llnkîarlımungı_ıgun_!i_ıik Kayıbı Hamdi Hoca Kimdi ? Teşrihi marazi üstadını bir gün düğüne davet etmişler.. Gülerek “Gelemem, demiş, çırıl çıplak ölüler beni telli pullu gelinlerden daha fazla alâkadar ediyor,, ! Hamdi Suat öldü Ben Hamdi Suadın ne dastu, ne de u-i lebesiyim: Fukat onu bana; — şahsiyetlere dağer biçerken en yanilmaz ölçüleri kul- <lanan dostlarım anlatmışlardı. Ve orları dinledikten sanma müspet ilmin bu kahra- man fedasine karşı derin bir hürmetle bağlanmıştım: | Onun şahsiyetinin husumyetleri, hayatı, | ve eserleri hakkında çok geniş bir bilgiye aahip değilim. | Bu itibarla, yazacağım satırlar, onu ıı—l Tafl tamıtmsk kadar güç bir vazile yükü | altında haylı cılir kalacaklardır: Fakat bu borcu kısmen alsun ödemenin hazzı, bu yüzden uğmyabileceğim tenkit- leri umursatmıyacak kadar yüksektir. Hem kimlerin tenkidine uğrıyacağım? ! Bizetı eli, """"'“ı___ e ""'_ı__ı___""' Üstat Hamdi Suat asker elbisesile Böne a etad ea e Vakilisin tam aamanında ve çok dakdirei mup 5 M Onlar; Hamdi Sunda karşı ibeslediğim ÜSÜT Sardımiları sayesindedir ki —üsta h E n ; bu şiddetli arzuyu tatmin için, bu kabil fe- h naçiz tezahüründeki eksikleri içi KA R aei saatlür aa bödlibelüileri giüse almak — mecbufiyetinde Üsnürüyetime bağışlamak — mecburiyetin- dedirler TP Çünkü yapilmış bir vazibeyi terkit hak- * K kı, wazifelesini yapmış kimeslere — aittir.| — ©* Yaşında hayata göz yuman büyük ü C ç. teşribi marazi dstadının, memlekete yap- © benim yazımın eksikleri, onların sü- (CW aL B kötları kadar utandınıcı değildir!. tağı hizmetler yetiştirdiği talebeler kadar sayısızdır. KA a * O, Tıb Fakültesine, tam 2100 — piyes, Örne yani tam 2100 hastalık i SAA Ğ LA gdd bi ılılı H talık nümunesi Sasında Hamdi Suad da var: Ve, testihi| * Memlekete kazandırdığı. tesrihi m Muarazi ıhııfıfuu. nv ılıııfıın mambarmda | 4 süzesi, şahsi ve fedakârane hizmetleri. Papmak talihine uğruyan ilk Türk adur! —| e <. engin âbidelerindendir!. — Yalnız Ve orudan ©, giderken girdiği imtihan- | H debincilik'teki: büyük “ktidariyle bile Ha aldığı kadar parlak bir metice ile dön- , yi daldunulmaz bir ilim Bllelaiiğ0 Müştür. 25 aene içinde, mikroskapik — teşhisle- Ruraya yeldikten sonra da tam Ze e L e, Gefa yanıldığını gören çıkma- 27 sene teşrihi maraziden başka hiç bir Bi Beyle meşgul olmamıştır. Onu bir defa si- «Tecribevi kansers, erenkli bırak- nu d urları, Bemada, tiyatroda gören görülmemiştir. —| .. A D tv, «Lenfa Onu bir gün bir düğüne davel etmişler. | Bozleri, — ve otların —maraz — teşrihi; Cülmüş ve: *Vebanın marazi teşrihbir hak i- — Gelemem, demiş, çünkü çırılçıplak (40.3) eserleri, be)'ıı::ı'ıilel oı.nı::..h D Slüler beni telli pullu gelinlerden fazla alâ- | — Ve ,6 senelerde, beynelmilel tib ede- dar eder! biyatına gi lak Ş Hamdi hoca teşrihhaneyi, fakirhanesin- x casiniz :—.'.ı::. s..ı.h.:ıh...g. bür Sen bile cazip bulmuş olacaktı ki. evinden | ge hahastmemiş olsun!. Riyude fakültede yaşamıştı. * Bir talebesi onun için: tema-| | Hamdi Sundi en fazla üzen hüdise, üü- —Hamdi hoca, diyordu, ölülerle nüversitedeki klürsüsünün bir başkasına ve- Ma okadar alışmıştır ki, dostlarının ellerini | gy Gdi ğ K Hdivenle sikar, fakat fetkümeytleri ekdi-| — ©, bunun acısını: yerine gelirilen Al- Vensiz yapardıl Ben onun, fethimeytte e- İman profesörün bir sözüşle —avuturmuş.. diven kullandığını görmedim. Hamdi Suadin kümüsüne — oturan ka- Ölülere karçı duyulan tabil ihtirazı ök- | dirşinas Alman profesörü ibir gün tanın- dar kaybetmişti ki, kanlı bir taşrib —masa-İmış bir daktorumuza: fından temiz bir yermek solrasına geçerken Ekscriya el yıkamıya bile lüzum görmezdi! | gibi profesörlere kümü wvermayecek * dar ilerledilerne, yakında Avrupa üniver- Dostları, talebeleri arasında « Hamdi İsitelerine vhoca» ihracma başlayacaklar hoca » diye tanılan Hamdi Suât, ömründe | demektir! Bir damla içki içmemişti. Fakat günde beş| — Ve ilâve etmiş: Yünra paketini boşaltırdı. — Teşrihhane ve| — Ben, onun başluğunu dalduramıya- Sershane dışında, enun dudaklarını siga- | cağım için utanç duyuyorum ! Yasız gören yok gibidir. Bu yüzden bildikleri Hamdi Suadın 'run yerinde olsaydım, sorardım: Aözinı, hiç durmadan — tüten bir bacaya tiyarlar. Talebelerine karşı, çek «ert — yüzünden Smulmıyacak kadar şefkat gösterirdi. Ve bu yüzdendi ki onun bir lakabı da: — Baba Hamdi! idi. Tedris tarzı gayet pratikti. Dostları ye- Tinde bir mübalâgayla: — Onun derslerini anlayabilmek — için yorsunuz Her protesör? , Selim Tevfâk Bir Adam Sevgilisini Vurdu Beyoğlunda Valdeçeşmesinde 113 numarada oturan Muharrem, 'beraber yaşadığı Eniseyi başka biriyle gördü- SON POSTA ransızları Çok Kızdıran Bir İncsiliz Karikatürü Fransız gazeteleri İngiliz matbua - İtından, hele İngiliz matbuatı arasında Hitleri az çok haklı bulrmasından şikâ- yetçidirler. Ve İngilizlerin bu bahiste ne dereceye kadar ileri gittiklerimi an- latmak üzere bir İngiliz karikatürcü - sünün yapmış olduğu resimleri gös - termektedirler. Bu resimlerde büyük ve yüksek bir duvar görünür. Bu duvarın üzerinde ceketli, melon şapkalı, yüzlerine bakı- lırsa çok heyecanlı bir sürü adam vardır. İki tane büyük topun etrafı - nı almışlardır. Duvarın altı bir bahçe- dir. Bahçenin içinde Hitler dolaşmak- /|tadır. Sahnenin bir köşesinde ise ce - ketli sadamların telâşi bakan bir İngiliz ve dır. Resmin altında da bu buba ile oğ - 'lunun muhavereleri yazılıyor. Çocuk soruyor: | — Baba, duvarın üzerine — çıkımış olan bu adamlar kimlerdir? Baba cevap weriyor: — Fransızlardır. — Ne yapıyorlar arada?. — Aşağıda dolaşan Hitlere kızıyor- lar. —NK Bladler n yöpiyoti | — Kendi evinin bahçesinde dola- şıyor.. j — ©O halde neden kızıyarlar? Sonra Fransızların yanında bize benziyen başka birisi var, O kimdir? — O, İngilizdir. Fransızlar Hitlere tevcih ettikleri topu ona attırmak is- tiyorlar. Fakat İngiliz, Fransızların bu derece kızmalarının #ebebini bir türlü anlayamıyor. — Peki amma, Fransızlar Hitleri topa tutmak istiyorlar? — Söyleyeyim: Bütün Fransızlar Almanların Fransayı topa tutmak is- tediklerini sanıyorlar. Almanlar ise Fransanın kendilerini tapa tutmaktan başka bir gaye gütmediklerine inanı | |yorlar. Bu dakikada Hitlerin Fransızları böntkardıman edecek kadar toğu yole | tur. O halde Fransızlar şöyle düşünü -| yarlar : î «Haydi çocuklar ileri, benüz. müm-! kün iken Hitlere hücum edelim.» — Hepsi bundan mı ibaret? — Daha ne istersin? (General Von. Steuben Vapurunun Rüsumu Şehrimize 250 seyyah getiren Gene- na lâkaydi ile ük çocuğu var- neden miden tüccar gemileri gibi rüsum alın- | mıştir. Seyyah gemileri munmelei] ticariyede bulunmamak, yani — yolcu | Sayfa 7 Dünya Balıkçılığının Karşılaştığı ılaştı İ_Tchlı'h Bu Gidişle Denizlerde — Balık Kalmıyacakmış Jazim bir ekseriyetin son hâdiselerde| Gemilerden Dökülen Petrol Artıklarının Balıkları Zehirlediği Anlaşıldı, Mesele Milletler Cemiyetine Kadar Aksetti Bir denizaltı Asya ve Alrikadaki vahşi hayvan- ların nesilleri insanlar yüzünden inkı- aza doğru gidiyor. Bunları kurtarmak için #on zamanlarda bir takım tedbir - ler &lmak lâzım geldi ve bu tedbirler sayesinde bu — hayvanlar büsbütün mahvolmaktan kurtuldular . Bu iş yapildiktan sonra insanların yalnız karadaki hayvanları değil, de- mizdeki hayvanları da imha etmekte oldukları anlaşıldı. Deniz hayvanları- mı tehdit eden tehlike günden güne bü- yümekte ve bunları korumak — işi de güçleşmektedir. Denizdeki hayvanları ve kuşları öl- düren zehir, petrol, mazot, gazolin ve saire ile işliyen gemilerin denize attık- ları artıklardır. Bu artıklar, suyun sathı üzerinde yağlı bir tabaka vücu - da getiriyor ve buna temas eden hay- vanların hepsi zehirlenip ölüyor. Bu yüzden hasıl olan tahribat son zamarlarda o kadar ileri gitmiştir ki beynelmilel sporcular konseyi mese - leyi tetkike başlamış ve konseyin kâ- tibi kont Adiks bu mesele üzerinde dikkate değer bir yazı yazmıştır. Amerikada bir çok cemiyetler bu tahribatın önünü almak için uğraştık- ları gibi diğer bir çok yerlerdeki hay - wanları koruma cemiyetleri de bu iş- le yakından alâkadar olmaktadırlar. Bu münasebetle şimdiye kadar ya- pılan neşriyattan anlaşılan şudur: «933 senesinin ilk aylarında Nantuket adasının sahilleri sürü sürü ölü kuş - — Eöer, demiş, Tütkler. Hamdi “Suat ral Ven Steuben vapurunun yolcu da larla dolu idi. Bu kuşlar, petrol yü- 'h'Iluşıdığı anlaşılmış, bunun üzerine ge- zünden zehirlenerek mahvolmuşlar - dır. Kuşlar zehirlendikten sonra karaya düşüyor, ve üç dört gün sonra ölüyor- manzarası | Bu zehirler yalmız kuşları imha etmemekte, balıkları da öldürmekte- dir. İngiltere balıkhaneleri — tarafından yapılan neşriyata göre balıkçılık ya - pan limanların faaliyeti günden gü - ne azalmaktadır. Çünkü balıklar İngiliz sahillerinden kaçıyor. Deniz sathında yağ tabakası bulunduğu zaman bütün balıklar ze- İlürlenmetnek iği' d sukrü tedkidiliyeni lar. Bazan da, balıklar böyle bir yağ ta- |bakasına tutuluyor ve binlercesi can vererek sahillere düşüyorlar. Yapılan tetkikat bütün bu balıkların ağzında petrol damlaları bulunduğunu göster- mektedir. Fransa sahillerinde de ayni bal gö- rülmektedir. Havr limam sıhhi- ye müdürü doktor Loir bu hususta u- zun boylu tetkikat yapmıştır. Bu tetkikat neticesinde — balıkların petrol bakayası yüzünden — mahwval - dukları tesbit olunduktan başka, aymi hâdise yüzünden balıkların tifo mik- robunu besler bir hele geldikleri de (anlaşılmıştır. Bunun üzerine gemilerin bu zehir- K artıkları denize atmamalarını - te - min edecek çarelerin düşünülmesi lâ- zım gelmiştir. Amerika hükümeti 1934 denberi Amerika sahillerine bu çeşit artıkların atılmasını yasak etmiştir. Bunun üze- İrine vapurlar, bu gibi artıkları uzak_- lara atmağa başlamışlar, fakat yağ ta- bakalarının uzaklardan yavaş — yavaş, sahillere geldiği ve tahribat yaptığı gö- rülmüştür. Bunun üzerine Vaşingtonda bey - nelmilel bir kongre toplanarak bu hu- getirmemek şartiyle liman, kılavuz, |lar. Zavallı hayvanlar, petrolun zeh -| susta çareler düşünmüşlerdir. Neticede tahlisiye, seyyah gemilerine mahsustur. bu suretle can ve- zünden ölen kuşların sayısı 2500 ü Ceneral Von Stewben vapuru yolcu | geçmiştir. Bunların çoğu yabani kaz getirmeseydi M0 İiza rosme tâbiydi., | ve ördektir.» : fakat İstanbula yolcu getirdiği için bu para 800 lira fazlasiyle 17000 lira ola- rak alınmıştır. Gemi acentesi İktısat “Vekâletinin romorkör, — rüsumlarından |rinden kurtulmak için K vö .';D Y WeP F " Ben, bu #özlere muhatap olan dökto- | Muaftır. 'Yalnız fener we karantine |ğüslerini Göliçiskem Belçika, Portekiz devlet fleri vapurların bu gibi artıkları denize paralıyor, " Tüsumlarının yüzde SÜ sini vermeğe |riyorlar. Yalnız Nantuket civarında 'atmamaları için kanunlar yapmışlar - — Bu utancı bizim yetimize mi duyu- | mecburdurlar. Bu tarife —münhasıran |bir kaç ay içinde bu zehirlenme yü -|dır. , ' Nihayet İngiktere hükümeti mesele- nin Milletler Cemiyetine bildirilmesi « ne karar vermiştir. Hayatta Gördüklerimiz bi iptidat mektebini — bitirmeğe — bile lü- ğgünden kayga çıkarmış, ve Eniseyi|Deniz Tücaret Müdürlüğüne gönder - sağ memesi altından ve sol böğrün -|diği seyyah gemilerine yolcu alınabi- den ağır surette yaralamıştır. leceği hakkındaki emrini göz önünde Enise hastaneye kaldırilmıştır. Suç-|tutarak alınan fazla paranın indesi lu Muharrem de tutulmuştur, için dün İktısat Vekâletine müracaat A keri M etmiştir . Askeri müze binasının son zamanlarda| — Nezarel Altında Yankesicilik kemerleri ile bazı duvarlarının çatlamış ol- Sabikalılardan Deli Nuri Beyağlun- üı&ünwnwlüa'üu iyan apartımamnı kapıcısı İbra mesi için icap eden S bi ğa $ . mesi için icap teşebbüsler yapılmış himi «sen benim hemşerimsinı — diye M - lâfa tutarak cüzdanmı aşırmış, tutulup Torpil İmha Editdi nezarethaneye konulunca nezaretha - Tum yoktu! diyodlar! k * Kaymakamlıktan tekaüt edilen Hamdi İoca, tabil hesabiliğine sağmen, biç bir za- Ban servet ihtiraslarına kapılmamıştı. Fakat xmanin haline girmiş bir itiyadı Ve o, «paras sahibi olmak —arzusunu Yülruz bu könerelore iştirak — imkânından Tahrum kaldığı zamanlarda — duymuştu. n de olanca giddecile. “Hatıâ onum bir defa bir kongreye iştirak Sl- hayvan vagonlarında seyahate — va - p olduğunu söyleyenler bile var, Fakat onu yakından tanıyan — Sıhhiye Serseri Zonguldak sahillerine düşen serse-|nede da kendisine memut süsü ver - ri torpil İstanbuldan gönderilen mayn | mekten maznun Vehbinin uykuda ol- müfrezesi tarafımdan dün sabah imha| masından istifade ederek onun da ce- edilmiştir. binden 7 Tirasını aşırmıştır. satıcı ve büyük dilenci Küçük Ne zamandır. küçükle ahbap olmak (de oraya geliyorum. aner Bunu vesile sayarak sor - O, küçük, çıplak ayakları taşların ür — dum: zerinde sağuktan mararmış. gecenin ka- — Niye öyle bakıyorsun çocuğum?. ranlığında birer aşik gibi yanan güzel —— — A L Dlryorum da ondan, dedi. gözlerile tramvay bekliyenlere. gelip ge- — Nedead. çenlere bakıp, tatlı sesile: — Gazete var, linte varz. Diye bağımyor. Dün akşam gene oradaydım. Küçük, otelin kapısına büzülmüş gene bağını - yordu. Gene ayakları çıplaktı. Bu sırada yanıma bir dilenci geldi Para İstedi. O, bu üstü başı parça parça zavallıya nefretle baktı. İtraz kabul etmez bir tez müdalan e- der gibi sevimli gözlerini açtı. yüzüme baktı: — Dilenmek ayıp değil mip. — Belki parası yoktur, ne yapand. Gün görmüş bir insan tevekkülile: — Benim de param yok umma ça hıçıyorum, dedi. Muazzez FAİK ) | | 4 > 4 g k Bi z <a K S S SA PF GAS P RÇCAR N 3 0 O Z|