SON POSTA n 5İ Hergün AEGdRİr, . Av köpekleri hakkında Yazan ı F L Atay Afyon nutku © paani ideallerimize sağmen bu geniş ı Türk vatanı yeniden bir tehlikeye uğ - yarsa, Türk kurtuluşunun ilk günlerinde olduğu gibi, vatan müdafaasını erkek, ka- din ve çocuk bütün millete ait bir vazife telâkki edeceğiz. Bütün millet Başbuğ A- tatürk'ün etrafında yekpare olarak, onun emrinde ve onun zafer yolunda hareket edeceğiz. İsmet İnönü, Afyonkarahisar Zaler a - mtinin karşısında sön cümlesini bitirdik - ten sonra, bütün millete sordu: — Edecek miyiz? Cevap veriniz! —x Resimli Makale Bu sual Türkiyenin neresinden ve kim | tarafından duyulmuşsa, gönülden kopan bir: — Evet! den sonra, Daha derin bir coşkunlukla: D « — Fakat bundan şüphe eden var mı | haykırışı ile cevaplanmıştır. İsmet İnönü bunu biliyor ve bu cevabı almış olarak, sualinin hemen arkasından: — Bon de ddaz cevap vöeyüm diyor Yeni tehlikelere karşı de?muhakkak mu « | zalfer olacağız. Fakat Türkiyede milyonların kalbi, se- melerdenberi, çarpıyor. Bunu - bizim bildiğimiz kadar, fırsat düş tükçe, bütün dünyaya bildirmenin fayda- m, bele her tarafta tehlike çanlarının sesi yalnız bu imanla avasını, harp çekin - iği olarak tefsir edilip, tehlike himsini irmek istiyenleri sağduyu davet etmek lüzumsuz bir emek sayılamaz. Harp âdeta, gündelik gazetelerin son da- kika sütunlarında aranması tabil olan bir havadis sırasına geçirildi. Fakat yeni bir harp, milletlerin öyle korkunç bir isyanı ile karşılaşacaktır ki hazırlıyanlar onun kanı içinde boğulacaktır. Türk milleti harp olmasını istemiyenle- rin safında ise, hatp etmesini bilenlerin başındadır. Her tarafta barışçılık, sarsıl - maz milli müdafaa iradesinden ve zafer imanından kuvvet aldığı zamandır ki teh- İike derecesi sıfıra doğru inmeye başlıya- caktır. ve süküna . * Av köpekleri hakkında eçenlerde belediyemiz — gazetelere bir ilân verdi:. Sokağa — ağızlıksız, bağsız, numarasız ve sahipsiz köpek çıka- mlmıyacak, köpekler, bahçelerde de bağ- h bulunacaktır, Başı boş köpekler öldürü- lecektir. Hemen — söyliyelim ki — belediyemizin başka türlü hareket etmesine imkân yok - tu. Gerçi, meselâ Londrada caddelerde, sokaklarda, parklarda on binlerce köpe - itin dolaşmakta olduğunu görmüş olanlar, battâ İngilterede haftada bir defa köpeği gözüp dolaştırmak mecburi olduğunu bi - lenler, bu ilânı garip bulmuşlardır. Ancak onlar, Londrada hiç bir yabancı köpeğin komşunun bahçesine atlamadığını, yahut bahçesinde oturan köpeğin sokaktan ge - — gene karışmadığını, ve sıksik — diş şakası | — yapmadığım bilmezler. Bizde asıranlar bile oluyor. Doğrusunu — isterseniz, sokak köpeği — devrinden ev köpeği devrine henüz geç - medik. Biraz köy veya sürü köpeği dev - — rindeyiz. Bu yüzden dostlarına ziyaretlerini seyrekleştirenler bile olduğunu bilirim. le- tanbulda bir dostumuzun köşkünü beklet- mek için büyüttüğü bir çoban köpeği var- dır. Eğer köpek büyük kapının önünde yatmaktan hoşlanmışsa, ev halkı arka ka- pıdan işliyorlar, Biz köpek sahipliği ede - mediğimizden, köpeklerimiz ey sahipliği etmektedirler. Gene dava, maarif meselesine dayanı - — wor: İngilterede köpeklerin hepsi mektep mezunudurlar, Hattâ sahiplerinden başka polise itant etmeyi öğrenmişlerdir. Bu su- retle caddelerde kendilerini gidip gelme kaidelerine uydurmak bile mümkün olu - yor. Bizimkiler ise, ümmi'dirler. Belediyemizin ilânından hoşlanmıyan - Tar varsa, toplanıp bir mektep açmalı, kö- pekleri terbiye etmelidirler. Bu da kâfi de- Bili Konferanalar tertip ederek, insanlara — da köpek kullanmağı öğretmek lâzım! Bir — kurt köpeği terbiye ile mükemmel bir po- — lis köpeği olduğu gibi, mükemmel bir po- lis köpeği kullanmasını bilmiyenin clinde kurt olur. Misallerini pek yakından biliriz. * sahiplerini | Fransızlar Eyfel Kulesini Yıkmak İstiyorlar Son zamanlarda Pariste Eyfel kulesinin yıkılması etrafında bazı mütalealar ileri sü- rülmektedir. Dünyanın bu en yüksek, fa - kat ayni zamanda en bahtsız kulesini yık - mak arzusu ilk defa ortaya atılmış değil - dir 1888 de daha inşa edilirken, Verlaine, Coppe& gibi mümtaz — şahsiyetler Parisin manzarasını ihlâl ediyor, mütaleasile ayı - kılaın» demişlerdi. 1910 da kule Paris be lediyesine geçince, Parisin plân komisyonu da ayni fikre saplandı. Ve güç belâ hedme- dilmekten kurtarıldı. Rasat işlerinde kulla - nılmağa başlandı. 1923 te bu mevzua tekrar avdet edil - di. Telsiz istasyonu olarak kullanılamıya - cağını iddia edenler oldu. Emektar kule, bu bücumlara da göğüs gerdi. Şimdi ise istatikçiler, şehir bedüyatı na - mına, böyle sivri bir şeye tahammül ede « medikleri için — yıkılmasını — istiyorlarmış. Eyfel bakalım bu sefer de yakasını kurta- Tabilecek mi? ... Macar Başvekilinin Vagonu İddin edildiğine göre Macar — başvekili General Gömböş çok cefa çekmiş olması - na rağmen rahatını seven bir adamdır. O - nun için, kendisine, çalışma ve bunyo oda- Tarını ihtiva eden hususi ve mükemmel bir vagon yaptırmış, ve bu vagonla ilk defa İtalyaya gitmiştir. İtalyadaki Macarlar: — Gömhböş sırf bu mükellef vagonla se- yahat etmek için, İtalyanlarla bir anlaşma yaptı demektedirler. *.. Kadınlar, Erkeklere Kadınlık Dersi Verilmesini İıuyovlır Kanadada teplanan Feminist köngre - sinde, kadınlar erkek mekteplerinde de ka dınlara müteallik derslerin talep etmişlerdir. Reiseleri Gascrain münasebetle verdiği uylukta söylemiştir : okutulmasını bu şu sözleri — Genç erkek çocuklarına da, oda sü- |pürmesini, duvara bir kâğıt yapıştırmasını, yerlere dökmeden yumurta kırmasını, has- İta karısına çay pişirip ellerini yakmadan melidir Muasır medeniyet insanlara vakit kazandırmak için bir çok vasıtalar icat etmiştir. Telefon, tren, tayyare, otomobil bu va- mtalardan bir kısmını teşkil eder. Telefonla yerinizden kalkma- dan bir çok işlerinizi görebilirsiniz. Tren, tayyare ve otomo - bille on saatte gideceğiniz bir yere bir saatte gidersinz. Çinlinin bikâyesini bilirsiniz. Çinde bir şehirden ötekine de - | miryolu yapılacakmış. Halktan bunun için para toplamak iste- (SÖZ ARASINDA iin yere bir günde A HERGÜN BİR FIKRA O Öyle Dememiştir! İzmirli Ruhi Beybabaya bir gün, komyularından biri demiş ki: — Beybaba! Sakın müzevirliğime hükmetme ama, sana bir şey söyliye- ceğim. — Buyur, bakalım. — Senin bacı gezdiği yerde, senin için? «Onu ben adam ettimt» diyor - muş. Ba benim dostluk gayretime do- kundu. — Ruhi Bey: Yok! demiş, da yalan söylemez! O, öyle dememiş - tir. aKocamı adam etmek için çok uğ raştım!» demiş olacak. BULMACA im hatun dünya Soldan sağa: | — Tarihi bir memleket, 2 — Kir - mızı, bir diş, paylamak. 