15 Şubat 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

n : Durmuş nında bir kaynaşma vardı. Çünkü Durmuş reis İçilli beş delikanlının bir bozgun alayı halinde dönüşle - rini görünce kızgın bir arslana ben- zemişti! — Marçello, ha... İki sefer de e- limden canını kurtardı, Fakat şim- di sırtlanı ininde bastıracağım. Pulat olduğu yerde doğrularak: — Ya, İnci?.. O ne olacak?:.. O, artık... ei Diye inledi. Allah Büyüktür!, Durmuş reis işin ne kötü bir gi - dişte olduğunu anlamıyor - değildi. — ©O da İncinin artık büsbütün kaybe- dilmiş olduğuna şüphe etmiyor, fa- — kat buna rağmen delikanlıyı avut - mak lüzumunu da anlıyordu. Bunun için Pulatın sırtını okşadı: — Üzülme yiğitim, Allah büyük- tür. Biz yetişinciye kadar onu ko-| rür. Dedi. Durmuş reis yaptırdığı iki kırlan- “gıçla birlikte hemen yola çıkacak - tı. Kaleye baskın veya hücum yapa- bilmek için de yeniden gönüllü le- ventler almıştı. Bütün Türkiyede yaman bir harp havasının estiği o günlerde silâhlarını kaparak gönül- lü yazılmağa koşanların sayısı çok- tu ve bunların içlerinden en güçlü, en açık göz olanlar seçiliyordu. Fakat doğudan esen rüzgâr bü- yük bir hızla şimalden esmeğe baş- lamış, biraz sonra da fırtına halini almıştı. Deniz kabarmış, dalgalar kıyıları beyaz köpüklerle kuşatmı - ya başlamıştı. Durmuş reis bütün gece açık denizde ve fırtına ara - sında çalkanacağını biliyordu. Fa - kat bu mevsimde Akdenizde olan fırtınaların kısa sürdüğü de çok gö- rülmüştü. Bunu da düşünerek de -| nize açıldı. Çünkü kaybedilecek bir dakikası bile yoktu. Pulat yaralı olmasına rağmen şe- hirde kalmamıştı: — Gemide daha iyi bakılırım. O-| raya varıncıya kadar da kuvvetle - İ — nirim, demişti. l,Peniz “Azıyor!. :burmıış reisin iki kırlangıcı ön- de gidiyorlardı. Lâkin dalgaların lııiyukluııi ile fırtınanın azgınlığı arasında alabura olacakları anlaşı- lıyordu. Durmuş reis onlara: — Geri dönünüz! -Emrini verdi ve kendisi tek başı- na enginlere ilerledi. Geminin yalnız ön direğindeki dört köşeli yelkeni açmıştı. Kürek- ler kanat kenarlarına sıkı sıkı bağ- lanmışlardı. Leventler kuyu yerlere| çekilmişlerdi. Güvertede olanlar da geminin yalpa vurması veya dalga- ların hücumu sırasında denize sü - rüklenmemek için birer tarafa sım- sıkı tutunmuşlardı. Pulat, reisin kamarasında sedi - re uzanmış bulunuyordu. “Artık ağzını bıçak açmıyordu. Ramazan ile Veli de onun gibi idi- ler. Hepsi de şimdi sessiz Aliye ben- zemişlerdi. Murat yukarıda ve rei - sin yanında idi. Durmuş reis ise dü- meni zorlu ellerile sımsıkı tutan Tekgöz Alinin önündeki puslaya 5 ıözunu dikmiş yıldız aydınlığında oııı bakıyordu. Akdeniz incisi Yaza Kadircan Kaflı < 15/2/936 ae Reis Gemisini İmdat İsteyen Bir Kayığa Yanaştırmıştı. Bu sırada Alanya kale ve lima - , olduğu yerde tutmak için epeyce yo- ruluyordu. Vakit vakit gıcırtılar du- yuluyor, iplerin aralarında ıslık ça- lan fırtınaım