18 Aralık 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

18 Aralık 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 Birinci Kânun Veznedarı Öldürenlerden lNa Üçü Dün Tevkif Edildiler SÖON POSTA Amerikada (Buş tarafı | inci yüzde) gl ağırlıyacaktın ? tererek devam ettit — Mehmet amcamın çocuğudur. Lo - kantamız vardır. Hüseyin Hüsnü bunu bil- diği için iftar ziyafetini vermemde ısrar et- t. Ben bu ziyaleti Mehmede haber ver - dim. Pazartesi günü akşamı hazırlık yap - tık. Gittim. Hüseyin Hüsnüye haber ver - dizm. O gün misafiri olduğunu ve ailesini de haberdar etmediğini söyliyerek gelmedi. Ertesi salı günü akşamı beni bekliyecekti. Ben mektepten dönerken — onu alacaktım. Ertesi günü postahaneye uğradım. Birlikte Mehmetle metresi Mükâfatın ve benim o - turduğum eve geldik. Benim odamda Hü- seyin Hüsnü, Mehmet ve askerlikten ter - his edilip te üç gündenberi bizde misafir bulunan Ürgüplü Yunus ile yemek yedik. Mükâfat bize hizmet ediyordu. Birer kah- ve içtikten sonra kalktık. Ben, Yunus ve ğe başladık. Yanımızda bir de köpek var. dı. Bu köpek Hüseyin Hüsnünün amcası - mnındı. Memlekete giderken bana bırakmış- tı. Maksadımız köpeği birisine satmaktı. Muhayyel Bir Alıcı Böyle geze geze Şişliye kadar çıktık. Oradan bir otomobile bindik. Köpeği Mas- lakta kuşçu Niko isminde birisine bıraka - caktık, orada otomobilden indik. Otomo- bil döndü. Biz otobüsle dönecektik. Şolö- Tün parasını da ben verecektim, Niko Heykel mi? Hâkim Reşit burada sualini tazeledi: — Karanlıkta yolun ortasında otome - bilden neye indiniz. Niko heykel değil ya yolun ortasında dikilecek. Abdullah cevap veremedi. Yalnız şun- Jarı ilâve etti: — Nikoyu orada bulamadık. — Aşağıya doğru indik dönüp gelecektik... Tabanca Patlıyor Birdenbire Yunusun - elindeki tabanca patladı. Hüseyin Hüsnü vuruldu ve derhal yere düştü. Hâkim Reşit dedi ki: — Kuşçu Niko uydurma öyle değil mi? Müddeiumumilikte bu sabah verdiğin ifa- deyi unuttun mu, Anahtar hikâyesi, taban- ca hikâyesi nerede?.. Onları da anlat ba- kalım. Abdullah itiraflarına kuvvet vererek göylece cevap verdi: — Ben tabancayı Mükâfattan aldım. Yu- nusa sattım. — Sen simsar mısın, dişçi misin nesin? — Bugün müddeiumumilikte - verdiğim ifade doğrudur. Köpek satma meselesi fi - lân uydurmadır. Bütün gayem bu adamın anahtarlarını almaktı, — Hele bir anlat bakalım nasıl oldu. Hüseyin Hüsnüden anahtarı kim letedi> — Biz Yunusla evvelce anahtarı alma- ğa karar vermiştik. O otomobilde Hüseyin »Hüsnünün cebinden yavaşça anahtarı ala - caktı. Öldürmek niyetinde değildik. Fakat Yunus otomobilde anahtanı alamamıştı. Almak lâzım gelince de öldürdük. Köpek Hikâyesini Kim Uydurmuş? — Tabit ikimiz uydurduk. — Hüseyin Hüsnüye köpeği satacağın- x kim söyledi? — Ben. — Yunus kaç el tabanca attı. Bir mi, dört mü? — Bir el.. — Hüseyin Hüsnüde anahtarlar bulun- duğunu Yunusa kim haber verdi. — Biz Hüseyin Hüsnüye Yunusla be - Taber gidip geliyorduk. Bu plânı beraber bulduk. — Tabanca patlayınca Hüseyin Hüsnü Be yaptı. Birden bire öldü mü? — Birdenbire öldü. Ağzını bile açama- dı. Ben birakıp kaçtım. Daha evvel de Hü- teyin Hüsnünün üstüne orada bulduğum kaç ot parçasını attım. Sonra eve gel- dim. Saat üçte de Hüseyin Hüsnünün kar- deşi Zeki ile beraber Hüseyin Hümmünün *Vine gittim. Onları teselli ettim, Bu sra- da Yünus eve gelmiş. Tabancayı eve bıra- bap kaçmış Hali Firardadır Ve — Sen bekâr bir adamsın. Misafiri na - Abdullah yanında duran Mehmedi gös- Hüseyin Hüsnü Pangaltıya doğru yürüme- | Asıl Tabanca İle Hüseyin Hüsnüyiir Vuran Yunus Ürgüp'te Bulunuyor Tabancayı Mükâfat Satmış | — Ziyafetin masrafını |Yunusu ne vakittenberi tanırsın? | —— Ben kendim yumurta, ekmek ve eaire Jaldım. İki lira masraf ettim. Yunusu üç gün evvel ahçı Mehmedin evinde tanıdım. — İnsan üç günlük serseri bir arkadaşı- na böyle bir devlet kasasını soymayı nasıl teklif eder? — Maksadımız anahtarları almak son - ra, sabahleyin de kasayı soymaktı. Niye - timizde öldürme yoktu. Ben tabancayı Mü: kâfattan aldım. Yunusa satacaktım. H tâ on lirasını da aldım. Ö da ertesi günü Ankaraya gidecekti. Ahçı Mehmet Ne Diyor? Bundan sonta ahçı Mehmet sorguya çe- kildi o da gunları söyledi: — Benim bu işle alâkam yoktur. Ab - dullah bana: ı — Misafir gelecek, ağırlıyalım! — dedi. Hazırlık yaptık. Misafir pazartesi günü ge- lecekti. Gelmedi. Salı günü saat (6,5) ta Hüseyin Hüsnü Abdullahla beraber geldi- ler. Beraber yemek yedik. Yunus ta vardı. Bize misafir gelmişti. Yemekten sonra ben kalktım. Hüseyin Hüsnüye bir de kahve pişirdim. O: — Ben sade içmem, şekerli olsun; dedi. Şekerli yaptım. Sâde kahveyi Abdullah iç- ti. Sonra Hüseyin Hüsnü ile Yunus konuş- tular. Hüseyin Hüsnü Yunusun — babasını tanırmış. İyi adammış. Saat sekize çeyrek kala evden çıkıp gittiler. Tabanca Meselesi — Tabanca meselesi ne oluyor? — Abdullah Mükâfattan tabancayı o gün yani sahı günü istemiş. Mükâfat bana: — Abdullah tabancayı istiyor vereyim mi? Dedi. Ben de: «— Mal senin, ne istersen yap dedim; © da verdi ve anlattığım gibi çıkıp gittiler. Saat on birde Abdullahla Yunus döndüler. Yanlarımda köpek yoktu. Soyunup yattılar. Yunus amcamın oğludur. Ben Hüseyin Hüsnüyü hiç tanımam. Yunus ta Hüseyin Hüsnmüyü bizim evde tanımıştır. — Yunusla “Abdullah ayni köylüdürler, O gece ” saat (2-2,5)ta kapıya bir polisle bir bekçi gelmiş. Kapıyı ev sahibi açmış. Sonra beni uyandırdılar. Ben de Abdullahı uyandır - dım. Abdullah pijamasile aşağıya indi. Ben Buğday Arpa Üzüm 16 00 80 24 105 İstanbul Müftülüğünden: Hava kuvvetimizin yükselme ve artması için her törlü yardımın yapıl- ması yurt borçlarımızın en ileri ge - lenlerinden bulunduğu gibi bu gün diğer milletlerin de kendi varlıklarını korumak için durmakszın hava kuv- vetlerini artırmakta oldukları görül- mekte olduğundan bu bapta Diyanet İşleri başkanlığından — verilmiş — olan fetva mucibince sadakai fitir ve zekât ile mükellef olanların Türk Hava ku- rumuna yardımda ve bu suretle ana yurda hizmette bulunmaları lüzumu ehemmiyetle ilân olunur. Maktul veznedar Hüseyin Hüsnünün cenazesi Morgtan çıkarılırken. kim temin etti, |buraya geldik. Nevyorkta çok okunan ve sevilen bir mecmua vardı: Amerika. Bunun sahibi Walter Ligget isminde namuslu ve cesur gazeteci idi. Amerika — mec- muasının başlıca hedefi, — Amerikada dal budak salmış bir vaziyette olan haydutluk ve şakavetle mücadele idi Haydutluğun Amerikada bu derece cüretkâr olmasının sebebi, politikacı- lardan gördüğü yüzdür. Kanundan ka- çan, karanlıklarda mesken tutan — şa- kavet geniş bir şebekedir. — Politikacı bu şebokeyi tutarsa, onun reyinden is- tifade eder. Bu suretle politikacının seçilmesine mukabil şakiler de, şaka- | vetlerine devam etmek imkânını elde etmiş olurlar. Walter Ligget işte bu kar- şılıklı mevki almış ve müşterek menfa- at bağıyle birleşmiş olan şebeke ile (8,5) çıktık. O tramvay | mücadele ediyordu. tevakkuf yerinde 'bekliyuıdm Ben aynl - B Şebeiü b l Ho li dim Beşiktaşa gittim. 2 pahası olursa olsun susturmağa karar vermiş- Polisle bekçi gitti. Biraz sonra Hüseyin | *? l Hüsnünün kardeşi Zeki geldi. Ben onu ta-|t> Bir gün şöyle bir mektap aldı: «Size, şu banka çekini zönderiyo- mımazdım. Abdullahla konuştular. Zeki: — Benim ağabeyim — hiç dışarıda kal - yuz, Luzumsuz bir mücadele ile ken- mazdı. Ne oldu? Diyordu. Abdullah'dinizi yormaktan fariğ olunuz ve bir ona da : gün, morgun soğuk mermerleri üzerin- — Ben onu Haylayf'ın önünde kır saçlı 'de kalıbı dinlendirmekten ise Avrupa- bir adamla bıraktım. Konuşuyorlardı. Ne-'ya gidip güzel bir seyahat yapınız.» reye gittiğini bilmiyorum; dedi. Ondan son- (Walter Ligget ertesi gün mecmua- sında bu mektubu ve yırtıp parça par- Ça ettiği çekin parçalara ayrılmış res- mini neşretti ve neşriyatı, yine aynı şiddetle yapmaktan vazgeçmedi. Böy- lece aradan birmüddet daha geçmiş, bir kızla baba, gazeteciler aleyhine bir dava açtılar, bu dava mürettepdi. Bun- lar, gazeteciyi manen öldürmek — için onun hususi hayatını teşhir etmek ve bu hayatın kokmuş bir şey — olduğunu efkârı umumiyeye telkin etemek — iste- diler. İddialarının boşluğu ve garezkür- lıkları çarçabuk meydana çıktı. Ve Amerika mecmuası, bir defa daha, A- merikanın kirli çamaşırlarını — ortaya | döktü, Bir gece yarısı idi. Gazeteci Ligget mecmuasmdan evine dönüyordu. Ace-| le acele yürürken önünde bir oioıııobı'l) , BSü e. durdu. İçinden iki kişi çıktı. Bunlardan | zz e el Na dltlesia df ea GA K Şi Eikida mra «Rukiyes dedikten sonra ce -| yaplarını sıralamaya başladı: tattağu Cabancanin manelamman; ganisbe- — Bü tabanca benim ölen erkeğimden | “İRin iki küreği arasına dayarked öteki kaldı. Misafir geleceği gün Abdullah:! — |*dam da ona: — Tabancayı bana ver, satayım; dedi.| — Buyurun, diyordu; sizinle şöy- Biz de fakitiz. bayram geliyor iki çocuğum var onlara ayakkabı alayım diye verdim. Aldı gitti. Ertesi günü tabanca Abdulla - hın odasındaki dolabın üstünde elime geç- ti. Korkumdan lâğıma attım. Ren tabancayı Abdullaha ©& gün yemekten sonra vermiş- tim. Hâkim muhakemeyi burada — tatil etti Suçluları dışarıya çıkardı. Sonra çağırarak :—5 bir celse yaptı. Abdullaha tekrar sor- u: — Bak sen tabancayı daha evvel al - dım diyordun; halbuki o gün yemekten sonra almışsın. Abdullah biraz durdu ve sonra: — Yunus ertesi gün Ankaraya gidecek - ti. Onun için geceden aldım; dedi. Bundan sonra hâkim kararını verdi. Ben sizi tevkif ediyorum. Bayun Mükâ: fat sen de serbest değilsin. * Jandarma suçluları dışarıya çıkarıyordu. Mükâfat söyleniyordu. — Ya benim çocuklarım ne olacak? — Hüseyin Hüsnü ile (6,5) ta beraber #a da Hüseyin Hüsnünün evine gittiler. Hâkim Abdullaha tekrar sordu: — Bak sen tabancayı © gün almışsın, Yunuslu Hüseyin Hüsnü o gün tanışmışlar, Abdullah şöyle cevap verdi: — Ben Yunusu Hüseyin Hüsnünün dai- tesine de götürdüm. Orada tanıştırdım. — Pek iyi Hüseyin Hüsnü şimdiye ka- dar hiç senin evine geldi mi? — Hayır ilk defa salı günü geliyordu. Mükâfat Anlatıyor Hâkim Reşit bundan — sonraki Mükâfata tevcih etti: — Sen anlat bakalım Müküâfat, ne uğur- Tu tabancan varmış. Babanın, ananın adı ne? —Mükülfat babasının adını söyledi. Fa- kat anasının adını söylemiyordu. Hâkim — Unuttün mu yoksa? Deyin- ce © da: sualini Walter Ligget bunun ne demek ol- duğunu biliyordu. Şehir —dışında / bir| döğüşerek ölmeği tercih etti. Esasen kendisi çok kuvvetli bir adamdı.. Bir. denbire eğildi. Önündekini bir tekme ile yere yuvarladı. Arkadakini de bir yumrukta tepeledi. Fakat herifler — ça- buk davrandılar. Gazetecinin — elinde şey bırakmıyarak firar etmeğe muvaf- fak oldular. düriyetine a ettiği zaman şu mu- kabeleyi gördü: — — #Muhakkak ki o akşam sarhoş- tunuz. Barda kavga ettiniz. Yoksa; bir şehrin içinde, sizin anlattığınız şekilde bir hâdise olamaz. Walter Ligget'e şu sözleri - söyliye- vek polis müdürünün yanından ayrıl- | di: — Bir gün gelir seninle de hesapla- | K l gırız. azalar Aradan çok geçmemişti. Walter Lig- Matbaa amelelerinden Cemal, ma- | £©t sene başı münasebetiyle küçük yav-| kine temizlerken elini makineye kap-(YUsunu ve karısını beraberinde ılııık] tırmıştır. bir oyuncakçı mağazasına — gitmişti. | * 3841 numaralı otomobil manevra | Çocuğunun ve kendisinin kucakları yaparken Rızapaşa yokuşunda 65 - 67|Paketlerle dolu olduğu halde evine dö- numaralı mobilye mağazasına çarpmış, |"*rken, nereden atıldığı bilinmeyen bir camlarını kırmıştır. kaç el silâh cesur gazeteciyi, karısının * Horhorda da Hasanın otomobili İs- | Yt Yavrusunun gözleri önünde yere ser- mailin arabasiyle çarpışmıştır. Bunlar. |di Ve Amerikan haydutluğuna — karşı dan başka 3300 sayılı otobüs Sirkeci- |Pervasızca mücadele açan bu kıymetli ide 42 numaralı tramvayın arkasına **tür insan, dünyanın en hür — denilen (sız bandıralı le bir akşam gezintisi yapalım. ı j hendek doldurmaktansa düşmanlariyle | bir şapka ve bir tabancadan başka bir || Walter Ligget hâdiseden, polis mü- Sıyfı_ e Haydutluk muslu Bir Gazeteciyi Haydutlar Öldürdüler O, Bütün Bir Memleketin Doğrulu- ğunu Müdafaa Ediyordu. Fakat Bu Hareketini, Hayatile Ona Ödettiler Amerika mecmuasının sahibi, maktul Walter Ligget vetlerinin gözü önünde, haydutlukla mücadele etmesinin mükâfatını, haya- tiyle ödedi. P. $. Deniz Nakliyatında Sıkıntı Kalmadı Kabotaj hatlarımızda son aylar ri hafiflemiştir. Filhakika kazaların Üstüste gelmesiyle keksilen gemilerin bıraktıkları boşluk, deniz makliyatı- mızda şimdiye kadar görülmiyen bir sıkıntı doğurmuştu. Bunun, nakliyatın 'en çok olduğu bir mevsime tesadâf et- mesi de bu sıkıntıyı arttırmıştı. Ancak, kış, daima senenin en axz nakliyat yapıldığı mevsimi olduğu için, Kmanlarda biriken mallar azalmış ve işler bafiflemiştir. Kaçakçılık Marsilyadan limanımıza gelen Fran- riya vapuru — yolcula«- rından Palise'nin eşyası arasında bazı kaçak eşya görülmüş ve yakalanmış- tır. I : * Son Posta » »- - İstanbul Gelir ve Para BORSASI 17-12- 1935 Türk “Devlet Borçları » 1im | 9,715'T.B. I 75,70 ©o 15 'T. B.İİ 28,75 © 75 T. B. M — ” Devlet Demiryolları Borçları Tira Lira Ergani 95,00 | Anadolu Tvell a3,75 Sivas Erzurum $4,50 || Anadolu ML — 47,285 Soğyeteler Eshamı Lira Lira K YnBu | İst. Tramvay 2276 . » HA BA3İ| Bamanti 8,00 » > Name l,nl Terkos 3 Merkez B.D. — 63,00/ A. Çimento ÇEKLER Krş. 615,00 12,06 9ç 5 Hazine B. 54,50 Dahili istikraz99,00 .İş. B. Mü, İsterin F. Frangı | Liret | Dolar Krş 20 P. Frangi 167,00 W' 1 Mark 1 Dolar 195,00 || 20 Drahml 1 İsterlin — 618 || 20 Leva 20 Liret 170 —| 20 Ley Borsa Dışında LK İ| Mübadil Bon, 71 115500 / Gayri » e 16,28 61,0)| Altım yığ 809,X | Mecidiye 53,00 Kredi Fongsiye 1888 senesi 9068 » ıi © lu. memleketinde, muazzam polis kuv-

Bu sayıdan diğer sayfalar: