2 Sayfa SON POSTA Hergün Cepheler Teşekkül Ediyor Harp Tehlikesi Geçiyor . Kaldırın Şu Levhaları * Cepheler Teşekkül Ediyor: ondra Fransa ile Almanyayı uzlaş- L tırmağa — çalışırken, — öte taraftan Merkezi Avrapa — devletlerinden bıı-ılııı, birleşerek aralarında iktmadi ve siyasi an- laşınalar yapıyorlar. Romada Musolininin riyaseti —altında toplanan Avusturya ve Macaristan başve- killeri bir takım paktlar — imzaladılar. Bu paktlar zahirde daha ziyade iktisadi mahi- yeti haiz görünüyor fakat hakikatla siyasl bir birlik ifade etmekten de geri kalmıyor. Çünkü bu iktadi anlaşma eskiden Avus- turya ile Almanya arasındaki Ançelus dedikleri gümrük ittihadını andırmaktadır. İktısadi anlaşmaların siyasi hareketler ü- olduğuna ise hiç şüphe zerinde müesair yoktur. Avusturya başvekili bu anlaşma ile ik- tifa edilmeyeceğini ve talip olan diğer dev-| letlerin de anlaşmaya girebileceğini söyle- miştir. Şuşning'in muradı Çekaslovakya vile Yugoslavyayı da - beraber — alabilmektir. Hattâ Yugoslavya biraz buna mütemayil görünmektedir Binaenaleyh dünyanın nazarları Lon- draya çevrilmiş bulunduğu bir anda Ro- mada aynanan ve gözlerden kaçan bu e- yun, yarınki Avrupanın mukadderatı üze- rinde tesiri görülecek kadar mühimdir. . Harp Tehlikesi Geçti mi?: arp tehlikesi Şimdilik geçmiş H? Ne Almanlar sözlerinden dönmüş, ne Fransızlar isteklerinden bir adım geri - al- maşlardır. Fakat iki taraf ta olduğu yerde beklemeği tercih ederek ileri gidememiş- lerdir. İlk anların heyecanına kapılıp —sü- rüklenmeyen milletler; artık kolay kolay harbe girmezler. Lâhi mühkemesi, Milletler Cemiyeti, Londra müzakereleri, cevap, cevaba — ce- gibi- vap.. Falan derken aylar geçecek, — işler tavsayacak, ve hâdisat tabii seyrini takibe mecbur olacaktır. — < Amma bu gidiş er geç bütün dünyayı harbe götürecektir. Buna şüphe yok. Fu- kat şimdilik havadaki barut kokusu dağıl- ma yolundadır. « Kaldırın Şu Levhaları: eyoğlu artık geçilmez bir hal aldı. Sinemalar sokak ortalarına — kadar girkin, iğrenç. boyaları dökülmüş mu- kavva ilânlar asıyorlar, Bilmem fakir İtal- yan şehirlerine hiç gittiniz mi? Orada ev- lerde pencereden pencereye — ipler gerer, çamaşırları bunların üzerine asarlar. Sokak- larda çamaşırdan başka bir şey görün- mez. Beyoğlu da bu İtalyan sokaklarına dön- dü. Kirli çamaşırları andıran ilân karton- Jan gözü o kadar vahatsız ediyor ki, insan bu kadar zevksizliğe tahammül edemiyor ve bunu değiştirmek istiyor. Koca şehrin estetiki —ile uğraşan — hiç kimse yok mu? Biliyor Musunuz? | — Eski Yunanlılarda deniz ilâhının adı neydi? 2 — Esatirde güzelliği ve aşkı ne tem- sil ederdi? 3 — Dünyanın en zengin adamı kim - dir? 4 — Sultanahmet camiinin minarele - rinde kaç şerele vardır? — 5 — Gölge etme başka ihsan istemem, t (Cevapları Yarın) (Dünkü suallerin cevapları) | — Avusturya ordusu — Budin şehrini 1686 da yaptetti. 2 — Ric'at devrimizin Mahaç muha - rebesi 1687 de olmuştur. 3 — Avımturya ordularının mütemadi |'edir. içinde kalan | ” zaferleri karşısında dehşet padişah Edirnede bir meclin akdettirmiş- Ür ki tarihte Edirne divanı namile maruf- tar. Sadarete Köprülü Fazıl Mustafa Paşa bu vak'a üzerine 1689 yılında geçmiş - tir. 4 — Oşi muahedesi Trablus harbine hi- hayet veren muahededir. 1912 yılında ak- tedilmiştir. 5 — Samsun » Çaramba — demiryolu 36 kilometredir. —a ——— W Kolumuzu Tutanlar B Mühim bir iş karşısındasınız. Bütün kuvvetinizi topla- yarak o işe atılırsınız. Fakat arkadan beklenmeyen bir el kolunuza sarılır, hızınızı keser ve işinizi bozar. Her birimizin böyle kolumuzu tutan, ileri atılmamıza mani olan, hamlelerimizi kıran, yaratıcı kudretimizin in- kişafına imkân vermeyen bir engeli vardır. Bu engol ba- zan anamız, bazan karımız, bazan arkadaşımız, bazan rakiplerimiz, bazan da ortağımızdır. Onlar geri, durgun, sakin, hamlesiz insanlardır. Sizin hamleleriniz onların ba- şını döndürür. Sür'at onlar için korkunç bir şeydir. Hayatta bu engeller, ileri hamleleri kesen mütereddit, korkak, cesaretsiz insanlar olmasaydı, insanlık şimdi çok daha ileri gitmiş olacaktı. ; İleri gidebilmek için evvelâ kolunuzu tutanları bir ke- nara atabilmelisiniz. SÖZ ARASINDA (| HERGÜN BİR FIKRA Komedi İle Facianın Farkı Şâir Faruk Nafiz, Kollejdeki talebe- sine edebiyat dersi veriyordu. Sira, tiyatroya ve tiyatro nin izahına gelince, Faruk Nafiz sordu: — Bama, Yacin ile komedinin ara- sındaki farkı bir misal ile anlatır. mi- Müusolininin Canını sıkan Bir mesele Macaristan, Avusturya ve İtalya ara - sında aktedilen misak münasebetile cu - marlesi ve pazar akşamları Romada misa- fir başvekillerin şereline iki suvare tertibi | Bir kocaya | İki yüz elli Talipi Vp yazarak evlenmek istel icap etmiş. Birincisi operada, ikincisi de Venedik sarayında. nevileri- | | mektubu ilân etmişler, aradan on beş gün Musolini kimlerin davet edileceği hak- kında sorulan suallere: giliz neferi 250 genç kızdan izdivaç teklifi almış. Bu hakikate acaba bayanlar kızar- — Zecri tedbirlere iştirak eden devlet| | ©nız? lar mı? murahhasları gelmesinler! demiş. H::b::r_n. ygayet zeki ve yaramaz Bi Ve Al d Sonra.. Salonlar boş kalacak, misafir - lere mahçup olacağır diye düşünmüş, ve içlerinden bazılarını seçmeğe karar ver - miş, bunun da bir takın siyasi mahzurlar tevlit edeceği kendisine anlatılınca sıkın- tıh bir eda ile: Şimdiye kadar daima harp aleyhinde bulunan Papa, bu sefer de Hitlerin Reni işgal elmesini takbâh etmiştir. Alman gazeteleri İtalyanın Habeşistana saldırmasını, mübah gören ve sonra da harbetmiyen Hitleri takbih eden bir ada- min samimi olabileceğine ve Papalığın da ulvi bir makam olduğuna kimsenin inan- mayacağını, yazmakladırlar, — Ben anlatayım, efendim! dedi. Meselâ, sınılta kendi kendimize iken yapar, bizi güldürür.. Bu bir kemedi- dir. Derken ansızın siz içeri gelirsiniz, BULMACA Baharat satan, mal. 11 — Nota, yapmak. Yukarıdan aşağıya: | — Derd, çürüğe çıkmış. 2 — Polis müdürü, bir N ilâvesiyle vücudumuz- da olur. 3 — Eski şekil otel, sonuç. 4 — Sulamak, istikbali keşfeden batıl şey. 5 — Fucim, erkek. 6 — Beyaz, bir ci ilâvesiyle “çocukların lâfı oluz. 7 — Elbisenin içinde- |ki kumaş, merkebin şeddelisi 8 — U- İzağı” gösterir, - cimrilik.. 9 — Ütü. 10 — |Paramızı yatırdığımız yer, lâkayıtlık. 11 — Gelirat, Soldan sağa: | — Sadakat, plâklara geçirterek, en uzak yerlere kadar dağıtmıştır. Bu usule Hitlerden evvel müracaat © - den Frünsia sosyalistleri, plâklarla sabit mıııh—ınıuıqüıklınmh—-' — Seslerini plüklara geçiren liderler, fırkadan aynıldılar, bir zamanlar — zemine we zamana uygun gelen sözler, plâklar ea- kimeden artık ağza alınmaz oldu... Hal - buki biz fikirleri değiştirerek yeni propa - (gandalar yaparken, plâklar eski fikirleri - mizi halk arasına yaymakta devam edi - yordu. Soldan sağa: D — Araştırma, kaba bir tabir. 2 —|3 — Lâdi, sant. 4 — Ani, ad, akar, 5 — Peygamber değneği, tarihi bir belde. 3 — |Leke, lâf. 6 — Asır, Suâd. 7 — Bab, ket, Kafndan doğanlar, valde. 4 — Muavinin (it, B — Deve, em. 9 — Şiar, naz, el. 10 — Türkçesi, Sucu, — kar sporu. $ — Meşhur|İs, at. 11 — Kanaat, Arif, ad. 2 — Ebelik, tez. Konuşan Moktup Ohioda okumak, yazmak bilmiyen bir kadına oğlu her hafta Avrupadan bir plâk yollamaktadır. Mühim bir işte olan bu ha- yırlı evlât, sözlerini uzun uzun plâğa ge - çirtmekte ve annesine böylece ulaştırmak- bir şfirimiz, bir Er ilüvesiyle talih olur. |— Yukandan aşağıyat 6 — Yiyecek satan 7 — Hastahğa yaka-| —| — Selâm, âşık. 2 — Aban, Aâb, İsa. lanmamak için yapılan şey, kraliçe, köpek. |3 —. Dedi, Sada. 4 — Ali, Liberya. 5 — B — Bir et ilâvesiyle Hindistanın yukar- |Ki, eı. 6 — Aksak, kenet. 7 — Adese, at sında bir memleket olur, yiyeceğimizin a-|8 — Ud. 9 — Atülâ, âr. 10 De, Fadi- çılmâsı. 9 — Zeybek, sporcu nidası. İ0 —İme ll — AF, lif. zasedkanı -a ae İSTER İNAN İSTER İNANMA! Nâzım Hikmetin yemi çıkan «irkçılık« kitabında görülmüştür: | 1935 kânunusanisinde 143,000 ton, 1936 künumuranisinde «Fransız Çelik Kralı Wendel Fransız Faşizminin Thysseni- | ise 547,000 ton maden ihraç etmişlir Almanyaya. Bugünler- dir. Ve Fransada bilhasıa «sol cenahın her gün biraz daha | de Reni işgal eden cAlmanv topları bu «Fransıze madenle- küvvetlenmesine karşır Hitlere yardım etmeğe başlamıştır. | rinden dökülmüştür.» 4 İSTER İNANMA! —a —anena İSTER İNAN Sözün Kısası Yüz yirmi beş Kilometre daha Ekrem-Talu T ürkiye Cumhuriyetinin . Başve« kili İsmet İnönü ile Nafia Ve» kil AR Cetükâyı-iki gön avvel A& yon - Karakuyu ve İsparta - Bozanönü demiryollarını merasimle açtılar. Bu suretle, yurdumuza Cumhuriyet reji« mi kurulalıdan beri yapılan 2494 kiloe metrelik demiryoluna 125 — kilametre daha ilâve edildi. Bu azametli eser, topu on, on iki 'yallık bir çalışmanın mahsulüdür. Bu kadar az bir zaman içerisinde başara lan bu işe insan baktıkça başı dönery göğsü iftiharla kabarır, gözleri heye. candan yaşla dolar. Orta yaşlı bir Türk için, pek yakıri bir mazi ile bugünkü hali karsılaştıre vhak v Gümhüriyetin bu Yataca” “bas Bışladığı nimetlerin kiymetini ona gö rte ölçmek mümkündür. O vakit, aştır ğimiz mesafe ve vardığımız netice gö ze daha eyi görünür. Ben, kendi payıma, daha dün de- 'nutkunda dediği gil mecek kadar yakın bir geçmişte Ana« doluda yolculuğun ne gibi meşakkatles re, tehlikelere, ne çok zaman kaybınğ bağlı bulunduğunu bilen ve hatırlayarla lardanım. Umumi harpte, — cephelerg erzak ve cephane sevki, takviye kıta« atı gönderilmesi, sulh zamanında d& her bucağımızdaki mahsul hazinelerik nin bir yerden öbür yere nakli bir mes seleydi. i Mevcut bir iki demiryolu hep yae bancıların elinde, onların kontrolü ale tında bulunuyor, memleketin ekonos misine, siyasasma, emniyetine değik onların emellerine hizmet ediyordu. Cumhuriyet rejimi kurulur kuruk maz, başındakiler, .birçok — noktalarla beraber buna da ehemmiyet verdiler, Hint denizinde Maurice adasında vazife |Bir taraftan, yabancı ellerdeki demire dolayısile bulunan bir İngiliz neferi, İn -| yollar satm alındı, hükümete mul edik gikteredeki gazetelerden birine, bir mek -|di; bir yandan da ana yurt baştan ba« ni söylemiş, | a çelik ağlarla kuşatıldı. Koskoca bir ülkenin cüzü'lerini bie geçmiş geçmemiş, Maurice adasındaki İn- Tibiziğe “yakınlaştıran btt Mi veğli talar, sayın Başvekilimizin geçen gürü ; «Her şeyden evs vel, vatandaşların kendilerine güvene meleri, çalışmakta ısrar etmeleri, içe« riden ve dışarıdan gelecek her müşkü« lâtı yenmek için, kafalarında, yüreke lerinde, bileklerinde kuvvet bulmalari ile kabil olmuştur!» Evet vatandaşlar bu kuvveti buk muşlardır. Çünkü başlarında, tükene mez bir güvenç kaynağı olan yüce bit ş&f, yollarını aydınlatan bir meşale vare dı ki adı, tarihin alnına bir güneş gibl hak olunmuştur. Dün, demiryollarımıza, lamet İnöğe Eski|nü ile Ali Çetinkayanın ilâve ettikleri 125 kilometrelik kısım, Atatürkten ah dığı hızla, terakki yolunda durmak bilk meyen Türklüğün yeni bir merhalesj. dir. ZZ d Fransanın Yeni Ankara Elçisi Türkiye cumhuriyeti nezdinde Fransayj temsil edecek olan Mösyö Henri Ponsol maruf diplomatlardandır. Mesleğe Siyamı da maslahatgüzar olarak girmiş, 1926 da Ocadavada Abdülkerim — teslim olduktan sonra, Fransayı temsil etmiş, Berıtta feye kalâde komiser olmuş, Fas valii umumlsl tayin edilen Henri Ponsot 1934 senesindi yerini ikâi gün müddetle Nekbete uğ « mıyan eki polis müdürü ve gimdiki Parle belediye reisi Chiaphe brrakmıştır. Hemri Ponsat edebiyat meraklındır. Ve gimdi de Şekispirin külliyatını İisanıma tere cüme etmektedir. ldam mahkümunun çocukları küçük olursa İngilizler idam mahkümlarının çocuk « ları küçük olursa, babalarının taşıdıkları #imlerini değiştirtiyorlar ve ölünciye ka « — dar müahküm bir adamın damgasını taşı « malarına bu süretle mâni oluyorlarnış. —