Hergün Ankara Dersi F. R. Atay ——i Atatürk, 1919 yılı birincikânun ayının 27-inci günü, ikindiye doğru, Dikmen tarafında, den Ankaraya, geldi. İmparatorluk or- dusu çekildiğindenberi, daşlıktan gayri sıfatı yoktu. Türk mil- letini kurtarmak istediği için onu — öl- gdürmeğe karar imparatorluk, millet bakımından, Kızılyokuş üstün - n vatan - veren asıl idam ma munun kim olduğunu ancak 1 h ikinci teşrin ayının birinci g hıyacaktır. Halk için ise, Musi Tal adı, hiç bir zaman yere düşmeyen bir zafer sancağı idi. ünü an - Bütün zihin ve ruh kuvvetlerinizi toplıya: Ankaranın 27 nun 191£ di saatlerine dö: İstanbul, daha, 71 gün sonra, işgal o- hunacaktır. Büyük Millet Meclisinin toplanmasına daha üç ay var. Birinci İnönü harbine kadar bir yıldan fazla gaman geçecektir. Sakarya meydan müuharebesi 1921 Ağustosunda başlı- yacaktır. İsyanlar, saray çetelerini An- kara yakınlarına kadar getirecek, boz - gunlar, düşman ordusunun top ses - lerini Ankaradan duyuracaktır. Düş « man, Yudalardan birinin maskesini takınarak, Mustafa Kemalin istasyon | evindeki yatak odasına kadar sokula gaktır. Bitinciye kadar inanılmıyan gaferi, bittikten sonra, kıskanılacak - tür. O, vatanı kurtarmak için ateş bo- yuna giderken, ondan kurtulacakları - ju düşünerek, sevinçle ellerini oğuştu- yanlar bulunacaktır. Şimdi beton ve taş yapıları arasından elektrik ışıkları ve akasya gölgeleri al- Hinda, ösfalt caddelerini geçtiğiniz bu danberi, hayat denen büyük hakika - tin, ak kara, acı tatlı, bütün tecrübe- lerinden geçti. Hepsinden tek bir ders almıştır: Atatürke ve onun kü - İğına göre, bu toplantıda enstitü lAnkara, 919 da Onu bağrına bastığın- | Re simli Makale Ne için yaşadıklarını bilmiyen insan- - |larla yaşanmaz. İnsan deni kun başlıca vasfı, hayatında, bir ülkü istinat ettirmesidir. Gayesiz ve iradesiz kimseler, iştikametini kaybet - miş hayvanlardan farksızdır. SON POSTA t Trakya Kültür Sofya, 29 (Özel) — «Trakya Kültür Enstitüsü» maskesi altında yaşamakta devam eden eski Trakya komitesinin senelik kongresi, geçen pazar günü bu- rada toplanmıştır. 24 tarihli <Zora» gazetesinin yazdı- ida- re heyetinin 1935 senesi faali ak - kıtda verdiği izahattan öğreniliyor ki, | «Trakya ve Anadolu Bulgarlarının ha-' yatı ve lisanıs adında çıkarılan alma - nağın 5 risalesi neşredilmiştir. Bunları eserine yazan muharrirler Hr. Vakarelski, pro- finanmak! Atatürkten ve onun eserin- fosör St, Mladenof ve Hr. Kodoftırlar. den ayrılmamak! Bu, yalnız Türk kur- | tuluşunun tarihi değildir: Onun, uzak gelecekteki talii de bu dersin için- Hedir . en (ULUS) tan Eulgar Hariciye- sinde Yenilhdaslar Sofya, 29 (Özel) — Bütün dış işleri nezaretinin müzakere olunan bütçesi münasebetiyle anlaşılmıştır ki, Bulga - ristan, Paris, Berlin ve Roma elçilikle - rindeki müsteşarlıkları — kaldırmıya, bunların yerine Ankara, Belgrad, Bük. reş ve Atina sefaretlerinde birer müs - teşarlık ihdasına karar vermiştir. Filistinde Kültür Faaliyeti Kudüs 28 (Hususi) — Yeni yapılan bir istatistiğe göre Filistinde talebe ve mektep adedi çok artmıştır. 1920 yılında (30) a- rap köy mektebi ve ancak (1500) talebe yarken bu sene köy mektebinin — sayısı (300) e ve talebonin sayısı da (20) bine çıkmıştır. TAKViM BİRİNCİ KÂNUN 30 4Arıî!ı—;€nı T inci kânün ı7 Ruarat sene 135 Rermi sene, 1935 PAZARTESİ İM 12 Yalsı s.|bDls. Tp 12|—)| 1/38 16 (<9 | 18 | 28 Tükşam E| ? 2i . ız’ıııllq Bu meşriyatla, Bulgarların Trakya -<| dan maada Anadolu yakasına da ya-| yıldıkları ve buralarının Bulgar olduk- | ları anlatılmak isteniyor. Kongrede Trakya Cemiyetine, haki- |ki, fahri ve yardımcı olarak bazı yeni Darısı İlk defa olarak Mos- gürül - tüsüz bir surette yapılmasını temin edecek yeni ııııım ınnıvıy arabaları yapılmakta - Moskova (Tas) — kovada, tramvay seyrüseferlerinin müddet evvel bulunan mühim petrol kay- mağı yüzünden, bu kaynağı işletecek olan | lâf çıkmıştır. İbnismsut bu hynıllııı mü ankyı komitesinin gayesi, azalar kaydedilmişler. Gene buraı cemiyetin yeni 1936 bütçesi tesbit edi- lerek idare heyetine de eski Trakya| komitesinin sabık reislerinden İvan P. | Ormancief, An., Razboynikof — getiril - mişlerdir. Kontrol heyetine de Georgi | Popof seçilmiştir. Görülüyor ki, 19 Mayıs 934 devri - minden sonra Bulgaristanda siyasi fır - ka ve teşekküllerle beraber ilga edilen Trakya komitesi, hâlen Kültür Cemi - İyeti namı altında hep ayni başkanları ve eski idare heyeti azalariyle gene fa- aliyetine devam etmektedir. Mülga diye gösterilen ve şimdi Kül- tür Cemiyetine çevrilmiş — olan eski Türk ve Yunan Trakyasının Bulgaristana ilhakı idi. Bize.. Moskovada Gürültü îapm:yan Yeni Tramvay Arabaları Yapılmaktadır dır. Bu vagonların kumanda tertibatı, e - lektrik cihazları ve ses çıkarmıyan vagon - lar tamamen yeni esaslar dahilinde inşa e- dilmektedir. Bu yeni vagonların iptidai tec- rübeleri iyi ııetxe vu-uuy.ır Küveyt Petrolları .hti lâfa Sebep Oluyorlar Bağdat 29 (Hususi) — Küveytte bir him bir hisse istemektedir. İbtilâf halle - 'riciye vüz. dilemiyecek bir hale girdiği için kaynakları |binerek Küveytten ayrılmışlardı Cemiyeti (!) Hâlâ Gen İştihasını Gösteren Şeyler Yapıyor — ı$ Kadınlara: En salâhiyetli ve korkunç hükümlerini okuyunuz PEK YAKINDA Son Posta'da İrak - ran Hudut Anlaşmazlığı Tahran 28 (Hususi) — Irakla hudut ih- Hilâfını balledecek olan heyet yakında Bağ- |datta Irak mümessillerile müzakereye baş- İhyacaklardır. İran hükümeti, Bağdat sefiri |Sami Hanın riyasetindeki bir heyeti bu işe memur etmiştir. Heyetin arası arasında ha- tinin - muahedat — kalemi şefi 'Nuri İsfendiyarı ile adliye vüzareti teşri ka- lemi reisi Cevat Ömeri vardır. Senelerden. girketle İbnissüut arasında mühim bir ihti-| 'SÜ“ik için getirlen mülehassıslar vapurlara , J uzıyan bu ihtilâfın yeni konuşmalarla İkat'i surette halledileceği umulmaktadır. —e İSTER da yuvarlak bir levha var. Soruyorum: — Bu nedir? maktan çekinmiyor. * Babiâliye geliyoruz. Burada dik bir y İSTER ——— | İNAN Yaolda yürüyoruz. Bulunduğumuz yer Beyoğlu belediye dai- resinin geniş merdivenli cephesinin önündeki meydan sağımız- Cığaloğlu yokusu derler. Bu yokuş, otomobil seferlerine yasak- İSTER bayrağı var. Düdük dırmadan dalıyor. — Bu lçvhanın işaret ettiği sokağa otomobil girmez. Halbuki bir şoför, bu levhayı görmemiş gibi geçide saldır - İNANMA! tır. Üst başına çıkıyoruz. Karşıdan azametli bir Pakard geliyor, önünde bir de sefaret öttürerek bu dar yokuşun dik deblizine al * Biraz daha ilerlemiş bulunuyoruz. Karşıdan bu sefer bir araba geliyor. İstikameti ters. Çünkü yolda soldan gidiyor, soruyorum: okuş vardır ki adına İNAN İSTER INA Seyrüsefer talimatnamesini bilmek, yalnız şoförlere mahsus bir meeburiyettir, deniyor. Ben de kaydediyorum. NMA! Sayfa 3 ber ğ z Sözün Kısası Her Şeyin B Yerlisi Ek -Ta Bayram içerisinde, bir gün - tünelle Beyoğluna çıkıyordum. Vagonun i- |çinde asılı duran, Milli Tasarruf Cemi- nin ilânlarına baktım. İhap Hulü- bu erden bir tanesi beni Bir erkekle bir ka- ğın paket, alış ve - İkisinin de yüzlerin- de aradığını bulmuş, aldığından hoş - nut kalmış ki tebes « leri görülüyor. Bu levhanın üze - «Her malın yer- n yüksek san'atinden doğan küçücük düşün dm, ellerinde bir y rişten geliyorlar. rin sevinçli de şu ibare yazılı lisi vardır!» Bundan bir çeyrek asır evvelisine ge: linciye kadar, alış veriş ederken, hepi- miz yetli mallerimizi mütlaka Bakir'izö” rür, ve mutlaka yabancı mal arardık. Pirinç Masır, yağ Sibir, tereyağı Milâ: no, peynir Felemenk, — Rokfor - veya Grüyer, un Odesa, şehriye Taygan, ma karna Napoli, sabun Girit, reçel, bis « küi İngiliz, çikolata İsviçre malı ol - mazsa evlerimize pek girmez, girse de makbule geçmezdi. Yunanistan bize - tereciye tere satmak kabilinden « zeytin bile satardı: Halbuki ©o zamanlar hudutlarımiz geniş, topraklarımız şimdikinden bir kaç misli fazla idi ve bütün bu daydir ğim eşyanın âlâdan âlâsı bizde yeti- şirdi. Öyle iken, tanzimattan kalma ve ciğerlerimize işlemiş bir frenk züppe- liği yüzünden, etek dolusu paramızı Avrüpaya saçardık. Harp içerisinde açılmağa başlayan gözlerimiz, hakikati idrak eden şuuru- muz kuvvetli bir Cumhuriyet rejimi ile hükümetin azmi ve gayretleri aaye- sinde az bir zamanda yerli mala dön - dü. Bugün, yiyecekleri bir tarafa bi- rakalım, fakat Frengistandan gayri yerde yapılamaz itikadında bulundu « ğumuz bir çok eşyanın yerlisini seve seve, öve öve kullanıyoruz. Kumaşla- yınız, tuhafiye eşyamız; derilerimiz ve deri mamulâtımız, şimdiye kadar Tür- kiyeye ihracat yapmakta olan bir çoki memleketlerinkinden üstündür. Böylece, yabancıların ekonomik e- saretinden yakamızı sıyırınca, memle- ket içerisinde kalan paramız, bizi na « merde muhtöç olmadan;; ceki devirle: rin mahvedici istikraz yollarına sap « maksızın, gül gibi geçindirip gidiyor. Bu, üzerine durup düşünülecek çok Büyük bir derstir. Böyle dersleri milletler kendi ken- dilerine verir, ibretini gene kendi ken- dilerine alırlar. Ulusal endüstriyi biz kendimiz ne kadar korursak, o da © kadar verimli olur, o derece tekâmül e- der. Kırk paramızı harcarken, nereye gittiğini görmeliyiz. Bu tek kuruş, yurttan dışarıya çıkarsa, gitti gider | İçeride kalırsa, o zaman mutlaka ge - risin geriye kesemize girecektir. Bu hakikati, çocuklarımıza her fır- satta izah edersek, yarınki Türk en « düstrisi başka memleketlerinki için kuvvetli bir rakip olacaktır. Parasını yerli malına veren, yurdun temeline bir taş daha koymuş demek- tir. Çerez kabilinden : Tavşanların Canı Yok Mu? Şair N... karısına, evlendikleri sene, tav« şan bir kürk hediye etmişti. Kadın, bunu beş, altı yıl giydi. Nihayet geçen bayram, canına tak etti; kocamından bir kuzu kürk İstedi. N... Yanaşmadı: — Ne yapacaksın? Senin kürkün daha Bu kış ta giyiver.. diyecek oldu. — Ben ömrüm oldukça tavşan tüyü gb yemem a? Deyince, bu sefer de N..: — Ne çıkar? dedi; tavşanların canı yolkr Tei mu?l