İzmirde Tüyler Ürpertic Bir Facia Bir Deli Babasını Öldürdü, -3 Kişiyi Yaraladı, Sonra Da Evinsi Ateşledi İzmir 13 — Kahramanlar mahalle- , Sabri isminde bir genç, babası Müliye tahsildarı Hilmiyi bıçakla — öl- ı—'ü!. kızkardeşini ağır surette ya- Bti l fiş ve bundan sonra da evi ateşle- ür. llfıiyn yetişip yangını söndürmüş- » Fakat katili evden çıkarmak çok tüç olmuştur.. Sabri, evi çeviren po - de tabanca ile ateş etmiştir. Çı- kurşunlardan Ahmet ve Yaşar is- iki kişi yaralanmıştır. Nihayet üstüne su sıkılarak yakalan - " Sabri ifadesinde babasının ken- tecavüz ettiğini söylemiştir. hakikat biraz sonra anlaşıl - . Katil evvelce de kardeşi Tev » öldürmüş ve müşahade altına a- İadığı vakit deli olduğu — anlaşılarak Wrbest bırakılmıştır. Küplüde Bir Tahsildarın Paraları Çalındı Bilecik, (Özel) — Burada bir ma- Ve tahsildarına işden el çektirilmiştir. kilometre mesafede bulunan Küplü Kahiyesindeki evine gitmiş ve paraları | Patağının baş ucundaki kilitsiz çekme- $eye koymuştur. O gece silesini bir dü- .heıödıınlımıülundidekıhvo Çıkmış ve bir müddet sonra eve dö- %*M’!&M ö başlamıştır. ” Hâdiseyi bizzat vali tahkik etmişse hiç bir hırsızlık izine tesadüf olu- Maamafih - tahsildar | | t neticeleninceye kadar kendi- işden el çektirilmiştir. Zilede Yeni Şose Va Köprü — Şehirle istasyon arasında "ııılmıka olan şose inşaatı bit- “,.Bundan başka Silisözündeki kâr- : n yapı işleri de bitmiş gelip gitmeye açılmıştır. kşdıni köy kanununa göre, yalnız İ emeği ile başarılmıştır. KER -—56- " Hezreti Pirden geliyor! knu'nı duyunca Çolak Hasan yerin« Ki Tarikatın en ileri erkânına bile kılı- hi meyen Çolak Hasan geleni ta- Ükier Bu, Hazreti Pirin yanma gir- & delâlet eden adamlardan biriy- .&;:non eline sarılıp — dudaklarına lü, NH“lmtı Pirin elçisi bu karşılanış- h ı"*’!'uııı-nış(ı. Eaki nakşi tekkesinin Zelik İs-(baren burası açılmış, VAN YÜRÜYOR — Bürhan Cahit — |Urfa Belediyesi Çalışıyor Şehirde Kısa Zamanda Birçok Yeni Tesisat Vücude Getirildi Herğün Bir Makale: Yeni Nesil Okuyacak Kitap Bulamıyor! Bu büyük davayı başaracak güzideler iş başına işaretini beklemektedirler. İşe kim başlatacak ? Her işimizde olduğu gibi devlet. Yazan: Mahmut Esat Bozkurt -t— Ne yapmalı?! Büyük bir teşkilâtla hemen işe başla D malı ve bu, pek mümkündür. Nasıl? Şöyle ki: Meselâ bizim, belli başlı farıkalarımız- dan birisi milliyetçiliktir. h 'Türküz ve Türkçüyüz. Türkoloji ile ilgili, Arap ve Rux dilleri- le yazılmış. büyük ve çok kıymetli şeyler var. Urfada Atatürk bulvarı Urfa, (Özel( — Yakım zamanlara| — Atatürk bulvarı kısmen asfalt ola- |* kadar mühmel kalmış olan şehrimizde şimdi hızlı imar faaliyeti göze çarp- maktadır. Belediye kısa bir zamanda şehirde elektrik tesisatı yaptırmış, mezbaha, hâl, asri otel, sinema, lo- kanta gibi medeni bir şehirde bulun- ması icap eden asri müesseseleri ken- di nam ve besabına vücuda getirmiş ve işletmeğe başlamıştır. Şimdi bir de asri mezarlık getirilmiş, şehir halkının temiz hava almasını temin için de bir park yaptı- rılmıştır. —— Dinarda Bedava Sinema Dinar — Altı ay evvel 536 metre murabbaı genişliğindeki arsaya üç katlı parti kurağı inşasına başlan - mıştı. Bu yapının bugüne kadar kâ- gir ve betonarme kısımları bitmiş ve binanın Üüstü örtülerek içinde bulu- nan büyük gösteri salonu mümkün mertebe hazırlanmıştır. Dünden iti - halka - filim gösterilmiye başlanmıştır. Şimdilik haftada bir program irae edilecek ve ayda bir defa halka be- dava sinema gösterilecektii Halkevinin açılma günü için yeni binada, sinema ve müsamere vermek için şimdiden hazırlık yapılmakta- dır. Karamanda Da Kar Yağıyor | Karaman (Özel) — Güzel gi - den havalar bozmuş, Aladağa, ve Hacıbaba dağlarına kar yağmıya başlamıştır. 15 .2 906 bir tane uzatmıştı. Elçinin adı Molla Yusuftu. Sigaraları alırken hafifçe gülerek sordu: — Katığı var mı? — Eyvallah! Anlaşmışlardı. Hapishanelerde ve tekkelerde siga-| ra ikram edilince sormak âdetti: — Katığı var mı? Bunun manâsı içinde esrar var mı) demekti. Çolak Hasan: — Eyvallah! Deyince molla Yusuf derin bir ne-| rak ikmal edilmiştir. Ulu camideki ta- rihi minareye büyük bir saat konul- muştur. Pek düzgün ayarlı olan bu sa- at bilhassa halkın saatlerini ayar — et- mesine yaramaktadır. lar, bu akşam yakacakları gazın, yi: Güzel Arapça bilenlerimiz: Rusçaya hakkiyle aşinalarımız az değil.. Bunlardan bazılarını yakından tanırım. Sıkıntı ve darlık. içindedirler. Belki gu satırları karaladığım sırada bun cekle- ekmeğin patasını düşünmektedirler. Ve yine inanabiliriz ki Bunlar, bu parayı bulamıyacaklar! Kuru ekmek yiyerek geceyi karanlıkta giçireceklerdir. Hem de biz, Radyo başında: Berlin, Bükreş, Paris, Yaptırılan asri mezbaha 19,500 li-|Roma, battâ Amerika konserlerini dinler. raya çıkmıştır. Burası yalnız 50 —bin nüfusu olan Urfanm sıhhi bir şekilde hazırlanmış et ihtiyacını temin etmek- le kalmamış, belediye için de bir gelir membat olmuştur. Belediye buradan elde edeceği para ile şehrin diğer ö- nemli ihtiyaçlarını karşılayacaktır. Mersinde Bir Mahkümiyet Mersin (Özel) — Ziraat Ban - kası deposundan susam çalmaktan suçlu olan Ahmet oğlu Fuat ile Ali oğlu Ahmedin duruşmaları bitmiş, ağır ceza Mmahkemesinde yapılan duruüşma sonunda Ahmedin suçu sa- bit olmuş, 2 sene 11 ay hapsine ka - rar verilmiştir. Fuadın hırsızlıkla a- lâkası görülemediğinden beraet et- miştir. Bigada Jandarma Karakolları Biga (Özel) — Kazaya bağlı köy- lerin ekserisine yeniden jandarma karakolları yaptırılmaktadır. Ge - çenlerde Yakacık, Çal ve İnönü köy- lerinde birer karakol yaptırılmış ve her biri törenle ayrı ayrı açılmış - tır. Biganın bütün köyleri ile konu- şulabilmesi için her karakola tele- fon santralı konulmuştur. — Mahbupla nasılsın! — Eyvallah! — Uzak yoldan fakir düştü. — Sikılma, kismetin açıktir. — Bacıyı geç! — Yavrusu var. — Eyvallah! İki mürid bu noktada mutabık kal- dıktan sonra lâkırdıyı Hazreti Pirden gelen habere ve mektuba çevirdiler. Molla Yusuf: geldik. Gönlümüz | — İhvanı topla. Ben burada çok ka- | gözleri yarı kapalı, mırıldanır gibi söy- | ken! Bunlar birer, birer göçüp gidiyorlar. Fakat gün olur. Biraz önce işaret ettiğim hazineleri di- Kimize nakletmekte çok güçlük çekeriz. O vakit, Milli kütüphanemiz müzeayekada kalır. Onun müzayekası ise, yeni neslin ulusal bakımdan cılız düşmesini, değilse bile, iste- | nilen durumdan uzak kalmasını mucip olur. Bu adamlar toplanmalı. Bir ücret mukabilinde muayyen eserle- ti Türkçeye çevirmeliler, Hem kütüphanemiz. hem, devrimimiz kazanmalı. Hem de yarın gözlerini yumup gidecekler biraz nefca almalı.. Sonra: Onların adlarını yaşatacak ve bizimle beraber yeni neslin maneviyatını besleye- cek eserler sıra sıra karşımıza dizilmeli. Tercüme işlerimiz bu kadar değildir. Fransızca, İngilizce, Almanca, — İtalyan- ca, caki Rumca bilenlerimiz, hattâ bu dil- lerin hakkiyle bilginleri var. Biz; Bu dillerde yazılmış ne kadar. edebi, felsefi, ilmi eser varsa hepsini ana dilimize almak mecburiyetindeyiz. Meselâ, Hukuka, hekimliğe, mühendis. liğe, askerliğe, güzel sanatlara ilâh ilâh... Bütün ilim branşlarına dair bu dillerde yazılmış eski ve yeni ana kitapları Türk - çeye çevirmeliyiz. Hele bütün dünya edebiyatını, eski Yu- nan, Roma, Fars, Arap klâsiklerile bera- () Hlk makale dünkü seymüzdadır. rı_hqı.kı_hn harem dairesinden yeni tari- katın bütün müritleri birer birer girdi- | gildi. ler. Hatip Ak Osman İspartadan, Haz- reti Pirden elçi geldiğini duyunca pek | k. di sevinmişti. Ona yaptığı müracanta herhalde e- yi bir cevap gelmiş olacaktı. Çolak Hasanın makamını bu ak- şam molla Yusuf işgal ediyordu. Kat kat minderlerin üstüne kuru- lan molla Yusuf gelip elini — öpenlere lamam. Yarın döneceğim, Mektup i-ı!üyordu: yinde okuanacak. | Çolak Hasan, Misafire yemek ge- tiren şeyhin kizi Salihayı onunla yal-| nız birakarak dişarı çıktı. Müridleri toplamak için dışarıya haber uçurmnkî — Eyvallah! — Eyvallah ! Kadınlar daha gerilerde toplanmış- lardı. Meeclis tam olunca molla Yusuf iç lâzımdı. Bu işi vaktini kahvelerde ge-'cebinden meşin bir cüzdana sarılı Haz- çiren eski şeyhe havale ederek kendi eti Pirin mektubunu çıkardı. bir müddet mahfelde bekledi. Bir saat sonra Saliha elinde yemek İoş simahanesi tam böyle gizli ha- Elîi'lin tecrübeli gözleri etrafı ara Ürk. İ ğ fes çekti. "tepuiıi ile simahaneden dışarı çıkıyor- — Okunsun! dedi. Hep ayağa kalkmışlardı. şbu bize getireceğiz. Bu çalışma durmadan ve sonu gelime- İden sürüp gidecektir Fakat bu sürüp giderken üç beş sena i- çinde karşımızda bayli kabarmış ve yükük, İnü almış bir kitaphane yükselmiş olacaktır. L Bu işin teşebbüsünü kim alacak? İşe kim buşlatacak ?! Bence, Elle tütelan, gözle görülebilen her işi - mizde olduğu gibi devleti. Za z. Ve bu iş bizim bakı- enızdan tam bir devlet i n devle: | idir. Bu iş olsa olsa, devletin yüksek koruyu- culuğu ve kontrolü altında başarılır. Ve böyle başarılmalıdır. * * Bizana duvarları Türk toplarının — ateşi altında baş eğdikleri gün Türk milleti orta gağların kapılarını kapamış bulunuyordu. Fakat Bunu takip eden renesanstır ki kapanan |kapıların anahtar deliklerini lehimledi. | — © vakit, son çağlar kuvvetle ilerlemeğe, yükselmeğe başladı. İlerleye, ilerleye batı bugünkü durumu- İnu buldu. * Hatırlarda kalmağa değer ki: Bütün varlıkları — millet ve memleket hesabına faydalı kılmak belli başlı devlet prensiplerindendir, Bence: Bu kadar da değil!. Zararlıları bile faydalı lik san'atinin başında geli Nerede kaldı ki; bu büyük davayı, Türk renesansını başaracak güzideler iş başına işaretini beklemektedirler. * Bu iş başarıldığı gün, bu günkü ve ya- ranki nesiller ele alınmaz şeyleri okumak- tan uzaklaşacak.. A Bu iş başarıldığı gün, ukalâlıklarını bu- naklık mertebesine kadar vardıran ban yazıcıların bayat nasihatlerine başlarını çe- vireceklerdir. O vakit, aklın, ilmin hâkimiyeti başla- yacaktır. Bundan en çok Türk devrimi kazanır. Noti Yine düşünebiliriz ki: Batı medeniyetinin, Almanlar, İngiliz- ler, Franşsızlar gibi en ileri ulusları bugün tercüme işlerine büyük önem vermektedir. kılmak devletçi- Bunlardan birinde çıkan önemli bir kis tap hemen diğerleri tarafından tercüme e- dilmektedir. Biz bu durum, bu zaruret önünde nasıl durabiliriz) 1, M. E. B. Fakat bunu okumak pe; kolay de- * Hazreti Pirin el yazısı, yahut kâti- binin kalemi pek bozuk düzen olacaktı i Hatip bir türlü içinden çıkamıyor- Ü. Müderris atıldı: — Müsaade et! | — Hatip kızdı. | — Kızdı amma bu kargacık, burgacık |yazıyı sökmek için o kadar zorladığı |balde yine içinden çıkamadı. Yalnız baş tarafta kârine ile besme- le oldüğu anlaşılan satırı öokudu, altta- rafı anlaşılır şey değildi. Kehilsiyle öllenir. gibi müderrise uzattı: — Buyurun! Müderris Hatipten daha çok mü- rekkep yaladığını iddia ederdi. Hatibin ilmi kendi ilminin yanında deryada |katre olduğunu söylerdi. Azametle mektubu aldı. bekleyen ların yeriydi. kl. €n Çolak Hasan derin bir hayran- Ona bakıyordu. O zaten simahanenin havasındaki | du. kavuşturup Besmeleyi çıkardı. Fakat alttarafı- Hatip Ak Osman sarı renkli, üstü na gelince o da duraladı. Saniyeler ge- Çolak Hasan önünü o meşhur mühürle bir kaç yerinden çiyor, Müderrisin sesi çıkmıyor, Hatip M*ı*.-zı_cı; Pirin iki müridi şimdi kar- kokuyu sezmişti. —— — a %%mmderlere oturmuşlar, sohbet e[ İki mürid bu yoldaki insanların bir- | k İ rdı. Biraz Kürt ve Arap 'iveıiyıglzştikleri âdetlerde tamamiyle kafadar Ban Ç konuşan elçi Lâliyâr hm'wolduklınnı beş dakika içinde anlamış- l—g_n“hdııı kahveyi- içerken Çolak lardı. — M da ona esrarlı sigaralarından| — Molla Yusuf sordu: eğilerek içeri 'ğirdi. Molla Yusuf memnundu: — Eyvallah erenler! — Nur olsun erenler, * Gece yatsıdan sonra kapısı aralık mühürlenmiş zarfı alır almaz — öptü. Ak Osmanın seyrek sakalı sevinçten Başına koydu. Sonra göbeği hizasına titriyordu. indirdi. Ortada yanan üç kandilin so-| — Fakat bir anda müderrisin rengi de- luk işiğina tutarak açtı, gişti. Gözleri parladı. eĞ Açtı, (Arkası var)