3 — Bir M ilâ - vesile aleyhinde bulunmak olur, ne ma - nasına gelir, çoban paltosu. 4 — Çekin - mek, bir menkıbemiz. 5 — Duadan sonra denir. 6 — Kolaylaştırma, eserler. 7 — Yemek pişer. B — Bir musiki aleti, rabıt edatı. 9 — Suriyede tarihi bir şehir, yama, 10 — İztirap, gene ayni şey, 11 — İlâve, çalışkan değil. Yukarıdan aşağıya: | — Sivri şey, softa, 2 — Dünya, Hind prensi, 4 — Ne şekilde hareket edileceği hakkındaki ra - por. 5 — Çok değil, büyük anne, Tâhim 3 — Su konur, yerine tan, 8 — Tahrik. 9 — Uçak, su, 10 — Pe- ——— - e— H Vaktin Kıymeti l mişler. Çinli şormuş: - Bu tren neye yarar?.. «Ön günde gitti- gideceksin» demişler. Çinli düşünmüş ve ageri kalan günlerde ne yapacağız?» demiş. Vaktini nasıl öldüreceğini bilmiyen geri insanlar için bu me- | deni vasıtalar bir şey ifade etmez. Fakat onların ehemmiyetini anladığımız ve onlardan istifade eimesini öğrendiğimiz gün ö bfal Nadir bir balık Tutmanın sevinci Hle ölen adam Avusturyada Kni Herfeldde eski bir me- mur mütekaidi, derede balık tutmıya ba - yalırmış. Bir kaç gün evvel, oltasını suya attıktan sonra, 7 kiloluk bir ala balğı ya- lıııııın.. © kadar sevinmiş ve heyecanlan- rmş ki balık karada otların üzerinde debe- lenirken © da fartı meserretin ve bunun ne- ticesinde de kalp sektesinden ölmüş... Göz- Ülerini kapatırken yardımına koşanlara: Mes'udum... Dünyanın nadir bahk. |larından birini yakaladım. Götürün çocük- larım şerefime yesinler! demiş... ... Kadın Ve Hakikat Edisenun hayatını yazan bir muharrir, meşhur mühterün karısı ile arasında ge - çen bir kavgadan bahsetmektedir. Bir gün Edison lâboratuvarında sabaha kadar çalışmak istediği için kansı ile fena halde çatışmış. yeni bir keşfin üzerinde ol- duğunu söylemiş. İkma edememiş. Ve son- va kazaya rıza göstererek karısının yanına gitmiş: — Çok şeyler öğrendim. Fakat kadına hakikati anlatmanın zor olduğunu henüz bilmiyordum! demiş. ... Ribbentrop Şarap Taciri İmiş Bugün siyaset âleminde muvaffakiyet kazanan Fön Ribbentrop Almanyada, şa - Yap ve şampanya simsarı imiş. Hitler ken- disini o işten almış, hususi sefir olarak kul- lanmış... Ribbentrop deniz müzakerelerin- de İngilizlerle güzel bir pazarlık yaptıktan sonra, şimdi de Lokarno işini halletmeğe koyulmuş. Bunu parmağına doliyan Fran- ©ir gazeteleri «şarapçıdan diplomat olur mu» diyorlar? der, nota, kraliçe. 11 — General, zihin. Dünkü bulmacanın halli: Saldan sağa: 1 — Hastane, 2 — Ata, Hicaz. 3 — Rahatsız. 4 — Alan, ara. 5 — Bal, ica - bet, 6 — Eyşe, yayla. 7 — Aptal, ye 8 — O, tırnak. 9 — İrca. 10 — Sant, ka- le. 1t — Takma, kibar. Yukarıdan aşağıya: | — Harabe, 0. 2 — Atalay, İsa. 3 — Saha, şakrak. 4 — Anteb, cam. 5 — Ahı, aa. 6 — Himiyat. 7 — Acı, câl. 8& — gelirmesini, bir çamaşır biçmesini öğret -|6 — Âlim. 7 — Tok değil, çocuk doğur- | Naz, ay, rakı. 9 — Az, bal, üb. 10 —Rea: ya, lâ. VI — Sanat, ekber, İSTER Ortaya Bir takım genç şairler çıktı: Kendilerinden evvel gel- miş bü tumuzun dediği gibi «ibreti İNAN n şairlerin, bütün ediplerin hiç bir kıymet ifade etme- diklerini söylüyorlar, ve aksini iddiaya kalkışacaklara ağız aç- tırmıyorlar. Bu gençlerden birinin yazdığı şu satırları, bir dos- lem» için okuyun: «Hiz, her sanatkârın, her insanın malik olduğu bir şeydir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! H a.7 â hayvanların bile,. Fakat his kâfi değildir. Başımız olma- dan da şür yazabilirdik. Evet şu kafamız olmasaydı ve biz boy- numuzdan yukarıdan hiç bir şey taşımadan yaşıyan mahlüklar olsaydık ve yazı yazmasını ellerimiz olduğu için bilseydik gene şir yazabilirdik. Gene Halit Fahri kadar tivatro, Reşat Nuri kadar roman yazabilirdik. » MA! dür. — —— . Sözün Kısası Vatmana Tokat Y engece sormuşlar: — MNeden yan yan yürürsün? — Serde kabadayılık var! demiş, - Kabadayılık yalnız yengecin serina aid bir hususiyet değildir. Nice kimses ler tanırım ki kabadayılığı kendileri » çin bir temayüz vasıtası edinmişlerdir, Lokantada garsona betelmek, tram« Vayda biletçiye hakaret etmek, otamos bilde şoföre çıkışmak, sokakta hama« la sövmek; dükkânda tezgâhtarı pays Ekrem-Talu' "|lamak, evde hizmetkârlara tere mua« melede bulunmak, bazılarınca güya üs- tünlük iktizası addedilir. Halbuki efendiliğin, centilntenliğim birinci şartı, sosyal durumları itibarile dunümüzde olan — insanlara — hilmile, rifkile muamele etmektir, Bit adamatni;mevkâi-no: kodanyitkk sek olursa olsun, kendisine hizmet e- denlere karşı saygı ve nezaket göster« mekle hiç bir vakit alçalmaz. Bilâkiş terbiyesinin sağlamlığını bu suretle d& ispat etmiş olmakla yükselir bile. Kaldı ki ne garson, ne biletçi, n& şoför, ne hamal, ne tezgâhtar, ne dd evimizde ücret mukabilinde konforu« muzu temin eden hizmetkârlar kanu« nun nazarında bizden asla farklı değile lerdir. Demokrasiye istinad eden camla alarda, efradın ayrı gayrisi — yoktur, Reami bir unvan, sahibine hiç bir im« Byuz babgetmmöz. Hels'kendi dününder kileri hırpalamak, hakir görmek — de“« mokrasinin ruhuna kat'iyyen sırmayar bir şeydir. Bu hakikatı, maalesef, anlamayıp, ta, hâlâ yengeç gibi, kabadayılı.: tası lamak için, demokrasinin dümdüz yö-« landa yan yan gidenler var. Nitekim, bunlardan biri, geçenlerde ifayı vazife halindeki bir vatmana bir tokat atmış. Bereket, vatman «efendi imiş, vazile ve mes'uliyetini müdrik bulunuyormuş ta mukabeleye - kalkı- şıp, bir tramvay dolusu halkın muhake kak bir felâkete sürüklenmesine mey» dan vermemiş, ' Bazı insanlar, resmi unvanları temsil etmek, hakkiyle taşımak kabiliyetine den, her nedense mahrumdurlar. İkba» lin azıcık güler yüz göstermesile, ken" dilerini dev aynasında görür, — halkut başına ali kıran baş kesen olurlar. Bunlar, sosyete hesabına zararlı a- damlardır. Onun terbiye ve tekâmü- Künden şüphe ettirirler. Onun içindir ki sosyetenin mından mes'ul olanların, bunları yen- geçlikten vazgeçirmek, vazifeleridir. /.','â'a.. Zabu e T L EL N Biliyor Musunuz? 1 — Hilâfet kaç tarihinde ilga edilmiş- tir? 2 — «Vilson premsiplerir nelerdir? 3 — Versay muahedesi ne vakit imza« niza- lanmıştır? 4 — Âlman ordusu Brüksele ne vakit girmişti? 5 — Morfin kimin tarafından keşfedik miştir? (Cevapları Yarın) (Dünkü suallerin cevapları) | — Budapeşte şehrinin nüfusu (1), milyon 5 bindir. Bükreşin —nüfusu — isg 631,000 den ibarettir. Üz — İnsan dünyayi sevdiği zaviyeden görür, diyon (Lâmartin) dir. 3 — Aşk ile lâtife edilmez, diyen Fratjı 41z şairi Müsettir. 4 — İlk denizaltı gemisi 1889 senesinde Fransada yapılmıştır. Adı Le Göübettir, 5 — Resmi rakkamlara göre prolesyos nel Rigoulot iki elile 182,5 kiloluk gülle kaldırmışthır. Bu rakkam şimdilik rekoze