11 Ocak 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

j ğ ğ 4 - cek yerlerden en iyisini buluyor. Bu- . çantası, kahve renkli pelerin ve tre- SON- POSTA Ölüm Yolcusu ; Muharriri: Freeman Wille Orofet Frenç, Arkadaşları Frenç hayretle: — Elbiseler mi? Kimin elbisele - ri? dedi. — Tabit Viktorun elbiseleri e - fendim... Viktor trene bindiği za- man her halde soyundu ve trenden inerken de Sir Conun elbiselerini giyindi. Kendi elbiseleri ne oldu? Sir Conun Elbiseleri Frenç omuzlarını silkti: — Bu hususta hakikati bilmiyo - ruz amma tahmin edebiliriz. Vik - tor, ya otomobilde soyunmuş ve el- biselerini Tierin otomobilinde bıra- karak kadife pelerine bürünerek trene atlamış ve yahut ta, trende soyunarak esvaplarını, bavuluna yerleştirmek üzere Cosa bırakmış - tır. Maamafih bu elbiselerin Luri- ganda karaya çıkarıldığına şüphe yok. Çünkü cesedi giydirmek için Sir Conun elbiselerine ihtiyaç hâ - sıl olacaktı. Her halde, elbise me- selesinin izah edilemiyecek bir ci-| het — olduğunu — zannetmiyorum Ormsby. Bir yolunu, izini bulup bu işi halletmişlerdir, dedi. | Büyük Bir Hata Örmsby, mahcubiyetinden kızara bozara bu fikri kabul etti ve Frenç yene hikâyesine devam etti: — Larna varınca, Viktor, Bel - fastta istasyon otelinde yaptığı gi- bi, takip edilebilecek bariz bir iz bırakıyor. Otel kapıcısına bir taksi ısmarlıyor. Fakat bu esnada da bü- yük bir hata işliyor. Bunun, daha evvel farkında olmamız lâzımdı. amma, her nasılsa olamadık. Sir Con olsa idi, istasyon oteline değil, Grand Santral oteline inerdi. Her ne hal ise, otelden çıkıp Sandi Ro - va gidiyor. Bunu yapmakla da iki maksat takip ediyor. Sandi Rova gitmesi, şayet o zamana kadar bir şüphe hâsıl olmamışsa Sir Conun hakikaten ötedenberi tanıdığı mü - hendis müessesesine gittiği ve Bel- fasta da sırf kendi ihtiramı ikmal için geldiği zehabını kuvvetlendi - recek, ve eğer şüphe hâsıl olmuşsa da Cosun bilâhare vereceği ifadeyi teyit edecekti. Muvakkaten Saklanmak Frenç gene hikâyesine devam e- derek: — Viktorun şimdi akşama kadar vakit geçirmesi lâzım, dedi. Çünkü Belfastta Sir Conu tanıyan bir çok adamlar vardır ve Viktorun umumi yerlerde görünmesi doğru değildir. Hattâ bu esnada bir otele bile uğ - raması doğru bir hareket olmaz.. Bilâhare gene baş vuracağı Sir Con kıyafetini değiştirmek te olamaz. Şu halde ne yapmalı? Yapılacak yegâne iş, saklanmaktır. Viktor da, kurduğu plânın göstereceği lüzu - ma göre, tekrar ortaya çıkmak ü - zere muvakkaten saklanıyor. Na - sıl? Cümle parlak değil mi? Arkadaşları, Frencin bu suali kar- şısında gülümsediler. Saklanabilecek En İyi Yer Ve Frenç te tekrar sözüne devam etti: — Viktor, Belfastta saklanılabile- raya giderken ve buradan çıkarken görülmüş olması, sirf bir tesadüf e- seridir. Yanında Sir Conun evrak ne tırmanmak için kullandığı ip |ları Cosa vermeli ve Cos ta takımile Y 11/1/936 na Verdiği Konfe- ransı Uzattıkça Uzatıyordu