GERİLİZEN Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ Bay Ve Bayan Meselesi... Fransız — gazetelerinin Bazı gazeteler | ll ea bi * hdberlein |— O, bkmay gör - nasıl alırlar? eee —ei dük: «Türkler birbirlerine artık madama, mat- mazel, mösyö diye hitap edeceklerdir. Fil- bhakika erkek için kulanılan «Bayo, kadın için kullanılan «Bayan» kelimeleri kaldı - rılmıştır. Bunların yerlerine — Fransız keli - meleri kullanılacaktır. - Dünyarın dö- nüşü — hızlan- e olursa dünyanın dö - Alman fizik enstitüisü- adn yaptığı çok ince hesaplara — inanılacak, nüşü 1934 yılı başındanberi — hızlanmiştır. Müaamafih işi izam etmemeli. Bu hızlanışın devecesi günde bir saniyenin binde dördü kadardır ki, senede bir saniyeden az fazla bir şey tutar. a * la güm-| Fransız gümrükleri geriplikleri| gayet skıdır. Fakat son zamanlarda gümrük memurları fazla işgüzarlık göstermeğe başlamışlardır. Ni - tekim geçenlerde Belçikaya gidip arada bir müddet oturduktan sonra tekrar Fransaya dönen ihtiyar bir kadından, Belçikada bu- lunduğu sırada yaptırmış olduğu takma diş- lerden gümrük resmi almağa kalkmışlar - dır. Fransız gazeteleri bu vak'adan bahse- derek lâtife yollu, Belçikadan gelen yolcu- karın töntgen ile muayene edilmesini ve mi- delerinde gümrük maddeleri görülürse, onlardan da tesim a- Bnmasını tavsiye ediyorlar. * [ î"";:b’_"""“' verebi — — Ludeidoif «Toptan — muhareber yahut «tam muharebes adı altında 125 saylalık küçük bir kitap yazmıştır. Bu ki- tabında bugünkü duruma göre gelecek muharebenin ne şekilde olacağı hakkında tahminler yürütmektedir. Generalın kana- atine,göre muharebe mubtemel — değil, muhakkaktır, günün birinde behemebhal patlak verecektir. Ve bu defa bir ordunun karşısındaki orduyu mahvetmesi değil, bir milletin karşısındaki milleti ezip bitirmesi mevzuubahsalacaktır. Yine Generalın ka- maatine göre artık harp ilâm maziye ka- rışmıştır. Bundan sonra muharebe — nota- sız, oltimatonisuz, birdenbire — başlayacak ve günün birinde bir ordunun ansızın ta- arroza geçtiği görülecektir. Fransadı yesmine tâbi yiyecek Meşhur Alman Ge- (KERVAN YÜRÜYOR Bürhan Cahit A da Mükerremin zaten söylemek - için titriyen dudakları açıldı. Tarzan kah- râmanıVay' Müller'in timsahların ü-| zerine âtılırken aldığı o korkunç va- ziyeti takındı. Sonra onun gibi gözle- rini açtı. Meliha şaşkın şaşkın bakıyordu: — Ne oluyorsun ayol. Fahire kapıdan başını uzatmış sey- tediyordu: — Bizim nişanlı geliyor. Mükerrem röle devam ederek iki kolunu dirsşeklerinden şişirip kırarak odanın içinde yürümeğe başladı. Meliha nihayet dayanamadı: — Kim bu adam kuzum. Eşkiya mi, nedir? Fahire gülmekten kırılıyordu: — İşte beni alamazsa tahtalı dağ- larına kaçıracağını söyleyen kahra- man. — Neci'bu adam? — Derebeyi! Mükerrem anlattı: — Efe, efe, Ödemiş — efelerinden amma çok zengin bir efe.. Tabanca kurşunu ile adını yazan efelerden. Vaktiyle bir kaç kere dağa çıkmış. Hapislere girmiş. Şimdi tövbe etmiş. Çiftliklerinde geziyor. Ara sıra Antal- yaya da uğruyor. Bundan evvel Ana- V İNGİLTEREDE Mak Donald Mil- letler Cemiyetine Istifasnı Gönderdi Londra, 29 (A. A.) — Alman mülteci- lerinin işlerine bakan yüce komiser — James Makdonalt Milletler Cemiyeti sekreterliği- hai iştir, Mac Donaldın kanaatine göre Alman ç yada yahudi düşmanlığının almış olduğu şe- | kil mültecilere yardım meselesini o mertebe | geniş bir duruma - getirmiştir ki, bundan | böylç Cenevredeki müstakil kurum tara - fından bunun idaresine imkân kalmamıştır. M. Eden Londra, 29 (A, A,) — Bir kaç gün ta - tilini Yorkşayr'da geçiren dış bakanı Eden 1 kânunusanide Londraya dönecektir. Avusturalya Dış Bakanlığı Mümossilliği Londra, 29 (A. A.) — Kanberra'dan bildiriliyor: Avusturalya, İngiltere dış bakanlığı nez- dinde daimi bir mümossil bulundurmak ta- savvurundadır. | AVUSTURYADA Heimwehrenlerin Şefini Vurdular Viyana, 29 (A, A.) — Moçhul bir şahıs genç Heimwehren'lerin şefi Max Walcharı arkadaşından kurşunla ağır surette yarala - mıştir. Bunün siyasal bir cinayet olduğu tahmin edilmektedir. Fırtına Ve Sis Birçok Vapurlar Karaya Oturdu Stokbolm, 29 (A. A.) — İsveç kıyıla - rında bükünü' süren koyu sisten ötürü bir çok vapurlar karaya oturmuş ve bazıları da büyük teehhüirle varmışlardır. * Porto, 29 (A. A.) — Bir İngiliz vapu - riyle Maria Carlotta adlı Portekiz şilebi fır- tına yüzünder: çarpışmışlardır. İngiliz va - puru karaya oturmuş ise de bütün bütün mahvolmasından korkulmaktadır. 5 AUA LT SEEEOMEARREL S DN CU Haberlerimiz — burada bitmemiştir. Lütfen 10 uncu sayfaya bakınız | | $0-12 - 988 |doluda türneye çıkan bir tiyatro takı- İmındaki artistrkıza gönül veriiş. Bir gece kızın oturduğu öteli basmış. A- ';mıı götürmüş, amma, — gönderirken sapsarı yüz altını da cebine koymuz. Ona buralarda bıçakçı efe diyorlar. Vaktiyle Ödemiş dağlarında kuş u- çurtmazmış. Şimdi dişleri -sökülmüş Jaslan.. İhtiyarlamış da. Amma gözü yine tazelerde, Fahireyi biraz etli can- h görünce., — Efeliği kabardı desene! — Epey korkulu günler geçirdik. Hatta Kültür direktörlüğüne kadar dayandı mesele. Sonra dediler ki Bi - |çakçı Efe artık centilmen bir adam ol- |muştur. Böyle şey yapmaz. — Yapmaz, yapamaz da! — Peki bu adamı ihtiyar diye mi istemedin ? Fahire Melihanın yüzüne baktı. — BSen evlenecek olsan seçeceğin erkeğin sade yaşına mı bakarsın? Meliha kızardı: — ©O maksadla söylemedim. Tabit öyle dağlı, belâlı bir adamı düşünmez- sin bile! Fahire bu lâkırdıyı artık kapatmak ister gibi: sağlaam görmemekle beraber Laval'in Mi- gösterdiğini ve sol cenalı hatiplerinin istek- lardanberi maruz kaldığı hücumların göze lan L'ere Nouvelle diyor o N P a M OSTA Lavalin Muzafferiyeti Neticeden En Çok İtal- yanlar Vemnun Fransız Gazetelerinden Bir Kısmı Bu Muvaffakiyeti Sağlam Görmüyorlar . Paris, 29 (A. A.) — Merkez ve sağ ce- mah gazeteleri, hükümetin, bilhassa Lavalin söylevine medyun bulunan — muvaffaki - yetini memnuniyet ve inşirahla karşılamış- lardır. Sol cenah basını bu muvaffakiyeti pok letler Cemiyeti paktına karşı sadakatini lerine uyarak cemile yaptığımı kaydetmek- | tedir. Eko de Paris diyor kir ecuma günkü ağır vaziyetten sonra tahakkuku ümit edileme- yen neticenin elde edilişinde Lavalin, ay- batacak kadar bariz haksızlığı meydana koyan cesur ve metin nutkunun çok tesiri olmuztur. Radikal partinin ve hükümetin orgamı o- "Dün rey ve - ren radikaller, radikallik an"anesinden ay - rılmamışlar ve yurtsevar cumuriyetçi sıla - tiyle vazifelerini yapmışlardır. Lavalin Muzafteriyeti Romay' Sevindirdi Roma, 29 (A. A.) — Neticeyi verebil - | mi? Bunu da jandarma ku - mandanının hanımından öğrendik. Artık lâkırdı genişlemişti. Yerli hanımlara daiz başlıyan yeni bir dedikodu bu ikindi çayının sonuna kadar sürdü. Gülten dünkü muallimleri, bugün - kü arkadaşları arasında yavaş yavaş dağılan, gevşiyen bir — sıkılganlıkla onlara refakat etti. * Daha © aksam şehirde gümrük kol- cusuman evlâtlığı için lâkırdılar başla- mişti. Daha önce vilâyet encümeninden Avrupaya kız talebe göndermek - için tahsisat istenirken bu fikre aykırı o -| lanlar vardı. En küçük vak'anın zey -| tinyağı damlası gibi sinsi sinsi yıyılıpw> genişlediği bu sakin kasabanın her e - vinde şimdi gümrük kolcusunun ev - lâtlığı konuşuluyordu. Şebhrim ileri gelenleri atasında bir uyanıklar partisi vardı. Bunlar kendi mek üzere geciktirilmiş olan akşam gaze- telerinin son tabılarında dört sütun Üzeri- ne intişar eden Laval'in muzafferiyeti habe- Ti burada büyük sevinçle karşılanmıştır. Macarlar Sulhü Lavaldan Bekliyorlar Budapeşte, 29 (A. A.) — Yarı resmi ga- zeteler, şimdiki halde mevcut tek sulh ihti malinin Laval'i iktidar mevkünde tutmak olduğunu yazmaktadır. Poşti Hirlap gezetesi, yakında uzlaşma için yeni bir takım teşebbüsler yapılacağı- ni Ümit etmektedir. Lehliler De Memnun Varşova, 29 (A. A.) — Lehistan mat « buatı, Laval'in Fransız saylavlar kurulun - daki muvaffakiyetini büyük bir sevinçle karşılamakiadır. Bütçe Yeniden İncelendi Paris, 29 (A Â.) — Saylavlar -kurulu Finâns komisyonu, 1934 bütçe projesini bu sabah yeni baştan tetkik etmiştir. ŞTT PT NU BU GÜN -Yurda Küsmek! Tarihlerde, hele Osmanlı tarihinde gö- rülen dikkat uyandırıcı hüdiselerden biri de şu veya bu bahane ile yurda küsüp e- nır dışina savuşan tanılmış adamların dü- zumlarıdır. Başka örnek aramıya — hacet yok, işte Molla Güranil... Bu adam, Fa « tih Sultan Mehmedin hocası idi. Bütün yurtta mühterem taniliyordu, saygı gö - rüyordu. Hattâ İran ve Bizans hükümdar- Tarını taklit etmeğe başlıyarak — sofrasına kimseyi aturtmuyacak kadar gurura ka - pılan Fatih onun elini öperdi ve o, mağ « var hükümdarın yanına — gittikçe — yalnız saelâmünaleyküm» demekle iktifa ederdi, ne iğilirdi, ne bükülürdü. Sonra parası bol- |du, debdebesi yerinde idi. Bir âlima için tas İsavvur olunabilecek şerefin en yüksek dez tecesine ermiş bulunuyordu. Molla Gürani, böyle parlak bir durums da hiç yoktan bir bahane ile bir gün pi - liya, partayı topladı, Misira gitti. Görünüşe göre o Fatihin bir muamelesine gücen « mişti. Bunda haklı olduğunu kabul ede - lim. Fakat yaptığı iş, yurda küsmekti, gii tği yer de o devrin siyasi haritasına na « zatan yabancı bir memleketti. Uzun düşünmeğe ihtiyaç duyulmadan anlaşılıyor ki şarkta ve garpla vaktile gös İrülen bu yurda küsmek hâdiselerinin sebes (bi, milliyet duy nun yokluğudur. Mob- |la Gürani için n islâm memleketleri ayni mahiyette idi. O, İstanbulda olduğu kader Kahitede de rahat yaşıyabilirdi. Ni- tekim ©o devirlerde bir katolik için Roma ile Viyanamın ferkı yoktu. Elverir ki kar- ni iyi doysun, izzeli nefsi saygi görsün. Es- ki şairlerin: Kâh olur gurbet vatan, kâhi vatan gur- betlenir Demeleri de bu yüzdendir. Vatansever. Hğin bambaşka bir manaya alınmasından- dır. Fakat on dokuzuncu ve yirminci asır |larda talâkkiler tamamile değişti. Bir Türk için cennet, ancak kendi yurdudur. — Bir |Alman için de böyledir. Görmek, eğlen - ımrk ve istifade edilmek için seyahat edi- lir. Lâkin nerede bulunulursa bulunulsun; ruh, Ööz yurda meclüptur. bağlıdır. Bütün dünyaya küsmek mümkün bile bu asırda yurda küsülmez. | —Halbaki ünlü tayyareci Lindberg, gaze- telerda okunduğuna göre on dördüncü a- sır adamlari gibi davranmiş, Amerikaya küserek İngihlereye göç etmiş!.. Acaba, bol para ve büyük şöhret, hislerde irti « cna mı sebep olüyor?.. Bunu tahlile kal - kışmak bile ağır. Çünkü yer yüzünde yus ; vasına küsen bir kuş bile henüz yak!.. — | M. T. Tan ü olaa ———i — orfasını Allah bilir ya. Bizim Hacı Sü: ' Şur;dn dört arşın yol yapmıya para bulamıyoruz. Eline avuç dolusu man- | giz verip frenk iline kız gönderiyoruz. Heygidi hey. Ve tanıdıklarına şöyle takılıyordu; — Kolecüunun kızı Avrupaya gidi - yormuş. Bari biz de birer evlâtlık bu- lup göze girelim, ha! Ne dersin? Bu mide bulandırıcı imalar şadir - van önündeki gölgelikte esneyen, ge- wiş getiren, uyuklıyan bir takım mis -| kin, işsiz insanların hoşuna gidiyor. Böyle aykırı, geri fikirlerden pek hoş- lanan hatip Ak Osman: — Hele kâtip, lâfını da — oturaklı söylersin! diye onu kızıştırtyordu. Kadınlar arasında evden eve yayı- lan dedikodular büsbütün başka türlü idi. ; Lisenin en başı önünde kızı olan (Gülten) in vilâyet namına Avrupa- ya gönderilmesini bir çokları şöyle an-| lamışlardı. Zahireci Hacı İbrahimin karısı ka- var, Liseye gidiyor. Halime. Geçen gün mektepten bir gelmiş ki alıal, mo- rumor. Suratı şafi köpeği gibi. Ana « sı: — Kız ne oldun? Diye sorunca: i de Kahraman Beyin sevgilisi demiş. O çifte tangolar tiyatro aynata - | cağız diye kızları bir yana çekip su -î İratlarına boya sürüyor, türlü kıyafet- — oldum. « İsöyleyin: Böyle mektep, böyle mual - - İlim, böyle okumak işittiniz mi hiç.. — Sadferk bileğindeki on iki kat altın * bileziklerini şakırdatıp gözlerini de - | virerek devam etti: & — Biz de okuduk, biz de mürekep yaladık amma böyle kepazelikler gör- |medik doğrusu.. Bizim zamanımızda |şu sebilin arkasındaki taş bina mektep- — Mektepte tiyatro oynadık. Ben — LĞ Ha Bi lere sokuyorlarmış. Allahi severseniz — leymanın karısi söyledi. Yetişmiş kıza —— bilgileri yüksek olmadığı halde Avru-'pı kağı dolaşıyar. Her girdiği yerde şu ti. Nur içinde yatsın, imam Hacı Ha- — panın sırf bilgi ile, mekteple, görgü ile ileri gittiğine iman etmişlerdi. -Onlar kendi içlerinden yetişen bir Türk kı - zının Avrupaya gidişinden adeta o -| nurlanıyorlardı. Yerli memurlar arasında kıskanan- lar, çekemiyenler başka türlü düşünü- yorlardı. Yirmi iki yıldır Evkaf daire- |kızlara gün dağdu, Öyle tüysüz Ma .]y. bir mektep açtılar. sinin kâtipliğini yapan Sarıcaoğlu|urif müdürü oldukça kızların yapmı- üğrendikleri yüz, Mustafa çarşıiçindeki kahvehaneler - de önüne gelene bunu anlatıyor: — Yüz altmış lira da aylık verecek- baberi yayıyordu: — Haberiniz var mt ayol. Kolcu înun kızını hükümet Avrupaya gön -| deriyormuş. Ve ilk hamlede herkesi aptallaştı ran bu haberden sonra anlatıyordu: — Bu Maarif müdürü geldi geleli yacakları yok. Hele o çifte tangolar bacak kadar çocukları baştan çıkardı- lar, Sözde adları muallime.. Kızlara | — Çay da hazır. Pastalar da, dedi. lermiş. Vay anam vay. Bu zamanda| süslenip püslenmekten başka l?ir şe_y',m_ Şu yerli çörekler hiç te fena olmu- ' on sekiz yaşında kız olmalıymış ha. |öğrettikleri yok. Daha içyüzleri nedir| %hzı bilirsiniz yat O hocamızdı. Mü - |barek adamdı! Değil mi? Ödümüz ko- lağıma tırnaklarını geçirdiydi. Üç qşl <uk anası oldum, yeri hâlâ geçmedi. 'Mektep dediğin öyle olmalı. Lise di- dudak — boyamak, — İtürlü kıyafetlere girip tiyatro. oyna - — pardı. Bir kere yanlışım çıktı da ku - — Kızların bütüm. — İaak, münllimlerin evinde toplouk e d zalet yapmak.. Günahları üstünde kal- (Arkası var) b