmüştür.» «Avukat Fred Morşinson şöhret ka -| verilmiştir. zanmak arzusuna mi kürban gitti? » Hakikat bu şekilde olmakla yanlış neş- wGenç avukat müekkilini kurtarmak için | tiyatın düzeltilmesi için bu izahatın gaze - kendi muhayyelesinde bir vak'a uydur - tenizle neşrini rica ederim. muş, fakat tuhaf bir tesadüfle ayni vak'a- İstanbul Vali ve Belediye Reisi nin hakikaten cereyan etmiş olması sebe- namına muavin bile, Kont tarafından öldürülmüştür. » Nuri Türkkan odasında ölü 'a b GE . z aat ane MAĞDA l ee A İK Kartalda çimento fabrikasından Madalya burnuna Ö————OVERİR Bir TURAN MAMULÂTIDIR İstanbul Millâ Emlâk Müdürlüğünden: Cinsi ve mevkii Senelik kirası Müddeti Lira 109,5 kadar uzayan saha içinde karadan Elli metre açıktan olmak şartile denizden kum çıkarmak hakkı; Tophanede Çavuş başı mahallesinin Necati Bey caddesinde sanayi mektebi altında 391 No.lı dükkân: Yıldızda Dikilitaşta Ertuğrul kışlası arkasında ceman 1716 metre murabbamda iki parça tarla: Yukarıda cins ve mevkii gösterilen yerler hizalarındaki bedel ve müddetler üzerinden açık arttırma usulile ayrı kiraya verilecektir. İsteklilerin ve şeraitini öğrenmek istiyenlerin 20/4/936 Pazartesi günü saat On Dörtte yüzde 7,5 pey akçalarile müracaatları. M. (1786) Gümrük Muhafaza Genel Kamutanlığı İstanbul Satınalma Komisyonundan: 1 — Gümrük muhafaza örgütü için 600 takım çift kütüklü ve askı kayışlı palaska 24/4/936 Cuma günü saat on dörtte pazarlığı yapılacaktır. 2 — Tasınlanan tutarı 2580 liradır. 3 — Şariname ve evsaf komisyondadır. Görülebilir. 4 — İstekliler * 7,5 teminatı olan 194 liralık vezne makbuzu veya banka mektubunu kanuni belgelerile birlikte muayyen vakitte komisyona gelmeleri. (1872) Türkiye Kızılay Cemiyeti Genel Merkezinden :- Kızılay genel meclisi 1936 senesi nisanının yirmi beşinci cumartesi günü sabah saat 10 da Ankarada Yenişehirde cemiyetin genel merke- zi binasında alelâde içtimaını yapacağından murahhasların yukarıda yazılı gün ve saatte Kızılay genel merkezine gelmeleri rica olunur. Görüşülecek işler: 1 — Başkan ve ikinci başkanlarla kâtiplerin seçilmesi, 2 — Genel meclisi tetkik komisyonu ve genel merkezce yapılan iş - leri gösterir raporların tetkiki ve kabulü halinde genel merkez zim - metinin ibrası, 3 — 1936 -1937 bütçesinin tasdiki, 4 — Çıkacak üyelerin yerine diğerlerinin seçilmesi, 5 — Tetkik komisyonu üyelerinin yeniden seçilmesi, 6 — Genel merkez teklifleri. ——— 36 —Z . —— İstanbul Tapu ve Kadastro Başmemurluğun Eyüpte Servi mahallesinde vaki İzzet Mehmet Paşa vakfından olup ve- zir tekkesi denmekle maruf maa müştemilât dergâhın senetsiz tasarruf mu- amelesi yapılarak bu mahallin vakfı namına tescili Evkaf Müdürlüğünden (ıkpadilme:inehinıuşıydlşuyerlukhmkhurmfiddiumdıuw miıeve—ikihıunıâyuiylıuıilıiîlin&noanıinmfn&w 'Tapu Başmemurluğuna — müracaatları ilân olunur. — «1744» o |