Frenç anlattıkça arkadaşları onu dikkatle dinliyorlardı. ların bulunmuş olması da tamamile bir tesadüf eseridir, dedi. _ Maklang, Frencin sözünü kese - rek: — Maamafih Viktor burada hata işlemiştir, dedi. Frenç merakla: — Ne gibi bir hata? diye sordu. Maklang hiç istifini bozmadı: — Tabii hata etti. Çünkü bu eş - yaları sakladığı yerde bulduk. Bun- denize atmalı idi, dedi. Frenç bir müddet düşündü ve ni- hayet: Taprak Ne İle Kazıldı — Belki haklısın Maklang... Ha- kikaten bunları denize atmış olsa - lardı, bulunmalarına ancak milyon- da bir ihtimal olabilirdi. Maamafih, bir || Kari Mektubları Tarsusta Bilet Gişesi Vaktinde Açılmıyor Mu? « Konya okuyucularımızdan biri yazıyor: «Adanadan gelip Mersine hareket ede- cek katarın gelmesine 50 dakika varken istasyona geldik. Saat bir elli altıda gelip 'ı'îlıide hareket edecek bu trenin biletini al- mak üzere benim gibi bekleyen daha bir çok yolcu var. Nihayet saat bir elli altı ol- du. Tren makastan girdi ancak istasyonda 4 dakika duracak trene o zaman bilet ve- rilmeğe başlandı. Yolcunun kısmı azamı bilet ve bagaj muamelesini ikmal etme - den hareket eden trene bileti biletsiz atla - mak mecburiyetinde kaldılar. Zira bilet verme zamanı vaktinden çok sonra başla- mış, bu yüzden yolcular biletlerini tamas- men almamışlardı. Bunu trende Tarsuslu yolculara sordum, her zaman biletin böy - le tren geldikten sonra verilmeğe başlan - dığını söylediler, bu hal karşısında Mer - sine kadar yolculardan 21 kurüş yerine bilet almamış ceza ile bera - ber 61 kuruş alınması doğru mudur? Alâ- kadar makamın nazarı dikkatini celbede- rim. diye n < : SA * Son Posta & İstanbul Gelir ve Para BORSASI bu milyonda bir ihtimali de yabana atmak doğru değil; o vakit te belki| bunlar bir balıkçı ağına takılır ve ge- ne meydana çıkardı. Hayır, Mak -! lang, ona, tamamile hata işlemiş de-; nilemez. Olsa olsa biraz yanlış bir muhakeme yürütmüş denilebilir, de- di. Maklang: — Hata deyiniz, yanlış muhake - me deyiniz.. Bizim işimize yaradı ya!..: Acaba, çalılıkların ortasında, toprağı ne ile kazdı dersiniz? Kâfi Miktarda Yiyecek Frenç gene omuzlarını silkti: — Bunu da tahmin etmek mecbu- riyetindeyiz. Belki de, çantasında, yapı ustalarının kullandıkları ma - lalara benzer bir mala getirmiştir. Her ne hal ise, bir kolayını bulup bu eşyayi gömüyor ve bütün o günü de sıkıntı içinde çalılıkların arasında gizlenerek geçiriyor, dedi. Frenç bir müddet sustu, sanki bir kitabın bir faslını bitirmiş gibi ar- kadaşları yerlerinde kıpırdadılar, vaziyetlerini değiştirdiler ve tekrar Frencin sözlerini dinlemeğe hazır - landılar. Hattâ merakı hayli teskin edilmiş olan Karter, piposunu bile yaktı. - Frenç gene hikâyesine devam e- derek: — Viktorun, işlediği küçük hata- lardan biri de, yanına kâfi miktar - da yiyecek almamış olmasıdır. Bu yüzden de istasyona kadar inerek yeni bir iz bırakıyor. Bittabi, cadde- deki şekerci ve pastacı