Muhurrktir Freeman Wille Crofet Po'is Müfettişi Fre — Ne? Güpe gündüz? Köprünün üs- tü tıklım tıklım kalabalık ve aşağıda kı- yamet kadar kayık varken mi? Bu ol- madı Maklang, başka bir yer söyle. — Geceleyin atabilirdi efendim. — Kabil, fakat unutma ki Viktor öğ- leden sonra Lurigana gitmişti. — O da var ya... Yolun Ortasındaki Çalılık Filhakikla bir yazı makinesi elden çı- karmak, defetmek kolay bir şey değil- Maklang, daha bir çok ihtimaller Berdettiyse de bunların hiç biri makul değildi. Nihayet Frenç: — Ben ne düşünnüyorum bilir misin? Bir Con daha evvel Belfastta gizlenecek bir yer bulmuştu.. Şu Keyv Hile çıkar- ken yolun ötesindeki çalılık... Bu kim- yenin aklına gelmiyecek bir yer. Sir Co- fun burasını intihap ettiğine bakılırsa, her halde burasını evvelce cereyan et - Miş bir vak'a münasebetile bildiğine hükmedebiliriz. Kat'i olarak değil amma.. Ya bu Şak'a Viktorca ve hattâ bütün ailece Mmalümsa?.. Tabil bu dediklerim hep faraziyeden ibaret. Fakat gene farze - Helim ki faraziyem doğrudur?.. Ne der- bin? dedi. Maklang, hayret ve takdirini gizli - şyemedi: — Anlıyorum, Mister Frenç, Viktor Ha ayni gizli yerden istifade etmiştir, Hedi. — Etmiş değil, etmiş olabilir.. — Anlaşılması zor bir şey değil e- Fendim. * Ertesi sabah Frenç, Reyniye telefon Ptti. Reyni Frencin söylediklerine son Perece alâkadar oldu ve derhal oteller- Pe tahkikat yapmak ve Keyv Hilde ya- fi makinesi aratmak için — memurlar Bönderdi. ç Yazı Makinesi Sesleri Frençle Maklang biraz dolaşmak için Ptelden çıktılar. Fakat hava fena ve Bisli olduğu için çok geçmeden gene o- fele döndüler. Biraz sonra da Belfasttan telefon et- Hler. Viktor, Belfasta geldiği gün Grand Santral otelinde bir oda tutmuş ye sabah kahvaltısından sonra — dışarı Çıkmıştı. Fakat oda hizmetçisi Viktorun Paat birde tekrar otele gelip bir müd - Het odasında kaldığını, hattâ bu esna- Ha odasından bir yazı makinesi sesi İşittiğini söylemiş. Viktorun otelden çık- Çağını kimse görmemiş, fakat hesap pu- Bulasına nazaran öğle yemeğini de otel- ge yemiş. Bilâhare gelip, bir arkada - Şına rastgeldiğini ve onun evine gide - teğini söyliyerek odasını bırakmış ve hesabını görerek çıkıp gitmiş. Yazı makinesi bulunsun bulunmasın, Bu havadis Frencin düşündüklerini te - yit ediyordu. Fakat makinenin bulun - Masını istiyordu. Onun için Reyniye bir Hebrik telgrafı çekti ve ayni zamanda da Keyv Hildeki taharriyata sıkı bir Hurette devam etmesini rica etti. Akşam olduğu zaman kendisinin ne yapması lüzım geldiğini hâlâ kararlaş - tıramamıştı. Belfasta gidip — meseleyi Reyni ile mi görüşmeli, Londraya gidip olan biteni başmüfettiş Miçele mi an - Tatmalı, yoksa Glasgowda kalıp İrlân - gdadan haber mi beklemeliydi? Araştırmaların Neticesi Nihayet yirmi dört saat daha Glas « gowda kalmağa karar verdi. O zamana belki de yazı makinesi bulunurdu. Ertesi gün, bu kararında haklı oldu: Bunu anladı. Maklang ile beraber ote- “ken kendisini telefona çağırdılar. vadisleri vardı. Hattü telefonda bile ve- - 59 - 80 /12/935 nç, Bütün Meseleyi Hallettiğini Zannediyordu Frenç heyecandan kalbi durur gibi soluyarak ayağa fırladı sinin heyecandan titrediği farkedili - yordu. Keyv Hildeki bet netice vermişti. Mahut çalılıkların bir köşesinde, elbise ile ip merdivenin bulunduğu yere yakın bir yerde topra- ğa gömülü bir Korana yazı makinesi bulmuşlardı. Hem de bu makine X. Y. Z. imzalı mektubun yazıldığı makine idi. Reyni onu adamakıllı tecrübe et - mişti. Demek ki Frencin düşündükleri doğru çıkmıştı. Reyni kendisini tebrik e- diyordu. Frenç son derece memnundu. Düşü « nüşündeki isabetten dolayı büyük bir iftihar duyuyordu. Demek ki X. Y. Z. imzalı mektubu Viktor yazmıştı. Şu halde Sir Conun ö- lümü ve koruluğa gömülmesi hakkında malümatı vardı ve kendine düşen mi - rası bir an evvol ele geçirmek istiyordu. İhtiyarın ölümünde methaldar bulun - SON POSTA MISIRDA Son Kargaşalıklar Için Ingiliz Kıtaatı |- Çağırıldı Mı? Kahire, 29 (A, A.) — Misır makamatı, geçenlerde şehirde zuhur etmiş olan kar- gaşalıkları tenkil etmek üzere İngiliz kıtaa- tının davet edilmiş olduğuna dair bazı Lon- dra gazetelerinde çıkan haberleri yalanla - maktadır. Böyle bir tedbire müracaat kat'i- yen düşünülmemiştir. Bir Tayyare Seyahati Kaldı Kahire, 29 (A. A.) — Uçman, Pha - rabod ile Klein'in Tananarive'e yapacak- ları seyahati, Sudan'i geçmek için İngiliz memurlarının yapılmasını istemiş oldukları baztı muameleleri yapmamış oldukların - dan tehir etmeğe — ve Vadül - Halfa'da |kalmağa mecbur oldukları temin edil - | |mektedir. HİK ŞEFKATİN Alman - Japon Süel Görüşmeleri Yalan.anıyor Berlin, 29 (A. A.) — Japon çevenleri, «Humanit'iv adlı Fransız komünist gaze- tesi tarafından neşredilen ve güya Japon — Henüz on yaşında idi., köy mekte - |ataşemiliteriyle Von Ribbentrop arasında binde Rabbiyessir diye derse başlamış, Sovyetlere karşı bir Alman - Japon süel Glif cüzünü de bitirmiş olmakla bera-| anlaşması akti için görüşmeler yapıldığına ber dünya hakkındaki bilgisi sıfır de-' Bekir, anasının karnından çıkarılan “'d;'l,on Bti Hükinen lbırî köyün altını üstüne getiren, din-| | ataşemiliteri Von '©P: 'mez ve bitip tükenmez gürültünün iç |bütün ataşemiliterlerin - hazır - bulunduğu Çüzünü bir türlü anlayamıyordu. İresmi kabul töreninden beri görmediğini | ve'bu gibi anlaşmaların büyük elçilerle diş | |bakanları arasında görüşülmesi —usulden | lolduğu da ilâve olunmaktadır. İşte babası, amcası, dayısı ve bütün | komşu erkekler çarıklarını - çekerek, | dağarcıklarını omuzlayarak savaşa git- mişlerdi. O da, kendi yaşındaki cukl: savaştan geri kalan ihtiyar -| larla, gözü yaşlı analarla, yürekleri | , hıçkırıklı gelinler ve nişanlılarla bü - | guvayın Arasl tün bu gidenleri uğurlamıştı. Köy dı - şındaki Ayrılık Pınarına kadar — gidip Açıldı onların türkü söyleye söyleye gidişleri- İmi seyretmişti. — Fakat savaşın ne ol- Montevideo, 29 (A. A.) — Dış bakanı | duğuna hâlâ akıl erdiremiyordu. Ger- İsbalter Sovyet elçisi tarafından verilen no- ço -| Sovyetlerle Uru- AD T a ÂAYE Yazan: M. Turhan Tan — ÇOCUĞU kardeşini dumanlı bir bakışla görebildi ve bayıldı — Daha ne olsun Bekir, bozgun var. Bizimkiler dağılıyor, düşman iler- Tiyormuş. — Düşman bizim toprakları mı alı- aştırmalar müs- dâir olan haberleri kat'iyetle yalanlamak- yecesinde idi. Bu sebeple bir aydan - yor?. — Öyle Bekir, öyle.. — Neden böyle oluyor ana?. — İçimizde bozguncular var da on- dan oğlum. O hainler olmasa Türkün sırtı yere mi gelir?. Şimdi Bekirin de uykusu kaçmıştı... | Bütün gece rüyasında korkunç yüzlü düşmanların kendi ağıllarına — üşüşüp kuzuları kestiklerini, koyunları - şişe geçirip çevirdiklerini, bahçelere dalıp ağaçları baltaladıklarını — görüyordu. korkarak uyanıyordu, anasına sarılıp ağlamıya koyuluyordu. Bir gün hava soğuktu, anası biraz çıralık dal budak toplamasını söylemiş- ti. Bekir, koruya gitmek için köyden tayı yakışıksız tarzda yazılmış oldağundan ötürü almaktan imtina — etmişlir. — İsbalter |çi düşmanların Türk topraklarına göz çıktı, dalgım dalgın yürüyordu. Birden |koyduklarını ve bu giden yiğitlerin iş- bir gürültü duydu, gözlerini ileriye çe- |te o aç gözlere toprak dolduracakları- virdi, bir çok atlı gördü ve... titredi. duğuna hiç şüphe yoktu. bundan böyle elçinin diplomatik sıfatını ta- | nı söylüyorlardı. Lâkin o, el malına göz kadar Keyv Hilin her tarafı aranır ve| Esrar Perdesi Cosun, Tierin ve Malasın da bunda alâkadar olduklarından artık şüphe e- dilemezdi. İşin içinde belki Malkolm ve hattâ Brin de vardı. Her ne kadar bu müthiş facianın kısmı azamı hâlâ bir esrar perdesile örtülü ise de zavallı Sir dürüldüğüne şüphe yoktu. Hakikati nasıl öğrenmeli idi? Mese - lenin güçlüklerini düşündükçe Frencin sevinci gittikçe azalıyordu. Yalnız ka - hp düşünmek — istiyordu. İrlândalı polis komiserine döndü: ! — Baksana, Maklang, burada tanı - dığın bir kız olduğunu söylüyordun. Kız kardeşin mi, her neyinse, onu git gör, fakat tren vakti otelde bulun. Dışarı çı- karsam ve bir havadis olursa, sana ha- ber bırakırım, dedi. Maklang gittikten sonra, Frenç pipo- sunu yaktı ve salondaki koltuklardan birine gömülerek Sir Conun katli mu - ammasının güçlüklerini halletmeğe uğ- raştı. Bunu her balde halletmeli idi. Bütün mesleki, şöhreti tehlikede idi. Ne yapıp yapmalı bu karışık işin, için - den çıkmalı idi. Frencin Heyecanı İki saat, meselenin bilinen cihetlerini zihninden geçirdi ve bilinmiyen cihet - lerini de tasavvur etmeğe çalıştı. Pipo- sunu ağzında evirip çeviriyor, üstüste |kahve marlıyor ve zihninde, muamma- nın halli için tutturduğu yollar birer bi- .r'r çıkmaza vardıkça, için için küfür ediyordu. Sonra... Birdenbire heyecan- dan kalbi durur gibi oldu. Bir müddet soluyarak olduğu yerde kaldı. Yarı açı- lan ağzından piposu yere düştü ve a- teşleri etrafa saçıldı. Fakat Frenç bu- nun farkında bile değildi, Zihninde bir şimşek parlamış, muammanın hemen |hemen bütün karanlık köşele ini ay « dınlatmıştı. Kalktı, yerden piposunu aldı ve dö- 'ki.lleıı ateşlerini ayağile söndürerek ten- ha londa bir aşağı bir yukarı dolaş - Hin tenha yemek salonunda yemek y'-!ınıiı başladı. Heyecanı zail olmamıştı. Meseleyi nihayet hallettiğini zannedi - Telefon eden Reyni idi ve mühim ha- yordu. (Arkası var) Conun © gece Lurigana götürülerek öl- | mımamakta olduğunu kendisine bildirmiş- tir. * | Moskova, 29 (A. A.) — Uruguay iş gü- deri yarın Moskovadan ayrılacaktır. Venezüelladan İhtilâl Haberleri Geliyor Caracas, 29 (A. A.) — Venemselların |dört ilinde birden isyan hareketi hazırlan - | makta olduğu söyleniyor. Arjantinde Üç Bakan Çekildi nenin tadili imkânını vermek için istila et- mişlerdir. ll 25 Bin Marklık Bir Mücevher Hırsızı Yakalandı Amsterdam, 29 (A. A.) — Berlinli bir kuyumcudan 25 bin marklık mücevher çal- dığından dolayı arsıulusal zabıta tarafından aranmakta olan Barılan adında Hat GUN eai 1936 Satranç Şampiyorluğu Viyana, 29 (A. A.) — Österrişe Çay - tung Am Abend gazetesi, 1936 temmu - zunda Viyanada Euwe ve Alekhin arasında cihan satraç şampiyonluğu için intikam ma- çı yapılacağını bildiriyor. SEKSÜLİN Ademi iktidar, Bel | gevşekliği, Dermansızlık, Vücut vye Dimağın yorgunluğunda pek müessir ve emin BAA LAİ Kutusu ZOO kurus BEŞİR KEMAL - MAHMUT CEVAT Eczanesi - Sirkeci Polonyalı | bastır koyup da savaş açanların neden bu işi ' yaptıklarını kafasına sığdıramıyordu . Babası Ayrılıkpınarı önünde kendi- ü kucaklayıp öperken, eski konuş - malarına benzemiyen bir sesle kulağına fısıldamıştı : | — Gidip gelmemek, gelip görme - mek var Bekir. Yurdunu sev, yurt için ölmekten çekinme! Bilinmeyen Düşman Kulağında hep bu sözler çınlıyordu. Gözünde de «Türk toprağımı talanla -| yüreğinde bir çırpıntı, küçük kuşların uçmak için yaptıkları çabalamıya ben- | zer bir şey duyuyordu. O vakit köyden gçıkmak, babasının ve arkadaşlarının izine basa basa, o kilmediği düşmanın kümelendiği yere kadar gitmek heve- sine kapılıyordu. Fakat, kendine bir kardaş doğur - (mak üzere bulunan anasını, ihtiyar dedesini yalnız bırakmayı acıklı bula- rak bu hevesini yeniyordu. Bekir, bu düşüncelerle erkeksiz ' |köyde ıssız günler geçirirken kulağına | ,bir takım fısıltılar çarptı. Ortalıkta sı- | İkıcı bir hava var gibiydi. İhtiyarlar, | #ürüne sürüne evlerinden çıkıp mezar- | hık önünde birleşiyorlardı, uzun uzun konuşuyorlardı, gözleri yas içinde yataklarına dönüyorlardı. Kadınlar, hep birden dul kalmışlar gibi tasalı gö-. rünüyorlardı, ocak başında boyuna iç-, lerini çekiyorlardış gözlerini siliyorlar- di... Onun anası da bu durumda idi.. Kö- şelere çekilip ağlıyordu. geceleri sal ha kadar yatağında inliyordu. Bekir, |bir gün sabretti, ik igün sabretti, sonun- da dayanamadı, anasına sordu: — Ne var ana, ne oluyor?.. Bütün köy yas tutuyor! Bozgun Var!. Çünkü onların düşman olduklarını ken- di tarlalarını, bahçelerini ve evlerini talanlamak için geldiklerini anlamıştı. Düşman Atlıları Geliyor )ga şey, köye dönmek ve düşmanın — gel- mekte olduğunu haber vermek oldu. He- men yüzgeri etti, koşa koşa köye girdi, haykırmağa koyuldu: —Düşman atlıları geliyor! Anası, gebe anası, eşik önünde onu karşılamıştı: — Deden ihtiyar, diyordu, ben de ka- Bucnos - Ayres, 29 (A. A.) — İç işleri mak istiyen düşmanlarla boğuşmıya | dınım. Düşman bize ilişmez. Lâkin —sana Finans ve tarım bakanları, başkana kabi - giden» yiğitler dolaşıyordu. Ara sıra belki kötülük eder, Gel, şu yataklığın al- tına gizlen! Öi Bira zsonra her eve düşman suvarisi girmişti, talana başlamıştı. Bekir, kendi evlerinde de yüz gösteren bu hoyrat işin nasıl yapıldığını saklandığı yerden korka korka seyrediyordu. Elinde yalın kılıç bir adam, ihtiyar dedesini sıkıştırarak yaban- c bir dille bir şey söylüyordu ve sik sk Türkçe bir kelime haykırıyordu: — Para, para, para! tekme ile döğülmesine dayanamayan ana- s1, o gebe haliyle, diz çökmüş, yalvarıyor. du: —İhtiyarı öldürme, günahtır, varımızı yoğumuzu iste ben veririm. Bekir, anacağızının ku'ağındaki küpe- leri, gerdanındaki altınları, kolundaki gü- müş bilezikleri birer birer çıkarnıp eli kılıç- h düşman askerinin önüne atarken onun birden gülümsediğini, «Hah» diye böğür- düğünü ve sonra anasının üzerine atıldığı- nı gördü. Bu hamlenin neden yapıldığını düşünmeğe zaman bulmadan anası bir çığ- lık koparmıştı ve düşman askeri, ayağa kalkarak dedesine bir küçük çocuk göste- riyordu. Zorla Doğurtulan Çocuk Bekir, anasının karnından çıkarılan kardeşini dumanlı bir bakışla görebildi ve bayıldı. Gözünü açtığı vakit orada yalnız anasının kanlar içinde uzanan bir ölüsü var- Kadın, yaş dolan gözlerini onun yü- ! züne dikti, uzun uzun baktı ve birden | dı. Bir yanda da, zorla doğurtulan çocuk sürünüyordu. Dedesi yoktu, belki götürül- müş, belki de bir küyuya atılmıştı. Ev, tamn atılarak kendisini kucakladı, bağrına takırdı. | (Devamı 11 inci ,?lılı)