Kadircan Bi Kaflı K B q Deli - * Oğlan bi Delikanlı birdenbire dört nala kal - Ç kan atını durduttu. Amcasının yanına gelince elini göğsüne koyarak onu se- lâmladı: — Merhaba, amca... — Merhaba, deli ağlan... Demir Bey ona hep böyle söylerdi.. latin yaptığı işler delicesine şeylerdi. oluyordu. Amcası delikanlıyı kadar süzdü: — Bu ne kılık gene? — Ava gidiyorum ... — Buralarda mı avlanıyorsun?. — Gene buralarda işin na? Sana — Me demiştim ben? : — İnciye gelmiştim.. 9;, — Gördüm... Âleme kepaze oluyo- O ruz.. Herkes - size bakıyordu.. Bana â — verdiğin sözü ne çabuk unuttun? " — Ne yapayım? Kabahat bende de- D ğil, sende. — — Neden?... 1 — Kızını o kadar güzel yapmasay- ! M din... i Çünkü onun karakterine göre genç Pu-| Böylelikle de tıpki babasma !u.-ı'ıııeıı';igl baştan ayağa | -_—'ı " İşi Ç Demir Beyin yüzü karıstı.. Gözleri tuhaf bir karaltı ile doldu ve çıkıştı: ü — Gene deli deli söylenmeye baş - ; ladın.. Onu ben yaratmadım öyle, Al- - lah yapmış... z — Vallahi amcacığım, bana bu deli- K” sevdiren, beni buralara sürükliyen de hep Allah... Elimde değil.. |-Pulat gülümseyerek amcasına daha - çok yaklaştı, onun elini öptü.. Sonra sözünü tamamladı: : — Haydi amcacığım vaz geç Alla - — hin işine karışmaktan... Gençleri ken- - di hallerine bırak.. İ Şerif "ağa delikanlının bu pek can - dan söylenen sözlerini hayretle dinle - - Miş, onu birdenbire böyle pek sokul - ,jğ - gan ve şen görünce apışıp kalmıştı.. B Acaba sebebi neydi? Bi Pulat atının üstünde doğrularak bir | defa daha amcasını selâmladı ve taş- V ların üstünde kıvılcımlar çıkartarak — uzaklaştı.. - Köşeyi bir kasırga gibi dönerken B :mcnıım torada duran uşağına bağır- it - — Keleş, bunu al da bizim eve gö - tür.. Götüremezsen dönüşte uğrar a- o hrim.. “Şimdi sokağın iki tarafındaki evle - Lf”;)_; rin pencere ve kapılarından birer iki- şer kadın veya erkek başı uzanmış onun | — yağız at üstünde dört nal uzaklaşması- _ likleri de Allah yaptırıyor. Onu bana | ;' na bakıyorlardı Pat M F KORSAN AVI - Pulatın dedesi Hamza Bey içil bey- — derindendi. Kavaklı dere) çiftliğinin sahibi idi. Bu çiftliğin toprakları içinde tamam — beş köy kurulmuştu Köylüler diledikle- <e yi kadar yeri ekerler, biçerler, yalnız — harman zamanı mahsuüllerinin yüzde onu- — nu Hamza Beye verirlerdi. 5; Hamza Bey ilk zamanlarda, (Ka- — waklı dere) de bir şatoyu andıran e- - ' vinde oturduğu halde daha sonra Si- — lifkeye çekilmiş, orada oturmağa baş- — İki oğlu bir kızı olmuştu.. 0 Kızıni evlendirirken mirastan ne 3ğüşmuî tahmin ediliyorsa fazlasiyle |cak derecede cihaz düzmüş, düğün iğ b . iz beyinin karısı, bulunuyor, ancak yılda bir defa görüşebiliyorlardı. — — Hamza Beyin'iki oğlu ise huyca bi- - — vermiş, oralarda, dillere destan ola -| — yaptırmıştı. O sıralarda Selentide bir k _;.,ıâ_ı Hattâ bu L emir Beyin Yüzü Karışmış, Gözleri Kararmıştı.. Pulat'ın babası, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Macar ovalarında can vermişti Demir ne kadar toprak ve iş adamıysa Muhsin o derece savaş ve macera adamiıy- dı. İkisini de (İçil) in tanınmış ailele- rinin kızlariyle evlendirmiş, saadetleri- ni görmüştü. Demir, babasının ihtiyar- lığında onun işlerini üstüne aldığı, on- ları çok iyi idare ettiğzi halde Muhsin hiç oralarda değildi. Karısı ve hattâ fço:uğu olduğu halde henüz yirmi ya- şındayken sipahi yazılmış, Ramazan paşa kumandasında Macaristan içleri- ne akın yapan orduda bulunmuştu. Sipahi Muhsin Bey Kanuni Sultan Süleymanın zafer- den zafere koşan, bütün AÂAvrupayı ti- ril tiril titreten ordusuna girdikten son- ra bu huyda bir adamiın bir daha geri döneceğine imkân var mıydı? O da tamam yedi yıl çarpıştı. Za- man zaman Nemçe, Polanya, Bavyera, Istirya adındaki uzak diyarlardan ha- berler geliyor, sağlığı — anlaşılıyordu. Fakat bu akınlardan birinden — sonra artık — haberlerin ardı. - kesildi. Da - ha sonra da onun (din ve devlet uğru- na kâfirlerle çarpışarak) şehit düştü- ğünü oraya giden bir kaç bin sipahi a- rasından dönen birisi söyledi. Genç karısı zaten yedi yıldan beri dul gibiydi. Demir Bey onu elden gel- diği kadar iyi tutuyor, kendi hrdeşil gibi bakıyor, avutuyordu. Fakat ölüm haberi onu pek çok sarstı. Solgun yü - zü büsbütün sarardı ve bir gün görzle- rini Avrupanın göbeğinde bir okla vu- rularak at sırtından yere düşen yiğit Muhsin Beyinin hayaline bakarak kapadı. Bu iki ölüm Şerif Beyi de fena hal- de sarstı. - Küçük Pulat Henüz sekiz yaşındaki Pulat'a bir gün babasının geleceği, annesinin de gittiği yerden döneceği söylendi. Fakat gönlü, babasının akın haberleriyle dolu olan küçük de- Hkanlı yaşlı gözlerini silerek şu ceva- bı verdi: — Ben de onun gibi olmak isterim. Onun öcünü alacağım... Zaten Şerif Beyin korktuğu da bu idi. Vakit vakit bu yumurcağın kendi kızı beş yaşındaki İnciyi ardına taka- İrık savaş oyunları oynadığı görülüyor, küçük kız onun kumandalarını yapa- mayınca da: — İyi ki ben Şız olmamışım... " Dediği duyuluyordu. Zaten Muhsin Bey de oğlunun ken- Oğgibi, hattâ daha atılgan olmasını tem yüzden (Osman, Hüseyin, Mustafa, Ahmet) gibi herke- | ribirlerine taban tabana aykırı idiler,| — Pulat on altı yaşına kadar amcasının| * yiğitlik hikâyeleri, evinde, onun öoğlu imiş gibi yaşadı. Zaten Şerif Bey de kendi oğlu olmadığı için kalbinin bu boşluğunu kardeşinin oğluna ayırmış bulunuyordu. ders almıştı. Fakat Pulatın bu derslerle a- rası hiç te iyi değildi. O her fırsatta soka- ga fırlıyor, kendi yaşında biraz büyük ve- lat buna rağmen gizlice bütün diledikleri- ni arkadaşlarından, akrabalarından bulu - yordu. Bu işte ona en çok yardımı doku- nan da teyzesi Emine kadındı. Kocası «Subaşı) nın yardımcısı idi. Subaşı, başına ağzı enli ve tepesine doğru sivrice havan biçiminde beyaz tül- bentten yapılmış bir kavuk, arkasına sarı çuhadan geniş yenli bir cüppe, bacakla - rına mavi şalvar ve ayaklarına sari yeme- ni giyerdi. Adamlarını arkalarına takarak çarşıları pazarları, kol gezer, sokakların temizliği- ne, bozukların yapılmasına, serseri ve uy- gunsuz. takımının yakalanmasına bakardı. Subaşı bu işleri çok zaman yardımcısı rek kadının ve gerek kocasının itibarları oldukça yüksekti. Fazla olarak Ahmet ağa da (Pulat) 1 kendi oğlu gibi seviyor, üste- lik onun dileklerini de yapıyordu. Pulat okuma ve yarmayı, hattâ daha bazı bilgileri öğrenmişti. Fakat on beş ya- şından sonra bir hocanın önünde diz çök- mek zorluğuna artık dayanamarzdı. Bundan başka İncinin gittikçe geliştiği- ni, vücudünün genişlemeğe başladığını gö- rüyordu. Eskiden olduğu gibi ona yakın olmayı pek istiyor, fakat içinden gelen ga- İrip ve o zamana kadar hiç duymadığı bir hisle bunu yapamıyordu. Hattâ her şeyi ona söyliyemiyor, onun önünde azarlanmaktan, yaramazlık yap - lııııkıın her zaman çekiniyordu. (Arkası var) C* GSt F saamia Almanyada Yur Sarıı ntıları Oldu Mulhosue, 30 (A.A.) — Bu sa- bah, Mulhouse'da, Stuttgart'da ve | —a e- O b eee 6 G A0 4 b Bavyerada bilhassa Nunuherı’do[ iki yer depremi hissedilmiştir. l Uruguvay Hükümetleri Vaşington, 30 (A. A.) — Dış ba- 'kanı Hul, Montevideo hükümetinin isteği üzerinde, Uruguayın Mosko - vadaki elçiliği evrakı ile Sovyetler birliğindeki Uruguay menfaatleri - nin muhafazasına Amerika büyük elçiliğinin memur edildiğini bildir- miştir. Ka Bdelen — T LA Şebir ŞIMPTWHİN“ Tiyatrosunda HL 31/12/9365 Salı akşamı sast Sü0de KARAMAZOF Kardeşler Fofoğnl 85“!'9'[5!. Şubatta Açılacak “Türkiye Tarih, Iş Ve Güzellik Memleketi,, da, Sergievinde Basın genel direk- dan 5 mart 1936 tarihine kadar de- vam etmek üzere açılacak «Türki- adını taşıyacak olan fotoğraf ser - gisine Türkiyede yaşayan yerli ve yabancı profesyonel ve amatör fo - toğrafçılar aşağıdaki — şartlar al - tında iştirak edeceklerdir: 1 — Gönderilecek - fotoğrafların 10 şubatta Ankarada, basın genel direktörlüğünün eline varması lâ - zımdır. Bu tarihten sonra gelecek resimler müsabakaya iştirâk ede - mezler. 2 — Her fotoğrafcının göndere- ceği resimlerin sayısı onu geçmiye - '|cektir. 3 — Gönderilen fotoğrafların as- gari eb'adı 24x18, azami eb'adı 40X 50 olacak ve bu resimler kar - tonlanmış olarak gönderilecektir. 4 — Her resmin arkasına gönde- renin adı ve adresi ve resmin neye ait olduğu yazılacak ve görünen ta- Ankara, 30 (Â. ÂA.) — Ânkara -| törlüğü tarafından 25 şubat 1936 ye tarih, güzellik ve iş memleketi»- rafın bir köşesinde de sahibinin im- zası bulunacaktır. 5 — Gönderilecek resimlerin kı- rılıp buruşmamaları için iki kalın karton arasında ambalâj edilmiş olmaları ve taahhütlü olarak gön - derilmeleri lâzımdır. Yolda yıpran- miş veya eline varmamış resimler - den dolayı basın genel direktörlü- gü hiç bir mes'uliyet kabul edemez. 6 — Sergi kapandıktan sonra bir ay içinde resimler sahiplerine, mas- rafları kendilerine ait olmak üzere, iade olunacaktır. 7 — Resimlerin sergiye kabulü veya reddi bir jüri heyeti tarafın - dan kararlaştırılacaktır. 8 — Sergide en çok muvaffak a- lan birinci, ikinci, üçüncü fotoğra- fa basın genel direktörlüğü tara - fından bir şeref diploması verile - cektir. Memleketimizde ilk defa yapıl - makta olan böyle bir sergiye Türki- yede yaşıyan bütün profesyonel ve amatör fotoğrafcıların iştirâk ede- ceklerini, basın genel direktörlüğü ümit eder. Alman - Japon Anlaşması (Baş tarafı | inci yürde) Diğer taraftan, Berlinde Japonya adına müzakereleri idare etmekte ©- lan Japon askeri ataşesi, Anti komü- nist bir anlaşmanın perde gibi kulla- nılmasına hiç bir itirazda — bulunma- makta, fakat muhtelif memleketlerde Ahmet ağaya bırakırdı. Bu yüzden de ge- daha evvel vaziyetin hazırlanması we" galeyan edeceği daha münasip bir za- manın beklenilmesi hususunda — ısrar eylemektedir. Bilhassa Sovyet Rusya ve İngiltere- ye karşı müteveccih bulunan gizli as- keri muahedenin, filiyatta, komünist -İzmitte Çene Suyu.. İzmit (Özel) — İzmitte su satıcılarının çenesi bir teviye işler: — Çene çene, — Haniya. Çeneden içen. Ve çene suyundan içmek yalnız İzmit - lilerin değil, İzmit toprağına ayak basan - d."Ö Dostlara, çay, kahve yerine bir bardak çene suyu ikram etmek daha makbul sa - yılır. Kimyahanelerin tahlil raporları çene su- yunun bulunmaz bir sağlık kaynağı oldu - (ğunu göstermiştir. İzmitteki doktorlar, İş- 'tahsızlıktan, hazımsızlıktan dert yanan, şi- kâyet eden hastalarına, çene suyundan İç- melerini tavsiye etmektedirler. Hakikaten, çene suyu, en tabii bir iştiha ilâcıdır. Çene suyu, yurdun, Şaşal, Taşdelen, Ka- rakulak ve son zamanlarda büyük bir şöh- I'ret kazanan Niksarın Ayvaz gibi tanımmış memba sularımın, denilebilir ki en iyile - İzmit belediyesi 15-20 kilometrelik, sarp ve dağlıklı bir yerden çene suyunu, cam borular içinde şehre getirtmiş ve fennin son ilerlemelerini, tesisatını kullanarak bu- na ayrıca bir değer vermiştir. * Çene suyunun hangi çağlarda tanıldığı belli değildir. İzmitin yaşlı adamları, ö - tedenberi çene suyunun sağlık ve şifa yeri- ne içilmekte olduğunu söylerler. Çene suyunun bir efsanesi de vardır: «Çene dağlarında, Çenebaba adlı bir |ihtiyar yaşarmış. Bu, itıyn.' m. - ba» günün birinde ortadan yok olmuş, a-. ramışlar, taramışlar; neden sonra etleri dö- mışlar ki, csun etsiz kafanın çenesinden a- kıyor. Bu, çene, Çenebabanın çenesi imiş. Bu- nün için de suyun adına Çene suyu de « * İzmit belediyesi. Çene suyundan olanca Ankara ve İstanbula damacana ve camı şişelerle gönderilmekte olan su, bu, şehir-« lerde eşsiz bir rağbet görmektedir. Haber verildiğine göre, belediye, çene suyunu da- ha ucuz bir fiatla satmak suretile su istihe lâkâtını arttırmak niyetindedir. Söyliye- biliriz ki, pek yakında, demiryolu Üzerin « de bulunan uzun ve yakın — vilâyetlerimde halkı da gene suyunu içmek bahtiyarlığına kavuşacaktır. Çene suyunun bir şubesi de İzmit, tren durağındadır. Yurdun 4 bucağına dağılan yolcular İzmitten geçerlerken bir bardak zetle yiyecekler ve midelerinin yarı aç ol- duğunu da hayret ve hayranlıkla görecek- lerdir. Çene suyu bir sağlık garantisidir. AA £ Naşit « Ertuğrul Sadi - Halide Şehzadebaşı TURAN * Bu gece ıısgı_eg',.soc. HISSEİ ŞAYIA vodvyil 8 perde Fransz Tiyatrosunda Halk Operetl Bu akşam 20,80 da TELLİ TURNA Yarın 16 da matine talebeye tenzilüt / | A HALK ÖOPE RETİ — 'KOgf'r yi Va RAOl Za J!._J'BĞ_& YA ll İg—.l!"ı H reNR l. yet tashih olunur. günü yapılacak olduğu halde Belediye Sular İdaresinden : İdaremiz için bastırılacak defter ve kâğıtların pazarlıkla ihalesi | 13/1/1936 pazartesi /30/12/935 pazartesi günü olarak (8165) ilân edildiği görüldüğünden keyfi- hakkındaki açık anlaşmanın bir zeyli bu anlaşmanın neşri için herhangi bir| sebeple fikirlerin Sovyetler aleyhine |olarak tecelli etmesi çok muhtemeldir, bi