dükkânına girdiğinin farkına varabileceğini ak- lma bile getiremezdi. Dükkândan a- lacağını aldıktan sonra, istasyona gi- diyor ve 8 trenine binerek Vaythede geliyor. Burada, kasten bir iz tertip ediyor. merdiven de var. Evvelâ bunları toprağa gömmekle işe başlıyor. Bun-| a £ B l A 10-1- 1936 Türk Devlet Borçları Lira OoT5TB I 25,37 9, 75'T.B.TL 22,87 | Dahili istikraz9g,d0 | ©0 15 T. B. II 2355 | Devlet Demiryolları Borçları Lira Lira Ergani 95,00 (| Anadolu IvelT43,05 Sivas Erzurum95,00 || Anadolu M. — 43,05 Sosyeteler Eshamı Lira Ltra İş. B. Mü. 9u,00 y İst. Tramvay 22,60 » » HÂâ, 9,83 || Bomonti 8,00 | » » Name 9,60 || Terkos 29,50 Merkez B.D. — 60,$0|| A. Çimento — 10,00 | ÇEKLER | Krş. I. T. I. için! İsterin — 62n,00 Liret 904 F. Frangı — 12,06 Dolar 0,7975; NAKİT Krş. Kış. | 20 F. Frangi 167,00)| 1 Mark 31 1 Dolar 124,00|| 20 Drahmi — 24,0) 1 İsterlin — 620 | 20 Leva 25 20 Liret 158 20 Ley 13,00 Borsa Dışında « GK L.K. | EKredi Fonsiye Mübadil Boön. 73 1888 senesi 102001 Gayri » » 16,25 1903 —» 83;00 | Altın 915 1911 © 81,50|| Mecidiye $3,00 Pamuklarımız Almanyanın pamuk fiyatlarını —dün- ya piyasasına uydurmak için indirmiş ol- ması Adana pamuk piyasasına tesir etmiş, pamuklarımız bir kaç kuruş — düşmüştür. Fakat İspanya ile ticaret mukavelesinin imzalanışı bu vaziyeti derhal değiştirmiş, ve pamuklarımız eski yüksek fiyatını bul- muüuştur. 3 Diğer taraftan burada bilhassa balıkçı- lar tarafından kullanılan Mesina ve man- tar fiyatları İspanyadan idhalât olmadığı için çok yükselmiş, bilhassa yahudi — tüc- tarlar ellerindeki malı piyasadan kaldır- mışlardı. Şimdi bunlar da piyasaya çıka- rılmış, fiyatlar birdenbire düşmüştür. ga Son Posta | İLÂN FİATLARI | — Göazetenin esas yazısile bir sütünün iki satırı bir (santim) sayılır. 2 — Sayfasına göre bir san - tim ilân fiatı şunlardır: sayfa | aayfa | sayfa (sayfa İDiğer | Son 1 2 3 | 5 jyerler| sayfa 406 | 250 / 200 100 £ ) 30 Krp. | -. Krsş. | Krş. Krp EKrg. 3 — Bir santimde yasati (8) kelime vardır. 4 —İnçe ve kaln yazılar | tutacakları yere göre santimle ölçülür. a. L e ——— ©— —— B gündüzt. İlk Ma Türklüğe Ait F .A ÂYE Z' R. 8. Çavdarlı M hacirler aA «Çin rivayetlerinde şimali garbi t«barbarlarının», yani — Türklerin asırlarca Sibiryada mahsur kal- dıkları, bilâhare şeytanların yar- dımiyla bu esaretten kurtularak dünyaya yayıldıkları ve ondan şeytani eşyaya, yani madeni — si- lâha sahip oldukları söylenmek - tedir. Türk menkibelerinde — ise Türkler Altay, Ural ve havalisi a- rasında, büyük demir kayalarile dolu dağların arasında binlerce sene mahsur bulundukları ve an- cak aralarından çıkan bir demirci Ustasının bu kayaları eritmesile esaretten kurtularak dünyaya ya- yıldıkları rivayeti vardır. Bana da (Tomski) de bir (Hakas) şu masalı (Tom) nehri için naklet- mişti.» Bundan belki yirmi bin sene evvel, Sibir (1), asırlardanberi burada ta - vattun eden Türkleri artık iaşe