sesi geminin borda - sını döven dalgaların gürültülerine karışıyordu. Tekgöz Ali homurdanır gibi söy- lendi: — Cenuba düşüyoruz. Dümen fır- tınanın sürükleyişini — önliyemiyor. — Evet... Durmuş güverteye doğru haykır- dı: Sancakta Bir Kayık!.. — Hissa yelken... da kim var?.. “Cevap gelmedi. Fakat makaralar gırıldadı ve açık olan tek yelken de sarılarak direğe bağlandı. Buna rağmen dümeni- istenildiği gibi kullanmak elden gelmiyordu. Durmuş reis yeniden puslaya ba- karak dedi ki: — Gene cenuba düşüyoruz. Fa - kat deminki kadar değil... Zararı yok. Kirinyanın batı hizasına ge - lince iskeleye döneriz. Bu hal gece yarısından sonraya kadar devam etti. Sabaha karşı fır- tına epeyce yavaşlamışstı. İlk aydın- lıkla beraber Durmuş reis henüz nö- bet almış olan Deli Mustafaya emir verdi: — Rotayı değiştir. Dosdoğru Ki- rinyaya... Pusla ve haritaya bakarak gemi- nin yolunu kontrola başladı. Fakat bu sırada baş kasaranın üs- tündeki vardiya geriye doğru bı - gırdı: — Reis... | — Ne var? — Sancakta bir kayık... Şimdi bir kayıkla uğraşacak za- man mıydı? Vardiya yeniden seslendi: — Yelkeni parçalanmış. İçinde bir adam var. Yardım istiyor... Hçeey. « Ora- Kirinyadan Gelen Balıkçı Durmuş reis böyle bir zamanda bu enginlerde küçük bir kayığın bu - lunmasını biraz tuhaf — buluyordu. » Olsa olsa fırtınaın başlıyacağını bil- miyerek açılan bir balıkçi kayığı ol- malıydı. Ona yardım etmek denizcilik bor- cu idi. Halbuki acelesi de vardı. Bu- nun için hemen karar veremedi. Bu sırada kıç kasaraya çıkmış olan le- vent Süleyman dedi ki: — Reis, bu adam her halde Kıb- rıslıdır. Bir şeyler biliyordur. Belki | de Kirinyadan açılmıştır. Kirinyadan bir haber almak ü -| midi... Türk denizcileri böyle şeylere her zaman ehemmiyet verirlerdi. Böyle önceden bir çok şeyler bilerek ya - pılan akınların hepsi de zaferle bi- tiyordu. Durmuş reisin, kendisinden | yardım istiyen bir adamın dileğini kırmış olmamak arzusu da ekle- nince hemen kararını verdi: — Deli Mustafa... Çabuk şu ka- yığı provamıza al... Türk gemisi sert bir dönüş yaptı. Kayığı bordasına aldığı zaman orada bir ihtiyar buldu. Tek başına idi. Bitkin bir halde bulunuyordu. Başının sağ tarafından aşağıya doğ- Tekgöz Ali dı.ımem çevirmek veru kanlar akmıştı. Saçlarının o ta- îıâğ S ee ':âî——w dtek d anL A ni - Zai ı Â 'sozler söyleyerek memleketi SON POSTA Kış Olimpiyatlarında | Aldığımız Acıklı Netice Çorbada kaşığımız bulunsun diye iş- tirak ettiğimiz kış - olimpiyatlarından | gelen haberlere nazaran Türk kayak takımının hali oldukça acıklıdır. Olimpiyatlar için bir arada topla - nan -milletlerin spor için nasıl bir gay- ret ve bilgi ile çalıştıklarını bu oyun - ları ve o milletleri görmeyenler kolay ||kolay. kestiremezler. Kestiremedikleri için onlarla boy olçuşmeyı zahmetsiz bir iş sayarlar. Nedense memleketımıze. gelen - her ântrenör hangi şubede çalışıyorsa ta- kımlarımızın o işde mutlaka muvaffak ruruz. e Meselâ bir zamanlar atletizmi ant - renörü Her Abraham da hepimizi şa- şırtacak kehanetler savurmuş, büyük âdeta inandırmıştı. Birinci Balkan oyunlarından tâ so- nuncu müsabakalara kadar manevi - yatı bir türlü sarsılmak bilmiyen ho- ca nihayet bizi hiç bir zaman hatışı sa- yılır bir mevkie çıkaramadan aramız- dan çekilip gitti. Bundan sonra Ankarada bir mek- tebe hoca olarak gelen Alman Ridel |memleketinde kayak sporlariyle faz- laca meşgul olduğundan, son seneler- de bizde de rağbet gören bu spora bir kat daha merak sardırdı. Ve mhayet Berlin olimpiyatlarına iştirakimizde müessir olacak derecede yayret gös - terdi. Hepımızın bagından geçtı -Bili- a0 8 e a gi ge gn geee N Bir Doktorun Günlük Notlarından ("*) Evham Hastalığı On beş senedenberi refikasını tedavi ettirmek için baş vurmadık çare bırak- miyan bir aile reisi anlatıyordu: — Refikam çok titiz, meraklı, da fazlaca vesveseli bir kadındır. Her yapılan işte meselâ yemek yemek, su ile el yıkamak, yatakta yatmak, fazla konuşmak, gülmek, bazan da ağla - mak gibi en tabii hareketleri bir günah telâkki eder. Günah işlemesin — diye günlerce apteste çıkmaz. Süu israf edil- mesin diye yüzünü yıkamaz, misafir - liğe gitmez, kendisine verilen bir gida- yi pistir diye yemek istemez. Çocuklarını çok sevdiğini söyler, fa - kat onları görmek istemez. Hülâsa dai- mi bir azap içinde yaşarız. Bunun bir çaresini bulamadık. » Bu hastayi bir gün bir misafir arkada- şı şeklinde ziyaret ettik. Yakından ta- | mıdiığim bu kadın (mistik) bir cinnet | geçiriyordu.. Kanında kir ve irsi firengi yoktu. Her gün muntazam ve'ilık duş- lar, kanını kuvvetlendirecek — gıdalar, düşünmesindeki yanlışlıkları tashih e - decek şekilde doğru telkinler yaptık. Annesi çok sinirli olan bu kadındaki cinnet tablosu uzun ve dikkatli bir ih- timamın tesirile hafifledi, evhamlarını kısmen unuttu. Ve tabit cemiyet haya- tı arasına karıştı, başka bir şehre se - yahate çıktı. Üç ay sonra döndüğü za- man hayaltı tabitliğe daha fazla yüz tutmuştu. (*) Bu notları kesip saklayınız, ya- hut bir albüme yapıştırıp - kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. Cumartesi biraz olacaklarından kuvvetle bahseder du-| rafı da kan pıhtılarile kaskatı ke - silmişti. Bu, merık edilecek bir hal- di. bik ; (Arkui var) t u, d _hi,*'ıud H | Yalnız Bayram Günlerinde Uludağa Gidip Kayak Sporu: Yapanlar Için Bu Netice Mukadderdi Yazan: Ömer Besim yoruz, seyahat arzusu insanın gözüne kalın bir perde çektiği için — dünyanın İkaç bucak olduğunu unutuvermek kolay oluyor.. Kayak sporları mütehassısı olan Ri- delin olimpiyatlarda Türk takımının şayanı dikkat dereceler elde edeceği - ni söylediği hâlâ kulaklarımızda çınlı- yor, çer misin diye sordukları zaman ağır ağır cakşamdaaaan.. akşama», - na - maz kılar mısın dedikleri vakit de te- ilâş ve heyecanla «bayramdan bayra - ma, bayramdan bayramal» demiş . İstanbulda oturup da tatil günlerin- den bilistifade senede bir kaç gün U - 'ludağa giderek kayak sporu yapanlar da bu bektaşiye benziyorlar. Uzun söze ne lüzum var, onların Garmişte ne feci hale düştüklerini Avrupadan gelen gazeteler haber veriyorlar. Finlandiyalı sşampiyon 40 kilomet- |relik yolu bitirdiği zaman bizimki 20 'kilometre gerideymiş!. Zaman ve mesafenin ifade ettiği ölçüyü bilmiyenler için bu fark belki pek büyük görülmez. Bereket her zaman himayesine sı - ğındığımız «sporda galibiyet ve mağ- lübiyet aranmaz» düsturu kafamızın (içinde iyice yerleşmiştir de kolay ko - lay rahatsız olmiyoruzl. | Meşhur. fiıkradır; Bektaşiye, rakı i-i 20,000 Sterline — Satılık Oyuncu Golçcr Derbi Kanti klübü tarafından 1934 “ senesinde Londra klüplerinden ollH**j Çelsi takımından 3500 İngılıı Tirası © na satın alınan merkez muhacim GöF çer gene satılığa çıkarılmıştır. İskoçyalı merkez muhacimin W igünkü kıymeti 20000 İngiliz lirasıdı! 4 Deniz Lisesinin Kır Koşusu — Deniz lisesinin tertip ettiği KN'L kantri bugün Heybeliadada yapıla * caktır. | Deniz Lisesi, Deniz Harp Akade" misi, Deniz Gediklisi atletleri araımd' yapılacak bu müsabakalara her takır | on beş müsabıkla iştirak edecektir. '* Takım koşusu halinde — yapıl 4 bu müsabakada en az sayı alan Bk” birinci olacaktır. : Deniz Lisesinin önünde bı.ılıylcaı ve gene orada bitecek olan bu mîl"' J baka 3500 metreliktir. Münbıh!' 2.30 da başlanacaktır. İngiltere kral kupası maçlarının be- şinci turu bugün muüuhtelif sahalarda 16 takım arasında yapılacaktır. Bu müsabakaların en mühimmi Arsenal ile Nijukasıl, Mançster ile Grıiımsi Tavn arasındaki oyunlar ola- caktır. Mançster takımı — geçen mev - sim Dömifinal mağlüp olarak müsabaka harici kalmış, bir sene ev- vel de kral kupasını kazanmış - kuv - wetli bir takımdır. Arsenal ise bu sene İngiltere likin- de en küvvetli bir takım olmakla be - raber henüz likte dördüncü vaziyette- dir. Geçen hafta yapılan İngiltere - Gal arasındaki maçta merkez muha- cimi sakatlanan Arsenal takımının kalecisi meşhur Mos da ayni hafta yapılan lik maçında omuzundan ya- ralanmıştır. ! İngiltere Kral Kupası Maçları Mançster oyuncuları karlı bir sahada koşarak kral kupası maçları çit hazırlık yapıyorlar “ a eee semi sasi — 4 eiik eei —aümea Gel> " . Z a ae b di olan Arsenal bu suretle ıh m&w oyuncusundan mahrum bir halde y pa maçlarına iştirak —mecburiy' kalmıştır. | Bugün kral kupası maçları p';: ken bir tarftan da lik maçları b"l. caktır. Birinci likin en mühim oy;:“# A' | ton Villa ile Bolton Van | Liverpul ile Börmingam M 3 maçlardır. / C —T—âı;ııntılır, Dıv.“j“ w Güzel Sanatlar Alıademtlml. Konferans ç Beyoğlu Vakıflar direktörü H Jö'f | ki Kunter tarafından buğün. saat ei te Fındıklı Güzel Sanatlar Ş İ konferans salonunda (İzmirdeki eski w*ı î w mimari ve kultur esğ:len) DBM vi" <

Bu sayıdan diğer sayfalar: