YZ Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ Yemek Pişirmek İcin Vakıt Kaybetmeyiniz! Azmerikalı bir ahçı dik- kat etmiş ki, yemek pişirmek nihayet pek| güç bir iş değildir. Fazla zamana da ihtiyac göslermez. Bu sanatın asıl güç olan ve va- kit kaybettiren tarafı salça kısmıdır. Bi - maenaleybh bir şirket teşkil etmiye karar ver- miş, Bu şirket mayonezden başlıyarak, be- yaz ve yeşil renklilerine varıncıya kadar her Amerikada ye- ni bir usul çıktı türlü salçaları yapacak ve sarnıçlı kam - yanların içinde müşterilerin emrine hazır tutacaktır. Mesele apaçık: Sözgelimi, yemeği pişirdiniz. Tam kıva» mındadır, yakız sakası eksik, hemen tele- fon edeceksiniz, azami beş dakika sonra salça kamyonu kapmızdadır. * B ö e D : zenginler — | ©9e göre küçük Shir - ley Temple haftalığı 240 İngiliz lirasından 500 İngiliz lirasına çı- karılmıştır. Şu halde henüz 7 yaşında bu- lunan bu kız bir ayda bizim paramızla (15,000) lira alacak demektir. Fakat bu talihli yavrunun bütün kazancı bundan iba- ret değildir. Zira teklâm maksadile adını kullanan tuvalet müstahzeratı fabrikaları da bu küçük kıza ayda (1000) İngiliz lirası vermektedirler. Holivutta herkesin gıpta edeceği kadar para kazanan sadece bu küçük kızdan iba- ret değildir. Zira Mauris Chevalier ile bir- Tikte oynıyan genç Magter Leroy da haftada 16 İngiliz Hrası kazanmaktadır. Sonra bir 'de Freddy Bartholmey isminde küçük bir İngiliz kızı vardır ki David Copperfild fil- minde oynamıştır, haftada - (200) İngiliz lirası kazanmaktadır. Bir İtalyan Denizaltı Kruvazörü Denize İndirildi La Spezzia, 17 (A.A.) — Finzi a- dındaki denizaltı kruvazörü dün deni- ze dalma tecrübelerini yapmıştır. Kru- vazör, 102 metre derinliğe inmiştir. Diğer teknik tecrübeler de yine mu- vaffakiyetle yapılmıştır. ingilterede Müthiş Bir Dalga Londra, 17 (A.A.) — Büyük bir dal- ga Dieppe ile Newhavan arasında ser- vis yapmakta olan Versailes vapuru- nun bir çok lombarlarını kırmıştır. Yolculardan altı kişi ile mürettebat- tan biri yaralanmıştır. l Hepsine bir eş mendil, bir eş oyunczl:ı | ! 5 “RKISMET” DEKLİYENLER.' €- h Mısırda Genel Seçime Doğru Kahire, 17 (A. A.) — Doğrudan doğruya yapılacak genel seçim hakkın- daki yeni seçim kanunu, bakanlar mec- lisi tarafından tasvip edilmiştir. Ramanyanın Dış Siyaseti Kıral Karol Ittifakların Küvvetlendirilmesini İstiyor Bükreş, E7 (A. A.) — Parlâmento dev- resinin açılması sırasında söylenen — nutka parlâmento tarafından — bazırlanan cevabı krala vermeğe memur meclis ve senato heyetleri kral Karol tarafından kabul edil. Kral dış siyasa hakkında şu sözleri söyle- miştir: — Harptenberi çizilmiş ve Milletler Cemiyeti paktına sıkı surette bağlı bulunan yolu takip ediyorum. Komşularla ve bütün uluslarla olan iyi münasebetleri pekiştirmeğe ber gün daha ziyade çalışıyoruz. Bütün Romanya hükümetlerinin müste- mir bir kararla takip etmiş olduğu bu siya- sa hudutların vö barışım muhafazasını tokvi- ye eder. Muabedelerin bütünlüğü, ittifak- ların pekiştirilmesi ve barışın muhafazası siyasamızın temelleridir. » AlmanFaaliyetleri Arttı Kaunas, 17 (A.A.) — Litvanya me- | murları bir çok Alman ajanslarının halkı mevkezi hükümet aleyhine tah-| rik etmek üzere muhtar Memel toprak -| ları içinde sağa sola dolaşmakta olduk-| Tarını teyit etmektedirler. İngilizler Yumurta Resmini Arttırmak İstiyorlar Londra, 17 (A.A.) — Yumurta ve kümes hayvanları istihsalâtını tensike memur komisyon bir rapor neşretmiş- tir. Bu raporda ecnebi yumurtalardan kıymet üzerine alınmakta olan resim- |iğer dört bölgeyi terketmek |bir uzlaşma zemini bulmağa çalışmak- | Bir çok yaralı vardır. tadırlar. | eT YA | | | SÜNUE Mt Ht Bir yumruk kuvvetli olahilmek için vücu dünde kuvvetli olması lüzmdır. Halbuki Cenevrenin bir hasta adam olduğu, son hâdiselerle daha iyi anlaşılmıştır (Kladderadatsh - Almanca ) Çinde Son Vaziyet Japon!'ar 6 Idari Bölgenin Mançukoya Bırakılmasını İstiyorlar Kalgan #Chahar — eyaletinde» , I7ldıı geçen bir yolcu ağır surette yara- (A.LA.) — Umumiyetle itimada şayan | lanmıştır. malümat veren bir mambadan öğrenil-| — Talebe Nümayişleri Bitip diğine göre Kalgan'daki Japon — sücl Tükenmiyor! hey'eti, Chbahar hükümet memurların- ae ri Peiping, 17 (A.A.) — Peiping ta- dan Kouyouan, Paotchang, Tehangpel, K R Kastmödk b Cinatas ni lebeleri, ayrılma hareketleri aleyhine ki altı idari bölgenin Mantchoukouo'ya | dün de tezahüratta — bulunmuşlardır. bırakılmasını istemiştir. !ım talebe bütün gün sokakları Çin eyalet memurları, Tchangpel / dolaşmışlardır. Polis, şehrin kapılarını ile Changtao'yi muhafaza etmek ve di- / âbluka etmiş ve bir çok defa büyük bir suretiyle şiddetle müdahalelerde bulunmuştur. Amorm Harp Bir Japon Generalına Sulkast Mı ? Borçları Tiyen Çin, 17 (A.A.) — Bugün ku-| — Vaşington, 17 (A.A.) — Fenlandi- zey Çindeki güney kuvvetlerine ku-|ya Vadsi 15. 12 tarihinde gelen harp manda etmekte olan Japon — generalı borcu takaitini tediye etmiştir. Diğer lerin yüzde yirmiden yüzde otuza çıka- rılması tavsiye olunmaktadır. — Gaz ocağında kahve pişirelim. Tada'nın ikametgâhı yakininde bir bütün devletler taksitlerini vermemiş- bomba patlamıştır. O esnada o civar-|lerdir. — Peki, peki... Bildiğin gibi yap|lah başka gün, acısını çıkarırım! Kırk yakıştır... yılda bir, artık ... Fakat ben, gaz ocağını yakarken, Fincanı dudaklarına dokundurdu, cezveye su koyarken, kahve teneke-|bir yudum alınca yüzünü ekşitti: sini alırken, hulâsa her hareketimde,| — Kahveyi pek çok koymuşsun. içi durmuyor, yine karışıyordu: Birden beni gücendirmiş — olmak- — Dur, birdenbire hava verme...|tan korkmuş gibiydi: Gaz ocağının yanında iğneisi de var-' — Kahveyi israf ettin, diye değil... Aşk Nasıl Yıkılır? Bir kadın imzasile dün tup aldım. Bu okuyucumuz uAsk na - l yıkılıre — diye suna tarih bakımından cevap - istiyor - bir mek- sörüyor — ve — sorgü- du. Eğer çu #starih bakımın kaydı olmasa mektubu bizim gönül işleri yazıcısıı Bayan Teyzeye verecektim. Fakat o kayıt yü - zünden işi kendi üzerime aldım. Aziz okuyucuma ilkin şunu söyliyeyim: Tarihte harp kadar aşk vardır. — Milletler yaşamak ihtiyacile nasıl boyuna boğaz - laşmışlarsa Fertler de bütün gönül harbi yapıışlardır.- Bunların ta - rihe geçenleri sayısızdır. Fakat saşkın na- #il yakıldığına» örnek olabilenleri sayılı ol- ömürlerince |sa gerek. Ben bunlardan birini işte seçi » yorum: 685 yıl önceydi, Mısırda Şeceretüddür adlı bir kadın hükümdar vardı. Çok zeki ve çok güzeldi. Kocası öldükten — sonra * siyaset icabı - Aybeyle evlendi ve ona | İhem tahtını, hem kalbini verdi. Aybey de karısına derin bir sevgi besliyordu, âdeta tapıyordu. Lâkin kadın, gün geçtikçe kıskanç olu- yordu. Kuruntulara kapılarak kocasını yok yere üzüyordu, hırpalıyordu. — incitiyordu. bey, bütün bu densizliklere tahammül etti, aşkına sadık kaldı. Fakat kadın, ya- vaş yavaş İşi azıttı, bir gün ona: «Seni ar- tık görmek istemiyorum» dedi. İşte bu #öz, tarihi bir facianın temelini yarattı. Çünkü aşk, iki tarafın birbirini can dan istemesile yaşar. Kadının erkeği veya erkeğin kadını istememesi, aşkı ya öksüz, ya yetim bırakır. Aybey de karısı tarafın. dan istenilmediğini görünce başka bir ka- dın aradı, kırılan yururunu Bu yeni kadı - nin sevgisile tamir etmek istedi. Bu sefer Şeceretüddür küplere bindi, kukançlığı bi- rakıp kin gütmeğe koyuldu, dolaplar çe - virdi, düzenler kurdu, henüz nikâhını ta- şıdığı Aybeyi tuzağa düşürüp öldürttü. Lâ- kin ordu tarafından tahta çıkarılan Aybe- yin oğlu da babasının öcünü almaktan ge vi kalmadı. «Üç etekli, inci işlemeli ipok entariler içinde gezen, beli incili uçkurlar taşıyan Şeceretüddürür parçalattı. Demek ki aşkı yıkan, iki taraftan biri - nin yıkması veya yıkmış görünmesidir. F- ğer benim şu ahlayışım doğru değilse Ba - yan Teyze düzeltsin!.. M. T. Tan Ural Dağlarında Bir Altın Külçesi Bulundu Moskova, 17 (A.A.) Ural madenle- rinde, 13 kilogram 787 gram ağırlığın- da bir altın külçesi bulunmuştur. Tetemiyorum. Daha dünyanın hayrın- dan şerrinden haberleri yok... Hemen kapılıverirler. Söylesem de inandıra- mam ki... Çocuklari, evdeymiş gibi sesini kıs- mıştı; — Ben de fazla ilerisine gitmek is- temiyorum. Apaçık söylenir mi? Du- almalı! İlk defa, İhsan ablaya tâ içimden a- Durdu, ıslak gözlerini açıp kapaya - | cımıştım. Çünkü o, kendine ayırdığı ve rak baktı: hiç ortaklık kabul etmediği işleri, bir — Demincek parasızlıktan bahse - |başkasının yardımiyle yapmağa razı o- derken, neler söylüyorum, değil mi? |luyordu. Bunu, ağzından ilk defa du- Şimdi tuhafına gider, belki!.. A, bu iyuyordum. Yyalnızlık, kimsesizlik, yoksulluk hali -| — Beraber pişirelim. mi bırak... ayavrucak» larım gelecek-| Demek; onun için, kendi üzerin - ler, hep bir araya toplanacağız... Ev|den bir parçayı başkasına — terketmek satılsa bile, yeniden alacağız... Pakize- | demekti. «iğim, öyle yazmıyor mu? Hele Zeki -| — Ayaklarını sürüyerek tel dolaba yak- Yeciğim gelse, hiç korku kalmaz.. Ben, |laştı. Kahve takımlarını çıkardı ve ge- #çocucak» larımı bilmez miyim? Er -|ne sürünür gibi geldi. Kerevete otur - kek gibidirler maşallah! Neme lâzım, |du, kahve takımlarını bana uzattı: Svünmek gibilerden değil, onların ana- cığı da, babacığı da benim.. Ben yetiş- tirdim; övünsem de yeri... Yüzünün penbeliği uçmuştu, yor- Bun yorgun göğüs geçirdi: — Hem de neliklerle — yetiştirdim .. Onü bir cenabt mevlâm bilir. Hani, şu Rünlerde biraz üzülmesem, gene gön - lüm ferah olacak amma... İkide bir, tel dolaba bakışından, bü- tün halsizliğine rağmen, kahve içmek İstediğini anlıyordum. İhsan abla, ka - Tar vermişe benziyordu. Dizlerine tutu- Barak kalktı: —AL... Takatim kalmadı... Ben, küçük kahve tepsisini alırken ©, yapacağım şeyleri bir bir söylüyor 've elleriyle de işaretler yapıyordu: — Artık kahve pişirmek, — elinden gelir! Bak! Gaz ocağı, büyük tencere- nin yanında duruyor Ayağa kalkmıştım; — İhsan abla, seslendi: — Acele etme... Tel dolaptan ispir- to şişesini al,.. — Gaz ocağının nasıl yanacağını biliyorum, İhsan ablacığım. O, zaten yorulmuştu, gülümsedi: dır, eğer tıkanmışsa; iğne ile delikleri Senden mi kıskanacağım? Tadı bozu-|rup dururken yüzleri, gözleri — açılır. aç... Musluğu yavaş yavaş aç, su sıç-|İuyor da onun için... Sağ olsunlar, hepsinin de bilmek, öğ- ramasın... Kutuyu sapından tutma,| — Lâkin, gözlerini süzerek — sindire renmek, pek meraklarıdır. Neden: ol- iğreti gibidir, düşürürsün, kahveler sindire içiyordu: muş? Neye olmuş? Niçin olmuş? Ar- dökülür! Ocağın izgarasına dikkat- — Allah, kimseyi alıştığından ayır- 'tık başlarlar ahret sualine... Söylene- et. “masın... Hani inanmazsın, iki yudum İcek söz var, söylerimiyecek söz var... OÖnun, sesinin titremesinden, otur- içtlim ya, sinirlerime bir ferahlık gel-| — Kahvesini içmiş, fincanını manga- duğu yerde titizlenip hırçınlaşmasın- 'di, âdeta dinlendim. Eski - tiryakilik, 'lınm kenarına bırakmıştı: dan, kendi kalkıp yapamadığına sinir-İne yaparsın! l — Analık, çok zor... Bu zamanda lendiği, üzüldüğü pek belliydi. Hem kahvesini içiyor, hem de için çok zor... t Bu, İhsan abla için, eziyetlerin, a-/için çocuk gibi sevinerek gülümsüyor-| — Halsiz halsiz bakıyordu: zapların, işkencelerin en büyüğü idi. |du: — Keyfi de yok değil... Onları, Öyle sanıyorum ki kızlarmın yanında| — Mürvet, burada olsaydı, kahve-şöyle bir arada gördün mü, dünyalar bulunmaması, —parasızlık, — yalnızlık, 'den yana hiç sıkıntı çekmezdim! A'lunin eluyor... Her zaman söylerim, ayrılık acıları; hiç, hiç bir şey, onu,|man, o kadının kahve tiryakiliği,.. | «çocucaknlarıma düşecek kocalar, ka- böyle iş görememek, yerinde çivilenip |Mangaldan cezveyi hemen hemen hiç dir gecesinde doğmuşlardır. Ben, er- oturmak kadar üzmüyor, öldürmüyor- çıkarmaz. Yarım saatte bir mi, saatte kek olsaydım, böyle kız arardım doğ- du. bir mi, artık bilmiyorum, sürer cezve- Vakit vakit kımıldanır gibi yerin-İyi... Hani, sıkılmasa, durmadan içe- den kalkmak istiyor, fakat kendinelcek... güvenemiyor, yorgun yorgun içini çe- Başını bana eğmişti: kiyordu: — Doğrusunu söyliyeyim mi? Ben, — Ev işleri, erkek eline hiç yaraş-/o kadını bir acayip gördüm. — Adeta miyor... Neyse, Allah razı olsun... korktum. Pakizeciğim, onu uerrdı—nl Kahvesini eline tutuşturduğum Za- |tanımış? Hiç, çocucağımın akranı de- | man, gözleri' sulanmiştı: gil... Boylarına, boslarına bakma... — Sana 'dâ zahmet oldu... İnşaal-|Onlar daha çocuk! Diyorum da, din-| rusu... Tekrar tütün paketine sarılmıştı: — Bir şey, beni düşündürüyor... Eğer «yavrucak» larım, çaçaron kay- manaya düşerlerse, bak, buna, pek ü- zülürüm. ş Kapının zili çalınmıştı; İhsan abla, önce sıçradı, sonra kulak kabarttı: — Komşunun kızı Zehranın — çalı4 pına benziyor. (Arkası var) Gğr ğğei SÜslemk 8e eli e el