ede - miyecek kadar daralmıştı. Büyük de - mir kayalar, bu mahsur kavmin hariç- le olan alâkasını kesiyor, onları içinde kaldıkları bu dar mühitte mecbur bırakıyordu. Yirmi bin sene evvel: bütün dünya vahşet ve iptidailiğin en karanlık bir devrinde yaşadığı bir zamanda, bu mahsur kavm, — güzel, — sayedar ormanların altında, at ve — ko- yun sürülerinin arkasında, muntazam yaşamağa ©/ 5 Hazine B.5s,00 , Pit cemiyet hayatı düzmüşler, bu kü-| içük cemiyetlerin intizam ve irtibatını |İtemin edecek reisler, kanunlar vücu - 'da getirmişlerdi. Burada yalnız tabiat şgüzel değildi. Tabiatin güzelliğine, be- 'şerin bu ilk medeni kavmi, çiftçiliğile diğer bir güzellik daha veriyor, etrafı sulıyan billür suları, tıpkı cennet ne- hirleri gibi, yurtlarının altından geçir- terek akıtıyorlardı. Fakat bu cennet yurdun medeni sa- kinleri artık mes'ut ve bahtiyar değil- | di. Çoğalan evlâtlar, çoğalan hayvan - lar, sürülerin, yurtların adetlerini tez- İyit ediyorlar; dün bir tek kişinin ma- | likânesi olan büyük bir orman, şimdi yüzlerce halkın sürülerine bir mer'a oluyordu. Sakin, temiz bir hayat yaşamışlar - 'dı. Evlât babaya, baba evlâdına hür - (metkâr; komşu hakkına tecavüz en 'büyük bir cinayetti. Kabilenin ak sa- 'kalı (2) kabilesi halkı arasında kü - 'çük bir haksızlığı bile görmeğe taham- mül edemezdi. O, her hangi bir hak - sızlığa göz yumsa, onu milli an'aneye tecavüz ettiği için (malka) (3) te - dipte zerrece tereddüt etmezdi. Kabile her akşam büyük ormanın a- gaçları altında otururlar, sulak, yeşil ovaya karşı, destanlarını okurlar, en ihtiyarlarının cetlerinden öğrendikleri, masalları dinlerlerdi. Bir akşam gene toplanmışlardı. Ka- balıkları temizlerken anlatıyordu: — «Bu büyük iri kayaların, bu a- şılmaz dağların arkasında da dünya- lar varmış! Akan nehirler, hayvanları besliyecek yeşil ovalar, mer'alar, onla- rıin kıymetlerini bilmiyen insanlar e - linde, kimsesiz ve işsiz ağlarlarmış!. Bir zamanlar bizim de ovalarımız ten- ha imişl... Sürülerimiz serbestçe dola- şır, hiç bir kimse birbirile hudut kav - gası yapmazmış!.. Fakat bugün...» İhtiyar, sözünü bitirememişti. Ka - bilenin en genç, en kuvvetli tomanı, Tom, deli gibi geldi, gözlerinde şim - şekler çakıyor, hiddetli nazarları ki - (1) En eski Türk lisanında etrafı dağlarla kapanmış mahsur bir yer ma- nasına gelir ki, bu kelime Akatların li- sanında da ayni manayi ifade etmek- te idi. (2) En eski Türk an'anesinde ka - bilenin reisi demektir ki elân Kazaklar arasında bu kelime bu manada muha- faza edilmektedir. — (3) Malka, prens, hükümdar demek- tir kiş; araplar bu kelimeyi Türklerden jelarak (mülk) demişlerdir. — j b 4 ÇT : GAĞ n a l ee ) , e A S ea v y — KY U bilenin en ihtiyarı, nehirden — tuttuğu min üzerine dikilse bu kahhar altında onu eritiyor, bitiriyord "" müddet etrafına bakındı. Ve $0 gürliyen sesile bağırdı: 4 — Çekilin buradan!.. | Onun demir koluna, çelikten b ne mukavemet edecek kimse Y Harikulâde kuvvetin sahibi (Toml karşısında kim söz söylemek cesil 'tini gösterebilirdi?!.. Kabile -it 'ikalktılar.. Biraz evvel tatlı tatlı salını nakleden ihtiyar da - şaşif! balıklarını bile unutarak gitmek | |kalkmıştı. Tom, kuvvetli elile iht irın bileğinden yakaladı. İhtiyar (T& un kendisini döveceği zehabına # — - pıldı: — Kabilede ihtiyara hürmet & yen ve onu döven bir kimse gelmi Bu hususta sen birinci olmak istij' |san istediğin gibi hareket etl.. Tom, nadim, ihtiyarın kuvvetle kaladığı bileğini bıraktı. — İlk defa işlediğim bir ikincisini ilâve edememl., dedi. İhtiyar hayretle yüzüne bakıyü Tomun biraz evvel şimşek gibi ç gözleri, birdenbire mülâyim bir * aldı. Sulandı. Ve sonra bu sular onu göz yaşlarına tahavvül ederek © bir (delikanlının kırmızı yanakları üz€i pol den dökülmeğe başladı. Mühim | ka 'şey, bir felâket vardı. Ve ihtiyar ı 'defa böyle bir vaziyet karşısında " nın lıyordu. Kabilede erkek değil, çef be bile ağlamazdı. tak Fakat Tom, sakin akan göz ları rına, hıçkırıklarını da ilâve etti. | | yar şefkatle Tomun omuzlarından © sec kaladı: : — Gel, çocuğum, sakin ol.. Şu # hil cın altına oturalım da anlat! Ve Tom, bir çocuk gibi itaat ediyt? ya) du. Sessiz ve sakin, şimdi kimsf — | ormanın bir ağacı altına oturdular. © ağ| yaşları bir türlü durmuyordu; bö#” ,, bir sesle: kka — Vurdum! Öldürdüml!. — di Dedi. İhtiyar hayretinden - bir * kesildi. Kaçmak ve çekilmek istif du. Fakat nadim olarak ağlıyan — |gencin, af ve merhamet dilenen # g;; iyaşları, onun da rikkatini celbetmif , | Tom, kabilenin ilk katiliydi. şaşkın sordu: T ik — Kimi?! Ve nasil!? Kabilenin — , katili sen mi olduün Tom?.. FE — Heyhat ben oldum!.. İhtiya Ük masallarına destan yapacak, en f& ,, en çirkin bir işi işledim. * | Durdu. Gözlerini ayırmadan * ,, noktaya dikti. İşlediği en fena ııl ; rüyor, ve orndan ürküyor gibi titri l du. Sryaki Ti — Atlarım; Yakanın sürüsüne bi rışmıştı. Dar yerim, bütün hayvaf” bi rımı beslememe imkân — vermiyo' | Onun da yeri dardı!.. Bu yüzden * âî mızda kavga çıktı.. Onu korkut?” # için attığım taş, başına isabetle ©* ö münü intaç ettil.. | : (Arkası | li BÜ ati ni Bir Düzeltme — | M Bundan evvelki hikâyeye ail .' S< bir düzeltme: 4 Yirmi birinci satırda, birinci Haf — |Liyeukyang; birinci Hakan (Liyee3' 'şc hay) n oğlu Liyeukyang olacaktı!' — ıî Otuz beşinci satırda: İmparator ' hi tihap edildim, cümlesi, İmparatof” 7 &: kümandan intihap edildim ve bab#” d vekili oldum, olacaktır. y rı Kırk beşinci satırda; terketme? " k sin? Nihayetine buna babam da !? z dır cümlesi ilâve edilecektir. Ve ” n rada bir de hâşiye var; Degüviny? W « ven bu aşkı (Liyeeyüenhay) a at!” k Hakikatte bu, iki birader ara h (Liyeeyüenhay )son zamanlarda ” ti tün imparatorluk işini (Liyeukyat” (havale etmişti. Bu cariyeden hâst'. çocuk ta (Liyeeyüenhay) 1n (Liyeşıl;qıng)_ ındı .

Bu sayıdan diğer sayfalar: