18 Mart 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

18 Mart 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K Nİ 18/2/936 |Casus şebekesinin belli başlı efradından | biri de Pandikyan ismindeki Ermeni idi Milit Mücadelede PECasus Teşskilâtı Bunlardan Karabet Ekmekçiyan, bir| gazçte gıkarmak — taşebbüslerile — meşgul —_h'ı“MiAyüıınıdıhMbü_hidm& V| (Taşnaksagan) klübüne ”| tkerlerinin Galata rıhtımina İğı günün gecesi, Viyana Hdostlarına bir ziyafet çektikten — sonra, P| Türkler aleyhinde bir çok taşkınlıklara &| kalkışmış; fakat kendisinden daha insaflı | tlan arkadaşları tarafından güçlükle zapte- H düebilmişti. İriyarı bir vücuda malik olan bu adam, senelerdenberi — Sait Mollanım | idi. Ve bu dostluğun esası da; bu d I.uını—luıııı-ıvenıdı n nezahetinin müsaade — edemiyeceği | Siyasi, vicdani ve ahlâki — fenalıkların büyük bir iştiha ile atılan bu adam; Salt Mollanın ilk teklifini bararetle kabul j & " | Sarı Nuri de Sait Mollanın mahrem dost- : n idi. Ve bunun Mollaya intisabı da Ne| tene para tamar ile Karabet Ekmekçiya - vazifesini ifa eylemekti. Bu suretle Mol- sadırdığı paraları - bu ahlâk düş - adam ile aralarında cereyan eden İğ- Nİ ç ve müstebcen fülleri arkadaşlarıng an- ş :- anlata - Galata meybanelerinde yer » İşteş » Sait Mollanın ilk teşkil ettiği casus bu ruhta ve bu kıratta adamlardan pli. Sait Molla da pekâlâ bili - Yordu ki bu adamlarla İngilizlerin iste - # Güeri mühim ve siyasi takibatı icra etmek ün değildi. Fakat bir an evvel İngi- 'e karşı işgüzar görünmek ve göze gir- istiyen Sait Molla, derhal bu adam - içe girişmek Mmecburiyetini hizselmiş- Sait Mollanın bu adamlara verdiği ilk it, gğ 'a da bulunan maruf İttihatçılan ta- a KüRğan eliT e “Bazı İttihatçıların; Ömer Abit hanında, 3 ' : İ miralayı mütekaitlerinden Ka- N*i kulaktan kulağa işitiliyor, ve âdeta giz- ' bir içtima mahiyeti gösleren bu toplan - lar, siyasi sebeplere atfediliyordu. 'N Vazıf Beyin yazıhanesine devam ettik- | müntesipti. İtilâf | müracaat etmiş; kendisine iyi bir mevki ve- ilk ayak bas- | rildiği takdirde çok mühim işler göreceğini birahanesinde | vadeylemişti. Bu adam da, (Pandikyan) isminde bir Ermeni idi Pandikyan, çok dikkate şayan bir tipti. Biraderinin bizzat bize verdiği malümata İmazaran bunlar dört kardeşti. Umumi harp | başlamazdan evvel — pederleri — İstanbulda mühim bir ticarethaneye sahipti. Fakat Pandikyan pederinden ve kar - deşlerinden gizli bir takım dalavereli işlere girişmekte ve ticarethanenin şerefini ha - leldar etmekte idi. Nihayet onun müna - sebetsizce bir hareketi, bu ticarethanenin bütün ticari itibarının sarsılmasına sebe - biyet vermişti. O zaman babası ile kar - deşleri Pandikyanı —aralarından — tardet - mişlerdi. Pandikyan bütün ailesinin bu afarozunu büyük bir soğukkanlılkla kabul etmiş: — Pekâlâ... İşte, ben de gidiyorum. Yakında görürsünüz. Ne kuvvetli bir şah- siyet olarak karşınıza dikileceğim. Demişti. Hepsi de namuslu ve kendi ha- linde adamlardan mürekkep olan bu aile efradı; ciddi işlerden ziyade enirikalı şey- İlerden haşlanan bu admın sözlerine hiç bir ehemmiyet vermemişler; defettiklerine büyük bir memnuniyet his- seylemişlerdi. Pandikyan, harp senelerini Asya ve Af- rikada macera peşinde geçirmişti. Her fır- sattan istifade ederek bir çok para kazan- mış; fakat bunların hepsini de kumar ve iç- ki masaları başında yemişti, En sonra Selâ- niğe gelmiş; oruda İngilizlerden bazı dost- lar edinmişti. Siyasi cereyanlara mağlüp olan Bulgar ordusu inhilâl edip te umumi harp - müt - tefiklerin felâketi ile - hitam bulunca, Pan- dikyan bu vaziyölten kendi hesabına bir fayda teminine koyulmuştu. Ve ilk düşün- düğü şey de, İstanbula gelerek İngilirler hesabına çalışmak olmuştu. Selânikte bu- lunan İngiliz karargâhının siyasi memur - larından bir zabitle çok iyi görüşüyordu. Bu da (binbaşı Gordon) du. Binbaşı Gordon, daha Selânikte — iken Pandikyana bazı ufak tefek işler havale et- miş, bu zeki ve şeytan ruhlu adamın gizli işleri idare etmekte büyük bir ietidat ve |lesi Hallaç Mansur sokağında Şecaaddin | maharete malik olduğuna kanaat getir - mişti Buna binaen Pandikyan — istihbarat |#ervisine müracaat ederken, binbaşı Gor- donu da kendi lehine şahadet ettirmişti. İstanbulun vaziyeti günden güne kor - kunç bir hal aldığı için İngilizler muhtelif yerlerde şubeler açmıya karar vermişlerdi. betlü. seslözandeni zalarından hicret ederek sefil bir halde do- | 'kımınu tönühsince: bime veridinözi için yepe | Saktila atıldı: tığınız canilera' çevap alamadıki Ha | —— Neckti çıktı Hü? |yerlerden — Çıktı ya SON POSTA DSN Son Postanın Tefrikası: 12 köyde, Bankalar caddesinde, İşi çok Ticaret Evine, müracaat edilmesi» Bay Nazım gazetedeki ilânı kesti. Sevgilisinin resmini koyar gibi — itina ile cüzdanıma koydu. Karaköye ıini.' kontrol altında bulunduracak, hangisi çok | İti sok Ticaret evinin» yarı açiık kapı- para sarfederse, derhal gelerek Pandikyana | ihbarda bulunacaktı. Pandikyanın bundan | maksadı, silâh kaçakçılarını wüîçalmeılığı kapı, bağ vurmadığı mües- | Çünkü, mütarekename ahkâmına kolay ko- sese kalmamıştı. Nerey& gittiyse ayni lay boyun eğmiyen - zabit ve sivillerden cevabı almıştı: mürekkep - muhtelif hamiyetli Türk züm-| — — Yerimiz yok. relerinin, İstanbuldaki silâh depolarından Boynunu bükmüş çıkmıştı Şimdi i- yüzlerce silâh kaçırmıya başladıkları, © günlerde tahakkuk etmişti... Alınan mlü- mata nazaran bu silâhlar bir çok hilelere müracaat edilerek geceleri takalara, kayık- lara, motörlere yükletiliyor; Karadeniz bo- gazından çıkarılarak Anadolu shillerinde bir yerlere çıkrılıyor, oradan da İç Anado - kuya naklediliyordu. can duyuyordu. O, aylardır Acaba: — Sizden evvel başkası müracaat | etti onu aldık mı? diyecekler, yoksa; | — Hay hüy sizi müessesemize ala- lm! mı diyeceklerdi, Ticaret evinin memurları masala- rında oturuyorlardı, kapının tam ya- nındakine sokuldu: — Bir şey mi arzu ediyorsunuz? — Gazetede bir ilân gördüm, mün- hal bir iş... — Ne münhali?.. * — Bir memur arıyormuşsunuz da.. — Zannetmem, bir kere de bizim ar- | kadaşa soralım. Arkadaş dediği yanında oturan gözlüklüydü. Son Postanın bulmacası- tü balletmeğe uğraşıyordu. (Arkası var) Dieeme aei MeLia eee ç. Mele Bir köy halkının dileği Termenin Çankeriş köylüleri gu mektubu aldık: 332 senesi bombardımanında memleke- timiz olan Gümüşhane, Sürmene ve Of ka- imzasile laşa dolüşa Terme kazasının Çankeriş kö- İyüne geldik. Bu köyde bulunan koru halin — Yahu şu bulmacayı biraz bırak deki metruk yerlere yerleştik. Kırk hane- |ta beni dinle. Bize memur alacaklar lik-bir aile çalıştık, çabaladık, koruları te-| mı) '“i'kd.'_k' bahçe haline koyduk. O zaman-| — Ha, evet bir tahsildar alacaklar. danberi bu yerlerde çalışıp idare etmekte N artık çalışmayacakmız ta.. ve senevi icarımı da hükümete vermekte Tanelkkkini elüleyeni Böreli etıçla yiz. Senelerdenberi bu yerlerin. barçlanma şka bir dönüm arazimiz yok- bare Körü kahada bakkağamsız. Bü'yesleri |h Eyiurkadaştı. şiradi her şeyi mükemmel 231 nüfuslu bir| — En başta oturan ulay eder gibi söy- köy haline koyduk. Şimdi de duyduğumu- |ledi: a. göre maliya pedlöibum e İN yökeü e | — Yakıpıklı debkanlıydı. değil Ti? | ç * ydana ECÜr | — Daktilo gülümsedi. Nazımın ilk de- ıf.ı konuştuğu adam ayağa kalktı: — Mademki öyle imiş, ben sizi pat- rtona götüreyim | Nazımın heyecanı artmıştı. Kendi diğimiz bu yerlerin bize borçlanma kanu- nu mucibince verilmesi icin alâkadar ma- |kamatın nazan dikkatini çekmenizi rica e * Okuyuculara Cevaplar kendine: Şehzadebaşında Kalenderkhi hal - Ş he EEA AA AM Y OR — Bu iş olacağa benziyor, içime Akyola: doğdu. — Mesele ehli vukuf tarafından oldu. | -Dedi. Memurun peşinde bir koridor- Hu gibi adliyece de tetkik ve tahkik edil- (dan geçti. Memur bir kapıyı itti. Dara- mektedir. Elbette hatalı ve mes'ul mey -|cık bir odaya girdiler. etmek| — Burada bekleyin.. Nazım bekledi; memur gitti, geldi. dana çıkacaktır. Neticeye intizar daha doğrudur. Bulvadin Halkevi baskanı Bay İzzete: çinde biribirine zıd iki duygu — vardı. ). yeceksiniz. Mutabıkız. Türkçeye çeviren: İamet Hulüsi MEMUR ARANIYOR «Bir memura ihtiyaç vardır. Kara-İnından gazeteden kestiği ilânı çıkardı, Öteki bakmadı bile: — Numaraya hacet yok, dedi, henüz gazetelere geçmediğini biliyorum. Kim den malâmat aldığınızı da sormuyo« rüum. Beni eyi dinleyin. Yalnız sınız de« sından içeri girerken, büyük bir heye- Kil mi? Şimdi size şu teklifi yapıyos işsizdi. | rum. Bir kenarda duran valizi açtı. Nazımı valizin para ile dolu olduğunu gördü, — Nasıl, elliliklerden on deste vere sem razı mısımz? Sadece geldiğiniz zas man beni burada bulamadığınızı söye On deste elliliği masanın üstüne bı« |raktı. Çantayı kapadı. Eline aldı, Ka« |pıdan çıktı, Nazım neye uğradığın! şaşırmıştı. Kapıdan — çıktıktan — sonrğl Nazıma baktı: — Sen de kaçıp git. Nazım durdu, düşündü, olan biteni bir türlü anlayamamıştı. Para desteles rini paltosunun ceblerine koydu. Ka« ranlık koridoru geçti. Bir kibrit yaktı. Merdiveni gördü. “Aşağı'indi: Gözlerin ne bir ışık sıkıldı. Biri elektrik Tâmbes sını yüzüne tutmuştu. — Kimsin, bu vakit burada ne aris yorsun? K Nazımı bekçi yakalamıştı. — Nozıni bekçiye: Niçin geldiğini, nasıl uyuduk ğunu, uyandığı zaman ne gördüğünü anlattı. , — Odada bir adam vardı, bir valizle odadan çıktı. Valiz para ile doluydu. — Nereden anladın? , Nâzım elini paltosunun cebine sok« tu. Para tomarı eline sıcak geldi. — Şey, dedi, kapıdan girdiğim — zga man valizi kapıyordu. Gördüm. Bekçi: — Anladım, dedi, tarif ettiğine gö re bu adam «İşi çok Ticaret evi» nini kasadarı olacak. Ben polise haber ver« meğe gideyim. Sana 'da güle güle yarırt yine gelirsin. Bir iş daha açıldı. Bu sex fer de kasadarlığa talip ol. ... Ertesi gün çıkan gazeteler İşi çolğ Ticaret eviv kasadarının, mücsseseniti |kasasını soyup kaçtığını yazdılar.. Bir kaç gün sonra çıkan gazetelerde de şöyle bir ilân vardı: ! «Kasadar aranıyor» Bu ilânı bütün işsizler okudu, yakı nız Nazım müstesna.. O" artık gazete- lerde iş Hânlarını değil, büyük mağa- Vi , Sait Mollanın casusları, tıpkı N Ğı Mnyı raporlar veriyorlardı. Ka n istibdat |Bu karar cümlesinden olmak üzere, Ga- n müz'iç, küstah ve süfli hafiyele-|latada Kara Mustafa Paşa caddesinde İs- benziyorlardı. Merdiven başlarında ve tavropulo hanında, 9 numaralı daire isticar dti pusu tutuyorlar, girip çıkan- | edilerek burada da bir şube tesis edilmiş; — Bulvadinde Halkevi açıldığı telgraf | haberi olarak — gazetdmizde — yazılmıştır. Gönderdiğiniz resimlet net olmadığı için istilade edilememiştir. peşlerine düşüyorlar; bu zevatın her |bu şubenin idaresi başına binbaşı Gördon | — Okuyucumuz H. Z. yer birer mana çıkararak der- :-F*mo Pandikyan da bunüm maiyetine | — p L D L aK Glabilir. Pandilyan bureda bir istihbarat şebe- | | Utaklta — Ülübey — mahiyesi öğretmeni kesi tetiz edecek, o mubilte İngilizlerin a- | Htkkı Ersoy: leyhine cereyan edecek işler hakkında ma- | — — Basılmamıştır. Basılınca gazetemizde | İümnez toplamak işine girişecekti. Vilân edilecektir. Pandikyan bu teşkilâta en evvel, Tak- simde, Sürpagopla 14 numaralı evde o - turan, eski tanıdıklarından Mirtad ismin -| — Bandırma Park cad. demirci Ahmede: de bir Ermeniyi ithal etmişti. Elimizde bu- | — —. Sar'anm bir çok şekilleri vardır. Sizi lunan vesaike nazaran irice vücutlu, siyah | gördükten xonra gayri kabili tedavi olup kalpak giyen ve ekseriya sarı renkli bir |olmadığı hakkında bir cevap -__'Ü' ile gezen, siyah bıyıklı, altın dik ' mümkün olacaktır. Ona göre tavsiyeleri « ,' bir ._d— olan bu Mirtadı Pandikyan çok mizi yapabilirsiniz. ince bir hesap ile seçmişti. Çünkü bu ada-| — Okuyucularımızdan Ahmet Nuriye: mın Eskişehirde bulunan bazı akrabaları, Hastalık izahatınıza göre zafiyetin umumi harp içinde tehcir edildiği için ken- | neticesidir. Ve müzmin bir gekil almıştır. disi Türklere karşı sönmez bir gayz ve kin Evvelâ kanı kuvvetlendirmek lâzımdır. T beslemekte idi. Bu kin ile işe sanlan bir ze kuzu eti pirzolalara bala ve tere ya; | adamın ise, artık bütün efkâr ve amalini| bir ay müddetle her &ün devam ediniz. hangi hedeflere sevkedeceği pek tabil idi.|Bol meyva yiyiniz, balık yağı içiniz, Sizi Pandikyan, teşkilât işine kuvvet ver -|görmeden daha başka bir ilüâç tavsiye ede - miş; bir kaç gün içinde kadrosuna şu a-|mem. Neticeyi yine yazınız. damları ithal etmişti: Ankara Maliye Vekâleti tahsilât müdür- Leon Moscsayan — Bu adamı, Galata ve |lüğü ikinci kalem şefi Remziye: Beyoğlunda sefahat tellâllığı ile geçinirdi. | — Hastanızı muayene ettim. Romatiz- Molla bu raporları, topluyor; ken- Şahsi mütaleasını da yazdıktan sonra; İK Tuğcdşllüri ökülyor. gağpiz B takdim ediyor; ardı arası kesilmeden HM ka * Doktorun cevapları: ilk partide ve on beş gün ra papaz Frudan aldığı para doukuz Ğ dostlarından ve İtilâf orduru erkâ- a olup hakiki bir Türk muhibbi ol - (W için urun zaman memleketimizde ka- a. bir zatın ifşaatına nazaran; bu para- Börülen işlere tekabül — etmediğinden | Fru da nazikâne bir surette Sait Mol- e #ikâyet etmiş: M Bizim sterlingler, dünyanın ea kıy - M * parasıdır. Bunu adamlarınıza ihtar do..lıhhyııediî.ıönıkf. Tül lerle ve bilhassa Lâz kayıkçı ve takacılarla (tiyor. Kalbi de zayıl ve avurt geniştir. temas ederdi. Leona verilen vazife, mün - | Ayakları şiş. İlâçları verilmiştir. Hastane- Molla, henüz bu süfli işlerle ve bir | dolaşacak, bunların sarfettikleri — paraları |tan mütevellit yaralar husule gelmiştir. K çağırtacak | İledi. Ne gelen vardi, ne - de çağıran: Oturduğu koltuk rahattı. Uykusu gelir ! gibi oldu. Gözleri kapandı. Uyumuştu. | kapısı buzlu camlı odalardan birinde bir aşık vardı. vermek , Yurdu: ses tekrar etti : Bu sanatı dolayısile, bir çok hovarda Türk- ma neticesi müzmin mafsal illihabı geçi .Jerken beklemiyordum. basıran bu kayıkçılr ve takacılar arasında |ye yatırılmamı daba muvafıktır. Yatmak -| mat aldınız.. zaların teklâmlarını okuyordu. | — Patron şimdi meşgul, dedi, - sizi| | TARİHTEN IKRALAR Şeytan Çirkinliği ile meşhur Cahiz, bir gün, e« | Nazım dakikalarca, saatlerce bek- Gözlerini açtığı zaman ortalık kap- ranlık olmuştu. Ayağa kalktı. — Unutulmuşum! Dedi. El yordamıyla odadan korido- | tı, «Seninle bitecek bir işim var, Kitfen bes, çıktı. Koridor da karanlıktı. Yalnız nimle beraber gelir misin?» teklifinde bur lundu. Cahiz tanımadığı bu — kadının teklifini kabul etti. Beraberce gide gide bir kuyum« eu dükkânına vardılar. Kadın yahudi olam dükkân sahibine - Cahizi göstererek, «işte Oraya kadar yürüdü. Buzlu camı — Kim o, ne istiyorsun? Verecek cevabı düşünüyordu. Ayni düm ge glll Cahiz kadının sözünden bir şey | yaznadığından işin aslım dükkâncidün s0zs “anlı &! — Kimsin, ne istiyorsun söyle? Çekine çekine söyledi: — Lütfen açar mısınız? Kapı açıldı, Nazım girdi. — Size nasıl söyleyeyim bilmiyo- m, dedi, bu âdeta bir hikâye.. |lah göstermesin, şeytanın yüzünü görme « Odadaki adam bir iki adım geriledi. | diğimden istediğini ona göre yapmak üzere A KDA bana bir suret göstermesini söylemiş, ba « — Böylesi daha eyi. şımdan savımıştım. Besbelli yıpıl.uık tasa — Sizin kih evet, fakat Bu kadar| virin medeli olarak sizi bulabilmişa, z Cahiz, söyliyecek söz bulamadı. Hid « detle dükkândan çıktı. * Bu vak'ayı naklettiği sırada vbeni öme vümde en ziyada mahçup eden © kadın ol dur derdi. lümsiyerek dedi ki: — Bu kadın bana geçenlerde bir şeytam — Erken mi? — Evet erken, herhalde epey malü- Nâzım cebinden cüzdanını, cüzda-| Mehmet Zekâ g İT vinden çıkarken yanıma bir kadın yaklaş. * İbunun gibi olacak» dedikten sonra dükkâne ; | du. Yahudi biraz tereddütten sonra gü 6 # tasviri sipariş etmiş idi. Şimdiye kadar, A —

Bu sayıdan diğer sayfalar: