Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ | Bir Bebek Beşiğinde Yanarak Öldü.. ransız gazeteleri ço -« f'.' "';"'İ' tets ” İcukları evde yalaız bi- ağın doğurau | L Cucip ol - u facia — y likelerden fe- ci bir nümune anlatıyorlar: Karı koca Dübuva ailesi geçen akşam 3 aylık ve 20 aylık iki bebeklerini beşik - lerine yatırdıktan sonra sinemaya gider - ler. Ve gece yanıı döndükleri zaman gö -| Türler ki, bu iki pavrudan bir tanesi ya - öştür. Filhakika çocukların o - narak lt | dası kömür sobusı ile ısınıyordu ve soba -| dan sıçrıyan bir kıvilcim yerdeki secca ; deye, oradan da çocuğun beşiğine sira - yet etmişti. * z 'ariste bir kasap be - l yt eti hermdi. Fedıyenin müsrindesi li imiş — Ki bi ayiyı kecorek e- Hini satmıştır. İlk saatlerde bir çok kişiler ayı etini almakta tereddüt — etmişlerne de sonra bu eti yiyenler pek — beğendiklerini | süylemişlerdir. Kasap gördüğü tağbet üze- | rine yakında ikinci bir ayı tedarik edece- #ini ilân etmektedir. * & 'aris şehrinin — bastığı statistikten çı- kan rakkam - olarak (12,286) tane kira otomobili, dört tane de araba vardır. Bu yıl içinde yeni » 'den 22 tane tiyatro ve sinama binası ya - pilmiştir. Bunlarla bi e Paria şehrinin belediye hudutları dahilinde bulunan eğ - lence yeri binalarının sayısı (695) | bul- muştur. 1934 yalı içinde (19,151) yabancı Fran- BZ tabiiyetine geçmek için iatida vemmiş - lerdir. Bu yabancılar arasında en fazla gö- Ze çarpanlar sıra ile Lehliler, İtalyanlar, Blşyalacarren Aekşiheklerder nn Aaşılaş, olduklarını bildirmeğe mezun- 1935 yılı içinde Pariste vukun gelen ©- tomobil — kazalarından 258 kişi ölmüş, 3500 kişi yaralanmıştır. Portekizde Şiddetli Fırtınalar Lizbon, 30 (AA.) — Bir kaç günden beri Portekizde hüküm — süren fırtmalar dehşetli bir hal almıştır. Bir Fransız - Alman Yakınlığı Için Almanlar, Lavalin Sözle- rini Ehemmiyetle Karşı'adılar Berlin, 30 (A.A.) — Gazetelerin | ekserisi, Laval'in dün Fransız Saylav- lar Kurulundaki beyanatına uzun mü- talealar tahsis etmektedir. Alman ga- | zeteleri, Laval'in bilhassa «Fransız-Al- | man müukarenetinin zaruri — olduğuna | dair» olan sözlerini ehemmiyetle kay- | detmektedirler, Fransız Morkez Cümhuriyetçileri Paris, 30 (A.A.) — Eski finans ba- kanı Renaud'nun Lavala cuma — günü yaplığı hücum akissiz kalmıştır. Lideri bulunduğu merkez cumuriyetçileri par- tisi bu hareketini takbih ettiğinden Renaud hem başbakanlıktan, hem de | partiden istifa etmiştir. Tardiyo Da Çakildi Menton, 30 (A.A.) — Eski başba- kan Tardiyo, saylavlar kurulunun mer- kerz cumuriyetçi grubundan istifa et- miştir. SOVYET RUSYADA Yeni Evrakı Nakdi-. ye Çıkarılmıyacak Moskova, 30 (A.A.) — Tas ajansı bildiriyor: Torgsin teşkilâtının — lâğvedilmesi Sovyet Rusyada turizmin inkişafı — ve Sovyet Rusyaya döviz ithali maksadı ile, üç Fransız frangı mukabilinde bir | 'yuble olarak yabancı dövizleri değiş- tirmek hakkında devlet bankasına mü- sande verilmesi maksadiyle bazı ya- bancı gazetelerde Sovyet Rusyada pek yakında para inkılâbı. yapılacağı ve yeni evrakı nakdiye çıkarılacağına da- ir bazı haberler gözükmektedir. Tas ajansı bu haberlerin tamamen dur. Senelik Perakande Ticaret Moskova, 30 (ALA.) — Sövyet Rusyanın senelik perakende — ticareti plânı müddetten evvel tamamiyle ta- hakkuk ettirilmiştir. Bu ticaret 71,50 milyar rubledir. (Haberlerimiz burada bitmedi lüt- fen 10 ancu - sayfamıza bakınız) çok nehirler taşmıştır. | —i0 ai O iki şıllk muallimenin evinde | olan kepazelikleri anlata anlata biti - remiyorlar. Yeni gelen — ilkmektebin başmuallimesi de onlara katışmış. Za- ten onun gözü göz değik Bu kadar serbest kız görmedim. Çarşıdan bir ge- çişi varmış, herkesi durup durup pe - şinden baktırıyormuş. Bizimki bile geçen akşam: — Bu ne biçim muallim, sokakta her yanı ayrı oynuyor, gözü - velfecir okuyor. Böyle pervasız kadın görme- dim. Bizim tuhafiyeci Nuriye gelmiş, tuhaf isimli bir cilâ istemiş. Tırnak ci- Tâsıymış. Zavallı Nuri böyle şeyden haberim yok diyince, söylene söylene çıkmış... Amma — Maarif müdürü —onu el üstünde tutuyor. Geçen gün nüfus kâtibinin karısı bizdeydi. Kocası an - latmış. Hükümet kapısında bu yeni muallimler bacak bacak üstüne atıp öyle oturuyor, küçük — memurların yüzlerine bile bakmıyorlarmış. lattığı bu dedikodular ağızdan ağza daha bir çok yamalar katılarak yayı - lıyordu, «Gültenv meselesi zaten kaynıyan bu dedikoduların büsbütün kabarma- Avrupanın Bugünkü Vaziyeti Avrupanın” — bu günkü vaziyeti a- rap saçı halinde- dir. Sulh peşin- de koşanların kim lere el uzattıkları, harbi güdenlerin kimlere çattıkları belli değildir. Dostluklarda tam bir istikraz emniyeti — görül- müyor. Daily Herald gazetesi bu duru mu bu resimle canlandırmış — ve altına da şu resim altını yazmıştı: (Avrupa Keç keşez kew'i..) (Keç keşez keu'i) tut tutabildiğin ka- dar manâsina gelir ve serbest görüşün boğucu, öldürücü,yıpratıcı bir Karika! | Paris, 30 (A.A.) — Bilhassa yüklü o- jlan bir haftadan sonra gazeteler, bu |gün noel mütarekesine riayet etmek- tedirler. Bununla beraber, Petit Jornal gazetesinin bir muhabiri, Fransız - Sav- yet muahedenamesinin raporunu tan- zim etmiş olan Torres'e bazı sualler sormuştur. Torres verdiği cevapta mişlir ; *Bu muahedenamenin müzakeresi uzun zamandan beri bekleniyordu. |Rus dostlarımız, bizim bu itilâfı tasdik suşunda istical göstermek istemedi- |itimiz zannında bulunacaklardı.» Borçlar Mesalasi Borçlar mezelesi hakkında sorulan bir suale Torres şu cevabı vermiştir: «Teşrii kuvvet, kazai selâhiyet da- iresine giren bir meseleyi hal ve fas. ledemer, Maamafih bu yüzden matlü- Ki piyeslerdi. Bu temsillerde hâdiseler canlandırılıyor, meselâ bir hain An - İzavur tipi, bir kötü (Gâvur İmam) timsali yaratılıyor, bunlar — arasında mektep muallimlerinin, fedai gencle - de- töyle ÜYOR. $1-12- 925 sına fırsat vermişti. yetişmiş alaylı memurlar kendi sevi - |yelerinden üstün kadınlar — yetiştiren liseye kargsı zaten ötedenberi karşı cep- he almışlardı. İlk açıldığı yıl liseye kızlarını gön- dermemeleri için alttan alta propa - ganda yapanlar arasında hattâ bunlar bile vardı. Fakat başta defterdar ol - mak üzere ileri gelen memurların ye- tişmiş kızlarını liseye yazdırmaları on- ları da harekete getirmişti. Valinin kız çocuğu yoktu. Fakat sık sık liseye gelip geziyor, müsame - |relerinde bulunuyor. Her fırsatta il - (gisini belli ediyordu. Böyleyken gene ileri geri lâkırdılar, gizliden gizliye dedikodular eksik ol- muyordu. Son sınıf talebesinin birkaç kere verdikleri müsamerelere bütün tale - 'benin ailelerile beraber şehrin ileri ge- lenleri de davet edilmişlerdi. Bu davet- 'lerin anlattıkları, gitmiyenlerin çene- sini kızıştırmak için çok bile gelmişti. | Lisenin konferans salonunda veri- rin, yurt sevgilerini, gönül duyguları- na değişmiyen genc kızların tipleri de canlandırılıyordu. Bu timsaller, bu tip- ler ve hâdiselerin gelip geçişi yakım lolmadığı halde erkek ve kız lisesi ta- lebelerinin bir arada ve bu kıyafetler- de sahnede görünmeleri böyle temsil- lerin ruhlar üstünde ne canlı izler bı- rakacağını kavrıyamıyanlara yarı gü- lünç, yart aykırı geliyordu. Onlanr aldatan ve böyle geri düşün- melerine yol açan sebepler de yok de- ğildi. Şimdiye kadar tiyatro diye belle - dikleri kasabaya arasıra uğrıyan (tu - Tâat) çı kumpanyaların biraktıkları te- İsirdi. Onlar için tiyatro sahnesi göbek a- tan allı, pullu orospularla takla atıp güldüren palyaçoların yeri idi. Kızlarının kendi akranları gençler- le sahnede yerine göre sevgiden bah- setmelerini havsalaları almıyordu. şeklidir. St Avrupayı işte bu vaziyette görmektedir. Fransız - Sovyet Muahedesi Borçlar İşinin Muahede Ile Alâkası Yok ihılıı istirdadı ümidinden feragat et- mek doğru değildir. Dış işleri komis» yonu, emniyetimiz meselesi ile ticari |borçlar meselesinin başka başka — şey- 'ler olduğu ve bunlar arasında bir güna karabet bulunmadığı mütal adır. Bununla beraber borçlar ve Rusya- da Sövyetler tarafından istimlâk edil- miş olan Fransız malları hakkında pek ;yakında müzakerelere girişmek el- ,zemdir. Bu müzakereler sırasında ha- ziran 1934 tarihli muvakkat itilâf ye- rine kaim olacak Fransız - Sovyet - iti- lâfnamesi metninin münakaşası da ya- | Fransız » Sovyet mukavelenamesi, hemen hemen Fransız - Leh, Fran- sız < Çekoslovak mukavelenamelerinin aynıdır ve Avrupanın şarkında Lokar- no muahedenamesinin tatbiki demek- tir. ,zere geri kalan bütün nüfusu yazın portakal bahçelerinde nargile çekip çe- 'ne çalmak, kışın kahvelerde ve evler - lde toplanıp dedikodu etmekten başka ! leğlence bilmiyen bu kasabada her ye- İnilik önce bir dudak bükme ile karşı « anıyor, sonra alışılıyordu. Bu belki |başka yerlerde de böyleydi. Yalmız bu Gülten meselesi birden - Hükümet konağında, çekirdekten | bir tarihin parçalarından başka bir şey | bire alevlenivermişti. Gene kızı tanı - mıyanlar da bir günde meşhur - olan kolcunun evlâtlığını merak etmişler - di. İmtihanı hangisi kazanmış olsa ay- ni dedikodular alacaktı. Hattâ - belki daha çok lâkırdı edeceklerdi. Çünkü «Gülten» in bir hafifliğini gören ol - madığı gibi babalığı olan gümrük mu- hafaza memurunu tutan, iltimas eden kimse yoktu. Böyleyken bir gene kızın — vilâyet hesabına Avrupaya okumıya gönde - rilişine birçokları akıl erdiremiyordu. Kültür direktörü bu kararı, bu tah- sisatı alıncıya kadar ne çekmişti. Be - reket versin encümende iki kişi vardı ki geri kalmamızın bütün günehı Av- rupadan uzak durmamız olduğuna i- nanmiş insanlardı. Biri Radoslu bir zengindi. Ada İtalyanlara geçti geçe- Hükümet kapisındaki küçük — yerli|li bu kıyılara göç etmiş, iki büyük memurlardan çarşı kahvelerini hiç boş |çiftlik alarak yerleşmişti. Gözü açık, bırakmıyan hazır yiyici ve küçük es- | girgin, galışkan ve arlayışlı bir adam- naf tabakasına kadar yayılan bu de -| h. Portakallarına, zahiresine müşteri Sadberk Hanımın gezdiği yerde ....lım birçokları gitmedi. Fakat giden -|dikodu gübresi, fışkısı bol bir tarlaya | aramak için birkaç kere Avrupaya git- atılmış tohumlar gibi filizleniyor, ye-|mişti. Azçok işine yarıyacak kadar dil şeriyor, dal budak salıyordu. de öğrenmişti. Radostan geldi geleli İleri gelen memur anıfı ile sayısı|ona Şövalye Hasan Bey - diyarlardı. İlen bu temsiller Kurtuluş Savaşı üze -|belli ve kendi hallerinde eşraftan, zen- | Vilâyetin yerlisi olmadığı halde bece- İı-inı yazılmış ikişer, üçer perdelik mil-İginlerden birkaçı dışarıda kalmak ü - İrikliliği, akhı, onu ön safa geçirivermis, | Kadının da Saygı Göstereceği 4 Erkek Vardır! Frenklerin Savoirvivre dedikleri mun: şeret kaidelerine göre kadın her — yerde — saygı görür. Sofralarda Place d'onneur — onlarındır. Büyük törenlerde önde bu * — kapmak hakkı onlarındır. ve her yerde sağda kalmak şerefi onlarındır. Sözü kısa keselim: Medeniyet hayatı bir rasime çer- çevesi içine almıştır. Hayat — tasimeden — ibarettir ve kadin, rasime demektir. 4 Fakat medeniyet, kadınların da boyun eğepilecekleri yerleri tesbit etmekten geri kalmamıştır. Meselâ yüksek bir sanatkâr, her hângi bir safrada Pilace — d'honneur'ü — işgal edebilir. San'at, debanın oğludur. ve — bu haysiyetle her şeyden üstündür. Büyük — musiki üstadı Beethoven'e dar bir pati - — kada yol veren üçüncü Fredrik, bu hare « — ketini hayrete değer bulan nedimlerine şu — sözleri söylemişti: * — Tacın hakkı herkese boyun eğdirt - mektir. Borcu da san'ate ve san'atkârlara — boyun eğmektir. « -Ş Hükümdarların Allabtan aldıklarımnı aöye — liyegeldikleri tacın önünde iğildiği bir kude — yete, sanat kudretine kadınlarım da say- gı göstermesi zaruridir. Nitekim Avrupa- — nın, Amerikanın en zengin, en kibar ka- — dınları taşıdıkları elmaslardan ziyade ta - — mıdıkları sanatkârlar ile iftihar ederler. Lâ- — kin kadının bir sanatkâra saygı gösterme- — Bi - iyi tahlil olunursa - nümayişten ibaret « — tir. Sanatkâri değil, kendini yükseltir. R Ona, yani kadına yakışan en büyük — saygı, bir alile göstereceği hürmettir. Bir — hükümdar önünde iğilmiyen kadın — başı — güzelliğinden hiç bir şey kaybetmez. Bir — zsanatkâra saygı göstermiyen kadın, belki çürkinleşmez. Fakat bir alil erkeği mühim - — semiyen kadın, kadınlıktan çıkar. Dün, bir ayağını sürüye sürüye yürü « yebilen alil bir adam gördüm. — Yanında güzel bir kadın vardı. Erkek, bir arabacı — çağırdı, kadını bindirdi. Dikkat — ettim. — Güzel bayan, muaşeret kaidelerine bağ - — hlık göstererek sağ tarafa oturmuştu. Bu — vaziyette alil erkeğin, sakat ayağını sü - — rüye sürüye sola geçmesi ve bunu yapa « bilmek için de çok zahimet ve çok ıztırap — çekmesi lâzımdı. $ t İşte bu görüş bana şu fıkrayı yazdırdı Arabanın sağını bir alil erkeğe veremiye- |cek kadar kaide düşkünü olmak, bir - ka- — dın için hiç te şerefli bir şey değildir. Bas — yanlarımız iyi - bilmelidirler ki — kadının — saygı göstereceği erkek te vurdır! A M. T. Tan valilerin hoşuna gitmiş.. Göze gi ve vilâyet meclisine seçilmişti. 4 Şövalye Hasan Bey inatçı bir Av « rupa kafalıydı. — Gitmeli, görmeli, anlamalı! B Derdi. #FŞ Onun için bu üç kelime eski meş - — 'nıtiyeı paralarının üstündeki «hürri * —| yet, adalet, müsavat» kelimeleri gibi 5 Se adeta bir amentü haline gelmişti. Yalnız paraların üstüne onları ya- J zanlar bunları çok geçmeden «istib - —— dat, haksızlık, esaret» manalarına kul- — lanmıya başladıkları halde şövalye Ha- — san demir gibi fikrinde ısrar yordu: e- | itmeli, görmeli, anlamalı, Encümendeki böyle yeni ve açık falı ikinci aza da Alâiyeli Esat Bey dında biri idi. Ğ Esat Bey zengindi. Akdeniz kıyı - sanın eski bir ocağından yetişmiş öz lıç . Türk evlâçh idi. Uyanık bir adamdı. '_ Hemen her seçimde kazanıyordu. — — Avrupaya vilâyet namına bir genç gönderilmesi davası encümende konu- şulurken o, bunun yalnız erkek olma- — sını daha doğru bulmuştu. Fakat ra - dikal işlere can atan şövalye Hasan bey — cerbezeli dili ile anu kandırmakta zor- — luk çekmedi. ğ — Avrupaya kız talebe gönderm le yalnrız onu okutmüş — olmiyacağız. Bu hareketimizle memlekette kadınla - — ryın mevkiini anlatmış, onlara hyıııı! 4 vermiş olacağız. İşin pisikolojik tara- fhımı düşünelim. v *- _.:İl (Arkası var) |